PDA

View Full Version : Tüketim çılgınlığı nereye kadar...???



ÖZDOĞAN77
09-12-2006, 17:45
Son yıllarda artarak devam eden,tüketim çılgınlığı,insanları giderek mutsuz,tatminsiz ve doyumsuz yapmakta,bunun en bariz örnekleri çocuklarımızda gözlemlenmektedir.

Çocukluğumuzda,gazoz kapakları,misket,gazete kağıdından uçurtma,topaç ne değerli oyuncaklarımızdı.

Çocuklarımızın son model cep telefonları,bilgisayar ve oyunları,playstation konsolları,uzaktan kumandalı araba ve robotları onları çok mutlu edemiyor.

Bizim bir sokak kültürümüz vardı,okul harici zamanlarımız sokakta geçerdi,eve akşam girerdik,çocuklarımız dört duvar arasında,yeşile ve doğaya doyamadan,televizyon karşısında büyüyor.Enerjilerini yakamıyorlar,soluk benizli,cam fanus içinde,labaratuar bitkileri gibi yetişiyorlar.Bizler de ebeveynleri olarak,bu eksikliği,hafta sonları(eğer fırsat bulursak) alışveriş merkezlerinde,sadece tüketerek ve onlara birşeyler alarak gidermeye çalışıyoruz.

Gözlemlediğim kadarı ile genel durum bu,orta tabaka diye tabir edilen halkın büyük çoğunluğunun yaşantısı bu şekilde üç aşağı,beş yukarı.
Bu konuda,ebeveynler olarak neler yapabiliriz,kendimiz,çevremiz ve çocuklarımız için,daha yaşanabilir,mutlu,huzurlu,güleryüzlü,hayattan zevk alan bireyler nasıl yetiştirebiliriz?

Tüketim çılgını olmadan da,hayatta bazı değerleri el üstünde tutarak,saygı ve sevgiyi yaşatarak,çok değerli ve bizi biz yapan örf ve adetlerimize sahip çıkarak,hürmeti ve tevazuyu düstur edinip,insansı değilde insan gibi yaşamayı başarabilirmiyiz sonuna kadar.Herşey için çok geç olmadan,önerilerimizi yazalım,paylaşalım.
Sevgilerimle...

BOZOK
09-12-2006, 18:13
cok guzel bir tespit
bizim zamanimizda apartmanda buyuyen cocuklara biz puskuvi cocugu der dalga gecerdik simdi bizim cocuklarimiz tam bir piskuvi cocugu oldu

ÖZDOĞAN77
09-12-2006, 19:01
Sıkıntı bireysel değil,toplumsal gibi algılanabilir,ancak toplumu oluşturan da bireyler değilmidir.O halde herkes üzerine düşeni yapsa bu dünya cennet olur.Evet cenneti bu dünyada yaşarız hepimiz.

Şu yarışı bir bıraksak,bizi yıpratan,sömüren,eriten,bizi bizden eden,insanlıktan çıkaran o hırsı ve açgözlülüğümüzü bıraksak bir kenara...Dünya yaşanılası olur.

Değişen dünya değil,insanların görüşleridir.

Bir ihtiraslarımızı dizginlesek ,nasıl güzel olur bu dünya...

Golfer
09-12-2006, 19:21
Malesef toplumdaki yozlaşma ve tüketim eğilimi çocukları da olumsuz yönde etkiliyor. Bence bu tatminsizlik yetiştiriliş tarzı ile azaltılabilir. Yapılacak en güzel şey çocukla daha fazla ya da az ama kaliteli zaman geçirmek; onunla (zeka geliştirici, basit eğlenceli, resim & yazı, lego & puzzle tarzı) oyunlar oynamak ve hiç tereddüt etmeden bir arkadaş gibi onlarla herşeye dair konuşmak.

Ben çocukları küçük insanlar olarak görüyorum :)) Dolayısıyla bu yöntem onların gelecekte; maddi araçlara sürekli gereksinim duymayan, psikolojisi sağlam ve özgüven sahibi bireyler olmasını sağlayacaktır. Yani çocuğa bahsedilen bilgisayar ve oyunları, playstation konsolları vs. alıp "al oyna bununla artık" diyerek geri çekilmekten kaçınmak gerekir..

Hepimiz insanız nasıl bizler sevdiklerimizin bize sevgisini hissettirmesini, ilgi göstermesini ve zaman ayırmasını istiyorsak en önemli varlığımız çocukları da bu güzelliklerden -özellikle bu berbat dünyada- mahrum etmememiz gerekiyor..

ÖZDOĞAN77
23-09-2007, 10:50
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/7340978.asp?m=1

ÖZDOĞAN77
26-09-2007, 14:09
''Eskiden bet bereket vardı''diye çoğumuz duymuşuzdur.
neydi bu bet bereket...
Köy orijinli bir toplum olmamız sebebi ile,halkımızın birçoğunun eskiden,evinde Tarhana,reçel,bulgur,pekmez,salça,kuskus,erişte,ko nserve,yoğurt ve hatta sucuk bile yapılırdı.
Ninelerimiz,kutsal saydıkları aile ocağının, fertleri için,bunları sevgiyle ve özenle yapardı.
Hep bir yerde yenilir içilir ,tek ocakta yemek kaynar,birkaç aile beraberce yaşardı.
Masraflar,yeme içme,giyinme,yakacak ve barınma temel esaslı idi.
ADSL ve telefon ücreti,kablotv,apartman aidatı yoktu.Faturalı cep hattına yığınla para ödemez,hanıma ve çocukların hattına kontör yükletmezdik.
Bulaşıklar bir tane prille pırıl pırıl olur,bulaşık makinesi deterjanına,parlatıcısına,tuzuna,deodorantına gerek duyulmazdı.
Çamaşır için,kül ve çivit işi bitirirdi.
Oxi action,yumuşatıcı,beyazlatıcı,kabartıcı,dezenfekte edici gibi gerekliliği tartışılır para tuzakları da yoktu.
İnsanlar azla yetindikleri için daha mutluydular.
Çocuklar evlerde,bilgisayar karşısında,soluk benizleriyle hapis değildi,özgürce kırda bayırda uçurtma uçurur,misket oynar,çember çevirirdi.
Çocuklar anne ve babalarının değil sözlerinden,bakışlarından bile etkilenir,yapma denileni yapmazlardı.
Şimdi bakıyorumda ne kadar gelişip değişmişiz.
Elbette her alanda yenilik ve çağdaşlık çok güzel,ancak yıktıklarımız yaptıklarımızdan çok daha fazla olmamalıydı...
Sevgiler..

ipeksay
26-09-2007, 14:27
Aşırı savurganlıktan ve gereksiz tüketimden uzak olmalıyız, özelliklede bu mübarek ramazan ayında çevremizdeki düşkün insanlara, durumu kötü insanlara yardım etmeliyiz. Gereksiz yere su tüketmemeliyiz, elektrik harcamamalıyız. Evde en ufak bir diş fırçalarken bile gereksiz yere muslukları açık bırakmamalıyız. Doğaya ve kendimize saygı göstermeliyiz. Başka dünya yok.

ÖZDOĞAN77
26-09-2007, 23:02
Aşırı savurganlıktan ve gereksiz tüketimden uzak olmalıyız, özelliklede bu mübarek ramazan ayında çevremizdeki düşkün insanlara, durumu kötü insanlara yardım etmeliyiz. Gereksiz yere su tüketmemeliyiz, elektrik harcamamalıyız. Evde en ufak bir diş fırçalarken bile gereksiz yere muslukları açık bırakmamalıyız. Doğaya ve kendimize saygı göstermeliyiz. Başka dünya yok.


Dostum,bir kızılderili atasözü derki;
''Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı,biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık''
Aynı duyarlılıkla hareket edersek,güzel şeyler yapabiliriz,insanlık,doğa ve dünya adına...

serdar72
27-09-2007, 12:00
Biz tüketmeye daha yeni başladık Bakalım sonu nereye varacak. BAzılarının kredi kartları limte kadar dolmuş umursamıyor bile.



İSTANBUL İSTİNYE PARK'A AKTI
Yemek kalmayınca restoranlar erken kapandı.

26.09.2007 10:27
İstinyePark’ı bir günde 85 bin kişi gezdi, yemek kalmayınca restoranlar erken kapandı

Cuma günü açılan İstinyePark, ziyaretçi akınına uğradı. Sadece Pazar günü merkezi 85 binden fazla kişi gezdi, yemek kalmadığı için restoranlar erken kapandı. İstinye Park’ın ortağı Zafer Kurşun, “Anormal bir ilgi var. Binlerce insan geliyor. İnsanlar omuz omuza. Alışveriş caddemiz İstiklal Caddesi gibiydi” dedi

İŞTE İSTİNYE PARK.. VİDEO İÇİN TIKLAYIN

GEÇTİĞİMİZ Cuma günü kapılarını müşterilere açan, resmi açılışını ise Ekim ayı sonunda yapmaya hazırlanan İstinyePark, ziyaretçi akınına uğradı. Özellikle Cumartesi ve Pazar günü yoğun bir ilgiye sahne olan İstinyePark’ı yüzbinlerce kişi ziyaret etti. Sadece Pazar günü Türkiye’nin en lüks alışveriş merkezi olarak nitelendirilen merkezi 85 bin kişi gezdi. Cumartesi-Pazar’ın toplam ziyaretçi sayısı 150 bini aştı. Restoranlarda uzun kuyruklar oluştu, yemekler tükendiği için birçoğu kapılarını erken kapatmak zorunda kaldı. İstinye Park’ın ortağı Orjin Group’un sahiplerinden Zafer Kurşun, alışveriş merkezine şaşırtıcı bir ilgi olduğunu söyledi. Kurşun, “Binlerce insan girip çıkıyor. Pazar günü 85 bin insan geldi. İnanılmaz bir kalabalık vardı. İnsanlar omuz omuzaydı. Pazartesi günü bile kalabalık şaşırtıcı orandaydı” dedi.

İstiklal Caddesi gibiydi
Pazar günü merkezde ilgi çeken yerlerin başında Alışveriş Caddesi’nin geldiğini kaydeden Kurşun, Burberry, Chloe, Dolce&Gabbana, Etro, Gucci, Hugo Boss, Louis Vuitton, Paul Smith gibi dünya markalarının yer aldığı caddede adım atmanın mümkün olmadığını vurguladı. Kurşun, “Pazar günü alışveriş caddesi İstiklal Caddesi gibiydi. İnsanlar omuz omuzaydı. Anormal bir izdiham vardı. Hatta biraz endişelendik, Allah korusun kalabalık yüzünden bir sorun yaşanmasın diye dua ettik” diye konuştu.
Kurşun, mağazaların ilgiden memnun olduğunu da kaydetti. Mağazaların yüzde 82’sinin açıldığını anlatan Kurşun, “Bire bir mağazalarla görüşüyoruz. Hepsi halinden çok memnun. Satışların iyi gittiğini söylüyorlar” dedi.

Uzun kuyruklar oluştu
İstinyePark’ın Genel Müdürü Hakan Kurt da ilgiye dikkat çekerek, “Hafta sonu 150 binin üzerinde kişi geldi. Sadece Pazar 85 binden fazla insan geldi. Beklentilerimizi aştık” diye konuştu. Mağazaların çok memnun olduğunu ve çok iyi satış yaptıklarını söylediklerini ifade eden Kurt, şu bilgileri verdi: “Hafta sonu burası iğne atsanız yere düşmeyecek haldeydi. Sadece mağazalar değil yeme içme bölümünde de izdiham vardı. Restoranların önünde uzun kuyruklar oluştu. Büyük restoranların hemen hepsi yemekler tükendiği için saat 20.00’da kapandı. Bazı restoranlar mutfağını malzeme ikmali için iki kez kapatıp açmak zorunda kaldı.”

Perakendede ciro 6 ayda % 7.5 büyüdü
ALIŞVERİŞ Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) Başkanı Nuşin Oral, organiza perakende sektörünün cirosunun ikinci çeyrekteki daralmaya rağmen karşın yılın ilk yarısında yüzde 7.5 büyüdüğünü açıkladı.
AMPD Perakende Endeksi Lansmanı’nda konuşan Oral, şunları söyledi: “AMPD endeksi verilerine göre sektör, ilk yarıda geçen yıla göre ortalama yüzde 7.5’lik bir ciro artışı gerçekleştirdi. Bu durum bize organize perakendenin iç talep koşullarının uygun olmadığı durumlarda bile büyümeye devam ettiğini gösteriyor. Bu veri aynı zamanda organize perakendenin tüm perakende satışları içindeki payının arttığına işaret ediyor. Sektördeki genişleme ve istihdam, ciro artışlarının önüne geçmiştir. Yıl sonunda perakendedeki büyümenin genel ekonomik büyüme rakamının üzerinde olmasını bekliyoruz.”
AMPD’nin Nielsen ile işbirliği içerisinde her ay açıklayacağı endeksin başlangıç olarak perakende sektörüne yön veren 60 şirketin katılımı ile gerçekleştiğini kaydeden Nuşin Oral’ın verdiği bilgilere göre Ocak 2006’da organize perakendede toplam 1.31 milyon metrekare olan toplam alan Temmuz 2007’de 1.61 milyon metrekareye ulaştı. Sektördeki mağaza sayısı yüzde 29 arttı. Organize perakendede verilen satış fişi sayısındaki artış da dikkat çekti. Ocak 2006’da 33 milyon olan fiş sayısı Temmuz 2007’de 43.7 milyon adete ulaştı.

Gül’ün memleketine 183 milyon dolarlık alışveriş merkezi
CumhurbaŞkanI Abdullah Gül’ün memleketine yatırım müjdesi. Almanya’nın en büyük emlak fon yöneticilerinden Union Investment Rela Estate, Kayseri’de bir alışveriş merkezi yapmak için 183.5 milyon dolarlık yatırım yapacağını açıkladı. Multi Turkmall ile ortak girişim yöntemiyle gerçekleştirilecek olan Forum Kayresi adlı alışveriş merkezinin 2009’da tamamlanması bekleniyor. Union Onvestment, 66 bin 500 metrekarelik merkezin Türkiye’deki üçüncü emlak yatırımları olacağını bildirdi.

YILLIK HEDEF 20 MİLYON ZİYARETÇİ
Yıllık 20 milyon ziyaretçi, 800 milyon dolar iş hacmi iddiasıyla kurulan İstinyePark alışveriş merkezi Doğuş Holding ile Orjin Group’un ortak yatırımı. 270 milyon dolarlık yatırım yapıldı. 291 dükkanın yer aldığı İstinyePark’ın en üst katında arabayla alışveriş yapmak mümkün.

VATAN

ÖZDOĞAN77
27-09-2007, 12:20
Geçen gün Medya Markt açılışıda ürkütücü idi.
Bencillik,hırs ve açgözlülüğün yeni vizyona girmiş filmini izledik adeta.Azla yetinmesini bilemeyen bir toplum olmaya,hoyratça tüketmeye son hızla devam ediyoruz.
Çok yazık...
Herşeyde ayar ve dozaj gereklidir.
Edep haddini bilmektir.
Edeple giren,lütufla çıkar.
Sevgiler...

balaban
27-09-2007, 15:32
Tüketelim, bizden beklenen de o.

Galiba tüketmemek de ayıp.

Telefonum vardı ilk çıkanlardan 5-6 sene kullandım. Kim görse aa hala bu telefonumu kullanıyorsun? Ay ayıp artık. Sonunda telefon düşüp kırıldı da kurtuldular telefonu değiştir demekten, yoksa ben 5 yıl daha kullanırdım.

Şu anda kullandığım telefonu da alalı kaç yıl oldu, yakında buna da başlarlar. Sanki benim bütün işim Nokia'yı zengin etmek.

balaban
27-09-2007, 15:35
Geçen gün Medya Markt açılışıda ürkütücü idi.
...

Uzmanlar hastalık olduğunu söylediler.

PARK
27-09-2007, 15:51
Arjantinde yağma talan olunca mütareke basını (sevgili balaban'ın deyimi ile) bizim milletimiz farklı, bir ekonomik krizde biz asla böyle olmayız dedi..


Oysa gördükki biz bırakın talanı paramızla alışveriş yaparken bile Arjantilileri arattık dünyaya...

serdar72
27-09-2007, 17:25
Tüketelim, bizden beklenen de o.

Galiba tüketmemek de ayıp.

Telefonum vardı ilk çıkanlardan 5-6 sene kullandım. Kim görse aa hala bu telefonumu kullanıyorsun? Ay ayıp artık. Sonunda telefon düşüp kırıldı da kurtuldular telefonu değiştir demekten, yoksa ben 5 yıl daha kullanırdım.

Şu anda kullandığım telefonu da alalı kaç yıl oldu, yakında buna da başlarlar. Sanki benim bütün işim Nokia'yı zengin etmek.

bende ilk aldığım telefonu 4,5 yıl kullnadım sarjı iyice kısalınca ikincisini aldım. ikincisini 3,5 yıl kullandım. bozulunca mecburen 3. yü aldım bakalım o ne kadar gidecek.

bundan sonra yurtdışından daha uygun fiyata alacağım bizimkiler en az %20-30 pahalı satıyor.

nasipse dijital fotoğraf makinem önümüzdeki hafta geliyor.

ÖZDOĞAN77
28-09-2007, 20:05
Tüketelim, bizden beklenen de o.

Galiba tüketmemek de ayıp.

Telefonum vardı ilk çıkanlardan 5-6 sene kullandım. Kim görse aa hala bu telefonumu kullanıyorsun? Ay ayıp artık. Sonunda telefon düşüp kırıldı da kurtuldular telefonu değiştir demekten, yoksa ben 5 yıl daha kullanırdım.

Şu anda kullandığım telefonu da alalı kaç yıl oldu, yakında buna da başlarlar. Sanki benim bütün işim Nokia'yı zengin etmek.

Zamanında bu ülkede,bir video kaset seyretme çılgınlığı vardı,herkes akşam evine giderken,ekmekten önce,çifter çifter (Beta,VHS)kaset alır giderdi.Yeni nesil pek hatırlamaz.
Bu ülkenin insanına,temel ihtiyaçlarından önce,video cihazı,halı yıkama makinesi,mutfak robotu aldıranlar oldu...
Forumdan bir arkadaşımız ne güzel yazmış.
Kapitalizm;ihtiyacın olmayan şeyi aldıran sistemdir,diye...

ÖZDOĞAN77
16-10-2007, 10:45
Nerede annelerimizin yaptığı o taze sütlü,bol pirinçli üzeri tarçınlı mis gibi sütlaç,kazandibi,tavukgöğsü...

Şimdi raflarda Danoneler var,meyveli yoğurtlar,şekerlemeler,
hepsi katkı maddeli,glikozlu,sakkarozlu,antioksidanlı,sitrik asitli,boyar maddeli.:arf:
Bol ve renkli,reklamlarla bunlar tüketilmezse eğer,çocuklarımız geri zekalı,gelişimini tamamlayamayan,vitamin eksikliği yaşayan, bireyler olur mesajı veriliyor malesef.

balaban
16-10-2007, 10:49
Nerede annelerimizin yaptığı o taze sütlü,bol pirinçli üzeri tarçınlı mis gibi sütlaç,kazandibi,tavukgöğsü...

Şimdi raflarda Danoneler var,meyveli yoğurtlar,şekerlemeler,
hepsi katkı maddeli,glikozlu,sakkarozlu,antioksidanlı,sitrik asitli,boyar maddeli.:arf:
Bol ve renkli,reklamlarla bunlar tüketilmezse eğer,çocuklarımız geri zekalı,gelişimini tamamlayamayan,vitamin eksikliği yaşayan, bireyler olur mesajı veriliyor malesef.

Ben onların hiçbirini yemem kendim yaparım. Herkese de tavsiye ederim. Daha sağlıklı, içine ne koyduğunuzu biliyorsunuz. Danone ile ilgili o kadar dedikodudan sonra Danone alan var, ilginç değil mi?

Acemi Çaylak
16-10-2007, 19:52
Bu topiği yeni gördüm. Ben de başka bir topikte bu konuyla ilgili bir yazı yazmıştım, buraya daha çok yakışıyor.

Her iki topiği de okuyan arkadaşlardan özür dileyerek, buyurun okuyun (http://www.hisse.net/forum/showpost.php?p=1929105&postcount=4202) diyorum.

alkazar
22-04-2008, 09:22
Tuketilen seyin kisiden geri alinmasi imkansiz oldugu icin, bu durum korku duygusunu azaltmaya yarar. Ama her tuketilen sey, tuketildigi andan itibaren, tuketiciyi tatmin edemez hale geldigi icinde, insanlar yeniden ve daha fazla tuketime yonelmek zorunda kalmaktadir. Bu carkin sonu bir turlu gelmeyince, hep tatminsiz bir cirpinis icinde bocalayan modern tuketiciler,kendilerini su formulle ifade ederler: " Ben,sahip oldugum ve tukettigim seyler disinda bir hicim". Gunumuz iyi giyinip iyi beslenen iyi konutlarda yasayip modern araclar kullanan bir cok insan gercektende aslinda bunlar disinda bombos bir kisiliktir. Buda gunumuz refah toplumunun aci yanlari. Insan yasarken olurse olunce curur kanimca.

BOZOK
30-04-2008, 14:47
http://www.kapari.com/kapari/
aha biraz da uretelim
nere yazacami bilemedim bu kapari bitkiside iyi ise yarar her halde

ÖZDOĞAN77
06-05-2008, 13:53
En çok beş yaşında idim. Babaannem rahmetli, pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi, aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyor. Çocukluk işte;
"Aman babaanne!" dedim. "Bir pirinç tanesi için bu kadar çaba harcamaya, yorulmaya değer mi?"
Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu. "Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun!" dedi. "Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanın göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun?" Utancımdan kıpkırmızı olmuştum!
Aradan yıllar geçti. Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Alain'in proposlarını okuyorum. Birden irkildim. Babaannemi hatırladım. Alain;
"Bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur." diyordu. İlave ediyordu:
"Bir iğnenin üretiminde binlerce insanın alın teri, göz nuru, el emeği vardır." diyordu.
On dokuz yıl evveldi. Stockholm'e gitmiştim. Bir otele indim. Geceydi. Sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm. "Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın." diyordu. "Yanda bir kutu var, oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı olun." Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde "İsveç çeliğinden yapılmıştır." diye yazardı. İşte o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.
İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda, radyolar, televizyonlar, bir haberi duyurur:
"Şu tarihte, şu saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa, kâğıt, ambalaj, kutu varsa; velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun."
Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır. Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekâmül edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir. Böyleleri ile zavallı, evini mezat salonuna çevirmiş diye eğlenirler. Bir insanın gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır. Vaktiyle Japon ekonomisi bir darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor. Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve;
"Şu andan itibaren, Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim."
Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok. Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm. Yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak...
Gerekmediği halde elektriği yakmakla,
Suyu kapamadan boş yere akıtmakla,
Dünyamızda o kadar aç varken, bizim çöpe döktüğümüz yemeklerle,
Attığımız ekmeklerle, kullanılabilecek eşyalarla,
Dikkat etmeyerek çocuklarımızın geleceğini kirletmekle,
"Adam sen de"ciliğimizle biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?
Hayat çok ince, akıl almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, ilkokul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım:
"Bir mıh bir nalı kurtarır.
Bir nal bir atı,
Bir at bir komutanı,
Bir komutan bir orduyu,
Bir ordu bir ülkeyi kurtarır." diyordu…
Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım, ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız. Bunda parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır.


:super::super::super:

ÖZDOĞAN77
02-06-2008, 19:29
KUSURLU MAL ALANLARIN HAKLARI NELERDİR?

Alışverişlerinizde:



l Satın aldığınız mallardan belirli standartları bekleme hakkına sahipsiniz.

l Aldığınız malda hiçbir ayıp olmamalıdır.

l Ambalajında , kılavuzunda yada reklamlarında belirtilen veya satıcının vaat ettiği özelliklere sahip olmalıdır.

l Herhangi bir malı satın alırken sözleşme yapmadıysanız,satıcı ile olan her türlü konuşmanız sözleşme sayılır.





Bir malı aldıktan sonra ayıplı olduğunu fark ederseniz; Satın aldığınız tarihten itibaren 15 gün içinde

Şunlardan birini yapma hakkına sahipsiniz.

l Ayıplı malın değiştirilmesini,



l Ödediğiniz bedelin iadesini,



l Ayıbın neden olduğu değer kaybının bedelden indirilmesini,



l Ücretsiz olarak tamirini talep edebilirsiniz.

Eğer malın ayıbı gizli ise veya hile ile gizlenmişse, hakkınız 2 yıldır.

Ayıplı bir maldan dolayı maddi veya manevi bir zarara uğramışsanız bu zararınızı,

Satıcı veya Üretici veya ithalatçı karşılamak zorundadır



Bir şikayetin çözümlenmesinde zorlanıyorsanız daha fazla çaba gösterin.

Size zorluk çıkaran veya yardımcı olmayan satıcıya, hakem heyetine gideceğinizi söylemeniz bile yeterli olabilecektir.

Haklı olduğunuza inanıyorsanız, hakkınızı aramak için size gösterilen tüm yollara başvurun.

Zira böyle bir durumda hakkınızı aramazsanız sadece sizin zarara uğramanız değil, aynı zamanda

tüketiciye saygılı olmayan satıcıyı

ödüllendirmek ve başkalarının da benzer zararlara uğramasına sebep

olmak anlamına gelir

ÖZDOĞAN77
02-06-2008, 19:29
TÜKETİCİ HAKLARINI KORUYAN KURUM VE KURULUŞLAR



.Satın aldığınız bir mal ayıplı veya arızalı çıktıysa ve bütün çabalara rağmen sorununuzu çözemediyseniz

şu kurumlara başvurabilirsiniz;

1-Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri

2- TC. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

3- Sanayi ve Ticaret İI Müdürlükleri

4-Tüketici Sorunlarına bakmakla

görevli mahkemeler

5- Bulunduğunuz yerdeki tüketicinin

korunmasına yönelik olarak faaliyet

gösteren dernek veya vakıflar

6-Etiket mecburiyetini uygulama

konusundaki şikayetler için

belediyeler