Sayfa 1805/7020 İlkİlk ... 80513051705175517951803180418051806180718151855190523052805 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 14,433 - 14,440 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Amerikali rock grubu The Doors, kendi ismini verdigi ilk albumunu 4 Ocak 1967'de Elektra etiketiyle piyasaya surdu.


  2. Italyan ressam, yazar, doktor, aktivist Carlo Levi'nin olum yildonumu (4 Ocak 1975)



    “Hicbir aliskanlik, hicbir kural, hicbir kanun zorunlu bir ihtiyaca, coskun bir istege dayanamaz: Bu adet de nihayet gorunus kurtaran bir kalip olmakla kaliyor; ama bu kaliba ister istemez giriyor herkes. Bununla beraber ova alabildigine genis; kadinla erkegin bulusma firsatlari cok, ihtiyar araci kadinlar, yuzu gozu acilmis genc kizlar da yok degil. Ortulere burunup kendilerini saklayan kadinlar vahsi hayvanlar gibidir; Yalniz cinsel sevgiyi dusunurler, hem de hic isi buyutmeden, nazlanmadan: Bu isi oyle serbestce, oyle rahatca konusurlar ki sasar insan. Sokakta kara gozleriyle size alttan alttan, erkekliginizi olcer gibi bakarlar, arkanizdan fisildastiklarini, sakli degerlerinizden soz ettiklerini duyarsiniz. Arkaniza dondunuz mu elleriyle yuzlerini kapar ve parmaklari arasindan bakarlar size. Bu arzuya hicbir duygu karismaz; oyle guclu bir istektir ki bu, kara gozlerinden tasar ve doldurur koyun havasini. Duyduklari olsa olsa kendilerini asan, karsi konmaz bir guce boyun egme duygusudur. Asklarinda bile coskunluktan, umuttan cok bir cesit tevekkul vardir. Ellerine gecen firsat ucan kus gibi de olsa kacirmamak isterler; hic konusmadan sip diye anlasiverirler. Ahlakin yirtici sertligi, Turklerinkine benzer kiskancliklar, adam oldurmeler, oc almalara goturen vahsi bir onur duygusu ustune anlattiklari ve benim de onceleri dogru sandigim seyler birer masaldir orada. Belki de cok eskiden bir gercekti bunlar ve anlattigim kuru kalip onlardan kalmadir. Ama gocler degistirmis her seyi. Erkekler azalmis ve memleket kadinlara kalmis.” Isa Bu Koye Ugramadi



    “Non c’è abitudine o regola o legge che resista a una contraria necessità o a un potente desiderio: e anche quest’uso si riduce, praticamente, a una formalità: ma la formalità è rispettata. Tuttavia la campagna è grande, i casi della vita molteplici, e non mancano le vecchie mezzane accompagnatrici né le giovani compiacenti. Le donne, chiuse nei veli, sono come animali selvatici. Non pensano che all’amore fisico, con estrema naturalezza, e ne parlano con una libertà e semplicità di linguaggio che stupisce. Quando passi per la via, ti guardano con i neri occhi scrutatori, chinati obliquamente a pesare la tua virilità, e le odi poi, dietro le tue spalle, mormorare i loro giudizi e le lodi della tua nascosta bellezza. Se ti volti, celano il viso tra le mani e ti guardano attraverso le dita. Nessun sentimento si accompagna a questa atmosfera di desiderio, che esce dagli occhi e pare riempire l’aria del paese, se non forse quello della soggezione a un destino, a una potenza superiore, che non si può eludere. Anche l’amore si accompagna, più che all’entusiasmo o alla speranza, a una sorta di rassegnazione. Se l’occasione è fuggevole, non bisogna lasciarla svanire: le intese sono rapide e senza parole. Quello che si racconta, e che io stesso credevo vero, della severità feroce dei costumi, della gelosia turchesca, del selvaggio senso dell’onore familiare che porta ai delitti e alle vendette, non è che leggenda, quaggiù. Forse era realtà in tempo non molto lontano, e ne resta un residuo nella rigidezza dei formalismi. Ma l’emigrazione ha cambiato tutto. Gli uomini mancano e il paese appartiene alle donne.”



    Lucania 61 (Museo nazionale d'arte medievale e moderna della Basilicata, Matera, Italya)

  3. Trt'de de yayinlanan, Yargic Harry'nin maceralarini konu alan Gece Mahkemesi (Night Court), 4 Ocak 1984'de NBC kanalinda basladi.




  4. Ingiliz heavy metal grubu Judas Priest, 9.albumu Defenders of the Faith'i 4 Ocak 1984'de Columbia etiketiyle piyasaya surdu.


  5. Ingiliz asilli Amerikali yazar Christopher Isherwood'un olum yildonumu (4 Ocak 1986)

    "Ama eger bu benimse, gercekten icimdeyse... O zaman... Iste o zaman... Ve bu anda, ama cok silik, cok uzak, bulutlarin arasindaki daglarda zar zor secilen bir keci yolu gibi, bir sey daha goruyorum: Guvene giden bir yol. Korkunun, yalnizligin olmadigi, J.'ye, K.'ye, L.'ye, M.'ye ihtiyac duymadigim bir yere gidiyor. Bir saniyeligine goruyorum. Hatta bir anligina cok net gorunuyor. Sonra bulutlar kapaniyor, zirvenin acimasiz sogugu yuzunden donmus buzulun solugunu yanagimda hissediyorum. 'Yok,' diyorum kendi kendime, 'bunu asla yapamam. Tanidigim korkuyu, bildigim yalnızligi tercih ederim... Diger yolu secmek, kendimi kaybetmek demek. Artik bir kisi olmayacagim demek. Artik Christopher Isherwood olmayacagim. Yok hayir. Bu, bombalardan bile korkunc. Sevgilim olmamasindan bile korkunc, bununla asla yuzlesemem.' " Prater'in Meneksesi



    "But if it is mine, if it is really within me... Then... Why then... And, at this moment, but how infinitelyfaint, how distant, like the high far glimpseof a goat track through the mountains between clouds, I see something else: thewaythatleads tosafety. To where there is no fear, no loneliness, no need of J., K., L., or M. For a second, I glimpse it. For an instant, it is even quite clear. Then the clouds shut down, and a breath ofthc glacier, icy with the inhuman coldness of the peaks, touches my check. 'No' I think 'I could never do it. Rather the fear I know, the loneliness I know... For to take that other way would mean that I should no longer be a person. I should no longer be Christopher Isherwood. No, no. That's more terrible than the bombs. More terrible than having no lover. ThatI can never face.' ”





    GRANT: Iyi bir siginagimiz oldugu duyulursa bir sey oldugu taktirde herkes iceri girmeye calisacaktir.

    GEORGE: Yani?

    GRANT: Ruslar fuze saldirisina basladiginda duygusalliga yer olmayacak.

    GEORGE: Duygusalliga yer olmayacak bir dunya olacaksa, zaten oyle bir dunyada yasamak istemem.



    GRANT: If word gets out that youʼve got a better shelter, then everyone will try to get in when something happens.

    GEORGE: And so?

    GRANT: There will be no time for sentiment when the Russians fire a missile at us.

    GEORGE: If itʼs going to be a world with no time for sentiment Grant, itʼs not a world that I want to live in.

  6. Bill Gambini (Ralph Macchio) ve Stan Rothenstein (Mitchell Whitfield) 4 Ocak 1992'de Kaliforniya'daki universiteye baslamak uzere otomobille yola cikti. Yol uzerindeki bir kasabada mola verip yollarina devam ettiler. Ancak yolda polis tarafindan durdurulup ve cinayet sucundan hapse atildilar. Billy'nin kuzeni Vinny Gambini (Joe Pesci) nisanlisi Mona Lisa Vito (Marisa Tomei) ile birlikte kasabaya gelip ve genclerin savunmalarini ustlendi. Daha sonra bolge savcisi suclamalari geri cekti. (Beechum County, Alabama. Kuzenim Vinny - Mio cugino Vincenzo filmi)




  7. Dogaustu kurgu ve tarihi cocuk romanlarinda uzmanlasmis Ingiliz yazar Joan (Delano) Aiken’in dogum yildonumu (4 Ocak 2004)

    “Bir zamanlar, issiz bir sahilde bir balikciı yasarmis. Her gun kucuk kayigiyla denize acilip balik yakalar, her aksam da bu baliklari pisirip karnini doyururmus. Gunleri boyle gecermiş. Sonunda dayanamayip kendi kendine, ‘Havadaki kuslarin ve denizdeki baliklarin bile hayati benimkinden daha iyi, cunku onlarin esleri var,’ demiş. ‘Bana daha rahat bir hayat vermesi icin Safak Kizi Zora’ya dua edecegim.’ ” Denizin Dibindeki Krallik



    “Once a fisherman lived on the lonely shore. Every day he went out to sea in his little boat and caught fish; every night he cooked and ate the fish; so he lived. At last he said to himself, ‘Even the birds of the air and the fish of the sea have a better life than I, for at least they have companions. I will pray to Zora-djevojka, the Dawn Maiden, to bring some comfort into my life.’ ”




    “Boylece Emma'ya biri kirmizi, biri mavi ve biri de gri, uc tane elbise verdi.

    ‘Elbiselerin yaninda, ‘dedi peri, ‘sana oynaman icin bir de kedi yavrusu verecegim.’

    Kedi yavrusunun adi Sam'di ; yesil gozlu, siyah bir kediydi. Emma ona ilk goruste bayildi, cunku kucucuk, yumusacik ve kipir kipirdi.

    Daha sonra peri, hosckal, deyip bastonuna abana abana agir agir uzaklasti. Lou Teyze eve gelip elbiseleri gorunce cok memnun oldu. Kirmizi ve mavi olanlari kesip Emma icin yeni elbiseler dikti. Elbiseler cok hos.” Yagmur Damlalarindan Kolye



    “So the fairy gave Emma three dresses, one red, one blue, and one gray.

    ‘And as well as the dresses,’ she said, ‘I will give you a kitten to play with.’

    The kitten was called Sam, and he was black, with green eyes. Emma loved him at once because he was so small and soft and bouncy.

    Then the fairy said good-bye and walked slowly away with her stick. Aunt Lou was very pleased when she came home and saw the dresses. She cut up the red one and the blue one and made new dresses for Emma. They looked lovely.”

  8. Romanya dogumlu Kanadali sair Irving Peter Layton'in olum yildonumu (4 Ocak 2006)

    Ben siir yazinca mutlu oluyorum en cok.
    Ask, iktidar, zafer cigliklari da
    bir sey, hem de bir hayli;
    ama bir siir, tipki bir havuz gibi
    suyu da iceriyor, yansimayi da.
    Dogada bolunmus ne varsa benim cimdedir,
    agac da agacin kufu de
    bende kivama varir;
    ben caneviyim onlarin. Degissinler,
    atissinlar, saga sola sapsinlar alev gibi
    ben onlarin agziyim, hizmetindeyim onlarin.

    Iyice goruyorum, kosnulu pervaneler
    kokuyla ve gunes aydinligiyla kocaman
    daliyorlar tehlikeli caliliklarin icine
    ya da gelip duran golgelerini dusuruyorlar
    yillardan bir yil, dort basi mamur tanrilar
    ayaklarini koysunlar diye,
    ciceklerden yaptigim bahcenin ustune:
    o tanrilar, yukselen duzenlerin dostudurlar,
    onlar destekler bu coskulu dusunceleri
    ve ta oralardan bagisladiklarini bildirirler
    baskaldiran kanlari.

    Ben sessiz bir deliyim, gozyaslarinin yanibasinda,
    canina kiyilmis bir sey gibi yatiyorum
    agaclarin evi olan
    yesil havada ya da yaslanmisim carcabuk alev alan
    havanin nice ardiclarin kanatlariyla
    ustune devrildigi bir iskemleye;
    biliyorum, tam mevsimi,
    yapraklarla tomurcuklar fiskiriyor
    ve canli ne varsa hazirliyor kendi olumunu
    bir yandan da ta uzaklarda bir yerden
    gelmis birisi sonduruyor dunyanın dogum gunu mumlarini.



    And me happiest when I compose poems.
    Love, power, the huzza of battle
    Are something, are much;
    yet a poem includes them like a pool
    water and reflection.
    In me, nature’s divided things—
    tree, mould on tree—
    have their fruition;
    I am their core. Let them swap,
    bandy, like a flame swerve
    I am their mouth; as a mouth I serve.

    And I observe how the sensual moths
    big with odour and sunshine
    dart into the perilous shrubbery;
    or drop their visiting shadows
    upon the garden I one year made
    of flowering stone to be a footstool
    for the perfect gods:
    who, friends to the ascending orders,
    sustain all passionate meditations
    and call down pardons
    for the insurgent blood.

    A quiet madman, never far from tears,
    I lie like a slain thing
    under the green air the trees
    inhabit, or rest upon a chair
    towards which the inflammable air
    tumbles on many robins’ wings;
    noting how seasonably
    leaf and blossom uncurl
    and living things arrange their death,
    while someone from afar off
    blows birthday candles for the world.

Sayfa 1805/7020 İlkİlk ... 80513051705175517951803180418051806180718151855190523052805 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •