PDA

View Full Version : insanin seruveni / gun olur asra bedel



ceng
26-12-2006, 11:32
efendim,
bugun bir mail aldim. duygulandim.
ve cizgi filimlerde "bir fikrim geldi" babinda esas oglanin kafasinda cakan isik misali bu baslik acildi.
nostalji olacak ama insana dair hersey buraya malzeme olabilir.
besikten mezara hafizamiza takilan hersey...
saygiyla.

ceng
26-12-2006, 11:36
konumuz futbol ama mekan kadikoy degil.
cankiri mi desem nazilli mi adana mi...
yas kac? 8? 11? 13?

"TOPU ATAN ALIR :
Mahalle maçları genellikle caddelerde yahut bahçelerde yapıldığı için topun
kaçma olasılığı olan çok yer vardır. Top bir yere kaçtığında topu kaçıran
takımın karşısındaki takım hemen,"Atan alır spor." der. Top onların
sahasında auta çıkmış olduğu halde karşı takım topu almak zorunda kalır.

ELİN AVANTAJI OLMAZ:
Takımlardan biri ataktadır. Defans oyuncusu topu elle keser fakat pozisyon
devam eder ve gol olur. Golü yiyen takım el var diye mızırdar. Karşı
takım,"Avantaj olum." der. Hemen akabinde kaleci "Ulan elin avantajı
olmaz." diye haykırır. Bir yere varılamaz. Kısır döngüdür.

ADAMIN GOL DİYOR:
Gol atılır fakat yiyen takım saymaz. Hep bir ağızdan "Direk ulan." diye
bagırmaktadırlar. Fakat içlerinden biri, "Gol abi." der. Karşı takımdan bunu
duyan biri direk atlar ve,"Ulan adamın gol diyor." diye serzenişte bulunur.
Gol sayılır, adam dövülür.

ABANMA YOK:
Genelde küçük çocuklar arasında yaygındır. Kaleciler abanma yok derler.
Aralarından yaşça büyük olanı "Lan karı mısınız." dese de abanma olmaz.

ceng
26-12-2006, 11:38
GÖNÜL ALMA:
Büyüklerle küçüklerin ortak oynadığı maçta büyüklerden biri gaza gelip
küçük bir çocuğa sert girince direk penaltı olur. Nerede olursa olsun.
Küçük çocuk sevilen bi simadır ve faulü yapan abidir. Penaltı kullanılır,
genelde gol olmaz çünkü kalede bir ayı vardır ve penaltıyı atan küçük
çocuktur.

KALECİ DEĞİŞTİN 2 PENALTI:
Herhangi bir penaltı pozisyonunda kaleye hemen forvetin etkili
silahlarından biri gecmek ister çünkü o her mevkide iyidir. Buna karşılık
karşı takıma teselli olarak ekstra bir penaltı verilir. 1+1=2.

3 KERE SEKTİRME:
Kaleci degaj kullanırken eğer yanında bir rakip forvet varsa topu 3 kere
sektirir ve,"Açılsana ulan üç kere sektirdim iste." der, rakip açılır. Ne
keyiflerdi bunlar be. Bak gözlerim dolu dolu oldu.

1'E 1 ATIŞ:
Çift penaltı sisteminde eğer birinci penaltı kaçarsa ikinci şans vardır ama
gol olursa ikinci şans kullanılamaz. Bunun mantığını hala çözebilmiş
değilim.

SAĞLIK ÖNLEMLERİ :
Bazen top insanin pek münasip olmayan bi tarafına gelir, herkesin
reaksiyonu aynidir:"işe işe!."Uygun araziye çiş edildikten sonra maça devam
edilir.

TOP KURTARMA OPERASYONU:
Top zırt pırt araba altına kaçar. Böyle durumlarda, sahadaki en çelimsiz ve
en hop-zıp kişi, en iri kişi tarafından topu almaya gönderilir. Arabanın
altına kaçan toplar tam ortasında durur bazen, kimse yetişemez oraya. Bu
sefer tas atma ve sopayla itekleme faslı başlar. Arabanın egzosuna vurulan
birkaç darbeden sonra top yuvarlana yuvarlana çıkar bir taraftan; artık
koşarak maça geri dönme zamanıdır.


AT BAKİİM AABİNİN KILLI GÖĞSÜNE...
Ya ne iğrenç bişiydi bu. Sen takımını kurmuşsun, paşa paşa maçını
yapıyorsun. Muhtemelen yaşça ve boyutça senden büyük olan eleman damlar, bu
gereksiz cümleyi sarfederek maça dahil olur, tadımızı tuzumuzu kaçırır.

GOL DİİL OLUM BEL ÜSTÜ :
Minyatür kale maçlarda elle tutulmasına engel olunmak için getirilmiş bir
çözümdür ancak bel üstü gibi kişiden kişiye değişen ve ispatı zor bir
kriter getirdiği için nice kavgaların çıkmasına, nice başların yarılmasına
sebep olmuştur.

ELDEN GOL OLMAZ :
Pasa paşa oynuyoruzdur, adamın tekinin eline çarpar top, biz dikeriz topu,
hemen bi mahalle maçı oyun kuralları uzmanı pörtler oradan bi yerden ve der
ki, "Elden gol olmaz"! Ulan niye olmasın hasta mısın sen? El kararı
verilmişse, bunun sonucu frikiktir. Herkes de kabullenmiştir elden gol
olmayacağını, hatta baraj bile kurulmazdı bazen. Ben de büyüyünce öğrendim
elden direkt kaleye çekilip gol atılabileceğini. Öğrendim de ne oldu, o
caanım frikikler geri mi geldi?

TEKNIK VURMAK:
Penaltı vuruşlarında en bıçkın forvet oyuncusu sahne alacağından kalecinin
gözü korkar. Hemen içi rahatlatılır: "korkma olum, teknik vurcam".

KALECI DUZENI:
Mahalle maçlarıda rastlanan pekçok tatsız durumdan sadece biridir
kalecisizlik. Herkes kendisini ispatlamak ve golleri yağmur edip yağdırmak
İstediğinden kimse kaleye geçmeyecektir. Adil düzen ilk "kalede son" diye
bağıranı kayırmaktadır. Hemen arkasından gelen "son bir", "son iki".. gibi
çığlıkların sonunda artik son kaç olduğunun bir önemi kalmayan ağır kanlı
arkadaş kaleye geçer. Kaleci gerek iki golde bir, gerekse dakika ayarıyla
eldivenleri bir sonraki arkadaşına teslim edebilir. Nizam böyle emreder.

ceng
26-12-2006, 12:19
bi de her zaman bağırılarak söylenen sözler vardır:

- Avut be oğlum avut
- Kasti faul yapma lann
- direk abi direk
- valla gol diil
- Abi siz çok güçlü oldunuz ya
- Mithat'i bize verin, Mete'yi siz alın
- Ahh bacağım
- Top benim oolum istediğimi oynatırım
- Beşte devre onda biter
- Santra yapın lan santraaa
- Şahsi oynama oğlum pas ver
- Abanma beee
- Yuhhh o da kaçar mı
- Hakeme gözlüüük
- Ortanı göriyim

ssafak
27-12-2006, 14:27
bi de her zaman bağırılarak söylenen sözler vardır:

- Avut be oğlum avut
- Kasti faul yapma lann
- direk abi direk
- valla gol diil
- Abi siz çok güçlü oldunuz ya
- Mithat'i bize verin, Mete'yi siz alın
- Ahh bacağım
- Top benim oolum istediğimi oynatırım
- Beşte devre onda biter
- Santra yapın lan santraaa
- Şahsi oynama oğlum pas ver
- Abanma beee
- Yuhhh o da kaçar mı
- Hakeme gözlüüük
- Ortanı göriyim

futboldan anladığım ve hoşlandığım söylenemez, fakat bu diyologlara çok güldüm.. :gulen: bana çocukluğumu geçirdiğim evi hatırlattı .
evimizin hemen yanında olan arsada mahallenin çocukları maç yapardı, bu diyolagları duyardık sürekli...bir yandan da sinir olurduk bitmek bilmeyen maçlarına çünkü orası bizim oyun yerimizdi:roll:
güzel günlerdi, o günler:roll:

zeus
27-12-2006, 18:40
bi de her zaman bağırılarak söylenen sözler vardır:

- Avut be oğlum avut
- Kasti faul yapma lann
- direk abi direk
- valla gol diil
- Abi siz çok güçlü oldunuz ya
- Mithat'i bize verin, Mete'yi siz alın
- Ahh bacağım
- Top benim oolum istediğimi oynatırım
- Beşte devre onda biter
- Santra yapın lan santraaa
- Şahsi oynama oğlum pas ver
- Abanma beee
- Yuhhh o da kaçar mı
- Hakeme gözlüüük
- Ortanı göriyim

şefim;
3 korner 1 penaltı eder kuralını unutmuşsunuz!!!

sardes
28-12-2006, 14:12
efendim,
bugun bir mail aldim. duygulandim.
ve cizgi filimlerde "bir fikrim geldi" babinda esas oglanin kafasinda cakan isik misali bu baslik acildi.
nostalji olacak ama insana dair hersey buraya malzeme olabilir.
besikten mezara hafizamiza takilan hersey...
saygiyla.

Bizden de küçük bir kopyala yapıştır işlemi ile katkı olsun. :) Arşivde buldum ama nerden geldiğini yazmamışım. Alıntıdır.

80'Lİ YILLARDA YAŞAMAK DEMEK

1980li yıllarda hayatının ilk tecrübelerini yaşamış, ilkokula gitmiş,
kenan evren'i, erdal inönü'yü, özalı tanımış olmak, ajda pekkan'ın alo, michael jackson'ın pepsi reklamlarını hatırlayacak kadar şanslı olmak
demek…

Big in Japan , the final countdown , eye of the tiger demek…

İcraatin içinden demek, semra koy bir kaset de neşemizi bulalım demek…

Köprü demek, ödediğiniz her kuruş verginin yol, su, elektrik olarak
size geri dönmesi demek… voltran voltran voltran demek , depozito toplamak adina kola sisesi biriktirmek demek , adile nasit ten masal dinlemek demek.

Debbie gibson, tiffany, jason danovan, sandra,modern talking vb...dinliyor
olmak...comanchero'nun ve life is lifeın sözlerini ezberlemeye çalışmak
demek...michael jackson, madonna, samantha fox demek korhan abay,cenk koray,metin milli,ersen ve dadaşlar demek.

Clementine, he man, she ra, transformers demek. Okula siyah önlükle gitmek demek. Kayahan,nilüfer,sezen aksu, barış manço ile büyümek demek… ihtilal cocugu demek köle izaura demek, ziyaretçiler demek!!!! acidçi misin metalci mi demek...

Moruk demek, herild yani demek, hey corc versene borc demek, olmaz maykil bende de yok cevabini isitmek demek, geriye donup baktikca ic gecirmek demek...

Yüzyıl içindeki en iyi, en kıyak kuşak, hem eski hem yeni olmak demek.
Biraz gözü açık bir 80 li, yüz yıllık nesil kültürünü bir porsiyonda almış demektir.

Edi mörfiiiiiii huuuuuuuuuuuuuu şörli makleeyynn yeeeeeee diye bağırıp
en az bir technotronic kasedine sahip olmak demek… Mahalle ce$melerinden su icmek, bayramlari iple cekmek, cumhurba$kani denince kenan evreni hatirlamak demek…

Koltukaltında topla okul bahçesine yalnız giderken "nasılsa oynıycak birileri vardır" diyebilmek demek… eti kemik geciyor demek; evden çıkmayan bilgisayar bebeleri haline gelmeden çocuklugunu yaşayabilmiş,son dönemin bir üyesi olmak, ne? sorusuna zonk cevabı vermekten zevk duymak, büyüteç ile kağıt yakmak ve siyah kağıtların beyaza oranla daha kolay yandığını keşfetmek, 9 voltluk pile dilinle dokunup o ekşi anı yaşamak, televizyon konserlerini teybe çekerken odaya giren anneyi hemen susturmak, 23 nisan çocuk şenliğinde gelen yabancı çocuklara 5 dakikada aşık olmak demek…

Son dersin son 5 dakikasında parkeleri giyip zilin çalmasını beklemek, hurraa kapıya doluşmak, dışarıya pestil olarak çıkmak demek, sinek ilacı arabalarının arkasında bıraktığı bulutta deli gibi dolaşmak demek…

Kutu kolayı actıktan sonra kapagını cekip cıkarıp atmak demek… Tipe bak demek… fon muzigi laura brannigandan self control olan gunler demek… Bakkala gitmenin, sokakta oynamanin, harclik toplamanin gecerli sayildigi, havuc'un olmadigi yillar demek... Her seye ragmen temiz ve el degmememis bir hayat demek...sonrasinda biz buyuduk ve kirlendi dunya demek.


Pazar aksamlari mecburen yikanmak ve erken yatmak demek… Sesi açıp kısmak için televizyonun dibine kadar gidip üstündeki düğmelere basmak zorunda olmak demek… Sehirlerarasi yolculuklara cikarken otobusun 302s olmasi icin dua etmek, bilet alirken arka kapinin onu ve tekerlek ustu olmasin demek…

Resimli futbolcu kartlari demek, süper babaanne demek, fantayla kolayi
karistirmak demek, mahalle kavrami demek…

Cavusevsku ve karisinin kursuna dizilisini tvden seyretmek demek, o goruntulerin yillar sonra bile kafadan hala cikmami$ olmasi demek… Anket ve hatıra defterlerinin olması, bunlara ‘seviyorum ama kimi’ diye başlayan maniler yazmak,önünde tek, arkasında 2 çizgi olan külotlu çorapların havada sallanarak giydirilmesi, içinde biri sabunlu iki ıslak bez olan, mustili beslenme çantası,dantel yaka,yenen kokulu silgi,leblebi tozu çekerken atlatılan ölüm tehlikeleri,hulahop,ayak bileğine takılarak çevrilen top,sek sek oynamak,bayramda mahalleye dağılıp şeker toplamak, “müsaitseniz annemler size gelecek” demek…

Trt'nin yayın akışının bitmesiyle çalan istiklal marşı için ayağa kalkıp, marşı hazırolda bangır bangır söylemek ve marşın bitiminden sonra çıkan tiz "biiiiiiiiiiiiip"sesine rağmen televizyonu kapatmamak demek.

Zerrin Özer demek… Nasıl da geçmişti bütün bir yaz demek. Bu şarkıya kafanda klip çekmek demek…

Annelerin çernobil yüzünden çay içirmemesi, gofret yedirmemesi demek..

Challengerın olduğu günkü haberleri hatırlamak demek… Pkk saldırılarında her gün mutlaka birilerinin öldüğünü duymak ama anlamamak demek.. Veronica castroyu güzel zannetmek demek.. kenan evreni atatürk zannetmek demek..

Yazlık diskolarda içeri alınmamak demek… Bunun için ağlamak ve içeride - her nedense- You are in the army now- şarkısında sarmaş dolaş danseden abi ve ablalara bakıp özenmek demek…

Gorbaçov'un kafasındaki kırmızılığın ne olduğunu merak etmek, anneye "zeki müren'e teyze mi diyim amca mı diyim" diye sormak, kenan evren'in cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılırken çankaya köşkü basamaklarından yavaş yavaş inip, sekreteriyle vedalaşmasını hatırlamak, "hayat bilgisi" kitabında kenan evren'in resmi olması, her yere modern cami inşa etme furyasına anlam verememek, batman ve şırnak'ın henüz il olmadığı günleri hatırlamak, özalın çenesinin enteresan yapısına anlam veremeyip, "acaba benim çenem de ilerde böyle olur mu" kaygısıyla aynaya bakmak demek...

Breyk breyk arkadaş arıyorm demek… Eve lazım olur diye fazlaca pul almak demek… ho ho ho hoover demek… Zeki müren in size alo diyoruuuum demesi demek…

İlkokulda halley, petrol ve komancero sarkilarini uydurma sozlerle soyleyerek danseden tolga han ozentisi sefil dans gruplari kurmak, okul
sonrasinda ise her gun kosturarak eve gidip; bu topragin sesi programinda kimil zararlisi ile mucadele yontemleri, orman koylusunun sorunlari ve yuksek randimanli durum bugdayi turleri ile ilgili verilen faydali bilgilerin ardindan kamber aga ile uyanik skeclerini buyuk bir ilgi ile izlemek demek… Kucuk yasta bilinçli bir ciftci kadar ziraat bilgisine sahip olmak demek…

Sinemalarda the lord of the rings, harry potter vs. izlemek yerine jules verne romanlari okumakla gecirilen bir cocukluk demek… Aldım çantamı kolumaaa, çıktım dallas yoluna, ben babi'yi beklerken ceyar girdi koluma şarkısını dansıyla birlikte bilmek demek…
Kimler geliyo kimler? Sana ne,sana ne? ama bunu söylemenize gerek yokki, ben yapınca alışverişi,zaten alıyorum satış fişi replikleri barındıran ali-ayşegül atik reklamı ve bakkal amca, bir pergel, bir kalem, bir de çikolata alacağım.mahallede çocuklardan biri) buraya gelin dedim size buraya ! hadi hep birlikte,hep birlikte, biz biz olalım yemeklerden önceeee, lavaboya koşalım, hafta da bir kere tırnakları keselim, fırçalayıp onları tertemiz olalım diye şarkılar ezberleyen bir nesil olmak…

İcraatın içinden izleyip özal'ın kalemine bakıp hipnotize olmaya çalışmak videocudan american ninja, kartal,kan sporu ve evil dead gibi filmleri kiralamak demek… Analogtan dijitale geçiş devrini yaşamış birey olduğunu anlamak ve ikisinden de farklı zevkler aldığının farkına varmak demek… Çok güzel bir ülkenin son yıllarını hayal meyal hatırlamak, sonra da çivisinin çıkışını görerek büyümek demek… Hava durumlarının eksi değil de "sıfırın altında bilmem kaç" denildiğini bilmek demek…

Apartmanın çatısına 5 metrelik anten takıp üstüne de tencere kapağı bağlayan bir abinin sizi tv önüne oturtması ve çatıdan oldu mu diye bağırıp anteni ayarlamaya çalışması, yunanistan kanallarını görüntülemek adına .. oldu oldu diye camdan kafayı çıkarıp bağırmak ve kimsenin buna şaşırmaması demek… Siyah beyaz ve karlı bir görüntü de olsa .. üstelik yunanca tek kelime anlamasanız da gündüz vakti çizgi film izlemek için az debelenmemiş olmak demek…

Muhtemelen hayatımız boyunca yaşadığımız en güzel 10 yıl demek... trt 1'de olu$an sorunlar sonucu yayına bir süre ara verildiğinde ekrana getirilen donuk ağaç, dağ bayır resmine 10 dakika hareketsiz bakabilmek demek…

Türkiyede yaşamış son mutlu kuşak olduğunu hüzünle hissetmek demek . . .

tekniker
28-12-2006, 14:23
elimizde kalan mutluluklarımız azalmaya başladı.herşeyin gündemi okadar hızlı değişiyor ki...tekil olmaya başladık.ne üzücü

ceng
29-12-2006, 14:59
bayram sebebiyle kucuk bir ilcedeyiz, babamizin topraklari, dogum yerim.
persembe insallah donmus olacagim o zaman daha cok ilgilenebilirim baslikla.
internet cafede cocuklar biraz sesli kismen de bagrisarak interaktif oyun oynuyorlar network uzerinden:
-cikma oglum cikmasana lan.
-hastir yakalandim yaw.
-olm ne yapiyon mal misin...

:)

guldugunuz yerde olun.
bir cay alabilir miyim?
biraz daha dinleyip gideyim:)
saygilar.

ceng
11-01-2007, 13:13
feridun fazil tulbentciyi hatirlayan var mi?
abdullah kozanoglu'nu peki?

cocukluk ari kovani gibidir her gun ayri bir heyecan ayri bir oda ayri bir goz.
ayni gune onlarca heyecanin maceranin sigdigi da olur. simdi kendi cocuklarimda olmasa da yegenlerimde o guliver ulkelerini yasiyor/gozlemliyor olmak ayri bir heyecan. onlari ana-babasinin tanidigi ozgurlukten daha ozgur birakmak gozlerindeki isiltiyi artiriyor sanki onlara yelkenler sunuyormusum gibi hissediyorum uzaga realiteden uzaga.
ben ancak kitaplarda yasayabildim bunlari. tulbentcinin kozanoglunun hafizasinda. yasim ancak 10lar falandi.
o zamanlar dunya yasanabilir bir yerdi, umudum vardi, kirici degildi, yasakci degildi, peki simdi? az biraz sevimsizlesti ama cokca degil kiyici fakat henuz bana dokunmadi ozgur degil ama tahmin ettigimden daha ozgur, yasaklara aldiris etmedigim icin belki yani o gunlerin masal dunyasi baskayalarin mericlerin yalsizucanlarin levi strausslarin saidlerin dunyasina donustu.
ben kardes turkuler dinlerken dinleniyorum onlar yorulmaktan hoslaniyor cocuk demek yorulmamak demektir cunku.
yaslandigimin ilanidir.

sardes
11-01-2007, 13:18
feridun fazil tulbentciyi hatirlayan var mi?
abdullah kozanoglu'nu peki?

cocukluk ari kovani gibidir her gun ayri bir heyecan ayri bir oda ayri bir goz.
ayni gune onlarca heyecanin maceranin sigdigi da olur. simdi kendi cocuklarimda olmasa da cunku henuz yoklar yegenlerimde o guliver ulkelerini yasiyor/gozlemliyor olmak ayri bir heyecan. onlari ana-babasinin tanidigi ozgurlukten daha ozgur birakmak gozlerindeki isiltiyi artiriyor sanki onlara yelkenler sunuyormusum gibi hissediyorum uzaga realiteden uzaga.
ben ancak kitaplarda yasayabildim bunlari. tulbentcinin kozanoglunun hafizasinda. yasim ancak 10lar falandi.
o zamanlar dunya yasanabilir bir yerdi, umudum vardi, kirici degildi, yasakci degildi, peki simdi? az biraz sevimsizlesti ama cokca degil kiyici fakat henuz bana dokunmadi ozgur degil ama tahmin ettigimden daha ozgur, yasaklara aldiris etmedigim icin belki yani o gunlerin masal dunyasi baskayalarin mericlerin yalsizucanlarin levi strausslarin saidlerin dunyasina donustu.
ben kardes turkuler dinlerken dinleniyorum onlar yorulmaktan hoslaniyor cocuk demek yorulmamak demektir cunku.
yaslandigimin ilanidir.

Yaşlanmak için erken sayın ceng. :hayır:
Tez tarafından istanbuldaki oyuncak müzesini gezin derim. İnsanın çocukluğu hiç geçmiyor. :roll: :roll:

sardes
11-01-2007, 13:19
aynı mesaj tekrarlanmış. sildim. kusura bakmayın.

ceng
11-01-2007, 13:37
bayram hasebiyle et yenir mi yenir hem de bolundan aile toparlanmis muhabbet gani hurmet tertemiz koye yollandik kapip geldik ebe-dedeyi anne tarafindan oyle uzak durmaca yok 4-5gun bizimle olacaklar arilardan bahsediyor dedem ebem bir yaprak sarmasi yapmis yas 80 2gun harmanlanmis fermante parmaklarini ye soyle guzelce karistirdi isitirken sobanin ustunde bolunenler dagilanlar sentetik degil oyle kalem gibi gulluoglunun sattiklarindan limonsuz baklali.
dedem bana 66yi ogreten adam bilen vardir aranizda unutmuyorum universitedeydim yine bir bayramdi butun bayramda belki 100 oyundan ancak 2-3unu alabilmistim tam diyorum kozlar bende yaktim ulan cirani hade bu 20 nerden cikti diyo yoksun hade 40 sayiyor 66.
ask nedir.
ben de tuttum bu bayramda dayiogluna ogrettim 66yi adi dedemin adi.
insan kucucuk ama hayalleri sonsuz neye sevinir neyden ne anlar bilinmez kurt baba beyaz beyaz kurtlar gostersene sana inanayim soyle yeleli.

ceng
16-01-2007, 18:29
"mezun oldugumdan beridir, ki 17 sene oldugunu az once dehsetle farkettim, kapisindan iceri girmemistim. bu sene kapisindan girerken herhalde belki de bu yuzden heyecanlandim, bilmiyorum.

izmir'de gecirilecek aylak bir sabahim vardi ve o gunun pazartesi oldugunun bile farkinda degildim aslinda pasaport'ta cayin yaninda okumak icin aldigim iki kilo gazeteyi gorene kadar. sonra cumhuriyet meydanindan birtakim torenvari sesler gelmeye baslayinca gazetelerdeki "okullar aciliyor" haberleri de bir anlam kazandi ve ben de yagmur durunca gidip meydana baktim neler oluyor diye. turlu turlu okuldan yuzlerce ogrenciyi meydana tikistirmis okullarin acilisi serefine toren yapacaklarmis meger. iclerinden izmir ataturk liselileri secmek hem cok zor oldu hem de hic zor olmadi: zor olmadi cunku toren alanindaki kalabaligin en cok kiprasan kismina bakmak yetti. zor oldu cunku hic de alisik olmadigim profilde bir kalabalik gordum. ben tabii dogal olarak orada bir alay sap gormeyi beklerken kizli erkekli bir grup gordum ve bu grubun elemanlari da efendime soyleyeyim joleli, uzun saclarla, pantolondan disari sarkmis gomleklerle, yamuk kravatlarla falan duruyorlardi orada. kizlara ise bakamadim galiba, ya da bakinca kiyafetlerinin nesi dogru nesi yanlis bilemedim; bu konuda deneyimsizim biraz bir erkek lisesi mezunu olarak.

neyse efenim ben bu sasirma faslini "ehehe keratalara bak" falan diyerek ardimda birakip ikinci kordon'dan alsancak iclerine dogru yurumeye basladim. anlatiyorum iste "okuldan cikip surada soyle yapardik", "bak izmir sinemasi surasi", "surada rektorlugun kosesinde kardesler bufe vardi ona ne olmus" gibi seyler iste... bir yandan da seytan durtuyor, hep durter, git okulunun onunden gec diye, git lozan pastanesi'nde bir kahve ic okulun bahcesine bakarak diye. aklimda ama hala okulun icine girmek yok. nasil gireyim? zibidi gibiyim; sortla dolaniyorum ortalikta, sakallar tatil modunda, at hirsizindan halliceyim. "boyle okula girmeye kalksam" diyorum "daha kapidan cevirirler beni". tamam cekistirme giricez, sonra iceriz madem kahveyi peki.

eskiden sadece fuar zamani otopark oarak kullanilan bahcenin onemli bir kisminin artik daimi otopark oldugunu biliyordum uzun zamandir. bahcedeki sahalar da bir degismis zaten, hani cim saha yapmistiniz ona n'olmus? hala otoparktayiz, tampon bolgede. bekliyorum ki birisi, bir hademe, bir bekci gelsin 'yassah hemserim' desin. ama demiyor o uniformali guvenlik elemanlari. vay be vakifin biti kanlanmis herhalde ozel guvenlik tutmuslar baksana. guvenlikci cocuklar da bir garip bakiyorlar ama herhalde artik eski ogrenciden cok taze veliye (bu kilikla mi?) benzedigimden olsa gerek kimse ses cikarmiyor. okulun acilis gunu, ortalikta zaten veliler fink atiyor belki ondandir. aa kantini yikmislar! tam surada, mudur lojmaninin yaninda (hassiktir o da bosalmis artik) bir kantin vardi, kantinde de tostlarin yapildigi ocagin uzerinde bir yerde bir kafes. kafesin icindeki kus tostlarin uzerine mi sicmisti neydi baya bir ofkelenip o gazla fiyatlari da indirtmistik bir boykotla.

merkez binanin onune kadar geldik. bak surasi son senemdeki yatakhanemdi, alt katta etutler var, surasi yatili mudur yardimcisinin odasi. boylece yattigim yerden hem mudur yardimcisi odasini hem de alt ve ust koridorlari gorebiliyordum bu sayede iste hic enselenmedim lise hayatim boyunca. merkez binanin kapilari orijinal hala, guzel di mi? iceri girmeyecek miyiz? ya girmesek. yok korkmuyorum da nebleyim, ayip simdi.

merkez bina'nin ana kapisindan iceri girince, o tas ayna'nin ve kabartma haritanin oldugu bir salona giriliyor. burada mudur bas yardimcisi odasi da vardi. resat hoca'nin odasinda kesiliyordu iste disipline gidenlerin cezasi. himm hic guzel olmasa gerek cezayi alinca hemen karsindaki asirlik aynada suratinin o halini gormek. aa 100. yil kadrosunun resimleri! bak iste yavuz hoca matematige geliyordu, bahsettigim tarihci gulsen keserman da bu kadin, sert gorunuslu di mi? ferruh hoca da mudur yarimcisiydi, hic dersimize gelmedi ama nobetci oldugu gecelerin sabahinda 'kalkin ulan babasinin sarap canagina sictiklarim' diye bogurebiliyordu masallah. bu adam da koseydi, hangisi kamil mi? evet caktirmadan cok dalga geciliyordu onla. hadi cikalim artik huylandim ben. dur iceriye de girelim. girelima anasini satayim...

al bak buyuk salon. bunun saginda solundaki koridorlarda etutler var. ust katta da yatakhaneler vardi. hemen yukari bakinca gorecegin balkonlar bir zamanlar yatililarin dolaplariyla doluydu, iyi yapmislar onlari kaldirmakla. o doplardan bir sey calinmasin diye gece nobeti tutuyorduk sirayla. evet sabah kadar ama ikiser saatlik surelerle. bak yukari cikan merdivenlerideki demir parmakliklar hala duruyor. etutlerin kapisindaki yuvarlak pencereler de iceriyi caktirmadan gozetleyebilmek icin. icerde ders calismaktan gayri bir is yapiyorsan hani agzina sicsin nobetci mudur yardimcisi diye. birinci siniftayken su etutteydim, sonraki sene buna gectik. aa siralar ayni galiba hala. arka bahcede toren yapiyorlar. hah arka bahceyi de gostereyim madem o kadar geldik artik, attim uzerimden cekingenligi. hayir yukari yatakahanelerin oraya cikmayalim, istemiyorum. merak etmiyor musun hic ne olmus oralar diye? hayir, istemiyorum. yetti bana ust katta uc yil, bir gune daha ihtiyacim yok. peki oyleyse...

arka bahceniz ne guzelmis. evet hic degismemis hakkaten. sunlar pavyonlar. ne pavyon mu ahaha! gulme hakkaten onlarin adi pavyon. birinci ve ikinci sinifta bunlardaydim. cok kalabalikmis toren? eh eskisi gibi ucbin kusur kisiyse okulun nufusu hala normaldir tabii. sen de konusma yapsana, bak eski mezunlar konusuyor? ahaha bu kilikla olmaz. belki 25. yilimda gelirim ama. eh cok da kalmamis zaten... hadi cikalim.

obur tarafa da gidelim de tamamen tavaf etmis olalim okulu madem. bak surasi yemekhane. bunun arkasinda bir yerde de camasirhane vardi. aa kantini buraya mi tasimislar, peki... su bina bmc binasi, laboratuarlar falan var orada. yanindaki de klasik devlet okulu binasi iste. ucuncu sinifta da buraya gelmistik. o yilliktaki fotograf da bunun kapisinin onunde cekilmisti zaten sabah sabah.

etrafta kiz ogrencilerin varligi sasirtici geliyor itiraf etmem lazim ama cok cabuk da alisiliyor, oyle yaygara koparilacak bir sey yok yani. zamaninda sap sap okuduk diye "hakikisi oyledir, simdiki yalandir" diye atip tutmanin manasi yok. baska ne degismis; artik kislaya benzemiyor icerisi, bir genislik, bir ferahlik gelmis okula. cocuklar daha guleryuzluler galiba, bilemedim simdi. okulun simdiki halini tercih mi ederdim ogrenci olsaydim ona da cevap veremem. o zaman oyleydi, simdi boyle..."(feeling the blanks, 29.11.2006 12:56)