1)ABD'si de ,Japonyası da,Avrupası da,Çin'i de gelişmiş ülke olmalarına rağmen paralarının değer kaybetmesini ve dış ticarette avantaj kazanmak istiyorlar,parasının değerli olmasını bizden başka isteyen yok.ABD dışındaki ülkelerin ekonomileri ihracat odaklı oldukları için dünyanın en büyük pazarı,en yüksek tüketici harcamaları olan ABD pazarına hayati bir bağımlılığı var.
2)ABD kabaca 327 milyon ile ,7635 milyon'luk dünya nüfusunun %4.28'in temsil ediyor.
https://www.internetworldstats.com/stats8.htm
Buna karşı 79.9 trilyon dolarlık gsyih'sının yaklaşık %25'ini tek başına üretiyor.
https://knoema.com/nwnfkne/world-gdp...ata-and-charts
Ama tüketim harcamalarına gelince, ABD halkı dünya tüketim harcamalarının 13 321/43 799 =%30.4'ünü tek başına yapıyor.
https://en.wikipedia.org/wiki/List_o...nsumer_markets
Yani ABD sahip olduğu bilim,teknoloji,nitelikli insan gücü ve finans alt yapısıyla kendi kendine yeterli,her şeyi üretebilecek ve devasa iç pazarı ile şirketleri dışarı mal satmaya ihtiyaç duymayan tek ülke, zaten dış ticaretin ABD ekonomisinde yeri,ihracata dayalı bir ekonomi olmayan Türkiye'den bile daha düşük.Ama başta Çin,Japonya,Güney Kore,olmak üzere uzakdoğu ülkeleri,Avrupa ABD pazarına yüksek oranlı bağımlı.Bu nedenle ABD dışındaki ülkelerin paralarının değer kazanmaması hayati önemde iken ABD doları için aynı önem geçerli değil.Ama yine de Trump 'Önce Amerika' ile daha da fazlasını istiyor,parasının değer kaybedip,rekabet avantajı ile daha çok mal ve hizmet satıp halkının daha da refah içinde olmasını istiyor.
Ama Trump doların değer kazanmasını istemese de yukarıda yazdığım nedenlerden dolayı,ekonomisi daha yüksek hızla büyüdüğü,daha çok faiz verdiği için yatırımcılar parasını avrupa'da ya da japonya'da değerlendirmek yerine ABD'de yatırım yapmayı tercih edecektir,paranın ABD'ye akması da doların değer kazanmasına yol açacaktır.
Evet,ABD dış ticarette açık veriyor,Avrupa fazla veriyor ama hatırlayalım;Sadece ticaret fazlası paranın değer kazanmasına yetseydi,2003-2013 döneminde Türkiye'nin dış ticaret ve cari açık rekorları kırdığı yıllarda parasının aşırı değer kazanmaması gerekirdi,halbuki bu dönemde yüksek enflasyona rağmen dolar türk lirası karşısında neredeyse hep aynı kaldı ve türk lirası aşırı değer kazandı.Çünkü o dönemde hem türk lirası nominal olarak yüksek faiz veriyordu hem de global para bolluğu vardı.Ama Türkiye'den farklı olarak ABD'nin diğer gelişmiş ülkelere göre yüksek faiz vermesinin dışında ,parasının rezerv para olması,,ödenmeme riskinin sıfır olması gibi artıları da var.Yani günümüzün global konjonktüründe,paranın getirisi,alınan risk,dış ticaret fazlası verisinin önünde gelen bir bir olgu.
2)Yeni Ekonomi Programının tablolarında da görebileceğiniz gibi,Brent petrolünün 67 dolar olması durumunda kabaca 45 milyar dolar enerji ithalatımız var,bundan kaçışımız yok,ancak yenilenebilir enerji gibi dışa bağımlılığımızı azaltacak yatırımların yapılmasıyla bu fatura azalabilir..Yani 25 milyar dolar cari açık vermek demek ,enerji ithalatı dışında 20 milyar dolar cari fazla vermek manasına geliyor zaten.Cari açığımızı daha çok düşürmek için ise, %70'e yaklaşan üretimde yabancı girdi oranını düşürmek,bunun için de hem uzun yıllara yayılmış destekleyici bir döviz kuru politikası ile ikame yatırımların yapılması hem de yapısal reformlar gerekiyor.
Doların %40 artacağı öngörüsü ise;bu reel bir artış değil,
kabaca bugünün 5.90 tl'sine karşılık geliyor(ihracatcıyı destekleyen minimum kur bu),gerisi ülkeler arası enflasyon farkı ve dolar endeksinin artacağı varsayımına dayanıyor.
(5.9+5.9*1.1465)=12.66=kur paketi
12.66*1.20=ülkeler arası enflasyon farkı:15.1972
1 euro:1.03 usd
1usd:7.4863 tl
1euro:7.71 tl
Yer İmleri