PDA

View Full Version : Turkce Dilbilgisi yardim istegi



N28aichi
10-09-2004, 09:48
Sevgili arkadaslar, bu aralar bir mecburiyetten dolayi Turkce ders veriyorum.
Elimde pek materyal olmamasindan dolayi bir Japon egitmenin yazmis oldugu Turkce kitabi okutup buna uygun alistirmalar hazirladim fakat bazi ikilemler yasiyorum. Yardimci olabilecek bir arkadasimiz varsa sevinirim.Sorun su:
Mesela
Türk kelimesinin çekimini
Ben Türk üm
Sen Türk sün
O Türk tür
Biz Türk üz
Siz Türk sünüz
Onlar Türk dürler
seklinde yapmış. Ama ben bunun Onlar kısmından şupheliyim

FISTIKÇI ŞAHAP ı bilirsiniz. Buna göre düşününce farkli olmaması gerekmez mi? Yani
Onlar Türk dürler değilde Onlar Türk türler şeklinde doğru değil mi?Yada acikcasi sonu bu yukardaki unsuz harflerle biten kelimelerin cekimi o ve onlar kismindaki dir dirler, dur durler vs nin tirler turlar vs olmasi gerekmezmi?
Ne dersiniz? Yardimci olabilecek arkasdaslarin fikirlerini bekliyorum.
Sevgilerimle.

50ot
10-09-2004, 10:17
Türk'tür se Türk'türler olur

Türk'dürler se Türk'dür olur.

bence ikincisi doğru... (dür/dürler)

mizagora
10-09-2004, 10:39
Sn. N28aichi,
Doğru düşünüyorsunuz.Türkçede, fıstıkçı şahaptaki sessizler sert sessizlerdir.Sert sessizle biten bir sözcüğe sessizle başlayan ek getirildiğinde ekin ilk sessiz harfi sert sessiz olur.
diş_çi,dost_ça..gibi..
sevgilerimle..

H.ömer iren
10-09-2004, 10:48
türktürler dogrudur...

selçuk efendi
10-09-2004, 10:52
hbdeki elma bunu takmaz ama Türk kelimesi gibi sert sessizle biten kelimelerden sonra gelecek -dır, -dir ekleri 't' harfi ile başlamak durumundadır...:D aynen fıstıkçı kelimesindeki gibi...

AnnE
10-09-2004, 11:13
Oldu mu şimdi ahali !!!!!! ;

Bir kere o ilk başkaki çekim yanlış..!!

Türk üm
Türk sün

diye başlayan çekimin üçüncü çoğul hali Türk ler olur. Üçündü tekil sahista sadece Türk olması gerekir.
DÜR nereden çıkmış !!!,,O capon kardeşime söyleyin gelmeyim oralara..!!


Bilmem dürebildim mi ??!!..

janus
10-09-2004, 11:17
Sevgili arkadaslar, bu aralar bir mecburiyetten dolayi Turkce ders veriyorum.
Elimde pek materyal olmamasindan dolayi bir Japon egitmenin yazmis oldugu Turkce kitabi okutup buna uygun alistirmalar hazirladim fakat bazi ikilemler yasiyorum. Yardimci olabilecek bir arkadasimiz varsa sevinirim.Sorun su:
Mesela
Türk kelimesinin çekimini
Ben Türk üm
Sen Türk sün
O Türk tür
Biz Türk üz
Siz Türk sünüz
Onlar Türk dürler
seklinde yapmış. Ama ben bunun Onlar kısmından şupheliyim

FISTIKÇI ŞAHAP ı bilirsiniz. Buna göre düşününce farkli olmaması gerekmez mi? Yani
Onlar Türk dürler değilde Onlar Türk türler şeklinde doğru değil mi?Yada acikcasi sonu bu yukardaki unsuz harflerle biten kelimelerin cekimi o ve onlar kismindaki dir dirler, dur durler vs nin tirler turlar vs olmasi gerekmezmi?
Ne dersiniz? Yardimci olabilecek arkasdaslarin fikirlerini bekliyorum.
Sevgilerimle.Benim bildiğim yazımda Türk tür doğru. Konuşmada Türk dür olabiliyor..

Sadece Türk kelimesi için söylemiyorum. diğer durumlarda da t konuşmada d olabilir..

AloneWolf
10-09-2004, 11:32
Türküm
Türksün
Türk
Türküz
Türksünüz
Türkler

N28aichi
10-09-2004, 12:59
Oncelikle cevap veren yardim da bulunan arkadaslara cok tesekkur ederim.
Sayin Anne Ben sert sessizler ile yani "ç f h k s ş p " harfleri ile biten kelimelerin sert sessizler ile devam eden ekler almasi gerektigini biliyorum. Cekim koniusuna gelince bizim gunluk konusma tarzimizda dediginiz cekim dogrudur ama yazi dilimizde "dir dır dur dür yada dirler dırlar durlar dürler" olmasi gerekmez mi? Ne dersiniz?

AnnE
10-09-2004, 13:09
Azizim N2i8gğ&5 ;

öncelikle bu ne biçim nik..!!
nik seçerken bu niki yazacak vatandaşların çekeceği azabı hiç mi düşünmezsiniz ?

Şu dırdır meselesine gelince ;


sen Türk müsün ? diye sorana '' -Evet ;Türk ümdür mü diyorsun ?

Ya da şu arkadaş Türk mü diye sorduklarında ''- Evet , Türk '' mü diyorsun yoksa ''-Evet , Türk dür '' mü diyorsun ???

Bilmem mi yahu !!

Thesecret
10-09-2004, 13:17
Oldu mu şimdi ahali !!!!!! ;

Bir kere o ilk başkaki çekim yanlış..!!

Türk üm
Türk sün

diye başlayan çekimin üçüncü çoğul hali Türk ler olur. Üçündü tekil sahista sadece Türk olması gerekir.
DÜR nereden çıkmış !!!,,O capon kardeşime söyleyin gelmeyim oralara..!!


Bilmem dürebildim mi ??!!..
Bütün mesele bitti onlar kimdir sorunun cevabını vermeye geldi. :hayır: :cool:

(anne şimdi defterimi dürer ya neyse içime dert olmasın diye yazdım :D)

N28aichi
10-09-2004, 13:20
Sevgili Anne'cigim.Cevap icin cok cok tesekkur ederim ama imla ile gunluk dil cok ayri konular gibi geliyor bana. Soru icin cevabim bazen Turk tur, bazen ise Turk oluyor yani karsimdaki ile olan samimiyetime gore kelimelerin eklerini atabiliyorum.

Hazir konu acilmisken Soz konusu kitabi yazan capon amcaya hurmettlerimi ve saygilarimi bu vesile ile bildirmek isterim.Beni ne SIKINTILARA soktu anlatamam . Birde kendi Turkcemin iyi oldugunu dusunurdum ama saniyorum daha 40 firin ekmek yiyip gelmem gerekiyor.

N28aichi
10-09-2004, 13:24
A! Bir de simdi aklima geldi Bunun soru sekli nasil olmasi gerekiyor zaman?
Yani

Onlar Turk mudurler

olacak yoksa

Onlar Turk muler

olacak. :confused: Kafam corba gibi oldu ya!

Thesecret
10-09-2004, 13:28
A! Bir de simdi aklima geldi Bunun soru sekli nasil olmasi gerekiyor zaman?
Yani

Onlar Turk mudurler

olacak yoksa

Onlar Turk muler

olacak. :confused: Kafam corba gibi oldu ya!
Sen bundan sonra yabancı dil olarak İngilizce, Almanca yerine "Türkçe" yaz :D
Gelelim soruna "Onlar Türk mü" demek varken niye ısraf eder, kelimeleri harcar, üstüne üstlük bir de kafanı karıştırırsın... :hayır: :hayır:

AnnE
10-09-2004, 13:30
Yahu ;

Uğraştırmasanıza beni sabah sabah..!! İşim gücüm var.

Doğru soru '' Onlar Türk mü ? ''

Burada ''ler'' eki gavurların artikeli gibi olur.Sorunun anlamını değiştirir.Diğer bir deyişle farklı durumlar için kullanılır.


Bilmem sinirlerim azmadan bu meseleden sıyırabilecek miyim ?

AnnE
10-09-2004, 13:32
Aferin dısekrıt ;

Benden hızlı davranmışsın.Bugünlük seni hoşgöreceğim. (Umarım )


Bilmem görebilecek miyim ?

Thesecret
10-09-2004, 13:36
Aferin dısekrıt ;

Benden hızlı davranmışsın.Bugünlük seni hoşgöreceğim. (Umarım )


Bilmem görebilecek miyim ?
Hmmm bugün de yırttık bakalım... Hadi hayırlısı... (Ama AnnE de tahrik ediyo adamı canım) :eek: :cool: :D :p

N28aichi
10-09-2004, 13:43
Sevgili Anne Kizmayiniz lutfen insan sorarak ogrenirmis.Bendeniz de sora sora ogrenicem anlasilan. Ama nedense kitapta yazilan ornekler kafami cok karistiriyor.Gunluk konusma dilinde Sevgili AnnE 'nin yazdiklarini dogru olarak goruyorum ama kitaba bakinca iki arada bir derede kaliyorum.

janus
14-09-2004, 13:43
Merhaba,


Bugün posta kutuma gelen bir mesaj. Güzel Türkçemiz hakkında...

Saygı ve sevgilerimle


kaynak :

http://www.visioneurope.com.tr/bilgisec.asp?eno=41


Türkçe üzerine bir matematik modelleme ve bunun olası sosyal yansımaları üzerine bir zihin jimnastiği.

"Victor Hugo şiirlerini 40.000 kelime ile yazdı. Türkçe'yi en zengin kullananlardan Yaşar Kemal'in romanları 3.500 kelimeyi geçmez" görüşü çok yaygındır. Bu görüş haklıdır zira Türkçe'nin Fransızca'ya oranla daha az sözcük içerdiği doğrudur. İngilizce'ye, Almanca'ya, İspanyolca'ya oranla da daha az sözcük içeriyor olması gerekir. Ne var ki bu Türkçe'nin daha yetersiz bir dil olduğu anlamına gelmez! Çünkü Türkçe az sözcük ile çok şey anlatabilen bir dildir! Daha fazla sözcük içerse bunun kimseye zararı dokunmaz ancak, gereği yoktur.

Başka bir dilden Türkçe'ye çeviri yapan herkes sözlüğü açtığında, aralarında minik anlam farkları olan bir çok sözcüğün Türkçe karşılığında çoğu zaman aynı kelimeyi okur. Bu, ilk bakışta bir eksiklik gibi görünebilir, oysa öyle değildir. Çünkü yukarıda adı geçen diller kelimelerin statik olan anlamlarını öğrenmeye, Türkçe ise bu anlamları bulup çıkarmaya, yani dinamik anlamlandırmaya dayalıdır. Türkçe'de anlamları sözlükteki tanımlar değil, kelimelerin cümle içindeki konumları belirler. Tam bu noktada, Türkçe'nin, referans olmak üzere sadece gerektiği kadarı sözlüklere alınmış, sonsuz sayıda kelime içerdiği bile öne sürülebilir.

İngilizce-Türkçe sözlükte "sick", "ill" ve "patient" ın karşısında hep "hasta" yazar. Bu bağlamda İngilizce'nin üç kat daha fazla sözcük içerdiği söylenirse bu doğrudur. Ancak, aradaki farkların Türkçe'de vurgulanamadığı söylenmeye kalkılırsa bu yanlış olur: "doktor falanca beyin hastası olmak", "böbrek hastası olmak", "Internet hastası olmak", "filanca şarkının hastası olmak" arasındaki farkı Türkçe konuşan herkes bir çırpıda anlar. Bunun nasıl olabildiğini görmek zor değildir. Bir kalem alıp, alt alta:

3 + 5 =

12 + 5 =

38 + 5 =

yazmak, sonra da bunları toplamak yeterlidir. Hepsinde aynı "+ 5" yazdığı halde sonuçlar farklı çıkıyorsa, Türkçe'de de hepsinde aynı "hastası olmak" ifadesi geçtiği halde sonuçlar farklı olacaktır. Türkçe'nin az araç ile çok iş yapmasının sırrı matematikte yatar. 0 dan 9 a kadar 10 tane rakam, artı, eksi, çarpı, bölü dört işlem işareti ve bir ondalık ayracı virgül, yani topu, topu 15 simge ile sonsuz sayıda işlem yapılabilir. Türkçe de benzer özellikler gösterir. Türkçe matematiğe dayalı olmaktan da öte, neredeyse matematiğin kılık değiştirmiş halidir.

Türkçe'deki herhangi bir fiilin çekiminin ve kelimelerin nasıl çoğul yapılacağının öğrenilmiş olması, henüz varlığı bile bilinmeyen, 5 yıl sonra Türkçe'ye girecek fiillerin nasıl çekileceğinin ve 300 yıl önce unutulmuş kelimelerin çoğullarının ne olduğunun biliniyor olması demektir. Bu tıpkı birinci dereceden 2 bilinmeyenli bir denklemin nasıl çözüleceği öğrenildiğinde, sadece x = 6, y = 23 olan denklemlerin değil, aynı dereceden bütün denklemlerin nasıl çözüleceğinin öğrenilmiş olması gibidir. Oysa sözgelimi İngilizce'de "go", " went" olurken "do", "did" olur. Çoğul ekleri için de durum aynıdır: "foot", "feet" olurken "boot", "beet" değil "boots" olur. Bunun tutarlı bir iç mantığı yoktur, tek çare böyle olduklarının bellenmesidir.

Türkçe'de ise, statik kelimeleri ezberlemek yerine dinamik kuralları öğrenmek gerekir. Türkçe'de neredeyse istisna bile yoktur. Olanlar da ses uyumu gereği alma olması gereken meyve isminin elma biçimine dönmesi gibi birkaç minör istisnadır. Kurallar ise neredeyse, bu dili icat edenlerin Türk olduğuna inanmayı zorlaştıracak kadar güçlü ve kesindir.

Bu noktadan sonra, anlatılanları matematik olarak formüle etmek, aradaki ilişkiyi somutlaştırabilmek açısından yararlı olacaktır. Bunu yapmanın en kolay yolu ikili sayı sistemini kullanmak olduğu için de yalnızca 0 ve 1 leri kullanmak yeterlidir. İzleyen örneklerde [1 = var] ve [0 = yok] anlamında kullanılmışlardır.




KELİME KÖKÜ



ÇOĞUL EKİ


MATEMATİK İFADE


ev





1.0


ev


ler


1.1





ler


0.1





Türkçe'deki bütün kelimelerin 2 bit olduğu varsayılabilir (ileride bit sayısı artacak). Tekil olan bütün kelimeler 1.0 (kelime kökü var; çoğul eki yok), çoğul olanlar ise 1.1 dir (kelime kökü var; çoğul eki var). Bu kural hiç değişmemek bir yana, öylesine güçlüdür ki Türkçe'de başka hiç bir dilde yapılamayacak bir şey yapılıp, olmayan bir kelimenin çoğulu dahi söylenebilir (0.1). Birisi karşısındakine sadece "ler" dediğinde, alacağı tepki: "anladık ler de, neler?" türünden bir cevap olacaktır. Bir şeylerin çoğulunun söylendiği bellidir de, neyin çoğulunun kastedildiği açık değildir.




VURGULAMA



SIFAT KÖKÜ


ZAYIFLATMA


MATEMATİK İFADE





kırmızı





0.1.0


kıp


kırmızı





1.1.0





kırmızı


msı


0.1.1


kıp


kırmızı


msı


1.1.1





Türkçe'deki sıfatların anlamını kuvvetlendirmeye veya zayıflatmaya yarayan bu kural da hiç değişmez. Hatta istenirse bu kurala uyan ama hiç bir sözlükte bulunmayan, hem kuvvetlendirilmiş hem de zayıflatılmış garip sıfatlar bile türetilebilir. "Güneş doğmazdan az önce ufuk kıpkırmızımsı (kıp + kırmızı + msı; [1.1.1]) bir renk aldı" dendiğinde, herkes neyin kastedildiğini anlayacaktır. Çünkü ayaküstü türetilen bu sıfat, hiç bir sözlükte yer almaz ama, Türkçe konuşan herkesin çok iyi bildiği bu kurala uygundur.

Fiil çekimlerinde de işler farklı değildir. Burada zorunlu olarak kişi için 3, zaman için 2 bitlik gruplar kullanılacak. Çoklu bit grupları şunları ifade edecek:
011 = ben
010 = sen
000 = o
111 = biz
110 = siz
100 = onlar
-------------
00 = geniş zaman
11 = şimdiki zaman
10 = gelecek zaman
01 = geçmiş zaman




KÖK



YETERLİLİK


OLUMSUZ


ZAMAN


HİKAYE


RİVAYET


KİŞİ


MATEMATİK İFADE


oku


(y)abil





di








m


1.1.0.01.0.0.011


oku


(y)a


ma


z





mış


sın


1.1.1.00.0.1.010


gel





me


(y)ecek


ti








1.0.1.10.1.0.000


git





me


di








k


1.0.1.01.0.0.111


şaşır


abil





ecek


ti





niz


1.1.0.10.1.0.110


bil








(i)yor








lar


1.0.0.11.0.0.100





Tabloda zaman ile ilgili küme 3 bit yapılıp geçmiş zaman "di'li geçmiş" ve "miş'li geçmiş" olarak ikiye ayrılabilir, soru bileşkeni için ayrı bir bit eklenebilir, emir ve şart kipleri de işin içine katılabilir ancak, sonuç değişmezdi.

Cümleleri oluşturan öğelerin (özne, nesne, yüklem, vb...) sıralaması da rastgele değildir. Türkçe cümleler bir tür "crescendo" (şiddeti giderek artan dizi) izlerler. Bütün vurgu en sonda yer alan yüklem (fiil) üzerindedir. Diğer öğelerin önemi, yükleme olan yakınlık/uzaklık konumları ile belirlenir. Yükleme yakınlaşıldıkça önem artar. Gene matematiksel olarak ele almak gerekirse, cümleyi oluşturan her bir öğenin toplam öğe sayısı kadar haneden oluşan bir matematik değere sahip olduğu varsayılabilir. "Dün Ahmet camı kırdı" cümlesi 4 öğeden oluşmaktadır; o halde her öğe 4 haneli bir değere sahip olacak, ilk öğe en düşük, son öğe ise en yüksek değeri taşıyacaktır.




CÜMLE



MATEMATİK DEĞER
0001


MATEMATİK DEĞER
0011


MATEMATİK DEĞER
0111


MATEMATİK DEĞER
1111


1


Dün


Ahmet


camı


kırdı.


2


Dün


camı


Ahmet


kırdı.


3


Ahmet


dün


camı


kırdı.


4


Ahmet


camı


dün


kırdı.


5


Camı


dün


Ahmet


kırdı.


6


Camı


Ahmet


dün


kırdı.





Şimdi tablodaki cümleler tek, tek ele alınabilir
1. cümle: Dün Ahmet bir iş yaptı ve bu camı kırmak oldu.
2. cümle: Dün kırılan camı başkası değil Ahmet kırdı (suçlu Ahmet!).
3. cümle: Ahmet'in dünkü işi camı kırmak oldu (belki önceki gün kitap okumuştu).
4. cümle: Ahmet camı herhangi bir zaman değil, dün kırdı (yarın kırması gerekiyor olabilirdi).
5. cümle: Cam düne kadar sağlamdı, kırılmasının suçlusu ise Ahmet.
6. cümle: Camı Ahmet zaten kıracaktı, bunu dün yaptı.

Cümleyi oluşturan öğeler kesinlikle aynı kalırken (cam hep 'i' haliyle 'camı' olarak kaldı; fiil hep 3. tekil şahıs, di'li geçmiş zamanda çekildi, vb.) sadece yerlerinin değişmesi cümlelerin anlamlarını da değiştirdi. Her cümlede 0011, 0001'den daha fazla, 0111 bu ikisinden daha fazla, 1111 ise hepsinden daha fazla önem taşıdı. Anlamı belirleyen de zaten her bir öğenin matematik değeri oldu.

Kelimelerin statik anlamlar taşıdıkları dillerde, zaman belirtecinin (dün) yeri değiştirilerek elde edilebilecek 2 çeşitlemenin dışında diğer anlamları vermek için kip değiştirmek (edilgen kip - passive mode kullanmak) veya araya açıklayıcı başka kelimeler eklemek gerekir. Türkçe konuşanlar ise her bir cümlenin diğerinden farkını derhal anlarlar.

Matematik ile olan alış-veriş yalnızca verilen örneklerle sınırlı değildir. Türkçe'nin ne tarafı ele alınsa bu ilişki ile yüz, yüze gelinir.

Türkçe'nin bu özelliğini "İnsanlar kendilerine ulaşan mesajları nasıl anlarlar? Bunun kullanılan dil ile bir ilgisi var mıdır? Bir Fransız, bir İngiliz, bir Türk aynı mesajı kendi ana dillerinde alsalar, birbirleri ile aynı şekilde mi, yoksa farklı mı algılarlar? Eğer dilin algılamayla ilgisi varsa, işin içine bir dil karışmadığında yani sözgelimi bir pantomim gösterisi izlenir veya üzerinde hiç yazı olmayan bir afişe bakılırken, dil ile ilgili bu alışkanlıklar nasıl etki ederler?" türünden sorulara yanıt ararken fark ettim. Bu özellik konuya ilgi ve sabırla yaklaşıp, bakmayı bilen herkesin görebileceği kadar açık. O nedenle, bu güne kadar kesinlikle başkaları tarafından da görülmüş olmalı. "Türkçe çok lastikli, nereye çeksen oraya gidiyor" diyenler de aslında, hayal meyal bu özelliği fark eder gibi olup, ne olduğunu tam adlandıramayanlardır.

Türkçe teknik açıdan mükemmel bir dildir. Bu mükemmelliğin nedeni matematik ile olan iç içeliktir. Keza, ne yazık ki Türkçe'nin, bu dili konuşanlara kurduğu tuzak ta buradadır.

Kentli - köylü, eğitimli - eğitimsiz, doğulu - batılı, vb... kültür çatışmaları dünyanın her yerinde vardır. Gene dünyanın her yerinde iyi, kötü işleyen bir "asimilasyon" ve/veya "adaptasyon" süreci bu çatışmayı kendi içinde bir takım sentezlere götürür. Türkiye bu açıdan dünya genelinin biraz dışındadır. Bizde "asimilasyon" ve/veya "adaptasyon" süreci ya hiç çalışmaz, ya da akıl almaz bir yavaşlıkta çalışır. Sorun, başka sebeplerin yanı sıra kullandığımız dilden de kaynaklanmaktadır. Düşünme, kendi kendine sözsüz konuşma olarak kabul edilirse (bence öyledir), anadilin kişilerin düşünce yapısı üzerinde etkili olduğunu da kabul etmek gerekir; insanlar kendi anadillerinde düşünürler. Türklerin büyük paradoksu işte buradadır. Teknik açıdan mükemmel bir dil olan Türkçe, kendi dışımızdaki dünyayı kendimizce değiştirmeden, olduğu gibi algılamaktaki en büyük engelimizi oluşturmaktadır.

Örneğin, Türkiye dışına yabancı işçi olarak giden ilk nesil gerek bulundukları ülkenin dilini öğrenme, gerekse oradaki yaşam biçimine ayak uydurma konusunda muhteşem bir direniş gösterdiler. Bu direnişin boyutları o denli büyük oldu ki, başka hiç bir diasporada gözlenmeyen gelişmeler yaşandı. Türk diasporası, gettolaşıp kendi kültürünü gene kendi içine kapanık bir çevrede yaşayacak yerde, kendi kültür kurumlarını o ülkeye ithal etti. Asimile olmaya en dirençli kültürlerden biri kabul edilen İspanyollar, gittikleri yere sadece gazetelerini ve bazen de radyolarını taşımakla yetinirken; Türklerin bunlara ek olarak (hem de birden çok) televizyon kanalları ve hatta kendi fast-food'ları (lahmacun, döner, vs...) oldu. Bunları başaran insanların yeteneksiz olduklarına, uyum sağlamayı da bu yeteneksizlikleri yüzünden beceremediklerine hükmetmek en azından adil ve gerçekçi olamaz. Keza, böylesine önemli bir kültür direnişi gösterenlerin, orada doğan çocuklarını eğitirlerken, bunca sahip çıktıkları kültürlerini göz ardı etmiş olmaları da düşünülemez. Ancak gözlemlenen o ki, orada doğan ikinci nesil, gene sözgelimi İspanyollar arasında hiç görülmediği kadar hızla asimile oldu. Bunun nedenini evdeki Türkçe'nin yanı sıra okulda öğrenilen ve ev dışında yaşanan, o ülkenin dili faktöründe aramak çok yanıltıcı olmayacaktır.

Biz Türkler, konuşmayı öğrenirken (tıpkı sick, ill, patient örneğinde olduğu gibi) farklı durumların farklı kavramlar oluşturduğunu, bu farklı kavramların da farklı adları olması gerektiğini öğrenmeyiz. Aynı adı taşıyan farklı kavramları birbirinden ayırmaya yarayacak sezgisel (sezgisel => doğal => matemetiksel) yöntemin kurallarını öğrenmeye başlarız. Sezgiselliğe şartlanmış beyinler ise dış dünyayı hiçbir değişikliğe uğratmadan, olduğu gibi algılamayı bilemediklerinden, bildikleri tek yönteme yani kendilerince anlam çıkarsamaya veya başka bir ifadeyle "sezdikleri gibi algılamaya" yönelirler.

Algıladıkları kavramların tümü kendi çıkarsamaları doğrultusunda şekillenmiş olan, kendilerince tanımlanmış bir dünyada yaşayan insanlara ulaşan mesajlardaki kodlar ne kadar "herkesçe bir örnek" algılanabilir? Üzerinde emek harcanmaya değer temel sorulardan biri budur. Bu sorunun yanıtı belirginleştikçe, neden batıdaki sistemlerin bir türlü Türkiye'de oluşturulamadığı sorusunun yanıtı da belirginlik kazanabilir.

Türkçe'nin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bu özel durum kuşkusuz tüm iletişim alanları için geçerlidir. Yunus Emre'nin okuması, yazması olmayan göçebe Türkmen boyları arasında 700 yıl boyunca bir nesilden diğerine büyük bir sadakatle, sözlü kültür ürünü olarak aktarılmasının ardında Türkçe'nin sezgiselliğini sonuna kadar kullanmadaki becerisi vardır. Tanzimat ve Cumhuriyet aydınlarının bir türlü geniş kitlelere seslerini duyuramamalarının nedeni de gene aynı denklemin içinde aranmalıdır. Fransız gibi, Alman gibi düşünmeyi öğrenenler, meramlarını anlatırken bunu yeni öğrendikleri düşünce sistematiği içinde yapmaya kalkışmış ve Türk gibi anlatmayı becerememiş olduklarından başarısız kalmışlardır.

Mesajlar sadece algılanabildikleri kadar etkili olurlar. Mesajları üretenlerin kendi konularına ne kadar hakim oldukları mesajın bütünlüğü açısından önemlidir ama, hitap edilen kişilerin kendilerine yönelen mesajları nasıl algıladıkları her şeyden daha önemlidir.

Ahmet Okar.

janus
14-09-2004, 13:47
Aşağıdaki yazıda, bazı tablolar buraya taşırken bozulmuş. Merak edenlerin kaynağı bakması faydalı olur sanırım.

saygılarımla

serdarkus
15-09-2004, 09:51
Sevgili arkadaslar, bu aralar bir mecburiyetten dolayi Turkce ders veriyorum.
Elimde pek materyal olmamasindan dolayi bir Japon egitmenin yazmis oldugu Turkce kitabi okutup buna uygun alistirmalar hazirladim fakat bazi ikilemler yasiyorum. Yardimci olabilecek bir arkadasimiz varsa sevinirim.Sorun su:
Mesela
Türk kelimesinin çekimini
Ben Türk üm
Sen Türk sün
O Türk tür
Biz Türk üz
Siz Türk sünüz
Onlar Türk dürler
seklinde yapmış. Ama ben bunun Onlar kısmından şupheliyim

...

"Sabah gazetesinde gözümüze ilişen “Türkler’i” ve “Türkler’de” sözcüklerindeki kesme işaretlerinin yersiz olduğunu yazmıştık. Kimi okurlarımız ise sözü geçen eklerin çoğul eki veya yapım eki değil çekim eki olduğunu, o yüzden kesme işaretine gerek bulunduğunu bildirdiler gönderdikleri notlarda. Türk Dil Kurumu’ndan yeniden soruşturduk durumu… Dediler ki:
“Özel isimden sonra gelen çoğul ekleri ve ondan sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrılmaz…”
Netice: Türk’ün derken kesme işareti var, Türklerin derken yok…

M.Aşık-Milliyet "

gzmnc
18-08-2005, 13:34
acil olarak çevirmem gereken şeyler çıktı birçoğunu yaptım ama doğruluklarından emin olmak istiyorum. yardımlarınıza gerçekten ihtiyacım var ve zamanımda az. şimdiden teşekkürler...

-shell-in-shell sanitary stainless steel construction
-mixing baffles
-drain port on retention cone with threaded cap
-mounted on casters
-stainless steel ..... enclosure
-spare parts
-2.5 minute retention time
-1 drum sprocket and chain drive mechanism
-regenerative blower

gzmnc
18-08-2005, 14:11
şey yoğun bir zamanda araya girmek istemezdim ama gerçekten acil:(

bilgin35
21-08-2005, 05:53
Konunun uzmanı olarak merak ettiğiniz ve içinden çıkamadığınız-dır eki ,Türkçe eklerin fonksiyonlarıyla ilgilidir.ör:Ahmet çalışkandır da ek-eylem,Bu mektubu kardeşine yazdır da fiilden fiil yapma .türk tür şeklinde anlamı kuvvetlendirme,belki de istediğinizi almıştır gibi bir kullanımda ise olasılık anlamındadır.Alonewolf un çekimi doğru olanı,ek fiil geniş zaman çekiminin yalın şeklidir.

royal
21-08-2005, 12:59
A! Bir de simdi aklima geldi Bunun soru sekli nasil olmasi gerekiyor zaman?
Yani

Onlar Turk mudurler

olacak yoksa

Onlar Turk muler

olacak. :confused: Kafam corba gibi oldu ya!

dostum doğrusu şu türk isim köküdür.İsim kökü olduğu için ekfiil(ekeylem)alması gerek ekeylemin de 4 çekimi vardır bu çekimlerden biri de ekfiilin geniş zamanıdır ki bu çoğu zaman düşer mesela bugün hava güzel dersiniz yüklem hangisi tabiki güzel fakat orda aslında kastettiğimiz güzel(dir) yani ekfiilin geniş zamanı yani türkdürler!saygılar :cheers:

naylon vicdan
25-04-2006, 10:09
öznenin "çoğul" olması kafa karışıklığına sebep teşkil ediyor.
bir de "müdürler" soru ekinin "banka müdürü" çağrışımı yapması da
bu "çorba"yı biberlendiriyor tabii...

Doğru: Onlar Türk müdürler?

Pekiii... Neden "Yedi Cüceler" de, "Yedi Cüce" değil?
"On Küçük Zenci" ama "On Küçük Zenciler" değil?!

yosun
30-04-2006, 02:48
öznenin "çoğul" olması kafa karışıklığına sebep teşkil ediyor.
bir de "müdürler" soru ekinin "banka müdürü" çağrışımı yapması da
bu "çorba"yı biberlendiriyor tabii...

Doğru: Onlar Türk müdürler?

Pekiii... Neden "Yedi Cüceler" de, "Yedi Cüce" değil?
"On Küçük Zenci" ama "On Küçük Zenciler" değil?!

"Yedi Cüce" cümlesinde sayı bildirilmekle birlikte cücelerin niteliği, niceliği belirli değil. "yedi tane cüce" ya da "yedi adet cüce" veya "yedi küçük cüce" denseydi ler/lar çoğul ekine gerek duyulmayacaktı. Halbuki canlı varlıklardan bahsederken adet/tane gibi sıfatlar kullanılmaz. Anlam bütünlüğü bakımından bu tür cümlelerde ler/lar çoğul eki kullanılır.

Örneğin; kırk haramiler - kırk adet harami - kırk azgın harami - kırk korkusuz harami gibi...

"On küçük zenci" cümlesinde de sayının yanısıra nitelik belirtiliyor. Bu nedenle "on küçük zenciler" denmiyor.

yosun
30-04-2006, 02:52
Bu başlığı açan ve katkı sağlayan herkese kendi adıma teşekkür ederim. Bir milleti yok etmenin en kolay yolu o milletin dilini, kültürünü yok etmektir. Bu görüş doğrultusunda dilimize, güzel Türkçemize sahip çıkmak vatana ve millete hizmettir...