Sayfa 2351/7020 İlkİlk ... 135118512251230123412349235023512352235323612401245128513351 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 18,801 - 18,808 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. 2015 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Belaruslu arastirmaci gazeteci, deneme yazari ve tarihci Svetlana Aleksandrovna Aleksiyevic'in dogum gunu (31 Mayis 1948)

    “Kiz cocuklarindan biri bana, seksen alti yili sonbaharinda sinifca tarlaya gonderildiklerini anlatmisti. Pancar ve havuc toplamak icin. Her adimda olu fareler cikiyormus karsilarina, onlar da gulusuyormus ; ‘Iste simdi fareler, bocekler ve solucanlar oluyor, sonra tavsanlarla kurtlar olecek. Onlarin ardindan da biz,’ diye gulusuyorlarmis. En son insanlar olecekti. Hayvanlarin ve kuslarin bulunmadigi bir dunyanin neye benzeyecegini hayal etmeye baslamislardi. Farelerin bulunmadigi bir dunya. Bir sureligine yasayan tek canli insan olacakti. Yapayalniz. Sinekler bile ucusmayacakti etrafta. O cocuklarin yaslari on iki ile on bes arasinda degisiyordu. Ve tam da boyle bir gelecekleri olacagini dusunuyorlardi.” Cernobil Duasi



    “One girl told me their class was sent out into the countryside in the autumn of 1986 to harvest the beetroots and carrots. They were constantly coming across dead mice, and they joked among themselves that the mice would die out, then the beetles and worms, then the hares and wolves, and then us. People would be the last to die out. They began imagining a world without animals and birds.Without mice. For a time, there would be only people alive, all alone. There would not even be flies buzzing around. Those children were aged between twelve and fifteen. That is how they saw their future.”

  2. Amerikali Aktor Tom Berenger'in dogum gunu (31 Mayis 1949)


  3. Irlandali dedektif romanlari yazari John Connolly'nin dogum gunu (31 Mayis 1968)

    "Hikayelerin canliligi ise farkliydi: onlar anlatildiklari zaman canlanirlardi. Onlari yüksek sesle okuyan bir insanin sesi veya bir battaniyenin altindaki fener isiginda yazilanlari takip eden bir cift goz olmadan, gercek dunyada hicbir varliklari yoktu. Bir kusun gagasindan topraga dusmeyi bekleyen tohumlar veya muziklerine varlik kazandiracak muzik aletini bekleyen bir sayfaya yazilmis sarki notalari gibiydiler. Bu firsatin ortaya cikacagi ani beklerken, eylemsizlik icinde bir kenarda dururlardi. Birisi onlari okumaya baslar baslamaz degismeye baslayabilirlerdi. Insanlarin hayalleri icinde koklenip, okuyani donusturebilirlerdi. Hikayelerin okunmak istediklerini fisildardi David'in annesi. Buna ihtiyaclari vardi. Kendi dunyalarindan bizim dunyamiza gecmeye calismalarinin nedeni buydu. Bizim onlara hayat vermemizi isterlerdi." Kayip Seyler Kitabi



    "Stories were different, though: they came alive in the telling. Without a human voice to read them aloud, or a pair of wide eyes following them by flashlight beneath a blanket, they had no real existence in our world. They were like seeds in the beak of a bird, waiting to fall to earth, or the notes of a song laid out on a sheet, yearning for an instrument to bring their music into being. They lay dormant, hoping for the chance to emerge. Once someone started to read them, they could begin to change. They could take root in the imagination, and transform the reader. Stories wanted to be read, David’s mother would whisper. They needed it. It was the reason they forced themselves from their world into ours. They wanted us to give them life."

  4. Amerikali Aktris ve model Brooke Shields'in dogum gunu (31 Mayis 1965)






  5. Italyan sinema yonetmeni, yapimci, senarist ve oyuncu Paolo Sorrentino'nun dogum gunu (31 Mayis 1970)




  6. Irlandali aktor Colin Farrell'in dogum gunu (31 Mayis 1976)






  7. Amerikali yazar, ruhbilimci ve bilgisayar yazilimcisi Timothy Francis Leary'nin olum yildonumu (31 Mayis 1996)

    "Uzucu bir ornek verelim ,Manhattan’da bir ofis insani ,yaticisiı bilinmeyen, fabrikasyon mobilya yigininin yanindan geciyor, plastik kisisel olmayan mutfaga girip, kimin yaptigi belli olmayan paketlenmis, konserve yiyeceklerle kahvaltisini yapıyor; anonim kentli kiyafetleri giyip, isli metalden karanlik tuneller ve gri binalar boyunca kirli hava ile dolu, karanlik metal bir oda da seyahat ediyor. Butun gun, tanrısal ihtimalleri ile alakasi olmayan sembollerle ugrasiyor. Bu insan, 'kapali' farkindaligi kusursuzca yansitan, kasvetli kisisel olmayan, seri uretim, makinelesmis, otomatiklestirilmis bir robotun isimsiz cevresi tarafindan kusatilmis durumda." Beynin Tanridir



    "Let us consider a sad illumination. The Manhattan office worker moves through the clutter of factory-made, anonymous furniture to a plastic, impersonal kitchen, to breakfast on canned, packaged anonymous food-fuel; dresses herself in the anonymous-city-dweller costume, travels through dark tunnels of sooty metal and gray concrete to a dark metal room, foul with polluted air. All day s/he deals with symbols that have no relevance to hir divine possibilities. This person is surrounded by the dreary, impersonal, assembly-line, mass-produced, anonymous environment of an automated robot, which perfectly mirrors hir ‘turned-off’ awareness."




    "Nerden biliyoruz ? Dusundugumuz seyleri neden dusunuyor, inandigimiz seylere neden inaniyoruz? Neyin dogru neyin gercek olduguna nasil karar veriyoruz ? Insanlar en garip fikirlere bile neden inanir ? Insanlar, ozellikle de sistemin din adamlari ve bilim insanlari, hayatta kalmayi ve mutlu olmayi esas alan dersleri ogrenmeyi neden kati olarak reddediyorlar ? Insanlar nasil oluyor da boylesine farkli ve muhalif yollarla fanatik bir bicimde inaniyorlar? Neden beyinlerimiz boylesine farkli islevleri yerine getirmek icin donatilmis ya da programlanmis ya da sartlanmis.

    Dogu-Bati felsefesinin 3000 yilin ardindan hala cevaplandiramadigi bu sorular, turumuzun ilkel, primat dogasini yansitir."



    "How do we know? Why do we think and believe what we think and believe? How do we determine what is true and what is fact? Why will people believe even the most bizarre notions? Why do people, especially establishment priests and scientists, deliberately refuse to learn lessons basic to survival and happiness? How come people believe fanatically in such different and opposing ways? Why are brains equipped or programmed or conditioned to perform such different functions? Why do minds work the way they do?

    That these questions still remain unanswered after 3 , 000 years of Eastern- Western philosophy reflects the primitive, primate nature of our species."

  8. Hintli sair ve yazar (Kamala Suraiya) Kamala Das'in olum yildonumu (31 Mayis 2009)

    Duskun koca, kadim yerlesimci kafamda,
    Yasli sisman orumcek, saskinligin aglarini oruyor.
    Nazik ol! Beni bir kusun kayasina, bir granite cevirdin
    Kumru, etrafimda pejmurde bir oda kurdun
    Dalgin okurken, yuzumun girintilerini oksadin.
    Yuksek sesle konusarak, sabahin korunde uykumu bereledin.
    Ruya goren gozumun icine parmak soktun.
    Ve hala, hulyalarimda, guclu adamlar golgelerini savurur.
    Onlar benim Dravidian kanimin calkantisinda beyaz gunesler gibi batar,
    Kutsal sehirlerin altindan sular gizlice akar.
    Sen gittiginde, hirpalanmis mavi arabami daha mavi denizlere surerim
    Kirk patirtili merdiveni kosarak, baskasinin kapisini calarim.
    Komsular izlese, gozetleme delikleri olsa bile
    Benim geldigimi ve yagmur gibi gittigimi gorurler.
    Sorun bana hepiniz; sorun bana
    O bende ne bulur? sorun bana; Onu neden bir aslan, bir hovarda diye cagirirlar?
    Sorun bana;
    Kasıklarimi kavramadan once, neden elleri kakuletali bir yilan gibi yalpalanir?
    Sorun bana;
    Neden o devrilmis buyuk bir agac gibi, goguslerime yigilir?
    Ve uyur.
    Sorun bana; neden hayat kisa ve ask hala daha kisa?
    Sorun bana; mutluluk nedir, fiyati nedir…



    Fond husband, ancient settler in the mind,
    Old fat spider, weaving webs of bewilderment,
    Be kind. You turn me into a bird of stone, a granite
    Dove, you build round me a shabby room,
    And stroke my pitted face absent-mindedly while
    You read. With loud talk you bruise my pre-morning sleep,
    You stick a finger into my dreaming eye. And
    Yet, on daydreams, strong men cast their shadows, they sink
    Like white suns in the swell of my Dravidian blood,
    Secretly flow the drains beneath sacred cities.
    When you leave, I drive my blue battered car
    Along the bluer sea. I run up the forty
    Noisy steps to knock at another's door.
    Though peep-holes, the neighbours watch,
    they watch me come
    And go like rain. Ask me, everybody, ask me
    What he sees in me, ask me why he is called a lion,
    A libertine, ask me why his hand sways like a hooded snake
    Before it clasps my pubis. Ask me why like
    A great tree, felled, he slumps against my breasts,
    And sleeps. Ask me why life is short and love is
    Shorter still, ask me what is bliss and what its price...

Sayfa 2351/7020 İlkİlk ... 135118512251230123412349235023512352235323612401245128513351 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •