PDA

View Full Version : Bilim nedir? Ne değildir?



ASB
08-10-2006, 01:25
Benim yaşantımda 1970-80 yılları, ekonomik,politik ve sosyal yönden, ülkemizin en kötü dönemidir.
Ekonomi yönünden bakarsak:Ödemeler dengesi açıkları,yüksek enflasyon, yağ, şeker, gaz karaborsaları,uzun süreli grevler....
Politik yonden bakarsak:Askeri darbeler,millet vekili transferleri,kısa süreli hükümetler,koalisyonlar....
Sosyal yönden bakarsak:Neredeyse ölüm veya cinayetin olmadığı gün geçmiyor, Üniversite ve birçok lisede gençler kamplara ayrılmış, gelecek beklentileri hep olumsuz...
Ben insanların alışma özelliği olduğunu söylerim. Şöyle ki:İnsan rahata alışır,sigara ya uyuşturucuya alışır, sevdiğine alışır, çevre şartlarına alışır....
İşte benim, siz deyin çaresizlik, ben deyim alışkanlık, yukardaki olumsuzluklardan çok, futbol takımlarımızın(kulüp ve milli) yabancı takımlarla yaptıkları maçlardaki başarısızlıkları, moralimi bozuyordu. Bir ara bu başarısızlık üzerinde çok düşünmüş, bazı tespitlerde bulunmuş ve bazı gazetecilerle görüşmüştüm.( Bu başarısızlıklar devletin yönetimini de rahatsız ediyordu ki, o yıllarda ilk spor akademisi açıldı.) İşte benim bilimin önemini kavramam o yıllarda oldu. Şimdi o yıllarda futbol için geliştirdiğim düşüncelerimi insan davranışlarına uyarlıyarak anlatmaya çalışacağım:
Normal insanlarda (yetişkin,aklı başında) 3 çeşit-veya bunların karışımı-davranış görünür.
1. Duygusal:Sevdiği insana yaklaşım, tuttuğu takıma yaklaşım, kendisinin mensubu olduğu yöre,topluluk,...vb. Buna bir atasözümüzle örnek vereceğim:
'Seven insanın gözü kördür'. Yani duygusallık insanın bir özelliğidir ve bu özelliği nitelersek bu özellik bir zayıflıktır.
2.Mantıklı:İşinde,alışverişte,problem veya bulmaca çozümünde,...
Bir örnek vermek gerekirse, alışverişte insan cebindeki parayı düşünür ihtiyaclarını düşünür buna göre karar verir.
3.Bilimsel:Birden fazla amaca aynı zamanda ulaşmak(örneğin bir inşaat projesini belli bir sürede belli para ile bitirmek,bir hastayı iyileştirmeye çalışırken enaz doku veya psikolojik zarar vermek...),yeni bir ürün,bilgi,yeni bir strateji...vb sözkonusu olduğunda bilimsel davranır.
Doğal olarak insan davranışlarını, herzaman, yukarıda saydığım sınıflardan yanlız birinin içine girmesi beklenemez. Örneğin evli bir erkeğin eşi ele annesinin
karşı karşıya geldiği durumlardaki (Hani aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık) davranışını herhangi bir sınıfa sokamazsınız.
Burada duygusallığın ayrıca izaha ihtiyacı yoktur. Ancak mantıklı ile bilimseliğin birbirinden farkları üzerinde ayrıca duracağım. Bu günlük bukadar yeter.

ASB
09-10-2006, 23:07
Konuya biraz ilgi çekmek için borsada yapılan işlemleri analiz ederek devam edeceğim.
Şu soruya cevap arıyalım:
Acaba borsada işlem yapan bir yatırımcı nasıl davranmaktadır?
Duygusal mı? Mantıklı mı? Bilimsel mi?
Duysal davranmaya şöyle bir örnek verilebilir: Yatırımcının her hangibir kar amacı yoktur, sadece, benim de borsada yatırımım var havasını atmak için yatırım yapar ve en sevdiği büyük patronun bir holding ve bankasına yatırım yapar. Bu şekilde davranan yatırımcı varsa bile bunun çok düşük oranlarda olacağı için duygusalllığı geçiyorum.
Geri kalan yatırımcıların büyük çoğunluğunu mantıklı davranış içine alabiliriz. Çünkü bu guruptaki yatırımcıların hepsi borsada kar etmek amacıyla yatırım yaparlar. Bu guruptaki yatırımcıların en azından trend,teknik analiz,temel analiz,beklenti,takas,firma projeleri,ülke politikası... gibi borsa ve yatırım yapacığı hiise senedi(kağıt) hakkında bilgileri veya bu bilgilere sahip güvendikleri kimseleri(yazar,danışman,tanıdık,akraba...) vardır.
Netice de borsada yatırım yapanları iki tarih arasında incelersek bunların bir kısmı mutlu(karda) bir kısmı mutsuz(zararda)dır.Bu arada ne kar ne zarar edenler bulunabilir.
Bunlar içinden yaptığı işlemlerden mutlu olanlarla olmıyanları göz önüne alarak şu soruya cevap arıyalım:
Acaba bu örnekte mutlu olanlar mutsuz olanlardan daha mı akıllıdırlar?
Eğer bu soruya olumlu cevap verilirse o zaman şu soru akla gelir: Acaba bir zaman aralığında karda olan yatırımcılar,bu zaman aralığını,ileri veya geri alındığında hep karda mı olmuşlardır. Buna örnek olacak bir borsa yatırımcısının var olduğunu düşünemiyorum.
Buradan şu sonucu çıkarabiliriz. Mantıklı olmak her zaman işe yaramıyor.
Neden böyle derseniz cevabı şudur:
Mantıktan bahsederken insanın bir ozellliğinden bahsediyoruz. İnsan ise doğadaki diğer canlılar gibi yetenekleri sınırlı bir varlıktır. Yani insanların:
sınırlı bir hafıza kapasiteleri
sınırlı bir muhakeme yetenekleri
yine sınırlı bir işlem yapma hızları (intikalsüreleri) vardır.
Fakat insanlar bu sınırlı yeteneklerine rağmen büyük işler başarmışlar ve bu başarılarına yenilerini ekliyeceklerine inanıyorum.

Buna daha sonraki yazılarımda devam edeceğim.

Bazı zorunlu nedenlerden dolayı sizlerden bir süre ayrı kalacağım.
Buluşana dek hoşça kalınız.

ASB
20-10-2006, 02:39
İnsanların daha karmaşık davranışları ile ilgili yazılarıma geçmeden önce bir geri adım atarak duygusallık üzerine birkaç söz söylemem gerektiğini düşündüm.
Duygusallık insanların en doğal olan davranışlardan biridir ve -bana göre- dünya üzerindeki yaşamın temelidir. Hayvanların kendi aralarındaki ve insanlarla hayvanlar arasındaki -ticari olmıyan- ilişkiler genelde duygusal ilişkilerdir. Bunlara arıların bal yapması, karıncaların kış için yiyecek biriktirmesi, kumruların insanlara örnek olan sevişmeleri veya at,köpek,kedi,güvercin ile insanlar arasındaki ilişkiler örnek gösterilebilir.
Yine insanlar arasındaki analık, aşk, arkadaşlık, kardeşlik, yurttaşlık...vb ilişkilerin temelinde duygusallık vardır. Bunları örnekleme gereği duymuyorum.
Dolaysıyla ilk yazımda 'seven insanın gözü kördür' örneği ile geçiştirdiğim duygusal kararlar, aslında, yaşantımıza sevinç, mutluluk, sağlık, ümit, hüzün...vb renkler ve özellikler katan en önemli kararlardır.
Duygusal ilişkilerin olmadığı bir yaşam düşünün;bütün ilişkiler borsalardaki gibi ince hesaplar üzerine kurulmuş olsun,bu yaşam nekadar çekilebilir? Bunun değerlendirmesini siz sayın formdaşlara bırakıyorum.
Bu konuda son sözüm: Aile ilişkilerinde duygusal kararlar olmıyan bir yaşam dostlardan uzak olsun.
Devam etmek üzere...

ASB
21-10-2006, 02:36
Mantıklı davranış ile bilimsel davranış birbirinden ayırmak için bu defa basit bir örnek ele alacağım.
Ağaçlara yapılmış kuş yuvalarını görmeyen yoktur sanırım. Önce kuşun yuva yapmasının amacı belirtmek gerekir. Kuşun yuva yapmasının amacı, içinden gelen üreme duygusunu tatmin etmek için korunaklı bir yer yapmaktır.
Göz önüne alınması gereken iki tehlike vardır; birincisi yumurtalarına ve ileride yavrularına zarar verebilecek düşmanlar, ikincisi hava şartları(rüzgar,güneş).
Kuş aklınla bu soruna şöyle bir çözüm bulmuştur.Düşmanlardan korunmak için ağacın mümkün olan en üst dallarından birini seçmek,güneşten korunmak için de yaprakların sık olduğu, rügardan korunmak için de, dalın yuvayı dengede tutacak en az üç dala ayrılan bir ayrım(veya birleşim) bölgesini seçmek.
Daha sonra işin yapımı sürecine geçer. Önce yuvaya temel destek olacak büyük dal parçaları aranıp bulunur ve düşmeyecek şekilde yerleştirilir.Bu daların üzerine yumurtalarının ve yavrularının düşmeyeceği form ve büyüklükte yuva kaba inşası, büyükten küçüğe değişen, dal parçaları ile yapılır.
En son kullanılan malzemeler ise ot,pamuk yapağı gibi yumurtaları ve yavruları, yumuşak ve sıcak tutacak maddelerdir.
(Bu bilgiyi bu kuşlar nasıl ediniyorlar diye bir soru aklınıza takılabilir. Bu bilgileri tahminim iki yol elde ediyorlar: Gözlemleri ve bizim anlamadığımız,karşılıklı ötüşleri.:) )
Kuş yuvalarına benziyen arı kovanları,karınca yuvaları ve benim gözlemlemediğim diğer hayvanları amaçlarına ve imkanlarına uyum bakımından bana göre hayran olunacak yapılardır. Fakat bu yapıların özellikleri yıllardır hep aynıdır ve insanların verebileceği -ağaç kesilmesi yakılması gibi-zararlara karşı korumasızdır:). Yani hayvanların bilgi ve yetenekleri bu konuda yeni çözümler üretmeye yeterli değildir.Ne diyelim bu da onların sorunu.:)
Ama insanlar öylemi? Yuva işini mağaralardan, toprak damlardan neredeyse camdan kuleler yapmaya kadar geliştirmişlerdir.
Bu örnekten su sonucu çıkarabiliriz:Mantıklı kararlar dendiği zaman bunun, sınırlı bir bilgi kümesine dayanarak,belli bir muhakeme ile alınmış kararlar olduğunu anlamamız gerekir.
Bir karar için mantıklı dendiği zaman şu soru akla gelmelidir:Hangi bilgilere ve hangi muhakemeye göre mantıklı?
Mantıklı kararlar ile bilimsel kararlar arasındaki en önemli fark dayanılan bilgi kümesi ile amaç veya amaçlar arasındaki muhakeme zinciri(mantık kurgusu) gerçeğe uygun olup olmamasıdır.

Devam etmek üzere...

ASB
22-10-2006, 01:17
Bir önceki yazımı bilimsel kararlarda bilgi kümesi ve muhakeme zincirinin gerçeğe uygunluğu yazarak bitirmiştim.
Bilgi kümesinin gerçeğe uygunluğundan kasıt, geçmişte veya halen var olan veya gelecekte olması olasılığının çok yüksek olmasıdır.
Örnek vermek gerekirse: İMKB'nin geçmiş işlem günlerine ait tuttuğu hisse senetlerinin fiyat ve hacim değerleri,damıtık suyun özğül agırlığı, kuzey yarım kürede önümüzdeki aylarda havaları soğuyacağı...gibi. Doğal olarak alınacak kararın özelliğine göre bigilerin gerçeğe uygunluğunun hassasiyeti de önem kazanır. Bu konuya yeri geldiğinde daha sonrada döneceğim.
Muhakeme zincirini bir örnekle açıklıyacağım. Alışveriş amacıyla çarşıya çıkmaya karar verdiniz. Sokağa çıkacaksınız neler düşünülür?
Ne giyilecek?Nezaman gidilecek?Para nerede?Nerelere bakılacak?...
Karar alma merkezi diğer canlılarda olduğu gibi beyin organdır.
Beyinde kararların nasıl gerçekleçtiğini bir sonraki yazımda ele alacağım.
Ancaaaaak:
Buraya kadar yazdıklarım tamamen kendi gözlem ve düşüncelerimdir. Ne benim nede başka birisinin önceden yazılmış bir yazısından aktarma değildir. Bundan sonraki yazılarım da yine kendi düşüncelerimi yansıtacaktır.Ancak konunun bu geldiğim noktasında yazdıklarımın ne kadar ilgi çektiği ve kimler tarafından izlendiğim konusunda bir bilgi edinme arzusu duydum. Bunu görmek ve ele alacağım konuya bir örnek olması amacıyla bir anket düzenlemeye karar verdim. Doğal olarak okuyucular konunun geneli hakkındaki görüşlerinide yazabilir ve katkıda bulunabilirler.
Üsküdar'da Şemsipaşa rıhtımı amatör balıkçıların ençok olta attıkları yerlerden biridir. Bir gün buradaki bir bankta oturmuş hem balıkçıları seyrediyor hemde havanın manzaranın tadını çıkarıyordum. Yanımda ise onsekiz-yirmi yaşlarında bir genç oturuyordu. Bir müddet sonra yanımdaki, daha önce hiç görmediğim bu delikanlı, bana, boğazdan geçen bir gemiyi işaret ederek, bir şey söyledi. Anket sorum bu:
Acaba bu genç bana ne söylemiş olabilir?

ASB
22-10-2006, 14:35
1-Günümüzde sık sık inovasyon(yenilikçilik) kavramından bahsedilmektedir.Yenilikçilik ancak bilimsel kararlarla ulaşılabilinecek bir hedeftir.
Yok yenilikçilik adına birşeyleri değiştirmek fiyasko ile sonuçlanır.Bu böyle biline.
2-
Üsküdar'da Şemsipaşa rıhtımı amatör balıkçıların ençok olta attıkları yerlerden biridir. Bir gün buradaki bir bankta oturmuş hem balıkçıları seyrediyor hemde havanın manzaranın tadını çıkarıyordum. Yanımda ise onsekiz-yirmi yaşlarında bir genç oturuyordu. Bir müddet sonra yanımdaki, daha önce hiç görmediğim bu delikanlı, bana, boğazdan geçen bir gemiyi işaret ederek, bir şey söyledi. Anket sorum bu:
Acaba bu genç bana ne söylemiş olabilir?
Bu anket soruma yeterli yanıt alamadığım takdirde konu üzerine yazılarıma son vereceğimin bilinmesini isterim.

ASB
05-11-2006, 11:03
Bu anket soruma yeterli yanıt alamadığım takdirde konu üzerine yazılarıma son vereceğimin bilinmesini isterim.

dedim. Bu konunun önemi hakkında yazı yazmıyacağım anlamına gelmez.

İnsanlar birey veya toplum olarak bilimsel düşünme ve davranış içinde olmazlarsa sonları nereye varacak. Buyrun:
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=203552

ASB
05-11-2006, 11:54
Dünyayı bekleyen tehlike
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=203600

ASB
10-11-2006, 07:26
Bu gun 10 Kasım. Büyük önderimiz büyük Atatürk'ün hatırası önünde saygı duruşumu yaptıktan sonra, onun 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir' sözü üzerine birkaç şey yazmak istiyorum.
Atatürk'ün, bana göre, yaşmında amaç edindiği görev(misyon), Türk Ulusunu diğer uluslar içinde itibarlı bir yere(muasır medeniyete)getirmekti. Bu görev sadece kendi yaşam süresi ile çakışan nesil ile sınırlı kalmayıp gelecek nesilleride kapsamakdır. Onun için gelecek nesillerede,kendi yaşamında ilke edindiği yolu önermekdedir.
Yani Atatürk 'Başınız sıkıştığında, ben ne yapayım, ben kimin sözüne inanayım diye şaşırdığınızda,size önderlik edecek sey,bilimdir,bilimsel düşüncedir. Size söylenenleri veya okuduklarınızı bilimin süzgecinden geçirin ona inanın. Kimsenin sözüne -ben olsam bile- körü körüne inanmayın.' demek istiyor.

Yatirimci...
03-12-2006, 00:44
saol bilgiler için