Öyle şort mort anlamam diyerek kurtulamazsınız. İyi bir borsacı aşağı yönlü de poz alır yukarı yönlü de. Belki de siz kendi söylediğinize kendiniz emin olamadınız, zira şort zordur, terste yakalarlarsa biliyosunuz. Ben anlamam diyip burda haftalardır aşağı yönlü ısrarla hedef vermeniz insanların algısını bozan bir hareket. Burada insanların satmasına vesile olmanın vicdani rahatsızlığı, şort poz açıp kendinizin kaybetme korkunuzdan daha küçükmüş. Bu da ayrı bir vicdansızlık
Sn. Kaan yaşlarımız yakın aslında dikkat ederseniz hafızama güvenerek hatıra anlatma taraftarı değilim. Doğru kaynaklar ve veri setlerini kullanarak 1986'dan günümüze Türkiye ekonomisini, borsa ana ekseni etrafında kendimce arşivlemiştim. Böyle şeyleri ABD ve Avrupa'da akademisyenler yapıyor ancak bizde pek yok. Mesela FED başkanın masasında 250 yıllık tahvil getirileri grafiği olduğunu kendileri söylemişti. Yüksek enflasyonun rakamları aşırı derecede bozması makro ekonomik ve hatta piyasa verilerini geriye doğru takip etmeyi zorlaştırıyor. 1988'in bilançolarıyla 2000'inkiler arasında 5-6 sıfır ilave var mesela.
Derin ilgi duymadığımız konularda genelde sonuç odaklı düşünürüz, ben de daha özet bir yaklaşımda bulunayım. 1999-2002 dönemini, volatilite bakımından örnek verdim aslında. 2024 ve 2025 de çok iniş çıkışlı olacak diye kendimce öngörüde bulunmuştum yıl başında. Öte yandan ilginç benzerlikler de yaşıyoruz, iktidar partisi dönemin başbakanını çok eleştirmişti. 2001 krizinin en sıcak günlerinde sadece bankalar arası piyasada gecelik faizler %1300 oranını görmüştü. Tesadüfe bakın ki; 2019'da Londra swap piyasasında Gecelik Türk Lirası swap faizi de kısa süre için %1300'ü aştı. 2023'ün deprem, erken seçim ve borsa hareketleriyle 1999 ilginç biçimde benzerlik gösteriyor ama bu sadece tesadüf kabul edilmeli. 1999'da Avrupa ve ABD'de faizler %5-8 aralıklarında dalgalanırken bizde %35-50 arasındaydı. 2012 sonrası ABD ve Avrupa'da %0-2 aralığındayken biz en fazla %10'lara düşebildik, bu durumda %10 düşük değil çok çok yüksektir. Ülke ekonomik olarak büyük bir değişim gösterdi denirken çok hızlı biçimde eski dengelere geri döndük. Elbette bunlar için sadece politikacıları suçlamamalıyız. Halkın davranışları da en az politikacılar kadar kötü. EYT benzeri uygulamayı Demirel de yapmıştı, ben sizden farklı olarak EYT'lilerin mevcut emeklilerin payını küçülteceğini geçen sene ailemdeki emeklilere müjdelemiştim. 1997 asya krizinde Endonezya'da emekliler çok daha zor durumda kalmıştı. Göçmenler bir iş gücü transferi olarak değerlendirilmeli, bir toplum işverenlerine oy atarak, patronluğa ilaveten yasama yetkisi verirse sonuçlarına katlanır.
Bir ülkede %20 üzeri hatta %60 enflasyon varsa zaten çöküş olmuştur bana itiraz eden varsa tüm varlıklarını TL'ye çevirip vadesiz mevduat hesabına yatırsın ve 1 yıl sonra hesaptan parasını çeksin. Arjantin, Venezuella, İran, Mısır gibi ülkelere bakıp yanlış düşüncelere kapılmayın, bunların hepsi petrol ülkesi. Bir şekilde karaborsada satabilecekleri siyah altınları var ve ambargo altında bile halklarını destekleyebiliyor. Bizim çok çalışmaktan başka seçeneğimiz yok.
İki dönemin belirgin farklılığı olan Başkanlık sistemi ile koalisyon iktidarları birbirinden çok farklı diyoruz ama ülkenin kaynakları kuruduğunda hiç bir farkları kalmıyormuş. Genel kanı 23 yıl öncenin bugünkünden daha olumsuz olduğu şeklinde ama bunu henüz bilemeyiz. Rusya 1998'yılında korkunç bir ekonomik krizle moratoryum ilan etmiş adeta yıkımın eşiğine gelmişti ama gençler zorla askere alınıp cepheye gönderilmiyordu. Bu gün Rusya'da özellikle kalifiye insanlar için ekonomik hayat koşullarının çok olumlu olduğunu duyuyorum ama silah altına da alınabilirsiniz. Kriz kavramı dönemin koşullarına göre, medyanın yaygara şiddetine veya sizin ne anladığınıza göre de değişir. En doğru kriz kavramı günümüzün koşullarıyla değil ülkenin geleceğine ilişkin beklentilerle tarif edilebilir olandır.
Son 20 yılda yapılan özelleştirmeleri ben olumlu görüyorum. İhracat artışıyla birlikte ekonomimizin dayanıklılığını artıran faktör bu olabilir. Ama şu soruyu da sormadan geçemiyorum; neden dış ticaret açığımız hala bu derece yüksek? Dışa bağımlılık azaltılamamış, bu kesin ve sonuçları da ortada. Finans piyasalarımız artık çok daha derin, çeşitlendirilmiş ve sofistike, bence bu da TL'nin itibarı bakımından önemli. Halkımız dini temelli karmaşık duygular içinde olsa da hayatlarını etkileyen gelişmelerin farkında, 10 ay içinde değişebilen siyasi eğilimlerinden bunu anlayabiliyoruz. Türkiye'ye güveniyorum ancak aynı gemi sakin sularda da yüzebilir fırtınada da! Konu çok detaylı ama benim tavsiyem piyasalara, şirketlere, iş dünyasının mekanizmasına odaklanıp siyasi tartışmalara kulak tıkamaktır.
C.başkanı bir politikacı ekonomist değil. En iyi bildiği, hep kazandığı oyun neyse onu oynamak isteyecektir, zaten ekonomiyi idare edebilecek güç artık politikacılarda değil. Sizde görüyorsunuz ülkeleri satın alabilecek hatta ordu kiralayıp işgal edebilecek güçte şirketler var artık dünyada. Türkiye ne yaparsa yapsın global ekonomik dengelere bağlı bir seyir izleyecektir. Türkiye dünyada benzeri olmayan bir ülke bence bu yüzden aşırı kötümserlik doğru değil. Bakın faizler %30'lara geldiğinde ekonomi yavaşlayacak dedik 2023'de, tersine toplum enflasyonun daha da yükseleceğini düşünerek tüketimi artırdı; bir anda herkes galerici, emlakçı, borsacı, criptocu olabiliyor. Yarın halk tasarrufta aşırıya kaçar ve politika yapıcıların tedbirlerine rağmen ekonomik aktivite artmayabilir. Siyaset çok yanıltıcı olduğundan önyargılı olmak doğru değil. Ekonomiye odaklanmak lazım, politikayı şekillendiren bu ve ekonomi tarafından şekillendirilmiş yeni siyasi haritada C.başkanı yanına ilave bir destekçi daha bulmaya odaklanacak hepsi o kadar.
Yer İmleri