Sayfa 1620/7020 İlkİlk ... 62011201520157016101618161916201621162216301670172021202620 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 12,953 - 12,960 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Irlandali oyun yazari George Bernard Shaw’un Doktorun Hatasi (The Doctor's Dilemma - Il dilemma del dottore) oyunu ilk kez 20 Kasim 1906’da Londra, The Royal Court Theatre’da sahnelendi.




  2. Fransiz yonetmen, senarist ve yapimci Henri-Georges Clouzot’nun dogum yildonumu (20 Kasim 1907)






  3. Rus yazar Lev Nikolayevic Tolstoy'un olum yildonumu (20 Kasim 1910)

    "Ask, olumun inkaridir, ask hayat demektir. Anlayabildigim her seyi ask sayesinde anliyorum.Her sey onda. Ask, Tanri demektir, olmek de askin ufacik parcasi olan benim, sonsuz ve buyuk kaynaga geri donmem demektir." Lev Tolstoy, Savas ve Baris



    "L'amore impedisce la morte. L'amore è vita. Tutto, tutto ciò che io capisco, lo capisco solamente perché amo. È solo questo che tiene insieme tutto quanto. L'amore è Dio, e il morire significa che io, una particella dell'amore, ritorno alla sorgente eterna e universale." Lev Tolstoj, Guerra e Pace


    "Vay! Benim guzelim!" diye haykirdi Kont."Hepimizden baskin" Onu kucaklamak istedi ama kadin kizararak, elbisesi burusmasin diye yana cekildi. / "Eeh! bellezza mia!" gridò il conte. "È meglio di voi tutte!" La voleva abracciare, ma ella, arrossendo, si scosto, per non sgualcirsi il vestito." Tolstoy, Savas ve Baris / Guerra e Pace



    "Butun mesele insanlarin insana karsi sevgi gosterilmeyecek durumlar oldugunu dusunmeleridir.Oysa boyle durumlar yoktur.Esyalara karsi sevgisiz davranilabilir: Sevgisiz agac kesilebilir, tugla yapilabilir, demir dovulebilir; ama tipki arilara karsi dikkatsiz davranilamayacagi gibi insanlara karsi da sevgisiz davranilamaz."Lev Tolstoy, Dirilis


  4. 1991'de Nobel Edebiyat Odulu'nu kazanan Guney Afrikali yazar Nadine Gordimer’in dogum yildonumu (20 Kasim 1923)



    “Yalnizca yol kenarindaki yapraklari supuren copcu. Komsular gormus olabilir, ama bir hafta ici sabahinda herkes ya ise gitmistir ya da diger gundelik nedenlerle disaridadir. O, ailesinin evine vardiginda, kadin orada, park yeri girisinde gulumsuyordu ve birbirlerine sarilamayacak olmalarina neden olan bu tuhaf (ama gecici) durumu kabullenip dalga gecmeleri gerektigine dair isareti hemen hissetmisti. Gecmiste kalmis bir sarilma, gecmiste kalmis bir kucaklasmadan daha az duygusaldir. Her sey olagan. Copcu biten yazi supurerek geciyor. Isin saciyor. Kelimenin tam anlamiyla isin saciyor. Ama baslarinin uzerinde hale olan azizler gibi degil. Onu oldurmekte olan seyi tahrip etmek icin kullanilan zararli bir madde yuzunden cevresindekilere gorunmeyen tehlikeler saciyor. Sorun bogazindaydi. Tiroit bezi kanseri. Hastanede tecrit altinda tutuluyordu. Seslerden bile yalitilmisti; bir sure icin sesi yoktu, dilsizdi. Ses telleri de etkilenmis. Dokundugu her kim ya da ne olursa olsun, onlari yaydigi tehlikeye kontrolu disinda maruz birakiyor ve birakmaya devam edecek.” Yasamaya Bak



    “Only the street-sweeper swishing his broom to collect fallen leaves from the gutter.The neighbours might have seen, but in the middle of a weekday morning everyone would be out at work or away for other daily-life reasons.She was there, at the parents' driveway gate as he arrived, able to smile for him, and quickly sense the signal for them to laugh at, accept the strangely absurd situation (only temporary) that they could not hug one another. A foregone hug is less emotional than a foregone embrace. Everything is ordinary. The sweeper passes pushing the summer's end before him .Radiant. Literally radiant. But not giving off light as saints are shown with a halo. He radiates unseen danger to others from a destructive substance that has been directed to counter what was destroying him. Had him by the throat. Cancer of the thyroid gland. In hospital he was kept in isolation. Even that of silence; he had no voice for a while, mute. Vocal cords affected. He remains, he will be still, out of his control, exposing others and objects to what he emanates, whomever and whatever he touches.”

  5. Ingiliz yazar John (Edmund) Gardner’in dogum yildonumu (20 Kasim 1926)

    “Eger sanatin fikirleri guzel idiyse bu sanatin kabahatiydi, Ozan'in degil. Bir koor secici, neredeyse bir cilgin: Bir kus. Ormanda tatli tatli sakiyan kuslar var diye insanlar birbirlerini daha nazikce mi oldurduler?”



    “If the ideas of art were beautiful that was art’s fault, not the shaper’s. A blind selector, almost mindless: a bird. Did they murder each other more gently because in the woods sweet songbirds sang?”



    “ 'Neden benim konusacak kimsem yok?' dedim. Yildizlar hicbir sey soylemedi, ama ben onlarin bu kabaliklarini gormezden geldim. 'Ozanin konusabilecegi birileri var.' dedim. Parmaklarimi SIKTIM. 'Hrothgar’in da konusabilecegi birileri var.' ”



    “ 'Why can’t I have someone to talk to?' I said. The stars said nothing, but I pretended to ignore the rudeness. 'The Shaper has people to talk to,' I said. I wrung my fingers. “'Hrothgar has people to talk to.' ”


    “Ama daha kotu bir sey vardi. Ejderhanin bana bir buyu yaptigini anladim; hicbir silah bana karsi islemiyordu. Solen salonuna istedigim zaman gidebilirdim, bana karsi gucsuzlerdi. Bu yuzden icim daha da karardi. Onları kucumsememe ragmen, bazen onlardan nefret etmeme ragmen, onlarla savasabildigimde insanlarla aramizda bir sey vardi. Simdiyse, yenilmez olarak, bir komur arazisinde hayatta kalan tek agac gibi, olabildigince yalnizdim.”



    “But there was one thing worse. I discovered the dragon had put a charm on me: no weapon could cut me. I could walk up to the meadhall whenever I pleased, and they were powerless. My heart became darker because of that. Though I scorned them, sometimes hated them, there had been something between myself and men when we could fight. Now, invulnerable, I was as solitary as one live tree in a vast landscape of coal.”

  6. Amerikali roman, oyku ve deneme yazari Donald Richard 'Don' DeLillo’nun dogum gunu (20 Kasim 1936)

    "Dunya ustundeki en ustun yasam formu oldugumuza ama yine de sozcuklere sigmayacak kadar mutsuz oldugumuza, cunku baska hicbir hayvanin bilmedigi seyi, olmek zorunda oldugumuzu bildigimize dair bir ironi."



    “No sense of the irony of human experience, that we are the highest form of life on earth, and yet ineffably sad because we know what no other animal knows, that we must die.”



    "Sanki bir miktar engellenmis gibi duruyorlar, sabit ve iyi ayarlanmis tebessumler takinmislar, fotograf makinesinin dogasinda var olan bir seyden suphe eder gibi."



    “Stand at an angle to the future, somewhat averted it seemed, wearing fixed and fine-drawn smiles, skeptical of something in the nature of the box camera.”

  7. Amerikali Eagles rock grubunun gitaristi Joseph Fidler 'Joe' Walsh'in dogum gunu (20 Kasim 1947)



    https://www.youtube.com/watch?v=EqPtz5qN7HM

  8. Alman sair, oyun ve oyku yazari Wolfgang Borchert'in olum yildonumu (20 Kasim 1947)

    "Ve bankin uzerinde oturmus Evelyn, hummali bir sesle hasta bir sarkiyi mirildaniyor, bir usume aliyor beni. Gel sevgili Mayis ve parildat yeniden gozleri, diye sarki soyluyor Evelyn ve dizle*riyle elimi tutuyor. Soyle Evelyn, soyle, sarkilarinla bira sisesince yesil otlar altina yatir beni, kum ve balcik ve toprak oldugum ot*larin altina. Soyle Evelyn, soyle ve sarkilarinla yikinti denizleri*nin ve savas alanlarinin ve toplu mezarlarin uzerinden senin o tatli, sicak, genc kizsi ve mahrem, aysı sarhosluguna gotur beni. Soyle Evelyn, soyle, binlerce boluk, geceler icinden yuruyuse koyuldu mu, soyle, binlerce top, tarlalari surdu ve kanla gubrele* di mi. Soyle, Evelyn, duvarlar saatlerini ve resimlerini yitirdiler mi, sarkilarinla o icki yesili sarhosluklar icerisine ve senin o dun*yanin tatli yok olusu icerisine koy beni. Soyle Evelyn, soyle, şar*sarkilarinla o genc kiz yasaminin icerisine al beni, o mahrem gece*lerdeki genc kiz duygularinin koynuna al, ve oylesine tatlidir ki bu duygular, isinir icim yeniden, yasamaktan isinir sicacik olur. Gel sevgili Mayis ve yesillendir yeniden otlari soyle bira sisesi yesilligince, soyle Evelyn yesilligince. Soyle Evelyn, soyle!"



    "Und Evelyn singt. Komm lieber Mai und mache, singt Evelyn und hält meine graskalte Hand mit den Knien. Komm lieber Mai und mache die Gräber wieder grün. Das singt Evelyn. Komm lieber Mai und mache die Schlachtfelder bierflaschengrün und mache den Schutt, den riesigen Schuttacker grün wie mein Lied, wie mein schnapssüßes Untergangslied. Und Evelyn singt auf der Bank ein heiseres hektisches Lied, daß mir kalt wird. Komm lieber Mai und mache die Augen wieder blank, singt Evelyn und hält meine Hand mit den Knien. Sing, Evelyn, sing mich zurück unters bierflaschengrüne Gras, wo ich Sand war und Lehm war und Land war. Sing, Evelyn, sing und sing mich über die Schuttäcker und über die Schlachtfelder und über das Massengrab rüber in deinen süßen heißen mädchenheimlichen Mondrausch. Sing, Evelyn, sing, wenn die tausend Kompanien durch die Nächte marschieren, dann sing, wenn die tausend Kanonen die Äcker pflügen und düngen mit Blut. Sing, Evelyn, sing, wenn die Wände die Uhren und Bilder verlieren, dann sing mich in schapsgrünen Rausch und in deinen süßen Weltuntergang. Sing, Evelyn, sing mich in dein Mädchendasein hinein, in dein heimliches, nächtliches Mädchengefühl, das so süß ist, daß mir heiß wird, wieder heiß wird von Leben. Komm lieber Mai und mache das Gras wieder grün, so bierflaschengrün, so evelyngrün. Sing, Evelyn."

Sayfa 1620/7020 İlkİlk ... 62011201520157016101618161916201621162216301670172021202620 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •