View Full Version : Mutluluk
trakyalı
01-03-2009, 19:42
http://img410.imageshack.us/img410/3020/52832455.png (http://img410.imageshack.us/my.php?image=52832455.png)
http://img410.imageshack.us/img410/52832455.png/1/w300.png (http://g.imageshack.us/img410/52832455.png/1/)
İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş...
Hep şikayetçi hep bıkkınmış...
Bir gün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler...
Saklayalım zor bulunsun...
Zor buldukları için belki kıymetini bilirler diyerek başlamışlar tartışmaya...
Sorun büyükmüş...
Mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü...
Kimisi:
''''Everest''in tepesine saklayalım''''demiş.kimisi:
''''Atlas okyanusu''nun dibine''''demiş.
Tac Mahal''in kubbesi,Mekke sokakları,
İtalyan sofrası...
Bir hastanenin yenidoğan odası,dondurma külahı,şarap şişesi...
Sigara paketi,lale bahçesi...
Pek çok yer düşünmüşler ama hiç biri yeterince zor gelmemiş...
Derken meleklerden biri:
''''İÇLERİNE SAKLAYALIM''''demiş...
''''Kimsenin aklına gelmez içine bakmak!!!.
İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış...
Hiç bir mutluluk kolay gelmiyor.
Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü...
Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk...
Ne başkasının ekmeğinde,ne başkasının evinde,
ne de başka bir şeyde...
Bu yüzden gözünüz hep içeride olsun...
Siz dışını boş verin, içine bakın...
trakyalı
01-03-2009, 19:46
Mutlu olmak insanın içinde.Ben bek fazla mutlu olamazdım evlenmeden önce.Sağolsun eşim değiştirdi beni mutluluğu aşıladı.Hala yüzüm biraz asık olsa beni güldürür.Sonra anlarım ki mutlu olmak için kötü düşünmemek, kendini karartmamak lazım.
trakyalı
09-03-2009, 00:05
Gerçek....
> Efsane Wimbledon'un ilk zenci Şampiyonu Arthur Ashe kan naklinden
> kaptığı AIDS'den ölüm
> döşeğindeydi..
> Hayranlarından biri sordu.. 'Tanrı böylesine kötü bir hastalık için
> neden seni seçti?'
> Arthur Ashe cevap verdi..
> 'Tüm dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 5 milyonu tenis
> oynamayı öğrenir, 500 bini
> profesyonel tenisçi olur, 50 bini yarışmalara girer, 5 bini büyük
> turnuvalara erişir, 50'si Wimbledon'a
> kadar gelir, 4'ü yarı finale, 2'si finale kalır. Elimde şampiyonluk
> kupasını tutarken Tanrı'ya 'Neden ben?'
> diye hiç sormadım. Şimdi sancı çekerken, Tanrı'ya nasıl 'Niye ben?' derim?.
> Mutluluk insanı tatlı yapar. Başarı ışıltılı.. Zorluklar güçlü..
> Hüzün insanı insan yapar, yenilgi mütevazı..
> Tanrı'ya asla 'Neden ben' diye sormayın.
> Ne olacaksa olur.
mutluluk sonsuz karmaşadır
trakyalı
18-04-2009, 16:20
Size bu iletiyi Ilgaz dağından yazıyorum.
Mutluluk çok uzak değil çok yakın.Çok çabuk erişebilirsiniz.Yeter ki isteyin...
horus_sirius
19-04-2009, 10:22
Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem..
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı demiş Cemal Süreya :):)
İyi pazarlar
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan
> >fırlama
> >Yarım saat erkene kurulsun saatin
> >Kedi gibi gerin, ohh ne güzel
> >yine uyandım diye sevin..
> >Penceri aç, yağmur da olsa,
> >fırtına da olsa nefes al derin derin
> >Yüzüne su çarpma, adamakıllı
> >yıka yüzünü serin serin
> >Geceden hazır olsun, yarın ne
> >giyeceğin
> >Ona harcayacağın vakitte bir
> >dilim ekmek kızart
> >Çek kızarmış ekmek kokusunu
> >içine
> >Bak güzelim kahvaltının keyfine..
> >Ayakkabıların boyalı olsun, kokun
> >mis, önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
> >Çık evinden neşeyle, karşına
> >ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
> >Sonra koş git işine, dünden,
> >önceki günden, hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini
> >tamamla, ohhh şöyle bir hafifle
> >Bir güzel kahve ısmarla kendine,
> >seni mutlu eden sesi duymak için alo de
> >Hiç işin olmasada öğle üzeri
> >dışarı çık
> >Yağmur varsa ıslan, güneş
> >varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
> >Yürü, yürürken sağa sola
> >bak, öylesine değil, görerek bak
> >Çiçek görürsen kokla, köpek
> >görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al..
> >Sonra, şöyle bir düşün,
> >kimler sana yol açtı, sen çok darda iken kimler seni ferahlattı,
> >hani kapını kimsenin çalmadığı
> >günlerde kimler kapını tıklattı?
> >Ne kadar uzun zamandır aramadın
> >onları değil mi?
> >Hadi hemen uğrayabilirsen uğra,
> >arayabilirsen ara
> >Hatırlarını sor, öyle laf olsun
> >diye değil, kucaklar gibi sor..
> >Bu sadece onların değil, senin
> >de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..
> >Günün güzeldi değil mi? Akşamın
> >da güzel olsun..
> >Yemeğin ne olursa olsun, masanda
> >illaki kumaş örtü olsun..
> >Saklama tabakları, bardakları
> >misafire
> >Sizden ala misafir mi var bu
> >dünyada
> >Ailecek kurulun sofraya, öyle
> >acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil, şöyle keyife keyif
> >katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi
> >tadına var akşamının..
> >Gece evinde, dostların olsun
> >Sohbet mezen, kahkahan içkin
> >olsun..
> >Arkadaşım, hayat bu daha ne
> >olsun?
> >Ama en önce ve illaki sağlık
> >olsun!
trakyalı
20-04-2009, 21:04
Sn.ARMAND çok güzel bir yazı elinize sağlık.
Prof. Dr. Ahmet İnam (ODTÜ Felsefe Bölümü Başkanı)
Son zamanlarda sık sık kendime söylediğim bir söz: "Mutsuzluk ahlâksızlıktır." ahlâk yaşamının hedefi mutluluktur; mutluluk ahlâkına göre yaşamalıyız anlamında söylemiyorum bu sözü. "Mutluluk", "mutsuzluk" kavramlarından, çağımız insanının çoğunlukla anladığını anlamıyorum. Bu kavramların farklı yorumlarına gerek duyduğumuzu düşünüyorum.
Akıllı mutsuz, salak mutlu mu olur ?
Alışılagelmiş bakışla, düşünen, araştıran, soruşturan, eleştiren insanın mutsuz olması gerektiğine inanılır. Dünyadaki gidişe "aklı eren" insan, oradaki akıldışı akışı, haksızlığı, sömürüyü, acıyı, iletişimsizliği, kısacası dünyadaki cehennemi görür ve mutsuz olur. Aydın mutsuzdur; gördüğü karşısında; gördüğünü düzeltmeye çabalamasındaki yetersizliği karşısında. Düşününce mutsuz olur insan; bir anlamda nasıl düştüğünü görmüştür, kendinin ve insanlığın. Düşünüyorum: O halde mutsuzum der. Mutsuzluk dünyayı değiştirmenin bir gerekçesi olur; yalnız gerekçesi değil, itici gücü, enerjisi. Mutsuzlar, dünyaya isyan edip, dünyayı değiştirmeye, dönüştürmeye çabalayacaklardır. Mutsuzluk, uyumamanın, uyanıklığın, isyanın, eleştirinin bir itici gücüdür. Mutsuz, bilinçlidir, bilgilidir, asidirOysa, mutlu, tam bir salaktır. Düşünme gücünden yoksun, bilgisiz olduğu için mutludur. Aydın mutlu olamaz; o denli çok kaygısı; içinden bir türlü çıkamadığı kendisine, düzene, düzenin değiştirilmesine ait sıkıntıları vardır ki, mutlu olması olanaksızdır. Boş kafalı, yaşamayı yüzeyden alan, sorumsuz, bencil insanlar mutluyum diye dolaşırlar. Ne kadar kapsamlı, ne kadar derin düşünürseniz o kadar mutsuz olursunuz.
İşte yukarıda mutluluk ve mutsuzlukla ilgili saptamalara karşı çıkıyorum. "Akıllı mutsuz, salak mutlu" savının yaşama beceriksizliklerinin bir avuntusu olabileceğini düşünüyorum. Mutsuzluk görüntüsünün, saplantısının ya da avuntusunun "gerçekle" yüzleşmekten bir kaçış olduğunu düşünüyorum.
Mutluluk bilinç ve yürek işidir.
Dünyada bir zulüm, haksızlık, sömürü düzeni olduğu bana açık geliyor. Mutsuz olmamız, kahır çekmemiz için ne çok sebebimiz var! Olup bitenin, acı verici durumu karşısında mutsuz olmak daha insana yakışan bir şey değil midir? Değildir! Mutlu olmak, insan olma sorumluluğu taşıyan herkesin bir sorumluluğudur. Burada, "şişe yarıya kadar dolu" demiş mi oluyoruz, "yarıya kadar boş olan şişe"ye? Mutlu olma bir çeşit aldanma sonucu mu elde edilecektir? Avunma, aldanma, görmezlikten gelme, sorunlardan kaçma yoluyla "mutluluk oyunu" oynamaktan söz etmiyorum.
Aldanma sonucu "mutluluk" sözde mutluluktur. Mutluluk bir bilgi işidir: fark etme, ayırt etme, yargılama; düşünebilme işidir! Dürüstlükle başarılır.İnsanın ardında olduğunu söylediği mutluluğun, sorunlardan, acılardan, kaygılardan azade bir ruh haliyle yaşanması gerekmez. Gerçekle yüz yüze, onun sorunlarıyla içice olduğunuz halde mutlu olabilirsiniz.
Önce şu soru: Neden ardındayız mutluluğun?
Gerçekçi olduğumuz, gerçeği anlamaya, yorumlamaya, sorunlarıyla baş etmeye çabalamak için. Araştırmak için. Mutsuzdan araştırmacı olmaz. Mutsuzdan devrimci olmaz. Mutsuzdan başkaldırı, umut, düş bekleyemezsiniz!
Karşı çıkışları duyuyorum: Mutsuz bilenmiştir, ödün vermez, kavgaya, savaşa, mücadeleye, zulüm görmeye hazırdır. Kelle koltuğunda yürür mutsuz. Mutlu, yitirmek istemediği mutluluğu için korkaktır, ödünler verir; dünyadan hoşnuttur, merak etmez, öğrenmez, kendini aşmak istemez.
İşte tam da bu noktada karşı çıkışlara karşı çıkıyorum! Böyle salak, böyle eblek, böyle sorumsuzdan mutlu insan çıkmaz! Mutluluk bir bilinç işidir, yalnız bilinçli olmakla kazanılmaz mutluluk, yürek işidir aynı zamanda. Mutluluk, uyuşukluk, tembellik, atâlet değildir. Hamarat ruhların işidir. Acı çeken, acı çekmiş, duyarlı insanların. Mutluluk bir haz hali değildir. Acı yokluğu hiç değil!
Hayat hiçbir şeydir...Mutluluk her şey...Neden insanlar hayatlarını düzenleme çabası ve vesvesesi ile mutluluğu ıskalarlar?Nasıl olsa her şey olacağına varıyor...Su aka aka yolunu buluyor...O yüzden,bazı şeyle çokta kafa yormaya gerek yok...Yaşamaktan ve bir şeylerle mücadele etmekten zevk alalım yeter...
trakyalı
22-02-2010, 22:08
Hayat hiçbir şeydir...Mutluluk her şey...Neden insanlar hayatlarını düzenleme çabası ve vesvesesi ile mutluluğu ıskalarlar?Nasıl olsa her şey olacağına varıyor...Su aka aka yolunu buluyor...O yüzden,bazı şeyle çokta kafa yormaya gerek yok...Yaşamaktan ve bir şeylerle mücadele etmekten zevk alalım yeter...
Evet haklısınız.Çoğumuz ufak şeyleri kafaya takıp kendimizi mutsuz ediyoruz.
Biraz daha anlayış ve sabır sonucunda mutlu olabiliriz.
Trafikte giderken önümüzde hata yapan birini görünce sabırsızlıkla kornaya basıyoruz.Neden sabrımız az.Daha sarı ışık yanarken arkadaki sürücü kornaya basıyor acaba bir yere bir şey mi yetiştirecek.
Buna bile sabır göstermek lazım.Belki bu gibi olaylar size bir şeyler öğretmeye çalışıyor, sizin sabrınız ölçülüyordur.
Televizyonda bir şey izlerken küçük çocuğunuz size gelip bir şey sorduğunda, onu elinizin tersiyle itmeniz, çocuğunuzun kalbini kırmaya değer mi, o izlediğiniz televizyon programı?
Bir sürü örnek var yaşamımızda mutluluğu elimizle ittiğimiz.Hayattan ders alınacak öyle çok şey var ki.
Unutmayın öldüğümüzde daha yapılacak çok şeylerimiz kalacak.
Hayat devam edecek.
Mezarınızı hayal edin.Sizi mezarınızda ziyaret edenleri hayal edin.
Hiç br şeye değmez hayat çok kısa görünüyor.
trakyalı
10-04-2010, 23:28
BİR DAHA GELİRSEM EĞER...
Eğer yeniden başlayabilseydim yaşama,
İkincisinde daha çok hata yapardım!
Kusursuz olmaya çalışmazdım, sırtüstü yatardım...
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar;
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım!
O kadar temiz olmazdım, daha çok risk alır, daha çok seyahat eder,
Daha fazla güneşin doğuşunu seyreder, daha çok dağa tırmanır,
Daha çok nehir aşardım...
Görmediğim yerlere gider, daha çok dondurma, daha az bezelye yerdim!
Problemlerin daha gerçekçi olurdu hayali problemlerim ise daha az.
Hayatın her anını gerçekçi ve üretken yaşayan insanlardandım.
Elbette mutlu anlarım oldu ama yalnız mutlu anlarım olmasına çalışırdım.
Farkında mısınız bilmem; yaşam budur zaten...
Anlar, sadece anlar.
Siz de anı yaşayın şimdiyi yakalayın.
Termometresi, bir şişe suyu, şemsiyesi ve paraşütünü almadan
Dışarıya çıkmayan insanlardandım.
Eğer yeniden başlayabilseydim, daha hafif seyahat ederdim.
Eğer yeniden başlayabilseydim, ilkbaharda ayakkabılarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, çocuklarla oynardım.
Bir şansım daha olsaydı eğer.
Ama şimdi seksenbeşimdeyim ve biliyorum ki... ölüyorum
Jorges Luis Borges
trakyalı
08-05-2010, 23:22
YAŞLILIĞI BEĞENMEMİŞSİN BUNLARA NE DERSİN
ÇOCUKLUĞUMUZ
ÇOCUKLUĞUMUZDA. ......... ...
Bizim çocukluğumda Annelerimiz çalışmazdı.
Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.
Hatta Babanım bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.
Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki.....
En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.
Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.
Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.
Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.
Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.
Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.
Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik.
Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.
Kısacası evine gidip gelen ...ki ; sadece çişi gelen giderdi evine,
elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.
Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.
Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.
Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın
üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.
Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.
Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi....
Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.
Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile,
asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker,
hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.
Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.
Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.
Azar işitip, acillere taşınmazdık.
Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik.
Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.
Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.
Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki.
Komşumu tanımıyorum
ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum.
Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.
Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece ;
bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.
Evlerimiz var, içinde yaşayan yok.
Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok.
Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl
vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...
Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..
Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız,
onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.
Ben kapılarında ' vale ' lerin, ' bady ' lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.
Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp,
taksidini bitiremediği arabanın anahtarını,
hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.
Benim değildir bu kültür.
Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder. Nedir bunlar?
Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.
Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.
İyi de neden böyle olduk ?
Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi...... .
'Her toplum hakettiği gibi yönetilir'' derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi ?
Kim yazmış bilmiyorum. Taa uzaklardan bir selam gibi geldi bana.
Siz de okuyun diye buraya kopyaladım...
gizemliduygular
09-05-2010, 00:04
'Her toplum hakettiği gibi yönetilir'' derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi ?
Saygıdeğer trakyalı. Evet her toplum hak ettiği gibi yönetilir. Semavi dinlerin kitaplarında da böyle yazıyor. Ancak özelde ben az da olsa Türk halkının özüne döneceği konusunda ümitliyim. Aydın fikirli ailelerin çağdaş eğitim almaya çalışan evlatlarının çoğalmakta olduğunu sevinçle gözlemlemekteyim.
trakyalı
09-05-2010, 22:58
Saygıdeğer trakyalı. Evet her toplum hak ettiği gibi yönetilir. Semavi dinlerin kitaplarında da böyle yazıyor. Ancak özelde ben az da olsa Türk halkının özüne döneceği konusunda ümitliyim. Aydın fikirli ailelerin çağdaş eğitim almaya çalışan evlatlarının çoğalmakta olduğunu sevinçle gözlemlemekteyim.
Onlardan çok az kaldı.
Sokaklardaki gençlik çok bozulmuş.
Zamana uyalım diye bozuluyoruz.
Gelenek görenek kalmadı.
Saygı, sevgi yok oluyor.
İnsanlar birbirine günaydın bile demiyor.
Tam abd modeli oluyoruz.
Ruhsuz insanlar topluluğuna dönüyoruz.
1950 den sonra abd yi örnek almıştık kendimize.O zaman Abd de ne modaysa zenginlerimiz getirirmiş ülkeye şimdi onların ruhsuzluklarını getiriyorlar.
İnşallah böyle gitmez...
Bu topiği canlandıralım biraz.
BORA YAŞAR
23-10-2010, 21:15
Bu topiği canlandıralım biraz.
İyi de lafla olmuyor..:)
Hadi canlandırın..
BORA YAŞAR
23-10-2010, 21:22
Hadi canlandıralım..
Sn Kar;
Size göre mutluluk nedir?
Kendinizi mutlu insanlar grubuna sokar mısınız?
Sokarsanız neden?
Değilse neden?
İyi de lafla olmuyor..:)
Hadi canlandırın..Eş secerken nelere dikkat etmeli....topiğni okuyorum.Burayada katkıda bulunucağım.Keyfim çok yerinde.
Hadi canlandıralım..
Sn Kar;
Size göre mutluluk nedir?
Kendinizi mutlu insanlar grubuna sokar mısınız?
Sokarsanız neden?
Değilse neden?Deryalarda Yüzer Bahri,
Doldur Ver İçeyim Zehri.
Zalim Gurbet Elin Kahrı,
Ya Çekilir Ya Çekilmez.
Bora Bey ,kaybolmayın ortalıktan.
BORA YAŞAR
23-10-2010, 22:12
Hadi canlandıralım..
Sn Kar;
Size göre mutluluk nedir?
Kendinizi mutlu insanlar grubuna sokar mısınız?
Sokarsanız neden?
Değilse neden?
Eş secerken nelere dikkat etmeli....topiğni okuyorum.Burayada katkıda bulunucağım.Keyfim çok yerinde.
Deryalarda Yüzer Bahri,
Doldur Ver İçeyim Zehri.
Zalim Gurbet Elin Kahrı,
Ya Çekilir Ya Çekilmez.
Bora Bey ,kaybolmayın ortalıktan.
Tamam kaybolmıyayım da..
Ortamı ısıtmak için birkaç soru sordum..
Siz cevap vermek yerine zehir gibi türküler çığırmaktasınız..
Başlık mutluluk üzerine..
Bari bir uygun şarkı türkü koysa idiniz gramofona..:)
Bir oyun havası da olurdu oynamayı bilenler için..
Siz yardımcı olun muziğe.
İtiraf.com 'dan akıntıdır.
Evde sadece kocamla ben çay içeriz, üstelik ciddi anlamda da tiryakisiyiz. Yıllar yıllar önce; çayı demler, tepsiye dantel serer, bardakları tabaklarıyla, şeker ve kaşıkla birlikte dizayn edip öyle servis yapardım. Sonra; sadece ikimiz içtiğimiz için, tek demlikle daha lezzetli olduğu için - cidden ama - çaydanlığı bırakıp sadece demlikle demlemeye başladım. Sonra, ikimiz de şekeri bıraktık; kocam demlediği zamanlar, bardak altını koymaz oldu. Şeker-kaşık zaten gereksizdi. Bir tepsi, iki bardak ve demlik. Sonra sonra, yine kocam başlattı, bir elinde demlik, diğer elinde iki bardak, tepsi kullanılmaz oldu. Baktım ki çok pratik oluyor böyle, senelerce bu şekilde, bir demlik ve iki bardakla servis yaptık. Son aylarda da, sadece bir demlik ve bir bardakla yapıyoruz servisi, yani aynı bardaktan içiyoruz çayımızı. Son aşamanın avucumuzdan içmek olmasından korkuyorum
Mutluluk,yapmayı sevdiğin işlerle meşgul olmaktır.Bemim için ,kitap okumak ,bu mutluluklardan biri.
BORA YAŞAR
24-10-2010, 14:55
Kitap okumak işi öyle mi?
Güzel bir iş..
Ne okursunuz?
Elinizde bugünlerde okuduğunuz nedir?
Hangi konularda yazılanları okumayı seviyorsunuz?
Adil Talat
24-10-2010, 15:01
nedense ben hıc bır seyden mutlu olamıyorum
Kitap okumak işi öyle mi?
Güzel bir iş..
Ne okursunuz?
Elinizde bugünlerde okuduğunuz nedir?
Hangi konularda yazılanları okumayı seviyorsunuz?
Beni zenginleştiren ,ruhumu doyuran herşeyi okumayı seviyorum.
Çeviri bir kitap var elimde.YAlnız bu kitapta ilginç bir şey oldu.Bu kitabı geçen hafta diğer kitaplarla beraber sipariş vermiştim.Henüz elime geçmedi.Kendim siparişin gelmesini beklemeden bir alışveriş merkezindeki kitapçıdan aldım.
Çeviri bir kitap var elimde.YAlnız bu kitapta ilginç bir şey oldu.Bu kitabı geçen hafta diğer kitaplarla beraber sipariş vermiştim.Henüz elime geçmedi.Kendim siparişin gelmesini beklemeden bir alışveriş merkezindeki kitapçıdan aldım.
Toz olduğunu düşünmüştün
ve şimdi nefes olduğunu anlıyorsun.
Önceleri cahildin ,
şimdi daha fazla şey biliyorsun.
Seni buraya kadar getiren Bir
seni daha ileriye de götürecektir.
Mevlana
Powered by vBulletin® Version 4.2.3 Copyright © 2024 vBulletin Solutions, Inc. All rights reserved.