PDA

View Full Version : Hazır Cevaplar



mitli
03-03-2007, 13:06
PARANIN HAYIRLISI
Hz. Peygamber’e (asm) sordular:
“Bir paranın hayırlı olup olmadığını nasıl anlarız?"
Allah’ın Resulü şöyle cevap verdi:
“Hayırlı para, insanın kendisine, ailesine ve geçimine harcadığı paradır."

mitli
03-03-2007, 13:07
TERSİ VE DÜZÜ

Picasso, Rodin'e yeni tamamladığı bir tablosunu göstererek:

"Bu eserim, hoşunuza gitti mi? Ona henüz imzamı koymadım, bu konuda fikrinizi almak isterim” diye sordu.

Rodin, tabloyu evirip çevirdikten sonra fikrini söyledi:

"Evet, dostum, tablonuza imzanızı koymanızı tavsiye ederim. Böylelikle hiç olmazsa tablonun neresinden asılacağı belli olur."

mitli
03-03-2007, 13:07
TEKLİF

İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye Kufe valisi tarafından en yüksek yargı makamı teklif edildi, imam reddetti. Kendisine hayli ricada bulunuldu dostları tarafında bu teklifi reddetmesi halinde can güvenliği bulunmadığı hatırlatıldı. Büyük İmam bu ısrarlara şu cevabı verdi.

“Bu dünyada cezalandırılmak, ahirette cezalandırılmaktan evladır. Bir yöneticinin beni öldürmeye gücü yeter fakat tekliflerini kabul ettirmeye asla.”

mitli
03-03-2007, 13:08
HERKES KENDİNE GÖRE

Bernard Shaw’ın da hazır bulunduğu bir toplantıda tiyatrodan söz ediliyor.

Yazar herkesi dinledikten sonra şöyle demiş:

“Tiyatro dediğimiz gerçekten çok garip. Yazar kendine göre bir oyun yazar... Aktörler bunu kendilerini göre yorumlayıp oynarlar… Seyirciler de kendilerine göre ayrı ayrı anlamlar çıkarırlar…”

mitli
03-03-2007, 13:09
EN AKILLI OLAN

“En akıllı kimdir?” diye soruyorlar Hz. Peygamber’e (asm).

Şöyle buyurur:

“En akıllınız, Allah’tan en çok korkanınız, emir ve yasaklarına uyanınızdır.”

mitli
03-03-2007, 13:09
RUH NEREYE GİDER?

İbni Abbas’a soruyorlar:

“Ölünce ruhlar nereye gider?”

Cevap verir:

“Mum söndüğünde ışığı nereye gider?”

mitli
03-03-2007, 13:09
GÜNAHA MEYLETMEK

Mehmet Zahid Koktu mutasavvıf ve arif bir kimseydi. O yaşayışıyla ve konuşmaklarıyla insanları kendine çekerdi. Zeyrek’te otururdu. Sevenleri akın akın ziyaretine gider, sohbetini dinlerdi.

Bir gün birisi sordu:

“Hocam ben zikrimi artırdıkça günahlara meylim de artıyor.”

Şu cevabı verdiler:

“Bir cisim havada ne kadar çok hızla giderse atmosfer de ona o hızla karşı koyar. Sen zikrine, ibadetine devam ettikçe elbette şeytan seninle uğraşacak. İbadetine devam edersen bu hal senden kalkacak. Daha güzel şeylere ulaşacaksın.”

mitli
03-03-2007, 13:10
OMLET

George Orwell, bir komünizm sempatizanıyla Stalin’in baskı rejimini tartışmaktadır. Sempatizan der:

“Ama yumurtaları kırmadan omlet yapamazsınız ki.”

George Orwell cevap verir:

“Peki ama omlet nerede?”

mitli
03-03-2007, 13:10
YORGAN

Bir adam arkadaşının evine gece yarısı misafir gider. Kış mevsimi olduğundan gece yatakta titremektedir. O sırada konağın harem kısmından ney sesi duyulmaktadır. Misafir duvarına vurarak, ev sahibine:

“Ne yapıyorsunuz?” diye sorar.

Ev sahibi cevap verir:

“İsfahan peşrevini çıkarmaya çalışıyorum.”

Misafir bunu duyunca dayanamaz ve şöyle bağırır:

“Aman efendim bırakın İsfahan peşrevini de bana bir yorgan çıkarınız.”

mitli
03-03-2007, 13:13
EVLATLARIMIZ

Hz. Ömer (r.a.), Allah Resulüne (s.a.v.):

“Biz evlatlarımız hakkında inceliyoruz ve inciniyoruz. Onlar bizim için neden incinmez ve incelmezler?” diye sordu.

Resulü Ekrem (s.a.v.) de şu cevabı verdiler:

“Yâ Ömer, onları biz doğurduk; onlar bizi doğurmadılar da onun için.”

mitli
03-03-2007, 13:13
ELEŞTİRİ

Genç ve tecrübesiz biri kıyasıya arkadaşlarını eleştiriyordu. Bilge bir zat ona şu tavsiyede bulundu:

“Evladım, daha çok gençsin. İnsan ancak hayatı öğrendikten sonra başkalarını eleştirebilir. Sözlerini yumuşat.”

mitli
03-03-2007, 13:13
SIR

Cüneyd-i Bağdadi’ye:

“Arkadaşlık ve dostluğun sırrı nedir?” diye sorarlar. Şöyle cevap verir:

“Bir dost edinmek istediğinde sıkıntına ortak olabilecek ve sana tahammül edebilecek birini ara. Eğer gerçek bir dost olmak istiyorsan, sen de bir başkasının sıkıntısına ortak ol ve ona tahammül etmeye çalış.”

mitli
03-03-2007, 13:14
ÖĞÜT

Bir adam Hz. İsa’ya şöyle dedi:

“Beni eğit, bana bir öğüt ver.”

Hz. İsa da ona şöyle dedi:

“Ekmeğinin nereden geldiğine dikkat et!”

mitli
03-03-2007, 13:15
TEHLİKE NEDİR?

Biri, Hz. Peygamberin arkadaşlarından Malik b. Bera’ya sorar:

“Allah, Kur’an’da; ‘Kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayın (Bakara, 195)’ buyuruyor. Burada sözü edilen tehlike nedir? Savaş meydanında düşman karşısındaki tehlike midir?"

Hz. Bera şu cevabı verir:

“Hayır, tehlike o değildir. Tehlike, bir kişinin günah işledikten sonra artık Allah beni affetmez diye zannetmesidir.”

mitli
03-03-2007, 13:15
YETERLİ OLAN

Bir öğrencisi Konfüçyüs’e dedi ki:

“Yaşadığın kentte seni herkesin sevmesi nasıldır?”

“Yeterli değil,” cevabını alan öğrenci bir daha sordu:

“Peki, kentte seni herkesin sevmemesi nasıldır?”

Konfüçyüs şöyle cevapladı:

“Yeterli değil. İnsanların arasında iyilerin seni sevmesi; kötülerin de sevmemesi daha iyidir.”

mitli
03-03-2007, 13:15
AÇIK KAPI

Allah dostlarından Salih Murri, bir sohbetinde sık sık:

“Bir kimse Hakk’ın kapısını durmadan ısrarla çalarsa bu kapı bir gün ona mutlaka açılır,” diye tekrar etmektedir. Arka sıralarda sohbeti dinlemekte olan Rabia Hatun dayanamaz, Salih Murri’nin sözüne müdahale eder:

“Daha kaç defa o kapı çalana açılır, deyip duracaksınız! O kapı ne zaman kapanmıştı ki tekrar açılsın.”

mitli
03-03-2007, 13:16
DALKAVUK

Sokrat, asla hoşlanmadığı dalkavuk türü adamlardan biriyle konuştuktan sonra:

“Söylediğim bu kadar şeyden hiç olmazsa birine itiraz et be kardeşim,” demiş. “Böylelikle iki kişi olduğumuzu anlayayım.”

mitli
03-03-2007, 13:17
ŞEYTANA KIZIYORUM

Fudayl bin İyaz, kendisine:

“Falanca senin haysiyetinle oynuyor,” denildiği zaman:

“Vallahi, ben, bunu sana emreden şeytana kızıyorum,” der ve sonra ilâve edermiş:

“Allahım, eğer o kulun doğru söylüyorsa, beni affet; yalan söylüyorsa onu affet.”

mitli
03-03-2007, 13:17
HOCA NASİHATİ

Prof. Dr. Süheyl Ünver, birgün hocası Prof. Dr. Âkil Muhtar Özden’e:

“Biz sizin yarınız kadar olsak” demiş. Hocası kızmış ve şunu demiş:

“Süheyl! Sen benim yarım, senin taleben de senin yarın olursa, sonra ortada birşey kalmaz. Sen beni geçmelisin...”

mitli
03-03-2007, 13:18
KİTABA GEÇMEK

Babıâli’nin nüktedan simalarından Nurettin Artam, yolda karşılaştığı Ahmet Muhip Dranas’a, “Tebrik ederim dostum,” demiş. “İsminiz kitaplara geçmiş bulunuyor.”

Ahmet Muhip Dranas, merakla sormuş:

“Yok canım, nerde gördün?”

Nurettin Artam, büyük bir ciddiyetle cevap vermiş:

“Telefon rehberinde.”

mitli
03-03-2007, 13:18
MUTLU SON

Necip Fazıl’dan, bir piyes hakkında bilgi istediklerinde:

“İyi bir piyes,” demiş. “Sonu iyi bitiyor.”

“Nasıl yani?” diye sormuşlar:

“Yani,” demiş. “Perde kapanınca herkes çok seviniyor.”

mitli
03-03-2007, 13:18
PINARDAN KAYNAĞA

Bestekâr Selâhattin Pınar’a, yine kendi gibi bestekâr olan Saadettin Kaynak ile aralarındaki fark sorulduğunda, şöyle mütevazi bir cevap verir:

“Soyadlarımıza bakıldığında anlaşılır efendim. O koskoca bir kaynak, ben ise sadece bir pınarım.”

ÖZDOĞAN77
03-03-2007, 13:29
Hazır cevap için bir örnek bulamadım ama çok beğendiğim bir sözü yazayım.

"Söylediklerinize dikkat edin düşüncelerinize dönüşür
Düşüncelerinize dikkat edin duygularınıza dönüşür
Duygularınıza dikkat edin davranışlarınıza dönüşür
Davranışlarınıza dikkat edin alışkanlıklarınıza dönüşür
Alışkanlıklarınıza dikkat edin değerlerinize dönüşür
Değerlerinize dikkat edin karakterinize dönüşür
Karakterinize dikkat edin kaderinize dönüşür" (M.Gandi)

ÖZDOĞAN77
03-03-2007, 13:36
Bir toplantıda bir genç M.Akif'i küçük düşürmek için:
-Affedersiniz, siz veteriner misiniz?
M.Akif hiç istifini bozmadan cevaplamış:
-Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?

ÖZDOĞAN77
03-03-2007, 13:38
ÖLÜLER ÇİÇEK KOKLAMAZ

Amerikalı iş adamı, bir Çinliye alay ederek sormuş:
_Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?
Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş:
- Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.

ÖZDOĞAN77
03-03-2007, 13:41
CENNETİN YOLU
Hristiyan din adamlarından biri, Ülkemize gelerek küçük bir çocuktan kendisine o şehirdeki kiliseyi göstermesini ister. Kiliseye ulaştıklarında, papaz:
-Aferin çocuğum, der. Yarın buraya gel de, sana cennetin yolunu göstereyim.
Çocuk, papazın niyetini sezerek:
- Siz, kilisenin yolunu dahi bilmiyorsunuz, diye cevap verir. Cennetin yolunu nasıl bileceksiniz ki?

ÖZDOĞAN77
03-03-2007, 13:42
ÇANAKKALE İÇİNDE
İngiliz garson, Türk müşteriye:
-Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
-Orada ne işiniz vardı?

ÖZDOĞAN77
03-03-2007, 13:43
VELÂYETİN GÖRDÜĞÜ
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
-Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
-Peder ne der, kader ne der.

ÖZDOĞAN77
03-03-2007, 13:44
UYKU KARDEŞLİĞİ
Mevlana Hazretleri, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.
Yanındaki talebesi:
-Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa.
Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir:
-Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.

mitli
05-03-2007, 21:20
DAYANIKLILIK

Sultan Fatih, hocası Akşemseddin’e sordu:

“İnsan, açlığa ne kadar dayanabilir?”

Akşemseddin tebessüm ederek cevap verdi:

“Ölünceye kadar…”

mitli
05-03-2007, 21:21
KALDIRIM TAŞI

Sadrazam Keçecizâde Fuat Paşa’nın yaptığı bazı işleri beğenmeyenler, aleyhinde türlü sözler söylerlerdi. İstanbul’un bazı sokaklarının kaldırımla döşenmesi de düşmanlarına dedikodu fırsatı vermişti.

Bir gün, birisi bu kaldırımların nasıl ve neyle yapıldığını sorunca Fuat Paşa’dan şu cevabı aldı:

“Bize atılan taşlardan yapıldı!..”

mitli
05-03-2007, 21:21
FARKLI RENKLER

Mala ve makama önem vermeyen, bilge bir kişi olan Solon, çıkarttığı kanunlarla halkın sevgilisi olmuştu. Hatta kendisine yapılan krallık teklifini bile kabul etmemişti. Memleketi işgal edilince, gemiyle Mısır’a ve Kıbrıs’a giderek Kral Cresus ile görüştü.

Bir sohbet sırasında Cresus, renkli taşlarla süslenmiş tahtını Solon’a göstererek:

“Söyle bakalım” dedi. “Bundan daha güzel renkli bir şey gördün mü?”

“Elbette,” diye cevap verdi Solon. “Horozlar, papağanlar ve tavuskuşları...”

mitli
05-03-2007, 21:22
DİL BELASI

Fakir bir adam, Budin’de valilik yapmakta olan Biber Mehmed Paşadan yardım istemiş. Paşa, arkasındaki kâhyaya:

“Şu adama yarım akçe ver” diyerek, yoluna devam etmiş.

Kâhya, parayı yoksula vermeye hazırlanırken, paşanın bu hareketine gücenen adam tekrar onun yanına sokularak:

“Paşa, paşa,” demiş. “Lâkabın Biber de olsa, dilin tatlı olsun...”

mitli
05-03-2007, 21:22
KİME DUA ETMELİ?

1950’lerde Amerikan senatosunun dinî lideri olan Dr. Edward Hale’ye sormuşlar:

“Senatörler için dua ediyor musunuz?”

Hale, bu soruya şöyle cevap vermiş:

“Senatörlere bakıyorum ve memleket için dua ediyorum!..”

mitli
05-03-2007, 21:23
BİLGİ

Hz. Ali’ye sormuşlar:

"Ya Ali, bildiklerinizden neden kimseye bir şey söylemiyorsunuz?"

Şu cevabı vermiş:

"Lâyık olanı bulduğumda ona anlatıyorum."

mitli
05-03-2007, 21:24
KİM KİMDEN İSTİFADE ETMELİ

Sultan Abdülaziz’in Paris ziyareti sonrası Paris elçimiz Cemil Paşa, Ömer Faiz Efendiye:

“Hiç bir ziyaret Fransa’da bu kadar ilgi uyandırmamıştı. İnşaallah devletimiz bundan istifade eder.” diyince Ömer Faiz Efendi:

“Ben de temenni ederim ama sizden farklı olarak:

Aklımızı başımıza alıp, biraz da onların bizden istifade etmelerini temin edecek hale gelmeliyiz.”

karınca
06-03-2007, 00:23
Kaç yıl önce bilmiyorum, Televizyonda bir canlı yayın vardı ve konuk Cem Karaca...
Spiker belkide geyik bilmiyorum "sizin için Rock müziğin babası diyorlar ne düşünüyorsunuz?"
Cem Karaca'nın cevabı anında geldi;
"o soruyu anasına sorun!"

Palet
06-03-2007, 10:07
Annem anlatmisti, genç kizken yabanci bir mahalleden geçtigi sirada mahallenin geçleri bir köse basinda oturuyormus.
Gençlerden biri anneme, "Kiz, senin baban sekerci galiba" diye seslenmis..
Annem de dönüp su cevabi vermis;
-Hayir sekerci degil,semerci.Senin gibi eseklere semer yapiyor..

:):)

mitli
10-03-2007, 12:00
GÖRMEME NİMETİ

Hilâl-i Râî'nin, Kör Şair Beşşar diye tanınan bir dostu vardı. Hilâl ona arasıra ağırca şakalar yapardı. Hilâl-i Râî bir gün Beşşar’a sordu:

“Cenab-ı Hak bir kimseyi görmekten mahrum ederse, onun yerine başka bir nimet verirmiş. Seninki nedir?”

Beşşar biraz kızarak cevap verdi:

“Senin gibilerin yüzünü görmemek...”

mitli
10-03-2007, 12:00
PALTO

Ressam İbrahim Çallı, bir kış günü terziden yeni paltosunu aldı. Ve o gün kendisine yeni bir palto alan bir arkadaşı ile karşılaştı.

“Bak Çallı,” dedi arkadaşı. “Benim paltom seninkinden daha güzel.”

Çallı, “Nesi güzel?” deyip dudak büktü.

Arkadaşı paltosunun içini gösterdi:

“Bak,” dedi, “benimkinin içinde kürk var.”

Ünlü ressam yarı alaylı cevap verdi:

“Benimkinin içinde de Çallı var.”

mitli
10-03-2007, 12:03
YEDEK HAFIZA

Bir gün, sahabeden birisi Peygamberimize (a.s.m.):

“Hafızam kuvvetini kaybetti. İşittiğim sözleri, aklımda tutamıyorum!” deyip yardım istemesi üzerine Peygamberimiz (a.s.m.):

“Sağ elinden faydalan...” buyurdu.

“Nasıl faydalanayım?” diye soran sahabesine Efendimiz (a.s.m.) şöyle cevap verdi:

“Duyduğun sözleri, yazıp bir yerde sakla!”

mitli
10-03-2007, 12:03
EŞSİZ ESER

18. yüzyılın meşhur Fransız şairlerinden A. Piron’a, yazar geçinen birisi bir gün şöyle demiş:

“Hiç kimsenin cesaret edemediği, etmeyeceği bir konuda eşsiz bir eser yazmak istiyorum, ne dersiniz?”

Piron da ona şu tavsiyede bulunmuş:

“Öyle ise kendinize bir methiye (övgü) yazın!..”

mitli
10-03-2007, 12:05
VAZİFE AŞKI

Çiçeron’a, “Devlet adamlarını takdir ediyor musunuz?” diye bir soru sormuşlar.

O da, “elbette,” demiş ve Roma'da konsüllük makamına sabahleyin seçilip, akşamki toplantıda azledilmiş olan Kreante’yi kastederek şöyle devam etmiş:

“Roma'da öyle gayretli devlet adamlarımız vardır ki, konsüllüğü zamanında asla gözlerini kapayıp uyumamıştır!”

mitli
10-03-2007, 12:05
DELİK AYAKKABI

İttihatçı Doktor Nazım, elinde pek çok imkân olduğu halde, fakir yaşıyordu. Bunun sebebi olarak da, namuslu olduğunu söylüyor ve ayakkabısının altındaki delikleri gösteriyordu.

Bir gün, Ömer Seyfettin’le konuşurlarken, Doktor Nazım konuyu yine ne kadar dürüst olduğuna getirip, ayakkabılarını kaldırmış ve:

“Bak,” demiş, “Bu delikler, namuslu olduğum içindir.”

Ömer Seyfettin de ciddileşerek:

“Lütfen,” demiş, “yazıktır, namusu bu kadar ayağa düşürmemeli.”

mitli
10-03-2007, 12:05
HAYATIN ANLAMI

İvan Turgenyev’in bir arkadaşı, ona şöyle yazmış:

“Bana öyle geliyor ki, hayatın anlamı, kendini ikinci plânda tutabilmektir.”

Buna Turgenyev’in cevabı şöyle olmuş:

“Bana öyle geliyor ki; kendinden önde tutacağın şeyi keşfetmek, hayatın en önemli meselesidir.”

mitli
10-03-2007, 12:06
HERKESİN SEVDİĞİ

Merhum Azerbaycanlı fikir ve siyaset adamı Ebu Feyz Elçi Bey’e muhaliflerini kastederek sormuşlar:

“Niçin herkes seni sevmiyor?”

Ebu Feyz Elçi Bey, tebessüm ederek şu cevabı vermiş:

“Para mıyım ki herkes beni sevsin?” 0106

mitli
18-03-2007, 17:32
İDARE SANATI

Sultanı Abdülhamit Han, Namık Kemâl’e bir sohbet sırasında:

“Kemâl Bey,” demiş. “Siz beni mi çok seversiniz, yoksa biraderimi mi?”

Namık Kemâl, ikinizi de sevmem demektense, şu cümleyle sözü tatlıya bağlamış:

“Ben Sultan Selim’i çok severim efendim.”

EN İYİ TARAF

Şair Lilienron, dedeleriyle fazlaca öğünen bir adama derki:

“Siz bana patatesi hatırlatıyorsunuz.”

Adam bu garip sözlerin mânâsını soruncada:

“Çünkü onun da en iyi tarafı toprağın altındadır!” diye cevap verir.

YEMEĞİN İYİSİ

Keçecizâde Fuad Paşa'ya hangi yemekten hoşlandığını sorduklarında, şu cevabı vermiş:

“Tok iken hiçbirinden, aç iken hepsinden.”

mitli
18-03-2007, 17:33
KÜÇÜK DEYİP GEÇME

Birgün Yahya Kemâl, aleyhine yazılan yazılardan dolayı morali bozuk iken, bir tanıdığı ona:

“Üstadım, aldırış etmeyin, bunlar küçük şeyler” der.

Yahya Kemâl şöyle cevap verir:

“Küçük de olsa insanı rahatsız ediyor. Büyük bir yere, meselâ bir dağa çıkıp oturabilirsin. Ama iğne üzerine oturabilir misin?
0604

mutlu
20-03-2007, 17:58
MÜKEMMEL BİR HATIRA

Bir adam kötü yoldan para kazanip bununla kendisine bir inek alır.

Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektas Veli ‘nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister.

O zamanlar dergâhlar ayni zamanda aşevi işlevi görüyordu. Durumu Hacı Bektas Veli ‘ye anlatır ve Hacı Bektas Veli

- ‘ helal değildir ‘ diye bu kurbanı geri çevirir.

Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve ayni durumu Mevlana ‘ya anlatır .

Mevlana ise ; bu hediyeyi kabul eder.

Adam ayni şeyi Hacı Bektas Veli’ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana’ya bunun sebebini sorar.

Mevlana söyle der:

- Biz bir karga isek Hacı Bektası Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz.

O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.

Adam üşenmez kalkar Hacı Bektas dergâhı’na gider ve Hacı Bektas Veli ‘ye, Mevlana ‘nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektas Veli ‘ye sorar.

Hacı Bektaşı Veli de söyle der:

- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez.

Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.”



Böylesi tevazu ve incelikle, birbirlerini yermek yerine yüceltebilmeyi becerebilen bir insan olmamız dileğiyle…

mitli
05-05-2007, 11:34
KURTDERELİ

İkinci Abdülhamid devrinde cihan pehlivanlarından bir grup Paris’e güreşe gidiyorlardı. Pehlivanlar Galata rıhtımına yanaşmış bir yolcu gemisine bindikleri sırada Abdülhamid mabeyncilerinden birini pehlivanlara gönderdi. Mabeynci:

“— Zat-ı Şahane’nin sizlere selamları vardır. Avrupa’da güreşirken, daima taç ve tahtımın şerefini düşünsünler!” der.

Bunun üzerine Kurtdereli Mehmet Pehlivan şöyle cevap verir:

“— Padişahımızın tac ve tahtının şerefi kadar, bizim de sırtımızın şerefi vardır!”

mitli
05-05-2007, 11:35
HAKİMOĞLU ALİ PAŞA

Bir gün Üçüncü Osman Sadrazam Hakimoğlu Ali Paşaya kızarak:

“— Şimdi, seni azleder, yerine hamallar kethüdası Ali Ağa’yı vezir yaparım," dedi.

Paşa da:

“— Evet padişahım yaparsınız. O hamal Ali Paşa olur, fakat Hakimoğlu Ali Paşa olamaz!” diye cevap verir.

mitli
05-05-2007, 11:35
PAY DEĞİL ÇAY İSTERİM

Erzurum esnafından rahmetli Yunus Usta, bir yorgunluk çayı içmek için dükkanının bitişiğindeki kahveye gitmişti. Oturur oturmaz garson önüne yarım bardak çay koyunca, usta sinirlenerek garsonu çağırır. Başka bir vilayetten gelen ve yeni işe başlayan garson, Yunus Usta’nın karşısına gelip sorar:

“— Buyur Beybaba!”

“— Oğul, bu nasıl çay?”

“— Beybaba, yeni demledim.”

“— Onu demirem. Bah burada tiryakinin öğüne hele yarım bardah çay goyan mi, ona söymüş gibi olursan, annadınmı?

Beybaba, dudak payı istemez misin?

“— Ben pay isdemirem çay isdirem çay!”

mitli
05-05-2007, 11:37
LADES

Zarif sözlü, hatırı sayılır, memuriyeti bitince parasız kalır bir Menas Efendi varmış. Kendisinin işsiz kaldığı bir zamanda Sadrazam olan ve iyi tanıdığı Mütercim Rüştü Paşa’ya kendisine bir memuriyet verilmesini rica etmiş. Bundan sonra Paşa, Menas Efendiyi ne zaman görse:

“Hatırımda, Menas Efendi, hatırımda!” dermiş. Nihayet günün birinde Menas Efendi ona demiş ki:

“Aman, Paşam, Lâdes tutuşmadık ki, her defasında hatırımda diyorsunuz. Vadinizi yapın ki, siz de ben de kurtulalım!”

mitli
05-05-2007, 11:37
BİR YIL...

Sultan Reşad, başarılı bir ameliyat geçirmişti. Kendisini ziyarete gelen bir grup misafirin:

“Maşallah! Büsbütün geçirdiniz! Artık yüz seneden fazla yaşarsınız!” gibi sözlerine cevap olarak şöyle der Sultan Reşad:

“Ne kadar yaşayacağımızı biz bilmeyiz. Ancak Cenab-ı Hak bilir. Mukadder ne ise ömrümüz o kadar olur. Yalnız diyebiliriz ki, bin yıl yaşasak yine cihan bu, dünya bu, zemin bu, asüman bu!”

mitli
05-05-2007, 11:37
SADELİK

Ömer bin Abdülaziz’in sade ve temiz yaşayışını cimrilikle karıştıran bazıları:

“Bütün yetkiler elinde bulunan bir Halife’siniz istediğiniz kadar giyinir, kuşanabilirsiniz” diyerek, neden böyle sade yaşadığının sebebini sordular. O da şu cevabı verdi:

“İktisadın en güzeli varlık zamanında olanıdır. Affın en güzeli de gücü yettiği halde affetmektir”

mitli
05-05-2007, 11:38
BAŞKA GÜN VAR MI?

Mühim bir randevusunun olduğu saatte İbrahim, yemeğe götürmeye kalkıştı şefini. Hayra işaret değil bu kalem şefinin bir senaryosudur, sever öyle hinoğlu hinlikleri. Ömrü neşeyle geçen adamın bu teklifine şaşmamak mümkün değil. Şef reddetmek zorundaydı:

“Teşekkür ederim İbrahim’ciğim, işim var gelemem, başka bir gün olsun” dedi.

İbrahim’in cevabı anlamlıydı:

“Başka bir gün var mıyız? Gün bu gündür haydi hemen gidelim.” 0204

mitli
16-06-2007, 09:55
TOK GÖZLÜ

“Görüyorsun, çok az yemeğimiz var. Bunlar, konuklara yetmeyecek, acaba ne yapsak?”

Sokrates, düşünmüş, sonra:

“Gelen konuklar tok gözlü, alçak gönüllü iseler yeter, demiş. Yok eğer, bunlar aç gözlü, kendini beğenmiş kimselerdense, ne yapsak yetişmez.”

mitli
16-06-2007, 09:56
SAVAŞI O KADAR ÇABUK KAZANDINIZKİ

Fransa Kralı 14. Lui, iki yazarı yapacağı savaşların tarihini yazmakla görevlendirmişti. Savaş bitince iki yazarı yanına çağırttı. Onları sivil giysilerle görünce öfkelendi:

“Bu ne demek? Kendinize birer asker giysisi bulamadınız mı?”

Yazarlardan biri:

“Bizi bağışlayın efendim, dedi. Terziye ölçülerimizi vermiştik. Ama savaşı o kadar çabuk kazandınız ki, terzi giysilerimizi yetiştiremedi...”

mitli
16-06-2007, 09:57
YERİNDEN KIPIRDAMA DİYORLAR

Abbasi hükümdarı Harun Reşit döneminde, adamın biri:

“Ben peygamberim, diye ortaya çıkıp bağırmaya; ona buna buyruklar vermeye başlamış.”

Adamı yaka paça tutup Harun Reşit'in yanına çıkarmışlar.

Harun Reşit kızmış:

“Atın mutfağa, demiş, tutuklayın; yesin içsin yatsın orda. Belki aklı başına gelir.”

Günler, hatfalar geçmiş aradan. Harun Reşit adamı çağırtmış:

“Nasıl demiş, yine eskisi gibi üç günde bir melek görüyor musun? Ben peygamberim diyecek misin?”

Adam:

Hayır demeyeceğim, demiş. Eskiden üç günde bir görüğüm melekler, bana: ‘Sen peygambersin’ diyorlardı. Şimdi ise her gün karışıma dikiliyorlar: ‘Sakın yerinden kıpırdama’ diyorlar... 0303

mitli
16-06-2007, 09:57
AĞIRLIĞINCA ALTIN EDER

İngiliz şairlerinden Oscar Wilde, yazdığı bir şiiri, ressam arkadaşı Whistler'e getirmiş:

“Bak bakalım, demiş, nasıl bulacaksın?”

Ressam, şiiri okumuş, hiç bir şey demeden geri vermiş.

Oscar Wilde:

“Düşünceni söylemedin, demiş. Sence bu şiirin değeri nedir?”

Ressam:

Evet değerli buluyorum, diye karşılamış. Şiirin yazılı olduğu ince pelür kâğıdı göstererek.

“Ağırlığınca altın eder..”

KENDİNEYARDIMET!

Machelese piyano için yazdığı Fidelio notasını incelemesi için Beethoven’e vermiş. Notanın sonunda:

“Bitti... Tanrı’nın yardımıyla” sözcüklerini gören Beethoven hışımla kaleme sarılmış ve cümlenin altına şu sözleri eklemiş:

“Hey gafil! Sen de biraz kendi kendine yardım et!”

mitli
28-10-2007, 00:20
HANGİ GÜN BAYRAM?

Abdullah bin Mübarek, bir rahibe:

—Bayramınız hangi gündü? diye sormuş ve şu cevabı almış:

—Allah’a demiş asi olmadığımız her gün bayramımızdır.

mitli
28-10-2007, 00:21
HER GÜNÜN TÜTÜNÜ

Bir dostu ünlü İskoçyalı edebiyatçı Thomas Carlyle’a sorar:

—Bu kadar kitabı nasıl biriktirdiniz.

Carlyle şu cevabı verir:

—Bu kütüphane benim her günkü tütünümdür!

—Ne demek istediğinizi anlamadım?

Carlyle açıklar:

—Arkadaşlarımın tütüne verdiği parayı, ben kitaplarıma verdim.

mitli
28-10-2007, 00:22
DAYANIŞMA

Bir sohbette söz evlilikten açıldığında, meşhur bir ressam şunu anlatmıştı:

—Bana soruyorlar: ‘Hanımına nasıl dayanıyorsun?’ diye. Ben de şu cevabı veriyorum:

—Efendim, evlilik bir dayanma değil, dayanışmadır!

mitli
28-10-2007, 00:25
AÇLIK

Falih Rıfkı Atay, sokakta rastladığı bir arkadaşı ile sohbet ettikten sonra:

— Yahu, demiş. Sen bugün yemek yemedin mi?

Karnı gerçekten de çok aç olan arkadaşı, Falih Rıfkı’nın keramet boyutuna varan feraseti karşısında şaşırarak:

— Hayret ya!.. demiş. Nerden anladın?

Falih Rıfkı Atay:

— Çok basit, diye cevap vermiş. Konuşurken, kelimelerin yarısını yutuyorsun.

mitli
28-10-2007, 00:25
HATALARI ÖĞRENMEK

Antisthenes, ‘Namuslu olmanın yolu nedir?’ diye soranlara şu cevabı vermiş:

— Seni yakından tanıyanlara, ne gibi hatalarının olduğunu sormaktır.

mitli
28-10-2007, 00:25
SUÇ MAKİNADA

Yaşlı bir kadın tiyatrocu, gençlik yıllarından beri resmini çektirdiği fotoğrafçı İsmail İnsel'e gelerek:

— Son fotoğraflarım, eskiden çekilenlere hiç benzemiyor, diye dert yanmış. Neden böyle oluyor?

İsmail İnsel, nazik bir tavırla:

— Ne yaparsınız hanımefendi, demiş. Seneler geçiyor, makinem ihtiyarladı.

mitli
28-10-2007, 00:26
MERAK

Eski kitapçılardan Arif Polat’ın dükkanına gelen bir tanıdığı, çeşitli kitapları inceleyip:

— "Bazı kitaplara bakıyorum da; bunları kim okur, diye merak ediyorum" deyince, Arif Polat başını kaldırmadan şu cevap vermiş:

— Ben de bazı insanlara bakıyorum da, bunlar hangi kitapları okur, diye merak ediyorum.

mitli
28-10-2007, 00:27
ÇİLEK MECLİSİ

Sadrazam Mithat ve Rüştü Paşalar, bir ziyafet için Sadrazam Yusuf Kâmil Paşa'nın yalısına çağrılmışlar. Kâmil Paşa, yemekten sonra getirilen çileği dalgınlıkla şeker yerine tuza banarak yediğinde, bozuntuya vermeden ‘Aman ne leziz oldu’ demiş. Şirvanizade Rüştü Paşa da, bunun iyi bir şey olduğunu sanarak onu taklit etmiş ve o da işi pişkinliğe vurup aynı sözü söylemiş. Yemekte bulunan Minas Efendi, bunun üzerine yanındaki Mithat Paşa’nın kulağına eğilerek:

— Çileklere yaptıkları önemli değil, demiş. Ama maalesef, millete de aynı şeyi yapıyorlar.

mitli
28-10-2007, 00:27
BİRAZ DA ONDAN

Peyzaj mimarlarından Mevlüt Baysal, gittiği lokantada bir saat beklemek zorunda kalmış. Nihayet bir garson gelip sormuş:

— Ne isterdiniz?

Mevlüt Baysal, kibarca cevap vermiş.

— Bir porsiyon ilgi lütfen!.. 0202

mitli
11-05-2008, 12:44
ROMA NEDENYIKILDI?

Çiçeron, Roma’nın neden yıkıldığını soranlara şu cevabı verirmiş:

— Çünkü güzel ve çok çok konuştuk fakat bilgisizdik.

mitli
11-05-2008, 12:45
KİTABIN DEĞERİ

Kurtuba’lı âlim El-Hadram, açık artırmayla yapılan kitap satışında, ihtiyaç duyduğu bir eseri almak ister.Fakat artırma sırasında kitabın fiyatı, hem onun alış gücünün, hem de kitabın gerçek değerinin üstüne çıkar.

Kitabı alan kişi durumu şöyle izah eder:

— Kütüphanemde bir kitaplık boş yer kalmıştı. Ve bu kitap, tam o boşluğu dolduracak büyüklükteydi.

Canı sıkılan El-Hadram, oradan uzaklaşırken şu sözleri mırıldandı:

— Dişi olmayan fındık yiyemez ki...

mitli
11-05-2008, 12:46
İŞİN BEREKETİ

Epeyce kilo almış bir gence, Selçuk Yıldırım şakayla karışık sorar:

— Bu kadar kısa sürede bunca kiloyu nasıl aldın, var mı bu işin bi sırrı?

Genç şu cevabı verir:

— Bereketi kaçar abi, sırrını söyleyemem.

DOĞRUNUN DOĞRU TARİFİ

Muhammed Belhî hazretlerine:

— Doğru nedir? diye sorduklarında şöyle demiş:

— Varlığıyla herşeyi güzelleştiren, yokluğuyla herşeyi çirkinleştiren şey!

mitli
18-05-2008, 11:41
SÖZ

Bir Bedevi’ye sordular:

“En güzel sözü kim söyler?

Bedevi cevap verdi:

“Sözü güzel ve cevabı hazır olan

mitli
18-05-2008, 11:42
AH LEYLA!..

Sağlık Bakanı, akıl hastanesini ziyaret ediyordu. Tehlikeli hastalar salonuna girdiği zaman, saçını başını yolan bir adam gördü. Adam şöyle bağırıyordu:

“Leyla.. Leyla…”

Bunun üzerine Bakan, hastanenin müdürüne, adamın durumunu sordu. O da, dedi ki:

“Leyla adında bir kadını seviyordu. Kadın, onunla evlenmeyi kabul etmedi.. O da, çıldırdı.”

Diğer salona geçtiler. Orada başka bir adam vardı ve o da elbiselerini parçalamıştı. Dövünüyor, saçını başını yoluyor ve “Leyla, Leyla” diye bağırıyordu.

Bakan, bu durumu da garipsedi ve müdüre, aynı adın tekrar edilmesinin nedenini sordu. Hastane müdürü bu sefer şöyle dedi:

“Efendim, bu da, o kadınla evlendikten sonra çıldırdı.”

mitli
18-05-2008, 11:43
TEKLİF VE CEVAP

Mısır Valisi İbnü'l-Hakem’in kendisine bir senelik yiyecek ve bir ev vermek için yaptığı teklife itibar etmeyen İmam Şâfi, hayretle kendisine bakan valiye şöyle dedi:

“Ben Gazze’de dünyaya geldim. Hicaz'da büyüdüm. Yiyecek olarak yanımızda bir akşamlıktan fazla bulunmazdı. Buna rağmen aç kalmadım.”

mitli
18-05-2008, 11:43
BİR AMPULÜ KEŞFETMEK

Edison’a bir gazeteci sordu:

“1000 kez başaramamak size neler hissettirdi?”

Edison şöyle cevap verdi:

“Ben 1000 kez başarısız olmadım. Ampul, 1001 basamaktan oluşan bir keşifti.”

mitli
24-05-2008, 10:47
VEZİR

Sultan Fatih Edirne’ye giderken Molla Kırımi’ye sordu:

“Molla, Kırım mamur bir yermiş, altıyüz âlimi varmış ki kitap telifi ile meşgul olurlarmış, doğru mu?”

Molla da:

“Evet Padişahım öyle,” demiş. “Lâkin ben sonlarına yetiştim. Bir hain vezir çıkıp ulemaya zulmettiğinden, şimdi ne onlardan, ne mamuriyetten eser kalmamış. Malumunuzdur ki, ilim ve sanat bir memleketi ihyaya sebeptir.”

Sultan, Sadrazam Mahmud Paşa’yı çağırtmış ve Molla’nın sözlerini naklettikten sonra şöyle demiş:

“Görüyor musun, bir vezir koca memleketi ne hâle sokmuş.”

Sadrazam buna cevaben demiş ki:

“Efendimiz, suç vezirin değil, Kırım Hanı’nındır ki, öyle bir adamı vezir yapıp idareyi eline vermiştir.”

mitli
24-05-2008, 10:48
BİNGÖLLÜ LENİN

Bingöllü Hacı Ömer amcanın yeğeni İstanbul'da Felsefe bölümünde okuyordur. Anarşinin ülkeyi kasıp kavurduğu yıllardır.

Genç adam, amcası Hacı Ömer'i ziyarete gelir. Kirli çamaşırlarını ve kitaplarını sedirin altına koyup köye yollanır. Tam o günlerde de 12 Eylül ihtilali olur. Derken ev aramaları ve 65 yaşındaki sakallı Hacı Ömer amcanın evinde Marks, Lenin, Hegel'e ait bir sürü o zaman için yasa dışı sayılan kitap ele geçirilir... Hemen yaka paça Hacı Ömer Amcayı askeri hâkimin karşısına çıkartırlar. Hâkim sorar:

“Ömer efendi, bu Marks ve Lenin'i tanıyor musun?”

Hacı Ömer, mahcup mahcup:

“Vallahi hâkim beg” der. “Eğer Bingöl'ün içindenseler kesin tanıram. Köylerindenseler çıkartamayabilirim.”

mitli
24-05-2008, 10:48
ŞARKI

Özel bir davete çağırılan Zeki Müren, gittiği evin kapısından girerken bir hanım yanına gelir ve der:

“Aaa ne büyük sürpriz… Zeki Müren Bey… Ne iyi ettiniz de geldiniz… Artık bu gece bize bol bol şarkı söylersiniz…”

Bu sözlere tebessüm edip geçen Zeki Müren, gecenin ilerleyen saatlerinde yerinden kalkıp, “Artık bol bol şarkı söylersiniz,” diyen bayana doğru yürüyüp:

“Hanımefendi,” dedi, “ben buradaki dostlarıma şarkı söyleyeceğim, ama siz de dinleyebilirsiniz.”

BABUTSA
11-06-2008, 13:05
Olay izmirde bir belediye otobüsünde gelişiyor...
yaşli bir amca elinde bastonuyla kalabalik bir otobüse biniyor,
oturacak
yer yok..bastonunu yere vura vura orta siralara dogru ilerliyor, taa
arkaya kadar gidiyor ama kimsede tin yok..baston tiklamasndan rahatsiz
olan gencin biri yüksek sesle bağiriyor amcaya "dede,su bastonunun altina
keşke lastik taksaydin bu kadar ses çikarmaz, biz de rahat
ederdik"...bütün gözler gence dikilirken yaşli adam istifini bozmadan
otobüsü kahkahaya bogacak bomba cümleyi patlatiyor:

17-18 sene evvel o lastigi baban taksaydi simdi biz rahat
ederdik!"...

kantar
24-06-2008, 19:37
Sulltan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.

kantar
24-06-2008, 19:37
Keçecizâde'nin Rusya'da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad Paşa'ya takılır:
- Paşa şu Girit'i satsanız!
- Hay hay, satalım ekselans.
- Kaça satarsınız?
- Aldığımız fiyata
Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını bilen Çar sararır.

kantar
24-06-2008, 19:38
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar:
- "Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"
Şöyle cevap vermiş:
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!

kantar
24-06-2008, 19:41
Lokman Hekim'e:
- "Bilgeliğini kimlerden aldın?" diye sorduklarında:
- Körlerden, cevabını vermiş. Çünkü onlar, yoklamadan adım atmazlar.
.....
Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada 'Fatih mi yoksa siz mi büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:
Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır.
.....
Bir genç, "Fatih Sultan Mehmed'in resmini neden hep yaşlı bir insan suretinde çiziyorlar" diye sorunca, bir yazarımız şöyle cevap vermiş:
- Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını hayallerine sığdıramıyorlar
.....
Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:
-Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyor sunuz? diye sorduğunda,ondan şu cevabı almış:
-Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz. mukemmel cevap yaa
.....
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
-"Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz" diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
-Peder ne der, kader ne der.
.....
Kenân Rıfâi ye sormuşlar:
- Madem ki neticede kaderin dediği oluyor. O halde niçin çalışıyoruz?
Şu cevabı vermiş:
- Çalışmak da kaderin icabı olduğu için!
.....
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.
Vezir:
- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- İyi, ben de bilirim.

mitli
05-10-2008, 10:50
SANATKÂR

Kendisi de bir hattat olan Osmanlı Sultanı II. Mustafa, sanatkârı sever ve korurdu. Hat sanatını ve bu arada ustası hattat Hafız Osman’ı da çok severdi. Hafız Osman ile bir gün çalışırlarken, Padişah onun hokkasını tutarak dedi ki:

“Bir Hafız Osman daha yetişmez..”

Hafız Osman ise bu iltifata, sanatkârane bir incelikle şöyle cevap verdi:

“Hocasının hokkasını tutan sultanlar geldikçe, nice Hafız Osmanlar yetişir hünkârım...”

mitli
05-10-2008, 10:52
İNCE ELEMEK

İmam Buhari, hadisi şerif konusunda ince eler sık dokurdu. Dinin emirlerine uymayan, edeplerini gözetmeyen ve ahlâk zaafları olan kimselerin rivayet ettiği hadisleri de almazdı. Bir keresinde, hafızası kuvvetli ve ilmi sıhhatli olan bir raviden neden hadis almadığı sorulduğunda şöyle cevap verdi:

“Onun, kaçan devesini boş yem torbasıyla aldatarak yakaladığını gördüm!..”

mitli
05-10-2008, 10:52
KRALIN CEVABI

İngiliz kralı VI. George tahta çıktığında, binbaşı Mac Leod bir İskoçya şehrinin tebriklerini ilettikten sonra dedi ki:

“Güneş yeryüzünü aydınlattığı sürece, majestelerinin tahtta olmasını dileriz.”

Bu şakşakçı lafından sonra kral gülümseyip dedi ki:

“Ya benden sonrakiler ne olacak?.. Onlar mum ışığında mı hükmedecekler.”

mitli
05-10-2008, 10:53
BAKALIM

Bir asilzade asker savaşta bir kolunu yitirir. Bir süre sonra Kral Louis ile görüştüğünde, kendisine ilgisini esirgememesini rica eder.

Kral:

“Bakalım, düşünelim!..” diye cevap verince, krala şunları söylemekten kendisini alamaz:

“Eğer ben de o günlerde, sizin düşmanlarınıza karşı ‘bakalım, düşünelim’ deseydim, bugün kolum yerinde olurdu.”

mitli
05-10-2008, 10:58
NE OLA

Osman Yüksel Serdengeçti, milletvekilliği sırasında Mecliste karşılaştığı bir milletvekiline nereli olduğunu sormuş. Milletvekili de:

“Uşaklıyım,” cevabını vermiş.

Osman Yüksel Serdengeçti, ona şu ikazı yapmaktan kendini alamamış:

“Haa, iyi iyi... Uşaklı ol da, sakın uşak olma!”

mitli
05-10-2008, 10:59
ŞİKAYET HAKKI

Saffet Paşanın Sadrazamlığı sırasında, bir meclis görüşmesine davet edilen Tunuslu Hayrettin Paşa, müzakereleri sonuna kadar dinlemiş ve hiç konuşmamış.

Niye hiç söz almadığını soranlara da, şu düşündürücü cevabı vermiş:

“Dinlediğim sözlere bakılırsa hükümeti sanki başkası idare ediyormuş, biz de onları tenkit ediyormuşuz gibi geldi bana. Onun için sustum. Bence bu heyet, ya bu eğri işleri düzeltmeli veya işten çekilmelidir.”

mitli
05-10-2008, 11:01
İNSAN

Eski Çin'de bilmece meraklısı bir seyyah, diyar diyar dolaşıp karşılaştığı bilgelere sorular sorarak hayatın özünü ve gerçeklerini kavramaya çalışmaktadır. Bir gün yüksek tepelerde oturan bir bilgeden bahsedildiğini duyar. Derhal yola çıkar, bilgeden izin alarak iki soru soracağını söyler.

Seyyah: “Dünyada başarılması en zor olan şey nedir?” diye sorar.

Bilge der ki: “İnsan olmayı başarmaktır.”

Seyyah ikinci soruyu sorar: “Dünyada en çok ve az bulunan iki şey nedir?”

Bilge gene der ki: “İnsanoğlu çok, insan azdır...”

mitli
05-10-2008, 11:02
ÖYLE KALMAK

Makedonya Kralı Büyük İskender yoksul düşmüş Phokion'a para yollamıştı. Phokion parayı getirene sordu:

“Büyük İskender niçin gönderdi bunu bana?”

“Çünkü İskender seni doğru, namuslu bir insan biliyor.”

“Öyleyse izin versin de yine öyle kalayım.”

Phokion böyle dedi ve parayı gönderdi.

mitli
05-10-2008, 11:03
EN ÇOK BEĞENDİĞİ?

Edebiyatçı Hakkı Süha Gezgin, bir gün Halide Edip Adıvar’a sorar:

"Acaba hangi eserinizi en çok beğenirsiniz?"

Halide Edip Adıvar anlam yüklü tek kelime ile cevaplar bu soruyu:

"Yazacağımı!"

mitli
05-10-2008, 11:04
DÜNYA DEDİKLERİ

Hz. Ali’ye sormuşlar:

"Dünya nedir?" diye.

Şöyle cevap vermiş:

"Dünya, ne mal, ne para, ne evlât, ne de kadın değildir; dünya, seni Mevlâ’ndan alıkoyan her şeydir."

mitli
05-10-2008, 11:04
NEDEN ŞİİR?

Şiirleriyle tanınan Tevfik Fikret, aynı zamanda da ressamdı. Resimle neden fazla ilgilenmediğini merak eden birisi, bir gün, "Niçin ressamlığı ikinci plânda bırakıp şiirle uğraşıyorsun?" diye sordu.

Tevfik Fikret şu yanıtı verdi:

"Kâğıt ve kalem, muşamba, boya ve fırçadan daha ucuz da ondan."

mitli
05-10-2008, 11:05
EŞEĞİN NALI

Rahmetli Dr. Haluk Nurbaki Hoca’mızın babası Edib Baki, muallim imiş. Talebeleri arasında bulunan rahmetli Yılmaz Muslu Hoca’mızın anlattığına göre, bir gün sınıfta şöyle bir olay cereyan etmiş.

Sınıfın haşarı çocukları, kâğıttan borular yapıp, nohut tanelerini o borularla üfleyerek, sınıfın kızlarının başlarına atarlarmış. O haşarılardan bir tanesi, nohutu üflemiş fakat, kızcağızın başına denk getirememiş. Nohut, yuvarlana yuvarlana Edib Baki’nin ayakları dibine düşüvermiş. Nohutu gören hoca, öğrencilere doğru mânâlı mânâlı bakıp, şöyle demiş:

“Bir eşeğin nalı düştü, gelsin de alsın!”

(Bu vesile ile, hem Edib Baki’yi, hem Haluk Nurbaki Hoca’mızı hem de, Prof. Dr. Yılmaz Muslu’yu rahmetle anarız.)

mitli
01-11-2008, 18:37
DOLDURMAK

Bir gün Şeyhülislam Mustafa Asım Efendinin yanında otururken, Bab-ı Meşihatte önemli bir göreve tayin edilen Hayrullah Efendiyi mecliste bulunanların gözünde büyütmek isteyen bir arkadaşı:

“Hayrullah efendi bu vazife için biçilmiş kaftandır!..” demiş, “Doğrusu yerini de dolduruyor!”

İsmi geçen zatın öteden beri yaptıklarını bilen Babanzade kendini tutamamış:

“Yalnız yerini doldursa iyi, cebini de dolduruyor!.”

mitli
01-11-2008, 18:38
İMAN HASSASİYETİ

Hakkı Bey isimli dostunun tok sözlülüğünden pek hoşlanan Enver Paşa nezarete gelen ziyaretçilerden onu tercih eder ve odasında onunla sohbete dalarmış.

Bir gün, yine konuşurlarken söz savaşa gelince Paşa işi kadere bırakıp, “Allah elbet sonunu hayır edecektir,” demiş.

Hakkı Bey biraz düşünmüş ve şöyle demiş:

“Şu ‘elbet’ yerine ‘inşaallah’ diyelim; Allah şarta gelmez.”

mitli
01-11-2008, 18:39
HALİFE

Harun b. Antere babasından şöyle anlatır:

“Hz. Ali'nin yanına girdiğimde eski bir örtünün altında uzanıyordu. Beni görünce hemen kalktı. Dikkat ettiğimde altındaki döşeğin, üstündeki örtüden daha çok yıpranmış olduğunu gördüm. Onun bu hâli beni fazlası ile duygulandırdı. Dayanamadım, müsaade isteyerek dedim ki:

“Ey Mü’minlerin Emiri, hava soğuk; ince ve eski bir örtünün altında üşüyorsunuz. Halbuki, Cenâb-ı Hak sana ve çoluk çocuğuna şu devlet hazinesinden bir hisse ayırmıştır. İslâm Halifesi olarak daha fazla almanda bir beis görmüyorum. Kendinize neden bu kadar eziyet ediyorsunuz?”

Beni dikkatle dinledikten sonra Hz. Ali şu cevabı verdi:

“Yâ Antare, bu makama, sizin malınızı yemek için değil, size ve bütün Müslümanlara hizmet için getirildim. Ben sadece evimden çıkarken beraberimde getirdiğim eşya ile yetinir, malınızdan hiçbir şey almam.”

mitli
01-11-2008, 18:42
KÖR TALİH

Talih adında bir şair, bir kaside yazıp Timurlenke takdim eder. Kasideyi beğenen hükümdar, huzuruna davet ettiği şairin bir gözünün kör olduğunu görünce, şaka olsun diye sorar:

“Mahlasınız nedir?”

Şair cevap verir:

“Talih!”

Timurlenk şöyle der:

“Çok isabetli bir mahlas bulmuşsun; ‘talihin gözü kördür’ derler.”

Şair de müphem bir cevap verir:

“Hakkınız var Şahinşah! Gözü kör olmasaydı sarayınıza girer miydi?”

mitli
01-11-2008, 18:43
DÜNYA HAPSİ

Devrin padişahı, bir suçluyu, “Suçun büyük, seni müebbet hapse mahkûm ettim!” demiş.

Mahkûm bunu duyunca heyecanla sormuş:

“Ey padişahım! Muvakkat (geçici) dünyada, müebbet hapis olur mu?”

mitli
01-11-2008, 18:43
BASTON

Bastona "Frenk Değneği" denildiği zamanlarda, dervişin biri Kethüdazade Arif Efendinin bastonunu görüp sitemle sormuş:

“Bu Frenk değneği de kimin?”

Arif Efendi, cevap vermiş:

“Ben onu sünnet ettirdim…”

mitli
01-11-2008, 18:43
KÜÇÜK YALAN

İbni’s-Seken’in kızı Esma (r.a.), Peygamber Efendimiz’e:

“Yâ Resulallah, birimiz, canının istediği bir şeye, ‘canım istemiyor’ dese, bu yalan sayılır mı?” diye sordu.

Efendimiz (s.a.v.), Esma’nın bu sorusuna karşı şöyle buyurdu:

“Yalan, yalan olarak yazılır; küçük yalan da küçük yalan olarak yazılır.”

mitli
01-11-2008, 18:44
KÖTÜ SÖZ SAHİBİNE AİTTİR

Birisi, Hz. Ebubekir’e, “Sana öyle bir küfrederim ki, seninle birlikte mezara kadar gider,” demişti.

Hz. Ebubekir, bu haddini bilmeze şöyle cevap verdi:

“O pisliğin beni değil, seni takip eder ve mezarında karşına çıkar.”

mitli
01-11-2008, 18:45
SAKLAMAK

Bir bilgine sormuşlar:

“Cahilliğini belli etmemeye çalışanın hâli neye benzer.”

Cevap vermiş:

“Deveyi, mendille örtme gayretine…”

mitli
01-11-2008, 18:45
KÂTİP

Sadrazam Kâmil Paşa, kâtiplerinden birine bir yazı yazmasını söylemiş. Bir süre sonra yazıyı isteyince kâtip, “Yazıyorum Paşam,” deyip gitmiş.

Paşa, birkaç defa sorup aynı cevabı alınca, kâtibe sormuş:

“Senin adın ne?”

“Şahin, efendim,” demiş kâtip.

Paşa ona şöyle demiş:

“Evlâdım adın şahin ama, işin insan gibi olsun bari…”

mitli
01-11-2008, 18:45
ENGEL

Alman şairi Heine, Bulagne’de bir otelde kalırken, lobide oturup gazete okur. O sırada oraya, İtalyan bir aile gelir ve yüksek sesle konuşmaya başlarlar. Şair birkaç defa onlara anlamlı bir şekilde baktıysa da İtalyan aile hiç aldırış etmez. Sonunda onlara şöyle der:

“Afedersiniz, gazete okurken, konuşmanıza mani olmuyorum değil mi?”

mitli
01-11-2008, 18:48
NABER?

Abdülhak Şinasi anlatıyor:

Kandıracı Osman pehlivanın bir gün Abdullah Süphi Tanrıöver’e söylediği sözü ne kadar beğenirim.

Abdullah süphi:

“Naber?” diye sorunca Osman pehlivan:

“Akşam oluyor” demiş.

KOLTUK DEĞNEKLERİ

Fevkalâde cömert ve nüktedan insanlardan birinin yanına bir ihtiyar kadın gelip:

“Yâ Emir! Bizim evde fareler koltuk değnekleriyle geziyorlar,” demiş. Kadının bu sözünü beğenen Emir:

“Biz de onları zıp zıp zıplatalım,” diyerek, kadının evine birçok erzak göndermiş.

ŞEYTANA KIZIYORUM

Fudayl bin İyaz, kendisine:

“Falanca senin haysiyetinle oynuyor,” denildiği zaman:

“Vallahi, ben, bunu ona emreden şeytana kızıyorum,” der ve sonra ilâve edermiş:

“Allahım, eğer o kulun doğru söylüyorsa, beni affet; yalan söylüyorsa onu affet.”

ATEŞİN YİYEMEDİĞİ ŞEY

Hz. İsâ aleyhisselâm şöyle dermiş:

“Ateşin ve toprağın yiyemediği şeyi çoğaltınız.”

Bunun ne olduğunu kendisine sorduklarında şöyle açıklamış:

“İyilik yapmaktır!..”