Sayfa 145/233 İlkİlk ... 4595135143144145146147155195 ... SonSon
Arama sonucu : 1859 madde; 1,153 - 1,160 arası.

Konu: Mustafa Kemal ATATÜRK

  1. #1153


    Münci'i azam reis-i cumhur gazi mustafa kemal paşa hazretleri.

    lozan musalahası hatırası 24 temmuz 339

    gençliğin hamisi muhteremi baş vekil ismet paşa hazretleri.

  2. #1154


    büyük millet meclisinin ordumuza ve dahi baş kumandanına teşekkür ve tebriği
    büyük millet meclisinin tebriknamesi
    Ankara 11 eylül - büyük millet meclisinin dün müttefiken ittihaz eylediği karar binaen meclis reis-i saninsi adnan bey tarafından baş kumandan gazi mustafa kemal paşa hazretlerine atideki telgrafname keşide edilmiştir.
    (Baş kumandan gazi mustafa kemal paşa hazretlerine)
    bugün hali ictimada iken izmir hakkındaki telgrafname-i devletlerini alan ve bursanında haber-i istirdadını tebliğ eden meclis heyeti umumiyesi düşman ordusunu yıldırım gibi bir sürat ve şiddetle imha eyleyen ve son muzafferiyetle bütün anadolunun halas-ı mutlakını fiilen emri vaki haline getiren mukaddes orduya ve onun dahi ve mübeccel baş kumandanına bütün milletin ebedi şükran ve imtinanını arza karar verdi.
    kemal-i tazim ile arz ederim efendim.
    imza.
    büyük millet meclisi reis-i sanisi
    adnan

  3. #1155
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    20,083
    Blog Entries
    12



    Yıl 1971 ...

    Fırat adlı gemiyle, Amerika’nın Phıladelphia limanına 10 bin ton tütün götürmüştük.
    Şehri dolaşmış gemiye dönüyorduk.
    Yanımıza bir araba yaklaştı ve nereye gittiğimizi sordu.
    Limana deyince bizi götürebileceğini söyledi. 3 arkadaş bindik ve geminin bordasına kadar getirdi.
    Bu kibar Amerikalıyı ‘Türk kahvesi’ ikram etmek için gemiye davet ettim.
    Zabitan salonuna geçtik. Kaptanımız da oradaydı.
    Misafirimiz salonu inceledıkten sonra; “Bu geminin Türk gemisi olduğunu söylediniz. Ancak, salonda Atatürk resmi yok” dedi ve hemen ilave etti; “Önce Atatürk’ün resmini koymalıydınız” deyip kahveyi içmeden gemiden ayrıldı.
    Hepimiz şaşırıp kalmıştık.
    Karşılaştığımız olaya bir anlam veremiyorduk.
    Bu olayı çok düşündüm.
    Sanırım bu kibar Amerikalı, varlık nedenimiz olan Atatürk’e kayıtsız kaldığımızı düşünmüş ve tavrımızı vefasızlık olarak değerlendirerek bizi protesto etmişti.
    Karşılaştığımız bu sıradışı olaya başka açıklama bulamamıştım…

    Yıl 1985 ...

    İzmir’e yük getiren Yunan bandralı gemide baş mühendis mide kanaması geçirdiği için hastahaneye kaldırılmış.
    İşe davet ettikleri için görev aldım. Gemide tek Türk, baş mühendis olarak benim.
    Bir sohbet esnasında, gemi kaptanı (adı Kosta’ydı) gümrükte fotoğraf makinesinin mühürlü kamaraya kilitlendiğini ve bu duruma çok üzüldüğünü söyledi.
    Makine yanında olsaydı ne yapacaktın diye sordum.
    Oğlu istediği için, Kordon’daki Atatürk Anıtı’nın resmini çekeceğini söyledi. Şaşırmıştım.
    “Atatürk size tarihinizin en büyük darbesini vuran komutandı, neden onun resmini çekmeyi düşünüyorsunuz” dedim.
    Şu cevabı verdi;
    “Biz, emperyalizmin emrinde haksız ve işgalci olarak Anadolu’ya geldik. Uçurumdan aşağı yuvarlanırken Atatürk sizi uçurumun kenarından alıp, özgür uluslar arasına modern bir ulus olarak kattı.Bunu yaparken, insanlık tarihine ezilen ulusların kurtuluşuna örnek olan, yeni bir deneyim kazandırdı. Onlara, özgürlükleri için mücadele ederlerse kazanacaklarını öğretti. Atatürk, bu nedenle bizim için de değerlidir”.
    Bu cevap nedeniyle, etkisini hayatım boyunca taşıdığım bir duygu yoğunlaşması yaşamıştım…

    Yıl 1988 ...

    Ekvador’un Guayaquil şehri.
    Gemideki işim bitince, çevreyi tanımak için dolaşmaya çıktım.
    Bir okula rastladım. okulun girişindeki alanda 5 tane büst gördüm.
    Birinci büst Simon Bolivar’a aitti.
    İkincisi Che Guavera,
    üçüncüsü Fidel Castro,
    Dördüncüsü Emiliyano Zapata
    ve Beşinci büst Mustafa Kemal Atatürk’e aitti.
    Büstleri inceleyip İspanyolca açıklamaları anlamaya çalışırken, öğretmen olduğunu düzgün İngilizcesi ile söyleyen bir kişi geldi.
    Nereli olduğumu sordu.
    Türk olduğumu söyleyince, içtenlikli bir ilgi gösterdi.
    Atatürk hakkında konuşmaya başladık. Türk devrimi konusundaki bilgisi yüksekti.
    Atatürk’ü, saygı duyduğu diğer 4 devrimciden ayrı tuttuğunu söyledi. “O yalnızca ülkesini kurtarıp modern bir ulus yaratmakla kalmadı, ezilen uluslara evrensel bir örnek yarattı. İnsanlık tarihinde hiçbir lider bunu başaramamıştır” dedi.
    O an duyduğum övünç ve mutluluğu unutmam mümkün değildir.

    YIL 1999 ...

    Hindistan’ın Visakapatman limanındayız.
    Şehri dolaşırken büyük bir kitapçı dükkanına girdim.
    Çocuklar için kısaltılmış İngilizce dünya klasikleri dizisi olduğunu gördüm. İncelediğim listede ‘Atatürk’ün Hayatı ve Devrimleri’ isimli bir kitap bulunuyordu.
    Listede olmasına rağmen raflarda yoktu.
    Görevliyi buldum ve diğerleri ile bu kitabı istediğimi söyledim.
    Görevli, okulların yeni açıldığı, ilginin fazla olması nedeniyle kitabın kalmadığını, ısmarladıklarını ve bir hafta sonra uğramamı söyledi.
    Ertesi gün limandan hareket edeceğimiz için zamanım olmadığından bu kitabı alamadım.
    Bir yandan bütün kitabevi benim olmuş gibi mutlu oldum, diğer yandan, derin bir acı ve üzüntü duydum. Dünyanın öbür ucunda, çocuklara öğretilen Atatürk kendi ülkesinde üstü örtülmüş,
    Yetkili yerlere gelen kişiler Onu bu ülke gençliğine öğretmemek için her şeyi yapmışlardı.

    Üzüntümün nedeni buydu…

    Yıl 2003 ...

    Kamerun’un Douala Limanındayız.
    Kütük kereste yüklenecek. Yükün sahibi, gemiye yüklemeye nezaret edecek bir kaptan göndermişti.
    Kaptan Hırvattı.
    Zabitan odasına geldiğinde, gelenin karşısına düşen duvardaki Atatürk resmini görünce duraladı.
    Bir süre durduktan sonra resme doğru yürüdü.
    Saygı ifade eden davranışlarla resmi nazikçe düzeltti ve hepimizin yüreğine bir ok gibi saplanan şu sözleri söyledi; “Siz bu insanı ve ideallerini anlayamadınız. Anlamış olsaydınız bugün Avrupa kapılarında sürünmez, Avrupalılar sizin kapılarınızda bekleşirlerdi”…

    Yıl 2017 ...

    Bangladeşin Chittgong limanındayız.
    Gemiden inmiş limanın çıkış kapısına doğru gidiyordum.
    Takkeli, entari ya da şalvar giyimli, yaşlı birisi ile hafifçe çarpıştık.
    Nedeni o olmamasına karşın özür diledi ve konuşmaya başladık.
    Nereli olduğumu sordu. Türk olduğumu söyledim.
    Hiç beklemediğim bir cevap verdi;
    “Atatürk’ün çocuğusun yani” dedi. Heyecanlanmıştım.
    Sohbeti sürdürdüm.
    Birçok kimseye inanılmaz gelebilir ama bana şunları söyledi;
    “En büyük Müslüman Atatürk’tür.
    Biz Bangaldeş olarak onun öğrettiği yoldan gittik ve özgürlüğümüze kavuştuk.
    Fakiriz ama onun yaptıklarını yaparsak fakirlikten de kurtulabiliriz.
    O sadece Türklerin değil tüm Doğu halkları için de büyük bir liderdir ….

    Mehmet Ali Ergöz Hatıraları ...

  4. #1156
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    20,083
    Blog Entries
    12

    Çanakkale’de Anzak askerlerinin ölümünün 100. yıl anısına, Avustralya Devleti tarafından Anzac askerlerinin savaşta yedikleri bisküvi yeniden üretilmiş ...
    (2015)






  5. Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

  6. #1158
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    20,083
    Blog Entries
    12

  7. #1159


    "...
    O, saatı sordu.
    Paşalar : «Üç,» dediler.
    Sarışın bir kurda benziyordu.
    Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
    Yürüdü uçurumun başına kadar,
    eğildi, durdu.
    Bıraksalar
    ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
    ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
    Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı..."

    Kuvayı Milliye Destanı- Nazım HİKMET

  8. #1160
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Türkiye
    Gönderi
    10,163
    Blog Entries
    12

    25 Nisan-10 Mayıs 1932 tarihleri arasında İsmet İnönü, resmi konuk olarak gittiği Rusya dönüşü, Bulgaristan da Sofya’nın Türkiye Büyükelçiliği konutunda mahsur kalmıştır.

    Bulgar çetecileri ve muhtemelen bunlara katılan resmi makamları elçilik konutunun etrafını kuşatmışlardır ve İnönü’nün oradan çıkarak trene binmek üzere gara gitmesine izin vermemektedirler.

    Konu ülkemize yansıyınca, Dışişleri Bakanlığı telaşlanır ve diplomatik olarak çözüm için telefonlar çalışmaya başlar. Bulgaristan'a ihtar verilir; ama Bulgar Hükümet umursamaz.!

    Ankara'dakiler çareler düşündüler.
    İşin içinden çıkamadılar.
    Atatürk'e sordular..?

    -Atatürk "sizler ne düşünüyorsunuz"?, diye onlara sordu.
    Yetkililer "Bulgaristan'a ekonomik baskı uygulayalım ...", dediler.

    Atatürk, güldü: "Telefonu verin bana", dedi. Atatürk donanma komutanı aradı emir verdi.

    - İsmet’i kurtarmak için hemen Yavuz zırhlısı yola çıksın. Zırhlının komutanına gerekli talimatlar yazılı olarakiletilecektir.

    Kısa bir süre sonra Yavuz zırhlısı yola çıkmış ve Varna’nın karşısına demir atmıştır.

    Yavuz zırhlısı top atışlarına başlar, havaya tam 101 pare top atışı yapar. Varna da panik başlamış ve liman yakınındaki evlerin camları bile kırılmıştır.

    Son top atışı sonrası,Yavuz zırhlısının komutanı amiral, Varna valisini arar ve talebini söyler; “Sayın İsmet İnönü’yü almaya geldim!”

    Bu talep yeterlidir. İsmet İnönü özel ve zırhlı bir trenle hemen Varna’ya getirilir ve bando eşliğinde törenle Yavuz zırhlısına yolcu edilir.

    Bu arada gemi komutanı kırılan camların parasını da ödemiştir. Ve İsmet Paşa yurda döner...



    ‘Her Yönü İle Atatürk’,
    Avni Altıner, Oda Yayınları (Sayfa 387-388).

Sayfa 145/233 İlkİlk ... 4595135143144145146147155195 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •