Sayfa 1873/7020 İlkİlk ... 87313731773182318631871187218731874187518831923197323732873 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 14,977 - 14,984 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Ingiliz sinema ve dizi aktoru John Hurt'un olum yildonumu (25 Ocak 2017)






  2. “Ve benim icimde de dalga yukseliyor. Kabariyor, sirti kavisleniyor. Bir kez daha yeni bir arzunun farkinda oluyorum; suvarisinin once mahmuzladigi sonra da gemini cektigi gururlu at gibi bir sey yukseliyor altimda. Sirtina bindigim sen, simdi bize yaklastigini sezdigimiz dusman kim, bu kaldirimda eselenerek dururken biz? Olum o. Dusmanimiz, olum. Mizragimi indirerek ve saclarim genc bir adamin, Hindistan’da dortnala giden Percival’in saclari gibi ucusarak olume dogru kosuyorum. Atimi mahmuzluyorum. Sana dogru firlatacagim kendimi, yenilmeden ve boyun egmeden.Ah Olum!” Virginia Woolf

  3. "...Siz de fark ettiniz mi bilmiyorum, bir sey sizi bir Tanri esini gibi etkilediginde, uydurma bir sey olduguna, gercek olmayan bir sey olduguna emin olabilirsiniz. Oyuncak tren ornegini ele alin. Gercek bir istasyona saatlerce durup bakabilirsiniz ve hicbir sey olmaz, sonra bir oyuncak trene goz atmak yeter ve pat, o harika sey patlayiverir. Anlami yok, ama lanet olsun ki oyle ve bazen sizi yakalayan sey ne kadar cok aptalcaysa, o kadar cok takilirsiniz, hayretle, onu elde etmek icin sanki belli bir miktarda hileye, kasitli hileye ihtiyac varmis gibi, sanki her seyin, daha sonra bir Tanri esini gibi bir sey olabilmesi icin, sahte olmaya ihtiyaci varmis gibi, en azindan birazcik. Kitaplar ya da filmlerde de oyle. Bundan daha sahte olamazlar ve icinde kimlerin oldugunu gormek isterseniz, emin olun ki yalnizca gosterisli ****** cocuklarindan baska kimseyi goremezsiniz, ama bu arada insan icinde ancak duslerinde gorebilecegi seyleri gorur ve gercek hayatta bunlari asla bulamaz. Gercek hayat asla konusmaz. Yalnizca bir beceri oyunudur; ya kazanirsin ya da kaybedersin. Bu oyunu oyalanman icin yaparlar, boylece dusunmezsin." Alessandro Baricco, Kent



    "...l'ha notato anche lei, in genere, se c'è qualcosa che ti colpisce come una rivelazione, puoi scommetterci che è una cosa fasulla, voglio dire, una cosa che non è vera. Prenda l'esempio del trenino. Lei può stare a guardare per ore una stazione vera e non succede niente, poi basta un'occhiata a un trenino e, tac, si scatena tutto quel ben di dio. Non ha senso, ma è dannatamente così, e alle volte più è idiota, la cosa che ti becca, più ci rimani appeso, con la meraviglia, come se ci fosse bisogno di una certa dose di impostura, di deliberata impostura, per ottenere tutto quello, come se tutto avesse bisogno di essere falso, almeno per un po', per riuscire, dopo, a diventare qualcosa come una rivelazione. Anche i libri, o i film, è la stessa cosa. Più fasulli di così si muore, e se va a vedere chi ci sta dietro può scommetterci chetroverà solo solenni figli di puttana, ma intanto ci vedi dentro cose che ad andare in giro per la strada te le sogni, e nella vita vera non le troverai mai. La vita vera non parla mai. È solo un gioco d'abilità, roba che vinci o perdi, te lo fanno fare per distrarti, così non pensi. Lo usò anche mia madre, 'sto trucco, quel giorno..."

  4. "Her seyin icinden bir bicak gibi keserek geciyordu; ayni zamanda da disaridan bakiyordu her seye. Taksileri seyrederken disarida, uzakta, ta deniz kiyisinda ve bir basina oldugu duygusu vardi icinde surekli; bir tek gun yasamanin bile cok, cok tehlikeli oldugunu hissetmisti hep. / Affondava come una lama nelle cose e al tempo stesso ne rimaneva fuori, osservava. Aveva l'impressione costante, anche ora guardando i taxi, di essere lontana, lontanissima, in mare aperto, e sola.Sempre aveva l'impressione che vivere, anche un solo giorno, fosse molto, molto pericolosoâ€. Virginia Woolf, Bayan Dalloway / Signora Dalloway


  5. Ingiliz ressam Benjamin Haydon’in dogum yildonumu (26 Ocak 1786)

    Venere e Anchise (Venus and Anchises, 1826)


  6. Italyanca librettosunu Lorenzo da Ponte’nin yazdigi, Avusturyali besteci Wolfgang Amadeus Mozart’in besteledigi 2 perdelik Cosi Fan Tutte (So machen es alle - All Women Do It) operasi ilk gosterimini 26 Ocak 1790’da Viyana, Burgtheater’da gerceklestirdi.


  7. Fransiz roman yazari Marie-Joseph 'Eugène' Sue'nun dogum yildonumu (26 Ocak 1804)

    "Insan bu haydutun yuzunden daha urkutucu bir sey tasarlayamazdi. Yuzunun her yani curuk icinde, derin yaralarla oyuk oyuktu; dudaklari zacyaginin asindirici etkisinden sismis, burun kikirdaklari kesik, burun delikleri bicimsiz iki deligi andiriyordu. Cok acik gri, ufacik, boncuk gibi yusyuvarlak gozlerinden yabanillik fiskiriyordu; tipki kaplaninki gibi yassi alni, uzun tuylu, kizila calan bir kurk baslikla neredeyse gizlenmisti. Insana bir canavarin yelesini dusunduruyordu. Ustat ancak bes ayak, iki ya da uc parmak boyundaydi, oransizca buyuk basi, genis, dik, guclu, etli omuzlarinin arasina gomulmustu. Uzun, kasli kollari, iri, kut parmaklarinin ustune dek tuylerle kaplanmis elleri vardi; bacaklari biraz carpikti, ama iri mi iri baldirlari atletik bir gucu aciga vuruyordu."



    "On ne pouvait voir quelque chose de plus épouvantable que le visage de ce brigand. Sa figure était sillonnée en tous sens de cicatrices profondes, livides ; l’action corrosive du vitriol avait boursouflé ses lèvres ; les cartilages du nez ayant été coupés, deux trous difformes remplaçaient les narines. Ses yeux gris, très-clairs, très-petits, très-ronds, étincelaient de férocité ; son front, aplati comme celui d’un tigre, disparaissait à demi sous une casquette de fourrure à longs poils fauves… on eût dit la crinière du monstre.Le Maître d’école n’avait guère plus de cinq pieds deux ou trois pouces ; sa tête, démesurément grosse, était enfoncée entre ses deux épaules larges, élevées, puissantes, charnues, qui se dessinaient même sous les plis flottants de sa blouse de toile écrue ; il avait les bras longs, musculeux ; les mains courtes, grosses et velues jusqu’à l’extrémité des doigts ; ses jambes étaient un peu arquées, mais leurs mollets énormes annonçaient une force athlétique."

  8. Fransiz sair, roman ve kisa oyku yazari Francois Coppée’nin dogum yildonumu (26 Ocak 1842)

    Siz guzel subayim,
    Mukemmel bir zarafetle,
    Celik balcakli kilic belinizde;
    Ama bozgunumuzu dusunuyorum ben.

    Ince cuhadan yakasi kurklu bu palto
    Durusunuzu hos gostermek icin tasarlanmis;
    Hossunuz; ama sonunda.
    Savasi kaybettik biz.

    Gozupekliliginiz okunuyor
    Ince kaslarýnizin altindaki siyah gozlerinizden.
    Size uyduguna bir sey soylenemez!
    Ama bizim iki eyaletimizi aldilar elimizden.

    Sizin yasinida hep gururlu olunur bilirim,
    Az bir serit takilsa bile;
    Goruyorsunuz ama dun,
    Vatanimiz koparildi bizim.



    Vous portez, mon bel officier,
    Avec une grâce parfaite,
    Votre sabre à garde d'acier ;
    Mais je songe à notre défaite.

    Cette pelisse de drap fin
    Dessine à ravir votre taille ;
    Vous êtes charmant ; mais enfin.
    Nous avons perdu la bataille.

    On lit votre intrépidité
    Dans vos yeux noirs aux sourcils minces.
    Aucun mal d'être bien ganté !
    Mais on nous a pris deux provinces.

    A votre âge on est toujours fier
    D'un peu de passementerie ;
    Mais, voyez-vous, c'était hier
    Qu'on mutilait notre patrie.

Sayfa 1873/7020 İlkİlk ... 87313731773182318631871187218731874187518831923197323732873 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •