iki az şekerli... diye bağıramadığım yerlerde yemek yemeyi sevmiyorum. baldız, sibel ve beni yanına çağırdı, gezdirdi etti sağolsun. bu arada suv almış baldız, ön paneli geniş ama arka koltuk dar. sizi yemeğe götüreyim dedi. başladım hayaller kurmaya, kebapçı, balıkçı, steak house... baldız taksici gibi araba sürmeyi öğrenmiş, sağdan soldan kıvrıla kıvrıla ilerliyor trafikte. bir avm'ye girdi. ne işimiz var avm'de, herhalde burada bir işi var, sonra yemeğe gideceğiz diye düşünürken indik arabadan. çin mi meksika mı diye sordu baldız. ne demek istediğini bilinçaltım anladı ama bilinçüstüm anlamak istemedi, ney dedim, y'sini bastırarak. çin yemeği mi meksika yemeği mi yiyelim dedi baldız. yapma etme ben öyle yemeklere gelemem dedim, hulk'a dönüşmemek için baya savaş verdim kendimle. uzun fikir teatilerinden ve yıkılan hayallerimden sonra makarnacıda makarna yedik. dönüşte baldızın suv'unun dar arka koltuğuna sibel ile birlikte binerken, kafam arabanın tavanına çarptı ve kafamda "correction course" deyimi belirdi. üniversite hocam Zafer hoca bütün sınıfa correction course nedir diye sormuştu ve sadece ben bilmiştim, akabinde bütün sınıfın gözlerini, şaşkınlığını, alaycılığını üstümde hissetmiştim. iki az şekerli... diye bağıramadım yemeğin üstüne.
sözlerime bu suretle müstesna bir eserle son vermek isterim, lütfen kabul buyurunuz efendim.
Gün ağarınca boynum bükülür
Dalarım uzaklara gönlüm sıkılır
Gün ağarınca boynum bükülür
Dalarım uzaklara gönlüm sıkılır
Sorma ne haldeyim sorma kederdeyim
Sorma yangınlardayım zaman zaman
Sorma utanırım sorma söyleyemem
Sorma nöbetlerdeyim başım duman
yatırım tavsiyesi değildir.
Yer İmleri