PDA

View Full Version : Benim MemLeketim..



horus_sirius
12-12-2008, 22:33
İçinde herkesin kendi memleketinden veya ilgisini çeken başka memleketlerden sosyo-kültürel,ekonomik,demografik,turistik ve benzeri bilgileri paylaşabileceği,fotoğraflar ve bilgi birikimleri ile destekleyebileceği bir konu..

kkapdan@turkbee
12-12-2008, 22:34
hayırlı olsun.....bir rehber niteliği taşır inşallah......

horus_sirius
12-12-2008, 22:35
İlk olarak ben kendi Memleketimden başlayayım

Giresun..

Denize doğru uzanan ve karşısında Doğu Karadeniz’in yegâne adasının (Giresun adası, Aretias, Ares, Areos Nesos, Puga) bulunduğu bir yarımadanın üzerinde yer alır. Yarımadadaki kale yerleşmenin çekirdeğini oluşturmuştur. Eski adı Kerasus olup bugünkü adı da bu kelimeye dayanır. Kerasus’un civarda bol miktarda yetişen kirazdan geldiği rivayet edilir. Bir başka kaynağa göre bu isim, yarımadanın denize doğru bir boynu gibi uzanması dolayısıyla eski Yunanca’da “boynuz” anlamına gelen kerastan türetilmiştir.

Kaynaklarda adı Kerasus, Kerasous, Cerasous, Chirizonda, Cerasonte, Kerassunde şekillerinde de geçen şehir Türk hâkimiyeti döneminde bugünkü söylenişiyle anılmıştır.

Osmanlı dönemi Giresun’u hakkında en ayrıntılı bilgiler, XV ve XVI. yüzyıllara ait Trabzon sancağı tahrir defterlerinde yer alır. Bu defterlerden en erken tarihli olanına göre 1486’ya doğru yerleşmenin kale içinde ve hemen civarında olduğu, askerî vasfın ön plana çıktığı bir şehir özelliği gösteren Giresun 114 nefer, yirmi iki bîve (dul) hıristiyan nüfusa sahipti. Bunlar kaleyi tamir etmek, Giresun’dan geçen gemilere kılavuzluk yapmak şartıyla her türlü vergiden muaf tutulmuşlardı. Bu durum Osmanlılar’ın şehri barış yoluyla teslim aldığını gösterir. Kalede muhafızlar dışında dört sivil müslümanın adı deftere kaydedilmiştir. Giresun’un ilk müslüman sivil sakinleri olan ve her biri eski timar sahibi bulunan bu şahıslar Çepni Ali, Çankırılı Hamza, İbrâhim, Îsâ oğlu Ali idi. Kalede ise dizdar Kalkandelenli Yûsuf’un idaresinde otuz kadar muhafız görev yapıyordu. Bu muhafızların bazılarının isimleri altında Niğbolu, Manastır, Üsküp, Sofya, Semendire, Selânik, Kesriye ve Kefeli olduklarına dair kayıtlar bulunmaktadır. Bu rakamlara göre şehirde 600-700 kişinin yaşadığı tahmin edilebilir. Bunların hepsinin kale içinde oturup oturmadığı belli olmamakla birlikte kale dışında sahile doğru uzanan evlerden ikamet ettikleri söylenebilir.

horus_sirius
12-12-2008, 22:35
hayırlı olsun.....bir rehber niteliği taşır inşallah......

Teşekkür ederim herkes faydalanır umarım...

horus_sirius
12-12-2008, 22:38
İlçeleri:Alucra,Bulancak,Çanakcı,Dereli,Doğankent, Espiye,Eynesil,Görele,Güce,Keşap,Piraziz,Ş.karahis ar,Tirebolu,Yağlıdere

Meşhur Türküsü;

Ağasar'ın Balını

Ağasarın Balını (Da)
Gel Salını Salını
Adam Cebinde Daşır (Da)
Senin Gibi Gelini
Oğol Nazim'im Oğol

Oy Asiye Asiye
Tütün Goydum Kesiye
Anan Seni Verecek De
Bir Bağ Pirasiya
(Bir Evlek Pirasiya)
Oğol Nazim'im Oğol

Sis Dağının Başları (Da)
Kesme Kesme Daşları
Adamı Öldürüyü
Nazlı Yarin Gaşları
Oğol Nazim'im Oğol

Oy Asiye Asiye
Tütün Goydum Kesiye
Anan Seni Verecek De
Bir Bağ Pirasiya
(Bir Evlek Pirasiya)
Oğol Nazim'im Oğol

Sis Dağının Başları (Da)
Püfür Püfür Esiyu
Baban Bu Yıl Gurbanı (Da)
Çifter Çifter Kesiyu
Oğol Nazim'im Oğol

Oy Asiye Asiye
Tütün Goydum Kesiye
Anan Seni Verecek De
Bir Bağ Pirasiya
(Bir Evlek Pirasiya)
Oğol Nazim'im Oğol

Giresun/Görele-Ömer Akpınar

horus_sirius
12-12-2008, 22:42
FINDIĞIN BAŞKENTİ, KİRAZIN ANAVATANI..

Yeşille mavinin kucaklaştığı, anadolumuzun kuzey doğusunda inci bir şehir… GİRESUN, 6934 kilometrekarelik yüzölçümü ile ülkemizin binde 8.5 ini kapsayan Giresun ilimizde en son yapılan nüfus sayımına göre toplam 533.390 kişi yaşamaktadır. Şehrin Kuruluş tarihi M.Ö. 350 yıllarına dayandıran kaynaklar vardır. Kuruluşundan bu güne İskitler, Miletoslular, Persler, Kapadokyalılar, Romalılar, Bizanslar, Selçuklar ve Osmanlılar gibi bir çok ulus bu topraklarda yaşamış ve bıraktıkları yüzlerce tarihi eser renkli ve zengin geçmişimize ışık tutmaktadır.

Kirazın anavatanı, fındığın başkenti olarak bilinen Giresun özellikle yayla turizmi anlayışının gelişmesiyle birlikte Kümbet,Bektaş,Yavuz Kemal Sisdağı, paşakonağı gibi yaylalarıyla gündeme gelmiştir. Şehirleşmenin getirdiği bir takım faktörlerin insanoğlunu bunalttığı, deniz-güneş turizminden bıkmış kitlelerin, bir kaçış mekanı olan yaylalarımız, temiz havasının yanında; konuklarımızın göz zevkine hitap edecek şekilde yeşilin her tonuyla adeta bir doğa harikasıdır. Özellikle yaz sıcağına dayanamayan ve serin bir yaz tatili geçirmek isteyen tüm konuklarımız için; Koçkayası Yayla Tatil Köyü projesi tamamlanmış ve işletme aşamasına gelmiş bulunmaktadır.

İklim özellikleri ve doğal bitki örtüsü bakımından Giresun'un Kuzey ve Güney kısımları farklılık göstermektedir. Şehir ekonomisi başta fındık olmak üzere diğer tarımsal ürünlere dayanmaktadır. Üretilen fındığın önemli bir bölümü ilimizde işlenip paketlendikten sonra; Avrupa ülkeleri başta olmak üzere; bir çok ülkeye ihraç edilmektedir.

Giresun halkımız ; çalışkanlığı, dinamizmi ve konukseverliği ile sahip olduğu eşsiz tarihi, turistik, kültürel ve doğal güzellikleri dünyanın her yerinden gelecek konuklarla paylaşmaya hazırdır.

Fakülteleri, Yüksek okulları ve hemen her düzey ve her branşta kamu ve özel okullarıyla Giresun; eğitimde hak ettiği noktaya yaklaşmış ve bu konudaki çalışmalarımız Giresun üniversitesinin kurulması çabalarıyla birlikte artarak devam etmektedir. Giresun üniversitesinin ilimizde yaşama geçirilmesini, eğitime ve sosyal yaşama yapacağı katkı şüphesiz çok büyük olacaktır. Kuşkusuz kurulacak üniversite İlimizi eğitim ve kültür şehrine dönüştürecektir.

Ekonomik durgunluk döneminde bile; üretimden vazgeçmeyen başta Fındık İşleme Tesisleri olmak üzere, diğer sektörde bulunan birçok KOBİ, hala ülke ekonomisine katkıda bulunmaya devam etmektedir. İlimizde yatırım yapmak isteyen özellikle Rusya başta olmak üzere diğer ülkelere ihracatı hedefleyen firmalar için Giresun Limanı ve Yeni Karadeniz Sahil Yolu Projesi ileriye dönük bir avantaj olarak görülmektedir. Fındık ve yan ürünler başta olmak üzere, ahududu, böğürtlen, çilek, sebze seracılığı gibi konularda yüksek bir potansiyel mevcuttur.

horus_sirius
12-12-2008, 22:49
GİRESUN ADASI
Karadeniz'in tek adası olan Giresun Adası kıyıdan bir mil açıkta yer almaktadır. 40.000 metrekare alana sahiptir. Adada özellikle Akdeniz defnesi ve Yalancı Akasya başta olmak üzere 71 tür doğal otsu ve odunsu bitki türü bulunmuktadır. Sonradan 10 adet ağaç türü daha ilave edilmiştir. Karadenizde Karabatak ve martıların doğal olarak ürediği Ada aynı zamanda göçmen kuşların uğrak ve dinlenme yeridir. Hakkında bir çok efsaneler anlatılan, Amozanların ve bir çok kavmin yaşadığı Ada'da mitolojik çağlara ait birçok kalıntıların bulunmaktadır. İkinci derece sit alanıdır. Yaz mevsiminde yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan Ada günübirlik olarak ziyaret edilerek piknik yapılmaktadır. Ayrıca halk arasında Mayıs 7 si şenlikleri olarak bilinen 20 Mayıs Uluslararası Aksu Festivalinde Ada etrafıda küçük ve orta boy teknelerle özel turlar düzenlenmektedir.

http://666kb.com/i/b4mcinydbluedfmto.jpg
http://666kb.com/i/b4mcj1sb7o52i6ato.jpg
http://666kb.com/i/b4mcjbn9yf1y59cuk.jpg

horus_sirius
12-12-2008, 23:07
Giresun Fotoğrafları..

http://666kb.com/i/b4mcy219kda8oa9fw.jpg
http://666kb.com/i/b4mcyemf1v58c0xn0.jpg
http://666kb.com/i/b4mcypgpc2rerlft8.jpg
http://666kb.com/i/b4mcz0yvhbotbdk5o.jpg
http://666kb.com/i/b4mcze70dsw6smedo.jpg
http://666kb.com/i/b4mczqhtz69lhsd3g.jpg

horus_sirius
12-12-2008, 23:12
Konya..

KONYA TARİHÇESİ

Konya''da ve çevresinde yerleşik düzen Prehistorik (Tarih öncesi) çağdan başlar. Bu çağ içinde Neolitik - KaIkolitik - Erken Bronz Çağ kültürlerini görürüz.

Bu çağın iskan yeri olan höyükler, Konya il sınırları içindedir. (Çeşmelisebil''in ortasında da bir adet höyük vardır.) Neolitik Devre (MÖ. 7000-5500) ait buluntular, Çatalhöyük''teki arkeolojik kazılarda meydana çıkmıştır.

Bugün Konya''nın bir semtinin içinde kalan Karahöyük''te Hitit iskanı görülmektedir. Senelerdir sürdürülen arkeolojik kazılar bu çağı anlatan buluntular vermektedir.

Anadolu''da Hitit egemenliğine son veren Friygler Trakya''dan Anadolu''ya göç etmiş kavimlerdir. Alaaddin Tepesi ve Karapınar, Gıcıkışla, Sızma''dan elde edilen buluntular MÖ VII. yüzyıla aittir. Frygyalılardan sonra Konya (KAVANİA) Lidyalılar ve İskender''in istilasına uğramıştır. Daha sonraları Anadolu''da Roma hakimiyeti sağlanınca Konya İkonium olarak varlığını korumuştur. (MÖ 25) Antalya''dan Anadolu''ya çıkan Hıristiyan azizlerden St. Paul Antiochia (Yalvac''a) sonra İkonium''a (Konya''ya) gelmiştir. Bu devirde Hatunsaray Lystra-Derbe ve Laodica (Ladik; Halıcı) ve Sille önemli Bizans yerleşim yeridir.

İslamiyetin Anadolu''da yayılması ile Bizans''a (Yani İstanbul''a) Arap akınları başlamıştır. Emeviler, Abbasiler, Konya üzerinden akınlar yapmışlardır.

1071 tarihindeki Malazgirt Meydan Savaşı''ndan sonra Anadolu''nun büyük bir kısmı ile beraber Konya''da Selçuklular tarafından Bizanslıların elinden alınmıştır.

Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah 1076 tarihinde Konya yı başşehir yapmıştır.1080 tarihinde başkent İznik''e nakledilmiştir. Kılıç Aslan I. 1097 tarihinde başşehri Konya''ya taşımıştır. Konya 1097 tarihinden 1277 tarihine kadar aralıksız Anadolu Selçuklularının başşehri olmuştur.

Konya 1277 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından ele geçirilmiştir. Karamanoğulları devletinin egemenliğine geçmiştir. Osmanlı Padişahlarından Murat II. 1442 tarihinde de Karamanoğulları hakimiyetine son vermiştir.

Konya Osmanlı Devleti zamanında şöhret ve itibarını devam ettirmiştir. Osmanlı sultanlarından Yavuz Sultan Selim, Mısır ve İran seferleri sırasında Konya''da konaklamıştır. Kanuni Sultan Süleyman İran, Murat IV ise Bağdat seferi sırasında Konya''da kalmışlardır.

Cumhuriyet Devrinde hızla büyüyen ve gelişen Konya, tarihi eserleri ile bugün açık hava müzesi görünümünde bir şehirdir.

horus_sirius
12-12-2008, 23:13
NÜFUS

Konya ilinin nüfusu, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı kesin sonuçlarına göre 2.192.166 kişidir. Nüfusun 1.294.817 kişisi şehirlerde yaşarken, 897.349 kişisi bucak ve köylerde yaşamaktadır. Şehirde yaşayanların oranı %59, köyde yaşayanların oranı %41'dir. Yine aynı nüfus sayımı sonucuna göre, il merkezi nüfusu 742.690, ilin nüfus yoğunluğu ise km2 başına 57 kişidir.

TURİSTİK YERLER
MÜZELER

MEVLANA MÜZESİ


Bu gün müze olarak kullanılmakta olan Mevlana Dergahının yeri, Selçuklu Sarayının gül bahçesi iken bahçe, Sultan Alaadin Keykubat tarafından Mevlana'nın babası Sultanü'l Ulema Bahaeddin Veled'e hediye edilmiştir. Sultanü'l Ulema 12 ocak 1231 yılında vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Bu defin gül bahçesinde yapılan ilk defindir. Sultan'ül Ulema'nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlana'ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlana "Gök Kubbe'den daha iyi türbe mi olur? Diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlânâ'nın oğlu Sultan Veled mevlana'nın mezarının üstünde türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. "Kubbe-i Hadra" Yeşil Türbe denilen türbe dört fil ayağı (Kalın sutun) üzerine 130.000 Selçuki Dirhemine mimar Tebrizli Bedreddin'e yaptırılmıştır. Bu tarihtensonra inşaat faaliyetleri hiç bitmemiş, 19.y.y. ın sonuna kadar devametmiştir. Mevlevi Dergahı ve türbe 1926 yılında "Konya Asar-ı Atıka Müzesi" adı altında müze olarak hizme başlamıştır 1954 yılında ise müzenin teşhir tanzimi yeniden elden geçilmiş ve müzeni adı "Mevlana Müzesi olarak değiştirilmiştir. Müze alanı bahçesi ile birlikte 65000 m2. İken, yeni istimlak edilerek Gül bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18.000 m2. ye ulaşmıştır. Müzenin avlusuna "Dervişan Kapısı" ndan girilir. Avlunun Kuzey ve Batı yönü boyunca Derviş hücreleri yer almaktadır. Güney yönü, Matbah ve Hürrem Paşa Türbesinden sonra, Üçler Mezarlığına açılan Hamuşun (Susmuşlar) kapısı ile son bulur. Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma Hatun ve Hasan Paşa Türbeleri yanında Semâhâne ve Mescit bölümleri ile Mevlana ve aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır. Avluya Yavuz Sultan Selim'in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı Şadırvan ile Şeb-i Aruz (Düğün Gecesi) havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer alan selsebil adı verilen çeşme, ayrı bir renk katmaktadır.

KARATAY MÜZESİ

Karatay Medresesi, Sultan İzzeddin Keykavus II. Devrinde Emir Celaleddin Karatay tarafından, 649 Hicri (1251 Miladi) yılında yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. Osmanlılar Devrinde de kullanılan Medrese XIX. Yüzyılın sonlarında terk edilmiştir. Anadolu Selçuklu devri çini işçiliğinde önemli yer bulunan Karatay Medresesi 1955 yılında "Çini Eserler Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Karatay Müzesinde, Beyşehir Gölü kenarındaki Kubat-Âbad Sarayı kazı buluntuları arasında olan duvar çinileri, çini ve cam tabaklar ile Konya ve yöresinde bulunan Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait çini ve seramik tabaklar, kandiller ve alçı buluntuları sergilenmektedir.

SIRÇALI MEDRESE (Mezar Anıtları Müzesi) Mezar Anıtları Müzesi, Konya'daki Selçuklu Dvri eski eserlerinden Sırçalı Medrese'de 1960 yılında açılmıştır. Sırçalı Medrese, 1242 yılında Bedreddin Muslih tarafından yaptırılmış, çinilerle süslü açı (avlulu) medreselerden birisidir Konya şehrinde kamulaştırılan mezarlıklardan toplanan tarih ve sanat tarihi yönünden değerle mezar taşları selçukluluar Devri, Beylikler ve Osmanlılar Devri'ne göre tasnif edilerek teşhir edilmişlerdir. Ayrıca Mezar taşları, şekil, motif ve yazı karakterleri de gözönüne alınarak değerlendirilmiş ve kronolojik bir sıraya konulmuştur.

AKŞEHİR MÜZESİ

Akşehir Arkeolog Müzesi: Hitit, Frigg Lidya, Roma ve Bizans dönemi eserleri teşhir edilmektedir. Atatürk Müzesi: İstiklal Savaşı sırasında Garp Cephesi Komutanlığının karargahı olarak kullanılan tarihi bina, Atatürk Müzesi olarak o günkü özellikleri koruyarak bugünde hizmet vermektedir. ARKEOLOJİ MÜZESİ

Konya Arkeolojik Müzesi, 1901 yılında Karma Orta Okulunda açılmıştır. Daha sonra 1927 yılında Mevlana Müzesine 1953 yılında İplikçi Camii'ne taşınmıştır. 1962 yılında ise bugünkü müze binası kurularak hizmete girdi. Müzede, Neolitik, Eski Tunç, Orta Tunç (Asur ticaret kolonileri), Demir (Frig, Urartu,), Klasik, Helenistlik, Roma ve Bizans çağlarına ait eserler sergilenmektedir. Neolitik eserler Çumra, Çatalhüyük, Erbaba ve Süberde kazılarında, Eski Tunç Eserler; Sızma ve Karahöyük kazılarında, Asur ticaret kolonileri çağı Karahöyük kazılarında ele geçen eserlerdir. Konya Alaaddin tepesi kazılarında bulunan Frig çaı kap parçaları ile Konya Karapınar Kıckışla höyükte bulunan çeşitli formlarda Frig çağı kapları ve Lidya kapıları da sergilenmektedir. Yine Kıcıkışla höyükten Klasik Çağ Alabastron, Aryballos, Lekythos ve Kylixler bulunmaktadır. Arkeoloji Müzesinin görülmeye değer eserleri Roma lahitleridir. Roma ve Bizans çağından sunak mezar stel ve Ostotekler müze iç teşhirinde ve bahçede sergilenmektedir. Sille Tatköy ve Çumra Alibeyhöyük'de müzemizce yapılan kabartma kazılarında M.S 6.y.y, ait kilise taban mozaikleri yerinden kaldırılarak müzemizde teşhir edilmektedir.

ETNOGRAFYA MÜZESİ

Bölge Müzesi tarzında eğitim amaçlı olarak inşaa edilen bina 1975 yılında Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Üç katlı binanın bodrum katında fotoğrafhane, arşiv ayniyat ve etütlük eser depoları, kaloriferhane ile halen çalışmaları devam etmekte olan ve 1999 yılı içerisinde açılması planlanan Halı Kilim seksiyonu bulunmaktadır. Bu bölümde Etnografya Müzesi depolarında bulunan başta Selçuklu Halı örnekleri olmak üzere, Dünyanın bilinen birkaç halı-kilim dokuma merkezinden birisi olarak kabul edilen Konya Bölgesi'ne ve Türkiye sınırları içersinde kalan meşhur halı-kilim dokuma merkezlerine ait halı ve kilimler sergilenecektir. Zemin katta teşhir salonu ve Dr. Mehmet ÖNDER Konferans Salonu; birinci katta bürolar, idari hizmet servisleri, kütüphane ve eser depoları bulunmaktadır.Teşhir salonunda satın alma, hediye ve başka müzelerden devir yolu ile müzeye kazandırılan daha çok Konya ve çevresine ait etnografik eserler sergilenmektedir.

İNCE MİNARE MEDRESE (Taş ve Ahşap Eserler Müzesi)

Selçuklu Vzeiri sahip Ata Fahreddin Ali tarafından hadis ilmi okutulmak üzere (Hicri 663) 1254 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Abdullah oğlu Kelük'tür Selçuklu taş işçiliği Şaheserlerinden olan taç kapısı üzerinde kabartmalı geometrik ve bitkisel bezemelerle birlikte Selçuklu sülüsüyle yazılmışı "Yasin ve Fetih" sureleri vardır.Binanın iç mekanları avlu, eyvan, dershane, ve öğrenci hücrelerinden oluşur.Minare kaidesi kesme taşla kaplı tuğla malzeme kullanılarak yapılmış ve ön cephede akant yaprağı ile bezelidir. Yarı piramit formlu üçgenle ve oniki köşeli, gövde köşeleri turkuaz mavi sırlır tuğladan yapılmış çift şerefelidir. 1901 'de yıldırım düşmesiyle birinci şerefeye kadar yıkılmıştır. 1956 yılında müze olarak açılmış olup Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait taş ve ahşap eserler teşhir edilmektedir.

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÖZEL KOYUNOĞLU MÜZE VE KÜTÜPHANESİ

Konya'nın köklü ailelerinden A.R. İzzet KOYUNOĞLU, Topraklık mahallesindeki evinde yıllarca toplamış olduğu tarihi eserlere özel bir müze ve kitaplık kurmuştur. Daha sonra kurmuş olduğu müze ve kitaplığı Konya Belediyesi'ne bağışlanmıştır. Konya Belediyesi'nce modern müzecilik anlayışının her türlü ihtiyacına cevap verecek şekilde yaptırılarak bugünkü durumuna getirilmiştir. Müzede arkeolojik eserler ile etnografik eserler sergilenmektedir. Müze bahçesinde bulunan İzzet Koyunoğlu'na ait ev restore edilerek tipik Konya evi örneği olarak ziyarete açılmıştır. Binada eski ve yeni sivil mimari arzı bir arada bulunmaktadır. Müze yazma, basma eserler bakımından çok zengindir. ATATÜRK MÜZESİ

Atatürk caddesinde yer alan yapı 1912 yılında yapılmıştır. Bina XX. Yüzyıl ulusal mimari örneklerinden olup 1928 yılında Konyalılar tarafından Atatürk'e bağışlanmıştır. 1954 yılında Müze olarak açılmıştır. Müzenin teşhirinde Atatürk'ün kullandığı elbise ve eşyaları ile Konya'nın kurtuluş savaşındaki yerini anlatan belge, fotoğraf ve gazete küpürleri sergilenmektedir.

HZ MEVLANA

"Gene gel! gene gel! her ne isen gene gel! kafirsen, atese tapiyorsan, puta tapiyorsan da, gene gel,
Bu bizim dergahimiz umutsuzluk dergahi degil,
Yüz kere tövbeni bozmussan da gene gel!"
HZ.MEVLANA'NIN YEDİ ÖĞÜDÜ
1.Yardım etmede akarsu gibi ol

2.Sevgi ve merhamette güneş gibi ol

3.Başkalarının ayıbını örtmede gece gibi ol

4.Hoşgörülükte deniz gibi ol

5.Şiddet ve asabiyette ölü gibi ol

6.Alçak gönüllükte toprak gibi ol

7. YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL

Hazret-i Mevlana'nin Hayati

Mevlana'nin asil adi Muhammed Celaleddin'dir. Mevlana ve Rumi de, kendisine sonradan verilen isimlerdendir. Efendimiz manasina gelen Mevlana ismi O'na daha pek genç iken Konya'da ders okutmaya basladigi tarihlerde verilir. Bu ismi, Semseddin-i Tebrizi ve Sultan Veled'den itibaren Mevlana'yi sevenler kullanmis, adeta adi yerine sembol olmustur. Rumi, Anadolu demektir. Mevlana'nin, Rumi diye taninmasi, geçmis yüzyillarda Diyar-i Rum denilen Anadolu ülkesinin vilayeti olan Konya'da uzun müddet oturmasi, ömrünün büyük bir kisminin orada geçmesi ve nihayet türbesinin orada olmasindandir.

Dogum Yeri ve Yili

Mevlana'nin dogum yeri, bugünkü Afganistan'da bulunan, eski büyük Türk Kültür merkezi Belh'tir. Mevlana'nin dogum tarihi ise 30 Eylül 1207 (6 Rebiu'l-evvel, 604) dir.

Hazret-i Mevlana'nin Ziyaretçilerine Seslenisi

"Kardes, mezarima defsiz gelme; çünkü Allah meclisinde gamli durmak yarasmaz. Hak Teala beni ask sarabindan yaratmistir. Ölsem, çürüsem bile, ben yine o askim."

"Ölümümüzden sonra mezarimizi yerde aramayiniz?
Bizim mezarimiz ariflerin gönüllerindedir."

horus_sirius
12-12-2008, 23:18
KONYA MUTFAĞI


Doğumdan ölüme beslenme mecburiyeti, insanların ilk çağlardan bu yana yemekle ilgili birtakım kurallar geliştirmelerine neden olmuştur. Bu kurallar zaman içinde toplumların kendi yapı ve değerleri ile birleşerek o toplumlara özgü mutfak kültürünü yaratmıştır. Dünyanın ünlü mutfakları arasında yer alan Türk Mutfağı da böyle bir gelişimin ürünüdür; Türk Mutfağı klasik ve yöresel mutfak olarak ele alınabilir. Klasik mutfak, İstanbul’da imparatorluk ürünleriyle şekillenen bir mutfaktır. Türk Halk Mutfağı olarak da adlandırılabilecek olan yöresel mutfaklar ise Anadolu’da bölge ürünleriyle şekillenen mutfaklardır. Konya Mutfağı, Selçuklu saraylarında gelişen ve Mevlevi adap ve erkanıyla yoğrulan muhteşem bir oluşumdur. 13. Yüzyıldan günümüze koyduğu kurallarla klasik özellikler taşıyan, hatta Klasik Türk Mutfağı’nın dayandığı ana köklerden birini oluşturan Konya Mutfağı bu nedenle Türk Halk Mutfağının dışında tutulması gereken bir mutfaktır.


Konya Mutfağı , mutfak mimarisi, araç gereçleri, yemek çeşitleri, pişirme yöntemleri, sofra düzenleri, servis usulleri, kış için hazırlanan yiyecekleriyle kendine özgü bir mutfak ve bu mutfakla ilgili inanılmaz zenginlikte bir mutfak kültürü meydana getirmiştir. Selçuklu saraylarında altın tepsi ve sahanlarda yemeklerin Oğuz resmine uygun olarak düzenlendiği; mutfakla ilgili ilk ekipleşmenin Mevlevi Mutfağı’nda başladığı, dünyada adına muhtemelen anıt mezar yaptırılan ilk aşçıbaşının Konya’da bulunduğunu söylemek Konya Mutfağı’nın ihtişamını belirtmeye yetecektir. Doğum evlenme sürecini içine alan geçiş dönemlerinin hepsinde Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi tatlı yenilmesi, kutsal günlerde ‘şivlilik’ adıyla sadece Konya’da görülen çocuklara çerez dağıtma adeti, neşeli günlerden Nevruz ’da bazı şehirlerde uygulanan ‘S’ harfli yedi yiyecek yenmesi gibi adetler Konya Mutfağı’nın sayısız zenginliklerine örnektir.


Konya Mutfağı’nın en ilgi çekici özelliği kurallaşmış davet yemekleridir. Aşçı Takımı denilen düğün pilavı, davet yemeklerinin en güzeli ‘kara yemek takımı’ belli yemeklerden oluşur ve bu davetlere gidildiğinde hangi yemeklerin yenileceği bellidir. Komşu kaldırmaları, çetnevir, soğukluk sofraları, tandıra bütün kuzunun asılmasıyla hazırlanan ‘çebiç’ olarak adlandırılan ziyafet sofrası yemekleri, Arabaşı ve ‘peşmani’ çekilen gece misafir sofraları da genellikle bilinen yemeklerden oluşur.


Konya’da dışarı yemekleri olarak üç nefis yiyecek dikkati çeker. Fırın Kebabı ,etli ekmek, peynirli pide.. Yakın yıllarda bunlara peynirli ve etli içle hazırlanan karışık pide de eklenmiştir. Bu üç yiyecek Konyalıların olduğu kadar yabancıların da çok ilgisini çeken yiyeceklerdir.

İlçeler:AHIRLI,AKÖREN,AKŞEHİR,ALTINEKİN,BEYŞEHİR,B OZKIR,ÇELTİK,
CİHANBEYLİ,ÇUMRA,DERBENT,DEREBUCAK,DOĞANHİSAR,EMİR GAZİ,EREĞLİ,
GÜNEYSINIR,HADİM HALKAPINAR,HÜYÜK,ILGIN,KADINHANI,KARAPINAR
KARATAY,KULU,MERAM,SARAYONÜ,SELÇUKLU,SEYDİŞEHİR,TA ŞKENT
TUZLUKÇU,YALIHÜYÜK,YUNAK

horus_sirius
12-12-2008, 23:29
Konya Fotoğrafları..

http://666kb.com/i/b4mdhxd8ddq2pakb0.jpg
http://666kb.com/i/b4mdi6p2e4w6ke0jw.jpg
http://666kb.com/i/b4mdijayq76n74eoc.jpg
http://666kb.com/i/b4mdiv371kw2mvarw.jpg
http://666kb.com/i/b4mdj5kj3tss9yu6k.jpg
http://666kb.com/i/b4mdjnx4kie85kq4s.jpg

gemici
13-12-2008, 00:21
ana caddeden tren mi geçiyor............benmi öyle görüyorum.........

Serenler
13-12-2008, 00:30
ana caddeden tren mi geçiyor............benmi öyle görüyorum.........

Doğrudur.
Şehrin bir bölümünde toplu ulaşım raylı sistemle yapılıyor.

gemici
13-12-2008, 00:32
Doğrudur.
Şehrin bir bölümünde toplu ulaşım raylı sistemle yapılıyor.

tranvay değil....direk banliyö treni anlaşılan.............

MIHNANA
13-12-2008, 00:34
İçinde herkesin kendi memleketinden veya ilgisini çeken başka memleketlerden sosyo-kültürel,ekonomik,demografik,turistik ve benzeri bilgileri paylaşabileceği,fotoğraflar ve bilgi birikimleri ile destekleyebileceği bir konu..

Hayırlı olsun. Güzel düşünmüssünüz.:cool:

SALESMAN
13-12-2008, 00:37
tranvay değil....direk banliyö treni anlaşılan.............

yer üstü metrosu .. aslında herkes bisiklet kullanmalı konyada..

horus_sirius
13-12-2008, 10:48
Hayırlı olsun. Güzel düşünmüssünüz.:cool:

Teşekkür ederim..

horus_sirius
13-12-2008, 10:54
Adana..

Adana, Türkiye'nin güneyinde Akdeniz Bölgesi'nin Doğu Akdeniz Bölümü'nde yer alan 14.030 km² yüz ölçümüne ve 1.849.478 nüfusa (DİE, 2000 yılı nüfus sayımı) sahip bir ildir. Adana şehir nüfusu 1.130.710'dur. Adana ili, yönetsel olarak 13 ilçe, 9 bucak ve 547 köyden oluşmaktadır. Adana ili ve il merkezi Türkiye'nin en önemli tarımsal üretim bölgelerinden olan Çukurova Deltası'nda yer alır ve esas olarak gelişimi ve ekonomisi tarımsal üretim ve tarıma dayalı endüstri yoğunlukludur. Adana kenti, Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin oluşturduğu Çukurova Deltası'ndan kuzeydeki dağlara doğru hafif bir eğimle yükselen alüvyal dolgu taraçalardan biri üzerinde, denizden yaklaşık 40 km içeride (ve kuzeyde) kurulmuştur. Denizden yüksekliği il merkezinde 23 m'dir. Seyhan nehri, bu düzlükte bir kaç metre gömülmüş geniş bir yatak içinde kentin kuzeyinden güneyine akar. Irmakla kentin kurulduğu düzlük arasındaki düzey farkının azlığından doğan sel baskınları, Seyhan Barajı'nın yapımından sonra hemen hemen ortadan kalkmıştır. Adana kentinin çekirdeğini, sırtını doğuda Seyhan ırmağına dayamış olan Tepebağ yükseltisinin çevresindeki dairesel yerleşim oluşturur.

Roma döneminden kalma Taş Köprü, burayı Seyhan'ın sol kıyısına bağlar. Uzun süre orta halli bir taşra kenti özelliğini koruyan, nüfusu 20-30 bini aşamayan Adana; 19. yy'ın ikinci yarısında gelişmeye başladı. Bu gelişme özellikle 1950'den sonra hızlanarak Adana'ya bugünkü büyük kent özelliğini kazandırdı. 1886'da, kent, demir yoluyla Mersin Limanı'na bağlandı. Hicaz demir yolu Birinci Dünya Savaşı yıllarında Torosları aşarak Adana'ya ulaştı. Bu gelişmeler sonucu kent, özellikle 1950'den sonra eski çekirdeğin çevresinde daha çok Kuzey-Batı'daki istasyona ve batıya doğru olmak üzere hızla yayıldı, çekirdek bölümde kimi düzenlemeler yapıldı. Planlı yeni mahalleler kuruldu, geniş caddeler ve parklar açıldı. Bu gelişmeler sırasında büyüme Seyhan'ın sol yakasına taştı. Türkiye'deki kentleşme sürecinin en hızlı olduğu yerleşmelerden biri olan Adana, Akdeniz Bölgesi'nin ticaret, sanayi ve sermaye piyasası bakımlarından en önemli merkezidir. Gelişmiş bir yol şebekesinin kavşak noktası olan Adana'da, havaalanı, çeşitli düzeyde eğitim kurumları, Çukurova Üniversitesi ve Devlet Güzel Sanatlar Galerisi vardır.


ADANANIN TARİHİ

İlkçağda Adana, Anadolu'yu baştan başa geçerek Gülek boğazından Tarsus'a inen yol üzerinde bir konak yeriydi. Hitit tabletlerinden Hititler döneminde kent ve çevresinde Kizzuvatna Krallığı'nın egemen olduğu anlaşılmaktadır. Yöre, M.Ö. 16. yy'da Hitit Federasyonu'na, Hitit Devleti yıkıldıktan sonra Çukurova'da kurulan Kue Krallığı'na bağlandı. M.Ö. 9. yy sonlarına doğru Asur, M.Ö. 6. yy'da Pers, M.Ö. 333'te Büyük Iskender'in egemenliğine girdi. Iskender'in ölümünde (MÖ. 323) sonra da Selefkiler'e bağlandı. M.Ö. 66'da Romalı konsül Pompeius tarafından ele geçirildi. Roma ve Bizans dönemlerinde, elverişli konumu nedeniyle önemli bir ticaret merkezi durumuna gelen 704'de Halife Abdülmelik tarafından Emevi topraklarına katıldı. Abbasi halifesi Harun Reşit eski ilkçağ kalesini (Adana kalesi) yeniden yaptırdı. IX. yy'da Adana Çukurova'nın önemli bir kültür ve ticaret merkezi durumundaydı. Aynı yy'da Yazman adlı bir Türk komutan bölgeyi yarı bağımsız yönetti. Bölge daha sonra Mısır'daki Tolunoğulları'nın eline geçti.

Bizanslılar, Abbasiler'in zayıf düşmesinden yararlanarak 10. yüzyılın başlarında kenti yeniden topraklarına kattılar. Alparslan'in Malazgirt Zaferi'ni (1071) izleyen yıllarda Adana, Selçuklular'ın egemenliğine girdi (1083-1097). Bu dönemde Çukurova'ya Doğu'dan gelen bir çok Türk boyu yerleşti. 1097 Haçlı seferiyle Adana'da Selçuklu egemenliği sona erdi. 14. yy'in ilk yarısında Memluklular'ın eline geçen Çukurova'ya çok sayıda Türkmen oymağı yerleştirildi. 1352'de yöreye Memluklullara bağlı Türkmen Beylerinden Yüregiroğlu Ramazan Bey egemen oldu. Ramazanoğulları adını alan Beyliğin merkezi Adana'ydı. Ramazanoğulları'nın yönetiminde kent genişledi, camiler, hanlar, kamu binalarıyla süslendi. Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına katılan Adana'yı 1608'e kadar yine Ramazanoğulları yönetti.1672'de Adana uğrayan Evliya Çelebi kente ilişkin ayrıntılı bilgi verir. Adana, 19. yy'ın ortalarına doğru Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklanan Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından ele geçiridi ve Mısır Ordusu'nun karargahı olarak kullanıldı. Londra antlaşmasıyla (1840) Osmanlılar'a geri verildi.1867'deki yönetsel düzenlemede vilayet oldu. 1886'da Mersin-Adana demiryolunun açılması, pamuk tarımının ve kentin ekonomisinin canlanmasına, nüfusun artmasına neden oldu. Ermeniler'in 1909'daki ayaklanma girişimleri bastırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) Toros ve Gavurdağı tünelleri ve Bağdat demiryoluyla kent İstanbul ve Suriye'ye bağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında 24 aralık 1918'de Fransız birlikleri, işbirlikçi Ermeni çeteleriyle Adana'yı işgal etti. Türk milis kuvvetlerinin şiddete direnmesi, işgalcilerin önemli kayba uğramalarına neden oldu. 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Itilafnamesi hükümleri uyarınca 5 Ocak 1922'de Fransız işgal kuvvetleri kentten çekildi. Bu tarih, halen Adana'nin kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.


ADANANIN COĞRAFYASI

Adana kentinin bulunduğu Çukurova Deltası, Akdeniz kıyılarından kuzeyde Toros Dağlari'nin yüksek tepelerine uzanır. Yeryüzü şekilleri bakımından farklı iki bölümden oluşur. Güneyde, il alanının yaklaşık %27'sini kaplayan alçak, sıcak ve verimli ovalar yayılır. Bunların başlıcaları, Seyhan, Ceyhan ve Tarsus ırmaklarının yüzyıllardan beri sürüklediği alüvyonlarla oluşan Çukurova Deltası (Adana Ovası olarak bilinir) ve Ceyhan ırmağının açtığı boğaz ile Adana Ovası'ndan ayrılan Ceyhan Ovasıdır. İlin kuzeyi tepelikler, yaylalar ve büyük bir bölümü Toros sistemine bağlı dağlarla kaplı çok engebeli bir bölgedir. İl topraklarının yaklaşık %73'ü kaplayan bu bölümün batısında Karanfildağı (3059 m), Güzeller Tepesi (3461 m) ve il sınırının biraz dışında Demirkazık Tepesi (3756 m) gibi Orta Toros'ların, Aladağlar adıyla bilinen, yer yer sürekli kar ve küçük buzulların görüldüğü en yüksek dorukları yer alır. Doğudaki dağlar, Doğu Toroslar adıyla, Kuzey-Doğu yönünde birbirine koşut ve yer yer 2500 - 3000 m'yi aşan sıralar halinde uzanır. İlin kuzey ve güney bölümleri arasında yer şekillerindeki bu ayrılık iklim, bitki örtüsü, tarım etkinliklerinin niteliği, nüfus yoğunluğu, kentleşme derecesi gibi bir çok konuda farlılıklara yol açar. Denizden uzaklaştıkça karasal bir nitelik kazanan Akdeniz iklim etkisi egemendir. Adana, nüfus sayısı, yoğunluğu, artışı, kentleşme ve ekonomik gelişme hızı bakımlarından başta gelen illerdendir. Nüfus yoğunluğu, Türkiye ortalamasının iki katına yakındır (95 kişi/km²). Nüfusun yaklaşık %66'sı (1/3'den çoğu il merkezinde) kentsel; %34'ü de kırsal yerleşmelerde yaşar. Ilçe merkezlerinden kimileri (Kadirli, Kozan, Ceyhan) nüfus sayıları ve işlevleri bakımından birer orta boylu kent niteliğindedir. Adana ili, nüfus artış hızı bakımından Türkiye'de 3. sırayı alır (yılda yaklaşık %0.36).Çalışan nüfusun genel nüfusa oranı %40'ın üstündedir. Bunun yaklaşık %65'i tarım, %15 işleme endüstrisi kollarında çalışır. Türkiye'nin iç ve dış ticaretinde önemli rol oynayan kimi tarım ürünleri büyük ölçüde Adana'da yetiştirilir. İl topraklarının yaklaşık %36'sı tarıma ayrılmıştır.

Tarımda makineleşme ve sulama çok gelişmiştir. Ekili alanın yaklaşık %20'sinde tarım yapılır. Bu, Türkiye ortalamasının iki katından fazladir. 19. Yüzyil'in ikinci yarısında ABD'indeki uzun iç savaşın pamuk üretimini aksatmasıyla artan dış istem, tarımın gelişmesinde etkili oldu. Bunun sonucunda göçerlerin bir bölümü kışlakları olan ovalarda yerleşik yaşama geçirildi. Böylece bir çok yeni yerleşme kuruldu. Komsu Içel ve Hatay illerinde de, Adana'nın güneyindeki bu ovalarda ekonomik bir bütünlük içinde aynı gelişme sürecini yasadı. 1950'den sonraki yıllarda yolların, liman ve sulama tesislerinin yapılması, taşkınlıklara karşı önlem alınması, bataklıkların kurutulması, yeni endüstri alanlarının kurulması giderek artan ve çeşitlenen tarımsal ürünlerin yetiştirilip işlenmesi sonucu buraya başka bölgelerden gelip yerleşenlerin sayısı arttı. Adana Türkiye'nin sürekli ya da en çok göç alan illerdendir. Her yıl özellikle pamuk hasadı sırasında onbinlerce tarım işçisi, geçici olarak Adana'ya gelir ve bunlarin birçoğu yerleşir. Son yillarda Güneydoğu terörü nedeniyle göç alımı daha da yogunlaşmiş durumdadir. Adana'da işleme endüstrisi özellikle tarımsal ürünleri işleyen kollar 1950'den sonra büyük gelişme gösterdi. Başlıcaları çırçır, pamuk ipliği, pamuklu dokuma, besin maddeleri (un ve bitkisel yağ), sabun, kereste, çimento endüstrileridir. Ilde ayrıca bir çok tamirhane ve dökümhane de vardır. Türkiye'deki endüstri işçilerinin yaklaşık %7'si Adana'dadır. Ilin, İç Anadolu'dan Suriye ve Mezopotamya'ya uzanan yollar üzerindeki konumu önemlidir. Toroslar ve Amanos Dağları Birinci Dünya Savaşı yıllarında demir yoluyla aşıldı. 1950'den sonra iç Anadolu, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya stratejik önemide olan düzenli kara yollarıyla bağlandı.

ADANA 'NIN TURİZM- KÜLTÜR POTANSİYELİ

Adana'da her uygarlık kendi kültür çeşitliliğini bir sonrakine aktararak bir kültür mozaiği oluşturmuştur. Hititler, Romalılar, Araplar, Selçuklular, Ramazanoğulları, Osmanlılar, Türkmen ve Yörük aşiretlerinin yöre kültürünün çeşitlenmesine katkıları olmuştur. Özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda Adana ovasında yerleşimin yoğunlaşmasıyla tarımda ve sanayileşmede büyük atılımların olması, yörenin kültüründe büyük değişiklikler yaratmıştır.


İLÇELERDE BULUNAN TARİHİ ESERLER

ALADAĞ: Akören Kalesi
Mazılık Ören Yeri ve Kalesi
Postyağbasan Kalesi
3 adet Kilise


CEYHAN: Kurtkulağı Kervansarayı : 1711'de yapılmıştır.
Yılankale : Kilisesi ve sarnıcı bulunan kale Şahmeran Kale olarak da anılmaktadır.
Ulu Cami : 1868'de yapılmıştır.
Sirkeli Höyüğü : Tepebağ'dan sonra bölgenin en büyük höyüğüdür.
Muradiye Cami : 1912-1720 yılları arasında yaptırılmıştır.
Durhasan Türbesi : 1717-1720 yılları arasında yaptırılmıştır.
Dumlu Kalesi : Asur, Pers, Roma kalıntılarına rastlanmaktadır.


FEKE: Feke kalesi : 12.yüzyılda Bizanslılar tarafından yapıldığı sanılmaktadır.


KARAİSALI: Milvan Kale : Karakılıç köyü yakınlarında bulunmaktadır.


KARATAŞ: Yanık Kilise (Karakilise Kalıntısı) : Romalılar tarafından yapılmıştır.
Antik Magarsus Kilisesi : Romalılar döneminde yapılmıştır.
Menzil Hanı Kalıntısı : Osmanlılar tarafından 1782 yılında yaptırılmıştır.
Tarihi Han Kalıntısı : Osmanlılar 1608 de yaptırmıştır.
Amfi Tiyatro : Romalılardan kalma tiyatro kalıntılarıdır.


KOZAN: Kozan Kalesi : Asurlular tarafından yapılmıştır.
Bucak Kalesi : Ortaçağ döneminde yapılmıştır.
Hoşkadem Cami : Mısır Kölemen Sultanı Abdullah Hoşkadem tarafından 1448 yılında yaptırılmıştır.
Pelesel Manastırı Kalıntıları : Ermeniler tarafından yaptırılmıştır.
Anavarza Kalesi ve Kalıntıları : M.Ö. 9. yy. Da Asurlular tarafından yapılmıştır. Romalılardan kalma iki su kemeri, tiyatro,saray, tapınak, hamam kalıntıları, kaya mezarları, frenkslerle süslenmiş mezarlarkilise ve sarnıç bulunmaktadır.


POZANTI: Kızıl Tabya : Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Ak Tabya : Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Yakarpınar Köprüsü : Yörenin en eski köprüsüdür.
Anaşka Kalesi : Müslüman ve Araplarca "Rus-Nuş-Sekaribu"diye de bilinir.


SAİMBEYLİ: Saimbeyli Kalesi : Ortaçağ da yapılmıştır." Kara Kilise" de denir.


SEYHAN: Tepebağ Höyüğü : Bölgenin en büyük höyüğüdür.
Taşköprü : 117-138 yıllarında yaptırılmıştır.Şehir merkezindedir.319 metre uzunluğundadır.
Bebekli Kilise : Saint Paul Katolik kilisesidir. 1880-1890 yıllarında yapılmıştır.
Saat Kulesi : 1881'de yaptırılmıştır.
Bedesten : Ramazanoğulları tarafından 16. yy. da yaptırılmıştır.
Ulu Cami : Ramazanoğulları tarafından 1541 yılında yaptırılmıştır.
Yağ Cami : 1501 yılında kilise iken camiye çevrilmiştir.
Yeni Cami : 1724 yılında yaptırılmıştır.
Kemeraltı Cami : 1599 yılında yaptırılmıştır.
Akça Mescit (Ağca Mescit) : 1489 yılında yaptırılmıştır.
Çarşı Hamamı : 1529 yılında yaptırılmıştır.
Irmak Hamamı : Eski bir Roma hamamı üzerine yaptırılmıştır.
Gön Hanı Kapısı : Adana Arastası ile yan yanadır. Bugün sadece birkapı bulunmaktadır.
Bahri Paşa Çeşmesi : 1890'da yaptırılan ve imar çalışmaları nedeniylekaldırılan çeşmenin aynısı 1993 yılında yeniden yaptırılmıştır.
Ramazanoğlu Konağı ve Harem Dairesi : 1489 yılında yaptırılmıştır.
Hasanağa Cami ( Hasan Kethüda) : 1558 yılında yaptırılmıştır.


TUFANBEYLİ: Şar Harabeleri : Tarihte Hititlerin merkeziydi.
Amfi Tiyatro : Romalılardan kalmadır.
Kilise Kalıntıları : Bizanslılardan kalmadır.
Kaya Kabartmaları: Hititliler tarafından yapılmıştır.


YUMURTALIK: Ayas Kalesi
Süleyman Kulesi
Markopolo İskelesi
Yüreğir ( Misis, Mopsuhestia )İlk ve ortaçağda önemli bir yerleşim merkezi olan Yüreğir ve yöresinde eski eser olarak köprü ve höyük, yer mozaikleri ve su kemerleri, hamam ve kervansaray bulunmaktadır.

New Yorktaki Central Park'tan sonda şehir merkezinde bulununan Dünyanın en büyük 2. parkı ADANADA dadır.

horus_sirius
13-12-2008, 10:55
Adanalı Ünlüler..

Yaşar Kemal (yazar)

Orhan Kemal (yazar)

Şahin Kaygun (fotoğraf sanatçısı)

Nebil Özgentürk (gazeteci)

İmren Aykut (politikacı)

Kasım Gülek (politikacı)

Bedri Baykam (ressam)

Fatih Terim (futbolcu / teknik direktör)

Yılmaz Güney (oyuncu, yönetmen, yazar)

Muzaffer İzgü (yazar)

Menderes samancılar (oyuncu)

Hasan Şaş (futbolcu)

Ali Şen-Şener Şen (oyuncu)

Haluk Levent (pop müzik sanatçısı)

Feridun Düzağaç (pop müzik sanatçısı)

Mustafa Sağyaşar (tsm sanatçısı)

Ferdi Tayfur (arabesk şarkıcısı)

Hakkı Bulut (arabesk sanatçısı)

Yaşar (pop müzik sanatçısı)

Murat Kekilli (pop müzik sanatçısı)

Murat Göğebakan (pop müzik sanatçısı)

Atilla Taş (pop müzik sanatçısı)

Abidin (pop müzik sanatçısı)

Can Kozanoğlu (yazar)

Ahmet Selçuk İlkan (şair)

Ayşe Arman (gazeteci)

Savaş Ay (gazeteci / televizyoncu)

Ayşe Hatun önal (manken)

Yeliz Yeşilmen (manken)

horus_sirius
13-12-2008, 11:14
Adana Fotoğrafları..

http://666kb.com/i/b4mvahxq4vls93mf7.jpg
http://666kb.com/i/b4mvas1d4md2orgoz.jpg
http://666kb.com/i/b4mvaz3dbyg4tkzer.jpg
http://666kb.com/i/b4mvb7gwdsu2tcf9f.jpg
http://666kb.com/i/b4mvbeo1oyri66o1v.jpg
http://666kb.com/i/b4mvbm44s42r6z6f7.jpg
http://666kb.com/i/b4mvbukf2r3pcghmr.jpg
http://666kb.com/i/b4mvc3kdosoklow1v.jpg
http://666kb.com/i/b4mvcbsq0bqa2fqdf.jpg
http://666kb.com/i/b4mvcn20xkpfakrb7.jpg
http://666kb.com/i/b4mvd4wv7s2kxq1xf.png
http://666kb.com/i/b4mvdkljlk2kle6gz.jpg
http://666kb.com/i/b4mve04xb64h2hc1v.jpg
http://666kb.com/i/b4mvedifmsnr5ejwj.jpg
http://666kb.com/i/b4mvem9vepygqpnib.jpg
http://666kb.com/i/b4mvey0iud79ryudf.jpg

horus_sirius
13-12-2008, 11:27
Aadana Kebabı

Adana kebabı, Adana'ya özgü, satıra benzer bir bıçakla elde kıyılan parça etten yapılan bir kebap çeşidi.

Adana kebabını diğer kebaplardan ayıran en belirgin özellik kullanılan ettir. Et, doğal ortamda ve kendine has bir floraya sahip bölge yaylalarında yetiştirilmiş erkek koyunlardan elde edilmiş olmalıdır. Üretim tekniği ve ustalık da ürüne önemli ölçüde farklılık katar. Karışım hazırlanırken kullanılan malzemeleri biber salçası, kırmızı pul biber, karabiber, kuyruk yağıdır. Pişirme esnasında kesinlikle vantilatör kullanılmamalıdır. Adana Kebabı'nın servisi, tamamlayıcı unsurlar olan yeşillik, sumaklı soğan salatası ve salatayla yapılmalıdır.

Dana eti ile kesinlikle yapılmaz. Sadece kuzu eti, kuzu kuyruk yağı, pul biber ve tuz ile yapılır.
http://666kb.com/i/b4mvn3t21bt4qukhv.jpg

BİCİ BİCİ

Bici Bici yaz dönemlerinde yenilen. Adanaya özgü bir tür tatlıdır. Halk arasında kısaca bici adıyla anılır. En bilinen şekliyle rendelenmiş buz, pişmiş nişasta, pudra şekeri ve şerbetten oluşur. Bici Bici geçmişte neredeyse tamamen seyyar satıcılarda satılan bir ürün olmasına rağmen son yıllarda restoranlarda ve kafelerdede tatlı olarak sunulmaktadır.

http://666kb.com/i/b4mvodil2d098cwub.jpg

İÇLİ KÖFTE

İçli Köfte, bulgurun hamur haline getirilerek içinin doldurulması ile elde edilen bir köfte çeşididir.

Köftenin içi yörelere göre kıyma veya kuyruk yağından oluşabilmektedir. Karışım, soğan, maydanoz ve baharat ile desteklenmektedir. Bazı yörelerde Dolgulu köfte olarak da isimlendirilmektedir.

Üretim faaliyetlerine bağlı olarak et ve tahıl ürünlerine dayalı beslenme kültürü oluşturan Türkiye'nin geleneksel yemekleri arasında olan içli köfte, günümüzde yapımı zor ve uzun olduğu için artık bir gündelik yemek olmaktan çıkıp özel gün yemeği sınıfına girmiştir.

İçli köfte, iki türlü hazırlanır. Bunlardan birincisi haşlama usulüdür. Bayram, söz, nişan, kına gecesi gibi özel günler ile misafir ağırlamada mutlaka sofradaki yerini alır. Haşlama olarak yapılan köfte hafif olduğu için genellikle bol miktarda tüketilir. İkincisi ise kızartmadır. Büyük şehirlerde özellikle otel ve lokantalarda yapılır. Haşlama yönteminde köftenin dağılma ihtimali olması nedeni ile kızartma bu tip yerlerde tercih edilmektedir. Ayran ile servis edilmesi yaygın bir uygulamadır.

http://666kb.com/i/b4mvqwr7hhypbp6pv.jpg

horus_sirius
13-12-2008, 11:30
Adana ya birgün yolunuz düşerse şahsen ben meşhur Hasan Usta Kebapta kebap yemenizi öneririm:)
Birde o meşhur Adana Merkez parkını gezmeyi..

horus_sirius
13-12-2008, 19:15
ESKİŞEHİR..

Eskişehir ili, Türkiye'nin başkenti Ankara'nın batısında bir ildir ve İç Anadolu Bölgesi'nde bulunmaktadır. Lületaşı çıkarımının tamamına yakını bu ildedir.

Anadolu ve Osmangazi Üniversitelerine ev sahipliği yapar. İlde, önemli oranda Kırım Tatarları kökenli nüfus mevcuttur. Tarihteki eski adı Dorlion'dur. Selçuklu ve Osmanlı Dönemi'nde de önemli bir kavşak noktası olmuştur.

Yer altı zenginlikleri İlde çıkarılan madenler bor (Kırka), perlit (Merkez İlçe, Seyitgazi), LÜLETAŞI, manyezit, kalsedon, krom (Taştepe,Başören,Gündüzler,Alpu,Kavak), asbest (Mihallıççık), toryum ve torittir.Eskişehir'in ilçelerinden Seyitgazi'nin küçük bir bölümü Ege Bölgesi'nin, Mihalgazi ve Sarıcakaya İlçelerinin tümü ile Merkez ve Mihalıççık ilçelerinin bir bölümü KaradenizBölgesi'nin etkisindedir.

horus_sirius
13-12-2008, 19:18
Gezilecek yerleri..
Kaplıcalar Sakarı Ilıcaları
Eskişehir'in kuzeyinde yer alır. Eskişehir'e uzaklığı 32 km.'dir. Orman içerisinde turistik belgeli tesisin yanısıra çadır alanları da vardır. Doğa ile içiçe olunabilecek bir kaplıca merkezidir.

Hasırca
Porsuk Barajı üzerinde çam ormanları içerisinde cilt hastalıklarına iyi gelen; birisi açık iki tane de havuzun yer aldığı bir mekandır.

Hamamkarahisar Kaplıcaları
Sivrihisar-Polatlı yolunda Eskişehir'in Hamamkarahisar Köyü'ndedir. Cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.


Ören yerleri
Şehrin önemli simgelerinden Midas Anıtı (Yazılıkaya). Eskişehir'in Han ilçesinde bulunmaktadır.Frig Vadisi, Pessinus, Doryleaum, Karacaşehir, Midas Anıtı, Yazılıkaya (Midas Kenti),


Mesire yerleri Fidanlık orman içi dinlenme yeri, Bademlik, Musaözü Barajı, şelale (kalabak) orman içi dinlenme yeri, karataş orman içi dinlenme yeri, çatacık orman içi dinlenme yeri, hasırca, kalabak başı, şoförler çeşmesi, regülatör.


Külliyeler Seyit Battal Gazi Külliyesi, Kurşunlu Külliyesi


Odunpazarı evleri
Eskişehir'in ilk yerleşim yerini oluşturan Odunpazarı semtindeki Osmanlı Dönemi'nden kalma tarihi evlerdir. Safranbolu, Beypazarı, Göynük gibi yerlerdeki mimari özellik ve motifleri taşırlar. Eskişehir'in Odunpazarı semti kentin güney kesimindeki tepelerin üzerine kurulmuştur. Bademlik denilen bölgeye uzanır.

horus_sirius
13-12-2008, 19:20
Hava sporları

Eskişehir'in 36 km batısında bulunan Türk Hava Kurumu'na ait İnönü Eğitim Merkezi'nin tamamı doğal çimle kaplı, 800 x 1200 metre genişliğe sahiptir. Bu mekanda hafif uçakların iniş-kalkışı ve sportif amaçlı her türlü uçuş atlayış eğitimleri yapılabilmektedir. Tesiste, konaklama yapılabilmekte, yemek, yatak ihtiyacı karşılanabilmekte, yüzme havuzu, eğlence ve piknik yerleri bulunmaktadır.

Ayrıca tesisin bulunduğu yerde bulunan yamaç, aldığı rüzgar ve bulunduğu coğrafi konum açısından paraşüt, planör, yelkenkanat, yamaçparaşütü, mikrolayt ve balon sporları yapmaya çok uygundur.

horus_sirius
13-12-2008, 19:23
Yöre mutfağı

Eskişehir'de geleneksel beslenme alışkanlıkları hâlâ sürmekte. Ancak yöre mutfağında Kafkas, Kırım ve Balkan göçmenlerinin de etkisi görülmekte. Kırsal kesimlerde mutfağın temelini buğday, bulgur ve hamurişleri oluşturuyor. Ebegümeci, madımak, mantar, kuzu kulağı gibi sebzeler ikinci sırada yer alıyor. Et daha çok kent merkezinde tüketiliyor. Hem kırsal alanda hem de Eskişehir'in Odunpazarı bölgesinde sıkça yapılan Gözleme, mayasız hamurdan hazırlanıyor. Kavrularak ezilen haşhaş, haşhaş yağı ile karıştırılıp hamurun üzerine sürülüyor. Haşhaşlı kısım içte kalacak şekilde bohça şeklinde katlanan hamur tekrar açılıp toprak sac üzerinde pişiriliyor. Haşhaş bu yörede oldukça fazla tüketiliyor. Haşhaşlı lokum, haşhaşlı dolama, haşhaşlı bükme, Haşhaşlı ağzı açık böreği sıkça yapılan hamurişleri. Çorbalardan un ve irmikle yapılan Bulamaç, Toyga, Sütlü ovmaç, Göceli (yarma) tarhana, Bıt bıt ve Düğün köfte çorbaları sayılabilir. Köleş, yörenin ilginç salatalarından. Rendelenmiş kelek (olgunlaşmamış karpuz) ve salatalık, doğranmış domates, biber ve soğanla harmanlanıyor. Üzerine yoğurt ve sıvıyağ gezdiriliyor.

horus_sirius
13-12-2008, 19:26
Eskişehir Fotoğrafları..


http://666kb.com/i/b4n7uw00coib4e7e5.jpg
http://666kb.com/i/b4n7v6n0rr9zd2nl9.jpg
http://666kb.com/i/b4n7vhjmgx8wsjkz1.jpg
http://666kb.com/i/b4n7vr1zkluat8gz1.jpg
http://666kb.com/i/b4n7w100lob9nch65.jpg

horus_sirius
13-12-2008, 19:28
http://666kb.com/i/b4n7wjr47bqwndael.jpg
http://666kb.com/i/b4n7x0lyydu45tgbx.jpg
http://666kb.com/i/b4n7x9dyuff6uy9yl.jpg
http://666kb.com/i/b4n7xrqnaoqild97x.jpg
http://666kb.com/i/b4n7y99punty327e5.jpg

horus_sirius
13-12-2008, 19:31
http://666kb.com/i/b4n7yxda7xqwhowrx.jpg
http://666kb.com/i/b4n7ze4qn8vqxn3zh.jpg
http://666kb.com/i/b4n7zofrjhz2riei5.jpg
http://666kb.com/i/b4n800eoy3v9deact.jpg
http://666kb.com/i/b4n80d4u8h13nbdnx.jpg
http://666kb.com/i/b4n80rph7ob6mhgq5.jpg

horus_sirius
14-12-2008, 00:21
http://666kb.com/i/b4nfcgd24eyquj5yi.jpg
http://666kb.com/i/b4nfcxy6vp11mjo4q.jpg
http://666kb.com/i/b4nfdezl0k574dbe2.jpg

horus_sirius
14-12-2008, 14:17
Elazığ..

Elazığ, Dogu Anadolu da Tarihi Harput Kalesinin bulundugu tepenin eteginde kurulmus bir sehirdir. Deniz seviyesinden 1067 metre yükseklikte bulunan sehir hafif meyilli bir zemin üzerindedir. Elazığ ın yerlesim yeri olarak tarihi yeni olmakla beraber bölgenin tarihi oldukça eskidir. Bu nedenle Elazığ tarihini, Harput un tarihi ile birlikte ele almamız gerekir.
Mevcut tarihi kaynaklara göre Harput'un en eski sakinleri M.Ö. 2000 yıllarından itibaren Doğu Anadolu'ya yerleşen Hurrilerdir. Yine tarihi kayıtlara göre Hurrilerden sonra bölgenin Hitit hakimiyeti altına girdiğini görmekteyiz. Çok uzun sürmeyen Hitit hakimiyetinden sonra M.Ö. 9. Asırdan itibaren Doğu Anadolu'da devlet kuran Urartular Harput'ta uzun süre hüküm sürmüştür. Bugün bile tarihi heybetiyle ayakta duran Harput Kalesi Urartu devrinin izlerini taşımaktadır. Kale'de kaya içine oyulmuş merdivenler, tünel ve hücrelerle su yolu bulunduğu tespit edilmiştir. M.Ö. 9. Asırdan beri bu kalesiyle müstahkem mevkii olarak bilinen Harput, 4000 yıllık bir maziye sahiptir. Harput isminin ilk hecesi olan Har, taş (kaya) anlamına, son hecesi olan put (berd) ise kale anlamına gelmektedir. Günümüz Türkçe'si ile Taş Kale anlamını taşımaktadır.
Harput'un tarihini derinliğine incelediğimizde, M.S. 1. asırdan 3. asra kadar, zaman zaman Romalıların siyasi ve askeri nüfuzunda kaldığını görmekteyiz. Ancak Romalıları Anadolu'dan çıkarmak için uzun ve çetin mücadeleler yapan Pontus Kralı Mithradates devrinde ve ondan sonraki zamanlarda bir takım eller değiştirdiği de bilinmektedir. Bununla beraber, Miladi 3. asırda, İmparator Dioclatianus zamanından itibaren Harput bölgesi tamamen Roma İmparatorluğuna bağlanmıştır. Daha sonra Sasanilerle, Bizanslılar arasında devam eden harplerde daima ihtilaf hududu olarak görülen ve zaman zaman Sasanilerin, zaman zaman Bizanslıların hakimiyetine girerek el değiştiren Harput'ta Bizans hakimiyetinin ilk devresi 7. asrin ortalarına rastlar. Ancak Hz. Ömer zamanında Suriye ve Irak'ı ele geçiren Arapların 7. asrin ortalarına doğru Harput ve çevresini de zapt ettiklerini görüyoruz. Bu şekilde başlayan Arap hakimiyeti, 10. asrin ortalarına kadar devam etmiştir. Romalılar devrinde olduğu gibi, Araplar devrinde de Harput'ta etkin bir ize rastlanmamıştır. Bölge, daha çok Bizans ve Arap siyasi ve askeri gücünün gövde gösterilerine sahne olmuştur.
Harput'un Bizanslıların hakimiyetine ikinci defa geçişi 10. asra rastlar. Bizanslıların İslam alemine karsı giriştikleri büyük seferlerin ilk hedefi daima Harput olmuştur. Nitekim, ilk taarruzda Bizanslılar Harput'u ele geçirmişler ve burada bir vilayet teşkilatı kurarak kaleleri tahkim etmişlerdir. Bizans tarihinde Harput, bugünkü söyleyişe çok yakın olarak "Harpote" diye geçmektedir. Aslında Harput bölgesi de "Mesopotamia" olarak adlandırılmaktadır. Harput'ta Bizans hakimiyeti aşağı yukarı 11. asrin sonuna kadar devam etmiştir.

horus_sirius
14-12-2008, 14:18
Harput'un Türklerin Eline Geçisi
Harput ve çevresi, 26 Ağustos 1071 Malazgirt muharebesinden sonra kesin olmamakla beraber 1085 yılında Türklerin eline geçmiştir. Bu ise Selçuklular devrine rastlamaktadır. Harput'un ilk Türk hakimi Çubuk Bey'dir. Çubuk Bey, burada diğer Selçuk ümerası gibi Selçuklu Sultanına bağlı olmak şartıyla bir Hükümet kurmuştur. Kendisine oğlu Mehmet Bey, halef olduğu içindir ki, Harput tarihinde bu devire "Çubukoğulları Devri" denir. Çubukoğulları ve onlarla birlikte gelen Türkmenlerin Harput halkının ecdadını teşkil ettiğine şüphe kalmamıştır.
Harput'un Türkler tarafından alınmasına kadar sadece müstahkem bir kale hüviyetinde kalan bu yer, Türklerle beraber büyüyen bir şehir haline gelmiştir. Çubukogulları devrinden sonra Harput'ta "Artukoğulları Devri" baslar. 12. asrin ilk yıllarında başlayan bu devir, 1234 yılına kadar devam etmiştir. Artukoğullarının, Türkmenleriyle beraber Doğu Anadolu'ya gelip yerleşmelerinden sonradır ki bir kolda Harput'a gelmiştir. Bunlara bu sebeple "Harput Artukluları" denmektedir.
Artukoğulları devrinde; adı hala Harput ve Elazığ'da anılan Belek (Balak) Gazi'nin Harput'un yetiştirdiği en ünlü Türk Fatihi olduğu bilinmektedir. (1965 yılında Harput Turizm Derneği tarafından Belek Gazi'nin, at üstünde güzel bir heykeli yaptırılmıştır.) Onun en önemli hizmeti, Haçlı seferleri sırasında görülmüştür. Selahattin Eyyubi ile mukayese edenler bile olmuştur. (Tarihçiler son araştırmalar ışığında Balak Gazi'nin asil isminin "Belek Gazi" olduğunu ifade etmektedirler.)
Balakgazi'den sonra 1185 yılına kadar Harput'ta yine Artukoğullarından gelen Prensler, hüküm sürmüşlerdir. Bunlardan Fahrettin Karaaslan'ında Harput tarihinde unutulmaz yeri ve eserleri vardır. Karaaslan 1148-1174 yılları arasında Harput'ta hüküm sürmüş ve burada bulunan Ulu Camiyi yaptırmıştır.
1234 yılında Harput'ta Artık Hanedanının hakimiyeti son bulur ve Harput Selçuklu Hanedanına ilhak olunur. Selçuklular devrinde Harput, bir Subaşı tarafından idare edilmiş ve bu devirde " Arap Baba Camii "ve bitişiğindeki türbe hariç önemli bir eser bırakılmamıştır.
Anadolu Selçuklularının bölgedeki hakimiyeti sona erince, 14. asırda Harput'ta bir müddet İlhanlıların daha sonra da Dulkadiroğulları'nın hüküm sürdüklerini görüyoruz. Uzun sürmeyen Dulkadiroğluları devrinden sonra da Harput, 1465 de Uzun Hasan tarafından raptedilmiş ve 40 yil kadar Akkoyunlular'ın idaresinde kalmıştır. Akkoyunlular'dan sonra 1507 yılında Harput, Sah İsmail'in idaresine geçmiştir. 1516 yılında Çaldıran muharebesi'nden sonra Osmanlı ordusu tarafından fethedilmiştir.
Osmanlı İdaresine geçen Harput, başlangıçta Diyarbakır Eyaletine bağlı bir sancak halinde teşkilatlandırılmıştır. 1530 tarihli bir kayda göre Harput'ta o zaman 14 Müslüman, 4 ermeni mahallesi vardı. Kamus-ül-a'lam'a göre ise 19. Asrin sonlarında Harput'ta 2670 ev, 843 dükkan, 10 cami, 10 medrese, 8 kütüphane ve kilise, 12 han ve 90 hamam bulunmakta idi.
Yukarıda tarihi devirlerinden kısaca bahsettiğimiz Harput, birbirine benzeyen sebeplerle tarihe karışan birçok eski Türk şehirleri gibi nihayet terkedilmiş ve yerini bugünkü Elazığ'a bırakmıştır. Bugünkü Elazığ, II. Mahmut zamanında, 1834 yılında sark vilayetlerinde ıslahata ve devlet otoritesini yeniden kurmaya memur edilen Reşit Mehmet Pasa zamanında halk arasında " Mezra " denilen şimdiki yerine kurulmaya başlanmıştır. Ayni yıl içinde (1834) hastane, kışla ve cephane binaları yapılmış Vilayet Merkezi Harput'tan buraya nakledilmiştir. Bu nakilde Harput'un artık bir hudut şehri olmaktan çıkması, ana yollara sapa kalması, bilhassa kış mevsiminde ulaşım güçlüğü ve mezranın güzel bir şehir kurulmasına elverişli bulunmaması rol oynamıştır.
Yeni kurulan şehir önceleri eyalet ve bilahare vilayet merkezi olmuş, bir ara Diyarbakır vilayetine bağlı bir Sancak haline gelmiştir. 1875'de Müstakil Mutasarrıflık, 1879'da da tekrar vilayet olmuştur. Osmanlı devletinin son yıllarında Malatya ve Dersim Sancakları da buraya bağlanmış 1921'de bu iki sancakta Elazığ'dan ayrılmıştır.
Sultan Addulaziz'in tahta çıkısının 5. yılında Hacı Ahmet İzzet Pasa devrinde buraya tayin edilen Vali İsmail paşanın teklifi ile 1867 yılında "Mamurat ül -Aziz" adı verilmiştir. Fakat telaffuzu güç olduğundan halk arasında kısaca "EL AZİZ" olarak söylenegelmiştir. Atatürk'ün 1937 yılında şehire teşrifleri sırasında "Azık İli" anlamına gelen "ELAZIK" adı verilmiş, bu isim daha sonra "ELAZIĞ"a dönüşmüştür.

horus_sirius
14-12-2008, 14:19
İlin Konumu: Elazığ ili Doğu Anadolu Bölgesinin güneybatısında, Yukarı Fırat Bölümünde yer almaktadır. Toplam alanı 9151 km2 yi bulan ve bu alanı ile Türkiye topraklarının % 0,12 sini meydana getiren il sahası, 40º 21 ile 38º 30 doğu boylamları, 38º 17 ile 39º 11 kuzey enlemleri arasında kalmaktadır. Bu çerçeve içinde şekil olarak kabaca bir dikdörtgene benzeyen Elazığ ili topraklarının D-B doğrultusundaki uzunluğu yaklaşık 150 km, K-G yönündeki genişliği ise yaklaşık 65 km civarındadır. İli, doğudan Bingöl, kuzeyden Keban Baraj Gölü aracılığıyla Tunceli, batı ve güneybatıdan Karakaya Baraj Gölü vasıtasıyla Malatya, güneyden ise Diyarbakır illerinin arazileri çevrelemektedir.



Elazığ, doğusundan, batısından ve güneyinden, Güneydoğu Torosların batı uzantıları ile çevrili olup, Güneydoğu Toroslar, Malatya ili sınırları içinde doğuya doğru uzanarak Elazığ dan geçer. Van gölünün güneyine doğru kıvrımlar halinde devam ederek ülkemizin sınırlarını terkederler. Bu dağların en yüksek noktasını İl in batısındaki Hasan Dağları (2118 Mt) oluşturur.


Ulaşım: Elazığ İli, Doğu Anadolu Bölgesi nin geçiş merkezi konumundadır. Elazığ Türkiye nin dört bir yanına ana karayollarıyla bağlı olup, ayrıca demiryolu ve havayolu ulaşımına da sahiptir. Keban Barajı nın yapımıyla Elazığ ın bazı ilçeleri ve komşu illere bağlı ilçeleriyle Keban Baraj Gölü nden feribotla yapılmaktadır.

horus_sirius
14-12-2008, 14:20
Nehirler: Elazığ, akarsu havzası açısından İlin güney kesimi dışında bütünü ile Fırat Havzası içinde kalmaktadır. Fırat Doğu Anadolu nun en önemli akarsuyudur. Keban ilçesine kadar olan bölümü başlıca iki ana koldan oluşur. Bunlar Karasu ve Murat Nehirleridir. Elazığ ilinin sularını ise Murat ve onun kolları boşaltır. Murat nehrinin Palu İlçesi civarında Keban Baraj Gölü ne karıştığı noktaya kadar olan uzaklığı yaklaşık 500 Km.dir. 42000 km2 lik akaçlama havzasıyla, Fırat ın en önemli koludur. İlk kaynaklarını İl sınırları dışından, Van Gölünün kuzeyindeki Aladağ ın kuzey eteklerinden alır.Sürekli batı yönünde akarak Palu ilçesine ulaşır ve Keban Baraj Gölüne dökülür. Fırat nehrinin kolları olan Murat Irmağı ile Karasu, Keban İlçesinin kuzeyinde birleşir. Bu noktadan sonra oluşan Fırat Nehri, önce güneybatı yönünde akar. Keban İlçesinin Dummu yöresinden sonra Elazığ-Malatya İl sınırlarını oluşturacak şekilde geniş bir yay çizer ve Elazığ-Diyarbakır sınırına kadar gelir. Toplam uzunluğu 2800 Km. dir. Hazar Gölü nün Güneydoğusundan süzülen sular, Dicle Havzasının üç deresinden biri olan Behremaz Deresi ile birleşerek Dicle Nehrinin ilk kaynağını teşkil eder. Maden dağlarından ve Behramaz ovasının ortasından kuzeydoğu yönünde akan nehir, önce doğuya, sonra güneydoğuya yönelerek Maden İlçesini geçer ve İl sınırları dışına çıkar.

horus_sirius
14-12-2008, 14:22
Göller:


Hazar Gölü (Gölcük) :İlimizin Güneydoğusunda bulunan ve İl merkezine 25 Km. uzaklıkta, Elazığ-Diyarbakır karayolu na paralel olan Hazar Gölü, tektonik bir göldür. Güneyinde Hazarbaba Dağı bulunan göl, Uluova dan Mastar Dağlarıyla ayrılır. Denizden 1250 mt. yükseklikteki gölün uzunluğu yaklaşık 22 Km. en geniş yeri ise 5-6 Km. dir Yüzölçümü 86 Km2. yi bulan gölün derinliği 200-250 metre arasında değişmektedir. Hazar Gölünden turistik ve ekonomik olarak yararlanılmaktadır.

Keban Baraj Gölü: Keban Baraj Gölü Türkiye nin en büyük yapay gölüdür. Doğal Göller arasında 675 km2 lik alanıyla 3. sırada yer almaktadır. Baraj Gölünün Murat vadisi boyunca uzunluğu 125 km.dir. Genişliği yer yer değişmektedir. Keban baraj gölünde elektrik üretiminin yanısıra su avcılığı yapılmakta ve balık üretimi de gerçekleştirilmektedir. Enerji açısından Türkiye nin ilk büyük yatırımlarındandır.-1965 yılında yapımına başlanılmıştır.1974 yılında ilk 4 büyük tribünü,1981 yılında da diğer 4 tribünü devreye girdi - Barajın toplam kurulu gücü 134 Megawatt olup yıllık enerji üretimi 7,5 Milyar KW/Saat dir.-Kurulduğunda Türkiye de üretilen elektriğin %20 sini tek başına karşılayan santral şu an tüketilen toplam elektriğin % 8 ini karşılamaktadır.

Cip Baraj Gölü: İlimizin 10 km. batısında bulunan Cip Barajı, Murat Nehri ile birleşen Cip Çayı üzerinde ve Cip Köyünün güneyinde yer almaktadır. Baraj ın yapımıyla oluşan göl sularıyla , 800 hektar alan sulanmaktadır.Göl çevresi ise mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

Platolar: İl alanı daha çok dağlar ve platolarla kaplıdır. İl toplam alanının çoğunu platolar oluşturur. Platolara Elazığ ın kuzeyinde Harput çevresinde Murat Nehrinin kuzey kesimlerinde ve Ağın yöresinde rastlanır. Hayvancılık faaliyetinin yoğunluk kazandığı alanlar, İl in doğusunda Bingöl ile sınır oluşturan Karaboğa Dağlarında Gökdere ve Akdağ üzerindedir. Urfa yöresinde kışlayan göçerler, Mayıs sonu ve Haziran ayı başlarında Siverek ve Ergani üzerinden Palu çevresine gelirler. Bir bölümü yöredeki yaylalarda kalır, bir bölümü ise Bingöl dağlarındaki yaylalara göçerler.

Ovalar: Elazığ'da bulunan başlıca ovalar: Elazığ Ovası,Uluova,Kuzova,Behremaz Ovası,Palu (Yarımca) Ovası 'dır.Elazığ ilinde bu ovaların dışında, Harput un kuzeyinde genellikle üzüm bağlarının yaygınlık kazandığı , meyve ve sebzeciliğin yapıldığı Mürüdü Ovası ile Harput un kuzeyinde yaz aylarında suyu kuruyan Çakıl Deresi çevresinde Zahini Ovası vardır. Bu ovalarda nohut, arpa, buğday ve burçak ekimi yapılmaktadır. Elazığ İlindeki ovalar genellikle depresyon alanlarına karşılık gelmektedir. Bu çöküntü alanlarının akarsuların taşıdığı maddelerle dolması sonucu oluşmuşlardır. Genellikle alüvyal topraklarla kaplı bu verimli ovaların, İl tarımında önemleri büyüktür.

Dağlar: Elazığ, doğusundan, batısından ve güneyinden, Güneydoğu Torosların batı uzantıları ile çevrili olup, Güneydoğu Toroslar, Malatya ili sınırları içinde doğuya doğru uzanarak Elazığ dan geçer. Van gölünün güneyine doğru kıvrımlar halinde devam ederek ülkemizin sınırlarını terk ederler. Bu dağların en yüksek noktasını İl in batısındaki Hasan Dağları (2.118 Mt) oluşturur. Hasan Dağının güneyinde Bulutlu Dağı (2.004 Mt.) , Karga Dağı (1.925 Mt.) ve Kamışlık Dağı (2.016 Mt.) yer alır. Elazığ ovasının güneyinde bulunan Meryem Dağının yüksekliği 1.490 metredir. Sıra dağlar Elazığ ovasının kuzeyinde, yeniden yükselir. Beydoğmuş yöresinde 1.724 metreye çıkarak, Keban Barajı çöküntü alanına dek sürer. Çöküntü alanından sonra doğuya doğru, önce Asker Dağını, sonra Palu İlçesinin doğusunda Gökdere Dağını oluşturur. Kuzeye doğru açılarak İl in Bingöl ile olan sınırını çizer. Burada bulunan Karaboğa dağlarının en yüksek noktaları, Elazığ İl sınırları içinde kalır. Hazar Gölünün kuzeyinde 2.140 metre yüksekliğindeki Mastar Dağı yer alır. Güneyinde ise en yüksek dağ silsileleri Hazarbaba (2.230 metre) dağını meydana getirir. Bu dağ silsilelerinden başka Elazığ ın etrafında sıralanan bazı küçük tepeler vardır. Bunlar güneyde sırası ile, Boztepe, Rıdvantepe, Yalavuz tepeleridir. Bu tepelerin uzantıları Meryem Dağına kadar uzanmaktadır. Sonra Yemişlik (Miyadun) in üstünde Karababa tepesi, Altınçevre (Etminik) sırtları ile Akçakiraz (Perçenç) gediğine buradan da karşı tarafa geçicince Beyyurdu, Karakaya, Hoş ve Kıraç Tepeleri, Hasret Dağı eteklerine yaslanır.

İklim Verileri: İlimizde karasal iklim egemen olup, kışlar soğuk ve yağışlı, yazlar ise sıcak ve kurak geçmektedir. Ancak ilimizin çevresinde oluşturulan baraj gölleri, iklimde kısmen sapmalar göstermektedir.

Bitki Örtüsü: İlimiz topraklarının % 50 si çayır ve meralar, % 28 i tarım arazisi, % 12 si orman arazisi, % 10 u su yüzeyi (Baraj ve göller) ile kaplıdır. Tarım arazisinin % 87 si sulanabilir tarım arazisidir.İlimizde 123.043 hektarlık orman alanı vardır. Bölgenin yüksek yerlerinde dışbudak, kızılağaç, ceviz, çitlenbik ve ardıç türlerine rastlanmaktadır. Dere ve nehir boylarında ise kavak ve söğüt ağaçlarına rastlanır.
Yeraltı Zenginlikleri: Yeraltı kaynakları bakımından zengin sayılabilecek olan İlimizde çıkarılan madenlerin başlıcaları; bakır, florid, bakırlı pirit, çinko, kurşun, krom, mangenez, molibden, demir ve volfram dır.

horus_sirius
14-12-2008, 14:25
Elazığ Fotoğrafları..


http://666kb.com/i/b4o0q7hx1jxqslzxq.jpg
http://666kb.com/i/b4o0qf3axyd4aeur2.jpg
http://666kb.com/i/b4o0qqn5xz20yzsj2.jpg
http://666kb.com/i/b4o0qyvl2gcqtgzla.jpg
http://666kb.com/i/b4o0r8s8rg5o5i4oe.jpg

horus_sirius
14-12-2008, 14:32
http://666kb.com/i/b4o0w30zg2k77qtym.jpg
http://666kb.com/i/b4o0wd3y6spvtml2m.jpg
http://666kb.com/i/b4o0wnjsbqk5m4566.jpg
http://666kb.com/i/b4o0wy18lzn6221bi.jpg
http://666kb.com/i/b4o0x95pl8566w1f2.jpg

horus_sirius
14-12-2008, 14:37
http://666kb.com/i/b4o10mkdwn66g9f72.jpg
http://666kb.com/i/b4o1111dhwvdlpnou.jpg
http://666kb.com/i/b4o11ae4ryt8g4jse.jpg
http://666kb.com/i/b4o11lnlwjrhh6mni.jpg
http://666kb.com/i/b4o11vmmq49lr11ke.jpg
http://666kb.com/i/b4o125ujyjo5ff8ry.jpg
http://666kb.com/i/b4o12et8up9314qpa.jpg

horus_sirius
14-12-2008, 14:43
http://666kb.com/i/b4o16pqi5y8348uni.jpg
http://666kb.com/i/b4o16y8n66iw6p25q.jpg
http://666kb.com/i/b4o1760g0mi3d1fe6.jpg
http://666kb.com/i/b4o17do2v512c0u9a.jpg

horus_sirius
14-12-2008, 14:44
http://666kb.com/i/b4o17shmkjd3vjbqm.jpg
http://666kb.com/i/b4o1801xze77w09pq.jpg
http://666kb.com/i/b4o187snpa80gnfam.jpg
http://666kb.com/i/b4o18gerhun2twpbi.jpg
http://666kb.com/i/b4o18os2e7o9xuuy6.jpg

horus_sirius
15-12-2008, 13:06
http://666kb.com/i/b4oz8994krnyd62rw.jpg
http://666kb.com/i/b4oz8i1dovjl6iowc.jpg
http://666kb.com/i/b4oz8snr4ipnytwng.jpg
http://666kb.com/i/b4oz9291pv804t30s.jpg

ASPİRİN
05-02-2009, 12:02
Memleketimiz….
Bir başka açıdan baskın…
O kadar da tepeden bakmayın canım...

Lütfen aşağıdaki adresi tıklayıp,resimleri büyütüp sayfa sayfa çeviriniz...


http://www.alpalper.com/kitap/kitap.html

dahule34
18-02-2009, 22:19
htp://imageshack.us]http://img27.imageshack.us/img27/7789/800pxkaraada20060920ra5.jpg[/URL]
http://img27.imageshack.us/img27/800pxkaraada20060920ra5.jpg/1/w800.png (http://g.imageshack.us/img27/800pxkaraada20060920ra5.jpg/1/)

dahule34
18-02-2009, 22:36
http://img24.imageshack.us/img24/7301/olu20deniznj5.jpg (http://imageshack.us)
http://img24.imageshack.us/img24/olu20deniznj5.jpg/1/w1024.png (http://g.imageshack.us/img24/olu20deniznj5.jpg/1/)

deneme 2:)))))

Bear_Bull
25-04-2009, 00:38
http://www.resimbank.org/image-1BEA_49F231A7.gif (http://www.resimbank.org/share-1BEA_49F231A7.html)

Bear_Bull
25-04-2009, 00:38
http://www.resimbank.org/image-5003_49F231A7.gif (http://www.resimbank.org/share-5003_49F231A7.html)

Bear_Bull
25-04-2009, 00:38
http://www.resimbank.org/image-F825_49F231A7.gif (http://www.resimbank.org/share-F825_49F231A7.html)

Bear_Bull
25-04-2009, 00:39
http://www.resimbank.org/image-0B52_49F231A7.gif (http://www.resimbank.org/share-0B52_49F231A7.html)

Bear_Bull
25-04-2009, 00:39
http://www.resimbank.org/image-5D25_49F231A7.gif (http://www.resimbank.org/share-5D25_49F231A7.html)