Osmanlı devletine ait malvarlığını özel kanun/kararname çıkararak kelepir fiyatla yağmalayıp üzerine kaydeden II.Abdülhamid’in varislerinin iddiaları şöyle:
“Malvarlığı, şahıs öldüğü anda mirasçılara intikal eder. II.Abdülhamid, 10 Şubat 1918 tarihinde vefat ettiğinde terekesi mirasçılarına 10 Şubat 1918 tarihinde intikal etti.
1924’de, TBMM II.Abdülhamid’in malvarlığının devri yasasını çıkardığıda ortada zaten. II.Abdülhamid ve el konulacak bir mülk yoktu. Kanunların ‘makable şamil’ yani geriye yönelik uygulanamaması tüm hukuk sistemlerinin ortak ilkesidir. Bu nedenle II.Abdülhamid’in malvarlığı 1918’de bizlere yani varislerine intikal etmiştir. 1924’te çıkarılan yasa geriye dönük uygulanamayacağı için geçersizdir”
Torunları II.Abdülhamid’in Osmanlı devletine ait bina, işletme, tarım arazisi, petrol sahalarını zimmetine geçirip gasp ederek kendi belirlediği kelepir fiyatlarla parasını hazineden ödeyip üzerine kaydetmesi için sundukları diğer bir gerekçeler ise hayli ilginç. Gerekçelerinde adeta itirafta bulunuyorlar.
“Yabancı devletler Osmanlı Devleti’nin iç işlerine istedikleri gibi müdahale edebiliyorlardı. Kapitülasyonlar yüzünden yabancılar Osmanlı Devleti içinde imtiyazlı hale gelmişler ve Osmanlı Devleti içinde toprak satın alabilme hakkına da sahip olmuşlardı. İstedikleri takdirde değerinin fazlasını ödeyerek bu petrol sahalarını satın alabilirlerdi.
Ayrıca her an savaş çıkıp Dış Hazineye ait olan bu mülklerin, işletmelerin, arazilerin ve petrol sahalarının İngiltere, Fransa veya Almanya tarafından işgal edilmesi söz konusu da olabilirdi.
Bu durumda bu mal varlığı hiçbir hak iddia edilmeksizin işgal eden devletin olacaktı. Oysa bu malvarlığı, işletme ve araziler, devlete değil de padişaha ait olsa, şahsi mülkiyet kabul edilecek ve herhangi bir işgal durumunda padişahın şahsi malı olarak kalacaktı.
Onun vefatı halinde ise bu mülk evlatlarına geçecek, yani yine sultanın ailesine kalacaktı. II.Abdülhamid bütün bu meselelere çözüm bulmakta çok gecikmedi. Bütün olumsuz şartları dikkate alan sultan petrolün bulunduğu bölgelerin ve stratejik öneme sahip arazilerin Devlet hazinesinden alınarak Hazine-i Hassa’ya yani Saray Özel Hazinesine dahil edilmesine ve bu şekilde koruma altına alınmasına karar verdi.
Zaman kaybetmeden çıkarılan emirlerle bu araziler sultanın hazinesi olan Hazine-i Hassa’ya dahil edildikten sonra tapuları II.Abdülhamid adına çıkarıldı. Böylece petrol kaynayan bu araziler hem yabancılar tarafından satın alınmaktan hem de herhangi bir işgal durumunda elden çıkmaktan korundu. II.Abdülhamid ‘in bu arazileri şahsi mülk haline getirerek sağladığı diğer bir fayda ise bu arazileri devlet mülkü olmaktan çıkararak Düyun-ı Umumiye (Borç Ödeme Kurumu)’nun menfi durumlarından kurtarmasıydı.
Bunun neticesi olarak da, Düyun-ı Umumiye yerine Hazine-i Hassa’ya gelecek olan gelirleri Osmanlı Devletinin borçlarını ödemek için değil, Osmanlı coğrafyasına yaptığı hayır eserleri için kullandı. Bununla birlikte II.Abdülhamid çeşitli tarihlerde çıkardığı 3 emir ile Musul ve Bağdat petrol, gaz madenlerinin araştırma ve çıkarma imtiyazını da Hazine-i Hassa’ya dahil edip belgeleri kendi adına hazırlatmıştır…”
II.Abdülhamid’in Osmanlı örf ve hukukunu bile hiçe sayarak devlet malları üzerinde yaptıklarını o dönemin hukuk kuralları açısından da geçerli bir “özel mülk edinimi” saymak mümkün değildir. Bu yapılan işlemin adı olsa olsa görev ve yetkilerini kötüye kullanarak yolsuzluk yapmaktır. Bu yapılanlar hırsızlık, mala çökme, yağmacılık, soygunculuk ve zimmetciliktir! Bu şekilde hukuksuz olarak elde edilen malvarlığının miras ile varislere devredilmesi söz konusu değildir. Tespit edildiğinde devlet el koyar.!
Sayın Sadi ÖZGÜL'ün yazısından alıntıdır.
Yer İmleri