PDA

View Full Version : Büyük Şairlerden Şiirler



Gufy59
10-01-2007, 10:34
Şiir sevenlerde vardır heralde aramızda .... Sizleride bekliyoruz


Sevgilim ;
Biz seninle pergel gibiyiz
İki başımız var bir tek bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Elbet başbaşa verecek değilmiyiz.

ÖMER HAYYAM

Gufy59
10-01-2007, 11:25
BÜYÜK İNSANLIK

Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.

Büyük insanlık sekizinde işe gider
yirmisinde evlenir
kırkında ölür
büyük insanlık.

Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
pirinç de öyle
şeker de öyle
kumaş da öyle
kitap da öyle
büyük insanlıktan başka herkese yeter.

Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.


Nazım Hikmet

tekniker
10-01-2007, 12:03
DEMEDİM Mİ

Oraya gitme demedim mi sana?
Seni yanlız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim?
Kaynağın benim demedim mi?

Demedim mi şu görünene razı olma
Demedim mi sana yaraşır otağı kuran benim ancak
Onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?

Ben bir denizim demedim mi?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın.
Senin kuru denizin benim demedim mi?

Demedim mi yolunu vururlar senin?
Demedim mi soğuturlar seni?
Oysa senin ateşin benim
Sıcaklığın benim demedim mi?

Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin.
Yani beni kaybedersin demedim mi?
Söyle bunları sana demedim mi?

Mevlana Celaleddin Rumi

ekselans
10-01-2007, 12:16
SAKARYA TÜRKÜSÜ


İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.

Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..



NECİP FAZIL KISAKÜREK

lutas
10-01-2007, 12:37
Ay Karanlık...


Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...

İtten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...

Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...

Ahmed ARİF

ceng
10-01-2007, 12:38
kapalı çarşı

"kendi yastiklarina gölge salmasın
cocuklarinin öpüşleri onlara anlat
onlara anlat yagmur karsiliklı yagar
ruhlarin içindeki müzikle karsiliklı
kapali çarsi içinde bir sigara
bir keman kilifi senin saçlarina sürünen yag
onlara anlat kadinlarin gözlerinin içinden geçer
kapali çarşi ve kapali çarşiyi götüren saat
bir inci gerdanlik dumanlari içinde kapkara
anlamaga basladigi agir ve çekilmez kelimeler içinde dag
senin resmin ince gerdanligin siyah parlakligi içinde isikli
isikli isiksiz yandan ve önden isiksiz arkadan ve içten isikli
onlara anlat ki insan kelimelerden ve siirden yaratilmadi
tüyler içinde gelen yeni dünya
bir sandalye kadar hür oldugu gün
sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal oldugunu onlara anlat
benim aynami küçültüp büyülten onlar
benim aynami aynaliktan çikaran
kapali çarşilar içinde fikre ve gerçege
neler neler etti anlarsin onlar
şemsiyeler gibi
felaketlerin en şakacisina açiliveren onlar
kendi yastiklarina düsmesin
dostlarinin kadinlari üstündeki gölgesi onlara anlat
kapali çarsilar içinde
aslanlarin agaç kabuguna yazdigi siir
kapali çarsi içerisinde
açik ve keskin yumusak ve güzel kur'an sesleri
kapali çarsi içinde kapali rüya çarsilari
kapali çarsi içinde öfke ve af çarsilari
kapali çarsiya gittigin zaman
bir yangin sonrasinin gazetelerini okudun
bir gazete uzun ve kul olmus bir gazeteydi kapali çarsi
mavi gözlü bir gazete
kapali çarsi içinde bulutlarin en senin olani
sen bana kapali çarsi
şüphesiz o kadar satilan ve alinanlar var ki
şüphesiz bir harita kirigi
bir yapma deniz parçasiyla kapali kapali çarsi
sen kapali çarsilar üstüne yagmur yagani
yagmurun iyi ve dogru yagmadigini onlara anlat"(s.karakoc/sahdamar)

lutas
10-01-2007, 12:42
Ben Sana Mecburum

ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum

ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski istanbul mudur?
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun

sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
..........
..........

Attila İlhan

lutas
10-01-2007, 12:43
Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?

(1937)

Necip Fazıl Kısakürek

lutas
10-01-2007, 12:44
Anlatamıyorum

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.

Orhan Veli Kanık

lutas
10-01-2007, 12:45
Böyle Bir Sevmek (Ne Kadınlar Sevdim)

Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Biraksam korkudan gözleri sislenir.

Ne kadınlar gördüm zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir
Hayır sanmayın ki beni unuttular
..........
..........

Attila İlhan

özgün
10-01-2007, 12:48
bu topiği açığa satıyorum. birazdan kapanır çünkü.:oley:

tekniker
10-01-2007, 12:51
YARATAN BİZLERİ İNSAN YARATTI

Yaratan bizleri insan yarattı
Muhabbet insana,cana muhabbet
Cümle mahlukatın üstünde tuttu
Muhabbet insana,cana muhabbet

Ne mutlu ki bize insan olmuşuz,
İnsan sevgisini gerçek bilmişiz,
İnsanın dalında açıp gülmüşüz,
Muhabbet insana,insan olana.

İnsan olan insan gelsin beriye
Kimi kara,kimi çalar sarıya,
Aslolan hayattır bakma deriye
Muhabbet insana,cana muhabbet.

RUHİ SU

ceng
10-01-2007, 12:51
beyaz atlar sulara

"benim yuzumde her seyler var
üc dilim ekmek bunlardan biri
annem bir tasa oturmus bunlardan biri
sur dışlarında hafif bir eskici olur
olur ya bir kendi olur biraz da elleri
insan yalniz mi buna bir care dusunmeli
dun biraz aglamistim bunlardan biridir simdi
çok gulunc bir sekilde kahveye giriyorum
sorsam ya kapidayken gozyasi girilir mi
girilmez, girilmez, bunu her mahmut biraz anlatir
korkuyla anlatir, yuzunu baygin tutar anlatir
kahveci, seni sevmiyorum bunlardan biri.
bir deniz yandi gene, yansin ne cikar sanki
işte horoz öttü yuzumun yarisinda
yüzümde bir horoz var dunyanin biri
seni sevmek neden mi, aci ve guzel
geldikce geiyorlar ellerinin elleri
odalar! ciplak masalar! buna bir care dusunmeli
bu da bir sarap olmali simdi boslugu dolduracak
içince bir korsan agziyla icmeli
eskidir, yorgundur, kayiptir diye yuzler
bir sinek sinek mi vurunca oldurmeli
ve sinek oldu muydu hafif bir uzaklik olur
olur ya hem biraz dargindir hem biraz evli
insan sevdi miydi buna bir care dusunmeli"(e.cansever)

Gufy59
10-01-2007, 13:15
Seçilmiş güzel şiirler teşekkürler arkadaşlar ....

Cinnamon
10-01-2007, 15:42
Bütün renkler hızla kirleniyordu
Birinciliği beyaza verdiler!

Özdemir Asaf

Gufy59
10-01-2007, 15:58
Bir Özdemir Asaf şiiride benden

AN
Gülüş bir yanaşımdır bir öbür kişiye;
Birden iki kişiyi döndürür bir kişiye..
Anılarından kale yapıp sığınsa bile,
Yetmez yalnız başına bir ömür bir kişiye.

ÖZDEMİR ASAF

Gufy59
12-01-2007, 10:07
ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ

Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdüm, içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu, ağlardım

ATTİLA İLHAN

Gufy59
12-01-2007, 10:15
SEVEBİLME İHTİMALİ

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!

Gufy59
14-01-2007, 16:28
Açsam Rüzgara

Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş.
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
Bir limanda, büyük ve beyaz...
Mercan adalarda bir liman..
Beyaz bulutların ardından
Gelse altın ışıklı bir yaz.
Doldursa içimi orada
Baygın kokusu iğdelerin.
Bilmese tadını kederin
Bu her alemden uzak ada.
Konsa rüya dolu köşkümün
Çiçekli dalına serçeler.
Renklerle çözülse geceler,
Nar bahçelerinde geçse gün.
Her gün aheste mavnaların
Görsem açıktan geçişini
Ve her akşam dizilişini
Ufukta mermer adaların.
Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş,
İller, göller, kıtalar aşmak.
Ne hoş deniz deniz dolaşmak
Düşünceler gibi başıboş.
Versem kendimi bütün bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün.


Orhan Veli Kanık

PARK
14-01-2007, 16:33
Boşver be yaşı başı!

gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?..
şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?
koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,
gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına.
yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın.
sen inan yüreğine,
hem ona geçmezse kime geçer sözün?..
büyü büyü...
bak ellerin ayakların kocaman.
aklın da maaşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,
boşver yaşı başı,
aşk var mı aşk, sen ondan haber ver?

takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.
o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü,
öl gitsin...
parayı pulu savurup,
bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin,
savrul gitsin...
Boş ver be yaşı başı,
kim tutar seni kim,
kendi yüreğinden başka kim?.
Aklını al da öyle git,
ister bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,
seveceksen ve öleceksen uğruna...
yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa...

yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş.
sen mi biteceksin?
çekeceksen bile bayrağı,
yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin?

Can Yücel

''Ne güzel bir şiir değilmi ama ruhun şaad olsun CAN BABA........''

Gufy59
14-01-2007, 16:34
Seviyorum Seni

Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi

Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi

Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi

Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi

İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi

Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.


Nazım Hikmet Ran

PARK
14-01-2007, 16:43
heeey koca Nazım heyy bu ülke seni anlamadı halada anlayamıyor.bak hala insanlar senin kemiklerinden bile korkuyor...ne acı bir durum değilmi dostlar.

Gufy59
14-01-2007, 18:07
Sayın EXPERT Can Yücel'i unutmadık şiirin için teşekkürler ....

turist
14-01-2007, 18:11
Tahir'le Zühre Meselesi

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.

mesela bir barikatta dövüşerek,
mesela kuzey kutbuna keşfe giderken,
mesela denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Nazım Hikmet Ran

engindeniz
14-01-2007, 18:24
SEVDA BAHÇESİ


Bir gül mahzun durur bahçede
Yaprakları yorgun.
Sen pembe güllerin en pembesi !
Hasta solgun.

Bir gül taze durur bahçede
Yaprakları diri.
Sen beyaz güllerin en beyazı
Sabahlar kadar iri

Bir gül baygın durur bahçede
Yaprakları serin.
Sen sarı güllerin en sarısı
Yağmur gibisin.

Pembe gül hülyandır açılmış
Beyaz gül yanakların,
Sarı gül dağınık saçlarındır,
Ve mahzun kalbin ateş gibi
Yanan dudaklarındır.

Cahit KÜLEBİ

zamanlama
14-01-2007, 18:30
Hürriyete Doğru

Gün dogmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin;
Gideceksin iri pınarların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul.
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden,
Bir kıyamet kopacak ufuklarda.
Deniz kızları mi dersin, kuşlar mi dersin;
Bayramlar seyranlar mi dersin, senlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mi ?
Heeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere.

Orhan Veli Kanık

engindeniz
14-01-2007, 18:44
KAYIP SEVDA



Bir yandan türkü söyler
Bir yandan yürür ağlayarak,
Sevdası rüzgâr gibi iter
Dere boyunca yalınayak.

Nilüferler gibi solgun Ophelia !
Yanaklarına yapışır saçları.
Açılır etekleri suyun yüzünde,
Seyrederdi söğüt ağaçları.

İnsan kalbi o zamanlar da vardı
Daha küçüktü, daha kırmızıydı ama şimdikinden
Kopardılar kalbini Ophelia' nın
Nilüferler gibi sarardı.

Şimdi de kızlar sokaklarda,
Minnacık eller, ayaklar, saçlar.
Ama nerde onlar, nerde Ophelia
Nerde evvel zaman içindeki aşklar.

Sevdamız kayboldu zamanlarda.
Dişi ceylânla erkek ceylân
Ayrı yönlere koşar gider.
Bir sevişmek kaldı romanlarda.



Cahit Külebi

engindeniz
14-01-2007, 19:00
Rüzgar



Şimdi bir rüzgar geçti buradan
Koştum ama yetişemedim,
Nerelerde gezmiş tozmuş
Öğrenemedim.

Besbelli denizden çıkıp
Kıyılar boyunca gitmiştir,
Tuz kokusu, katran kokusu, ter kokusu
Yüreğini allak bullak etmiştir.

Sonra başlamış tırmanmaya dağlara doğru
Bulutları koyun gibi gütmüştür,
Okşayıp otları yaylalarda
Büyütmüştür.

Köylere de uğradıysa eğer
Islak, karanlık odalarda beşik sallanmıştır,
Güneş altında çalışanlara
İmdat eylemiştir.

Sonra başlayıp alçalmaya ovalara doğru,
Haşhaş tarlalarında eflatun, pembe, beyaz,
Kıraçlarda mavi dikenler..
Toz toprak gözlerine gitmiştir.

Şehirlere uğramış ki yanımdan geçti,
Haşhaş çiçeğine benzer kızlar görmüştür,
Bir gülüş, bir tel saç, allık pudra
Alıp gitmiştir.

Şimdi bir rüzgar geçti buradan
Koştum ama yetişemedim,
Soraydım söylerdi herhalde
Soramadım.



Cahit Külebi

engindeniz
14-01-2007, 20:47
BUGÜN AŞIK OLDUM

Bugün aşık oldum, bir hoşum bir hoşum
Ona ilk bakışta, ilk görüş de aşık oldum
Ne güzel bir gün, ne güzel bir an
Aşık oldum, aşık oldum, aşığım

Seni seviyorum ah, söyle söyle söyle
Seni seviyorum ah, dinle dinle dinle

Ne kadar güzel, ne kadar yüce
Aşık oldum, aşık oldum, aşığım

Bugün aşık oldum, bir hoşum bir hoşum
Bana bir şey oldu sarhoşum sarhoşum

Ne güzel bir gün, ne güzel bir an
Aşık oldum, aşık oldum, aşığım

Seni seviyorum ah, söyle söyle söyle
Seni seviyorum ah, dinle dinle dinle

Ne güzel bir gün, ne güzel bir an
Aşık oldum, aşık oldum, aşığım

Ne kadar güzel, ne kadar yüce
Aşık oldum, aşık oldum, aşığım

Aşık oldum, aşık oldum, aşığım


RAFET EL ROMAN

PARK
14-01-2007, 23:33
KEREM GİBİ

Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...

O diyor ki bana :
- Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
yana
yana...
"Deeeert
çok,
hemdert
yok"
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...

Ben diyorum ki ona :
- Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa...

Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum.....

bir NAZIM da benden klasiği bozmayalım.ruhu şaad olsun........

PARK
14-01-2007, 23:36
GELİNCİK ŞURUBU

Şu ölen çocuklar var ya
Sana bana dünyaya ...

İlikleriniz donduğunda kışın
Bir kaşık umut gerektiğinde
O şişe gelecek aklınıza
Pencerenin önünde duran
Güneşte
Gelincik ...

CAN YÜCEL
(datça'ya kucak dolusu selamlar)

bidünya
15-01-2007, 00:20
161 sayfa emek verilmiş ve konumu itibariyle gerçek yerinde olan Hissenet ŞİİR topiği ile ayni olan bu yapılanmanın gerçek yeriyle birleştririlmesi temennisiyle...

Kara Toprak

Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Beyhude Dolandım Boşa Yoruldum
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Nice Güzellere Bağlandım Kaldım
Ne Bir Vefa Gördüm Ne Faydalandım
Her Turlu İsteğim Topraktan Aldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Koyun Verdi Kuzu Verdi Sut Verdi
Yemek Verdi Ekmek Verdi Et Verdi
Kazma İle Dövmeyince Kıt Verdi
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Ademden Bu Deme Neslim Getirdi
Bana Turlu Turlu Meyva Yetirdi
Her gün Beni Tepesinde Götürdü
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Karnin Yardim Kazma İle Bel İle
Yüzün Yırttım Tırnak İle El İle
Yine Beni Karşıladı Gül İle
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

İşkence Yaptıkça Bana Gülerdi
Bunda Yalan Yoktur Herkesler Gördü
Bir Çekirdek Verdim Dört Bostan Verdi
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Havaya Bakarsam Hava Alırım
Toprağa Bakarsam Dua Alırım
Topraktan Ayrılsam Nerde Kalırım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Dileğin Varsa İste Allah'tan
Almak İçin Uzak Gitme Topraktan
Cömertlik Toprağa Verilmiş Haktan
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Hakikat Ararsan Açık Bir Nokta
Allah Kula Yakın Kul Da Allah'a
Hakkin Gizli Hazinesi Kara Toprakta
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Bütün Kusurlarımı Toprak Gizliyor
Merhem Calip Yaralarımı Tuzluyor
Kolun Açmış Yollarımı Gözlüyor
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır

Her Kim Ki Olursa Bu Sırr-ı Mazhar
Dünyaya Bırakır Ölmez Bir Eser
Gün Gelir Veysel'in Bağrına Basar
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Aşık Veysel Şatıroğlu

Gufy59
15-01-2007, 19:43
HERŞEY SENDE GİZLİ

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

CAN YÜCEL

engindeniz
15-01-2007, 21:02
YALAN

Geri döndüren gördün mü geçmişi
Boşa soldurdun o nazlı gençliği
Bir avuç toprak için yor kendini
Dünyada ölümden başkası yalan
Yalan başkası yalan
Zaman kendine benzetmez herkesi
Hesapsız açar baharlar pembeyi
Açmadığın dalda sözün geçer mi
Dünyada ölümden başkası yalan
Yalan başkası yalan
Sitem etme haberi yok dağların
Ellerini gözlerinle bağladın
Faydası yok geç kalınmış figanın
Dünyada ölümden başkası yalan
Yalan başkası yalan

Candan ERÇETİN

PARK
16-01-2007, 14:03
Ben sensiz olanlara seni aratıyorum,
Ben sensiz kalanlara seni yaratıyorum,
Seni saklayacağım, seni yazıp-andıkça
Kendimi çoğaltıyor, seni kuşatıyorum.

Unutturmayacağım, seni yaşatacağım,
Kendimi çoğalttıkça, seni kuşatacağım,
Her zamanda, her yerde sen bende yasadıkça...
Sen evreninde sana seni aratacağım
ÖZDEMİR ASAF....................

Gufy59
17-01-2007, 09:48
DUDAK PAYI

Çay bardağında
Bırakılan dudak payı
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine

Yakın olsun isterim
Ellerime ellerin
Yanındaki beton binaya
Yaslanması gibi
Köhne bir evin

Seni bir çivi
Gibi çaktım
Çünkü beynime
Ve toplayıp
Bütün kerpetenleri
Attım denize

SUNAY AKIN

PARK
18-01-2007, 03:03
EĞER



O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiç bir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp,
göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namuzsuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında
bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde
"Onca ayrılığın birinci dereceden failidir." denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde
amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya, canım ellerini tutmak isterse...

Evet sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
Kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
Mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa
tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

elektrik-çi
08-06-2007, 19:15
bizede banazdan bir sultan derler
elim kesip kolum baglamasınlar
paşa hamiline tembih eylesin
bizi dar dibinde eglemesinler

hüseyin gazisultan binsin atına
dayanılmaz çarkı felek çarkına
benden sellam söylen ev külfetine
çıkıp ele karşı aglamasınlar

ali baba eger söze uyarsa
emir haktan degil beyler kıyarsa
ela gözlü yavrularım duyarsa
elin kesip kolun baglamasınlar

pir sultan abdal
not
asılmaya giderken evine nesihat ediyor