Sayfa 11/19 İlkİlk ... 910111213 ... SonSon
Arama sonucu : 150 madde; 81 - 88 arası.

Konu: Kaybettiğinde neden suçu bir başkasında arıyorsunuz ?

  1. Arjantin
    Arjantin’de 2001 yılında hükümet dış borcunu ödeyemeyeceğini bildirdi.

    100 milyar dolara ulaşan borçlar ülkenin gayri safi milli hasılasının yüzde 166’sını oluşturuyordu. Sokaklar karıştı ve başkan kaçmak zorunda kaldı. 40’tan fazla kişi olaylarda yaşamını yitirdi. İşsizlik yüzde 25’e ulaşırken insanlar ülkeyi terk ediyordu.

    Kriz nasıl aşıldı? Büyüme ve borçların yeniden yapılanması ile. 2003 yılında ülke döviz kuru sorununu çözerek stabilleşti, ekonomik büyüme için adımlar attı ve tekrar borç için müzakere masasına oturdu.

    2001’den beri borçlarını ödemeye devam etti hatta IMF’ye en çok borç ödeyen ülke oldu.

    2014 yılında ülke tekrar battığında artık Arjantin içim “borç ödeyememe konusunda sabıkalı bir ülkeâ€[1] deniyordu. Akbaba fonu olarak nitelendirilen kredileri hedef gösteren hükümet borca rağmen, 2001’deki bir tablo ile karşılaşmadı ve yine yeniden yapılandırma ve müzakereye başladı.

  2. İzlanda

    İzlanda’da durum farklıydı. 300 bine yakın nüfusu olan ülkede 1991 ve 2004 arasında bir finans merkezine dönüştü. Bankacılık sektörü özelleşti ve ülke ekonomisi bankacılık ve finansa dayalı hale geldi.

    Küresel krizin etkisi ile 2008 yılında İzlanda’nın ana bankaları iflas etti ve hükümet onlara yardım etmeyi reddetti. Batan bankalar sektörün yüzde 85’ini oluşturuyordu. İzlanda hükümeti batık bankaları kurtarmayı finanse etmeyi kabul etmedi ve sadece vatandaşların tasarruflarını korudu[2].


    Para birimini devalüe etti. Kriz bir demokrasi mücadelesine dönüşürken bu süreçte başbakan Geir Haarde istifa etti ve yeni hükümet yapısal reformlar sözü ile geldi. Mart 2010’da yapılan referandum oyların yüzde 93’ü borcun ödenmemesi için verildi. Yeni hükümet krizden sorumlu kurumlara ve kişilere soruşturma açtı.

    2008’de iflasın eşiğine gelen ülke ekonomisi 2011 yılı itibariyle yeniden büyümeye başladı. 2013 yılında İzlanda’da büyüme oranı yüzde 2,1 olarak gerçekleşirken işsizlik oranı ise yüzde 5,8’e düştü.

  3. Enflasyon,

    Mal ve hizmetlere dair fiyat düzeyinin yükselmesi sebebi ile paranın satın alma gücünde meydana gelen düşüşü ifade eder. Burada etkileyici unsur sadece belirli mal ya da hizmetlerin fiyatlarında meydana gelen artış değil, mal ve hizmetlerin genel fiyat düzeyinin artış göstermesi sonucu alım gücünde meydana gelen azalmadır. Dikkat edilmesi gereken bir diğer unsur da enflasyonun söz konusu fiyatların bir seferlik artışı olmadığı, bu artışın süreklilik arz etmesi hali olduğudur.
    Enflasyon kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için bir örnek vermek gerekirse, bir sene önce yaptığınız market alışverişinde harcadığınız tutarın 50 TL olduğunu varsayalım. Bu alışverişten bir sene sonra aynı ürünleri marketten 100 TL’ye alabiliyorsanız bu, yıllık enflasyonun oldukça yüksek olduğunun göstergesidir. Yani bu, bir sene içerisinde artan mal fiyatları ile alım gücünün düştüğünü gösterir.

  4. Enflasyon Türleri Nelerdir?

    Enflasyon kavramının kendi içinde ayrıldığı türler ve alt türler bulunur. Enflasyon türlerini şöyle sıralayabiliriz:

    Fiyatların artış oranına göre enflasyon türleri:

    Ilımlı enflasyon: Genel fiyat artışlarının düşük düzeylerde gerçekleştiği ve enflasyon beklentisinin meydana gelmediği durumlar için kullanılan bir terimdir. Ilımlı enflasyon, sürünen enflasyon olarak da adlandırılabilir. Zamana ve mekana bağlı olarak her ekonomi için farklı bir orana işaret edebilecek Bu tür bir enflasyonun ekonomiye olumsuz etkileri olmaz.
    Yüksek enflasyon: Bu enflasyon, ekonomiyi zarara uğratabilen bir türdür. Bu enflasyon türünde piyasaların işleyişi bozulabilir, gelecek hakkında yüksek belirsizlikler söz konusu olabilir, paranın bir değer ölçüsü ve tasarruf aracı olma özelliği büyük oranda zayıflayabilir.
    Hiperenflasyon: Çok yüksek oranda meydana gelen bir enflasyon türüdür. Paranın fonksiyonlarını yitirmesine sebep olan hiperenflasyonun özelliği, piyasa işlemlerinin ulusal parayla değil, döviz üzerinden yapılmasıyla sonuçlanması ve ulusal para sistemini çöküşe uğratmasıdır. Genelde ülkenin çok ağır koşullardan geçtiği dönemlerde meydana gelir ve bu ülkeler yeni para birimine geçmek durumunda kalabilir.

  5. Nedenlerine göre enflasyon türleri

    Talep enflasyonu: Toplam talep düzeyinin arzı aşması ve sürekli olarak fiyatların yükselmesine sebep olması durumunda talep enflasyonu oluşur.
    Maliyet enflasyonu: Üretimin girdisi olan mal ve hizmetlerin maliyetlerinin artmasının bir sonucu olarak fiyatlarda meydana gelen sürekli artışlar ile maliyet enflasyonu oluşur. Bu enflasyon türünün oluşmasındaki bir diğer etken ise firmaların kar oranlarını arttırmak istemeleri olabilir. Firmaların üretimde kullandığı emek, hammadde ve girdi maliyetleri sabit olduğu halde kar amacı güderek fiyatları artırması, enflasyona sebep olur.
    Yapısal enflasyon: Eksik rekabet piyasalarında firmaların kar marjlarının yüksek olması ya da arzın talebe cevap vermekte gecikmesi gibi bazı durumlar yapısal enflasyonu doğurur.

  6. ENFLASYON SONUÇLARI NELERDİR?


    Enflasyon ekonomik güvene ve piyasaya zarar veren bir olgudur.
    Uzun vadede bir problem haline gelirse; ekonomideki dalgalanmaları artırır ve güveni zedeleyen, dolayısıyla para hareketlerini ve ticari faaliyeti yavaşlatan bir etkiye neden olur.
    Enflasyon ortamında dolarizasyon olgusunun artmamasını sağlamak, yerel paranın işlevini korumasını sağlamak, finansal sistemde yerli para cinsinden birikim tutma ve kaynak optimizasyonu yapabilmek için faiz oranlarını yükseltmek gerekir. Bu, aynı zamanda fiyat istikrarını oluşturarak dezenflasyon sürecine destek verebilmek adına da olması gereken bir politikadır.
    Faizlerin yüksek tutulması, firmaların yatırım ve istihdam üzerindeki finansman maliyetlerini artıracağından bu dönemde ekonomik büyüme göstergeleri yavaşlayabilir. Dolayısıyla, sıkılaştırıcı politikalar enflasyonun zararlı etkilerinden kaçınmak amaçlı belli dönem uygulanmalıdır. Sıkılaştırıcı politikaların fiyat istikrarı üzerindeki olumlu sonuçları görüldükten sonra finansal koşullar gevşetilebilir, kredi döngüsü rahatlatılarak firmalara ucuz maliyetli kaynak finansal sistem üzerinden sağlanabilir.
    Enflasyonun en önemli yarattığı sorun, yerel paradaki aşınma etkisidir. Sürekli ve kontrol dışı şekilde aşınan yerel para, ekonomideki döviz veya döviz cinsinden varlıklara olan talebi artırır, yerel paradaki değer kaybı ve belirsizlik de paranın satın alma gücünü düşürür.
    Ücretler ve fiyatlar arasındaki makasın açılması, otonom tüketim için gerekli mal ve hizmet talep edebilme yetisine zarar verir.
    Bireyseller gelirleriyle daha az mal ve hizmet talep edebildikleri için ekonomideki talep yavaşlar.
    Piyasadaki talebin yavaşlaması firma ticari faaliyetlerini yavaşlatır ve iç piyasaya mal ve hizmet sağlayan firmalar azalan ciro ile daha düşük kapasite ile üretim yaparlar.
    Üretimdeki, ticari faaliyetteki ve firma gelirlerindeki azalış istihdam eğilimlerine zarar verir ve işsizliği artırır. Dolayısıyla gelir dağılımına ilişkin adaletsizlik derinleşir.
    Toplumun zengin kesimlerinin refahtan aldığı pay artarken, vergi yükünü çeken çalışan ve üreten kesimin ekonomik durumu bozulur.

  7. Yakın tarihin 5 hiperenflasyon kâbusu
    Macaristan, Yugoslavya, Zimbabve, Almanya, Yunanistan...

  8. Selamlar,

    Araştırdığım konuları sizlerlede paylaşmaya çalışıyorum. Umarım bir faydam oluyordur. Selamınızı eksik etmeyiniz. Hayırlı akşamlar.

Sayfa 11/19 İlkİlk ... 910111213 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •