Sayfa 146/178 İlkİlk ... 4696136144145146147148156 ... SonSon
Arama sonucu : 1419 madde; 1,161 - 1,168 arası.

Konu: Tarihte Bugün

  1. Kurtuluş Vapuru

    2. Cihan Harbi sırasında kıtlıkla karşı karşıya kalan Yunan halkına Türkiye’den yardım malzemesi taşıyan Kurtuluş Vapuru

  2. Asker arkadaşım

    2nci Dünya Savaşı döneminde askere alınmış iki kafadar...
    Ülke fakir, koşullar sert, savaş yüzünden askerlik uzamış.. Ama dostluklar baki

  3. Müslüman noel kutlamaz..

    Nahıl, bizzat Saray tarafından hazırlanıp bayramlarda şenliklerde, yeni yıl kutlamalarında şehirde gezdirilen seyirlik ve eğlencelik bir ağaçtır.

    Üzerinde çocuklara yönelik şekerleme ve hediyeler olur. Özellikle şehzade sünnetlerinde sıkça gezdirilirdi.

    Hatta tarihte, bir sokakta, nahıl ağacının geçişine mani olacak iki-üç evin padişah tarafından, sahiplerine bedeli verilerek yıktırıldığı, ama ev sahiplerinin ısrarları üzerine yine aynı yerde aynı evlerin yaptırıldığı da olmuştur.

    İlaveten Akça çam süslemek, çocuklara hediye vermek, Ayaz Ata eski Türk geleneğidir.
    Eski Türk inanışı olan pagan geleneklerden gelmiştir. Her daim yeşil olan çam ağacından gelen bereket dilekleri ve kışın karanlığını kırmaya yönelik hayatın canlılığını temsil ederdi.

    O gün bugündür, radikal dinci Türkler, tarihine bakmadan, onca bilgi, belgeye rağmen, yapılan her türlü etkinliği noel kutlaması olarak görmüş "Müslüman noel kutlamaz" tartışmasını bitirememiştir...

  4. okullardan fen derslerinin kaldırılması

    Kanuni de okullardan fen derslerini kaldırarak koca bir imparatorluğun batışını hızlandırmıştı..

    Düşünen, eleştiren, sorgulayan vatandaş istenmiyor.. !
    Tarih tekekrürden ibarettir..

  5. Bulgar çetecilere karşılama

    2. meşrutiyetin ilanından sonra dağdan inen Bulgar çeteciler Kumanovo'da Türk bayraklarıyla karşılanıyor. 29 Temmuz 1908

  6. II.Abdülhamid’in mirası -1

    Osmanlıda padişah mülkiyet sistemi
    Osmanlı hukuk sistemi padişahın sınırsız yetkileri nedeniyle, kişisel mülk edinmesine olanak vermemektedir. Osmanlı’da padişahın özel mülkü olamaz, sadece saltanat kurumunun hazinesi olur. Osmanlı hukukuna göre özel mülk sahibi olmasına izin verilmeyen Sultan, Hazine-i Hassa’nın (Saray iç hazinesi) mülk ve varlıklarını hükümranlığı süresince kullanmaya yetkilidir. Yani Hazine-i Hassa varlıklarını ve bunların tapularını veya işletme haklarını üzerine alamaz. Sultanın saltanatı herhangi bir sebepten dolayı bittiğinde kullandığı mülkler, varlıklar ve işletmeler hazineye devredilir.

    Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşundan itibaren sadece II.Abdülhamid, saraya ait Hazine-i Hassa varlıklarını ve bunların işletme haklarını üzerine almış, hazineden aldığı altınlarla özel mülkler satın alıp tapularını kendi üzerine yapmıştır.

    II.Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle birlikte üzerine hazinenin parasıyla üzerine tapu ettiği mal varlıkları ile, işletme haklarını üzerine geçirdiği mal varlıkları, kendisinden sonra gelen padişah Mehmed Reşad tarafından Osmanlı hukuk sistemi gereği 1908’de saray resmi hazinesi olan Hazine-i Hassa’ya (Saray iç hazinesi) iade edilmiştir.

    Şimdi saray hazinesin teknik detaylarına bakalım;

    Osmanlı Devleti maliyesinde iki büyük hazine vardı.
    a- Bütün gelirlerini toplayıp, gerekli devlet ödemelerini yapan Divan-ı Hümayun hazinesi, yani “Maliye hazinesi” yani dış hazine.
    b- Sarayın ve sarayın tüm kurumlarının bütün giderlerini karşılamakla yükümlü olan, ihtiyaç halinde ise devlet ana hazinesine yardım eden, kıymetli mücevher ve hediyelerin saklandığı Hazine-i Hassa, yani Saray özel hazinesi, yani İç Hazine.

    Her iki hazine de padişaha bağlıydı. Dış hazinede darlık olunca, iç hazineden (Hazine-i Hassa) ödünç para verilir, gelirler toplanınca da bu para iade olunurdu. Yani iç hazine, dış hazinenin finansman ve kredi kaynağı durumundaydı. Ödünç verme işlemi öncelikli olarak veziriazamın, o yoksa vekili ve baş defterdar kefaleti ile olurdu.

    Özellikle sefer yıllarında, iç hazineden dış hazineye verilen borç meblağında yükselmeler görülürdü. Giderler dış hazinenin takatini aşınca, padişahın hazinesinden askerin maaşı ödenir; Bununla askeri harcamalar karşılanırdı.

    Fakat II.Abdülhamid döneminde ise bu durum tam tersine döndü. Şatafat, debdebe, israf, istibdat ve hafiyelik harcamalarını karşılamakta sıkıntı yaşayan sarayın giderleri, mevcut kaynaklardan karşılanamadığı için iç hazine (Hazine-i Hassa), Dış Hazineden borç almaya başladı.

    II.Abdülhamid saray giderlerini karşılayabilmek için özel kararname ile maliyeden devralınan emlak dışında, verimli tarım arazilerini, imara müsait arazileri, mülkleri, işletmeleri düşük fiyat biçerek satın alıp önce Hazine-i Hassa’ya devretti. Sonrasında ise tümünü tapularını, önemli yatırımları ve bunların işletme işlerini de Hazine-i Hassa üzerinden kendi adına kaydettirdi.

    Bunları listelemek gerekirse:
    •İstanbul Sultanhamamı’ndaki İzmirli Hanı.
    •İstanbul Direklerarası’nda Letafet Apartmanı.
    •İstanbul Gedikpaşa’daki tiyatro arsası.
    •Eyüp Kopçageçidindeki 21 dönüm tarla.
    •Eyüp’te 18 dönümlük Bahariye Kışlası.
    •Kağıthane’de 20 dönüm arazi.
    •Kağıthane’de Silahtarağa çiftliği.
    •Bakırköy’de 70 dönüm arazi.
    •Bakırköy Veliefendi çayırı.
    •Dolmabahçe’de 30 dönüm bostan.
    •Küçükçekmece’de Burunsuz Mandıra Çiftliği, mera ve çayırları.
    •Nişantaşı’nda A Celalettin Paşa Konağı, Kamil Paşa Konağı.
    •Teşvikiye’de bir dönüm arsa.
    •Beşiktaş Serencebey’de 2 dönüm bağ, Ihlamur’da 3 dönüm arsa.
    •İstanbul Horhor’da konak ve 5 dönüm arsası.
    •Arnavutköy Akıntı Burnu’nda gazino ve müştemilatı.
    •Ortaköy’de Dalyan Mahallesi ve Ali Saip Paşa Yalısı ile müştemilatı.
    •Kuruçeşme önündeki (Galatasaray) ada.
    •Kartal Soğanlık Köyü’nde köşk ve 3 dönüm arazisi.
    •Kartal’da Alemdağı Çiftliği, Çakmak Çiftliği ve 21 parça tarla.
    •Paşabahçe İrcirli Köyü’nde 40 dönüm arazi ve şişe fabrikası.
    •Beykoz’da 40 dönüm bostan, üç bahçe, 6 tarla, 2 çayır, 3 arsa, 1 bağ, 1 dükkan ve – yalısıyla Tokatköy Çiftliği, Yalnız Servi Çiftliği.
    •Beykoz’da Abraham Paşa’dan alınan 38 dönüm arazi ve üzerindeki müştemilat ve teferruatıyla çiftlikler.
    •Fenerbahçe’de tarla, çayır, kahvehane.
    •İzmit’te 3 dönüm bahçe, İzmit Çiftliği
    •Geyve’de 26 dönüm Balabal Çiftliği.
    •Şişli’de İzzet Paşa Çiftliği.
    •Çatalca ve Çekmece’de; Filifos Çiftliği, Kaparya Çiftliği, Safra Çiftliği, Kılıçali Sagır Çiftliği, Silivri Çiftliği, Bosna Çiftliği, Sazlı Bosna Çiftliği, Haraççı Çiftliği, Papas Bergos Çiftliği, İzzettin Çiftliği, Tozalak Çiftliği ve Yahya Bey Kışlası.
    •Yalova 11 odalı han, hamam, 17 odalı otel, 7 odalı misatirhane, dükkan, fırın, 2500 dönüm orman.
    •Mihalıç’ta; Çeribaşı Çiftliği, Melda Çiftliği, Cambaz Çiftliği, Ekmekçibaşı Çiftliği, Kayseri Çiftliği, Orta Çiftliği, Keçifdere Çiftliği, İskele Çiftliği, Kızıllar Köyü’nde 24 parça gayrimenkul, Akköprü Köyü’nde 280 dönümlük Paris Bey arazisi, yine aynı köyde 308 dönümlük Hızır Bey arazisi.
    •Burdur Ağlasun’da Çeltikçi Çiftliği.
    •İzmir’de Hayrettin Çiftliği.
    •Dicle ve Fırat nehirlerinde gemi isletilmesi.
    •Selanik ve Dedeağaç liman işletmeleri,
    •Şehir merkezlerindeki petrol istasyonları,
    •Selanik, İzmir, Bağdat ve Basra’da mağazaların inşaatı ve işletmesi,
    •Zengin maden yataklarının işletme hakkı,
    •Musul civarında petrol yatakları,
    •Bağdat petrolleri,
    •Taşoz adasındaki madenlerin işletilmesi,

    Okurken sizde yoruldunuz değil mi?

  7. II.Abdülhamid’in mirası -2

    Ama bütün bu gelirler de II.Abdülhamid’in şatafat, debdebe ve israf içinde yaşayan sarayının artan giderlerini karşılayamıyordu. Saray hazinesi Hazine-i Hassa’nın, maaş ve diğer harcamalardan dolayı maliye hazinesine 1.150.000 altın lira borcu birikti. Osmanlı İmparatorluğunda 600 yıl sürekli olarak Dış Hazineye borç veren saraya ilk defa II.Abdülhamid döneminde borçların kapatılması için 1908’de maliye hazinesinden 1.000.000 altın lira borç verilmesi kararlaştırıldı.

    İç Hazineye (saraya) verilen bu borca karşılık, Hazine-i Hassa’ya ait ve yıllık geliri 400.000 altın lira olan emlak Dış Hazine’ye (maliyeye) devredildi. Saraya, sadece yılda 200.000 altın lira gelir getiren emlaklar bırakıldı.

    II.Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra padişah Mehmet Reşad döneminde Osmanlı Meclisi 27 Nisan 1909’da 1876’dan beri II.Abdülhamid adına kaydedilmiş bütün taşınmazları “haksız olarak mal edinildikleri gerekçesiyle” devlet hazinesine devretti. Böylelikle de sarayın bütün mal varlıklarını devralan maliye Hazine-i Hassa’nın, yani sarayın bütün borçlarını da üstlenmiş oluyordu.

    Böylece sarayın vakıflara, galata bankerlerine, tüccar ve esnafa 49 milyon 371 bin altın lira borcu ile saray personelinin 62 milyon 841 bin altın lira olan birikmiş ücret alacakları ve II.Abdülhamid’in Hicaz demiryoluna taahhüt edip de ödeyemediği borçlar maliye tarafından kapatıldı.

    Hanedan çökerken Abdülhamit’in mirasçıları enkazdan mal kurtarma telaşına düştüler. İddiaları ise “II.Abdülhamid’in şahsi malvarlığının, 1909’da Meclis tarafından hukuksal bir geçerliliği olmayan bir şekilde devlet hazinesine devredildiği” idi.

    Mirasçılar, 1920 yılında bu yasaya karşı Osmanlı mahkemelerinde dava açtılar. Davaya Örfi Mahkeme bakması gerekirken, başvurdukları Şer’i Mahkeme onları haklı buldu ve devir işlemlerini iptal edip “varlıkların Hazine-i Hassa’ya geri verilmesine” karar verdi.

    Yeni ve son padişah Sultan Vahdettin ise 8 Ocak 1920 tarihinde 1908 ve 1909’da Dış Hazineye devredilmiş olan II.Abdülhamid adına kayıtlı varlıkları, Şer-i Mahkeme kararı doğrultusunda bir kararnameyle yeniden Hazine-i Hassa’ya aktardı. Ancak bu iade, II.Abdülhamid’in o sırada hayatta olmaması sebebi ile malvarlığının varislerine intikali demek değildi. Hazine-i Hassa II.Abdülhamid öncesinde olduğu gibi “Sarayın Hazinesi” şekline dönüyor, varlıklar ise hanedanın ortak malı oluyordu. Fakat iade kararı, Meclis’in o günlerde kapalı olması sebebi ile onaylanamadı ve hukuken de kesinlik kazanmadığı için yürürlüğe girmedi.

  8. II.Abdülhamid’in mirası -3

    İade kararı ile birlikte hanedan varisleri “Abdülhamid’in efsanevî mirası” söylentisi ile mirastan hisse alma çabalarına başladı. Açgözlü hanedan mensupları miras peşinde koşarken, II.Abdülhamid’in batırıp son darbeyi vurarak çöküşünü hızlandırdığı Osmanlı İmparatorluğu ve varlıkları Sevr Anlaşması ile İtilaf Devletleri arasında paylaşılıyordu.

    İngilizler boş durmadılar ve miras hukuki olarak varislere kalırsa, özellikle Bağdat ve Musul’daki petrol varlığını düşük bir bedel karşılığı varislerden devralarak ucuza kapatmak istiyorlardı. Bu amaçla tapuda yaptıkları araştırmada II.Abdülhamid adına kayıtlı hiç bir varlık bulunamadı. İngilizler, varislerin hak iddia ettği İç Hazine’deki (Hazine-i Hassa) tüm varlıkların devlet adına kaydedilmiş olduğunu bunların da, 1910, 1911 ve 1912 yıllarında Osmanlı Maliyesine devredilmiş olduklarını tespit ettiler.

    Bunun üzerine işgal altındaki İstanbul’daki İtilaf Devletleri Yüksek Komiserleri, “varislerin peşinde olduğu varlıkların artık Osmanlı Devleti veya varislerin değil, İtilaf Devletleri hükümetlerinin tasarrufunda olduğu” gerekçesiyle Osmanlı hükümetine protesto notası verdiler.

    1920’de, Sevr anlaşması ile Osmanlı’nın tüm malvarlığı paylaşılmaya başlandığı zaman varisler, mirası alabilmek için önce İngilizlere yanaştılar. İngilizler, varislere Hazine-i Hassadaki varlıkların Sevr ile devredilen ülkelerden satın alınabileceğini önerdiler. Fakat tapu kayıt değerlerinin çok düşük tutulması nedeniyle varislere küçük bir ödeme yapılabileceğinden, bu öneri varislerin işine gelmedi.

    İngilizlerden destek bulamayan varisler ABD’li çıkar gruplarının avukatlık şirketiyle anlaştılar. Bu çıkar gruplarının da amacı tıpkı İngilizler gibi petrol sahalarına sessizce el koyup çökmekti. Ancak ABD’liler İngilizler ile uzlaşınca bu yol da kapandı.

    ABD’den de eli boş dönünce çalacak hiçbir kapıları kalmadığını anlayan açgözlü varisler Lozan görüşmelerini fırsat bilerek Kurtuluş Savaşını kazanmış Türk heyetine yanaşmaya çalıştılar. Konferans sürerken, 29 Aralık 1922’de İnönü ile görüşerek “varislerin haklarını savunmanın hem ülkeye gelir sağlamak hem de Musul sorununda ABD’nin desteğini elde etmek açısından Türkiye’nin yararına olduğu” konusunda ikna etmeye çalıştılar.

    İsmet Paşa’yı bir şekilde ikna etmiş olacaklar ki; Lozan’da hanedanın özel mülkiyeti olan varlıkların Hazine-i Hassa varlıklarından ayrı olarak ele alınıp kapsam dışı bırakılmasına çalıştı. İtilaf Devletleri de Hazine-i Hassa dışında hanedana ait özel malları gösteren resmi belge istedi. Dolayısıyla İtilaf Devletlerinin istediği resmi belgeler gösterilemedi.

    Sonuçta Lozan Antlaşmasında, Hazine-i Hassa varlıkları konusu İtilaf Devletleri’nin isteği doğrultusunda son biçimini aldı. 60. md. ile 1908 ve 1909’da Osmanlı maliyesine aktarılan Hazine-i Hassa mallarının bedelsiz olarak İtilaf devletlerine geçtiği hükme bağlandı. Son biçimiyle Lozan Antlaşması’nın 60. maddesi İtilaf Devletleri açısından Sevr Antlaşması’nın 240. maddesinden daha sağlam güvenceler içeriyordu. Hanedan mensupları Lozan Anlaşmasına bu nedenle çok kızgınlar.

    Böylece II.Abdülhamid varislerinin mirası almak için İngiltere ve Fransa mandası altındaki Irak, Suriye gibi ülkelerin mahkemelerine yapacağı başvuruların kabulü de imkansız hale geldi. Bütün ülkelerin kapıları yüzlerine kapandı.

    Şanslarının kalmadığını gören varisler son bir gayretle İngiltere’ye “tüm haklarını bir İngiliz petrol şirketine devretmelerinde yasal bir engel olup olmadığını” sordular. Ancak İngilizler ortada “II.Abdülhamid varislerinin hakları” diye resmi bir belge, delil, kayıt bulanmadığı için varislerin kendilerine devredileceği bir hak veya varlık da olmadığını bildirdi.

    Ve sonuçta Lozan Anlaşmasını da imzalayan Türkiye Cumhuriyeti 3 Mart 1924 tarihinde sırtındaki Osmanlı Hilafet yükünü ve mirasyedi hanedan soyunu kaldırıp attı.

Sayfa 146/178 İlkİlk ... 4696136144145146147148156 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •