PDA

View Full Version : Ata’nın gizli vasiyeti AİHM’de



yeter
14-12-2007, 20:54
Dün Hürriyet gazetesinde okuduğum ilginç bir haberi aşağıya aktarıyorum. İddia vasiyetle ilgili olarak ilginç nokta ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nin böyle bir konuyu neden dava konusu olarak kabul ettiğidir? Bir kimsenin veraset açısından kendisini ilgilendirmeyecek bir konuda dava açma hakkı olabilir mi? İddialar komplo teorisine yakın gördüğümden konuyu da bu başlık altında açtım. Menderes in sözleriyle vasiyet arasında dolaylı bir bağ kurulması da komplo teorisinin de ötesine geçmiş durumda. Bu iddiayı gerçekçi bulmuyorum. İddialar hakkında daha detaylı bilgi davayı açan Meriç Tumluer in sitesinde bulunuyor. Yazılarını henüz okumadım.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/7861467.asp

“Ölümünden iki ay önce Dolmabahçe’ye Beyoğlu Altıncı Noteri’ni çağırttı. Bir vasiyet yazdırdı. 50 yıl sonra açıklansın dedi. Ama hep gizli kaldı.”

İşte bu iddia şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava konusu oldu.

Vatan Gazetesi'nin haberine göre Atatürk’ün ölümünden bugüne tartışılan ve varlığı gerek Genelkurmay Başkanlığı gerekse en yetkili ağızlardan yalanlanan ’Atatürk’ün gizli vasiyeti’ artık AİHM’de. Uzun süredir kendisini bu konuya adayan, kurduğu www.ataturkungizlivasiyeti.com adlı internet sitesiyle tartışmayı sıcak tutan vatandaş Meriç Tumluer, konuyu AİHM’e taşımayı başardı.

Bu gizemli tartışmanın fitilini ateşleyen Meriç Tumluer iddialarını şöyle ete kemiğe büründürüyor: “Atatürk, 6 Eylül 1938’de Dolmabahçe Sarayı’nda, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak, Ordinaryüs Prof. Neşet Ömer İrdelp’in de olduğu sırada, İstanbul Beyoğlu 6’ncı Noteri İsmail Kunter’i makamına davet ederek, el yazısı ile yazmış olduğu vasiyetlerinin olduğu zarfı kapalı bir şekilde 3 yerinden kırmızı bal mumu dökülüp, mühürletti ve notere ’Bu kapalı zarfta vasiyetlerim var. İcap ettiği vakit gerekeni yaparsınız’ diyerek teslim etti. Mühürlü büyük zarf Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından, 28 Kasım 1938’de bir heyet huzurunda açıldı.”

“Ziraat Bankası’nın gizli kasalarındaydı”

İddialara göre ise Atatürk’ün vasiyetnamesi eksik açıklanmıştı. Çünkü Ata’nın mühürlettiği zarf içinde bir zarf daha çıkmış, bu zarf da Ankara 3. Sulh Hukuk Hakimi Osman Selçuk ve görevli bir heyet tarafından 5 Ocak 1939 ‘da Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Merkez Şubedeki özel bir kasaya konmuştu. Tumluer, “Bu zarf mahkeme kayıt altına alınmıştı. Kasaların gününden önce açılmasını engellemek maksadı ile 50 yıllık süreç için kasaların kapısı özellikle bir kaynakla tutturulmuştu. Vasiyetin açıklanma zamanı geldiğinde dönemin yetkilisi 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren bu konuda kamuoyuna hiçbir bilgi vermedi.”

Atatürk’ün gizli vasiyetinin açıklanması için beklenen süre dolup da kimseden ses çıkmayınca bu kez konu mahkemeye taşındı. Meriç Tumluer’in 2005’te Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne verdiği dilekçe Atatürk’ün gizli vasiyeti iddiasını mahkeme gündemine getirdi. Aralarında 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in yanı sıra eski miletvekili Emin Şirin ve Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal’ın da bulunduğu isimler tanık olarak gösterilmişti. Hakim 2005’te “Davacıların iddia ettiği gibi bir vasiyetnamenin varlığı sübuta ermediği” gerekçesiyle davacıların talep ve davasının reddine karar verdi.

AİHM başvuruyu kabul etti

Türkiye’deki iç hukuk yolları tükenince bu kez gözler AİHM’e çevrildi. Tumluer son çare olarak Strasburg’daki AİHM’e 19 Nisan 2007’de, 40 sayfadan oluşan dilekçeyle başvurdu. 31 Mayıs’ta ise Strasburg’dan yanıt geldi. 17820/07 dosya numaralı başvuruyla ilgili şöyle denildi: “Başvurunuz alınmıştır. Mahkemenin kararı hakkında ileride size bilgi verilecektir.”

Vasiyette hilafet mi vardı?

AraŞtIrmacI-Yazar Aytunç Altındal’a göre, Atatürk, bazı notlarının ölümünden 50 yıl sonra açıklanmasını vasiyet etmişti. Altındal, “Kenan Evren ve dönemin başbakanı Turgut Özal, bunları okudular. Ancak bu görüşlere, bu fikirlere ’toplumun henüz hazır olmadığını’ öne sürerek bunların açıklanmasını engellediler” dedi. 1988’de Atatürk’ün vasiyetinin üstüne 25 yıllık yeni bir yasak konulduğunu da iddia eden Altındal, “Atatürk, hilafetin kişi bazında değil, bütün İslam ülkeleri arasında rotasyonla değişecek bir kurum olarak canlandırılabileceğini düşünüyordu. Bu vasiyeti 1958’de Adnan Menderes de öğrendi ve ’Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz’ cümlesini bu nedenle söyledi.”

KIRMIZI MÜHÜRLÜ VASİYET

6 Eylül 1938’deki vasiyet mektubunda bir gizli zarf daha vardı. Tartışılan zarf, şimdi AİHM’in de gündemine geldi.

PEŞİNİ BIRAKMIYOR

Meriç Tumluer, yıllardır araştırdığı “gizli vasiyet”i AİHM’e kadar götürmeyi başardı. Bundan sonra ne olacağını kendisi de merak ediyor.

balaban
14-12-2007, 23:59
İşte bu iddia şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava konusu oldu.
Atatürk’ün gizli vasiyetinin açıklanması için beklenen süre dolup da kimseden ses çıkmayınca bu kez konu mahkemeye taşındı. Meriç Tumluer’in 2005’te Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne verdiği dilekçe Atatürk’ün gizli vasiyeti iddiasını mahkeme gündemine getirdi. Aralarında 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in yanı sıra eski miletvekili Emin Şirin ve Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal’ın da bulunduğu isimler tanık olarak gösterilmişti. Hakim 2005’te “Davacıların iddia ettiği gibi bir vasiyetnamenin varlığı sübuta ermediği” gerekçesiyle davacıların talep ve davasının reddine karar verdi.




Evren- Altundal şahitliği; körler sağırlar birbirini ağarlar. Siz isterseniz bozacı-şıracı diyebilirsiniz. Bunlara Turgut Özal ve Menderes ilave edilsin. 4 ismi toplayın bakalım ortaya Osmanlı Canlandırıcıları çıkacak mı? Eğer hala çıkaramadıysanız yaptığınız işlemi kontrol edin, işlem hatası vardır.

yeter
15-12-2007, 00:22
Böyle bir konu ile ilgili bir şahıs nasıl dava açabiliyor? ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi böyle bir davayı nasıl kabul edebiliyor? Burada davayı açan kişinin herhangi bir mağduriyeti yok. Ayrıca gizli olduğu iddia edilen vasiyette eğer varsa varislere ait bölümlerin onların izni olmadan açıklanması doğru bir davranış mı?

Benim bu dava ile ilgili anlamadıklarım bunlar. ve iddialar mesnetsiz çıktığında davayı açan ne diiyecek?

balaban
15-12-2007, 00:27
Böyle bir konu ile ilgili bir şahıs nasıl dava açabiliyor? ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi böyle bir davayı nasıl kabul edebiliyor? Burada davayı açan kişinin herhangi bir mağduriyeti yok ki? ve ayrıca gizli olduğu iddia edilen vasiyette eğer varsa varislere ait bölümlerin onların izni olmadan açıklanması doğru bir davranış mı?

Benim bu dava ile ilgili anlamadıklarım bunlar. ve iddialar mesnetsiz çıktığında davayı açanla ilgili ne yapılacak?

Açan ve davayı kabul edenlerin niyetleri belli.

Davayı açana merak etmeyin hiç bir şey olmaz. Hatta Başbakanımız madalya bile verebilir, insanların akıllarına hilkafeti getirdiği için.

Isıtılıyor sn.yeter ısıtılıyor.