PDA

View Full Version : 12/12/2013 Sizin sevgi diliniz hangisidir?



i-ked
12-12-2013, 21:58
Sizin sevgi diliniz hangisi

İlişki deyince beklentilerimiz genelde benzerdir. Öncelikle sevilmeyi, önemsenmeyi bekleriz. Değer görmek, ilgi, destek ihtiyacımız, ilişkiden beklentilerimizden bazılarıdır. Kişiden kişiye önceliklerimiz fark etse de, hepsinin toplamında bize mutluluk verecek bir ilişkiye ihtiyaç duyarız.

http://s1308.hizliresim.com/1d/c/rcw2w.jpg


Saygı"O"nun, güvenBizim, sadakatBenim hepimiz için ilişkinin olmazsa olmazlarıdır.

Araştırmalar kadınların ve erkeklerin ilişkiden beklentilerinin benzer olduğunu ancak genel anlamda öncelik sıralarının farklı olduğunu gösteriyor. Örneğin, erkeklerin öncelik listesinde kadının kendisine güvendiğini hissettirmesi ve kendisini desteklemesi daha üst sıralarda yer alırken, kadın eşinin kendisine ayırması gereken vakitle ilgili beklentisini daha üst sıralara yerleştirebiliyor.
Fakat bu benzerlikler beraberinde kocaman bir soru işaretini de getiriyor; Kadın ve erkeğin bir ilişkiden beklentilerinin bu kadar benzer olmasına rağmen, nedir alıp veremedikleri? Neden her ilişki mutlu mesut, huzur içinde gitmiyor? İki insan aynı evin içinde birbirini severken ve sevgi beklerken, neden sevilmediğini hissediyor?

Yağmur ve Ersoy’un ilişkisi de aynı girdabın içinde tükenmek üzere. İkisi de birbirini çok seviyor, gözlerinden belli. Ama ikisinin şikayetleri de benzer. Yağmur “ Ersoy’un beni sevdiğini hissetmiyorum” diyor. “Bir kere sürpriz yapmaz. Eve bir çiçek alıp gelmez. En son ne zaman baş başa bir yemek yediğimizi bile hatırlamıyorum. Bir yere gitme fikri hep benden çıkar, onda da mutlaka arkadaşlarımızı peşimize takar. Sonra da sen hiç bana güzel sözler söylemiyorsun, sarılmıyorsun diye şikayet eder. Çocuk gibi….”
Ersoy da aynı Yağmur gibi sevildiğini hissetmediğinden şikayetçi; “Yağmur, sevgisini göstermeyen bir ailede büyümüş. Sorunun ana kaynağı bu sanırım.” diye anlatıyor. “Sevgisini hiç dile dökmez, göstermez. Ben ona sevildiğini hissettirmek için elimden geleni yapıyorum. Sık sık sevgimi söze dökerim. Sarılırım. TV seyrederken bile sarılmak dokunmak isterim. O yorulmasın diye ev işlerine yardım ederim. Ama ne yapsam ona yetmiyor. Bazen aradığının ben olmadığımı düşünüyorum”.

Ersoy ve Yağmur, birbirlerini çok sevmelerine rağmen, birbirlerinin ilişkiden beklentilerini ve sevgi dillerini doğru analiz edememişler.Yağmur, Ersoy’un duygularını aktarma yolunun sevgi sözcükleri ve fiziksel temas olduğunu ve dolayısıyla ancak kendisi de aynı şekilde karşılık verdiğinde Ersoy’un sevildiğini hissedeceğini anlayamamış. Ersoy da, Yağmur’un sevgiyi kendisine ayrılan vakitle ölçtüğünü, ufak jestlerin ve sürprizlerin Yağmur’a kendisini özel hissettireceğini çözememiş.

İlişkilerden beklentilerimiz benzer olsa da, sevgi dillerimiz farklılıklar gösterebiliyor. Gary Chapman 5 Sevgi Dili” adlı kitabında , sevgiyi hissetmek ve hissettirmek için kullandığımız dilleri 5 gruba ayırır;

· Onaylayıcı kelimeler;
Sevgiyi söze dökmek, partnerimize iltifat etmek, beğendiğimiz yanlarıyla ilgili geri bildirim vermek vs. “Seni seviyorum” veya “seni özledim” gibi hisleri yansıtan cümleler veya olumlu bulunan davranışları takdir etmek, öncelikli sevgi dili onaylayıcı kelimeler olan bireyler için önemlidir.

· Kaliteli Zaman Geçirmek (Nitelikli Beraberlik);
Partnerimize onunla zaman geçirmek istediğimizi hissettirmek, kaliteli sohbetler için zaman ayırmak, birlikte geçirilecek zamanlar için özen göstermek ilişkiyi beslemesinin yanı sıra öncelikli sevgi dili kaliteli zaman geçirmek olan bireylere önemsendiğini ve değer gördüğünü hissettirir.

· Hediyeler, Jestler;
Özel günler bir çok insan için önemlidir ve özellikle bu günlerde beklentiler artar. Özel günlerin yanı sıra zamansız verilen hediyeler, planlanan sürprizler ve jestlerle, partnerimize aklımızda olduğunu ve onu mutlu etmek adına zaman ayırdığımızı hissettirebiliriz.

· Hizmet Eylemleri;
Partnerimizin üzerindeki yükü azaltmak veya hayatını kolaylaştırmak adına, bir takım hizmet eylemleriyle onu önemsediğimizi, destek verdiğimizi hissettirebiliriz. Yorucu bir günün ardından onun için hazırladığımız sıcak bir çayın veya onun yerine bulaşıkları yıkamayı önermenin değeri paha biçilemez.

· Fiziksel temas;
Cinselliğin bir ilişkinin önemli bir parçası olduğu tartışılmaz. Kaliteli bir cinsel yaşamın yanı sıra duygusal dokunuşlar , nedensiz kucaklaşmalar ve öpücükler, sevgiyi hissettirmenin en etkili yollarından biridir.

Ersoy’un öncelikli sevgi dili fiziksel temas ve onaylayıcı kelimeler. Yağmur’a sevgisini dokunarak ve söze dökerek ifade etmeye çalışıyor. Ancak yağmur için öncelikli sevgi dili fiziksel temas olmadığı için, beklediği karşılığı almamak onu üzüyor. Ersoy’un bir diğer sevgi dili ise, hizmet eylemleri. Ev işlerinde Yağmur’a yardım ederek elinden geleni yaptığına inanıyor. Oysa, Yağmur’un öncelikli sevgi dili kaliteli zaman geçirmek ve ardından hediyeler, jestler geliyor.

Ersoy, Yağmur’u sevdiğini hissettirmek için küçük sürprizler düşünse, hediyeler alsa ya da baş başa yemekler planlasa, Yağmur ‘un sevildiğini hissetmesine bir engel kalmayacak. Yağmur da Ersoy’a sevdiğini hissettirmek için sevgi sözcüklerini ve beden dilini kullansa, ikisi de seven ve sevildiğini hisseden bir çift olarak yaşama imkanı bulacaklar.

İlişkilerde bu uyumu yakalamak çok da zor değil. Yeter ki salt kendi penceremizden bakmaktan vazgeçelim. Partnerimizin neye ihtiyacı olduğunu anlamak için, onun bize sevgisini nasıl ifade ettiğini gözlemlemek yeterli. Sevdiğimiz insanı mutlu etmek için sevgimizi ifade etmenin yeni yollarını öğrenmek çok da zor olmasa gerek.



12 Aralık 2013 - 00:00





Yaşam Koçu ve Evlilik Danışmanı Yeşim Varol Şen
İlişki Perisi



Bugün bu yazıyı gördüm ve 00:00'da yazılması da ilginç :) En son geçen sene bugün 12/12/2012 yine saat 00:00'da 119 fotograf ile 2006-2009 arasında yaşadıklarımızı özetlemiştim. Sonuçta beni az çok tanıyan herkesin de bildiği gibi mahkemeye verdi ve cezalandırıldım. Mahkemeye aramızda geçenleri gösteren video, fotograf, sms, e-posta gibi birtakım kanıtları sunmadım, karşı taraf ise bir takım suçlamalarda bulundu. Kendisine 5 yıl boyunca yazmam, kendisini aramam yasak. Beni sevip sevmediğini bilemiyorum, niye sevsin ki? "O" herkese bana baktığı gibi bakıyor, benim elimi tuttuğu gibi tutup, beni öptüğü gibi öperken "Seni seviyorum!" diyebiliyor, sevgi sözcükleri kullanabiliyor sonra da 2 satırla terk edebiliyor. Bu nasıl sevgi???



Zaman zaman kitapçıda buluşurduk ve Gary Chapman kitabını kendisini beklerken alıp BiR solukta okumuş; kendimin ve kendisinin sevgi dillerini kafamda tartmıştım.

i-ked yoruldu ama Nitelikli Beraberlik olan sevgi dilinin oranı da değişti.. Sevildiğime de inan-a-mıyorum, sadece BiR kişi "O" da neredeyse hemen herkesi seviyor... 1 kişi herkesi sevebilir mi?



Ne tuhaf! Çok tuhaf!

Daha neler feda etmeliyim sevdiğimi ifade edebilmek için...

i-ked
12-12-2013, 23:27
http://n1308.hizliresim.com/1d/3/r1ycf.gif

Sevdiğine ağlamak ya da sevdiğini ağlatmak konusunda sevgi dili nedir?

strabon
12-12-2013, 23:44
Sevginin dilini araştırmak bence nafile bir çaba gibi, sevgi planlı yada herhangi bir anda beklenmeden gelişebilir fakat sonrasında spontane gelişir ve tamamen doğaçlama konuşmaya başlar, bu dili çözmeye yada planlamaya başlamışsak veyahut planlı ve araştırılan bir sevgi diliyle karşı karşıya kalmışsak sevgi baskı altında ve erimekte olan bir buz dağı şekline dönüşmüştür.Normal bir sevgide; bir bakış veya bir büyük elmaslı kolye kişilerde aynı etkiyi yaratabilir-yaratmalıdır hiçmi hiç farkı yoktur tesir altındaki kişi açısından, kaldıki fark yaratmışsa eğer sevgiden ziyade planlanmış bir ilgiden beklentiden söz edilebilir.Sonrasında zaten sevginin dilinide lehçesinide tartışmaya da gerek yoktur...saygılar.

Ankete cevap veremedim Hiçbiri diyorum :)

i-ked
13-12-2013, 00:04
Boş iş bunlar

Bu şık "Hiçbiri" anlamına gelebilir.

Özellikle terkedilmişler

http://u1312.hizliresim.com/1j/d/vgcy7.jpg

strabon
13-12-2013, 00:10
''Boş iş bunlar'' olsaydı -el cevap bu konuda klavye yormak niye ?Düşünmek ve yazdıklarımızın önemli yerlerini seçip koyultmak yer yer, niye...?
Boş iş bunlar

Bu şık "Hiçbiri" anlamına gelebilir.

i-ked
13-12-2013, 00:18
Öyle seçmedim zaten ama bir zamanlar "Boş işler" olarak görürdüm çünkü sanıyordum ki Mevla'ya olan aşk bana yeter...

Belki Leyla'dan Mevla'ya değil de Mevla'dan Leyla'ya gittiğimden veto yedim.

Şimdilerde?

Ne Mevla ne de Leyla, hiçbiri tarafından sevilmiyorum...

Güven ve özgüven yerlerde...

http://u1312.hizliresim.com/1j/d/vgctn.jpg

Papatya falı, sevmiyor, sevmeyecek, sevmiyor, sevmeyecek...

http://u1312.hizliresim.com/1j/d/vgcvr.jpg

i-ked
13-12-2013, 22:25
19:00'daki etkinlik dönüşünde radyoda çalan parça:

http://www.dailymotion.com/video/xt1ev0_dj-omer-vs-tugba-ozerk-aklimda-sen-varsin-remix_music

Hasret Sardı Dört Bir Yanı
İçim Titriyor Bakma Sevdalı
Ya Ayrılığa Alışmalı
Ya da Oturup Hasrete Karışmalı

Çek Bi Okka Acı Ordan Kan Durmadan
Hüzünleri Dök Masaya En Kralından
Merhem Bulamadım Bu Kuytu Kırgınlığa
Ben Artık Anladım Bu Kış Kavuşmaz Bahara

Benden Sonra Sen Kim El Kaldırsın
Sevgili Olamadık Arkadaş Kalamadık
Ardından Hala Yatağım Dağınık
Hasret Sardı Dört Bir Yanı

İçim Titriyor Bakma Sevdalı
Ya Ayrılığa Alışmalı
Ya da Oturup Hasrete Karışmalı

Çek Bir Okka Acı Ordan Kan Durmadan
Hüzünleri Dök Masaya En Kralından
Merhem Bulamadım Bu Kuytu Kırgınlığa
Ben Artık Anladım Bu Kış Kavuşmaz Bahara

Bas Git Diyor Şeytan Aklımda Sen Varsın
Benden Sonra Sen Kimler El Kaldırsın
Sevgili Olamadık Arkadaş Kalamadık
Ardından Hala Yatağım Dağınık

Sevgili Olamadık Arkadaş Kalamadık
Ardından Hala Yatağım Dağınık
----------------------------------------
Şu an altta da başbakan İstanbul Şeb-i Arus kapsamında pozitif mesajlar verip duruyor. Ayrımcılık, ötekileştirme, Mevlana, Yunus ... sayıyor.

Sevgi lisanım

Sevilmiyorum ki!!! Artık konuşulmayan bir lisan!

Bir çift göz, o gözlerde de ben yani biz... Kimi bakışlar özlediğim... Vefasız olan sevdiğim...

Vefa nedir, bilir misin?
Vefâ arkanda bıraktığını, giderken yaktığını YABANA atmamandır.
Vefâ; dostluğun asaletine, bir DUA sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet KATMAMANDIR.
Vefâ; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife ALMAMAN, ulvi güzellikleri dünyaya SATMAMANDIR.


(Hz. Mevlana)


Vefâ; dostluğun
asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır.
Vefâ; sana emek vermiş insanı üç günlük insana satmamandır . Vefa;
seninle ölüme giderim diyen insanı yarı yolda bırakmamaktır.

Bu -10/-15 derecelik havalar da ortaokul, lise dönemimdeki arkadaş çevremi özlettiriyor. Onlara karşı da ben vefasızım :(

bilalx
14-12-2013, 12:24
hayırlı olsun kardeşim...

bilalx
14-12-2013, 12:25
2 tane aynı şıkkı koymuşsun :)

Onaylayıcı kelimeler

bilalx
14-12-2013, 12:25
ben düşünüyorum.sonra oyumu kullanacağım...

i-ked
14-12-2013, 14:24
2 tane aynı şıkkı koymuşsun :)

Onaylayıcı kelimeler

BiR@z aceleye gelmişti. Anket şıkları da sonradan değiştirilmiyor. Zaten anket bölümü çok ilgi çekmiyor, birkaç kişiyiz.

Ya böyle kalakalacaktı ya da SIFIRdan başlayacaktım. Yapacak o kadar çok işim var ki, son yıllarda neredeyse hiç yaşamamış gibiyim ve şimdi bu yaşamadığım yılların dökümü isteyen bir kurula hesap vermem gerekiyor. %50'sini dosyalayıp teslim ettim ama geri kalanı yarın öğlene kadar yetiştirebilir miyim bilemiyorum.


Çok yorgun, çok mutsuz çok da umutsuz...

Sürekli sitem edesim var, nasıl geçecek bu ruh hali acaba?

Anketi cevaplamazsanız da olur, sonuçta gizli de olsa katılan az (2 kişi) olunca kabak gibi ortaya çıkıyoruz. Benimkisi belli, sevilmediğimi düşünüyorum, o zaman konuşmadığım bir dili de belirtmeye gerek yok. Hmmmmmmm aslında yine de nitelikli beraberlik oluyor. Yıllar da geçse saatlerimi sadece sevdiğim kişiye ayırıyorum. Sanırım dilim, lisanım budur.

Gidip biraz daha evrak dosyalayıp...




iPad 'den Tapatalk (http://tapatalk.com/m?id=1) aracılığı ile gönderildi

i-ked
14-12-2013, 23:22
İşyerindeyim, yarın MÜDEK bizi teftişe gelecek...

Yetiştiremem derken
4 yıldır sadece "Sevdiğimle konuşuyordum" bahanemken
4 araştırma görevlisi kardeşimin de desteğiyle
Dosyalar toparlandı ve raflardaki yerlerini aldılar.

Benim yerim?
Bu bina olmamalı, işyerine değil de papatyaya gidiyorum sanki
Sarısıyla beyazıyla taş beton değil de papatya görüyorum binada
Odam da ayrı bir hikaye, "O" kokuyor sanki

Ya evim, kıyafetlerim, ortak eşyalarımız
Nasıl vazgeçebiliyor insan "Seni seviyorum" dediklerinden
Anlamıyorum bu dünyayı
Anlamıyorum hangi dilden konuşuyorlarsa...

strabon
15-12-2013, 01:45
Meselede bu zaten oyle bir dil yok , yani varda yok onu aramaya anlamaya çalıştığınız sürece o dili ne bulucak nede anlayabılıceksiniz...O dil kendiliğinden çıkıcak meydana ve siz şuan anlamadığınız o lisanı anadiliniz gibi konuşucaksınız...şu ruh haliyle mümkündeğil boşuna yormayın ruhunuzu ve bedenınızı ...En azından bu benim lisanımda bu şekide, anlatabiliyor muyum ki :confused:




İşyerindeyim, yarın MÜDEK bizi teftişe gelecek...

Yetiştiremem derken
4 yıldır sadece "Sevdiğimle konuşuyordum" bahanemken
4 araştırma görevlisi kardeşimin de desteğiyle
Dosyalar toparlandı ve raflardaki yerlerini aldılar.

Benim yerim?
Bu bina olmamalı, işyerine değil de papatyaya gidiyorum sanki
Sarısıyla beyazıyla taş beton değil de papatya görüyorum binada
Odam da ayrı bir hikaye, "O" kokuyor sanki

Ya evim, kıyafetlerim, ortak eşyalarımız
Nasıl vazgeçebiliyor insan "Seni seviyorum" dediklerinden
Anlamıyorum bu dünyayı
Anlamıyorum hangi dilden konuşuyorlarsa...

palmet
16-12-2013, 01:14
Samanyolu galaksisinin son bulduğu, Doğular ile Batıların birleştiği belirsiz bir yerde devinen dünya büyüklüğünde isimsiz bir gezegen vardı. Buranın yaşayanları ve yaşam biçimleri dünyadakine çok benzerdi… Bu gezegenin üzerinde tek kutsal mabedin bulunduğu şehirde genç bir adam yaşardı.

Okulu sevmediğinden, öğrenciliğe erkenden son vermişti bu genç adam. Özgürce seyahat etmeyi ve öğrenerek yaşamayı seviyordu…
Bulunduğu gezegende yetişen mistik şairlerin eserlerini dinleyerek büyümüştü.
Yaşadığı ülkenin insanları dinlerine çok sıkı bağlıydılar ve gezegendeki herkes gibi yukardaki yüce bir yaratıcıya inanırlardı…



Genç adam ise yetiştiği çevreye uyum içerisinde görünmesine rağmen, onların önem verdiği değerlere bağlı değildi.Bundan dolayı, gençlik yıllarına geldiğinde yaşadığı topluluğun bireylerinden hayli farklı özellikler kazanmıştı. Yaşamı her zaman taze bir gözle seyreder, doğru bildiği gibi yaşar ve yaşadığı her ana değer verirdi. Girdiği ortama sözleri ve tavırlarıyla huzur getirirdi. Çevresindeki herkesle selamlaşırdı. İnsanları oldukları gibi kabul eder ve kimseyi kırmazdı. Onlara yardımcı olmaktan zevk alır, aynı zamanda değişik fikir ve yaklaşımları ile onları düşünmeye sevkederek te mutlu olurdu…


Önceleri işlek bir çarşıda çalışarak ticareti öğrendi ve işleri iyi gidince pazarda kendine küçük bir dükkan açtı. Burada ipek halı ve altın takı satardı…

Karşısındaki kim olur olsun gösterdiği içtenlik ve ağzından dökülen bilge sözlerden dolayı onunla bir kez karşılaşanlar sık sık yanına gelirler ve güzel sözlerini dinlerlerdi… O konuşunca sevgi dolu gözleri ışıl ışıl parlardı… İnancını soranlara,”benim bilincim, yerleri ve gökleri her an, hep birden vareden sınırsız bilince dönüktür, ben bir tanrıya tapanlardan değilim,” derdi. Bu sözleri inananların kafasını karıştırır, düşünenlerin kafasını çalıştırırdı. Tanrıya tapmamakla neyi kasdettiğini anlamaya çalışırlardı.

Onlara şöyle derdi: “Anlamaya çalışın, ne isimle işaret ederseniz edin, asılda sadece Sınırsızlık vardır. Onun bir yeri yoktur ve O tektir. Onun yanısıra bir de tanrı oluşturmayın! Yoksa aşağılanmış ve kendi başınıza bırakılmış olursunuz!..”

Yeni ve değişik fikirlerini dinleyenler Ona sualler sorarlardı. O da kendisine sorulan her sorunun mutlaka cevabının olduğuna ve düşünerek her cevabı bulabileceğine inanırdı… İnandığı gibi, en basit ve derin cevapları vermekte zorlanmazdı…

Çevresindeki herkes Onu kendine çok yakın bulurdu. Bu öylesine bir yakınlık hissiydi ki, Onunla bir kez tanışıp konuşan, en yakın dostluğu kendiyle kurduğunu düşünürdü… Biraz daha yakından tanımak isteyenlere ise, mizahi bir gülümseme ve gözlerindeki sevgi dolu içtenlikle “Senim Ben, özüne sor da bak!” diye cevap verirdi…

Onunla tanışanlardan çoğu, onun gibi bilge, güzel ahlaklı ve aydın bir insan olmak için Onun yaptıklarının aynını yapmanın gerektiğini düşündüler. Böylece Onun sözettiği evrensel değerleri kendilerinin de yaşayacağını umdular. Ancak şunu farketmiyorlardı: Genç adamın yaşam biçimi, yaşadığı gerçeğin sonucu olarak böyleydi, bunları yaptığı için o gerçeğe eriyor, değildi… Durum böyle olsa da, farkedenler için bu gezegende Onun ardına koyulup, Onu anlamaya çalışmaktan daha değerli bir şey de yoktu…

Gün geçtikçe kendisini ziyarete gelenler artınca, unutulmayan sözlerini yazarak biriktirdi ve hepsini bir kitapta topladı. Kitabına “Son Misafirin Öğütleri” ismini verdi. O günden sonra kendiyle tanışmaya gelen her konuğuna bu kitaplardan birini ikram etti ve o kitaba sahip olanların, görmeseler de genç adamla artık bağları kopmadı…

Kitabın ilk sayfalarında yeralan öğütler şöyleydi:

“Ne ararsan kendinde ara!

Sana ve tüm evrene canlılığını veren güç ve bilince giden yol kendi özünden geçer. O güce ermenin ve Onu yaşamanın anahtarı, inancındır. Unutma ki tüm evrene şeklini veren, inançtan başka birşey değildir…

Kendinde ne varsa, dünyanda onunla birlikte olursun. İç dünyanı anlamadan, dış dünyanı bilemezsin. Senin için mutlu veya mutsuz bir yaşam seçen başka hiçbir şey yoktur.

Nasıl inanırsan, öylesin… Nasılsan, öyle dilersin… Nasıl dilersen, öyle yaşarsın…

Yaşamın, sana isabet eden şeyler değil, o şeylere karşılık senin ne yaşadığındır…Kaderin, seçimlerindir… Seçimlerin ise sana kolay gelendir…

Yüreği, her insanın o gezegendeki kısa yaşamları sona ermeden, kendi farkettiği derinliklere ermesini istiyordu. Bunun için bildiklerini herkesle paylaşmayı arzuluyor ve her fırsatı çevresindekilere birşeyler vermek için değerlendiriyordu…

Ne kadar istese de genç adamın verebilecekleri herkesin kapasitesinceydi. İnsanlara benzetme ve mecazlarla konuşmanın ötesinde fazla yapacak birşeyi yoktu. Onlara “ben sizin gezegeninizde kısa bir süre konaklayan bir misafir gibiyim” derdi. Ancak topluluk hiçbir zaman mecazın nerede bittiğini, hakikatin nerede başladığını bilemedi…

Tanrının olmadığını kabul ettiklerini düşünenler yine de şunları sorgulamaktan kendilerini alamazlardı: Peki ama, Sınırsızlığı nasıl farketmişti bu genç adam? Tanrı yoktu, o halde Sınırsızlık mı ona açıldı, yoksa o mu Sınırsızlığa erdi? Arayarak ve çalışarak mı buldu, yoksa doğuştan mı bu verilmişti?.. Bazıları ise Onun, Sınırsızlık adını verdiği tanrıyla çok özel bir bağı olduğu sonucuna varmışlardı!..

Kendisine sorulduğunda, genç adam, Sınırsızlığı anlamaya çalışanlara şöyle derdi: “Semalarda ve yerde olanların hepsi Onundur. Hepsi Ona boyun eğmektedir. Her nereye bakarsanız, Ondan başkası yoktur ve Sınırsızlığı içinizden ancak bilgi sahibi olanlar hissedebilir.”

Bilge sözleri kalpten kalbe yayıldıkça uzak yerlerden ve başka şehirlerden de insanlar akın akın onunla tanışmaya geldiler. Düşünmeyi seven insanlar genç adamın çevresinden ayrılmaz oldular. Onunlayken herkes adeta herşeyi unutur, düşünceden ibaret bir hal alır ve kendilerini emniyette hissederlerdi. Onun sözleri birer cennet meyvası gibi dizilirdi belleklerine. Hiçbir soruyu cevapsız bırakmazdı. Kimi zaman suskunluğu en güzel cevap olurdu…

Haftalarca genç adamın dükkanı ziyarete gelen konuklarla dolup taştı. Diğer dükkan sahipleri bu durumu kabul etmek istemediler. Kimileri vardı ki genç adamın adının bile anılmasından rahatsız olmaya başladılar…

Bir gün bir grup yaşlı adam, genç adama gelerek sordular: “Biz tanrıya inanıyor ve ona kulluk ediyoruz. Bundan neden zarar görelim?”

Cevap verdi: ”Bilin ki herşeyin var edeni o şey ile birliktedir. Sizi varedeni anlamakla, ötede bir yaratıcıyı kabullenmek farklı şeylerdir. Kendi özünüze dönün. Ötede bir yaratıcı yoktur. Hayata yön veren güç ve bilinç kendi özünüzdedir. Onun dileğidir sizde ortaya çıkan ve şunu bilin ki Onun dileği, sizin seçimlerinizdir.”

Gençlerden oluşan bir başka grup şöyle sordu: “Biz tapınacağımız bir varlık olduğuna inanmıyoruz. Bundan neden zarar görelim?”
Onlara da şu cevabı verdi: “Yemin ederim ki şartlanmalarınız ve bağımlılıklarınız size yolunuzu şaşırtır. Kendinizi bilemiyorsanız, sayısız varlığa tapınmadasınız.”

“Efendimiz!” dedi bir başkası, “Günahtan nasıl arınmalıyız?”

Cevap verdi: “Sınırsızlık her an yeni bir oluştadır. Olanlar Onun dileğidir. Onun oluşlarında iyi ve kötü ayrımı yoktur. Ama siz bu gerçeği hesaba katmamak suretiyle kendi yargılamalarınızla kayıtlı kalırsanız, işte günahı varsayan siz oldunuz!”

“Söyleyin bize o zaman” dediler, “Neden dini emirler var? Neden bir takım şeyler yapmamız isteniyor bizden?”

“Yaşamın anlamını farkediyor musunuz?… Eğer bir ömür baktığınız ve duran gibi gördüğünüz dağların gerçekte sandığınız gibi olmadığını farkederseniz ne yapardınız?… Siz dağların aslında canlı ve bilinçli olduğunu, sizinle dost olduğunu, yaşamlarını dileğiniz doğrultusunda sizinle paylaştıklarını görseydiniz, her isteğinize kulak verdiklerini ve hallerini söylemekte olduklarını işitseydiniz, bu sırla ne yapardınız?…

Peki, herşeyle ayrılmaz bir bütün olduğunuzun tarifi mümkün olmayan güzelliğini görünce, bunu tüm kardeşlerinizle paylaşmak istemez miydiniz?.. Varlığın gerçek yüzünü görmek üzere varolmuşken, bunu farkedemeden boşa geçen bir ömrün pişmanlık ateşiyle yanmalarına seyirci kalır mıydınız?.. Şüphesiz, şu gezegendeki ömürleri sona ermeden, onların da bu güzelliği tadmalarını isterdiniz. Onların bundan mahrum kalmamaları için çırpınan siz olurdunuz… Peki bu güzelliğe ermek isteyen dostlarınıza kendinizi örnek edip, onlara yapmaları gereken önerilerde bulunmaz mıydınız?. Şüphesiz, onlara ağır gelse dahi, duyduğunuz sevgiden dolayı önerilerinizi yapardınız! Ve sizin önerilerinizi onlar emir gibi kabul ederlerse, bunda ne kazanç vardır?..”

Yine sordular, “Herşey Sınırsıza ait ise, Onun adaleti nerede? Neden kimi her istediğine ulaşırken, kimi herşeyden mahrum?”
Cevap verdi, “Tırnağınız size ‘ben niye göz bebeğin olmadım?’ diye sorsa, ne derdiniz?”

“Efendimiz” dedi bir başkası, “Sınırsızlığa ermek için ne yapmalıyız?”

Ona da şu sözleri sıraladı:

“Arayan, aradığını buluncaya kadar, aramayı bırakmasın. Bulunca şaşıracak ve hayran olacak ve her şey üstünde hüküm sürecek..”
Bu sözleri çoğunluğun sıkı sıkıya bağlandığı inançlarına ters geldi. Söyledikleri çevrede duyuldukça, bundan hoşnut olanlar kadar, onu eleştirenlerin sayısı da arttı… Komşuları, Onun artık kendine yeni bir yer bulmasının zamanının geldiğini söylediler. O da onları halleriyle başbaşa bırakarak kısa sürede bu yerden ayrıldı…

Gittiği yerde de çok geçmeden sözleri yayılmış ve yeniden kalabalıklar oluşmaya başlamıştı… Çevresindekilere, onlarla bildiklerini paylaşmanın dışında yapacağı birşey olmadığını belirtiyor ve onları şöyle uyarıyordu:

“Herşey Sınırsızlığa aittir ve her nerede olursanız Sınırsızlık sizinledir. Size açılan bilgiler Sınırsıza aittir. Kendinizde mevcud olanı dışarda aramak sonuçsuz bir uğraştır... Hiçbir kelebeğin kozası dışardan delinmez. Vakti gelen, nasibinde varsa kozasını deler ve kendi sonsuzluğuna kanat çırpar…”

Sözlerini her dinleyen, işittiği her sözde kendine söylenmiş bir anlam bulurdu ve bu anlamları kavradıkça, genç adamın özel olarak kendisine konuştuğunu düşünürdü…

Topluluktan bir kısmı, gezegenlerinde daha önce de benzer erenlerin yaşadığını ve onlara bağlanarak kurtuluşa ereceklerine inanıyorlardı. Bu umutla genç adamın peşini bırakmadılar… Diğer bir kısmı, Onun bir kurtarıcı olarak geldiğini düşündüler. Gezegenlerinde misafir olmasının anlamı bu diyerek etrafından ayrılmadılar!..

Genç adam kalabalığın gün geçtikçe kendisini sıkıştırdığını, daima kendinden birşeyler beklediğini, onlar için yaşamasını, onlar için düşünmesini istediğini farkedince, onlara “artık bildiklerimi size anlatmak işime gelmiyor” dedi ve o ülkeden ayrılıp uzak bir adaya gitmeye karar verdi…

Kimse Ondan ayrılmayı istemiyordu. Ancak, Onun her an kendi varlığının derinliklerine doğru yaptığı yolculuğun kimse farkında değildi…

Ayrıldığı gün kendisini uğurlamaya gelen topluluğa şunları söyledi:

“Dostlarım, bana bildirilen gerçekleri sizinle paylaştım. Ancak, uyanık olun! Hangi bilgi düzeyine ve tecrübeye erişirseniz, erişin, kendi değerlerinizle sınırladığınız yapınıza kulluk etmeyin, o sizin apaçık düşmanınızdır. Bir tanrının olmadığını anladığınızı düşünerek, sonra da benliğinizin O olduğu hayaline düşmeyin. Bilin ki sizden önce nice nesiller buna aldanarak ömürlerini tükettiler. Artık akıllanmalısınız!..

İyi bilin ki bu gezegendeki bağlandığınız değerler aldatıcı ve mağrur edici şeyden başka birşey değildir. Bir oyun, bir geçici zevklenme, bir kendini gösterme, aranızda böbürlenme ve bir çoğalma isteğinden ibarettir…

Dostlarım, tüm insanlar sonsuza kadar yaşayacaksınız. Ölüm yoktur. Ayrılık korkutmasın sizi! Elinizden gelebiliyorsa, sevmeye ve hoşgörmeye bakın! Çünkü ebediyyen, herşeye rağmen sevebildiklerinizle birlikte olacaksınız…

Varlığınızdaki Sınırsızı hatırlayın! Doğrusu, Sınırsızlığı hatırdan çıkarmayarak yaşamına yön verenler üzerinde kayıtlılıkların tasarrufu olmaz. Kayıtlılık ancak onu dost ve rehber edineni aldatır ve yanılgıya düşürmüş olur.”

Ardında şaşkın ve hüzünlü bir topluluk bırakarak oradan ayrıldı. Ama Onun söyledikleri orada olsun olmasın gezegendeki herkesin kulağına erişmişti. Ancak işitenler yine de pek azdı…

Gittiği okyanus ötesindeki adada gece olunca, uzun süreden beri ilk kez yalnızlığıyla başbaşa kaldı ve tüm fakirliğiyle, kendindeki sınırsız zenginliğe yöneldi:

“Ey isimlerle tanımlanamayan Sınırsız varedenim!.. Bana açtığın İlim hazineni herkesle paylaşarak görevimi yerine getirdim ve artık herşeyimle Sana dönüyorum… Ardımda kalan gezegenin gaflet, cehalet ve şiddet dolu olduğunu görüyorum. Hakkıyla değerlendirilemeyen Sınırsız varlığının yukarılardaki bir tanrı gibi algılandığını görüyorum. Mecazlar gerçek sanılıp, gerçeğin kendisi benzetmelerde aranır olmuş. Gönül meyvasının tadı unutulmuş, yaşam kabuktan ibaret kalmış, taklitten başka uğraş kalmamış. Senin katına yükselmek diye tarif edilen hakikat, göğün katlarına çıkmak sanılmış… Senin evini tavaf etmek denen, kutsal beldeye seyahat edip taş duvarın çevresinde dönmek sanılmış… Senden gayrının vücud sahibi olmadığını yaşamak, bedeni aç bırakmak sanılmış… Vererek, herşeyin sana ait olduğunu yaşamak, başkalarına yardımda bulunmak sanılmış… Seni yaşatacak önerilerin, tanrının emirleri gibi pazarlanmaya başlamış… Sana sığınıyorum!.. Açarken bir yandan kendini, gizledin varlığımızdaki Seni. Bildirdiklerimi bildiren Sendin, istediğimi dileyen Sendin, paylaştıklarımı veren Sendin, Senden başka hiçbir şeyim olmadı ve Sana dönüyorum. Tek Sen varsın…”

Onun bu sözleri o gece tüm insanların kulağına erişti… Ancak işitenler yine pek azdı…

Ardında bıraktığı doğduğu kutsal şehirde, çok geçmeden Onun hakkında efsaneler yaratılmaya başlandı… Mucizeler yaratan bir adam olduğundan, son yol gösterici olduğundan ve hatta Onun gezegenlerine inmiş tanrının oğlu olduğundan bahsediliyordu…

Bunlar olurken, şehir gün geçtikçe canlılığını ve güzelliğini kaybediyordu… Bir süre sonra, artık ne o eski çarşı, ne de müşteriler yoktu ortalarda…

Uzun bir aradan sonra genç adam doğduğu şehre beklenmedik bir ziyaret yaptı ve dükkanına uğradı. Geldiğini duyan kalabalık tekrar onun dükkanının önüne yığıldılar. Ona bir kez dokunabilmek, hiç değilse bir kez görebilmek için gözyaşları döktüler…

Dükkanın bu kadar insanı alması imkansızdı. Ondan yine kendileri için birşeyler istemekten geri duramadılar. Bizim için dua et dediler, bizim için iste… Ona erişmenin Sınırsıza erişmek olduğu düşüncesindeydiler…

Genç adam dükkanın önüne çıkarak biriken kalabalığa seslendi:

“Sınırsız Tek ismiyle işaret edilen, tüm varlığın üstünde, herşeyden aridir. O, varettiği alemlerle tanınmaktan beridir… Bilin ki, Ona ait diye bilinen tüm özellikler, gerçekte sizde bulduğunuz özelliklerdir. Oysa Onu, Onun varettikleriyle bulamazsınız...

Şimdi size soruyorum: Kendinizde varsaydığınız bireysel bilincinizin ötesinde, herşeyi dilediği gibi oluşturan Tek bir güce inanıyor musunuz?.. “

Topluluk sessizce bekledi…

“Tek’in takdiriyle ve dilemesiyle yarattığı olaylar içersinde yaşadığınızı kabul ediyor musunuz?”

Sessizlik devam etti…

“O halde yaşamda yersiz ve yanlış hiçbirşey olamaz!.. Karşılaştıklarınızın sizi üzmesine, sıkmasına izin vermeyin ki gerçeği değerlendirmekten mahrum olmayasınız. Mutsuzluğu feda edin ve mutlu olun… Sizi yakan ateşi söndürecek ve her türlü nimete erdirecek olan, Sınırsız Tek’e inancınızdır..

İnsanları, sorumluluklarınızı üzerine atmak için kral veya put yapmayın! Ben de sizler gibi sıradan bir insanım. Sizi hiç bir fani kendi gerçeğinize erdiremez! Zamana ve yeniliklere ayak uydurun! Zamanın gerekleri öğretici ve öğrenen ikiliğini sona erdirmiştir. Geçmişten duyduğunuz hayali yaşam tarzlarıyla gerçeğe ereceğinizi sanmayın! Bilin ki size değerli gelen her şey hayali tanrınızdan kaynaklanmaktadır…

Size, bildiklerinizi uygulamaya koymayı, taklidi bırakarak gerçekçi olmayı tavsiye ediyorum. Sonsuza dek, sadece bu gezegendeki yaşam sürenizde değerlendirebildiğiniz özelliklerinizle yaşayacağınızı hatırdan çıkarmayın! Dileyin ve dileğinizin gerçekleşmesi için çalışın! Güzellikler sözlerde kalmasın, sizde hayat bulsun…”

Bu sözler o anda tüm gezegene yayılan bir sesleniş gibi duyuldu… O günden sonra kimse Onun düşüncelerinden başka bir gerçek düşünmedi, düşünemezdi… Zira Onun inancı böyleydi ve O’nda dile gelen inanç, varlığa şeklini veren inancın ta kendisiydi…

Ahmed Bâki

i-ked
16-12-2013, 03:53
Kitabın ilk sayfalarında yeralan öğütler şöyleydi:

“Ne ararsan kendinde ara!



Arıyorum zaten, arıyor arıyor arıyorum. Bu yüzden işte bu yüzden...

http://www.imdb.com/title/tt0947802/?ref_=nm_flmg_act_42

http://u1312.hizliresim.com/1j/j/vl0l0.jpg

Bu filmdeki Abel kadar öfkeliyim. Öfkem kime? Kendime...

guneysu
16-12-2013, 04:33
yaşımız mı geçti nedir.? bu anket bana göre değil sanırım. :)

2 tane Onaylayıcı kelimeler'den birini '' oyalayıcı '' olarak değiştirdim..

i-ked
16-12-2013, 05:13
Oyalayici oldugu kesin de aslinda " Nitelikli Beraberlik" olmaliydi.

Yani tv,b- bilgisayar, gazete, kitap, is, yemek, orgu, telefon vs kapali olacak sadece "O" kisinin gozlerine baka baka, omzunda, dizlerinde tam karsisinda hergun en az birkac saat nitelikli zaman gecirmek

Uzaktayken bile bu sekilde oldugum icin benim dilim bu...

Varsin hediye almasin, evi pislik gotursun, darmadagin olsun, beni pohpohlamasin, sarilmasin opmesin ama zaman ayirsin...

Sent from my ME172V using hisse.net mobile app

Tinaz
16-12-2013, 05:23
Boş iş bunlar...

Kavramlarda, ifadelerde anlasabilmek yarim asir aliyor.

Nasil ifade edeceksin,insanlarin Ölümsüz oldugunu ?

Yasamin, ezelden ebede giden yolda defalarca gelip gitmek oldugunu ?

Evrensel yasalarin tum kainata samil oldugunu.

Bedeni olmayan cismin ( dusunce ), bedeni olan cismi itebildigini.

Bunlardan bahsedersen, zaten adam yari yolda, dinden ciktin diye basliyor.

Kime ne anlatacaksin ?

Ask'in kaybetme korkusu ile olusan bir hezeyan oldugunu.

Kime anlatacaksin ?

O yuzden geciniz.

Boş iş bunlar..

guneysu
16-12-2013, 07:29
Oyalayici oldugu kesin de aslinda " Nitelikli Beraberlik" olmaliydi.

Yani tv,b- bilgisayar, gazete, kitap, is, yemek, orgu, telefon vs kapali olacak sadece "O" kisinin gozlerine baka baka, omzunda, dizlerinde tam karsisinda hergun en az birkac saat nitelikli zaman gecirmek

Uzaktayken bile bu sekilde oldugum icin benim dilim bu...

Varsin hediye almasin, evi pislik gotursun, darmadagin olsun, beni pohpohlamasin, sarilmasin opmesin ama zaman ayirsin...

Sent from my ME172V using hisse.net mobile app

Nitelikli beraberlik yaptım bende,

bu madde de uymadı bana.. :) nitelikli olarak bilgisayarımla baş başayım..

i-ked
16-12-2013, 11:01
Nitelikli beraberlik yaptım bende,

bu madde de uymadı bana.. :) nitelikli olarak bilgisayarımla baş başayım..

http://u1312.hizliresim.com/1j/j/vl30g.png

Tam da saatinde yazmışsınız modum...

Bu sabah 07:07'de 1 öpücük ve "Seni seviyorum!" sesiyle uyandım. "Yalancı!" dedim :) Kalktım WC, duş, traş derken yine evden çıkış saati geldi. MÜDEK toplantısı için erken gitmeliydim.

Toplantıdan çıktım ve şimdi de dersler var, sonra sınavları okumam gerek...

90
90
83
85
92
56
73
52
66
-----
Toplam 687 öğrencim var üüüüf

palmet
16-12-2013, 11:06
http://u1312.hizliresim.com/1j/j/vl30g.png

çok ilginç 6:29?

i-ked
16-12-2013, 11:19
çok ilginç 6:29?

Bir başkası için anlamsız olabilir ama 6:29 benim için önemli bir "an". Askerdeyken özellikle diğerleri uyuklarken, sigara içerken, kahvaltıdayken, içtimaya giderken i-ked bir şekilde o "an" gelsin diye ankesörlü telefon civarında bekleşiyordu.

Bugün de Rize'de güneşmiş :)

http://u1312.hizliresim.com/1j/j/vl39k.png

Şimdi de 10:19 oldu, hemen her sayıya bir anlam yüklerseniz böyle oluyor.

Birtakım dini yayınlarda da bu sayılar gizemli...

Stigmata'da sanki yine bu sayı geçiyordu. Kontrol etmeliyim. 6-29 hangi dini kitapta ne diyordu? Şimdi ders var, ceket çıkart, önlük giy ve git biraz integral çöz :)

i-ked
17-12-2013, 01:00
Sevgisiz bir gün daha geçti gitti

i-ked
17-12-2013, 02:19
Evlenmişler, çocukları da olmuş ya sonra... Bunların sevgi dili neydi acaba?

http://www.radikal.com.tr/turkiye/ogretim_gorevlisinin_aci_sonu-1166538

17/12/2013 01:19 dilerim uyuyamıyorsundur hih :)

i-ked
18-12-2013, 01:03
Sevgisiz bir gün daha geçti gitti

1 gun daha...

Sent from my ME172V using hisse.net mobile app

i-ked
18-12-2013, 23:22
MÜDEK iyi geçti :( Sevdiler bizi...

"O"?

"O" da sevdi ama herkesi!

Gerçi anlamıyorum, 1 kişi nasıl bu kadar dili aynı anda konuşabilir?

Nasıl öpebilir, nasıl sarılabilir, nasıl hizmet edebilir, nasıl birlikte zaman geçirip, nasıl hediyeler alıp, gözlerine bakıp, elini tutup "Seni seviyorum" diyebilir!

i-ked
20-12-2013, 01:01
Ve hala da sevgisiz...

i-ked
21-12-2013, 01:00
Yine aynı günlerden...

i-ked
22-12-2013, 01:00
Burçların Sevgi Dili
(Ç)alıntı bir yerlerden



http://u1312.hizliresim.com/1j/p/vs19u.jpg (http://u1312.hizliresim.com/1j/p/vs19u.jpg)




Koç
Bana kendini adayana sonsuz sevgi veririm i-ked notu: Belki öyle, belki değil. Anlayamadım. Kendimi adamadığım söylenemez, ama "O"na göre kendim için sevmiş, kendim adamışım. Zaten ben özlemedim ki "O"nu kedi özledi. :)

http://u1312.hizliresim.com/1j/q/vs245.gif

Boğa
Mutluluk için aşkımdan bağımlılık isterim
İkizler
Aydın ve sanatsever bir aşka imrenirim..
Yengeç
Bana güvenin, beni koruyun, açık yüreğim..


Aslan
Ciddiyim, sorumluyum, özel anları severim..
Başak
Özgürlüğüme düşkünüm, kusursuz eş isterim..
Terazi
Sevilmeye bayılırım, aşkta uyum beklerim..
Akrep
Zayıflığa katlanamam, kararları ben veririm…

Yay
Aşkta bir dostluğa dolu dolu yaşamak isterim…
Oğlak
Gerçekçiyim, güvenilir bir sevgili seçerim..
Kova
Paylaşmayı severim, birey olmayı önemserim..
Balık
Sırılsıklam severim, aşkımın kölesiyim. i-ked notu: Eh, öyle :) Ama güvenilmezim, güvenmezim, özgüvenim yerlerde...

Sevilmeden .::1::. gün daha geçer...

Tinaz
22-12-2013, 02:03
Sevilmeden 1 gun daha gecti diye gecmez, bu omur.

Insallah kalbine gore bir sevgili bulursun.

Nasil bulurum diye dusunme, o kisi ciktiginda yuregin soyler sana.

Bir de bu sozumu aklinda tut; " Hayat, catlak bir kadehteki sarap gibidir, akar gider, icsende icmesende "

i-ked
23-12-2013, 00:59
Dünden ve muhtemelen de yarından farkı olmayan 00:00 4 sıfırlı .::1::. gün daha

i-ked
25-12-2013, 01:00
Zor bir gündü, yorgunum, olsun Nitelikli Beraberlikse beraberlik...

00:07 yalancı...

Koray
25-12-2013, 08:08
Bir insana zorla sevdiremezsin kendini, bana güven diyemezsin ...
O bunu hissetmiyorsa, tek bir söz söyleyebilirsin ; "Sen bilirsin"
Can Yücel

i-ked
26-12-2013, 08:08
Haklısınız...





Uzaktan seviyorum seni.. Kokunu alamadan, boynuna sarılamadan, yüzüne dokunamadan.. Sadece seviyorum.




Seni seviyorum"dan daha özel bir cümle de var:

"Sana güveniyorum."
Çünkü herkes herkesi sevebiliyor; ama herkese güvenmiyor .


​Cemal Süreya

Koray
26-12-2013, 08:53
Cevap şıkları güzelmiş :)

i-ked
26-12-2013, 12:13
11:11 ve sevgi dilim "Seviyorum" dedi.

11:13 ve sevgi dilim canlı-cansız herşeyden "Kıskanıyorum" diyor.

11:19 ve sevgi dilim "Özledim" diyecek.

i-ked
27-12-2013, 08:07
07:07 gunaydin yalan dunya

Sent from my ME172V using hisse.net mobile app

i-ked
28-12-2013, 12:12
11:11 de açıncaya, yazıncaya kadar 11:12 oldu peh, geç kaldık hemen her konuda... 11:11'i 1 geçe

i-ked
29-12-2013, 08:11
Gunaydinlar...

Tazyiki mesane olmusum. Bu konuda bilincli olarak ilk kez arayista oldugum agustos 2009'da birssyleri basarmistim. Ikimizin fotograflarina videolarinabakarken... oncesinds ayip, gunah ve aciverendi, nerden bilrdim. Simdi hayal kurma zamani pazar pazad neredegse herkes uyurken beni ''seni seviyorum'' diye uyandirdin yalanci... sevgin de yalan, ''mish''gibi, severmish gibi

http://img.haberler.com/galeri/87/sosyal-medyanin-yeni-fenomeni-baaddin_44567_b.jpg

i-ked
29-12-2013, 10:01
http://u1312.hizliresim.com/1j/x/vzq59.jpg

i-ked = Fazlalık + Gereksiz

Papatya = i-ked + Canımın içi

Çöz çözebilirSEN

i-ked
30-12-2013, 08:07
Günaydın yalandolan dünya


iPad 'den Tapatalk (http://tapatalk.com/m?id=1) aracılığı ile gönderildi

i-ked
31-12-2013, 01:19
http://u1312.hizliresim.com/1j/z/w1tr3.gif

2013 nasıl başlamıştı ve nasıl bitti?

Bu yılın son BİZ'i ...

Hem her sabah sesiyle uyanmak

Hem de hakkında neredeyse hiç bilmemek

Nefret etmek istiyorum

Hakkında duyduğum en iğrenç şeyleri düşünüyorum

Kalbim yine de

"O"

diyor.

Değmez ki!

2-3 saat kadar önce tiyatrodan çıktım.

Daha sonraları da gitmiş olsak da ilk oturduğumuz yere baktım

Tiyatro başlamadan okunan şiirler, söylenen şarkılar hep kalbime kalbime battı

Özellikle "sevgi" ve "özlem" içerenleri...

Sonra tiyatro başladı

Bir karakter de içimi yaktı

Otogara gelip, yıllar önce otobüs kazasında kaybettiği sevdiğinin otobüsünü soruyor

Sevdiğini kaybettiğinden beri aklını da onunla gömmüş :(

i-ked ne kaybetti?

Belki "HİÇ" belki "ÇOK"

i-ked
31-12-2013, 08:07
Günaydın tuhaf dünya


iPad 'den Tapatalk (http://tapatalk.com/m?id=1) aracılığı ile gönderildi

i-ked
01-01-2014, 01:25
https://fbcdn-sphotos-c-a.akamaihd.net/hphotos-ak-prn2/1507554_242268395934026_1017667612_n.jpg

Neredeyse 12'de 12... Hemen her dileği bana uygun Bahattin'in!

i-ked
01-01-2014, 01:30
https://fbcdn-sphotos-e-a.akamaihd.net/hphotos-ak-frc3/1546218_10152224103623777_445571646_n.jpg

Sevgi dili için bu daha anlamlı da bana hissettirdikleri iyi değil...

i-ked
01-01-2014, 08:50
Ve 2014'te ilk 07:07 de geçer. Yalan saatler

EvoPAD V1022 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

i-ked
01-01-2014, 20:19
İlk 19:19, özledim...

19:19 01/01/2014 Seviyor ya da sevmiyorum bilemem ama kesin özlüyorum!

Elveda eski yıl, merhaba yeni yıl. Geçen yıldan iyi olacak mısın?

http://i.hizliresim.com/xE61BK.gif


Dün zaten hiç yoktu ki

(Hikayelerim)
Tags: Aşk, dün, Edebiyat, evlilik

Bize geldi. Davetiyesini verdi. Bayramlık misali damatlığı vardı. Ciddiydi, ciddi şeyler söyledi. Gülümsüyordu, ama gözlerindeki ölgün ışıkta kelimeler mahpustu. “Aşk maşk yalan,” dedi, “bu işler öyle olmuyormuş.” Genişleyen göz bebeklerine baktım. Dünü gördüm. Aşık olduğu için yaptıklarını. Hüzne bulanan heyecanını. Kelimeleri gördüm. Koskoca bir defteri kendi el yazısı ile şiirlerle süsleyip ona verdiği günü gördüm. Alınan kuru bir “teşekkür”ü. Operatörden gelen her mesajı ondan geliyormuş gibi heyecanla açmasını. Bu son deyip attığı sonsuz mesajları gördüm.

Şahidim; yazdı, çizdi. Çok söyledi, çokça sustu. Hep ret, hep hüsran birikti. Sırf onu uzaktan görebilmek için 500 kilometre gitti. Dönüşü de kat, bir bakışın değeri 1000 kilometre etti. Umudu vardı. Bundan bekledi. 2 hafta, 2 aya döndü, 2 ay, 2 yılı doğurdu. Gün geldi, asra bedel, kız tamam dedi. Havaları uçtu bizimki. “İlk defa mutluyum lan.” dedi. Son mutluluğu oydu, onu da bilmiyordu. Kızın ailesi istemedi. Maddi kaygı. Kız da ağzını açmamış, dünden razı. Gönlü yokmuş belli ki. Gözlerinde dünün gözyaşlarını gördüm. Koskoca adam, çaresiz n’apsın?

Sonra “Satarım anasını” dedi, verdi kendini işe. Bir başka gün geldi, andan daha kısa, evlenmesi gerekti. İş tutmuş, okul bitmiş, babası hop oturup hop kalkıyor, elalemin ağzı büzülmeyen torba. Gelişigüzel seçti, bakmadı çirkin güzel. Geçti, gitti, dün bitti. Bugün davetiye getirdi. Yarın düğününe gideceğim. Biz dünleri boşa mı yaşıyoruz ulan?

Oğuzhan Dursun

i-ked sevgi ya da değil ama hissettiği duyguyu satmayacak...

i-ked
02-01-2014, 08:07
02/01/2014 07:07
Öpücükler gönderip sevdiğini söylüyorsun.
Ben de seni, yalnız seni, daha çok ve daha sadakatle


EvoPAD V1022 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

i-ked
03-01-2014, 08:07
Gunaydin yalan dunya!

http://o1311.hizliresim.com/1h/h/uk221.jpg

07:19 yalan da ozletiyor...

Sent from my ME172V using hisse.net mobile app

i-ked
04-01-2014, 01:00
00:00 sevdiğinin sevdiğini sevmek, o dili konuşmak! Konuşurum "O" olmasa da...

Mahkeme salonunda, seksen yaşlarındakı yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu.

Hakim tok sesiyle, yaşlı kadına:

"Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?

Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı.

"Bu herif yetti gayrı, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."

Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda... Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu. Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından? Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı... Kadın neler diyecekti ? Herkes, onu dinliyordu. Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti:

"Bizim bir sedef çiçeği vardi çok sevdiğim... O bilmez... 50 yil önceydi.. O çiçegi bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. Her gece güneş açmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye... İyi gelirmiş derlerdi. 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kerede bu çiçeği ben sulayayım demedi. Taa ki geçen geceye kadar... O gece takatım kesilmiş uyuyakalmışım... Ben, böyle bir adamla 50 yil geçirdim. Hayatımı, umudumu, herşeyimi verdim. Ondan hiçbirşey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."

Hakim Yaşlı adama dönerek;

"Diyeceğin birşey var mı, baba?" dedi.

Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hakime yöneldi.
"Askerliğimi Reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime'mi de orada tanıdım. Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. İlk evlendiğimiz günlerin birinde, boyun ağrısı nedeniyle, onu hekime götürdüm. Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa; boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi. Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin dedi. Hekimi pek dinlemedi bizim hatun... Lafım geçmedi... O günlerde, tesadüf, bu çiçek kurumaya yüz tuttu. Ben ona: "Gece çiçek sularsan geçer dedim. Adak dilettim... Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadını, yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki..." dedi adam. O yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle... "Her gece, o yattıktan sonra uyandım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef, gece sulanmayı sevmez, hakim bey... Geçen gece de... Yaşlılık... Ben de uyanamadım. Uyandıramadım... Çiçek susuz kalırdı ama kadınımın boynu yine azabilirdi. Suçlandım...Sesimi çıkartamadım..."

"Sevgide cömert ama sevdiklerimizi kırmada oldukça cimri olalım"

i-ked
04-01-2014, 08:19
04/01/2014 07:19

Gunaydin maskeli dunya

Sent from my ME172V using hisse.net mobile app

i-ked
05-01-2014, 08:38
07:38(19+19)
Yarım saattir "seni seviyorum" diyorsun kandırıkçı papatya, sadakatsiz (öyle bir düşünce kafama bulaştıya bir süre yazarım)

Sadakat
Sad = üzgün
...
üzgünüm
Kimde sadakat arıyorsum ki
Yeni ilişki eskisine sadakatsizlik üzerine kurulu değil mi?
i-ked sadakatsiz olmayacak, sevilmese de sevecek...
Sevgi dili de bu!

EvoPAD V1022 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

i-ked
06-01-2014, 08:07
07:07 günaydın


iPad 'den Tapatalk (http://tapatalk.com/m?id=1) aracılığı ile gönderildi

i-ked
07-01-2014, 01:00
Bugün birkaç ders aldım. Hayatıma birçok konuda birçok iyi insan girdi. Ben gittim kalbimi en tehlikelilerinden birine teslim etmişim. Ne gereği var? Dinlemeyen, anlatmayan hayırsız, sadakatsiz bir sevgi istemiyorum.

https://fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net/hphotos-ak-frc3/530813_10151376124447417_1564648667_n.jpg

Gözlerimi kapar, olmak istediğimi olurum. Kah konuşur, kah sevişirim. Hayallerimde...





Bu konu kapanmıştır. Artık ne şiir, ne de yazı yazacağım. Sevgi yerine nefret beslemeye çalışacağım. Şimdiye kadar tanıdığım bütün insanlara kısa kısa mektuplar hazırlayacağım. Bu zaten birkaç ayımı alır. Sonra gidebilirim hayallerime...

07/01/2014 00:11

i-ked
05-11-2014, 19:33
Yukarıdaki düşüncelerim iddialıymış çünkü başarılı olamadım.

http://i.hizliresim.com/Qgdg7v.jpg

Bugün İLK ÖPÜCÜK yıldönümümüz... Sadakatsiz sevdiğime!

i-ked
22-12-2014, 03:27
Dünden ve muhtemelen de yarından farkı olmayan 00:00 4 sıfırlı .::1::. gün daha

TAM 1 yıl öncesi...

00:00 bol sıfırlı .::1::. yıl daha geçti gitti.

i-ked
24-12-2014, 00:32
Diline gelinceye kendisini tam anlayamadığımı anlıyorum. Nedir aşk?




Gözlerin Ardındaki Aşk
Tarih: 20 Aralık 2014 | Yazar: Fatma Uğuz | Kategori: Sayı: 111 (http://indigodergisi.com/2014/12/gozlerin-ardindaki-ask/)
Uğruna deli olduğumuz, istediğimiz, aradığımız, muhtaç olduğumuz, belki de yolunda öldüğümüz… Nedir bu aşk?

http://indigodergisi.com/wp-content/uploads/2014/12/a%C5%9Fk-love-story-indigodergisi.jpg

Aşk nedir?



Kimine göre daha çok gençken yaşadığımız aslında bir kişiye hayranlık duygusu olan sonra içimizde çok büyüttüğümüz, aşk sandığımız sahte duygu,



Kimine göre geçim derdi, kısa yoldan zengin bir yaşam vaadeden varlıklı bir kişiye duyulan bağlılık duygusu,



Kimine göre toplumda bir kural olan topluma göre kendine uygun herhangi biriyle yaşamını birleştirip topluma yararlı evlatlar yetiştirmek kısaca toplum aşkı,



Kimine göre ise bunlardan hiçbiri. Peki nedir aşk o zaman size göre?



Schopenhauer’a göre kendimizde bulunmayan, eksiklik olarak düşündüğümüz özelliklerin var olduğu kimselere aşık oluyoruz. Örneğin; mavi gözlü biri kahverengi gözlülerin çok daha sıcak ve sevecen olduğunu düşünerek kahverengi gözlü birine aşık olabilir. Bunun tersi de olabilir. Böylelikle en önemli hayvani güdülerimizden olan soyunu devam ettirme dürtüsüyle doğurduğumuz çocuklar, kendimizce olabilecek en mükemmel özelliklere sahip oluyor. Yani kısaca aşk aslında içimizdeki temel dürtülerin duygularımıza yansımasından başka birşey değil.



http://indigodergisi.com/wp-content/uploads/2014/12/IMG-20141216-WA0000.jpg

Bir de aşkın kimyası var ki deneylerle de kanıtlanmış bir açıklaması mevcuttur. 1956 yılında ilk olarak ipek böceklerinde keşfedilen feromonların; hayvanlarda çiftleşme, sahiplenme ve tehlike durumlarında hayvan davranışlarını kontrol ettiği bilinmektedir. Yakın zamanda insanlarda da varolduğu anlaşılan kimyasal bir madde olan feromonlar, kokusuz olmasına rağmen burundaki vomeronazal organ tarafından algılanıp, arka beyine gelmekte ve bilinç seviyesine ulaşmamaktadır. Bern üniversitesinde Dr. Claus Wedekind’in yaptığı çalışmada, erkekler iki gün boyunca ter kokularını etkileyecek herhangi bir maddeden (parfüm, deodorant ya da ter kokusunu değiştirecek gıdalar gibi) uzak durarak aynı tişörtü giymişler ve iki günün sonunda tişörtlerini teslim etmişlerdir. Kadınlar ise koku duyularını etkileyecek hormonal durumları mümkün olduğunca eşitlenerek tüm tişörtleri koklamışlar ve kendilerine en yakın tişörtü seçmişlerdir. Deneyin sonucuna göre kadınların, kendi bağışıklık sistemlerine en uzak kişinin tişörtünü seçtiği görülmüştür. Sonuç olarak ana düşünce, yine soyunu devam ettirirken yeni dünyaya getirilecek bireylerin en güçlü bireyler olması mantığıdır.


Fakat bütün bunlar ilk görüşte bir kişiye neden bağlandığımızı açıklamanın ötesine gitmiyor. İlk görüşte aşka belki birçoğumuz inanıyor ama nasıl oluyor da insanlar onlarca yıl boyunca birbirinden hiç sıkılmadan birbirini seviyor ve aşkları ilk günkü gibi olabiliyor?


http://indigodergisi.com/wp-content/uploads/2014/12/98983__valentine-amp-39-s-day-love-romance-heart-tree-field-flowers-sky_p.jpg

Mesneviye göre aşk, yaradana ve yaradandan ötürü yaradılana duyulan koşulsuz sevgidir. Bu aşk hiç bir çıkarın olmadan varlığı sevmektir. Ancak içinde ilahi aşk olanların yüreği sevgi ile doludur. İnsanlar ilahi aşk ile, aslında fizyolojik beynimizle algılarımızdan ibaret olan belki de bir ilüzyondan ibaret olan maddi dünyanın kölesi olmaktan kurtulup, ruhunu özgürleştirecek ve yaradana yaklaşacaklardır. Aşk egomuzu devre disi birakarak karşımızdakine duydugumuz karşılıksız sevgidir. Gerektiğinde kendimizi ve tüm isteklerimizi bir kenara bırakabilmektir. İki kişinin birbirine duyduğu aşk ilahi aşkı anlayabilmemiz için bir modeldir. Aşka bu kadar muhtaç olmamızın nedeni aslında yaradana muhtaç olduğumuzdandır. Bunu anlayamadığımız için, bir bireye karşı karışık duygular besleriz. Mecnun, Leyla için çölleri aşmış fakat sonunda asıl duydugu aşkın Leyla’ya değil yaradana olduğunu anlamıştır. Çevresindeki insanlar delirdiğini düşünmüşlerdir. Ancak Mecnun’un algısı farklı bir boyuta taşınmıştır. İlahi aşkı anlayamayan, madde dünyasında yaşayan bir çok insana göre bu delilikten başka şey olmayabilir. Ancak bu öyle kuvvetli bir histir ki tüm ruhunu aydınlatır, maddi beden hiç olur. Bize bu aşkı anlayabilmemizi sağlayacak ruh eşlerimizi bulabilmemiz bu yüzden çok önemlidir. Gençken daha çok aşık olmamız ve bu hissettiğimiz şey için herşeyi yapabilecek olmamızın sebebi maddi dünyanın sorumluluğuna henüz girmemiş olmamızdır. Eğer gerçek aşkı yaşayabileceğiniz birini bulursaniz madde dünyasından kaynaklı sorunlar, kavgalar çok anlamsız görünür size.
Bana göre aşk birbirini çok seven ve güvenen iki insanın korkusuzca birbirine gösterdiği gözlerinin ardından yansımasını gördüğümüz sevgi dolu yüreğe duyulan aşktır.



Yazar: Fatma Uğuz

i-ked
24-01-2015, 01:19
Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide:
Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki...
MEVLANA

http://i.hizliresim.com/k17g7A.jpg

24/01/2015 00:19

wo1
25-01-2015, 01:49
lise döneminde okudum kitaptı
hala hatırlarım
5 sevgi dili
(http://melihtorlak.com/2011/01/23/bes-sevgi-dili-%E2%80%93-gary-chapman/)

Onay sözleri
Nitelikli beraberlik
Armağan alma
Hizmet davranışları
Fiziksel temas

i-ked
26-01-2015, 00:54
Bugün bir okulun duvarında gördüm.



http://i.hizliresim.com/31Mjo5.jpg (http://hizliresim.com/31Mjo5)



Bağlan ama bağımlısı olma!



http://i.hizliresim.com/W6a9YP.jpg (http://hizliresim.com/W6a9YP)

i-ked
26-01-2015, 01:19
Sizi en çok etkileyen ve üzen kaybınız neydi? Çıkış noktam, babamı yeni kaybettim, haftaya kırkını yapacağız ama nedense üzülemiyorum. Sanki bir süreliğine seyahate çıkmış da dönecek gibi hissediyorum. Beni aldatıp terk ettiğini varsaydığım, sonrasında da beni mahkeme kapılarında süründüren kişiyi daha çok özlüyorum. Evlat sevgisinin bambaşka olduğunu okuyorum. Kaybı da öyle olsa gerek. Burası borsa sitesi olduğuna göre para kaybı da kişileri etkiler. İşini kaybedenler de haliyle üzülecektir.

İlgilenenler olursa biraz fikirler biriksin öyle anket sorularını yazmayı düşünüyorum. İsteyen kısaca hikayesini de yazabilir.



Çekirdek aileden biri anne/baba/kardeş/ebe/dede
Diğer akrabalar amca/dayı/yenge/teyze/kuzen...
Evlat (ayırmam gerektiğini düşündüm)
Yakın arkadaş/kanka
Sevgili/eş
Para
İş
Kapatılan tahta
Ev hayvanı/bitkisi (saksı da olur, bağ bahçe tarladaki de)
Eşya (saat, yüzük, bilgisayar, elbise, valiz vs)
Akıl ve beden sağlığı, uzuv kaybı
...
Cimcirik :)

i-ked
26-01-2015, 02:01
Çekirdek aileden biri anne/baba/kardeş
Babam ilk kaybımız...


Diğer akrabalar ebe/ dede/ amca/ dayı/ hala/ yenge/ teyze/ kuzen...
Ebeler(1980), dedeler(1989) yıllar oldu. 7 amca, 0 hala, 4 teyze, 2 dayı ve sayısız :) kuzen hayattalar


Evlat (ayırmam gerektiğini düşündüm)
Biyolojik evladım yok, 3 sanal evlat kayıp üzgünüm.


Yakın arkadaş/kanka
Lisedeyken rol model olarak aldığım bir i^2 kaymakam abimiz Mersin'de denizde boğulmuştu.

9 günlük bayram tatiline kendi evime gitmemiş, o abi ile Aksaray'daki evine gitmiştim. Kendi ailesine beni ev sahibinin oğlu diye tanıtmıştı. Neredeyse hiç konuşmamıştım. Buna üzülmüştüm.


Sevgili/eş
İLK=TEK ve muhtemelen SON sevgilinin kaybına hala alışamadım. Eş kaybını düşünemiyorum. Çok üzülürüm.


Para
Param da yok, paraya ihtiyacım da... Sırf konuşabilmek için verdiğim bir miktar parayı geri istedim ama zaten vermedi. Benden kalan bir şeyleri olsun, üzülmedim.


İş
Hep bir işim oldu. İstifa etmek istedim ya bir değişiklik olmazdı. Kaybedince üzülebilirim.


Kapatılan tahta

Golds, Atac, Artog... Pek üzülmedim.


Ev hayvanı/bitkisi (saksı da olur, bağ bahçe tarladaki de)

Rengarenk kedimiz
Maviş muhabbet kuşumuz
Dedemlerin karakaçan eşeği, köpeği
Avludaki ineklerimizce tarumar edilen hobi bahçem
Hepsine de üzülmüştüm.


Eşya (saat, yüzük, bilgisayar, elbise, valiz vs)


Babam derslerimde yardımcı olsun diye gazeteden kuponla İngilizce sözlük almıştı, Ankara'da otobüsten inince unutmuşum. Üzülmüştüm.

Yatılı okuldan valizlerimle yaz tatiline dönerken yoldaki kazadan dolayı otobüsten inince bu otobüs tekrar hareket etti ve valizlerimi kaybettim. Üzülmedim.


Akıl ve beden sağlığı, uzuv kaybı

En küçük amcam kaza sonucu sol kolunu kaybetti. Benim kayıptan çok onlarca kilo fazlam var :)


...



Cimcirik :)

Seçeneklerimi böyle bitiriyorum.

i-ked
11-02-2015, 01:00
DUYGUSAL ZEKA TESTİ


Bu testi önce kendinize uygulayın, sonra sizi yakından tanıyan bir kişiden sizin adınıza bu testi cevaplamasını isteyin. Her soruya yanıt verin;
Evet, Hayır, Bazen şeklinde.

http://i.hizliresim.com/7oMOpL.jpg











1. Duygularımı tanıyorum. Üzüntümün ve korkumun farkındayım. Üzüldüğüm zaman sinirlendiğimin, korkunca saldırganlaştığımın farkındayım.


2. Duygularımı ifade ediyorum. Üzüntümü mizahla veya güçlü görünerek veya olduğu gibi dile getirebiliyorum. Gülüşüm sahte değildir.



3. Başkalarının neler hissettiğini anlıyorum. Suçluluk, pişmanlık, utanç gibi his duyan kişilere yardım etmek isterim.


4. Birisi konuşurken ima etmek istediğini anlayabiliyorum.


5. Başkalarının hakkımda hissettiklerini anlayabiliyorum.


6. Duygularımı kontrol edebiliyorum. Öfkelendiğim zaman erteleyebiliyorum. Korktuğum zaman sakin olabiliyorum, üzüldüğümde uzatmıyorum. Sevinince şımarmıyorum.


7. Eleştirileri dinliyor ve değerlendirme yapıyorum.


8. Hayal kırıklığı sonrası çabuk toparlanabiliyorum.


9. Zorluklar karşısında olumlu, sakin ve dikkatli davranıyorum.


10. Kendime değer veriyorum. Kendimin olumlu yönlerini görebiliyorum. Aynaya baktığımda kendimle barışık olduğumu düşünüyorum.


11. Özeleştiri yapabiliyorum. Kusurlarımı görebiliyorum, düzeltmek için plan yapabiliyorum. Sorumluluklarımı biliyorum.


12. Kendimi nasıl mutlu edeceğimi biliyorum.


13. Zorlukların üstesinden gelebileceğimi biliyorum.


14. Problemin üzerinde dikkatimi yoğunlaştırabiliyorum.


15. Kendimi baskı altında hissettiğimde ne yapacağımı biliyorum.


16. Bir sorunum olduğunda paylaşabileceğim kişiler var.


17. Başkaları sorunları olduğunda benimle paylaşabiliyorlar.


18. Zorluklarla karşılaştığımda kolay vazgeçmiyorum.


19. Beraber olduğum insanlara güveniyorum. Dost bildiğim insanlar aksine bir şey yapmadıkça onlara güveniyorum. İnsanları potansiyel iyi olarak düşünüyorum.


20. Yaşama ait hedeflerimi gözümde canlandırabiliyorum.


21. Daima kendime yedek hedefler seçerim.


22. Hedefime gitmek için çeşitli seçenekler üretirim.


23. Hedefime gideceğim konusunda kendime güveniyorum.


24. Yaşamımın kontrolünün elimde olduğunu düşünüyorum.


25. İçsel huzurumun yerinde olduğunu düşünüyorum.


26. Övüldüğümde şımarmıyorum.


27. Hiç kimseyi küçük görmüyorum. Her insan orijinaldir. Orijinal olan şey eşsizdir. Eşsiz olan şey küçük olamaz. Gizli büyüklere inanıyorum.


28. Kendimi sorgulayabiliyorum.


29. Gerçeklerden kaçmıyorum.


30. Korkularımı kontrol edebiliyorum.


31. Ölümümden sonrasını gerçekçi değerlendirebiliyorum. İnsan ölür ama hayat ölmez, insan doğaya hakim değildir. Evrenin sırlarını beş duyu ile çözemeyiz. Ölüm boyut değiştirmektir. Ölümü düşününce korku yaşamam.


32. Kendimle barışığım.


33. Genelde pozitifimdir. Ümitsizliğe düşmem.


34. Çoğu zaman iyimserimdir.


35. Duygularım çoğu zaman istikrarlıdır.


36. Ne titizim ne de dağınık.


37. Başkalarının haklarına saygı duyuyorum.


38. Çalışma hayatında uyum içerisindeyim.


39. Aile yaşantımda uyum içerisindeyim.


40. Çalışmaktan zevk alırım tembelliği sevmem.


41. Para ve malı amaç görmüyorum.


42. Cinsel arzularımı kontrol edebiliyorum.


43. İnsanları genel olarak seviyorum.


44. Alçakgönüllü olduğumu düşünüyorum.


45. Haksızlığa uğradığımda önce kendimi sorguluyorum.


46. Bir haksızlığa uğradığımda kusuru hemen bir başkasına atmam.


47. Karar verirken önce bir durup düşünürüm.


48. Başkalarını düzeltmek yerine kendimi düzeltmeye çalışırım.


49. Alışveriş yaparken durup düşünüp öyle yaparım.


50. Öfkemi çoğu zaman kontrol edebiliyorum.


51. Aksine bir davranış görmedikçe insanları dost kabul ediyorum.


52. Kendime güveniyorum.


53. Uykumu çoğu zaman düzenleyebiliyorum.


54. İdeal kilomu koruyabiliyorum.


55. Sorunlar karşısında sorun odaklı değil, çözüm odaklı düşünebiliyorum.


56. Genelde planlı yaşadığımı söyleyebilirim.


57. İnsanlara verici olmaktan, hediye vermekten zevk alıyorum.


58. Eğlenceye zaman ayırabiliyorum.


59. Spora zaman ayırabiliyorum.


60. Hayvanları sevebiliyorum.


61. Küçük şeylerden mutlu olabiliyorum.


62. Birisi beni suçladığında hemen savunmaya geçmiyorum.


63. Kıskanç olduğum çok sık değildir.


64. Alıngan olduğum çok sık değildir.


65. Bencil olmadığımı düşünüyorum.


66. Genelde aceleci ve sabırsız değilimdir.


67. Başkalarının yüz ifadelerinden düşüncelerini okuyabiliyorum.


68. Kendimi kolayca başkalarının yerine koyabiliyorum.


69. Saçma sorularla beni rahatsız edenlere sabırlı davranırım.


70. Başkalarının duygularına kolayca ortak olabilirim.


71. İnsanları rahatlatan bir etkim var.


72. Başkalarını inandırma ve ikna gücüm fazladır.


73. Genelde güler yüzlüyümdür.


74. Espriler yapabilirim.


75. İnsanlar benim yanımda kendilerini rahat hissederler.


76. İkiyüzlü insanlardan hiç hoşlanmam.


77. Dünyayı düzeltmek yerine kendimi düzeltmeye çalışırım.


78. Acıma duygusu yüksek, şefkatli olabilirim.


79. Yetinme duygusu olan kanaat edebilen bir insanım.


80. İçten ve samimi olarak tanınırım.




E
B
H



NASIL HESAPLANIR?


Evetler için 3 puan
Hayırlar için 1 puan
Bazenler için ise 2 puan


yazın. Cevaplarınıza karşılık gelen puanları toplayın. Sizi tanıyan kişinin verdiği cevapların puanlarını toplayın. Her iki puanın ortalamasını alın. Çıkacak olan rakam duygusal zekanızın değerini verecektir.







DEĞERLENDİRME


100 VEYA ALTI : Yardıma ihtiyacınız var
Düşünceleriniz bulanık. Empati gücünüz zayıf. Sorunlara çözüm üretemiyorsunuz. Her toplumda uyum sorunu yaşıyorsunuz. Bu nedenle sık sık depresif haller sergiliyorsunuz. Eğer profesyonel bir yardım almasanız ileride psikolojik rahatsızlıklar yaşayabilirsiniz. Kendinizi hazır hissettiğiniz anda bir psikologun kapısını çalın.


100-120 ARASI : Normalsiniz
Toplum içinde fazla göze bakan bir uyumsuzluğunuz yok. Ancak kendi iç dünyanızdaki sorunlarla baş etmekte yetersiz kalabiliyorsunuz. İkilemler en büyük sorununuz. Duygusal zekanızı geliştirmeye ihtiyacınız var. Yapmanız gereken tek şey çaba sarf etmek. Kazanan siz olacaksınız.


120-180 ARASI : İyisiniz, daha iyi olabilirsiniz
Özel hayatınızda da, iş hayatınızda da aman aman bir sorun yok. Tren rayında gidiyor. Raydan çıkma durumunda ne yapacağınızı biliyorsunuz ama bazen çözümleriniz kısa süreli olabiliyor. Daha çok başarı istiyorsanız, kendinizi geliştirmeye bakın.
128 puan toplamışım. 11 E, 26 B, 43 H olmasına rağmen böyle çıktı. Papatyanın 180 ve üzeri olmalı. Duygusal zekası benden çok daha yüksektir.

180 VE DAHA ÜZERİ : İyi ve güvenilir birisisiniz
Kendinizi çok iyi tanıyor, başkalarını da belki kendilerinden daha iyi anlıyorsunuz. Olumsuzlukları olumluya çevirmek sizin için zor değil. Tebrikler, mükemmel olmasa da mükemmele yakın bir insansınız.



DUYGUSAL ZEKANIZI GELİŞTİRMEK İÇİN NE YAPMALISINIZ ?


1) DÜŞÜK DUYGUSAL ZEKA SİZİN SUÇUNUZ DEĞİL
Duygusal zekanızın düzeyi büyüdüğümüz ortamla çok paraleldir. Mutlu bir çocuklukla çıkılan inşaat depreme dayanıklı olur. Duygusal zekanızın düşüklüğüne neden siz değil, sizi oluşturan faktörlerdir. Anne, babanız, hatta büyük anne ve dedeleriniz, çevre, yaşadığınız olaylar, geçirdiğiniz travmalardır.


2) KENDİNİZİ TANIRSANIZ BAŞKALARINI ÇÖZERSİNİZ
Duygusal zekanın gelişmesi için kişinin kendi duygularını çok iyi tanıması gerekmektedir. İnsanların olaylar karşısında gösterdikleri tepkileri doğru değerlendirmeye çalışın.


3) YAŞADIKLARINIZDAN DERS ALIN
Yaşanmış bir olay karşısında "Ben haklıydım" deyip işin içinden sıyrılmayın, "Ben suçluydum" deyip kıvrım kıvrım kıvranmayın. Terazinin bir kefesine kendinizi, diğerine karşı tarafı koyun. Tek tek değerlendirin; "Ben ne yaptım, o ne yaptı?" Sadece kendi yaşamınızdan değil, başkalarının yaşamından da dersler çıkarın. Gözlemci olun.

Papatya bana haksızlık yaptı ve belki ben de ona... Sürekli tekrar ediyorum.

4) PROFESYONEL YARDIM ALMAKTAN UTANMAYIN
Duygusal zeka kimi zaman kişinin kendi çabalarıyla ama çoğu kez bir profesyonelin yardımı ile geliştirilebilir. Yardım almaktan utanmayın. Eğer bir psikologa başvurma gücünü kendinizde bulduysanız, yardımı tamamen reddedenlerden fersah fersah önde olduğunuzu unutmayın.


5) DİNLEYEBİLMEK KONUŞMAKTAN DAHA ZORDUR
Dinlemesini öğrenin, dinlemek konuşmaktan çok daha zordur. Sonra fikrinizi söyleyin. Küçük düşeceğim korkusu taşımayın, kendinizi diğerlerinden üstün görmeyin.


6) DÜŞMANCA DUYGULARDAN KURTULUN
Bir ya da birden fazla insana haset duyabilir, farkında olmayabilirsiniz. Bu bir kıskançlık değildir. Onun kötülüğünü isteme halidir. Her insanın kötü yanları vardır; kötü yanınızı bir avcı gibi yakalamaya çalışın. Bulduklarınız size acı verse de zaman içinde pamuk gibi olacaksınız.


7) SINIRLAR NEREDE BAŞLAR VE BİTER, TARTIN
Bir insanla iki günde samimi oluyorsanız kendinizden ve karşınızdakinden şüpheye düşebilirsiniz. Uzaktakilere mesafeli olun, yakındakilere teslim olun.


8) MACERALI YOLLARI DEĞİL, GÜVENLİLERİ SEÇİN
Özellikle aşk ilişkilerinde başarısız olanların düştükleri en büyük hatalardan biri sürekli heyecan peşinde koşmalarıdır. Oysa insan içgüdüsel olarak maceraya değil, güven dolu bir kucağa açtır? Haz aldığında güven duyduğunuzu birbirine karıştırmayın. İkisini aynı anda bulabiliyorsanız ne ala !


9) EMPATİ GÜCÜNÜZÜ GELİŞTİRİN
Kendinizi karşınızdakinin yerine koyun. Defalarca??Sana böyle yapılsa ne hissederdin?? diye sorun kendi kendinize. Davranışlarınızı düzeltmeye çalışın. Karşı tarafın sevgisini ve saygısını kazanacaksınız.


10) HİÇBİR ŞEY SİHİRLİ DEĞNEK DEĞMİŞ GİBİ BİRDEN DEĞİŞMEZ
Kendinizi değiştirmek ve duygusal zekanızı geliştirmek bir günde gerçekleşemez. Zaman ve emek ister. Onca çabadan sonra mükemmele ulaşmayı beklemeyin. Mükemmel yoktur; iyi vardır, daha iyi vardır. İnsanları kusurları ile sevin.

i-ked
12-02-2015, 03:13
IQ buzdağının görünen kısmıysa, EQ suyun altında kalan kısmıdır. Zekadan başka bir şeydir duygusal zeka. Toplum içinde var olabilmemizin, ilişkilerimizin, düşünme biçimimizin anahtarıdır. Peki sizi duygusal zekanız kaç, hiç merak ettiniz mi?

i-ked
28-03-2015, 12:48
Konuşmaya konuşmaya "lâl" olmuşum.



Aklımda dilsiz anlamındaki lâl olsa da görsellerdeki taşlar da güzelmiş.



http://www.sifalitaslar.com/wp-content/uploads/2012/02/lal-tasi.jpg




Lal taşı çok özel bir taştır. Lal taşı insanların bütün negatif enerjilerini alıp pozitife çevirmede çok yardımcıdır. Kalp şeklindeki lal taşları sevgili ve eşleri temsil eder. Lal taşı aslında 3 isimle anılır. Granat taşı, Lal taşı ve Nar taşı olarak bilinir.

Lal Taşı

Lal taşı şefkat ve sevgiyi anlatan bir sembole sahiptir. Lal taşı çeşitli renklerde ve şeffaf olarak bulunur. Lal taşının erkek türü koyu kırmızı, dişi türü ise açık kırmızı yı temsil eder. Çok değerli ve görsel olarak son derece mükemmel bir taştır. Tutkuların taşı olarak da bilinen lal taşını, üzerinde taşıyan kişiye enerji ve zindelik verir.

Granat Taşı

Hayal gücünü harekete geçiren lal rengindeki canlılığı ruhumuza yansıtır. 8 yüzü olan kristalin bilinen en önemli rengi kırmızıdır. Dinginlik ve rahatlama hissi verdiği bilinir. Değerli taşlardan olan lal taşı kolye, tespih, küpe, bilezik gibi hallerde kullanılabilir. Lal taşı günlük hayatımızda oluşan stres ve yorgunluğu hafifletmeye yardımcı olur. Renginin vermiş olduğu müthiş enerji ruhumuzla bütünleşip bizi son derece rahatlatmaya yardımcıdır. Taşların dili olarak nitelendirdiğimiz bir dil anlayışı vardır.

Her taşın kendi dili ve anlatmak istediği bir konu vardır. Erkek ve kadın fark etmeden lal taşındaki enerjiyi hissedebiliriz. Uyumlu olduğu grup toprak, sembolize ettiği husus sevgi ve şefkattir. Asıl rengi olan kırmızı ise içimizdeki olumlu enerjiyi dışarıya çıkarmada yardımcı olur. Boyun bölgesinde kolye ucu olarak taşınılması önerilir. Bu şekilde taşınıldığı zaman mütevaziliği ve cesaretin sembolü olduğu bilinir. Lal taşı boyunda kullanıldığı zaman karşıdaki kişiye de enerji verecektir. Renginden dolayı da oldukça sevilen ve kullanılan değerli taşlardan biridir.

i-ked
19-10-2016, 19:19
http://www.fotografturk.com/upload/fotograf/2013/8/18/22796-hatekan-4033-950px.jpg