PDA

View Full Version : Çanakkale Şehİtlerİ



abidin
18-11-2007, 20:18
Çanakkale denilince tüylerim diken diken oluyor, kanım bir başka akmak istiyor, nefes alışım bile bir başka...

Çanakkale tabiiki il olarak güzel ama Çanakkale geçmişi ile de bir başka buruk güzel.

Orada atalarımız bir destan yazdı, kimimizin akrabası, kimimizin dedesi yatıyor mezarı bile belli olmadan.

Orada, Gelibolu yarımadasında, arazide 3 gece geçirdim, her yeri dolaştım. Evlendim, bu sefer geceleyemedim ama eşim ve 2 çocuğuma bize ve bizden sonrakilerine neyin miras bırakıldığını gösterebildim.

Ben Kırşehir'liyim biliyorum memleketcilik olmaz ama yine de bilmem gerekiyordu;

"Ne kadar hemşehrim o mübarek topraklarda yatıyordu? "

Ortamın karıştırıldığı ve bölücülük faaliyetlerin arttığı bugünlerde, ortak bir geçmişimizin izlerine isimleri ile birlikte ulaştım. Laz, Pomak, Çerkez, Tatar, Kürt ve Türk hepsi birlikte canlarını seve seve vermişler, ailesinden çok uzaklarda, memleketlerine bir daha hiç dönememişler.

Tunceli'li dememiş "Memleketimden uzak bir yerde benim ne işim var?" ve canını oracıkta bırakıvermiş.

Sayılar sizi yanıltmasın, şehitlerin sayısı bu rakamlar, gazilerin,esirlerin ve kayıpların sayısı değil.

Saygılarımla,

abidin
18-11-2007, 20:21
Adana-Adıyaman-Afyon-Aksaray-Amasya-Ankara-Antalya-Artvin-Aydın

abidin
18-11-2007, 20:27
Balıkesir-Bartın-Bayburt-Bilecik-Bingöl-Bitlis-Bolu-Burdur-Bursa

PARK
18-11-2007, 20:30
Topiğiniz hayırlı olsun sevgili abidin...

Topiği görünce bu konu ile ilgili bir kıssadan hisse geldi aklıma;


Günün birinde bölücü bir örgütün mensubu genç bir adam intihar eylemi yapmayı kafasına koymuş ve bu konuyu babasına söylemiş,İhtiyar baba ''Peki oğlum ama senden bir isteğim var ondan sonra bu eylemi yap demiş çocukta peki baba demiş ihtiyar baba oğluna ''oğlum bu eylemi yapmadan önce git bir çanakkale şehitliğini ziyaret et ondan sonra gel eylemini yap demiş çocukta şehitliğin yolunu tutmuş şehitliği gezerken trabzon'lunun,muş'lunun,edirne'linin,bingöl'lünün hep beraber koyun koyuna yattığını gören çocuk eve döndüğünde babasının ellerini öptükten sonra gidip güvenlik güçlerine teslim olmuş...

Diyeceğim o ki arkadaşlar biz bu vatanı hep beraber kurtardık ve hiç bir kuvvette bu birlikteliği bozamayacaktır yeterki dış mihrakların oyununa gelmeyelim...

Çanakkale şehitlerimizin ruhu şad olsun onların manevi huzurunda şükran uyguları ile eğiliyorum...

abidin
18-11-2007, 20:32
Çanakkale-Çankırı-Çorum-Denizli-Diyarbakır-Edirne-Elazığ-Erzincan-Erzurum-Eskişehir

latino
18-11-2007, 20:34
Sn. Abidin,

Yeni topiğniz hayırlı olsun..
Çanakkale destanı, nesilden nesile anlatılması gereken bir kahramanlık ve var olmanın onur mucadelesidir..En keyifli anımda bile tesadufen dinlediğim Çanakkale Turkusu, kanımı dondurmakta, içimi titretmektedir..
Çanakkale Şehitleri anma törenlerinde ise o yiğitlerin, mert insanların sadece vatan sevgisi için savaşan kahraman insanların destansı hıkayasi gözlerimi yaşartmakta ve o cenneti mekan olan insanları rahmetle anmaktayım..
Nasıl bir vatan sevgisidir ki, dunyanın en guçlu ordularının en gelişmiş silahlarına karşı yoklular içerisinde kazanılmış mucizevi bir zafer..Aklın ve mantığın aklı alamayacağı bir şekilde.. Geçmişimizle atalarımızla ne kadar övunsek azdır..Onların yaptıkları fedakarlıkların birazı yapabilseydik eğer.......bari en azından hatırlayalım, hatırlatalım...

http://youtube.com/watch?v=5GdUSUMZ9N4&feature=related

abidin
18-11-2007, 20:37
Gaziantep-Giresun-Gümüşhane-Hatay-İçel-Isparta-İstanbul-İzmir

abidin
18-11-2007, 20:42
Kahramanmaraş-Karaman-Kars-Kastamonu-Kayseri-Kırıkkale-Kırklareli-Kırşehir-Kocaeli-Konya-Kütahya

abidin
18-11-2007, 20:46
Malatya-Manisa-Mardin-Muğla-Muş-Nevşehir-Niğde-Ordu-Rize-

abidin
18-11-2007, 20:50
Sakarya-Samsun-Siirt-Sinop-Sivas-Tekirdağ-Tokat-Trabzon-Tunceli

abidin
18-11-2007, 20:52
Urfa-Uşak-Van-Yozgat-Zonguldak

RAINBOW
22-11-2007, 01:08
Çanakkale denilince tüylerim diken diken oluyor, kanım bir başka akmak istiyor, nefes alışım bile bir başka...

Çanakkale tabiiki il olarak güzel ama Çanakkale geçmişi ile de bir başka buruk güzel.

Orada atalarımız bir destan yazdı, kimimizin akrabası, kimimizin dedesi yatıyor mezarı bile belli olmadan.

Orada, Gelibolu yarımadasında, arazide 3 gece geçirdim, her yeri dolaştım. Evlendim, bu sefer geceleyemedim ama eşim ve 2 çocuğuma bize ve bizden sonrakilerine neyin miras bırakıldığını gösterebildim.

Ben Kırşehir'liyim biliyorum memleketcilik olmaz ama yine de bilmem gerekiyordu;

"Ne kadar hemşehrim o mübarek topraklarda yatıyordu? "

Ortamın karıştırıldığı ve bölücülük faaliyetlerin arttığı bugünlerde, ortak bir geçmişimizin izlerine isimleri ile birlikte ulaştım. Laz, Pomak, Çerkez, Tatar, Kürt ve Türk hepsi birlikte canlarını seve seve vermişler, ailesinden çok uzaklarda, memleketlerine bir daha hiç dönememişler.

Tunceli'li dememiş "Memleketimden uzak bir yerde benim ne işim var?" ve canını oracıkta bırakıvermiş.

Sayılar sizi yanıltmasın, şehitlerin sayısı bu rakamlar, gazilerin,esirlerin ve kayıpların sayısı değil.

Saygılarımla,

Çanakkale'li bir vatandaş olarak...

Topiğiniz daha bir güzel kalbimi sızlattı tatlı bir şekilde sevgili abidin...:)

Batılı, doğulu, güneyli, kuzeyli, ...Çanakkalemiz ve düm dünya topraklarındaki bütün kardeş şehitlerimizin ruhları şad olsun...

Sevgi ve saygılarımla...

abidin
22-11-2007, 01:24
Sevgili Dostum Rainbow,

Bugün maç seyreder iken bir pankart dikkatimi çekti;

"Türk-Kürt kardeştir; bölücüler kalleştir."


Değerli bir büyüğüm, bu sene o tarihi kanıt diyarını dolaşmış ve çok etkilenmiş. Fanatikten daha öte bir GS'li olmasına rağmen benimle öylesine içten konuştu ki, şaşırdım ;

- Oradayı gördükten sonra, o yiğitlerin o şehitlerin hikayelerini dinleyip öğrendikten sonra, ben yabancı takımlarla maç yapan Türkiye takımları arasında ayırım yapamam.

Fenerbahçe'nin PSV maçından sonra beni tebrik etti, alışkın değildim hem de ondan :)

Orası öyle bir dershane ki, tüm öğrenciler oradan geçmeli

Saygılarımla,

abidin
22-11-2007, 22:11
Sn.Bakan söylemiş,söylemiş, bakalım ne söylemiş;

http://www.milliyet.com.tr/2007/11/22/son/sonsiy15.asp


Başbakan Yardımcısı, Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Yozgat Bozok Üniversitesi öğrencilerinin sorularıyla terledi.
Kanal D'de yayınlanan Abbas Güçlü'nün hazırlayıp sunduğu "Genç Bakış" programına konuk olan Çiçek, bir soru üzerine, "Çanakkale şehitliğinde, Bitlis'ten olan da var, Hakkari'den olan da var, Muğla'dan olan da var. Şimdi bu ayrılık, gayrilik niye? Kim bu ayrılığı çıkarıyorsa, bu memlekete en büyük kötülüğü yapıyor. Allah bin türlü belasını versin" dedi

abidin
17-03-2008, 23:06
Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor ve saygılarımı üstlerinde asla eksik etmeyeceğime söz veriyorum.

ÖZDOĞAN77
17-03-2008, 23:17
Çanakkale geçilmez.

Birinci dünya savaşının patlak verdiği,1914’ ten itibaren, Osmanlı ordusu 10 cephede, düşmanla,yoklukla,yoksulluk ve sefaletle,hastalıkla savaşıyordu.
Türk insanının,en büyük silahı ise,yüreğindeki,elin değemeyeceği,gözün bakamayacağı iman ateşi ve inancı,asil genlerine nakşolmuş bağımsızlık ruhu idi.
Kumanya yokmuş,ya da varmış,varsa da içinde kuru ekmek ya da üzüm hoşafından başka bir şey yokmuş,ne gam…
İstanbul’dan gelen,kum torbalarının,kumları dökülerek,giysi,iç çamaşırı yapıldığı,imkansızlıkların en dipte olduğu o günlerde
en önemli cephemiz olan,Çanakkale savaşı başladığında,Çanakkale geçilebilir diye düşünülüyordu.
Dünyanın, o zamanlar en büyük donanmalarına sahip olan İngiliz ve Fransızlar bir hafta sonra İstanbul’da olmanın plan ve hayallerini yapıyorlardı.
Macera ve heyecan olsun diye bu savaşa katılan,şairler,asilzadeler ve zenginler vardı.Büyük orduları ile,büyük bir zaferle İstanbul’a girmenin onurunu ve gururunu yaşayacaklardı.
Çünkü, silah ve asker sayısının üstünlüğünü her şey sanan bu kendini beğenmişler ordusu uğrayacakları hezimeti akıllarından bile geçirmiyorlardı.
Ancak unuttukları,hesaba katmadıkları bir şey vardı.
Orada ölmeye gelmiş,Mustafa Kemal'in binlerce seyit onbaşısı vardı.
Orada yüreklerinde vatan sevgisi ile atan binlerce Mehmetçik vardı.
Orada,vatanın namus,onur ve haysiyet demek olduğunu bilenlerin gücü vardı.
Orada yaşamanın nefes almak değil,bağımsız ve özgür solumak demek olduğunu anlayanların ruhu vardı.
Orada,binlerce Mehmetçik ruhunu teslim ederken şunu haykırıyordu.
Bu topraklar ya TÜRK'lerindir,ya da hiç kimsenin.
İşte Çanakkale’yi geçilmez yapan budur.
Sayenizde yazıyorum,sayenizde yaşıyorum.Sayenizde sizler için doya doya ağlıyorum. Ruhunuz şad olsun,aziz hatıralarınız sonsuza dek bu milletin yüreklerinde olacak.

altar237
17-03-2008, 23:33
bu vatanı bize bırakmak için canlarını veren tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.

PARK
17-03-2008, 23:48
Bu vatan için canını hiç düşünmeden vermiş Trakya'dan,Akdenize,Karadeniz'den,Güneydoğu'ya yurdun her tarafından tek amaç olan vatan savunması için gelmiş aziz şehitlerimizin manevi huzurunda saygı ve minnetle eğiliyorum ve diyorum ki tüm benliğimle ''Çanakkale hiç bir zaman geçilemeyecektir''


18 Mart Çanakkale

Bulutlar sarmıştı her yanı,
Kapkara bir geceydi,
Yağmur,bardaktan boşalırcasına,
Sağnak gibi yağıyordu,
Yedi düvelin gemilerinden yükselen,
Top,tüfek sesleri,
Her yanı inletiyordu,
Mustafa Kemalin askerleri,
Aslanlar gibi dövüşüyordu,
Ve Çanakkale kahramanca,
Düşmana selam veriyordu,

Kükrüyordu tepeden,
Mustafa Kemal,
Vatanıma ayak basacaksa düşman,
Yaşamanın ne gereği var,
En son nefer ölünceye kadar,
Dövüşeceksiniz aslanlar,
Görecek bütün dünya,
Ne aslanlar doğururmuş,
Emineler,Hatçeler,Ayşeler,Fatmalar.

abidin
18-03-2008, 00:07
2005 YILINDA E-POSTAMA GELEN BİR ANI




Gökhan Günver

1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun olup ihtisas yapmak
üzere ABD'ye giden doktor Ömer Musluoğlu görev yaptığı hastahanede başından geçen çok enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor:

"Amerika 'ya gittiğim ilk yıllar ( 1957) lisanım pek o kadar iyi
değil.Newyork'da Medical Center Hospital adlı bir hastahanede görev
almıştım. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum
takmak,elektrokardiyoğrafi çekmek gibi işler.. Hastaya o kadar önem
veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direk olarak hasta muayenesine,
tedavisine verilmiyor. Diğer zamanlarda da laboratuarda çalışıyorum.
Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam. Tahminen yetmiş beş yaşlarında.
İngilizce konuşuyorum. Kan vereceğim kolunuzu acar mısınız? Çünkü
adamcağız kanser hastası olduğu halde üstelik kansızdı. Elimde kan
torbası da var tabii ki.. pazusunu açtım. Baktım pazusunda dövme
şeklinde bir Türk bayrağı var. Çok ilgimi çekti benim. Kendisine
sormadan edemedim. Siz Türk müsünüz?

Kaşlarını yukarıya kaldırarak " Hayır " manasına işaret yaptı. Ama
ben hala merak ediyorum: Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir? "Aldırma
işte öylesine bir şey dedi. Ben yine ısrarla dedim ki: "Fakat benim
için bu bayrak çok önemli. Dikkatimi çekti. Çünkü bu benim milletimin
bayrağı, benim bayrağım..."Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin
yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu:

"Siz Türk müsünüz?" "Evet Türk'üm...." İhtiyar gözlerime bakarak
tanıdık bir göz arıyor gibiydi. Anlatmaya başladı:

"Yıl 1915. Sen hatırlamazsın o yılları. Çanakkale diye bir yer var
Türkiye'de, orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan devletlerden asker
topluyorlardı. Ben Anzak'tım Avustralya Anzaklarından ...İingilizler
bizi toplayıp dediler ki: Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp
yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda .
Birlik olup üzerine gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir. Biz de inandık
sözlerine vaadetlerine... Savaşmak isteyenler arasına katıldık." Avustralyalı
Anzak ihtiyar anlatmaya devam ediyordu: "Bizim beynimizi yıkayan
ingilizler, Türklere karşı topladığı askerlerin tamamını Çanakkale'ye
sevkediyorlarmış. Bizi gemilere doldurup Mısır'a getirdiler o zaman .
Mısır'da şöyle böyle birkaç ay talim gördük. Atış talimi . Ondan
sonra da bizi alıp Çanakkale'ye getirdiler. Savaşın şiddetini ben ilk orada
gördüm. Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı
fışkırtıyor, gökyüzünde havai fişekler, geceyi gündüze çeviriyordu
zaman zaman... Her taaruzunda bizden de Türklerden de yüzlerce insan
hayatının baharında can veriyordu. Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve
cesareti uzaktan gördükçe şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok
üstün olduğumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık. Peki onlara bu cesaret
ve kuvveti veren şey neydi? İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin
bize anlattığı gibi, Türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar. Meğer
barbarlıktan değil, kalplerinde ki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş .
Bunu nereden anladığımı söyleyeyim. Biz karaya çıktık. Taarruz
edemiyoruz. Bizi püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz. Bizi tekrar
püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz. Derken böyle bir taarruzda
başımdan yediğim bir dipcik darbesiyle kendimden geçmişim."

Meraktan ağzım açık yaşlı Avustralyalıyı dinliyorum. Savaşın dehşetli
anılarını anlatırken hastalığına rağmen tir tir titremeye başlamıştı.
Devam etti:

"Gözlerimi açtığımda kendimin yabancı insanların arasında gördüm.
Nasıl korktuğumu anlatamam. Çünkü İngilizler bize Türkleri barbar, vahşi
kimseler olarak tanıttı ya... Ama dikkat ettim. Yaralarımı sarmışlar.
Bana hiçte öfkeli bakmıyorlar. Kendime geldim iyice bu defa
çantalarında bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana. iyi biliyorum ki onların
yiyecekleri çok çok azdı. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana
ikram ediyorlardı. Şoke oldum doğrusu. Dedim ki; kendi kendime: Bu adamlar
isteseler şu anda beni öldürürler. Ama öldürmüyorlar... Veyahut
isteseler önceden öldürebilirlerdi. Halbuki beni cephenin gerisine
götürdüler. Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı. Bu duygularla
"Yazıklar olsun bana" dedim." Böyle asil insanlarla niye ben
savaşıyorum. Niye savaşmaya gelmişim. Bu ingiliz milleti ne
yalancıymış ne kadar Türk düşmanıymış" diyerek pişman oldum. Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki... Bu iyiliğe karşı ne yapsam düşündüm durdum
günlerce..... Nihayet bize serbest bıraktılar. Memleketime döndüm.
işte memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu dövme
Türk bayrağını yaptırdım. Bu bayrağın esrarı bu işte"

Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti: "Talihin
cilvesine bakın ki o zaman ölmek üzere iken yaralarımı iyileştirerek,
sıhhate kavuşmama çaba sarfeden Türkler idi. Şimdi de Amerika gibi
bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarfeden bir Türk... Ne
garip değil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir Türkle
karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Size minnettarım. Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar... Buna bütün
kalbimle inanıyorum. Peşinden nemli gözlerle "Bana adınızı söyler misiniz?
Dedi.
"Ömer" cevabını verdim. Gayet merakla tekrar sordu: Peki niçin Ömer
ismini, vermişler sana ? Babam müslümanların ikinci halifesi isminden
ilham alarak bana Ömer adı vermiş. Yahu senin adın müslüman adı mı ?

Ben "Evet, Müslüman adı" deyince yüzüme baktı baktı, birden doğrulmak
istedi. Ben mani olmak istedim. Israr etti. Ama niye ısrar ediyordu?
İhtiyarın ısrarına dayanamayıp yatakta oturmasına yardım ettim.
Gözleri dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki: "Senin adın güzelmiş. Benim
adım şimdiye kadar Mr. Josef Miller idi.

Şimdiden sonra "Anzaklı Ömer" olsun.

"Olsun. Peki doktor beni müslüman eder misin? Müslüman olmak zor
mu ?"
Şaşırdım. Nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar vermişti. Meğer o
yaşa gelinceye kadar içten içe hep düşünüyormuş da kimseyle
konuşamadığı için , soramadığı için konuşamıyormuş.

Tabii dedim müslüman olmak çok kolay.

Sonra kendisine imanın ve islamın şartlarını anlattım. Kabul etti.
Hem kelime-i Şahadet getiriliyor, hem de çocuklar gibi ağlıyordu.
Yaşlılık bir yandan,hastalık bir yandan bir de yıllardan beri içinde kavuşmak
isteyip de bilemediği için kavuşamadığı islamiyete olan hasretin sona
ermesi bir yandan bu yaşlı gönlü duygulanmıştı....Mırıldandı: Siz
müslümanlar tesbih çekersiniz bana da bir tesbih bulsan da ben de
yattığım yerden tesbih çekerek Allah'ımı ansam olur mu?

Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakk'ı zikretmeyi
ihmal etmiyormuş. Neyse uzatmayayım hemen bir tesbih bulup kendisine
getirdim. Hasta yatağında tesbih çekiyor,biz de gerektiğinde
tedavisiyle ilgileniyorduk. Fakat benim için o daha bir başkalaşmıştı. Müslüman
olmuştu. Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica etti. Beni
yalnız bırakma olur mu? Ne gibi Ömer amca ? Ara sıra gel de bana
islamiyeti anlat! sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri
duydukça kalbim ferahlıyor. O günden sonra her gün yanına gittim.
Bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım.

Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam
hatırlamıyorum .
Hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum. "Doktor Ömer! Lütfen
217 numaralı odaya gelin!" Dedim ki içimden "Bizim Ömer amca galiba
yolcu?" hemen yukarı çıktım.

Odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi: Sağ elinde tesbih
açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı,göğsünde imanı
ile ,koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu. Hemen başucuna oturdum.
Kendisine kelime-i şahadet söylettirdim. O şekilde kucağımda teslim-i
ruh etti....

Bir Çanakkale gazisi görmüştüm. Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk
milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu.

"Ne yalan söyleyeyim, ağladım."

abidin
18-03-2008, 09:25
Çanakkale Savaşları'nın üzerinden 91 yıl geçti. Yüz binlerce şehit verildi, sayısız kahraman çıktı ve binlerce kahramanlık yaşandı. Denizde Nusret Mayın Gemisi, karada ise Seyyit Onbaşı gibilerinin destanlaşan anılarına, hava savaşlarındaki kahramanlar bilinmediğinden eklenemedi. Kazanılan zaferle, dünyaya, Çanakkale'nin karadan ve denizden geçilmezliği ortaya konurken, havadan da geçmenin mümkün olmadığı gösterildi.

Çanakkale Savaşları, Türk havacılık tarihi açısından önemli bir yere sahip. Çanakkale'de konuşlandırılan 1. Tayyare Bölüğü, yaptığı keşif uçuşlarıyla düşman donanmasının gücü, saldırı pozisyonu ve yeri konusunda bilgi toplamanın yanında, düşman uçaklarının Osmanlı Ordusu hakkında bilgi edinmelerinin de önüne geçti. Türk havacılık tarihinde ilk kez havadaki bir Türk uçağı, düşman uçağını makineli tüfek atışıyla düşürmeyi bu savaşta başardı. 30 Kasım 1915'te Üsteğmen Ali Rıza Bey idaresinde havalanan Albatrus C I modeli uçakta Gözetleyici Teğmen İbrahim Orhan, bir Fransız tayyaresini makineli tüfek ateşi ile vurarak düşürmeyi başardı. Teğmen İbrahim Orhan, Türk havacılık tarihine 'havada yapılan muharebede ilk düşman uçağı düşüren kişi' olarak geçti. Bu başarısından sonra Almanya'ya pilotluk eğitimi için gönderilen İbrahim Orhan, brövesini taktıktan sonra, önce Filistin ve Hicaz'da, ardından da İzmir'deki 5. Tayyare Bölüğü'nde görevlendirildi. Teğmen İbrahim Orhan, Temmuz 1918'de Sakız Adası üzerinde keşif uçuşu yaparken İngilizlerin açtığı uçaksavar ateşi ile vurularak şehit düştü.

Savaş boyunca Osmanlı Ordusu'nda bulunan 21 uçakla, müttefik güçlerin 40 civarındaki tayyaresine karşı büyük bir mücadele verildi. 1. Tayyare Bölüğü'nde 5'i pilot, 10'u rasıd (gözetleyici) toplam 15 Türk havacı bulunmaktaydı. 16'sı pilot, 7'si gözetleyici 23 Alman havacı da Çanakkale'de düşmana karşı savaştı. Savaş boyunca sadece bir Türk uçağı uçamayacak şekilde yara aldı ama aldığı yaraya rağmen rağmen uçak inmeyi başardı. Savaşların başlamasından, düşman güçlerin geri çekilmelerine kadar geçen 10 aylık zaman zarfında 6'sı hava savaşı, 16'sı ise yerden açılan savunma ateşi sonucunda teyit edilmiş toplam 22 düşman uçağı düşürüldü. Bunun yanında karşı tarafça teyit edilmeyen, ancak Osmanlı Ordusu tarafından vurularak düştüğü bilinen 9 düşman uçağı daha bulunuyor. Osmanlı Ordusu'nda savaş boyunca sadece Alman Kurt Haaring isimli havacı hayatını kaybetti.

18 Mart 1915'te Ege Denizi'ndeki adalardan hareket eden İtilaf Devletleri Donanması, Osmanlı Ordusu havacılarının yaptıkları keşif uçuşları sonucu tespit edildi ve gerekli tedbirlerin alınması sağlandı. Keşif uçuşlarıyla düşman donanmasının gücü hakkında bilgi edinen Osmanlı havacıları, düşman uçaklarının Türk mevzileri üzerinde keşif yapmalarını da önledi. İngiliz hava birliklerinin Ege Denizi'ndeki adalardaki hava üstlerine karşı da Osmanlı Ordusu uçukları çok başarılı bombardıman harekâtı yürüttü. Yoğun uçuşlar yaparak gizlemeye çalıştıkları çekilme harekâtı da, Osmanlı havacılarının 6 Ocak 1916 tarihinde iki düşman uçağı birden düşürmesiyle ortaya çıktı. Çekilmenin ortaya çıkması üzerine İtilaf Devletleri, bir çok teçhizatı geride bıraktı. Hatta götüremedikleri bir uçağı, Osmanlı'nın eline geçmesini önlemek için parçalamak zorunda kaldı.

O dönemki uçaklar, makineli tüfeğin yanı sıra, toplam 50 kiloyu geçmeyen bomba taşıma kapasitesine sahipti. Çanakkale Savaşları sırasında İngiliz ve Fransız hava birlikleri Farman, Breguet, Nieuport, Bristol, B.E., Osmanlı Ordusu ise Almanlar tarafından verilen Albatrus, Rumpler, Fokker, LVG modeli uçaklar kullandı.

abidin
18-03-2008, 11:01
--------------------------------------------------------------------------------

Aç ve perişan halkın dişinden tırnağından artırarak devletine kazandırmak istediği ve parası peşin ödenmiş iki savaş gemimize İngilizlerin göz göre el koyduğunu, tüm ültimatomlarımıza rağmen paramızı geri ödemediklerini ve bu gemilere daha sonra askerlerini doldurarak Çanakkale’ye yolladıklarını,


--------------------------------------------------------------------------------

Sultan Abdülhamit’in olayları kırk yıl önceden görerek Çanakkale’deki tabyaları güçlendirdiğini ve elden geçirdiğini, bazı yeni tabyaları inşa ettirdiğini, onun yaptığı çalışmaların belki de savaşın seyrini değiştirdiğini,


--------------------------------------------------------------------------------

İngilizlerin daha savaş ilan edilmeden Seddülbahir’i bombaladıklarını ve 86 şehit verdiğimizi,


--------------------------------------------------------------------------------

İkinci çıkarma için savaşa giden bir Avustralya askerine nereye gittiğini soran bir yaşlı adama “Türkler buraya gelip yerleşecekler, onları öldürmeye gidiyoruz” dediğini, bu söz üzerine yaşlı adamın binlerce kilometrekarelik çöle doğru baktığını ve “Eee gelsinler ne olacak ki burada yer çok” dediğini,


--------------------------------------------------------------------------------

Padişahın “Cihad” ilanını duyan ve Avustralya’da yaşayan iki zenci Müslümanın, Türklerle savaşa giden birliğe ateş açtığını ve orada şehit edildiklerini, orada bulunan ve olayı yaşayan Avustralyalıların bu olayın nedenini uzun süre anlayamadıklarını,


--------------------------------------------------------------------------------

İngiliz-Fransız donanmasının Gelibolu öncesi 200 yıldır hiç yenilmediğini, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi donanması olarak bilindiğini, bu donanmanın bayraklarını gören Türklerin topukları yağlayıp kaçacaklarını düşündüklerini, daha da trajik olanı bu düşünceye saplantı derecesinde inandıklarını,


--------------------------------------------------------------------------------

İngiliz-Fransız donanmasının seksen parça gemiyle boğaza saldırdığını, gemilerden birinin adının “Agamemnon” olduğunu, Agamemnon’un binlerce yıl önce Truva’ya saldıran Yunan ordusunun kalleşçe yöntemler kullanan komutanının adı olduğunu Agamemnon’un yaşadığı topraklarda doğmasına rağmen kanının son damlasına kadar Türk olan ve kendisini Anadolulu hisseden Mustafa KEMAL’in Çanakkale zaferi sonrası öldürülen Truva kahramanını “Hektor’un İntikamını Aldık” diyerek unutmadığımızı ve Truvalıların bizim için ne anlama geldiğini en güzel şekilde ifade ettiğini,


--------------------------------------------------------------------------------

Osmanlı Devletinin elinde sadece 26 deniz mayını kaldığını, Nusret (Yardım) gemimizin kaptanının (Tophaneli Hakkı Binbaşı ) mayınları nereye ve ne zaman bırakması gerektiğini bir gece önce rüyasında bir yüce kişi tarafından kendisine bildirildiğini, bu mayınların hiç akla gelmeyecek biçimde Ertuğrul koyunda kıyıya paralel olarak döküldüğünü, İngilizlerin boğazı defalarca dikine kontrol etmelerine rağmen bu mayınları tespit edemediklerini çünkü Nusret’in bu mayınları son mayın kontrolünden sonra sabaha karşı bıraktığını,


--------------------------------------------------------------------------------

Edremitli Seyit Onbaşının, topun ağzına mermi süren vinç tesisatı bombardımanda kullanılamaz hale gelince “Ya Allah Bismillah” diyerek üç tane 275 kiloluk mermiyi tek başına arka arkaya kaldırarak yatağa sürdüğünü ve ateşlediğini, bu işlemi yapabilmesi için her defasına üç basamaklı metal bir merdivenden çıkması gerektiğini, üçüncü atışta İngilizlerin “Ocean” zırhlısının dümenini parçaladığını, dümeni kırılan “Ocean”ın sarhoş bir serseri gibi mayınlara sürüklendiğini bir mayına çarparak havaya uçtuğunu ve yirmi dakika içinde battığını,


--------------------------------------------------------------------------------

Bu olayın ertesinde bölük komutanının Seyit Onbaşıyı çağırttığını, aynı mermiyi kaldırmasını istediğini ancak Seyit Onbaşının bunu başaramadığını, bunun üzerine Komutanın “Bu merminin tahtadan bir maketini getirsinler, bu yiğidin fotoğrafını çeksinler” diye emir verdiğini, bu fotoğrafın hepimizin çok iyi bildiği ve Seyit Onbaşının günümüze ulaşan tek fotoğrafı olduğunu,


--------------------------------------------------------------------------------

Mısırda toplanan askerlerin kayıtlarını tutan bir katibin sürekli “Australia and New Zealand Army Company/ Avustralya ve Yeni Zelanda Ordu Birliği” yazmaktan sıkıldığını pratik bir çözüm olarak bu kelimelerin baş harflerini alarak ANZAC kısaltmasını bulduğunu, bu kısaltmanın dünya tarihine geçtiğini,


--------------------------------------------------------------------------------

Türk ordusunun başındaki Alman Liman Von Sanders Paşa’nın çıkarma beklenen bölgeleri kasıtlı olarak yanlış hesapladığı, İngilizleri ve Türkleri olabildiğince birbirine kırdırarak İngilizlerin dikkatini bu bölgeye çekmeyi, bu sayede Avrupa’da savaşan Alman askerlerinin karşısında daha zayıf bir askeri güç olmasını ve Alman birliklerini rahatlatmayı amaçladığını, bu gizli hesabın her iki taraftan da 500 bin cana mal olduğunu, bunun ispatlanamamış bir iddia olduğunu,


--------------------------------------------------------------------------------

Çıkarma beklenmediği için küçük bir takımdan başka hiçbir askeri birliğin bulunmadığı koya çıkan 4000 İngiliz askerine Yahya Çavuş ve arkadaşlarının eski tip piyade tüfekleriyle 18 saat boyunca karşı koyduğunu, mermi israfı yapmamak için asla tek dolaşan hedeflere ateş edilmediğini, neredeyse hiçbir mermi israfının yapılmadığını, adamların orada çakılı kaldığını, bir santimetre ilerleyemediklerini, takım komutanlarının üstlerine telsizlerinden verdikleri raporlarda karşılarında kalabalık bir makineli tüfek (!) birliğinin bulunduğunu bildirdiklerini, dışarıdaki kıyımı gören İngiliz askerlerinin çıkmak istemediklerini bunun üzerine komutanlarının onlara arkalarında ateş ederek zorla savaşmaya gönderdiklerini,


--------------------------------------------------------------------------------

Havadan savaşın seyrini takip etmekle görevli bir İngiliz pırpır uçağının pilotunun kıyıdan 50 m kadar açığa kadar denizin kıpkırmızı kan ile dolduğunu gördüğünü, bunun hayatında gördüğü en korkunç şey olduğunu söylediğini,


--------------------------------------------------------------------------------

Bir bölgeye çıkarma yapan 2000 kişilik İngiliz ve Fransız bölüğünün o bölgede bulunan selvi ağaçlarını Türk birliği sandıklarını, hepsinin kaçarak bölgeyi terk ettiklerini, bu olayın yıllar sonra kendi raporlarından ve yazılı kaynaklarından öğrendiğimizi, kimsenin nasıl olup ta 2000 kişinin aynı anda hayaller gördüğünü açıklayamadığını,


--------------------------------------------------------------------------------

Savaş istatistiklerine göre bir m2’ye 6000 mermi düştüğünü, bu oranın dünya savaş tarihinin en yüksek oranı olduğunu, havada iki merminin çarpışma ihtimalinin 600 milyonda bir olduğunu, bu çarpışan mermilerden Çanakkale’de onlarca bulunduğunu, Savaş Gazilerinin “Cehennem diye bir yer vardır Biz orayı gördük” dediklerini,


--------------------------------------------------------------------------------

Galatasaray Sultanisi (Lisesi) öğrencilerinin okul sıralarını bırakarak cepheye koştuklarını, 15-16 yaşlarındaki bu fidanların hepsinin tek bir saldırıda İngiliz makinelisi ile biçildiğini, olayı gören bir Türk askerinin yıllarca ağzını bıçak açmadığını ve ne zaman Çanakkale’den bahsedilse hüngür hüngür ağladığını,


--------------------------------------------------------------------------------

Çanakkale’de doktorların askerlerden daha çok yorulduğunu, binlerce yaralıyla ilgilenmek zorunda kaldıklarını, ümitsiz vakalarla hiç ilgilenilmediğini ve kurtulma şansı olanlara öncelik verildiğini, bir Türk doktorun önüne kendi oğlunun getirildiğini, “Kurtulma şansı yok” diye oğlunu tedavi etmediğini, hemen bir sonraki yaralıyı istediğini, yaralılardan ancak ertesi gün başını alabildiğini ve o zaman oğlunun mezarına gidebildiğini,


--------------------------------------------------------------------------------

İngilizlerin kendi ifadelerine göre mükemmel bir geri çekilme planı yaptıklarını, hiçbir kayıp vermeden çekip gittiklerini, onların ifadesine göre Türklerin hiçbir şeyden haberinin olmadığını ama yine kendi yalanlarını kendi kaynaklarından suratlarına tükürürcesine, ger çekilme esnasında bizim siperlerden onların siperlerine üzerine kağıt sarılmış bir taş fırlatıldığını, bu kağıtta düzgün bir İngilizceyle “Gittiğinize üzülüyoruz, Süveyş Kanalında Görüşürüz” yazdığını, bu olayın, geri çekilmeden Türklerin haberleri olduğunu ama artık savaşamayacak kadar yıpranmış olduklarını ispatladığını, okuma yazma oranının yüzde beşlerde olduğu bir dönemde bizim Çanakkale’ye hangi yetişmiş evlatlarımızı yolladığımızı,


--------------------------------------------------------------------------------

Gelibolu topraklarına çıkıp, Marmara denizini görebilen sadece tek bir İngiliz askeri olduğunu, bu askerin aslen İrlandalı olduğunu, Türk askerini şaşırtmak için gece kumsala tek başına çıkıp bir sürü meşale yakarak çıkarma sanki oraya yapılıyormuş gibi bir kandırmaca yapmaya çalıştığını, bu askerin daha sonra yolunu kaybederek yarımadanın çok içerisine kadar girdiğini, daha sonra bir şekilde dönerek kurtulduğunu, bu olayın yıllar sonra askeri günlükler okununca öğrenildiğini,


--------------------------------------------------------------------------------

Savaşta Türk ordusunun tek bir pırpır uçağı olduğunu, bu uçağın arada sırada askere moral vermek için uçtuğunu, bu uçağın tüm birliklerimizin sevgilisi olduğunu ve ona “Tek Kuyruk” adını taktıklarını,


--------------------------------------------------------------------------------

Savaşın özellikle sonlarına doğru ordunun istihkakları azalttığını, askere günde sadece yarım ekmek verilebildiğini, bu ekmeğin de taş gibi kuru olduğunu, açlık içinde siperlerde yaşayan Mehmetlerin ayakkabı köselelerini kaynatıp çorba niyetine içmeye çalıştıklarını,


--------------------------------------------------------------------------------

Çanakkale savaşının sonuçları itibariyle hiçbir savaşla kıyaslanamayacak kadar dünyayı etkilediğini, bir çok ülkede politik gidişi etkilediğini, özellikle Rusya’da Bolşevik devrimine yol açtığını,


--------------------------------------------------------------------------------

Yarım milyon cesedin ise Gelibolu’da toprağın kimyasını değiştirdiğini ve yeşillendirdiğini, hâlâ toprağın altında kemikler, boş mermi kovanları ve patlamamış top mermileri çıktığını,

BİLİYOR MUYDUNUZ??

Red Kit
18-03-2008, 11:12
Çanakkale zaferini ne güzel anlatmışsınız. Hiç Atatürk adını geçirmeden, zaferi padişaha, imana, yüce kişilere, Alman Komutana mal ederek ve Mustafa Kemal'i de Yunanistanda doğmuş birisi olarak lanse ederek.

gizemliduygular
18-03-2008, 11:28
Çanakkale zaferini ne güzel anlatmışsınız. Hiç Atatürk adını geçirmeden, zaferi padişaha, imana, yüce kişilere, Alman Komutana mal ederek ve Mustafa Kemal'i de Yunanistanda doğmuş birisi olarak lanse ederek.


Sayın Red Kit. Ülkemizde birlikte yaşadığımız bazı tipler var. Bunlar Ulu Önderimiz Atatürk'ümüze, çok çok gerekirse yasal bir suçlu durumuna düşmemek adına yalnızca Mustafa Kemal diye hitap ederler.

Ulu Önder, Gazi, Gazi Paşa, Büyük İnsan, Atatürk gibi kelimeleri her nedense ağızlarına almazlar. Ancak çeşitli entrikalarını yaparken kurdukları her on kelimeden sekizi Allah, İnşaallah, Kısmetse gibi dini alet edici kelimelerdir.

Bu tiplerin ağzına en çok yakışan yalaka bir laf var izninizle onu yazayım. ''Padişahım çok yaşa''. Onlar boşuna olarak bu lafı söyleyecekleri günleri hayal ediyorlar.

gizemliduygular
18-03-2008, 11:36
Çanakkale Savaşları'nın üzerinden 91 yıl geçti.

Sayın forumdaşım abidin.

Belli ki bu yazıyı siz yazmadınız, alıntıladınız. Bir yazıyı alıntılarken bile insan konuyu okur. Okumaya gerek duymadınız. Kopyala-yapıştır yaptınız.

Belki de ben yanılıyorum diye bilgisayarımda, hesap makinemde, elle filan hesaplar yaptım. sonuç hep aynı çıkıyor.

2008-1915=93

Demekki Çanakkale Savaşlarının 93. (doksanüçüncü) yılını kutluyoruz.

Bu vesile ile Çanakkale Savaşlarını Yıldönümü Kutlu Olsun.

Red Kit
18-03-2008, 11:48
Bir de savaşları hep dine iman gücüne müslümanlığa bağlayıp birleştirici unsur olarak dini kullanıyorsunuz.

Çanakkale savaşında vatanı için şehit olan onbinlerce hristiyanı yahudiyi atesti yok sayıyorsunuz. Herkes bu vatan için savaştı, çanakkale savaşı bir din savaşı değildi, vatanı savunma savaşıydı.

serfaruk
18-03-2008, 12:19
Sn. Red Kit.14.Tümen Komutanı Yarbay Kazım Karabekirin Çanakkale savaşı esnasında Kurban Bayramı sebebiyle Tümene yazdığı bayram tebriğini dikkatlice okumanızı tavsiye ediyorum...
Kerevizdere, 1915

Yarın Kurban Bayramıdır.

Allah’ın bir ve eşsiz olduğuna inanan yüz binlerin yüce Kâbe’de Allah katına yöneldiği, Allah’ın merhamet ve bağışlama kapılarının İslâm dünyasına açıldığı gündür. İngiliz vahşeti, Fransız alçaklığı, Rus zulüm ve esareti, milyonlarca İslâm kardeşimize bu sene yüce Kâbe’nin yollarını kapadı.

Bu lanetlenecek durum elbette Allah yolunda çaba harcayanlara dokunacaktır. İslâm ordusu, pek yakında Allah’ın yardımıyla galip ve muzaffer olacaktır. Gelecek yılın bu günleri, dört yüz milyon İslâm inananı özgür, bağımsız ve birlik içinde, mahşer gününde olacağı gibi Hazreti Muhammed’in (asm) bayrağı altında toplanacak; yüce Osmanlı bayraklarının gölgesinde, görmek için can attığı, varlığıyla övündüğü Beytullah’a kavuşacak, “Lebbeyk Allahümme lebbeyk”2 diye haykıracaktır. Her evde, her bucakta tehliller3 ve tekbirlerle kurbanlar kesilirken, biz de Kerevizdere4 kurbanlarımıza ve şehit kardeşlerimize Fatihalar gönderelim. Bizler, “ya şehitlik ya gazilik” duygusuyla Allah’a bel bağlayalım. Tâ ki dinimiz kurtulsun, namusumuz her tür kötülükten uzak kalsın, ulusumuzun adı yükselsin, vatan sonsuza dek şan ve şeref bulsun.

Bu kutlu gün nedeniyle, subay ve er arkadaşlarımın gözlerinden öper ve herkesi tebrik ederim.

14. Tümen Komutanı Yarbay Kâzım Karabekir


(Kaynak: TRT Radyo Televizyon Dergisi Aralık 2007 / Aynur Çelikcan)

yosun
18-03-2008, 13:57
Çanakkale Savaşları dahil Kurtuluş Savaşı Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile binlerce kefensiz yatan vatan evladı tarafından emperyalizme karşı verilen yoğun mücadele ve vatan savunmasıdır.

Unutmayınız ki işgal altında iken ne mübarek ezan sesini duyabilir, ne de inancınızın gerektirdiği ibadetinizi yapabilirsiniz.

Bu bağlamda koskoca bir Ulusun emperyalist işgale karşı kahramanca direnmesini salt dini bir takım inanç ve sonuçlara bağlamak bu vatan için can vermiş aziz şehitlerimize yapılacak en büyük haksızlıktır.

Vesile ile kahramanca mücadele etmiş, kahramanca can vermiş ve bizlere bu gün üzerinde yaşadığımız Vatan toprağını armağan etmiş olan aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle anıyorum.
Ruhunuz şad olsun!

Von
18-03-2008, 14:02
Daha önce göndermiştim sanırım. Tekrar göndermek istedim.

Red Kit
18-03-2008, 14:47
serfaruk sen bu yazıdan ne anlıyorsun ?

abidin
18-03-2008, 16:08
Aslında bir laf var;

"Elindeki mumu lobide bitirmeyin"

Konuları sıra ile vermekti amacım, saolun arkadaşlar.

" Sizleri o kadar istekli ve arzulu gördüm ki yazılanları eksik veya yanlış buluyorsunuz ben bundan kendime gereken dersleri çıkartacağım. Hakkımda lütfen peşin hükümlü olmayın sandığınızdan farklı birisi olarak karşınıza çıkabilirim"


Belki ben sizin anlayışınıza göre yeterli değilim ama en azından safım belli lütfen ona da karışmayın.

abidin
18-03-2008, 16:17
Çanakkale Savaşlarında bu üzücü olayların ateşinde bir Mustafa Kemâl mucizesi bulunmaktadır. Tümen komutanı olarak girdiği savaşta ileriki zamanlarda Gelibolu'nun kara savunmasından sorumlu idi. Gelibolu'da hayatlarını feda eden düşman askerleri için söylediği sözler çok anlamlıdır. "Bu memleketin toprakları, üstünde kanları döken kahramanlar, burada bir dost vatanının toprağındasınız, huzur ve suskunluk içinde uyuyunuz sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.

PARK
18-03-2008, 16:32
Bir ulusun itibarının yeniden kazanıldığı gün (18 MART)


Kutlu olsun...

Red Kit
18-03-2008, 17:05
Aslında bir laf var;

"Elindeki mumu lobide bitirmeyin"

Konuları sıra ile vermekti amacım, saolun arkadaşlar.

" Sizleri o kadar istekli ve arzulu gördüm ki yazılanları eksik veya yanlış buluyorsunuz ben bundan kendime gereken dersleri çıkartacağım. Hakkımda lütfen peşin hükümlü olmayın sandığınızdan farklı birisi olarak karşınıza çıkabilirim"


Belki ben sizin anlayışınıza göre yeterli değilim ama en azından safım belli lütfen ona da karışmayın.

Yazıma bir cevap vermemeniz, ikrar ettiğiniz anlamına geliyor. Ben safınızı sormadım, girdiğiniz safa karışmak haddim değil, ama tarihi ters yüz etme çabalarına karışmak (en azından hissenette) haddimdir efendim.

abidin
18-03-2008, 21:52
Bir de savaşları hep dine iman gücüne müslümanlığa bağlayıp birleştirici unsur olarak dini kullanıyorsunuz.

Çanakkale savaşında vatanı için şehit olan onbinlerce hristiyanı yahudiyi atesti yok sayıyorsunuz. Herkes bu vatan için savaştı, çanakkale savaşı bir din savaşı değildi, vatanı savunma savaşıydı.



Bu konuda haksızlığa uğruyorum, Sn.Rainbow ile yazdıklarıma dikkat ettiyseniz ayrıma hep karşı çıkmışım.

İlk sayfada göndermiş olduğum listelere dikkat etmiş olsa idiniz; sizin belirtmiş olduğunuz müslüman harici şehit sayısı onbinler ile ifade edilemese de ismen var olduğunu görebilirdiniz. Onları ben veya bir başkası kim ki, görmemezlikten gelsin, kimsenin haddi değil.

Ankara şehitleri 133. sırada bulunan Yorgi oğlu Mavro'ya ben hakkımı nasıl ödeyebilirim, belki onun sayesinde Ankara'da özgürce nefes alıyorum.

Olay din savaşları değildi bunu belirtmem yine de gerekli idi, haklısınız.

Ben burada olanları yazmaya çalışıyordum. Malum o olaylar olmadı diyemeyeceğim gibi İtilaf devletlerince müslümanlığa karşı gizliden haçlı savaşı ilan etmedi veya Konstanapolis'i hristiyanlıştırma propagandasını da yapmadı diyemem.

Geçen yaz vefat eden İlya bey, Çanakkale Savaşlarının yarattığı önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK 'ün masa arkadaşlarındandı ve kendisi yahudi idi... Asla kendi memleketim dediği Türkiye'den ve Ankara'dan kopmamıştı, kendisinden Atatürk hakkında hatıralarını gerçek evsahibi edası ile anlatışını hep saygıyla karşılamıştık.
"Toprağı bol olsun"

NOT: Çanakkale şehitlerimizin sayısı hakkında yaygın bir yanılgı var, sayı sanıldığı gibi 250.000 civarı değil 54-57.000 arasıdır. Benim ilk sayfada memleketlerine göre verdiklerim 48-49.000 arasındadır.


Saygılarımla

abidin
19-03-2008, 09:32
Bir kahramanın var olduğu yer

abidin
21-04-2008, 00:48
Bu haftasonu müthiş güzel müthiş yoğundu, Gelibolu'yu yine dolaştık. 3 genç teyzem de misafirim olarak bizim grubta idiler.

Günümüzde Çanakkale'nin tarihi dokusuna zarar verenlere karşı aktif bir savaşcı olan Anzak Bill'e sordum;
- O yıllarda dini eğitimlere ve beklentilere göre bizi politize etme konusunda itilaf devletleri siz Anzaklara bizi nasıl anlatmışlar?

- Sizleri ilk başta düşman olarak algılar iken sonraları "Mayıs 1915 " civarı çok dürüst ve mert olarak gördük ama biz asıl Almanlara karşı halen sempatimiz yok, o günlerde yapılan karalama kampanyalarının sizlerden çok onların üstüne olmasının doğal sonucu olarak...

Sözü devir alan, hayranlığımı inkar edemeyeceğim ve en son basında da çıkan 2 bin 500 kişilik şehitliği ortaya çıkaran tarih araştırmacısı Gürsel AKINGÜÇ ise;
-Bize Abdül demeleri yanısıra bu olayı HAÇLI SEFERİ olarak gören İngiliz general de olmuştur dedi.


Anzakların bir torunu araştırmacı-tarihçi Bill SELLARS ile küçük kızım Tuana;

abidin
23-04-2008, 21:10
Büyükanafarta köyünde sergilenen kişisel kolleksiyoncu Özay Gündoğdu'nun özel müzesine uğramadan geçmeyin.
Yaşayan tek özel kolleksiyoncudur,diğer özel kolleksiyoncu Salim Mutlu'yu ne yazık ki bir kaç yıl önce kaybettik.

Bir kaç lira uğruna satılmayıp, bizim görebilmemiz için Özay Gündoğdu'nun özel müzesinde sergilenen ve milyonda bir ihtimali bile zor olan " HAVADA ÇARPIŞMIŞ KURŞUNLAR"

abidin
25-04-2008, 23:19
Biz yerimizde oturalım, onlar ise atalarına anmak için 30.000 km uzaktan gelsinler.



A.A

Anzak Koyu'nda gece yarısından itibaren toplanan binlerce kişi, ayininin yapılacağı sabahın ilk dakikalarını Çanakkale hakkında yapılan çeşitli belgeselleri izleyerek bekledi.


Resmi heyetlerin alana gelmesi ile başlayan törende açılış konuşmasını Yeni Zelanda Hava Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Graham Lintott yaptı. Bu topraklarda 93 yıl önce yapılan savaşta 30 binden fazla Avustralyalı ve Yeni Zelandalının hayatını kaybettiğini ifade eden Lintott,”bu sabah Gelibolu'da ve vatandaşlarımızın hizmet verdiği tüm savaş alanlarında yaralanan ve hayatını kaybeden herkesi saygıyla anmak için burada toplandık” diye konuştu.


Törende konuşan Avustralya Savunma Bakanı Joel Fitzgibbon, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiliz ya da Osmanlı üniforması giydiklerine bakılmaksızın tüm askerlerin buradaki savaşta gösterdikleri cesaret, sorumluluk ve fedakarlığa hayranlık ve saygı duyduklarını kaydetti. Tüm askerlerin kendilerinden istenileni sonuna kadar yerine getirmek için mücadele ettiklerini ifade eden Fitzgibbon, Gelibolu'ya gelen genç ve enerjik 60 bin Avustralyalı'nın 8 bin 709'unun, 8 bin 500 Yeni Zelandalının da 2 bin 721'inin hayatını kaybettiğini söyledi.


Müttefik güçlerinin çıkarma yaparken kısa sürede başarıya ulaşacaklarını düşündüklerini ifade eden Fitzgibbon sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu kıyılara yaklaşırken önlerinde ne olduğunu hiçbir zaman hayal edemezlerdi. Ve bizler hiç bir zaman onların gerçekleştirdiklerini ve acılarını tam olarak anlayamayız. Buraya hayatlarını bu topraklarda feda edenlerin mirasını takdir ettiğimizi göstermeye geldik. Burada Anzak efsanesini yarattılar ve Avustralya'nın milli kimliğinin tanınmasını sağladılar.”


Savaşta, Türk Kuvvetlerinin daha da büyük bedel ödediğini söyleyen Fitzgibbon,”bugün onları ve hayatını kaybetmiş Anzakların annelerine hitaben söylediği meşhur ve teskin edici sözleriyle büyüklüğünü gösteren büyük askeri lider Mustafa Kemal Atatürk'ü de saygıyla anıyoruz.” dedi.
Fitzgibbon, geçmişin hatalarından ders alınması, şimdiki ve gelecek nesillerin diyaloğa teşvik edilmesi gerektiğini de söyledi.

YENİ ZELENDA DIŞİŞLERİ BAKANI PETERS

Ayinde konuşan Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Vinston Peters, Dünya'nın dört bir yanından gelen müttefik güçler ile topraklarını savunan Türk askerlerinin Gelibolu'da kahramanlık örneği sergilediğini belirterek,”her yıl burada toplanarak hatırlanmayı hak eden kahramanları hiç unutmayacağımızı göstermek istiyoruz” dedi.


Peters, 93 yıl önce evlerinden çok uzaktaki bir ülkenin topraklarına savaşmaya gelen askerlerin evlerine kısa sürede ulaşmayı beklerken, kendilerini zorlu koşullarda bir mücadelenin içinde bulduklarını belirterek, bu mücadelede 2 bin 700'den fazla Yeni Zelandalının vatanlarına geri dönemediğini kaydetti.
Peters, savaşta kahramanca çarpışan askerlerin hepsinin ayrı ayrı takdir edilmesi gerektiğini söyledi.


Törende, Atatürk'ün Çanakkale Savaşları'nda hayatlarını kaybeden müttefik güçlerin askerleriyle onların annelerine hitaben söylediği sözler, iki Türk subayı tarafından Türkçe ve İngilizce olarak okundu. Avustralya Hava Kuvvetleri din görevlileri başkanı Murray D. Earl'ın yönettiği ayinde, İncil'den çeşitli bölümlerin yanı sıra ilahiler okundu. Törende daha sonra katılımcı ülkelerin temsilcileri tören alanına çelenk koydu. Törene, Türkiye adına Çanakkale Vali Yardımcısı Ali Partal katıldı.


Tören saygı duruşu, son duaların edilmesi ve Türkiye, Yeni Zelanda ve Avustralya milli marşlarının çalınmasıyla sona erdi. Resmi heyetlerin tören alanının ayrılmasının ardından ayine katılan binlerce kişi de tören alanını gezerek çiçekler bıraktılar.

mamut222
25-04-2008, 23:55
İki defa gittim ikisinde de agladım.zaten çok duygusal bir insanımdır bu da içimdeki merhamet ve insanlık sevgisinden kaynaklanıyor olsa gerek.gördügüm kadarıyla buraya okul gezileri yapılıyor,gelen guruplara bakıyorum hali vakti ailelerin çocukları oldugu her hallerinden belli.
çok üzülüyorum,memlekette hali vakti yerinde olan ,her kasabada,şehirde bir çok zengin insan var bir sponsorlık yapamazmı fakir aile çocuklarını buralara bir turla gönderemezmi.
Çok gurur duydugumuz,yedi düvele karşı,ac suzuz yalın ayak,silahsız cephanesiz,kazanılan bu savaşı genç nesillere anlatamazsak eger,duyarsız ve duygusuz bir nesil bizi bekliyor.
çevremize bir bakarsak gençlerin ne durumda oldugunu görebiliriz.aslında biliyorum,hiç kimse bu durumdan memnun degil.Kendimize gelmemiz için,bir çanakkale daha mı yaşayalım.

Lilyum
07-05-2008, 13:48
Bu hafta Çanakkale'deydim...
Oraları görüp duygulanmamak etkilenmemek mümkün değil...
Yukarda bahsedilen Anzak şehitleri için ayin yapılan yer ve Anzak koyu...

http://img206.imageshack.us/img206/3007/dscn0770db7.jpg

Lilyum
07-05-2008, 13:51
http://img238.imageshack.us/img238/5421/dscn0775sz5.jpg

Lilyum
07-05-2008, 13:54
İşte Atatürk'ün büyüklüğü ve asaleti..

http://img520.imageshack.us/img520/7382/resim008wl9.jpg

Lilyum
07-05-2008, 19:38
Meçhul Asker Anıtı
Avusturya askeri bir Mehmetciğimizin başını keserek memleketine götürmüş,sonra yaptığına pişman olarak sakladığı askerimizin kesik başını Türk yetkililere ölmeden önce teslim edilmesini vasiyet etmiş ölümünden hemen sonra çocukları Türk Şehidinin kesik başını elçiliğimize teslim etmişlerdir.18 mart 2003 tarihinde bugünki şehit kabrine gömülmüştür.
Çok acı bir olay...

http://img385.imageshack.us/img385/3185/dscn0818th9.jpg

Lilyum
07-05-2008, 19:44
Şehitlerin acısına ağaçlar bile dayanamayıp burulmuş...
İnsanın içide aynı şekilde buruluyor...:cry::cry::cry:



http://img209.imageshack.us/img209/4996/dscn0800qf5.jpg

PARK
07-05-2008, 19:48
Ayaklarınıza sağlık sevgili Lilyum çok isteyipde gitmek kısmet olmayan yerlerden burası...

Adeta her karışı şehit kanları ile sulanmış topraklar buralar...

Sayenizde bizde gezmiş ve o atmosferi koklamış gibi oluyoruz...

Lilyum
07-05-2008, 19:56
Ayaklarınıza sağlık sevgili Lilyum çok isteyipde gitmek kısmet olmayan yerlerden burası...

Adeta her karışı şehit kanları ile sulanmış topraklar buralar...

Sayenizde bizde gezmiş ve o atmosferi koklamış gibi oluyoruz...

Sevgili Park gerçekten görmeye değer...
Bende yıllardır istememe rağmen ancak bu yıl kısmet oldu...
Atamıza ve şehitlerimize çok şey borçluyuz....
Ruhları şad olsun...

Lilyum
07-05-2008, 20:02
Çanakkale Şehitler Abidesi

http://img99.imageshack.us/img99/4333/resim065au7.jpg

Lilyum
07-05-2008, 20:07
http://img129.imageshack.us/img129/8011/dscn0823px2.jpg