Sayfa 2353/7020 İlkİlk ... 135318532253230323432351235223532354235523632403245328533353 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 18,817 - 18,824 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Baltik-Alman ressam Gregor von Bochmann'in dogum yildonumu (1 Haziran 1850)

    Barche sulla riva del mare Olandese (Boats On The Dutch Sea Shore, 1892)


  2. Bulgar sair Hristo Botev’in olum yildonumu (1 Haziran 1876)

    Anam benim, dogdugum, sevdigim toprak
    Neden aglamaktasin boyle aci, boyle zavalli?
    Sen ey igrenc karga, lanetli kus
    Ustude gakladigin kimin mezari?

    Agliorsun anam, biliyorum neden:
    Tutsaksin, ezilmektesin bir kuru ekmek ugruna;
    Senin temiz sesin, elemini soyleyen
    Umutsuz bir sestir, issiz bozkirda.

    Agla! Cunku orada, yakininda su Sofya kentinin
    Yukselmede bir daragaci kocaman kocaman
    Orada Bulgaristan, en yigit oglun senin
    Sarkmada sarkmada darağacindan

    Gakliyor karga, igreng, yabani,
    Uluyor kurtlar, kopekler kosusuyor cilginca
    Yaslilar imdada cagiriyor tanrilarini
    Kadin hickiriklarina, bir cocugun feryatlarina.

    Kis kem sarkisini ugulduyor
    Ovada savruluyor yelin surukledigi devedikenleri
    Soguk ve ayaz ve issizlik agliyor
    Yigarak yurek acisinin derin birikintisini



    O my Mother, dear Motherland
    Why weep you so mournfully, so plaintively?
    And you, raven, cursed bird -
    On whose grave croak you with such a dread?


    Ah, I know - I know you're weeping, Mother
    Because you are a dismal slave,
    Because your holy voice, Mother
    Is a helpless voice - a voice in the wilderness.


    Weep! There, near the edge of Sofia town
    Stretches - I saw it - a dismal gallows
    And one of your sons, Bulgaria
    Hangs from it with a terrible power.


    The raven croaks dreadfully, ominously
    Dogs and wolves howl in the fields,
    Old people pray to God with fervor
    Women weep, children cry.


    Winter croons its evil song,
    Gales sweep thistle across the field
    And cold and frost and hopeless weeping
    Heep sorrow on your heart

  3. 1930 yilinda Kraliyet Buyuk Sair Odulunu kazanan, Ingiliz sair ve yazar John Masefield'in dogum yildonumu (1 Haziran 1878)



    Yine denizlere donmeliyim, issiz denize, semaya
    Butun istedigim bir gemi ve yolunu gosteren yildiz
    Cark vursun, ruzgar soylesin, beyaz yelkenler carpsin havaya
    Ve denizde sisli bir fecir, bir fecir istedigim yalniz

    Yine denizlere donmeliyim, dalgalarin cagrisina
    Oyle hoyrat, oyle saf bir cagris ki karsi durulmaz buna
    Butun istedigim ruzgarli bir gun, bulutlarin yarisi
    Savrulan kopukler, serpintiler, martilarin haykirisi

    Yine denizlere domeliyim, serserilik hayatina
    Martilarla, balinalarla o keskin ruzgarli yollarda
    Butun istedigim yolculugun sonunda bikincaya dek
    Uyumak, ruya gormek ve bir gemici masali dinlemek

  4. Fransiz sair Paul Valéry, Deniz Mezarligi’ni (Le Cimetiere Marin - Il Cimitero Marino - Graveyard by the Sea) Nouvelle Revue Francaise’da 1 Haziran 1920’de yayinladi.



    Ustunde guvercinler gezen su rahat damin
    Kalbi atar ardinda birkac mezarla camin
    Sasmaz ogle zamanı ateslerle yaratir
    Denizi, denizi, hep yeni bastan denizi
    Tanrilarin sukunu ceker gozlerimizi
    Bir dusunceden sonra, ah o ne mukafattir

    Ince piriltilarin o ne saf huneridir
    Bir secilmez kopukte nice elmas eritir
    Nasil bir sukun sanki peydah olur o demde
    Ve gunes ucurumun ustune gelir durur
    Ebedi bir davanin saf marifeti budur
    Zaman kivilcim, hulya bilmek olur alemde...



    Questo tetto tranquillo, ove colombe
    vanno, tra i pini palpita e le tombe;
    meriggio il giusto compone di fiamma
    il mare, il mare, sempre in sé rinato!
    Dopo un pensiero sei ricompensato
    guardando a lungo degli dei la calma.


    Che lavorìo di lampi che consuma
    tutti i diamanti di sottile schiuma,
    e quale pace sembra ora accadere!
    Se sull'abisso il sole si rafferma,
    opere pure d'una causa eterna...

  5. Amerikali aktris ve model Marilyn Monroe'nun (Norma Jeane Mortenson) dogum yildonumu (1 Haziran 1926)









    "Ben yalnizca bu koskoca dunyada sevecek birilerini arayan kucuk bir kizim. / Sono solo una piccola ragazza in un mondo enorme che cerca di trovare qualcuno da amare."


  6. 1 Akademi, 2 Golden Globe Odullu Amerikali Buyuk Aktor, yapimci Morgan Freeman'in 82.dogum gunu (1 Haziran 1937)










  7. Amerikali pedagog ve aktivist Helen Keller’in olum yildonumu (1 Haziran 1968)

    “Bayan Sullivan ile kuyunun yanindaki hanimelleri ile kapli eve dogru yuruduk. Birisi su cekiyordu ve ogretmenim elimi soguk suyun altina tuttu. Elimin biri suyun altindayken diger elimin avucuna yavasca sonra hizli bir sekilde su yazdi. Butun dikkatimi parmaklarinin hareketine vererek kipirdamadan durdum. Birdenbire bilincimin derinliklerinde sisler arasinda unutulmus bir sey hatirladim ve konusmanin tum gizemini kavradim. Artik ‘s-u’ isaretinin elimin uzerinden akan soguk ve harikulade bir sey oldugunu biliyordum. O yasayan sozcuk ruhumu uyandirdi, ona isik, umut, nese ve ozgurluk verdi!”



    "We walked down the path to the well-house, attracted by the fragrance of the honeysuckle with which it was covered. Someone was drawing water and my teacher placed my hand under the spout.As the cool stream gushed over one hand she spelled into the other the word water, first slowly, then rapidly. I stood still, my whole attention fixed upon the motions of her fingers. Suddenly I felt a misty consciousness as of something forgotten--a thrill of returning thought; and somehow the mystery of language was revealed to me. I knew then that 'w-a-t-e-r' meant the wonderful cool something that was flowing over my hand. That living word awakened my soul, gave it light, hope, joy, set it free. “


    “Gunesin ve havanin Tanrinin, tum insanliga hediyesi oldugu dusunulur ama gercekte oyle midir ? Sehrin varoslarinda gunes isildamaz ve hava kirlidir. Insan nasil kardesinin yoksullugunu unutur ve onune gelen ekmeği yiyebilir ? Ah, keske insanlar sehrin sasaasini ve kalabaligini biraksa ve dogaya donup basit ve durust hayatini yasasaydi ! O zaman cocuklari agaclar gibi asil ve dusunceleri cicekler gibi tatli ve guzel olur muydu dersiniz? ''



    “The sun and the air are God's free gifts to all we say; but are they so? In yonder city's dingy alleys the sun shines not, and the air is foul. Oh, man, how dost thou forget and obstruct thy brother man, and say, ‘Give us this day our daily bread,’ when he has none! Oh, would that men would leave the city, its splendour and its tumult and its gold, and return to wood and field and simple, honest living! Then would their children grow stately as noble trees, and their thoughts sweet and pure as wayside flowers. “

  8. Italyan modernist sair, gazeteci, deneme yazari, elestirmen ve akademisyen Giuseppe Ungaretti'nin olum yildonumu (1 Haziran 1970)



    Sair oraya variyor
    sonra isiga donuyor sarkilariyla
    ve onlari cevresine saciyor

    Bu siirden
    bana kalan
    o hicligi
    tukenmez gizin



    Butun gece
    atarak kendimi yere
    Kenetli disleri dolunaya donuk ve
    Kavrayan elleri sessizligime uzanan
    Vurulmus bir arkadasin yanina
    Sevgi dolu mektuplar yazdim
    Hic boyle dort elle
    sarilmamistim hayata.



    Bu evlerden
    yalniz
    birkac
    parca duvar kaldi

    insanlardan
    yanımdaki
    pek azi
    kaldi

    yurekte oysa
    eksik hac yok

    yuregim benim
    en azapli ulke



    Aksam oldugu yerde
    Gel, seni altin tepelere
    goturecegim.
    Kaybolmus halesinde
    Sabit zaman, yaslardan arinmis,
    Bizlerin carsafi olacak.

Sayfa 2353/7020 İlkİlk ... 135318532253230323432351235223532354235523632403245328533353 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •