Sayfa 1573/7020 İlkİlk ... 57310731473152315631571157215731574157515831623167320732573 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 12,577 - 12,584 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Ingiliz kizlar pop grubu Spice Girls, 3.studyo albumu Forever'i 6 Kasim 2000'de Virgin etiketiyle Ingiltere'de piyasaya surdu.


  2. Walt Disney Pictures'in animasyon filmi Yeni Yil Sarkisi (A Christmas Carol) 6 Kasim 2009'da Amerika, Kanada bve Meksika'da vizyona girdi.




  3. Akademi Odullu (La La Land, 2016) Amerikali aktris Emily Jean "Emma" Stone'un dogum gunu (6 Kasim 1988)




  4. 1997 yilinda En Iyi Film Akademi Odulunu alacak olan, Michael Ondaatje'nin romanindan uyarlanan, Anthony Minghella'nin yonettigi, Juliette Binoche ve Kristen Scott Thomas'in rol aldigi Ingiliz Hasta (The English Patient - Il Paziente Inglese), 6 Kasim 1996'da Los Angeles'ta gosterime girdi.



    "Sevgilim, seni bekliyorum — karanlıkta bir gun ne kadar surer? Ya da bir hafta? Ates coktan sondu. Ve ben cok ama cok usuyorum. Disariya surunmeye calistim, fakat orada gunes var. . . Korkarim bunlari cizerek ve bu kelimeleri yazarak isigi bosa harcadim. Olecegiz. Olecegiz, askimizla dolu olarak, guzellikleri tatmis ve bulundugumuz bedenlerde irmaklar gibi akmis olarak. Korkularimizi tipki bu berbat magarada saklar gibi sakladik. Butun bunlari vucudumda tasimak istiyorum. Biz gercek ulkeleriz. Haritalardaki sinirlar ya da guclu adamlarin isimleri degiliz. Bir gun buraya gelip beni ruzgar sarayina goturecegini biliyorum. Tek istedigim bu — seninle ve dostlarimizla boyle bir yerden haritasiz bir dunyaya yurumek. Lamba sondu, ve ben karanlikta yaziyorum."



    "My darling, I'm waiting for you — how long is a day in the dark, or a week? The fire is gone now, and I'm horribly cold. I really ought to drag myself outside but then there would be the sun. . . I'm afraid I waste the light on the paintings and on writing these words. We die, we die rich with lovers and tribes, tastes we have swallowed, bodies we have entered and swum up like rivers, fears we have hidden in, like this wretched cave. I want all this marked in my body. We are the real countries, not the boundaries drawn on maps with the names of powerful men. I know you will come and carry me out into the palace of winds. That's all I've wanted — to walk in such a place with you, with friends, on earth without maps. The lamp is gone now, and I'm writing in the darkness."

  5. “Simdi, gerceklik duygusunun insanlari ile olasilik duygusunun insanlari arasinda bir ayrim yapilmak istendiginde, yalnizca belli bir miktar parayi dusunmek yeterlidir. Ornegin bin Markin olasiliklar baglaminda icerdigi her sey, insan bu paraya sahip olsun ya da olmasin o bin Mark icindedir; bu paranin Bay Ben'in veya Bay Sen'in elinde bulunmasi olgusu, bir gule ya da bir kadina fazladan ne getirirse, o paraya da o kadar getirir. Fakat, derler, gerceklik duygusu insanlari, bir kacik bu parayi corabina saklarken becerikli biri onunla bir seyler yapar; bir kadinin guzelligi bile, o kadina sahip olana gore, yadsinamaz bir bicimde bir seyler kazanir veya yitirir. Olasiliklari uyandiran, gercekliktir ve bunu yadsimaktan daha ters bir sey dusunulemez.”



    “Wenn man nun in bequemer Weise die Menschen des Wirklichkeits- und des Möglichkeitssinns voneinander unterscheiden will, so braucht man bloß an einen bestimmten Geldbetrag zu denken. Alles, was zum Beispiel tausend Mark an Möglichkeiten überhaupt enthalten, enthalten sie doch ohne Zweifel, ob man sie besitzt oder nicht; die Tatsache, daß Herr Ich oder Herr Du sie besitzen, fügt ihnen so wenig etwas hinzu wie einer Rose oder einer Frau. Aber ein Narr steckt sie in den Strumpf, sagen die Wirklichkeitsmenschen, und ein Tüchtiger schafft etwas mit ihnen; sogar der Schönheit einer Frau wird unleugbar von dem, der sie besitzt, etwas hinzugefügt oder genommen. Es ist die Wirklichkeit, welche die Möglichkeiten weckt, und nichts wäre so verkehrt, wie das zu leugnen.“

  6. "Ne kadar guzel olursa olsa da huzun ve can sikintisindan mustariptiler. Sikintiyi bol sarapla calkaliyorlardi. Muhtesem yildizlarla bezeli yumusacik bir cayirdan gecen altin kaplama teneke bir el arabasi gibi donup duruyordu gramofon. Artik birbirleriyle hicbir şey konusmuyor, sadece konusuyorlardi. Bir okutman, bir girisimci, eski bir cezaevi mufettisi, bir maden muhendisi ve emekli bir binbasi birbirlerine ne soyleyebilirlerdi ki? Isaretlerle konusuyorlardıi-huzursuzlugun, gorece huzurun, ozlemin sozcukleriyle de olsa-, bir hayvan dilini. Aslinda hicbirini ilgilendirmeyen meseleler hakkinda SIK SIK luzumsuz bir heyecanla tartisiyor, isi hakarete vardiriyorlardi, ertesi gun arabulucular taraflar arasinda mekik dokuyorlardi. O zaman aslinda kimsenin orada bulunmadigi ortaya cikiyordu. Oyle davranmislardi, cunku zaman oldurmek zorundaydilar ve zamani kimse gercekten yasamis olmasa da, kendilerini kasaplar gibi kaba saba buluyor, bu yuzden birbirlerine kinleniyorlardi."



    "Denn sie litten noch mehr als an Fleischvergiftung an Traurigkeit und Öde, obgleich es so schön war. Sie spülten es mit Wein aus. Das Grammophon räderte hindurch wie ein vergoldeter Blechkarren über eine weiche, von wundervollen Sternen besäte Wiese. Sie sprachen nichts mehr miteinander, sondern sie sprachen. Was hätten sie sich sagen sollen, ein Privatgelehrter, ein Unternehmer, ein ehemaliger Strafanstaltsinspektor, ein Bergingenieur, ein pensionierter Major? Sie sprachen in Zeichen – mochten das trotzdem auch Worte sein: des Unbehagens, des relativen Behagens, der Sehnsucht –, eine Tiersprache. Oft stritten sie unnötig lebhaft über irgendeine Frage, die keinen etwas anging, beleidigten einander sogar, und am nächsten Tag gingen Kartellträger hin und her. Dann stellte sich heraus, daß eigentlich überhaupt niemand anwesend gewesen war. Sie hatten es nur getan, weil sie die Zeit totschlagen mußten, und wenn sie auch keiner von ihnen je wirklich gelebt hatte, kamen sie sich doch roh wie die Schlächter vor und waren gegeneinander erbittert."

  7. People dergisi, Ingiliz aktor Idris Elba'yi 2018 yilinin 'Yasayan En Seksi Erkek'i secti.



    https://www.usatoday.com/videos/life...live/38407393/

  8. Ingilizce'ye en cok kelime kazandiran Ingiliz sair John Milton'in olum yildonumu (8 Kasim 1674)

    Bastan ayaga silahlanmis sayisiz gucu ruhlarin
    Onun saltanatindan hosnutsuz olma curetini gosterip beni seciyor,
    Cennetin ovalarinda sonu belirsiz bir muharebeye girip
    Butun gucuyle karsi koyuyor diger guce
    Ve tahti sarsiliyor! Toprak yitirilmis ne fark eder?
    Her sey yitirilmis degil -- ele gecirilemez irade,
    Ve intikama aninin kollanisi, olumsuz nefret,
    Ve asla boyun egmeyecek, teslim olmayacak bir irade:
    Ve ustunden gelinemeyecek ne kaliyor geriye



    Innumerable force of Spirits armed,
    That durst dislike his reign, and, me preferring,
    His utmost power with adverse power opposed
    In dubious battle on the plains of Heaven,
    And shook his throne. What though the field be lost?
    All is not lost—the unconquerable will,
    And study of revenge, immortal hate,
    And courage never to submit or yield:
    And what is else not to be overcome.



    "Zihin neresi olmak isterse orasidir. Kendi icinde cehennemi cennete, cenneti de cehenneme donusturebilir. / La mente è il proprio luogo,e può in sé fare un Cielo dell'Inferno,un Inferno del Cielo." John Milton, Kayip Cennet / Il Paradiso Perduto


Sayfa 1573/7020 İlkİlk ... 57310731473152315631571157215731574157515831623167320732573 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •