PDA

View Full Version : Hisse.net ŞİİR



Pages : [1] 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15

muhabbet
13-02-2004, 01:53
ne hasta bekler sabahı
ne taze ölüyü mezar
ne de şeytan bir günahı
seni beklediğim kadar

diyerek açalım topicimizi. Bekleyen mi olmak zor yoksa beklenen mi?
beklemek mi heyecan verici, yoksa bekletmek mi? bilenler bilir. bilmeyenler bilenlere sorsa da bilenlerin bildiğini bilemezler :)

sudha
13-02-2004, 21:32
ANLADIM Kİ


Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,
Kendimi bulduğumda anladım.



Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım.



Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil,
Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım.



Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.



Sevmek ile sevilmenin yolu önce kendini sevmekten geçermiş,
Neden kendine aşık olduğunu anladım.



Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım.



Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.



Ve sevilenle ağlayamıyor, kaçıyorsan ondan, çaresizliktenmiş,
Senin acın için odamda tek başıma hıçkırıklarla ağladığımda anladım.



Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım.



Fakat, hakedermiş sevilen onun için dökülen her bir damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım.



Ìyi niyet tokmakmış sevilenin başına bazen,
Başımda şişlikler oluşunca anladım.



Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım.



Tek başına ayakta durabilecek kadar güçlüysen, yanında tutanlar varmış,
Neden hiç yalnız kalmadığını anladım.



Ve "Sana ihtiyacım var, gel" diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana "git" dediğimde anladım.



Biri sana "git" dediğinde, "kalmak istiyorum" diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım.



Dostun seni bir kez terkedermiş, bin kez değil,
Aslında hep yanımda olduğunu anladım.



Ve bir kez terketti mi seni, affetmek çok zormuş,
Bende affedemediğin şeyin ne olduğunu anladım.



Sana sevgim şımarık bir çocukmuş her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.



Özür dilemek değil, "affet beni" diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım.



"Affedemem, çok geç" demek gururdan başka bir şey değilmiş, hala sevgi varsa
içinde eğer,
Tutsak kalbimin kapılarını kırıp, içine baktığımda anladım.



Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,
sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.



Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.



Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş.



Daha bir çok şey anladım. Ama en önemlisi...
Daha yolun çooook başinda oldugumu anladim.

dreissena
13-02-2004, 23:32
Sanma şâhım, herkesi sen sadıkâne yâr olur.
Herkesi sen dostun mu sandın, belki ol ağyâr olur.
Sadıkâne, belki ol âlemde bir dildâr olur.
Yâr olur, ağyâr olur, dildâr olur, serdâr olur.

Yavuz Sultan Selim

onikikarakte
13-02-2004, 23:40
Sayın Dreissena
Şu güzel Yavuz şiirini biraz tercüme eder misin? Cidden anlamak istiyorum, gerçi az çok kestiriyorum ama tam değil. Bilmediğim bir iki kelime var...

dreissena
14-02-2004, 01:06
Bu şiirin en önemli özelliği normal okunuşu ile aşağıdan-yukarı okunuşunun aynı olmasıdır. Şöyle ki;

Sanma şâhım, ...herkesi sen................sadıkâne...........yâr olur.
Herkesi sen, .....dostun mu sandın, ......belki ol..............ağyâr olur.
Sadıkâne, .........belki ol...................... âlemde bir.........dildâr olur.
Yâr olur, ...........ağyâr olur, .................dildâr olur, .........serdâr olur.

Tercümesini, uygun Türkçe kelimeler bulamadığım için yapamıyorum. Zaten, özellikle şiirlerde, çeviri yapmak anlamı ve ahenki bozuyor. Zorlandığınızı düşündüğüm kelimelerin anlamını yazmakla yetineyim.

Sadıkâne: sadıkça
Ağyâr: aşık olan kişinin gözünde, sevdiğiyle konuşan herkes.
Dildâr:Sevgili (özellikle kara sevdalı)
Serdâr:Başkumandan

onikikarakte
14-02-2004, 01:50
Daha önce böyle bir şey görmedim. Süper.
Teşekkürler dreissena.

sudha
19-02-2004, 02:25
SARABIN FELSEFESI
>
>Bir felsefe profesoru sinifta, onunde bazi malzemelerle ogrencileriyle
>ders yapiyordu. once onundeki bos bir kavanozu 2" capindaki taslarla
>doldurmaya basladi. Ogrencilere kavanozun dolu olup olmadigini sordu. Onlar
>da dolu oldugunu kabul ettiler.
>
>Profesor bu sefer bir kutu cakiltasi aldi ve onlari kavanoza bosaltti.
>Kavanozu hafifce sallayinca cakiltaslari buyuk taslarin arasindaki
>bosluklara doldular. Profesor yine ogrencilerine kavanozun dolu olup
>olmadigini sordu, onlar da onayladilar.
>
>Bu sefer bir kutu kum alip kavanoza bosaltti. Tabii kum geriye kalan butun
>bosluklari doldurunca yine ogrencilerine ayni soruyu tekrarladi.
>
>ogrencilerin hepsi bir agizdan kavanozun dolu oldugunu soylediler.
>Profesor bu sefer masanin altindan bir sise kirmizi sarap cikarip
>icindekileri kavanoza bosaltti ve boylece kumlarin arasindaki bosluklari
>etkili bir sekilde doldurdu.
>
>ogrenciler gulmeye baslayinca; "Simdi," dedi "Bu kavanozun sizin
>hayatinizi simgeledigini bilmenizi istiyorum. Taslar hayatinizdaki onemli
>seyler - aileniz, esiniz, cocuklariniz. Her seyi kaybetseniz ve
>elinizde sadece onlar kalsa bile hayatinizin dolu dolu olmasini saglayacak
>seyler bunlar. cakiltaslari ise isiniz, eviniz, arabaniz gibi diger onemli
>seyler.
>Kum da geriye kalan her seydir, kucuk seyler yani. Eger kavanozu once
>kumla doldurursaniz cakiltaslarina ve buyuk taslara yer kalmayacaktir. Ayni
>sey hayatiniz icin de gecerli. Butun zaman ve enerjinizi kucuk seylere
>harcarsaniz hayatinizda sizin icin onemli olan seylere hic yer
>kalmayacaktir.
>
>Mutlulugunuz icin cok onemli olan seylere dikkat edin. cocuklarinizla
>oynayin, doktor kontrollerinizi duzenli yaptirin. Esinizi dansa goturun.
>İsegitmek, evi temizlemek, tamirat yapmak ve yemek vermek icin hep
>zamaniniz
>olacaktir. Once buyuk taslari; gercekten onemli olanlari halledin.
>Onceliklerinizi belirleyin. Geriye kalanlar sadece kumdur."
>
>Ogrencilerden biri elini kaldirip sarabin neyi simgeledigini sordu.
>Profesor gulumsedi, "Sordugunuza sevindim. O sadece hayatiniz ne kadar dolu
>gorunurse gorunsun iyi bir sise saraba her zaman yer olacagini size
>gostermek icindi."

buena vista
20-02-2004, 00:31
Neyi yasamak istiyorsan onu yasa

Öyle bir hayat yasiyorum ki,
Cenneti de gördüm,cehennemi de
Öyle bir ask yasadim ki,
Tutkuyu da gördüm,pes etmeyi de
Bazilari seyrederken hayati en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadim
Öyle bir rol vermisler ki,
Okudum okudum anlamadim
Kendi kendime konustum bazen evimde,
Hem kizdim hem güldüm halime,
Sonra dedimki "söz ver kendine"
Denizleri seviyorsan,dalgalari da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan,önce sevmeyi bileceksin
Ucmayi seviyorsan,düsmeyi de bileceksin.
Korkarak yasiyorsan,yalnizca hayati seyredersin.
Öyle bir hayat yasadim ki,son yolculuklari erken tanidim
Öyle cok degerliymis ki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladim.
Nietzsche

SunShine
21-02-2004, 11:40
Ömür dediğiniz nedir
Üç gün hilal, üç gün bedir
Haftaya boş kalır sedir
Say bir karış, say bir adım
Geçti gitti, anlamadım


Abdurrahim Karakoç

AloneWolf
21-02-2004, 16:49
seni sevdiğimi anla artık
büyüdün bebek
masal değilki bu aşk
öğrenmen gerek
gitmesi kolay olur
zor olan sevmek
çok seviyorum bu satırlarıı.

bıcırık
26-02-2004, 12:12
Her şey sende gizli
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü...
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin...
Yaşadıklarını kar sayma;
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna, ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün...
Gülebildiğin kadar mutlusun,
Üzülme!..
Bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi, sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin...
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin
Bunu da öğren:
Sevdiğin kadar sevilirsin...

Can YÜCEL

izmirDR
03-04-2004, 20:11
MAVİYDİ DÜŞLERİM,
ÇÜNKÜ BEN ÇOCUKTUM...
Benim bile bilemediğim kadar çocuk;
Islak bir kuş görsem ağaç dalında,
Meleklere yağmuru şikayet ederdim...
Yağmura küserdim.

ÇÜNKÜ SİYAH DEĞİLDİ
MAVİYDİ DÜŞLERİM
ÇÜNKÜ BEN ÇOCUKTUM...


Şimşek çakınca gözlerimi yumar;
Sonra;
Minicik dedikleri parmaklarımın arasından
Şimşeğin geçtiğini görürdüm,
Sevgimin yanında ellerim küçücüktü
YİNEDE SİYAH DEĞİLDİ,
MAVİYDİ DÜŞLERİM,
ÇÜNKÜ BEN ÇOCUKTUM,


Kin tutmazdım...
Gururu benimle kim tanıştırdı bugünde bilmiyorum,
Bir şeker;
Islak kirpiklerimin kurumasına yeterdi
Veya bir söz...güldürürdü beni,
Herşeye gülerdim ama korkardımda,
En çokta sert sözden ve sert yüzden
Yanımda bir büyük ağlasa bende ağlardım...
Ve oyuncağımı verirdim gülsün diye...
EVET SİYAH DEĞİL,
MAVİYDİ DÜŞLERİM,
ÇÜNKÜ BEN ÇOCUKTUM,


Göz yaşını bana mahsus sanardım,
Çiçeklerin güldüğüne inanırdım çünkü,
Yıldızların gülerek göz kırptığına,
Güneşin her sabah gülücükler dağıttığına inanırdım...
Yağmur yağınca insanlar gülmüyor diye...
Gök yüzünün ağladığını sanırdım.

ÇÜNKÜ SİYAH DEĞİLDİ
MAVİYDİ DÜŞLERİM
ÇÜNKÜ BEN ÇOCUKTUM...


Her çocuğun bir annesi olduğunu bilirdim...
Onu seven,koklayan,koruyan,
Akşamları yolunu gözlediği bir babası olduğunu...
Rüyalarımda öksüz çocuk görmedim,
Yetim çocuk uğramadı dünyama...
ÇÜNKÜ SİYAH DEĞİLDİ
MAVİYDİ DÜŞLERİM
ÇÜNKÜ BEN ÇOCUKTUM...

ayhanozgul
03-04-2004, 20:57
Size Can Yucel'in ShakesPeare'den cevirdigi bir siiri
gondermek istedim.Iki karsi kutpun guzel bir sentezi..
Orjinalini de gonderiyorum belki merak edersiniz
diye...
66. SONE
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.

SONNET LXVI

Tired with all these, for restful death I cry,
As, to behold desert a beggar born,
And needy nothing trimm'd in jollity,
And purest faith unhappily forsworn,
And guilded honour shamefully misplaced,
And maiden virtue rudely strumpeted,
And right perfection wrongfully disgraced,
And strength by limping sway disabled,
And art made tongue-tied by authority,
And folly doctor-like controlling skill,
And simple truth miscall'd simplicity,
And captive good attending captain ill:
Tired with all these, from these would I be gone,
Save that, to die, I leave my love alone.

izmirDR
05-04-2004, 22:56
Şu duvarlar hıçkırığımı duysa belki beni anlarlar beni
Unutana söyle beni unutanı ben unutmadım
Gönlümde bir ışık kalbimde bir umut
Onu bekliyor bekleyecek elbet birgün geri dönecek
Ya dönecek yada bu beden onsuz ölüp gidecek...

ayfer
07-04-2004, 08:40
İSTANBUL DESTANI

İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş

İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu'da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu'da toprak damlı bir evde çocukluğum
Gülcemalle gider İstanbul'a
Gülcemalle gelir

İstanbul deyince aklıma
Bir sepet kınalı yapıncak gelir
Şehzadebaşı'nda akşam üstü
Sepetin üstünde üç tane mum
Bir kız yanaşır insafsızca dişi
Boyuna bosuna kurban olduğum
Kalın dudaklarında yapıncağın balı
Tepeden tırnağa arzu dolu
Sam yeli, söğüt dalı, harmandalı
Bir şarap mahzeninde doğmuş olmalı
Şehzadebaşı'nda akşam üstü
Yine zevrak-ı derunum
Kırılıp kenara düştü

İstanbul deyince aklıma Kapalıçarşı gelir
Dokuzuncu Senfoniyle kolkola
Cezayir marşı gelir
Dört başı mamur bir gelin odası
Haraç mezat satılmakta
Bir gelinle güvey eksik yatakta
Köşede sedef kakmalı tombul bir ut
Tamburi Cemil Bey çalıyor eski plakta
Sonra ellerinde şamdanlar nargileler
Paslı Acem kılıçları
Amerikan kovboyları
Eller yukarı

Ne kadar da beyaz elbiseleri
Amerikan deniz erleri
Kocaman bir papatyadan yolunmuşlar gibi
Sütten duru buluttan beyaz
Beyazın böylesine ölüm yakışır mı dersin
Yakışmaz
Ama harbederken onlara
Bambaşka elbiseler giydirirler
Kan rengi, barut rengi, duman rengi
Kin tutar, kir tutmaz

İstanbul deyince aklıma
Kocaman bir dalyan gelir
Kimi paslı bir örümcek ağı gibi
Gerinir Beykoz'da
Kimi Fenerbahçe'de yan gelir
Dalyanda kırk tane Orkinos
Kırk değirmen taşı gibi dönmektedir
Orkinos dediğin balıkların şahı Orkinos mavzerle gözünden vurulur
Denizin içinde ağaçlar devrilir
Kan çanağına döner dalyanın yüzü
Camgöbeği yeşili bulanır
Bir çırpıda kırk Orkinos
Reisin sevinçten dili dolanır
Bir martı gelir konar direğe
Atılan Kolyosu havada yutar
Bir başkasını beklemez gider
Balıkçı gülümser tatlı tatlı
Adı Marikadır bu martının der
Her zaman böyle gelir böyle gider

İstanbul deyince aklıma Adalar gelir
Dünyanın en kötü Fransızcası orda harcanır
Çalımından geçilmez altmışlık madamların
Ağzı dili olsa da tenhadaki çamların
Görüp göreceği rahmeti anlatsa insanların

İstanbul deyince aklıma kuleler gelir
Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır
Ama şu Kızkulesinin aklı olsa
Galata kulesine varır
Bir sürü çocukları olur

İstanbul deyince aklıma
Tophane'de küçücük bir sokak gelir
Her Allahın günü kahvelerine
Anadolu'dan bir sürü fakir fukara gelir
Kimi dilenecek dilenmesine utanır
Kiminin elinde bir süpürge peyda olur uzun
Dudaklarında kirli paslı bir tebessüm
Çöpçü olmuştur bugüne bugün
Kiminin sırtında perişan bir küfe
Kiminin sırtında nakışlı semer
Şehrin cümbüşüne katılır gider
Kalın yağlı bir kolana koşulur
Piyano taşırlar omuz omuza
Kendinden ağır yükün altında adamlar
Balmumu gibi erir dururlar
Sonra kanter içinde soluk alırlar
Nazik eşya nazik hamallar ister neylersin
Ama onlar kadar piyanoyu ciddiye alırlar mı dersin
Nazdan nazik çiniden bilezik eller
Derken
Karşı radyoda gayetle mülayim bir ses
Evlere şenlik Üstad Sinir Zulmettin
Hacıyağına bulanmış sesiyle esner:
Gamı şadiyi felek
Böyle gelir böyle gider

İstanbul deyince aklıma
Stadyum gelir
Güne güneşe karşı yirmibeşbin kişi
Hepsinin dudağında İstiklal Marşı
Bulutlar atılır top top pare pare
Yirmibeşbin kişilik bir aydınlık içinde eririm
Canım ağzıma gelir sevinçten hilafsız
İsteseler bir gelincik gibi koparır veririm

İstanbul deyince aklıma
Stadyum gelir
Kanımın karıştığını duyarım ılık ılık
Memleketimin insanlarına
Daha fazla sokulmak isterim yanlarına
Ben de bağırırım birlikte
Avazım çıktığı kadar
Göğsümü gere gere
Ver Lefter'e yaz deftere
Stadyum gelir
İstanbul deyince aklıma
Binlerce insanın aynı anda
Aynı şeyi duymasından doğan sevincin
Heybetini düşünürüm
Birbirine eklenir kafamda
Binler yüzbinler milyonlar
Sonra bir mısra havalanır ürkek
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar

İstanbul deyince aklıma
Yahya Kemal gelirdi bir eyyam
Şimdi Orhan Veli gelir
Demindenberi dilimin ucundasın Orhan Veli
Demindenberi senin tadın senin tuzun
Senin şiirin senin yüzün
Yaralı bir güvercin misali
Başımın üstünde dolanır durur
Gelir sessizce konar bu şiirin bir yerine
Neresine mi arayan bulur
Erbabı bilir
Deli eder insanı bu şehir deli
Kadehlerin çınlasın Orhan Veli

İstanbul deyince aklıma Sait Faik gelir
Burgaz adasında kıyıda
Mavi gözlü bir çocuk büyür döne döne
Mavi gözlü bir ihtiyar balıkçı gencelir küçülür
İkisi bir boya geldi mi Sait kesilirler
Bütün İstanbul'u dolaşırlar elele başbaşa
Ana avrat küfrederler uçan kuşa eşe dosta
Sivriadada da martı yumurtası toplarlar çilli çilli
Ziba mahallesinde gece yarısı
Sabaha Galata'dan geçer yolları
Maytaba alacakları tutar kahvede
Zararsız bir deliyi
Ula Hasan derler gazeteyi ters tutaysun
Çaktırmadan gazetesini tutuştururlar fakirin
Sonra oturup sessizce ağlarlar

İstanbul deyince aklıma
Sait Faik gelir
Taşında toprağında suyunda
Fakirin fukaranın yanıbaşında
Bir kalem bir bilek bilendikçe bilenir
Kıldan ince kılıçtan keskin
Hep iyiden güzelden yana
Hep kimsesizlerin

İstanbul deyince aklıma
Said'in son yılları gelir
Hey Allahım en güzel çağında Said'e
Dört beş yıl ömrün kaldı denir
Sait Sait olur da nasıl dayanır
Mavi gözlü çocuk boşverir ölüm haberine
İhtiyar balıkçı pis pis düşünür
Bir zehir yeşilidir açılır
Bir yeşil ki ciğerine işler adamın
Bir yeşil ki kasıp kavurur
Küçük mavi çocuk
İhtiyar balıkçı
Ve dilimize bulaşan zehir yeşili
İstanbul çalkalandıkça bu denizlerde dipdiri
Dilimiz yaşadıkça yaşasın Said'in şiiri

İstanbul deyince aklıma
Sabiyem gelir
Sabiyem boynundan büyük bir demetle
Sarıyer'den gelir Pendik'ten gelir
Bahar nereden gelirse velhasıl
Sabiyem oradan gelir
Ne delidir ne divane
Aslını ararsan çingenedir
Tepeden tırnağa güneştir
Topraktır
Anadır
Analar içinde bir tanedir
Biri sırtında biri memesinde biri karnında
Karnı her daim burnundadır
Canını mendil gibi takar dişine
Yürekten birşeyler katar işine
Bir ucundan girer şehrin ötekinden çıkar
Alçakgönüllüdür Sabiyem
Hem maşa satar, hem göbek atar
Ver bir çeyrek güzelim der
Neyse halin o çıksın falin
Canı çıkar Sabiyemin falı çıkmaz
Sonra anlatır dün gece başına gelenleri
Görürüm üryamda bir sarı yılan
Cenabet uğraşır durur benimlen
Uyanır bakarım benim bebeler
Yatağın ucuna kaymış
Ayağımın parmaklarını emer

İstanbul deyince aklıma
Bir basma fabrikası gelir
Duvarları uzun masaları uzun sobaları uzun
Dal gibi dalyan gibi kızlar çalışır bütün gün ayakta
Kanter içinde mahzun
Yüzleri uzun elleri uzun günleri uzun
Fabrikada pencereler tavana yakın
Al topuklu beyaz kızlar dalga geçmeyin
Dışarda ağaçlar dizi dizi
Duvarlar duvarlar uzun duvarlar
Niçin ağaçlardan ayırdınız bizi
Dışarda tarlalar turuncu asfalt mosmor
Dışarda dışarda dışarda
Mevsim gürül gürül akıp gidiyor
Ondokuz yaşında Eyüplü Gülsüm
Dalmış beyaz köpüklü akışına ipeklilerin
Kötü kötü düşünüyor
İpeğin akışına doyum olmaz
Ama gel gör ki ipekli emprimeden oğlana don olmaz
Bir top Amerikan bezi sakız gibi beyaz
Bir top Amerikandan neler çıkmaz
Perdeler yatak çarşafları çoluğa çocuğa çamaşır
Sakız gibi ağarmış bir top Amerikan bezi
Gülsüm'ün gözleri kamaşır
Üçüncü oğlanı doğururken Gülsüm
Bir top Amerikana hasret sizlere ömür
Gülsüm'lerin sürüsüne bereket
Yerine bir Gülsüm'cük bulunur elbet
Gider Gülsüm gelir Gülsüm
Azrail ettiğin bulsun

İstanbul deyince aklıma
Ağzına kadar soğan yüklü bir taka gelir
Sülyen kırmızısı üstüne zehir gibi yeşil
Samsun'dan Sürmene'den Sinop'tan
Yaz demez kış demez mutlaka gelir
Kirli yelkeninde yeni bir yama
Demirinin pası gelir dilime
Nabzımda duyarım motorunun hızını
Canımın içine sokasım gelir
İri kalçaları pullu denizkızını

İstanbul deyince aklıma
Takalar gelir
Alçakgönüllü kalender
Ya Peleng-i Deryadır adları ya Şimşir-i Zafer
İstanbul deyince aklıma
Koca Sinan gelir
On parmağı on ulu çınar gibi
Her yandan yükselir
Sonra gecekondular gelir ardısıra
İsli paslı yetim
Eyy benim dev memesinde cüceler emziren
acayip memleketim

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU

asli28
07-04-2004, 12:07
Merhaba arkadaşlar
Herkese iyi seanslar iyi gunler dilerım
Benden de bir İZMİR yazısı.


iZMiR SANIRSIN
( Canım izmir ' im seni cok özledim )

ilk sigarayı Alsancak-Karşıyaka vapurunda içmissen, artık ne zaman sigara içsen rüzgar esecek sanırsın..

izmir’de büyümüş isen, yolların er yada geç denize çıkacağını sanırsın..

Herkesin öyle yada böyle, lafının bir yerinde şaka yapacağını, gülüseceğinizi, kızların hep şen-şakrak olacağını sanırsın…

Efelenen kadınların olduğunu bildiğin için kadın olarak, ondan sonra hep efelenebileceğini sanırsın..

Paçan ilk kez aşağıya alındığında, omuz atacağım bu hayata dediğinde, fena halde omuz yediğinde koşup Alsancak-Karşıyaka vapuruna; o ilk sigarayı yeniden içmek, izmir’e “ama sen bana böyle dememiştin” demek ister canın..

Dolmuşlarda,otobüslerde yanında oturanlarla konuşmaya başlayacağını, en mahrem dertlerini anlatabileceğini; onun da hakikaten dinleyip, işleri kolaylaştırıcı bir şeyler söylemeye gayret edeceğini sanırsın…

Salataların hep ışıl ışıl zeytinyağlı olacağını, çekirdege herkesin “ çiğdem “ diyeceğini, sinirlenenlerin “asfalyalarının atacağını” , balık yerken terenin unutulmayacağını, her şehirde sabahları boyoz bulunabileceğini; gevrek derken, simit demek istediğini herkesin anlayacağini, gevreğin yanında da mutlaka tulum peyniri olacağını sanırsın..

Kumru dediğinde, simit ekmeğine yapılmış domatesli-peynirli sandviçleri kastettiğinin anlaşılacağını filan… sanırsın..

Her şehirde çocukken gidilen ve çok hayret edilen fuarlar olduğunu, “pavyon “ denilince, ülkelerin standlarının olduğu neşeli hangarların kastedildiğini, lunapark denilen şeyin fuarın ayrılmaz parçası oldugunu, fuar denilen yerde yürüyünce çocukların çok yorulduğunu ve yorulmuş çocukların kucakta taşınacağını sanırsın…

Karın dağlarda olduğunu, herkesin ahtapot yediğini, herkesin biraz Rumca bildiğini, dünyadaki bütün kadınların yaz olunca mini etek giydiğini, rakı içince oynandığını, içilmese de oynandığını, her fırsatta oynandığını… sanırsın…

Izmir’in kıymeti, izmir’de olmayınca daha iyi anlaşılıyor belki….

Zira ben anlayanlardanım....

asli28
07-04-2004, 22:34
Hangi Yüzyılın Sevdası Bu..



Sevgi... denizlerde kaybolmuş bir yosun parçasıydı. okyanuslar değildi istediğim, can bulacak kadar denizdi... özlem, sevgi, umut, şevkat, destek, hepsi ama hepsini içinde barındıran bir yer olmalıydı...
bilmediğim yollara çıktım... keskin yol çizgilerine takıldım kimi zaman ama sevmek istiyordum.. umutsuzca sevmek.. bir uçurum kenarından kendimi boşluğa bırakacak kadar sevmek istiyordum. özlemek istedim... gelmeyeceğini bile bile beklemek yollarda... çalan her telefona sen diye açmak ve onun sonrasında yaşadığım sıkıntıyı bile sevmek istedim. kendimi sana gizlemiştim sanki.. sende olmak, sende kaybolmak, sende yaşamak ve tükenmek tüm sancısına rağmen güzeldi... yorgun düştüğüm zamanlarda oldu elbet.. ama senden gidemedim.. buna gücüm yetmedi.. defalarca yazılmış mektuplar, haykırışlar hiçbir zaman hayata geçmedi... hangi satırlar , hangi şiirler anlatırdı ki sana olan sevgimi.. kırgınlığımı... olmadı.

Hep sana yakın bir yerlerde olmak istedim.. iyi olduğunu bilmek bana yetiyordu... kimi zaman sesini özlerdim, o marur sesini.. gizliden gizliye duymak isterdim... işte oan vücudumun herhücresine kadar titrediğini hissederdim... ellerim buz gibi olurdu... belki ilk defa böyle çaresiz bir sevginin ortasındaydım... yaşadığım heran sen yanımdaydın. içimde bir yerde herkesden uzak bana yakın bir yerde... hep orda kalmanı nasıl da isterdim...
oysa bilirdim gelmeyeceğini....
sanki bu çaresiz yanım sana zevk veriyordu, belki haklıydın böylesi sevilmek güzel olmalıydı... hiç düşünmedin çekitiğim o dayanılmaz sancıları, uykusuz geceleri, adına yazılmış şiirleri, denizleri, yosunları... ne kolaydı kimbilir vazgeçmek tüm bunlardan... uzaktan beyaz dağları papatyaya benzetmek gibi olsa gerek...
benim savaşım devam ediyor sevgili....
Hangi yüzyılın sevdasıdır bu bilmiyorum ama, seni seviyorum..

Ayten Erdinç

asli28
07-04-2004, 22:39
Aşklara vurur bülbülüm / yuvalanır gönlümün gülüstanına
Gülüşün can sıcaklığımdır üşüdüğümde / soluğun ateş
Yak savur küllerimi çölüme döneyim

Orman fısıltıları kulağımda/ rüzgar ıslıkları
Yağmur tutuşmaları / sevgi buluşmaları
Aşkın düştüğü yer… yangın
Yalnızca nefesin dindirebilir volkanımı
Ve rüzgarın merhem olur yarama süründüğüm

Bilki derin kuyularında hasretimin suyu sensin
Ve nasılsan öylece gel salınışın rüzgarıyla
Irmakların sesiyle ay serenatları dökülsün kulağıma
Dudağıma işlesin meltem meltem seher yağmurları
Gözlerinin içinde sönmüş bir tutam yıldız gibi kalayım

Uçurumlara tutsak bir rüzgarım, yağmurlarla yaralı sesim
Fırtınalarda çırpınan suyum, hıçkıran ışık
Karlı dağlarda uzak bir ses gibi
Solgun bir anıyım şimdi bu uzak kentte
Kuşların göçüp gittiği mevsimlere benziyor yüzüm
Ömrümün bütün dallarını silkeledi hayat
Bütün bahçelerinden kovuldum umudun
Bir acıyı aşmak için, bin acıyı sırtıma vurdum

Uzak düştüm saçlarıma karanfil eken yıldızlardan
Sahipsiz mezarlıklar ülkesinde çıplak dolaşıyorum şimdi
İçinden kırılmış bir gölge
Başka hangi duvara yaslanabilirki aşktan öte
Ve nasıl dayanabilirki
Sevinçler yoksa terkisinde çekilen acıların

Ah Destina yaralı kızım, utangaç yıldızım
Yaslı gelinim, anadolum, sarı sızım, sorma beni
Baktığım her pencerede doğulu ezikliğim
Yurdundan kovulmuş bir coğrafyasızım
Çıktığım her yolculukta türküler tutuşur içimde

Şimdi uzak bir sızıda nar ile közlenip
Çoğalan yalnızlıklarla yeryüzüne dağılıyor kalbim.
Kalbimki, zemherinin ortasında kanatları üşümüş yavru bir kuş
Nereye uçsun, umutlar yoksa kanadında esen yellerin

Bırak bende başlasın bu ateş sende bitsin
Aşktan öte ne varsa kalbimde savur gitsin
Gecelerin uzun kirpiklerine yalnızlığımı iliştirip ağlayayım

Ey göğsümde nar sıcağı, çığlığıma sinen duman
İçime soğurmuş küllerini bırak kızıl bir sabahın
Bırak ki dağılsın ıstırap yüklü bulutlar
Ateş oflayan ormanında bu ahın

Gün ışığıyla işlenmiş bir çiçeği
Koparıp göğsümün üstüne bastırıyorum her akşam
Dindirsin diye yüreğimdeki sızıyı
Tam da usumun ortasına düşerken gülbaharülkem

Ah Destina’m, kara kızım, uzun saçlı hasretim
Kül rengi kirpiklerinde nehirler yürüyenim
Gelirsen sevdiğim çiçekleri getir
Gönlünün güneşli bahçelerinden / nilüferlerin zülüflerinden
Ve derin kuyularından hasretin, su getir

Koca İstanbulu getir bana gelirken
Mis sokağını, karanfil konağı, kitapçı dükkanlarını
Üç beş dergi, diline dolanan bir şarkıyı, bir çınar altını
Mor salkımlı düşlerini getir
İstiklal caddesinde el ele dolaşan yeniyetme sevdalıları

Düşsüzüm düşlerine al beni / soluksuz sevişmelerine sakla
Dudaklarınla kapat dudaklarımı / soluduğumda
Uyuduğumda / alnımdan öperek uyandır beni
Ki, denizlerin sevgiyle köpürdüğü saatlerde
Şiirin yedirenk çakılları vursun kıyılarıma
Aşk bir yanımı alıp götürsün / özlem bir yanımı
Bir ömür sevgi yağmurunla ıslanayım

Şimdi ayışığıyla süslenmiş penceremde
Sen gecegözlü güvercinimsin, özlem yüklü şiir’im
Bırak güllere vursun gülüşün / harelensin denizlerin yüreğine
Yanaklarında aşkın solmayan rengi
Saklayıp gecelere gizini / yıldızlara uzansın mavi düşlerin

Bense çevire çevire dört duvarımı / bir ömür aşkınla böyle yanar kalayım


nurı CAN

melVin
07-04-2004, 23:31
Sn asli28 ( asliege mi demeliydim :) )
ben de güzel paylaşımlarınıza burada ne zaman başlayacaksınız diye merak ediyordum doğrusu...
devamını bekliyoruz.

tekrar hoşgeldiniz.

asli28
08-04-2004, 12:57
Tesekkurler ıyı gunler melVın

aslıege de desenız farketmez aslısı varya

burada da basladım artık

gorusmek uzere

marea
08-04-2004, 20:29
YAĞMUR YAĞIYORDU

Yağmur yağıyordu Paris kaldırımlarına
Seni düşünüyordum penceremde
(Penceremiz olabilirdi!)
Yağmuru sevmediğin geldi aklıma
Bulutlarda hatırlamış olacak ki
Yağmurda üzüldüğünü
Sağnak durdu birdenbire;
Güneş açtı.
Yüzün güldü mü bilmem
İstanbul daki pencerende

Cahit SITKI TARANCI

marea
08-04-2004, 20:50
Diyelim ki balıkmışım ben, sen de bir balıkçı..
İkimiz de biliriz, sineğe bile kıyamazsın.
Öyle boş oltayı atarsın denize.
Bilirsin salak olmadığımı,
Ama aşık olduğumu bilmezsin.
Ben sana inat yakalanırım.
Şaşırırsın, nereden çıktı bu diye..
İstediğin balık değil ki,
Oturmak iskelede..
Mecbur çekersin yukarıya,
Acı çekiyorum ne de olsa.
Dedim ya kıyamazsın,
Uzanırım avuçlarına,
Bilirim senin yanında yaşayamayacağımı,
Sen de bilirsin,
Öldürmeye kıyamazsın.
Bakarsın avuçlarındaki aptal balığa,
Ben de sana,
Sonra beni kurtarmayı seçersin,
Ben avuçlarında ölmeyi seçmiştim oysa..
Bırakırsın denize,
Yüzünde kahraman gülümseme,
Hayat kurtardın ya biraz önce,
Sessizce boğulurken mavilerde.
Son kez bakarım iskeleye,
İskeledeki aptal balıkçıya,
Sen de kurtadığın balığına.

Yazar:Bilinmiyor

asli28
08-04-2004, 22:16
Susmak ve söylemek

Soran olursa söyle...
Söyleyen olursa sus!..
.....
Bu ne demek, biliyor musun?..
Şu demek:
Sana gelip, seni bulup, ama besbelli ki öğrenmek için soran olursa söyle ona; çünkü bilmediği için sormuştur.
*
Şimdi söyle.
Çünkü vereceğin cevabı merak edip soran kişi; odasının kapısını sana o an açmıştır, belki bir daha almaz seni içeri!..
Sadece doğru bildiğini söyle...
Çünkü bu odanın içinde bulunan ve üzerine bu soru yapıştırılmış olan çekmece; senin şu an vereceğin cevap konduktan sonra kapanacaktır...
Sadece cevabı söyle...
Çünkü lafının önünde ve arasında söylediğin uzun ve anlamsız sözlerle belki çekmece dolacak, ve bu soruya cevap olacak olan asıl lüzumlu bilgileri taşıyan kelime ve cümleler sığmayıp belki de dışarıda kalacaktır!..
.....
Kimin çekmecesi ve hangi sorunun cevabı için ayrılmış olan çekmece hangi büyüklüktedir, bunu fark edebilmek pek mümkün olmuyor...
Yıllar sonra yaptığı işlerden veya söylediği sözlerden anlıyoruz o gün bizi anlamadığını veya yanlış anladığını, ama o zaman da çoktaan iş işten geçmiş oluyor!..
*
Soran olursa söyle, söyleyen olursa sus, niye dedik?..
Soran olursa söyle;
Çünkü bilmediği için sorana doğru bildiğimizi öğretmemiz lazımdır...
Yanlış söyleyen olursa da, sus ve sabırla bekle onun sana dönmesini, öğrenmek için sormasını...
Çünkü yanlış söyleyen de, bilmediğinden söylemiştir!.. İnsan bile bile kendi başını yakacak söz söyler mi?..
*
Marangoz olsaydın; işin kolaydı odunla, ahşapla uğraştığın için. Ve yanlışın da keyfe kederdi...
Demirci olsaydın da, işin kolaydı; madenle uğraştığın için. Yanlışını düzeltme imkanın vardı...
.....
Evladım;
Sen, insanla uğraşıyorsun!..
Her harfin insana çakılıyor; ve her satırın insana mıhlanıyor!..
Korkmuyor musun?..
.....
İşte bu yüzden, önce düşün... Bazı insanların bilmediğini düşün, ve doğru bildiklerini iyi düşün... Soran olursa söyle... Söyleyen olursa sus!
Ki, bu; erdemdir, fazilettir...
...diye yazmış dedem.
Ama kime yazdığını bulamadım, bilmiyorum...


MUAMMER ERKUL

ayhanozgul
09-04-2004, 02:28
Hekimoğlu derler benim aslıma
Aynalı martin yaptırdım da Narinim kendi neslime
Hekimoğlu derler ufak bir uşak
Bir omuzdan bir omuza Narinim on arma fişek
Konaklar yaptırdım mermer direkli
Hekimoğlu dediğin de Narinim aslan yürekli
Konaklar yaptırdım döşeyemedim
ünye Fatsa bir oldu da Narinim baş edemedim
ünye Fatsa arası ordu da kuruldu
Hekimoğlu dediğin Narinim o da vuruldu

ayhanozgul
09-04-2004, 02:55
Dersini almışta ediyor ezber



Dersini almışta ediyor ezber
Sürmeli gözlerin sürmeyi neyler
Bu dert beni iflah etmez del'eyler
Benim dert çekmeye dermanımmı var
Kaşın çeymelenmiş kirpik üstüne
Havada bulutun ağdığı gibi
Çiğ düşmüşte gül sineler üstüne
Yağmurun güllere yağdığı gibi

Yozgatı sel aldı sorgunu duman
Sıtkınan seviyom vallahi inan
Ölüpte mezara girdiğim zaman
Ben susuyom kemiklerim söylesin

asli28
09-04-2004, 15:27
Anlamaya hazır beklemek

İnsan; neyi, ne zaman, nasıl, nerede anladığını anlamıyor...
Bunun gibi, ne zaman, nasıl, nerede; neyi anlayacağını ise bilemiyor!..
Anlatabildim mi?
Bir şeyler anlaşılıyor mu?..

Bunu biliyordunuz, zaten ben de biliyordum bildiğinizi...
Ama, sizin de, bunu biliyor olduğunuzun farkına varmanız için; şu an burada bunu duymanız/okumanız gerekiyordu belki de, kim bilir!..

Küçücük civata ve somunların yerli yerinde olması uçuruyor,,, daha doğrusu bütün ve bir arada, tek parça tutuyor havadaki uçakları, biliyor muydunuz?..
Anlıyor musunuz?

Ve gözünüzü kırptığınızda mevcut olan gündüz, açtığınız an yerini geceye bırakmış olmuyor!..
Yani yürürken vücudunuzdan çıkan incecik terin buharıyla ıslanıyor elbiseniz ve yine böyle, aynen ıslandığı gibi yavaş yavaş kuruyor...
Gerçekten anlıyor musunuz?..

İftar topu gibi "pat" diye olmuyor gece yarısı veya gece iken öğlen ortası...
Odanın lambasını yaktığın gibi bir anda kurumuyor fanilan, veya kuru iken kuyuya düşmüş gibi bir anda ıslanmıyor...
Bilmem kaçıncı doğum gününün bilmem kaçıncı saatinde bembeyaz olmuyor saçların ve bir makyaj masasında siyah kalemle oluşmuyor tenindeki kırışıklar...
Alüvyon taşıyan nehirler; mümbit ve koskocaman delta ovalarını, kaçak gecekondular gibi bir gecede kondurmuyor sahillere!..
.....
Şimdi, hadi cevap ver bana:
Deminden beri sordukça "anlıyorum" diye düşünüyorsun da; ne anlıyorsun, söyle bakalım?

Saksıya düşmüş bir tohum gibisin...
Şemsiyeler senin düşmanındır; yazık olmasın zamanına!..

İnsan; neyi, ne zaman, nasıl, nerede anladığını anlamıyor... Ve ne zaman, nasıl, nerede; "neyi" anlayacağını ise bilemiyor!..
Sormaya lüzum yok şimdi; söylediklerimi elbette herkes anladı zaten, anlıyor da...
Her bitki, her çiçek, her ağaç aldı zaten topraktan, kendine lüzumlu/yetecek kadar/çeşit mineralini, alıyor da!..

Yani herkes, her zaman, bir şeyler anlıyor elbette, aksi mümkün değil...
Ama sen yine de her zaman, anlamaya hazır bekle; ve bunu bana da hatırlat...


M.ERKUL

ayhanozgul
10-04-2004, 15:13
Yiğidim Aslanım

Şu Sılanın Ufak Tefek Yolları
Ağrıdan Sızıdan Tutmaz Elleri
Tepeden Tırnağa Şiir Dilleri
Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor

Bugün Efkarlıyım Açmasın Güller
Yiğidimden Kara Haber Verdiler
Demirden Döşeği Taştan Sedirler
Yiğidim Aslanım Bumda Yatıyor

Ne Bir Haram Yedi Ne Cana Kıydı
Ekmek Kadar Temiz Su Gibi Aydın
Hiç Kimse Duymadan Hükümler Giydin
Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor

Mezar Arasında Harman Olur Mu
On Üç Yıl Mahpusta Derman Kalır Mı
Azrail'e Sorsam Canım Alır Mı
Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor
Bedri Rahmi Eyüboğlu-Zülfü Livaneli

asli28
11-04-2004, 16:50
Kirazin derisinin altinda kiraz
Narin icinde nar
Benim yuregimde boylu boyunca
Memleketim var
Canima cigerime dek islemis
Canima cigerime
Sapina kadar.
Elma dalindan uzaga dusmez
Ne yana gitsem nafile.
Memleketin hali gozumden gitmez
Binbir yerimden baglanmisim
Bundan otesine aklim ermez.

Yerliyim yerli olmasina
ilmik ilmik, damar damar
Yerliyim.
Bir dilim Trabzon peyniri
Bir avuc tiftik
Bir cimdik cavdar
Bir tutam sile bezi gibi
Disimden tirnagima kadar
Ressamim.
Yurdumun tasindan topragindan surup gelir nakislarim
Tasima topragima toz konduranin
Alnini karislarim.
Sairim sair olmasina
Canim kurban siirin gercegine hasina
icerisine insan kokusu sinmis misralara vurgunum
Bicak gibi kemige dayansin yeter
Egri bugru, ko'r topal kabulum
Sairim
Zifiri karanlikta gelse siirin hasi
Ayak seslerinden tanirim
Ne zaman bir koy turkusu duysam
Sairligimden utanirim
Sairim
Siirin gercegini koy turkulerimizde bulmusum
..........
..........



Bedri Rahmi Eyüboğlu

ayhanozgul
11-04-2004, 20:56
Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır
Bugün posta günü canım sıkılır
Ellerin mektubu gelmiş okunur
Benim yüreğime hançer sokulur
Yüce dağ başında bir top kar idim
Yağmur yağdı güneş vurdu eridim
Evvel yarin sevgilisi ben idim
Şimdi uzaklardan bakan ben oldum

ayhanozgul
11-04-2004, 21:03
Değmen benim gamlı yaslı gönlüme
Ben bir selvi boylu yardan ayrıldım
Evvel bağban idim dostun bağında
Dolu vurdu ayva nardan ayrıldım
Şahin gibi gökyüzünde dönende
Baykuş gibi viran yurda konanda
Çok ağladım mecnun gibi çöllerde
Ferhat gibi şirin yardan ayrıldım

alihoca
11-04-2004, 21:23
Sevgili Asil Yüreklimiz ;

Hoş gelmiş,sefalar getirmişsin .

asli28
11-04-2004, 22:25
Merhaba Ali Hoca;

Misafirperverliğiniz ıcın tesekkurler.Yalnızca elimizden gelen yuregımızdekınlerı saf duygularla aktarabılmek.Bırazcık yuregımızdekı dostlugu paylasabılmek.
Benı ben olarak anlatabılmek.
İste tum bunlar .

Heğpımızın sefası bol olsun

asli28
11-04-2004, 22:35
Ögrendimki

Yillar sonra ogrendim ki...
Ogrendim ki...
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsiniz.
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
Gerisini karsi tarafa birakirsiniz.

Ogrendim ki...
Guveni gelistirmek yillar aliyor,
Yikmak bir dakika.


ogrendim ki...
Hayatinda nelere sahip oldugun degil
Kiminle oldugun onemli.

Ogrendim ki...
Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mumkun
Ama sonrasi icin bir seyler bilmek gerek.

Ogrendim ki...
Kendini en iyilerle kiyaslamak degil
Kendi en iyinle kiyaslamak sonuc getirir.

Ogrendim ki...
Insanlarin basina ne geldigi degil
O durumda ne yaptiklari onemli.

Ogrendim ki...
Ne kadar kucuk dilimlersen dilimle
Her isin iki yuzu var.

Ogrendim ki...
Olmak istedigim insan olabilmem
Cok vakit aliyor.

Ogrendim ki...
Karsilik vermek
Dusunmekten cok daha basit.

Ogrendim ki...
Butun sevdiklerinle iyi ayrilman gerek
Hangisi son gorusme olacak bilemiyorsun.

Ogrendim ki...
'Bittim' dedigin andan itibaren
Pilinin bitmesine daha cok var.

Ogrendim ki...
Sen tepkilerini kontrol edemezsen
Tepkilerin hayatini kontrol eder.

Ogrendim ki...
Kahraman dedigimiz insanlar
Bir sey yapilmasi gerektiginde
Yapilmasi gerekeni
Sartlar ne olursa olsun yapanlar.

Ogrendim ki...
Affetmeyi ogrenmek deneyerek oluyor.

Ogrendim ki...
Bazi insanlar sizi cok seviyor
Ama bunu nasil gosterecegini bilemiyor.

Ogrendim ki...
Ne kadar ilgi ve ihtimam gosterseniz
Bazilari hic karsilik vermiyor.

Ogrendim ki...
Para ucuz bir basari.

Ogrendim ki...
En iyi arkadasla sikici an olmaz.

Ogrendim ki...
Dustugun anda seni tekmeleyecegini dusunduklerinden bazilari
Kaldirmak icin elini uzatir.

Ogrendim ki...
Iki insan ayni seye bakip
Tamamen farkli seyler gorebilir.

Ogrendim ki...
Asik olmanin ve aski yasamanin cok cesidi vardir.

Ogrendim ki...
He sartta kendisiyle durust kalanlar
Daha uzun yol yuruyor.'


Ogrendim ki...
Hic tanimadigin insanlar,
iki saat icinde,
senin hayatini degistirir.

Ogrendim ki...
Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatir.

Ogrendim ki...
Duvarda asili diplomalar
Insani insan yapmaya yetmez.

Ogrendim ki...
Ask kelimesi ne kadar cok kullanilirsa, anlam yuku o kadar azalir.

Ogrendim ki...
Karsindakini kirmamak ve inanclarini savunmak arasinda cizginin
nereden gectigini bulmak zor.

Ogrendim ki...
Gercek arkadaslar arasina mesafe girmez.
Gercek asklarin da!

Ogrendim ki...
Tecrubenin kac yasgunu partisi yasadiginizla ilgisi yok,
Ne tur deneyimler yasadiginizla var.

Ogrendim ki...
Aile hep insanin yaninda olmuyor.
Akrabaniz olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve guven ogrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik degil.

Ogrendim ki...
Ne kadar yakin olursa olsunlar
En iyi arkadaslar da ara sira uzebilir.
Onlari affetmek gerekir.

Ogrendim ki...
Bazen baskalarini affetmek yetmiyor.
Bazen insanin kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Ogrendim ki...
Yureginiz ne kadar kan aglarsa aglasin
Dunya sizin icin donmesini durdurmuyor.

Ogrendim ki...
Sartlar ve olaylar,
Kim oldugumuzu etkilemis olabilir.
Ama ne oldugumuzdan kendimiz sorumluyuz.

Ogrendim ki...
Iki kisi munakasa ediyorsa,
Bu birbirlerini sevmedikleri anlamina gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamina gelmez.

Ogrendim ki...
Her problem kendi icinde bir firsat saklar.
Ve problem, firsatin yaninda cuce kalir.

Ogrendim ki...
Sevgiyi cabuk kaybediyorsun, pismanligin uzun yillar suruyor

Ataol Behramoglu

marea
12-04-2004, 03:50
Ben Sana Teşekkür Ederim

Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
Serinlik vurdun korularak, canlandı serçelerim;
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta,


Ülkü Tamer

ayhanozgul
12-04-2004, 12:48
Acep bir dağ varmı başı dumansız
Bir aşka düşmüşüm vakit zamansız
Yandım ateşine dinsiz imansız
Sular gibi çağlar çağlar yanarım
Kapılmışım yağmurlara taşkına
Bir durağım yoktur döndüm şaşkına
Şuracıkta bir vefasız aşkına
Sular gibi çağlar çağlar yanarım

ayhanozgul
12-04-2004, 12:52
Bir bülbülüm gül dalında öterim
Ağlama sevdiğim senden beterim
Eğer içinizde dertli yok ise
Ben dertliyim hepinize yeterim
Yüce dağlar sizi aşar giderim
Günbegün artıyor derdim kederim
Ben çirkin ile iki adım yol atamam
Güzel ile cehenneme giderim

marea
13-04-2004, 05:31
Söz de Sararır

Olur, aramam seni ve kimseyi
Anıları pas tadında bırakırım
Konuşacak ne kaldıysa kalsın
Susmaktır birşeylere saygılı kılan
Ayrılık da bir olanaktır bilirsin
İnce bir sis, bir hüzün örtüsü
Dumanlı bir ıslık yakışır şimdi
Dudaklarıma, bırakıp giderim
Söz de sararır biterken bir aşk
Kediye iyi bak çiçekleri sula
Diyorsam da aldırma sözlerime
Alışkanlık işte başka birşey değil
Söz de sararır biterken bir aşk


Ahmet Telli

asli28
13-04-2004, 22:12
Bana mail olarak gelmıstı cok sevdıgımden sızlerel paylaşmak ıstedım


SEVGILI ARKADASIM

1.
Gozlerinin rengi gibi
Yureginin rengi gibi
Saclarin da kendi renginde

Ama ben, ellerini gordum once
Toplayan, duzelten, onaran ellerini
Dokunduguna soluk aldiran
Telasli, usta, sevecen ellerini

Gec anladim ve inandim
Her gun daha cok inaniyorum
Ellerin, guzel islerin karincasi
Ellerin, ellerden bikmis ellerime siginak

2.

Yuzunun rengi gibi
Dudaklarinin rengi gibi
Saclarin dakendi renginde

Ama ben, ozverini gordum once
Icinden cavlan gibi dokulen ozverini
Hep kosan, yurumeyi bilmeyen
Hesapsiz, gucendirmeyen, saydam ozverini
Neye uzansa dirilten
Susan, huzunlenen, sicak ozverini

Gec anladim ve inandim
Gun gun daha cok inaniyorum
Ozverin, guzel islerin arisi
Ozverin, sozcuklerden yilmis kafama barinak

3.
Derinin rengi gibi
Sesinin rengi gibi
Saclarin da kendi renginde

Ama ben seni gordum once
Gulen, yasayan, bilen seni
Korpe bir sogut dali gibi cirpinan
Durdugu yere can veren
Gonullu, duyan, seven seni

Gec anladim ve inandim
Simdi daha cok inaniyorum
Sen, hayatin ablasi
Saf olan herseyin mayasi
Sen, esyalardan usanmis kalbime dayanak

4.
Sevgili arkadasim benim
Sana "sevgili arkadasim" diyorum
Budur, bizim anladigimiz sevdanin tanimi
Iste sana bir ask siiri
Icinde "sevgilim" sozcugu gecmiyorsa
Sucun yarisi senin
Cunku, ben de bize yarasanlarin sozcugunu degil
Kendisini seviyorum senin gibi.......

ayhanozgul
14-04-2004, 02:04
Bir gün olsun rahat uyku görmedin
Kimbilir! kahrimi cektin, gülmedin.
Istedim rüyama bile gelmedin
Seni son bir kez görsem be annem.

Yetistirdin beni ayri vatana.
Gönderdin elinle gurbet ellere
Seni methederek, dilden diller.
Yazarim üc satir dayan be annem.
hamza kılıç

marea
15-04-2004, 03:45
Geri Gelen Mektup

Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pevane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'
İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...

Necip Fazıl KISAKÜREK

marea
15-04-2004, 03:46
siyah beyaz tuslarında piyanomun
seni çalıyorum simdi
çaldıkça çogalıyorsun odada
sen arttıkça ben kayboluyorum

seni doguruyorum geceye
adını koyuyorum aya bakarak
her sey sen oluyor her yer sen
ben ölüyorum

sesini duyuyorum rüyalarımda
gözlerimi kamastırıyor ısıgın
rüzgar sen gibi dokunuyor bana
ben doguyorum

duymak istediklerimi söylemiyorsun hiç
dokunmuyorsun bana
sen gibi bir simsek çakıyor
tam kalbime düsüyor yıldırımı
ben gidiyorum


Özdemir Asaf

marea
15-04-2004, 03:48
Aşk İçin Teşekkür Ederim


teşekkür ederim
bana ilk defa aşkı tattırdığın için
bana severek yaşamayı öğrettiğin için
hayata sımsıkı sarılmayı gösterdiğin için
teşekkür ederim
bana sevgiyi hasreti acıyı tattırdığın için
beni kıskanç ve nazlı bir kız yaptığın için
bana bir bakışınla hayatı toz pembe gösterdiğin için
teşekkür ederim
az da olsa bana kalbinde bir yer ayırdığın için
beni birazıcık olsun sevdiğin için
bana unutulmazlığı kanıtladığın için
teşekkür ederim
gözlerimi açtığın için
son kez teşekkür ederim kalbimde kapanmayacak bir yara açtığın için

Ümit Yaşar OĞUZCAN

ayhanozgul
15-04-2004, 13:46
son anlarımı yaşarken düşüncelerin gölgesinde
bir elimde tesbih sigara öbür elimde

derin bir nefesi daha içime çekerek
yaşarken ölmek bu korku olsa gerek

gözlerimden boşalıyor yaşlar,alnımdan iki damla ter
ölümü beklemek ölümün kendisinden beter

ne bir ekmek istediğim ne bir yudum su
yeter ki bitsin bu ölüm korkusu

şeytan diyor öldür kendini bırakma yad ellere
nafile el ölüme gitmiyor şeytan istese bile

çok beklediğim veda nihayet geldi çattı
dünyaya son selamım böyle mi olacaktı?

ağladığım güldüğüm hepsi yalanmış yalan
cansız bir beden sadece benden kalacak olan

ilmek geçerken boynuma kardeş bildiğim hapiste
korkularım artıyor çektiğim son nefeste

düşünürken bir an suçum neydi diye
celladın sert tekmesi iniyor sandalyeye

elveda kuşlar,elveda anne,elveda baba
oğlunuz gidiyor dönülmez yolculuğa
olgun $ahin

ayhanozgul
15-04-2004, 13:53
yazdıklarım la yaşarım
bilirim sevgiyi,ayrılığı
bilirim beni vuranları
ve tutup elimden
kurtaranları
oda bilir beni
ve benim gibi bircoğunu
bilir
siir
elime kalemi almadan
duygularım kağıtta bellirir
siir beklemektedir

asli28
17-04-2004, 00:53
Dün gece ;
Renk renk deniz kabukları topladım sana
Sonra kazağıma sardım ,
Isıttım..
Kokum sinsin istedim sen alırken ..
Beni daha da özle...
Sayıkla , o kara gecelerde ,
Benim seni , tenini
Düşlerimi sayıkladığım gibi..

Dün gece ;
Bir anda , sağnak yağmur gibi
Düşmek istedim dünyana..
O günlük güneşlik hayatına
Yağmak istedim

Ellerinin arasından ,
Yüzünün kıvrımlarından ,
Saclarının arasından akmak istedim boşluğa
Olmadığın her an'a isyan etmek !

Yakıcı bir güneş gibi ,
Işımadığın her eve girmek ;

Küçük bir melek gibi ,
Onurlu başını elimdeki değnekle
Dize getirmek

Ulu bir çınar gibi
Içimde durmadan büyüyen bu aşkı ;
Sana yeniden ; her şeye rağmen
Hediye etmek istedim

Dün gece ;
Küçük bir mum gibi eriyerek
Beni sevmeni diledim..

marea
17-04-2004, 04:28
>>Bahar Gelme Ustumeee

>>Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin,
>> Afrodizyakların en etkilisi,
>>Sevdanın suç ortağısın.
>>Yapma bunu bana!..
>>Bahar, yalvarırım çek git işine!..
>>Salma üstüme çiçeklerini, aklımı çelme!..
>>Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde;
>>Sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor.
>>Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
>>Kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...
>>Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü
>>böcek...
>>Yapma bunu bana bahar,
>>Böyle üstüme gelme!..
>>Zaten damarlarımda zor zaptediyorum kanımı...
>>Çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime...
>>Kalbimin buzları erimiş.
>>Göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum
>>nicedir...
>>Bir de sen çıldırtma beni...
>>Krizdeyim ben...
>>Tembelliğin sırası değil, uyamam sana...
>>Al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol.
>>Meltemlerine söyle, deli gibi ıslık çalıp sokağa çağırmasınlar
>>beni...
>>Bulutların üşüşmesin başıma...
>>Girme kanıma benim... yoldan çıkarma!..
>>Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin, afrodizyakların en etkilisi,
>>Sevdanın suç ortağısın.
>>Kıyma bana!
>>Biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka; gövdemi
>>azdırıp
>>Sonra birden çekip gideceksin.
>>Tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını,
>>Beni bir kuraklığın ortasında terk edeceksin...
>>O iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman...
>>Ne o delişmen sabahlar kalacak,
>> Ne günaha çağıran çapkın eteklerin uçuştuğu günbatımları...
>>Tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan...
>>Buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgarlarında...
>>Yeşerttiğin çiçekler yürekler solacak; damar damar çatlayacak
>>ruhumuz...
>>Hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden... yüreğim
>>viraneye...
>>Her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da...
>>Ebedi bahar, bir başka bahara kalacak.
>>İyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar...
>>İş açma başıma...
>>Git işine!
>>Yoldan çıkarma beni!..
>>
>>CAN DÜNDAR

preatoria
17-04-2004, 09:57
Anısı biz olalım bu sokakların
öpüşmediğimiz tek saçak altı
hiç bir otobüs durağı kalmasın
Biz yürüyelim kent güzelleşsin
gürültüsüz sözcükler bulalım
yeni sevinçlere benzeyen

Biz gelince bir yağmur başlar
yüzün çizilir buğulanan camlara
bir uzun karartma biter
akasyalar köpürür birdenbire
ve her avluda adınla anılan
çiçekler sulanır akşamüstleri

A. TELLİ

bgali
17-04-2004, 23:15
Kaderin ve insanların gözünden düştüğümde,
Oturup ağladığımda kimsesiz halime tek başıma;
Boş feryatlarımla haykırdığımda sağır göklere,
Dönüp kendime bakarak,yandığımda alın yazıma;
Özenip,ümitten yana benden zengin olan birine,
Ona benzeseydim dediğimde,dostlarım olsaydı onun gibi;
Falanın hünerine heveslendiğimde,filanın bilgisine,
En çok ne varsa bende,en az onu istediğimde sanki;
Bir yandan,böyle düşünüyorum diye küçümserken kendimi,
Sen geliverirsin aklıma ve tüm varlığın o anda;
Şafakta,somurtkan topraktan yükselen tarla kuşu gibi,
İlahiler söylemeye başlar Tanrı katı eşiğinde.
Senin tatlı aşkınla öyle bir servete kavuşurum ki,
Kim ne derse desin,krallarla bile değişmem yerimi.


"Sheakspeare"

king
19-04-2004, 20:23
I'm only happy when it rains
I'm only happy when it's complicated
And though I know you can't appreciate it
I'm only happy when it rains
You know I love it when the news is bad
Why it feels so good to feel so sad
I'm only happy when it rains

Pour your misery down
Pour your misery down on me
Pour your misery down
Pour your misery down on me

I'm only happy when it rains
I feel good when things are going wrong
I only listen to the sad, sad songs
I'm only happy when it rains

I only smile in the dark
My only comfort is the night gone black
I didn't accidentally tell you that
I'm only happy when it rains
You'll get the message by the time I'm through
When I complain about me and you
I'm only happy when it rains

Pour your misery down
Pour your misery down on me
Pour your misery down
Pour your misery down on me
Pour your misery down
Pour your misery down on me
Pour your misery down
You can keep me company
As long as you don't care

I'm only happy when it rains
You wanna hear about my new obsession?
I'm riding high upon a deep depression
I'm only happy when it rains

Pour some misery down on me
I'm only happy when it rains...

asli28
20-04-2004, 23:20
Gökkuşağı Fırlatmak


HatIirla; en hoşuna giden hitap sekli hangisi? .. Sana en çok ne
denmesınden hoşlanıyorsun, hangi kelime ile çagırılmaktan memnun
oluyorsun? ..
Biliyorsun degil mi; seni en iyi tanıyan benim! .. Simdi bu satırların
üzerini karala, asağıdaki bosluğa “sifreni açan” harfleri sırala ki;
bu özel mektup, en özel mektup olsun...
.................................;
Bugün içinde ne kaynıyor ki böyle; gözlerinden yıldızlar akıyor?
Mutlu olmanı sağlayacak bir sebep düşün ve onu bana söyle... Duymak
istiyorum.
Bu herhangi birsey olabilir. Okumayı ögrenmiş olmak... Bu “mektubu”
elde edebilmis olmak... Görebiliyor, duyabiliyor, anlayabiliyor olmak...
...Sevebiliyor olmak.
Sevebildiğin için aşığm sana.
Ask nedir sence?
Bir ucu benim diger ucu senin yüregine zamklı gökkusagi mı? ..
Harikasın... Bu mükemmel bir izahtı.
Ah su an bir de, aynaların göstermekten aciz olduğu; “yıldızların
dansını” görebilseydin kendi gözlerinde...
İnan görüyorum pırıltılarını
İnan seviyorum sevme seklini...
Ve inan ki yüreginde zamklı gökkuşağının öbür ucu benim yüregimde...
Düsünsene; neden beni “en iyi” sen anliyorsun?
Bu anlamak; “sadece sana” yazdığımı hissettiğin an basladı, degil mi?
Her satırım gökkuşağının bir baska renginde... Bu renklere simsiki
sarıl ve bil ki; sen ucunu bırakmadığın sürece havaya savrulmayacak
gökkuşağımız
Sevgi dolu ol her zaman, bugünkü gibi...
Bu doluluk sana güç verecek.
“Sevgi”li olduğunda da problemlerle toslasacaksın elbette... Ama
önemsemeyeceksın onları.
Sevgi; yaralarının“hemen” onarılmasına yardım eden panzehir! ..
Fakat sevginin asil çalisma sekli, sana önüne çikan engelleri
umursatmamak degil; başka geçis yollarinin da olabilecegine inanç ve
bu yollari bulabilmen için enerji veriyor olması.
Bunun için bile sevmeğe deger...
Ve... Sevdigin zaman yalnız olmadığını biliyorsun...
Bir ucu sende olan gökkusagı yumaklarını firlatıyorsun uzaklara...
Onlar gidip yapısacakları yüreklerle bulusuyorlar.
Iste bu gökkuşaklarından akıyor sevgiler. Yalnızlık bitiyor, bezginlik
bitiyor.
Ne yap, biliyor musun? ..
Benim yaptığımı yap;
Avucuna dola bir gökkusağınıi ve gücünün yettigi uzaklığa firlat...
Sevgiler; kendilerine, akabilecek yeni yollar bulsun!

Muammer Erkul

king
20-04-2004, 23:51
There's a nail in the door
And there's glass on the lawn
Tacks on the floor
And the TV is on
And I always sleep with my guns when you're gone

There's a blade by the bed
And a phone in my hand
A dog on the floor
And some cash on the nightstand
When I'm all alone the dreaming stops
And I just can't stand

What should I do I'm just a little baby
What if the lights go out
And maybe and then the wind just starts to moan
Outside the door he followed me home

And goodnight moon
I want the sun
If it's not here soon
I might be done
No it won't be too soon 'til I say goodnight moon

There's a shark in the pool
And a witch in the tree
A crazy old neighbor and he's been watching me
And there's footsteps loud and strong coming down the hall
Something's under the bed
Now it's out in the hedge
There's a big black crow sitting on my window ledge
And I hear something scratching through the wall

Oh what should I do I'm just a little baby
What if the lights go out
And maybe and I just hate to be all alone
Outside the door he followed me home
And goodnight moon
I want the sun
If it's not here soon
I might be done
No it won't be too soon 'til I say goodnight moon



What should I do I'm just a little baby
What if the lights go out
And maybe and then the wind just starts to moan
Outside the door he followed me home

And goodnight moon
I want the sun
If it's not here soon
I might be done
No it won't be too soon 'til I say goodnight moon

No it won't be too soon 'til I say goodnight moon

Shivaree

asli28
21-04-2004, 22:44
SEN DOSTUMDUN

sen dostumdun benim
gülünce güneşler açan
bulutlara,rüzgara asarım suretini her akşam
her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar.
kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi.
üşüyorsun
unutma ki dostumsun sen;
neredeysen orada ölmek isterim
.

Aziz Nesin

asli28
21-04-2004, 22:45
Şarap ve Ben

son bir şarkı dinleyeyim şimdi.
düşlerimin üstüne, bir bardak su içer gibi.
geceyi mi beklesem?
yoksa şimdi mi içsem bu şarabı?

şarap içip sarhoş olsam,
baharın geleceğini düşleyip;
ağaç gölgelerinden uykular çalsam,
mehtaba yatırıp gözlerimi;
yıldızlarımı kaydırsam...
hüzün hiç yakışmasa yüzüme o akşam!

bir iskelede yine
şarabımdan içip
düşlerimin üstüne bir bardak su içer gibi
son şarkımı dinlesem.

gece, bütün sokakları dolaşıp
şehrin gece bekçilerini dövsem..

sonra, belki elime kağıt kalem geçer
yine böyle yalnız kalır,
yine böyle
saçmalarım.

Barış Tekin

king
22-04-2004, 00:01
do you remember how you walked with me
down the street into the square?
how the women selling rosemary
pressed the branches to your chest
promised luck and all the rest
and put their fingers in your hair?

I had met you just the day before,
like an accident of fate
in the window there behind your door
how I wanted to break in
to that room beneath your skin
but all that would have to wait.

In the Carmen of the Martyrs
with the statues in the courtyard
whose heads and hands were taken,
in the burden of the sun
I had come to meet you
with a question in my footsteps
I was going up the hillside
and the journey just begun

my sister says she never dreams at night
there are days when I know why
those possibilities within her sight
with no way of coming true
'cause some things don't get through
into this world
although they try

In the Carmen of the Martyrs
with the statues in the courtyard
whose heads and hands were taken
in the burden of the sun
I had come to meet you
with a question in my footsteps
I was going up the hillside
and the journey just begun

and all I know of you
is in my memory
and all I ask is you
remember me

Suzanne Vega

bıcırık
26-04-2004, 14:21
AŞK

Basindan büyük bir ask geçmemis her kadin için bu bir eksikliktir;
Basindan büyük bir ask geçmis her erkek için ise bu bir fazlaliktir.

Erkegin hayatinda belki bir aska yer vardir.
Kadinin ise askinda belki bir hayata...

Erkekler deli gibi asik olurlar,zamanla akillanirlar.
Kadinlar ise Akilli gibi asik olurlar,zamanla
delirirler.

Ask,kadini ve erkegi farkli etkiler.

Asik olan kadinin gözünde baska hiçbir seyin degeri kalmaz.
Asik olan erkegin gözünde ise her sey yeniden
degerlenir.

Çünkü asik kadin "nasil olsa bitecek" sezgisi ile hareket eder..
Asik erkek ise "nasil olsa sonsuza dek sürecek"
yanilgisiyla...

Asik kadinlar bu yüzden hep endiseli ve huzursuzdurlar;
asik erkekler ise melekler gibi dingin ve aptallar gibi bön.

Asik olmak erkege yakisir. Kadina asla.
Kadina yakisan sadece asktir.

Asksiz bir erkek kendini kölesiz bir efendi gibi hisseder,
Asksiz bir kadin ise efendisiz bir köle.

Kadin Ne Ister?
Ne mi ister?
Hepsini ister.Ve ayni anda.

Peki erkekler ne ister?
Hem sevgili karilari hem de haremleri olsun
isterler.
Peki neden korkarlar?
Hem karisiz hem de haremsiz kalmaktan korkarlar.

Kadin erkeginin kendisine kul köle olmasini ister;olunca da ondan nefret eder.
Erkek ise kadinin kendisine köle olmasini istemez;olunca da onu sever.

Bir erkek kadindan biktigi için onu terk eder;
bir kadin ise erkeginden sikildigi için.

Arada çok önemli bir fark var.
Bir erkek doydugu için kadinindan bikar.
Bir kadin ise doyamadigi için erkeginden sikilir.

Erkek kadinin fiziksel görüntüsüyle;
kadin ise erkegin sehvetiyle tahrik olur.

Onun için kadinlar karsilarindakini anlarlar;
erkekler ise sadece görünen dünyayi.

Kadin terk edildigi ve aldatildigi zamanlarda, bir de bosanirken hiç tereddüt
etmez.
Kararli,suurlu ve son derece akilli biçimde bütün strateji ve nokta hücumu
taktikleriyle
delirir.
Delilik,kadinlarin aklidir.
Ve sadece bu özellikleri bile,
onlarin erkeklerden daha üstün kabul edilmeleri için yeterli bir sebeptir.

Kadinlar,sezgileriyle her seyi bilirler.
Erkekler ise akillariyla hiçbir seyi bilemezler.

Kadinlar her seyi görürler.
Göremediklerini duyarlar.
Duyamadiklarini ise sezerler.
Disilik yalniz algi kapilarini degil,
bütün telepati,sezgi,altinci his ve üçüncü göz kapilarini açan
LSD,Mescaline,Psilosibin kadar güçlü bir iksirdir.

Kadinlarin sezgileri o kadar olaganüstüdür ki,
onlari erkeklerden çok daha üstün saymamak için hiçbir neden yok.

Sezgi de neymis mi dediniz?
Aklin eli,kolu,gözü,kulagi ve burnudur.
Aklin dürbünü,pusulasi ve radaridir.
ªahini ve tazisidir.
Kapani,tuzagi ve oltasidir.
Sezgi en kurnaz avcidir.
Sezgi olmasa ne bilim ne felsefe ne sanat olurdu.

Akil mi?
Akil sezginin usagidir.
O kadar..

Sezgileri yerine bilgileri ile hareket eden bilgiç kadinlar kadar itici
yaratiklar düsünemem.

Akillilari ve kültürlüleri ise itici degillerdir ama sikici olurlar çogu zaman.

Kadina en çok yarayan;
ne akil,
ne bilgi,
ne de kültürdür.

Ince ve suh bir zekadir...

Yilmaz ERDOGAN

king
26-04-2004, 15:01
bilmem ki bu akşam
sen de bir hoş musun
içmeden hatıralardan
sarhoş musun
ellerin sanki bak
hala ellerimde
yanıyor duyuyor musun
dostlar seni söylüyor
sahi mutsuz musun
bu yolda dönüş yok
sen bilmiyor musun
herşey gönlünce olmaz
demiştim sana
kaderden kaçılmaz
görüyorsun

kimler geldi
hayatımdan kimler geçti
hiç birisi
hasretini gidermedi
en güzeli
senin kadar sevilmedi
kimler geldi
kimler geçti


ajda pekkan

king
26-04-2004, 15:04
Öyle sarhoş olsam ki
Bir an seni unutsam
Unutsam bugünleri
Yarınları unutsam

Öyle sarhoş olsam ki
Bir an seni unutsam
Unutsam bugünleri
Yarınları unutsam

Öyle sarhoş olsam ki
Bir daha ayılmasam
Herşey bir rüya olsa
Unutarak uyansam

Öyle sarhoş olsam ki
Bir daha ayılmasam
Herşey bir rüya olsa
Unutarak uyansam

Seni gördüğüm günü
Sevdiğimi unutsam
Bir başka dünya bulsam
İçinde sen olmasan

Seni gördüğüm günü
Sevdiğimi unutsam
Bir başka dünya bulsam
İçinde sen olmasan

Öyle sarhoş olsam ki
Bir daha ayılmasam
Herşey bir rüya olsa
Unutarak uyansam

Öyle sarhoş olsam ki
Bir daha ayılmasam
Herşey bir rüya olsa
Unutarak uyansam

Öyle sarhoş olsam ki
Bir an seni unutsam
Unutsam bugünleri
Yarınları unutsam unutsam

Boeing
28-04-2004, 00:14
Ben yitirdim, ben ararim, yar benimdir kime ne
Gah giderim oz bagima gul dererim kime ne
Gah giderim medreseye ders okurum Hak icin
Gah giderim medreseye dem cekerim kime ne

Kelb rakip haram diyormus sarabin bir katresine
Saki doldur, ben icerim, gunah benim kime ne
Ben mekamet gomlegini deldim, taktim egnime
Ar-u namus sisesini tasa caldim, kime ne

Ah Yezid, seccadeni al yuru mescid yoluna
Pir esigi benim kabem kiblegahim kime ne
Gah cikarim gokyuzune hukmeder kaftan kafa
Gah inerim yeryuzune yar severim kime ne

Kelp rakip boyle diyormus guzel sevmek pek gunah
Ben severim sevdigimi, gunah benim kime ne
Nesimi'ye sordular, yarin ile hos musun
Hos olayim, hos olmayim, o yar benim, kime ne

NESIMI

bıcırık
28-04-2004, 16:44
EN ÇOK ANNEMİ SEVDİM

En çok annemi sevdim.
En çok ona ağladım utanmadan
Maske takmadan en çok onun kucağında uyudum.
Sonra büyüdüm.
Başka başka sevgiler gördüm.
Başka omuzlarda ağladım
Hiç maske takmadım…
Yanlış yaptım…
Erkekler anlayışlı kadınları severlermiş;
Ama onlara aşık olmazlarmış…
Anladım.
En çok annemi sevdim.
Ama hep başkalarına anlattım kendimi.
Anlarlar sandım.
Yanlış yaptım.
Anlaşılmamaktan korktum hep.
Bazen de anlaşılmaktan.
En çok yalnızlıktan korktum.
Yine de en çok yalnızlığıma sarıldım karanlık gecelerde.
Herkes kendi içinde yalnızmış;
Anladım..
Başka başka evlerde,başka başka acılar bıraktım.
Ve her yeni yerde başka acılara gebe kaldım.
Hayat dürüst değilmiş ;
Anladım.
En çok annemi sevdim ben..
Ama giderken en çok seni götürdüm.
Kül olup dağlara savruldum kimi zaman.
Ama hep toz toz olup sana döndüm.
Sen hep süpürdün beni.
Her rüzgarla geri döndüm.
Ama birgün esmedim.
Bir gün geldi dönmedim…
Yanlış yaptım…

E.T

zeplin
29-04-2004, 01:35
Borsalarda param var
Gücüm yerinde
Dünyayı değiştirmek
İstiyor canım bazen

Bana aylak diyorlar
tembele çıkmış adım
borsalarda param var
Güvenli yolda rahatım

Derken derken kaybetti bizim hisseler
O an kafamın içinde bir şeyler kıpırdadı
Aman dur dedim oynama kafayı üşütme sakın
Durdurmalı her şeyi paracıklarım gitti

Yemek yemek durmalı
Üst baş almak durmalı
Su içmek, sabun kullanmak
Derhal durdurulmalı

Paralar cebimizde neden durmuyor
Çünkü evde hiç kimse hanımdan örnek almıyor
Patates yemeyi bile durdurduk artık
Çoluk çocuk kaynana put gibi kesilip kaldık

Paramı geri isterim, vermeseydin enayi
Geçinmek öyle zordu ki ben de gittim yatırdım
O zaman biraz beklersin, paranı anca alırsın
Sen biraz daha sabret, sabırda yarar vardır

bıcırık
29-04-2004, 18:09
Dün sabah karşı kendimle konuştum
Ben, hep kendime çıkan bir yokuştum
Yokuşun başında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim, kendimle vuruştum...

Özdemir Asaf

king
02-05-2004, 16:23
Bir dergide okumustum baya hosuma gitti. Umarim sizinde hosunuza gider.

Ademoglu dünyaya gelince
Acilmic taze findana benzer
Bir yasina kadem basinca
Bülbül gibi sakir,gülsene benzer

Iki yasina kadar oturur
Üc yasinda acik manalar getirir
Dört yasinda hamaylisin götürür
Bes yasinda bagu bostana benzer

Alti yasinda fehmeder düsünü
Yedisinde düsürür disini
Sekizinde fehmeder isini
Dokuzunda mahu tabana benzer

On yasinda taze güldür kokulur
Onbirinde gül gibi acilir
Onikisinde boy gösterir secilir
Onücünde selvi revana benzer

Ondördünde mahbublugu cagidir
Onbesinde gören aklin dagitir
Onaltisinda sanki cennet bagidir
Onyedisinde kaslar kemana benzer

Onsekizinde fehmeder arini
Ondokuzda gözetir sikarini
Yirmisinde kimse bilmez sirrini
Talimin almis sahana benzer

Yirmibesinde bir hosca görünür
Otuzunda akan sular durur
Otuzbesinde meclislerde anilir
Yarana karismis irfana benzer

Ellibesinde ettikleri düs olur
Altmisinda pirlik gelir kis olur
Altmisbesinde gözleri yas olur
Dag basina cikmis günese benzer

Yemisinde agri iner dizine
Yetmisbesde duman cöker gözüne
Sekseninde kimse bakmaz yüzüne
Baykus olmus virana benzer

Seksenbesinde beli büklünce
Doksaninda defterin dürülünce
Doksanbesinde ömrün serilince
Bir ünde savrulmus harmana benzer

Kul Hüseyin yüz yasina varinca
Hak ile hak olup yeksana benzer

Kul Hüseyin


Gülsen: Gülbahcesi
Fehmeder: Anlar
mah-i taban: parlak ay
mahbubluk cagi:sevilme dönemi
sikar :av
sahan:sahin
pirlik:ihtiyarlik
hak ile yeksan olmak: yerle bir olmak toprak olmak

melVin
03-05-2004, 21:47
utanıp tenhalarda sevistigim

herkesten bucak bucak sakladigim

mahsun olup agladigim

sonra geceye karistigim

yanilip zamanlarda yitirdigim

yalani kucak kucak paylastigim

mahkum olup baglandigim

sonra mechule yol aldigim

ben bunlari onceden gordum

sevisirken bile hasreti ordum

simdi yar irak,bin fersah uzak

DiKiLMiS AYRILIK,KORKUDAN ÖLDÜM.........

BIRAK BENi BIRAK,ASK ÖLDÜ KALBiM KURAK

PERiSAN OLDUK YETER,BOYLESI BIZE SEVAP!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! N.S.

asli28
03-05-2004, 22:21
İyi akşamlar
bir İZMİR aktarımı

Akşam çöküyor İzmir'e
Dilimin ucunda eski bir Yaşar şarkısı
Yüreğimden geçenlerle sözleri karıştırıyorum
Ama yine de dudaklarımdan ismin dökülmeye
Devam ediyor ayrılığı inkar edercesine
Akşam çöküyor İzmir'e
Şehrinin ışıkları karışırken yıldızlara
Gecenin sesini dinliyorum
Hiç bir zaman gerçekleşmeyeceğini bilsem de
Bir umutla bana dönmen için yalvarıyorum Tanrıya
Akşam çöküyor İzmir'e
Hüzün bir tekerleme olmuş ağzımda
Tek sırdaşım yalnızlıkla dertleşiyorum
Anılarımızı tekrardan yaşamaya çalışıyorum
İçimde büyüttüğüm sevgimizle kol kola
Akşam çöküyor İzmir'e
Gözlerimden yaşlar süzülürken
Tekrardan telefona sarılıyorum
Olur da bir an açarsan haykıracağım sana
Seni seviyorum diye...
Akşam çöküyor İzmir'e
Sevginle bağlanmışken kaderim
İstesem de atamadı bu yürek sensiz
Bilmiyorum, sıcak mı hala yüreğin?
Ama biliyorum ki; bir akşam böyle olmayacak
Yine böyle akşam çökerken İzmir'e
Yeniden başlayacağım seninle yaşamaya
İşte o vakit akşam yerini geceye bırakırken
Sana kavuşacağım, biliyorum.
Biliyorum, çünkü
Seni çok ama çok seviyorum!

Yunus Emre Alpözen

asli28
03-05-2004, 22:23
Ay tırmalıyor geceyi,
körfezin varoşlarında.
Karşıyaka da hasretin,
masum bakışları.
yolumu çeviriyor
namussuz bir fesleğen işvesi gibi.
bu sokak çıkmaz olsada
mutlu infazlar yapılsa,
pasaportta sabahlara karşı.
Bu şehir,
neşeli bir kahkaha gibi,
bu deniz kıyısında.
şiirimden eksik durmuyor,
dursa bir türlü olmuyor.
güdülü bir iktidar gibi,
itiliyor önüme.
gün batımlarında,
bir kaç söz etme saadeti.
deniz büyüdükçe,
içimde köpük köpük sevinci.
bir kadın ağlasa yollarda
sokakların gözleri,
zehir zemberek.
kavga etsem,
şarkı söylesem,
körfezde inatla başkaldırıda olsa,
kardelen,
bu kentin yosmalığında kalacaktır hüzün.
hep susup hiç demeden,
ne söylenmişse umuttur,
ışıktır,
cömertliktir.
ay tırmalıyor geceyi körfezin varoşlarında.
şiirimden eksik durmuyor,
dursa bir türlü olmuyor.

Meftun Yetiş

asli28
03-05-2004, 22:25
NEDEN”SANA” DOST DİYORUM?

Çünkü HER zmaan benim için hazırsın

Çünkü yanında kendimi rahat hissediyorum

Çünkü ne dediğimi gerçekten duyuyorsun

Çünkü içimi yaşama sevinciyle dolduruyorsun

Çünkü beni ben olarak kabul ediyorsun

Çünkü öyle olduğumu söylemekten çekinmiyorsun

Çünkü gülümsememe neden oluyorsun

Çünkü herşeyi olduğu gibi görüyorsun

Çünkü bana sevildiğimi hissettırıyorsun

Çünkü beraber neşe içindeyiz

Umarım sende “BANA” dost diyorsundur.

krokodil
19-05-2004, 21:42
azim:küçücük bir çocukken annemin ağır hastalığında beni ziyaretine götürdüler,annem saçlarımı okşuyarak senin bir şair olmanı ne kadar isterdim dedi...o gün karar verdim şair olacağım..ve oldum..

pişmanlık.hocasıyla tanışdığında 33 yaşında:tam 33 yıl saatim işlemiş,ben durmuşum,gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum...


özlem:sonsuzluk kervanı arkanızda ben,üç ayağıyla seken topal köpeğim,
sonsuzluk kervanı bir kırıntı kereminizden..

..........................ölüm:ölüm bu dur perde ardından haber,
ölüm güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber..

ölüm yıldönümü yaklaşan nafaka şairi merhum necip fazıl kısakürek ruhun şad olsun perde ardından aldığın haber inşaallah kutlu olmuşdur.

eserleriyle bu memleketin insanlarına çok şeyler kazandırmış büyük şairi anmak istedim..allah rahmet etsin..

gemici
19-05-2004, 23:31
allah rahmet eylesin.

bıcırık
21-05-2004, 10:59
Ve en çok seni özledim ben.
Karşı komşunun sokağa çıkacağı zamanı beklemeni.
Her teyzeyi annen gibi sevmeni.
Sanki ayıpmış gibi kimselere söylememeni.
Ve o bisikleti ilk gördüğünde koşuşunu.
Yağmurlu bir günde annenin elinden yediğin ekmeği.
Islanan sokaklara bakıp duygulanmanı.
Yaz akşamlarında oturduğun kaldırımı.Seni bir kez daha görmek isterdim...
hiç konuşmadan..
kısa pantolonlu siyah beyaz halini..

bir lokma boyunu..
diz çöküp yere sımsıkı... ama çok sıkı
sarılmak sana..
göz yaşlarımı omuzlarına bırakıp gitmek istiyorum şimdi
sana kim olduğumu söylemeden...arkama bakmadan
ağladığımı sana göstermeden
seni çok özledim
ama çok özledim
çocukluğum! !

Ceyhun YILMAZ

OCEANS
24-05-2004, 03:42
Ne yıldızlar istiyorum
Geceyarılarıma,

Ne güneşi istiyorum
Karanlığıma,

Ne aşk melodileri istiyorum
Sessizliğime,

Ne mutluluk rüzgarları istiyorum
Durgunluğuma,

Çok değil bir tek seni
İstiyorum,

Şu kahrolası yalnızlığıma

***Yazarı: bilinmiyor

krokodil
24-05-2004, 21:40
harika sn hemşehrim oceans..bir itibar puanı daha vereceğim ama olmuyor.burdan vereyim bende sevgiler bende kafamın müsait olduğu zaman bir kaç şiir göndereyim bakayım :)

OCEANS
24-05-2004, 23:49
teşekkür ederim sayın hemşehrim krokodil.
sizin göndereceğiniz şiirleri de bekliyoruz.
itibar içinde ayrıca teşekkür ederim. :)

derindeniz
26-05-2004, 01:51
Bir hırsızdı o.
Uzun. İnce.
Yeşil giyerdi hep.
İpek. Gömlek.
Ve şapka takardı.
Geniş. Siyah.
Böyle gizlerdi yüzünü.
Yaralı. Kemikli.
Yüzünde ışıldardı gözleri.
Parlak. Mavi.
Rüyaları çalardı.
Gizlice. Soğukkanlılıkla.
Gece dolaşırdı bu yüzden.
Karanlıkta. Ustalıkla.
Sonunda benim rüyama da girdi.
Karşılaştık. Aniden.
Fırsat bulamadan saklamaya sırlarımı;
Çaldı. Benden.
Sudan korkuyordum.
Her zaman. Rüyada da.
Öğrenince bunu, yine geldi.
Evime. Odama.
Her gece aynı rüyayı görmeye başladım.
Boğuluyordum. Defalarca.

derindeniz
26-05-2004, 01:51
Buhar. Su. Sıcak.
Derin derin nefes al.
Daha çok buhar. Daha çok su.
Sıcak, çok sıcak.
Başın dönmesin sakın.
Tutun.
Buhar. Su. Her yanımda!
Nefes al. Daha derin. Tekrar.
Yükseliyor su. Sıcak. Çok.
Islandım. Sen de.
Hayır, kuruyum ben.
Hala sıcak. Canım yanıyor.
Boğuluyorum.
Az kaldı. Dayan.
Ne kadar?
Bilmiyorum. Az?
Su. Buhar. Her yanımda!
Kapıyı aç.
Hayır, şimdi değil.
Ne zaman?
Zaman yok burada. Sus.
Sadece,
Nefes al. Daha derin. Tekrar.

muhabbet
26-05-2004, 02:07
necip fazılın anısına:

ne hasta bekler sabahı

ne taze ölüyü mezar

ne de şeytan bir günahı

seni beklediğim kadar.

derindeniz
26-05-2004, 05:00
Gün gelir yasamaya degecek zaman biter,
Insande güc tükenir seref biter,san biter,
Solar renkler ansizin
Yillardir yüregine hayat veren kan biter,
Yikilir hersey,umut tükenir
Sevdigin sevildigin kisiler bir an biter,
Hala bir bos bedeni tasirda ayaklari
Ömür boyu üstüne titredigi can biter,
Insanoglu bütün bunlari yasar
Ve sonunda anlar kisi,ölüm o ki
Insanin icinde yalan biter...

nature
26-05-2004, 19:43
-Hayatın dişlileri arasında,duygularımızın mekanikleşmesine izin vermeyip,sevdiklerimizle ,yaşamın her saniyesini dolu dolu yaşayabilmek,


-Çoğu kez,incir çekirdeğini bile doldurmayacak şeyler için,gereksiz yere gönül kırmamak,


-Sahip olunan makam ve mevki ,ne kadar yüksek olursa olsun,küçük dağları ben yarattım moduna girmemek,ömür boyu tevazu, alçakgönüllük ve affedebilmenin engin ufuklarında yol alabilmek için,


Gelmiş geçmiş tüm insaların ,ortak paydası olan gerçeği hatırdan çıkarmayalım diye,rahmetli N.F.K'in kaldırımlar şiirinin son dörtlüğünü sizlerle paylaşmak istedim....



Beyaz atlı süvari,koştur atını koştur,

Sonunda kabre çıkar,bu yolun kıvrımları.

Ne kaldırımlar kadar anlayan olur seni,

Ne senin anladığın kadar kaldırımları....




sevgi ve saygılarımla.....

krokodil
26-05-2004, 21:26
ben allah diyenlerin boynunda vebal

bugünü mazi geçmişi istikbal

ben,ben,ben,haritada su görmüş boğulmuş,

dokuz köyün sahibi dokuz köyden kovulmuş.......
.................................................. ..............

garib geldik gideriz boş ver evi barkı

tek dillerden düşmesin o ölümsüz şarkı.......

1983-2004 ne çabuk geçmiş bizde sıradayız üstad. ne demişdin,

bilmem nerede nasıl saat kaçta
tabutumun çivisi bilmem hangi ağaçta...

üstadım allah rahmet etsin mezarın nur dolsun.amin.

OCEANS
26-05-2004, 21:40
Necip F. K. gerçekten türk şiirinin en büyük ustalarından.
İnsan onun şiirlerini okurken içinde tarifi güç duygular uyanıyor.

Üstada allah rahmet eylesin. Şiirleri de sonsuza kadar hep dillerde kalsın.

krokodil
26-05-2004, 21:54
amin.aynen öyle sayın hemşehrim.hani bir söz vardır!!...güzel söz ve şiir sihir etkisi yapar diye.bunu en güzel becerenlerden biriydi rahmetli. sizi öyle bir yerden yakalıyorki sarsılıp kalıyor bunu kırk yıl düşünsem yazamazdım diyor hemde ben bu sözleri sanki bir yerlerden hatırlıyorum hissine kapılıyorsunuz..

annesine verdiği sözü tuttu hemde ne tuttu .
iyi bir şair,iyi bir mücadele adamı ve iyi bir insan olarak sonsuzluk kervanının ardına takıldı........................................... .

derindeniz
27-05-2004, 00:24
ÇOCUK

Annesi gül koklasa,ağzı gül kokan çocuk;
Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk...

Çocukta,uçurtmayla göğe çıkmaya gayret;
Karıncaya göz atsa "niçin,nasıl?" ve hayret...

Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür;
Biz akıl tutsağıyız,çocuktur ki asıl hür.

Allah diyor ki:"Geçti gazabımı rahmetim!"
Bir merhamet heykeli mahzun bakışlı yetim...

Bugün ağla çocuğum,yarın ağlayamazsın!
Şimdi anladığını,sonra anlayamazsın!

İnsanlık zincirinin ebediyet halkası;
Çocukların kalbinde işler zaman rakkası

derindeniz
27-05-2004, 00:24
ALLAH DİYENE

Her sey, her sey su tek mujdede;
Yoktur olum, Allah diyene
Canim kurba, basi secdede,
Iki buklum, Allah diyene

Akil, kirik kanadi hicin;
Derdi gucu 'nasil' ve 'nicin'...
Bagli, percin ustune percin,
Benim gonlum allah diyene...

derindeniz
27-05-2004, 00:25
GEÇİLMEZ

Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;
Eşten , dosttan,sevgiliden ayrılmadan geçilmez.

İçeride bir has oda , yeri samur döşeli
Bu odadan gelsin diye çağırılmadan geçilmez.

Eti zehir,yağı zehir, balı zehir dünyada
Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez.

Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne, topyekün?
Aklı yele salıverip çıldırmadan geçilmez

Kayalık boğazlarda yön arayan bir gemi;
Usta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez.

Ne okudun ,ne öğrendin, ne bildinse behava;
Yer çökmeden, gök iki şak yarılmadan geçilmez.

Geçitlerin, kilitlerin yalnız O’nda şifresi;
İşte ,işte o eteğe sarılmadan geçilmez

dreissena
30-05-2004, 01:40
Bakakalırım giden geminin ardından
Atamam kendimi denize dünya güzel
Serde erkeklik var
Ağlayamam.

O.Veli

bıcırık
01-06-2004, 23:01
Yüreğim
Islaktır benim
Kuytularda ağlamaktan
Ve hafif uçuktur rengi
Kurusun
Diye kaç kez
Güneşe asılmaktan...


Sunay Akın

derindeniz
02-06-2004, 04:31
Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş;
Yerde çıplak bir gömlek, korkusundan dirilmiş.
Süt beyaz duvarlarda çivilerin gölgesi;
Artık ne bir çıtırdı, nede bir ayak sesi....
Yatıyor yatağında, dimdik, upuzun, ölü;
Üstü boynuna kadar bir çarşafla örtülü.
Bezin üstünde ayak parmaklarının izi;
Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.
Son nefesle göğsü boş, eli boş uzanmış yana;
Gözleri renkli bir cam, mıhlı ahzap tavana.
Sarkık dudaklarının ucunda bir iz var;
Küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir an kadar.
Sarkık dudaklarında sılı titrek bir an;
Belliki birden bire gitmis çarpınamadan.
Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm..
Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm....

Necip Fazıl Kısakürek

derindeniz
02-06-2004, 18:05
Hasret
yokluğun çocuklarıydık
yakınımızda ki her şey bize uzak



yokluğun gülüm
adını bilmediğim bulut
gri olabilir rengi, yüzüm sapsarı
tenimi sürsem cemaline
gökyüzü sararır
görecek gözüm yok

yokluğun gülüm
hasretlerimi eskitti
yüreğim boğazıma kördüğüm
bir şiir ki saklar kendini dilime
bir satır mektuptur yazar kendi kendine
bir bulut ki iki damla
boşanır yüreğin yüreğime
söyleyecek sözüm yok

gidişin gülüm
neyim varsa götürmüş
gündüzler özlemimi, bir yarımı
geceler inadına damarımı
bıçak düşse yaraya
inan akacak kanım yok

krokodil
02-06-2004, 22:03
Bir oda, yerde bir mum, perdeler indirilmiş;
Yerde çıplak bir gömlek, korkusundan dirilmiş.
Süt beyaz duvarlarda çivilerin gölgesi;
Artık ne bir çıtırdı, nede bir ayak sesi....
Yatıyor yatağında, dimdik, upuzun, ölü;
Üstü boynuna kadar bir çarşafla örtülü.
Bezin üstünde ayak parmaklarının izi;
Mum alevinden sarı, baygın ve donuk benzi.
Son nefesle göğsü boş, eli boş uzanmış yana;
Gözleri renkli bir cam, mıhlı ahzap tavana.
Sarkık dudaklarının ucunda bir iz var;
Küçük bir çizgi, küçük, titreyen bir an kadar.
Sarkık dudaklarında sılı titrek bir an;
Belliki birden bire gitmis çarpınamadan.
Bu benim kendi ölüm, bu benim kendi ölüm..
Bana geldiği zaman, böyle gelecek ölüm....

Necip Fazıl Kısakürek



peyami safa ya sormuşlar hayatta en çok istediğiniz nedir diye:hayatta en büyük emelim ecelimi, ellerimi karyolamın topuzuna koyarak soğukkanlı karşılayabilmektir..................

hayatın en keskin en büyük gerçeği ..........................

Salacaklı
05-06-2004, 00:16
Asya Afrika Yazarlarına...


Kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
sizin ordakiler gibi tıpkı
benim orda arslanın ağzındadır ekmek
ejderler yatar başında çeşmelerin
ve ölünür benim orda ellisine basılmadan
sizin ordaki gibi tıpkı
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım


Bir kez daha seni rahmetle anıyoruz......Mutlu ol...........

kemal
05-06-2004, 23:16
Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Kısakürek hakkında...

Ortak yönleri var.

Bir kere ikisi de büyük şair.

İkisinin de kaderi aynı: İdeolojilerini paylaşmayanlar tarafından aforoz edilmek.

Bu iki büyük şair hakkında şunu söyleyebilirim:

İkisinin de ideolojileri sanatlarına zarar vermiştir.

Salt sanatçı yönleri önünde saygı ile eğilmek gerek.

(Benim görüşüm.)

dideban
06-06-2004, 00:11
ANLAYAMADILAR

Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim
Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda
..............
devrimci-romantik-delikanlı duruşun üniversite yıllarımızın coşku ırmaklarını besleyen birer akarsu kolu gibiydi....
geçmiş yüzyılda yaşasan bile devrimci coşkun ve romantik tutku dolu sevdalarının dinamizmini hissetmemek halen mumkun değil anlayana...
saygılar dev adam....

RAINBOW
06-06-2004, 13:37
Romantik bir hafta sonu için lütfen tıklayınız..:) :)

www.siirimsana.com

Dip not: Hoparlörlerinizin sesinin açık olmasını da ihmal etmeyiniz..

bıcırık
06-06-2004, 13:49
TARANTA - BABU'YA BEŞİNCİ MEKTUP


Görmek
işitmek
duymak
düşünmek
ve konuşmak
koşmak alabildiğine
başı dolu
başı boş
koşmak...


Hehehey TARANTA - BABU
hehehey
yaşamak ne güzel şey
anasını sattığımın
yaşamak ne güzel şey..
Düşün beni
kollarım, senin üç çocuk doğurmuş
geniş kalçalarındayken...
Düşün sıcak...
Düşün kara bir taşa damlıyan
çırılçıplak
bir su sesini...


İstediğin yemişin
rengini, etini, adını düşün...
Gözdeki tadını düşün
kıpkırmızı güneşin
yemyeşil otun
ve koskocaman
masmavi bir çiçek gibi açan
ay ışığının...


Düşün TARANTA - BABU!
İnsanoğlunun yüreği
kafası
kolu
yedi kat yerin altından
çekip çıkarıp
öyle ateş gözlü çelik allahlar yaratmış ki
kara toprağı bir yumrukta yere serebilir,
yılda bir veren nar
bin verebilir.
Ve dünya öyle büyük,
öyle güzel
öyle sonsuz ki deniz kıyıları
her gece hepimiz
yan yana uzanıp yaldızlı kumlara
yıldızlı suların
türküsünü dinleyebiliriz...


Yaşamak ne güzel şey
TARANTA - BABU
yaşamak ne güzel şey...
Anlıyarak bir usta kitap gibi
bir sevda şarkısı gibi duyup
bir çocuk gibi şaşarak
YAŞAMAK...
Yaşamak:
birer birer
ve hep beraber
ipekli bir kumaş dokur gibi...
Hep bir ağızdan
sevinçli bir destan
okur gibi
YAŞAMAK..


. . . . . . . . . . .


YAŞAMAK..
Ne acayip iştir ki
bu ne mene gidiştir ki TARANTA - BABU
bugün bu
«bu inanılmıyacak kadar güzel»
bu anlatılamıyacak kadar sevinçli şey:
böyle zor
bu kadar
dar
böyle kanlı
bu denli kepaze...

krokodil
06-06-2004, 20:10
Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Kısakürek hakkında...

Ortak yönleri var.

Bir kere ikisi de büyük şair.

İkisinin de kaderi aynı: İdeolojilerini paylaşmayanlar tarafından aforoz edilmek.

Bu iki büyük şair hakkında şunu söyleyebilirim:

İkisinin de ideolojileri sanatlarına zarar vermiştir.

Salt sanatçı yönleri önünde saygı ile eğilmek gerek.

(Benim görüşüm.)


nazım hikmetin varnadan istanbula yazdığı bir şiir vardır beni ağlatmışdı.katılıyorum her ikiside üstelik sevenleri tarafından bile tam olarak anlaşılamamışdır.

OCEANS
07-06-2004, 23:21
BURSA 1980

Simsiyah bir örtü misali zaman
Gerilişmiş tarihin renkli göğüne
İpince sızısı şadırvanların
Yeşil duyguların gömüldüğüne.

Hoyrat ellerinde Bursa, beton çağının
Ne yatırlar kalmış, ne türbeler
Ağlamış ağlamış göğe uzanıp
Sahipsiz ve yalnız sıra selviler.

Nedir bu, nedir bu;demir, çimento
Oyulmakta dağlar üstüne dağlar
Ne yol göstereni, ne dur diyeni
Sanki herkes bur da tarihsiz yaşar.

Gelsin de bir görsün bir akşamüstü
Bursa’nın şairi koca Tanpınar
Ovalarda şimdi yeni bir “ova”
Uludağ’a nispet “kondulu” dağlar.

İpince sızısı şadırvanların
Yeşil duyguların gömüldüğüne
Ne Bursa’da Tarih, ne de o şiir
Zaman şahit durur ölümlerine.

Ki kalem yaş döksün matemlerine


(<<<Ercan TATLIDİL’in Kentleşme ve Göç adlı çalışmasından alıntıdır.)

preatoria
10-06-2004, 14:51
Yine bir duman çöktü sokağa, kent tutuştu
Bütün sığınaklarda seni arıyorum, nerdesin
Aklıma dökülen hatıralar hattında bir yangın
Bir çapraz ateş başlıyor, nevruz diyor birileri
Dün bir demirciydim oysa ben, ufku eritirdim
Bugünse ateş altındayım,
Hatıralarımı yazma.

Bir rüya görüyorsun, terlemişsin sırılsıklam
Vurulup düştüğüme inanmak istemiyorsun
Bir kente girişin provası oluyor oysa ölümüm
Yeis yok, bir misillemedir bütün hatıralarım

Yalnız yıkık bir duvar var karşıda,
Ve bir kadının cesedi üstünde
Uçuşup duruyor takvim yaprakları

Seni bekliyorum orda, meydan saatinin altında
Bir James Dean filmine gideceğiz gelirsen
Cehennem hızıyla çarparken mutsuzluğun çelik zırhına
Soluk soluğa yaşanacak tüm imkansızlıklar

Boyle olmalıydı ve oldu işte diyecek oğlum
Babamsa bir ağıta benzeyecek, küllerimi avuçlarken
Bütüm köprüleri dinamitledim ve geldim işte
Bir kente girmemiz nasıl gerekiyorsa öyle
Apansız çıkmalısın karşıma
Ki unutulmuş bir haykırış olmalı dünyaya
Seninle her karşılaşmamız

Mağlubuz,
Durmadan kazanan bu hayat
Basit bir üçkağıtçı sadece, bir sahtekar
Beş benzemezle rest çekiyorum
Ama o biliyor bunu ve çekiliyor oyundan
Yokum diyor

Dün bir demirciydim oysa ben, ufku eritirdim
Bugünse ateş altındayım, hatıralarımı yazma.

Hatıralarımı yazma,
Tarih sanıyor birileri.

A. Telli

bıcırık
11-06-2004, 10:13
...
sen yoksan
ben bir atesböcegi olmaliydim

hiçbir rolüm olmamali
hiçbir sahnede
ben baglandim mi hiçbir imza baglamamali
ve sevdim mi yüzügümüz bile olmamali
hiçbir ülkenin vatandasi olmaliydim
ya da hepsinin...

geceyle yüzlesmeliydi karanlik
ve askla yalnizlik
herkes kendini yasamaliydi
bense sadece seni...

isigin bogdugu kadar kamasmaktayim simdi
ve toplumsal kefeni giydirilmis,
sadece rol icabi yasamaktayim
oysa
sen yasama karsi durusumsun,
sen benim isyan atesim
ve
meydan okuyusumsun dünyaya...
sevgim mavzer;
namlusunda ask fisegi
ve biz namli savasçilariyiz bu destanin...

sen yoksan
el değmemis bir karanlik olmali
tek yildiz bile olmamali gökyüzünde
geceyi gece yapan karanlik
ve ben bir ates böcegi olmaliyim

ve ben bir ates...

Özhan HAKAN

bıcırık
10-07-2004, 20:08
MEVSIM SONBAHARDI

Bir rüzgar,bir gözyasi ve bir de hüzün vardi,
Yillar geçti ama mevsim sonbahardi.

Dar yollu sokaklarda çocuklar oynardi,
Yagmur yagardi ama yüregim islanmazdi,
Türkan Soray gibi Süreyya Abla vardi,
Mahallenin deli kanlilari Yilmaz Güney'e hayrandi,
Sabah erkenden ufaklik süt satardi,
Günes hergün daha parlak dogardi,
Bildigin gibi iste,Istanbul'da bir yer vardi!

Bir rüzgar,bir gözyasi ve bir de hüzün vardi,
Yillar geçti ama mevsim sonbahardi.

Sonra sen vardin,sanki hep sen vardin,
Rüzgarda dagilan simsiyah saçlarin vardi,
Gözünde herzaman bir damla yas vardi,
Kalbinde günesi yakacak bir ask vardi,
Sende beni tüketen bir hâl vardi,
Dudaklarinda tek bir söz vardi,
Utanir diyemem,bende bir sir vardi,
O sirrin ardinda bir hayat vardi,
Bilirsin iste,bende de o dert vardi,
Varligin içinde bir yokluk;
Yoklugun içinde bir varlik vardi.

Sen varken,hayatin bir anlami vardi,
Dev binalar çikinca,yalniz kokun kaldi.

Bir rüzgar,bir gözyasi ve bir de hüzün vardi,
Yillar geçti ama mevsim sonbahardi.

bgali
18-07-2004, 15:37
Uçun kuşlar
İnsandır suda akan
Yaprakta yeşil,gülde kırmızı
Zorlu bir dal gibi eğleniriz de fırtınalarla
İnce bir sızı birdenbire
Kırar kollarımızı
Ve bir akşam kuşlar gibi
Elimizden uçup giden mutluluk
Bir sabah ebemkuşaklarının
Altından dörtnala gelir
Yaşayalım çocuklar
Herşey bizimdir
HASAN HÜSEYİN

derindeniz
18-07-2004, 15:41
Adı Yalnızlık

Gölgen gibidir yalnızlık
Gecenin ıssızlığı, karanlığı gibi boş ve soğuk.
Sarılırsın ararsın tutamazsın
yoktur çaresi.
Adı Yalnızlık
Yazılmıştır birkere
Yiğit olsan da büker bileği,
Cesur olsan da sızlatır yüreği.
İçindedir sevgi, insanın tek dileği
Ateşten gömlek misali
SEVGİ... SEVGİ... SEVGİ

derindeniz
21-07-2004, 00:47
bütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;
nihayet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.
şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı,
pek ıssız bir karanlık sonradan vâdiyi sarmıştı.
işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hılkat kesilmiş lâl...
bu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl
muhîtin hâli "insâniyyet"in timsâlidir, sandım;
dönüp mâzîye tırmandım, ne hicranlar, neden andım!

taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryâd,
0 müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu
ki vâdiden bütün, yer yer, enînler çağlayıp durdu.
ne muhrik nağmeler, yâ rab, ne mevcâmevc demlerdi;
ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûya sûr-i mahşerdi!

-eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin;
kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin ?
0 zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun;
cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun,
bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
gezersin, hânmânın şen, için şen, kâinatın şen.
hazansız bir zemin isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın,
ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın.
değil bir kayda, sığmazsın - kanadlandım mı - eb'âda;
hayâtın en muhayyel gayedir ahrâra dünyâda,
neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır?
niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?
hayır, mâtem senin hakkın değil... mâtem benim hakkım:
asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!
tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;
bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda!
ne husrandır ki: şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
serâpâ garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!
hayâlimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,
salâhaddîn-i eyyûbî'lerin, fatih'lerin yurdu.
ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde osman'ın;
ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı mevlâ'nın!
ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâp olsun;
o kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!
çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden yildirim hân'ın;
şenâatlerle çiğnensin muazzam kabri orhan'ın!
ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!
yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;
serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!
dolaşsın, sonra, islâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!

bıcırık
24-07-2004, 22:11
.
.
Insan Telefon Defterini Temize Çekerken Bazi Isimleri Eski Defterinde Birakir
.
Onlar artik bir daha asla aranmayacaktir.Garip bir hüznü barindiran bu
silik isimlere bakilir bakilir.Kimi okuldan sinif arkadasinizdir, kimi
çok çabuk unutuverdiginiz bir sevgili, kimi bir cafede aylarca herseyi
ama herseyi paylastiginiz birisi; yada istifa ettiginiz bir yerden bir
arkadasiniz! Soyadlari sorulmamis birsürü hatirlanmayan isimde vardir
defterde; ve süphesiz üstünde isim olmayan telefon numaralari korkunç
bir operasyonla onlarca hayat, onlarca güzellik bir çirpida ortadan
kaldirilir.

INSAN TELEFON DEFTERINI TEMIZE ÇEKERKEN BAZI ISIMLER ÜZERINDE DURUR.

Onca zaman sonra bir kez arasaniz, sesini duysaniz... Ona edilebilecek
bir çift sözünüz yoktur! Birlikte gittiginiz filmler, meyhaneler, evler
birbirinizi yillar sonra özlemenizi saglayacak sevgiyi asilamamistir
size.Yalnizca bir isImdir simdi o.Temize çekerken atlarsiniz
hemen.Derhal çevirirsiniz sayfayi telasla, alalacele.Oh, isim geçmiste
kalmistir.

INSAN TELEFON DEFTERINI TEMIZE ÇEKERKEN HAYATINIDA SORGULAR!

Hangisi ihanet etmistir, hangisi yalvarmistir kendisini birakmamaniz
için; hangisinin birsüre sonra arkanizdan konustugunu duymussunuzdur;
hangisi sizi en güzel öpmüstür; hangisi rüyalariniza girmistir, hangisinin
ayak parmaklari ilginizi çekmistir, hangisine hediye alirken zorlanmissinizdir, hangisiyle en hararetli tartismalara girip kavga etmissinizdir, hangisi için
sabahlara kadar içip içip aglamissinizdir? ! ...

Dogrular, yanlislar, hatalar, tutkular!

Birlikte EDIP CANSEVER okudugunuz o insanlar, solmuslardir.

INSAN TELEFON DEFTERINI TEMIZE ÇEKERKEN YALNIZLIGINIDA KANITLAR.

Bütün bu insanlar simdi nerede, ne yapmaktadirlar? Saat elbette
dört'tür! Paradoks, labirent, koni, tüm bilimsel ifadeler ve mentalite tersine
dönmüstür. Ters dönmüsüzdür. Bu tekbasinalik ve bu isim katliami
aslinda size ters gelir... Çalan telefona bakarsiniz.Acaba? Acaba telefon
defterini temize çeken bir arkadasinizin son anda kurtarma çabasi midir?

Bir iki kirik sözcük, yarim yamalak bir bulusma, belki...

Bilemezsiniz...

LÜTFEN, AMA LÜTFEN TELEFON DEFTERLERINIZI KAYBETMEYINIZ...
.
küçük Iskender

bayindir66
25-07-2004, 00:06
Gel

Sen Kalabalik Caddelerde YÜrÜrken
GenÇlİĞİm GİtmİŞ Benİm Tenhalarda
GÖzlerİm GÖrmez OlmuŞ SevdİĞİnİ
Dudaklarim ÇatlarmiŞ GÜneŞ Altinda

GÖrmemİŞ Annem SÜslÜ Saraylari,
BÜyÜk Şehİrlerİ
Yada Bİr PadİŞahin Tahtini

GÖktekİ Yildizlari Seyrettİm
Denİzdekİ KuŞlarin Yerİne

Martilar Yoktu SoĞuk Eserdİ
Memleketİmİn Yellerİ

BaykuŞ Seslerİ Gelİrdİ Yikik Ev Çatilarindan
Bazen AĞitti DİnledİĞİm YaŞli Bİr Kadindan

AĞlardi Koca Çinar
Bİr Damla Senİ BekledİĞİ Bozkirlarda

DaĞlara Hazan ÇÖkende Gel
GÖzÜmden YaŞlar DÖkende Gel
TopraĞa Cemre DÜŞende Gel

Gel

bgali
26-07-2004, 01:22
Yapamadığımız


"Akşam kapı eşiğinde bir terli giysi gibi,
soyunmak vardı derdinden evrenin...
Bir entari serinliğini giymek,
Kendi derdini tespih gibi çekmek elinde...

Bir yün örmen vardı akşamları, koltuğa gömülü,
Karşında polisiye roman okumak senin...
Sorgusuz bakışmak yoruldukça gözlerimiz,
Sevinçsiz gülmek, üzüntüsüz ağlamak...

Oturmaya konuklar gelmesi bazen,
Çevresinde bir masanın, kaygısız,
Sıcacık konularda bir demli çay gibi,
Bilmedik komşularla konuşmak..

Dünyamızla uyuşmak vardı,
Oyunda sonunu görmeden oynamak
Sevinebilmek kazandığına
Yitirdiğine yerinebilmek

Düşünmeyebilmek yoruldukça düşünmekten
Kamaştıkça örtebilmek gözlerini
Düşlerde bile ışıktan sakınarak kendini
Uyuyabilmek vardı vaktinde rahat..."

borsadam
28-07-2004, 21:55
ANLAR


Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
ikincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar.
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim,
seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
daha çok dağa tırmanır,
daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya,
Daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu
hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve
verimli kılan insanlardan olurdum.
Farkında mısınız bilmem, yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar, siz de "an"ı yaşayın.
Hiçbir yere, yanına; termometre, su, şemsiye ve
paraşüt almadan gitmeyen insanlardanım ben.
Yeniden başlayabilseydim,
ilkbaharda, papuçlarımı atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayakla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer...
Ama işte, 85'imdeyim ve biliyorum...
Ölüyorum...


Jorge Luis Borges

derindeniz
30-07-2004, 14:36
Moments in Life

There are moments in life when you miss someone
so much that you just want to pick them from
your dreams and hug them for real!

When the door of happiness closes, another opens;
but often times we look so long at the
closed door that we don't see the one,
which has been opened for us.

Don't go for looks; they can deceive.
Don't go for wealth; even that fades away.
Go for someone who makes you smile,
because it takes only a smile to
make a dark day seem bright.
Find the one that makes your heart smile.

Dream what you want to dream;
go where you want to go;
be what you want to be,
because you have only one life
and one chance to do all the things
you want to do.

May you have enough happiness to make you sweet,
enough trials to make you strong,
enough sorrow to keep you human and
enough hope to make you happy.

The happiest of people don't necessarily
have the best of everything;
they just make the most of
everything that comes along their way.

The brightest future will always
be based on a forgotten past;
you can't go forward in life until
you let go of your past failures and heartaches.

When you were born, you were crying
and everyone around you was smiling.
Live your life so at the end,
you're the one who is smiling and everyone
around you is crying.

Nos
02-08-2004, 21:42
ANLARSIN...
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Neçarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
Sevmek ne imiş birgün anlarsın

Bir gün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelirde sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın
Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu Dünya'ya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin, için burkulur
Sevmek ne imiş birgün anlarsın

Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne, ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz
Ama yorgun
Ama bitkin
Bir zamanlar geçmiş günlerin hayaline dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler, acı
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın

Bir gün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi, ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
Seni sevdiğimi bir gün anlarsın

##############################################

Nos
03-08-2004, 21:43
...;)

Nos
03-08-2004, 21:51
Sn Justice sanırım çok sevdiğiniz bir şiir.... Yazarın ismini normalde biz de yazmıştık ancak araya ########## ler girmiş ve çıkmamış. İlginize tşk.

Nos
03-08-2004, 22:38
Sn. Justice 1 numarasın :) Tam kafa dengi aynı anda aynı şiir ...Saygılar...

buena vista
04-08-2004, 23:03
tek sucu, sokakta yasamakti
aslinda hic farki yoktu hem cinslerinden,istese simarik da olurdu sirnasik da.
sadece tüyleri kirden kararmisti,biraz da kokuyordu hepsi o.

cok kez denemisti,insanlara güvenmeyi,ne mümkün.
gece uyurken tepenler,arabayi kesten üstüne sürenler,tas atanlar vs..
tek güvendigi,ara sira sevgiyle karisik,islik calanlar,basini oksayanlar,veya simidi paylasanlardi..

onu gördügünde gözlerine inanamamisti,öylece yerde duruyordu.,
metreler öncesinden kokusunu takip ede ede bulmustu onu,gercekten müthisti kokusu..
tek basina emin olmaliydi..önce sagina bakti,sonra da sola.evet onundu o kemik..
kaptigi gibi kemigi dogru parktaki zambagin altina,her zamanki zula yerine kostu
son kosusuydu Beyaz`in ve son kemigi..
belediyenin hizmet listesine kaydettiler Beyaz`i,"sokak köpekleriyle mücadele"
basligi altinda..

Nos
05-08-2004, 23:27
SİMİDİN YARISI ###########

İlkokula başladığımız günü hatırladın mı?
Aynı sırayı kapmıştık koşarcasına
Nasıl da sevmiştik birbirimizi
Dost olmuştuk taparcasına
Tanımadan bilmeden kimliğimizi.
Hangimiz simit alsak bölerdik orta yerden
Yarısı senin yarısı benimdi
Hastalansan, bir gün okula gelmesen ya
Yarısı paketlenir, yarısı boğazıma düğümlenirdi
Her şeyi böler paylaşırdık
Artık simidin iki yarısı olmuştuk
Simidin iki yarısı

Hatırladın mı?
Cebimizdeki bozuklukları
Döker masanın üstüne sayardık
Farketmezdi, bende fazla sende eksik
Oldu mu iki bilet parası, haydi sinemaya.
Film de kafamıza göre değildi ya
"Gönül Yarası",
Olsun biz yine giderdik.
Maksat birliktelik...
Hatırladın mı?
Resim öğretmenimiz mum boya istemişti
Kuru boyalar zaten harçlığımızı bitirmişti
Bir kutu alıp da bölmüştük renkleri
Ne farkederdi;
Birlikte boyamıyacak mıydık resimleri?
Sen de saklar mısın hâlâ?
Atmamışım küçülmüşleri
Bende siyahı, sende sarısı, kalemler...
Kalemler bile simidin iki yarısı

Hayallerimizi de paylaşırdık,
Hatırladın mı?
Ben de evlenecektim ileride, sen de.
Benim kızım, seninse oğlun olacaktı
Çoktan takılmıştı isimleri de.
Dostça, kardeşçe
Sevmeyi öğreneceklerdi, kenetlenmeyi
Dahası, bir simidi ortadan bölmeyi
Kimbilir, severlerdi birbirlerini aşkla
Belki de evlenirlerdi
Ne güzel hayallerdi

Benim kızım,
Senin oğlunun karısı, hayaller...
Hayaller bile simidin iki yarısı
Ne kadar oldu görüşmedik bilmiyorum
Kayboldun birden
O günden beri simidin yarısı elimde
Yarısı boğazımda düğüm
Ben şerefli bir görev aldım orduda.
Kızım büyümekte
İsmi de kararlaştırdığımız gibi,
Ya sen?
Hep seni merak edip durdum,
Evlendin mi, oğlun var mı?

Ta ki...
Kanımı donduran o güne kadar
O harekât gününe...
Savaş alanındaydık, senin elinde silah
Benim elimde silah
Savaşmak zorundaydık
Bire-bir bırakmıştı kader
Ölmek-öldürmek değildi beni kahreden
Bir can borcumuz vardı,
Ha bugün, ha yarın ödenecekti zaten
Ne düşündüğünü bilememek
Ve öğrenememekti beni öldüren

Kıpırdamadan duruyordun,
bir heykelden farksız bir ölüden sessizdin.
Davranmaman şaşkınlık mı
Yoksa sevginin bedeli miydi, bir bilebilsem?
"Davran" diyordum.
Seni öldürmem için yüce bir sebebim var,
Ölmem için de.
Vatan-Millet sağolsun
Yine de istiyordum
Kendime ait bir sebebim olsun
Tüm savaşlar sevgiyi kurtarmak içindir.

Bir simidin bedeli; sevgiyle ödenirmiş.
Bir sevginin bedeli; ölüp, ölüp dirilmekle
"Davran, seni bu şekilde öldüremem"
Sesim, dağlara çarpıp yankılanıyordu
Öldürsem de ölmüştüm, öldürmesem de
Ne Vatanıma ihanet edebilirdim, ne de sevgine

Belli ki, sen de keskin nişancıydın, ben de
Yoksa gönderirler miydi bizi birbirimize?
Aynı anda karşılıklı iki kurşun ve iki beden,
Düşen, beyaz karlar üstüne sızan,
Kanımız değildi.
Hani, lisenin köşesinde takıldığımız
Kafe vardı ya...
İçtiğimiz tavşan kanı çayların demiydi.

Cebimizden çıkan üç-beş kuruşu gördün mü,
Sende eksik, bende fazla, ne farkeder?
Tam iki bilet parasıydı.
Bu film de kafamıza göre değildi ya
"Gönül Yarası..."
Olsun, maksat birliktelik, haydi sinemaya.

Hasretten açık kalan gözlerimizde
Son hayallerimizi gördüm;
Benim kızım senin oğlunun karısıydı.
Beyaz karlardan
Bedenlerimize yansıyan ışığı gördüm;
Güneşin sarısıydı.
Ellerimizde sımsıkı sarıldığımız
Ve gevşeyen avuçlarımızdan kayan
Simidin iki yarısıydı.

Duyuyor musun?
Şimdi arkamızdan yalan yanlış zanlar
"Aynı anda ikisi ha", yanlış yargılayanlar
Al eline kalemi, yazalım taşımızı.
Bende siyahı, sende sarısı
Söylesin taşlar, söylesin yazgımızı
"-Çekinmedim Vatan uğrunda öldürmekten"
"-Kaçınmadım sevgim uğruna ölmekten"
Kimdi bizi bize böylesine düşman eden?
Şüphesiz ki, yaşarlar bir simidi ikiye bölmeden
Yarısı sende yazsın, yarısı bende
Bizi kim anlar? Ancak zamanlar...
Bir simidi ikiye bölen zamanlar, zamanlar...
Zamanlar bile simidin İki Yarısı,
Simidin İki Yarısı...



Zehra Birsen Yamak
__________________

borsadam
17-08-2004, 01:22
gittin ulaşamadığım yerlere

dağların ardındasın güneşim

oysa ben,

sen gidince küçük bir erkek çocuğu gibi

korkuyorum karanlıktan...

ateş böcekleri oluyor umutlarım

hayal meyal hatıralarınla geçiyor gecelerim

iskelede ağlayan küçücük bir kız çocuğunu

soğuk sularındaki korkusuz vapurun

güvertesinde seninle,

düşlediğim simiti, soğumuş az şekerli çayı

özlediğim istanbulu...

rüyalarımda yaşıyorum

her gece...

var ya ben

hergece bir başka martıyı kıskanıyorum

derindeniz
22-08-2004, 13:23
Ictigim meyin son yudumusun
Son sigaramdaki son nefes
Günesimin son batisi
Üstüme örtülen son gece
Kayan son yildiz
Kulagimda duydugum son ses
Gördügüm son rüya
Baktigim son resim
Ve son yolculugumsun
Herseyimde ilk oldugun gibi.............

derindeniz
27-08-2004, 18:20
YELLOW

look at the stars
look how they shine for you
and everything you do
yeah they were all yellow
i came along
i wrote a song for you
and all the things you do
and it was called yellow
so then i took my turn
oh what a thing to have done
and it was all yellow
your skin
oh yeah your skin and bones
turn into something beautiful
and you know
you know i love you so
you know i love you so
i swam across
i jumped across for you
oh what a thing to do
‘cos you were all yellow
i drew a line
i drew a line for you
oh what a thing to do
and it was all yellow
and your skin
oh yeah your skin and bones
turn into something beautiful
and you know
for you i’d bleed myself dry
for you i’d bleed myself dry
it’s true
look how they shine for you
look how they shine for you
look how they shine for
look how they shine for you
look how they shine for you
look how they shine
look at the stars
look how they shine for you
and all the things that you do

yunus
14-09-2004, 00:39
İşitin ey yarenler
Aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan gönül
Misali taşa benzer

Taş gönülden ne biter
Dilinde ağu tüter
Nice yumşak söylese
Sözü savaşa benzer

Aşkı var gönül yanar
Yumşanır muma döner
Taş gönüller kararmış
Sarp katı kışa benzer

..........................

Geç Yunus endişeden
Gerekse bu bişeden
Ere aşk gerek önden
Sonra dervişe benzer.
YUNUS EMRE

derindeniz
14-09-2004, 23:45
Susmaktan yoruldum seni seveliden beri
Neyi yasamak istediysem hep ona gec kaldim
Sana kosuyorum yollarin hep bana kapali
Özlemlerini demliyorum göz yaslarimda
Akan yaslari dudaklarimin arasinda öldürüyorum
En derin yerinden yaraliyorum yüregimi
Seni kanattigin yüregimde intihar ediyorum
Ne unutacak kadar sevdin nede unutmayacak kadar özledin
Beni hep bulmamak sevmemek icin aradin
Deprem dalgasi gibi yüregim yikik bir duvar gibiyim
Sen ne aci duydun bu halimden nede pismansin
Yandigimdin sevdamdin sevdigimdin
Sana yenilmek sensizlige yenilmekten aci olsada
Seni kanaattigin yüregimde intihar ediyorum
Icimde öldürmedigim ne bir hatiran nede anin kaldi
Bir bütünken simdi iki yarim kaldik
Ben seni tamamladim sen beni tamamliyamadin
Hep kactin, tutmadin elinden sevdamin
Almadin kanayan yüregimden yalnizligini
Saclarinidan bir tutam alip yüregime gömüyorum
Seni kanattigin yüregimde intihar ediyorum
Kanayan yüregimin mavisi senin gözlerinin okyanusundan
Sen sevdanin kilitlerini hep yalnis kapilara vurdun
Yikilmis binalara dönerken gözlerimdeki yaslar
Seni kanattigin yüregimde intihar ediyorum
Sana uzanmayan bütün dallarim kirilsin
Sevdan icimde dogmussa nereye kacabilirdim
Ne kadar caresizim bilmiyorsun ki
Ici bulanik bir sevdada beni kahrettin
Aldirmadin yalvarmalarima deger vermedin sevdama
Bir kalemde yakip yüregimi karanliklara sattin ihanetini
Karanliklar yildizlar bile utandi yaptigindan
Al sensiz yasamin son nefesi bu
Seni icimde yüregimde öldürüyorum
Al bu siiri sana yazdim göz yaslarimin damlasiyla
Seni yüregimde öldürüp terk ediyorum
Al bu siiri sana yazdim sende kalsin.
Ben nasil ki sensizlikle kahrolup agladiysam.
Sen sen sakin aglama.
Biriktir sürmeli gözlerinde yaslari.
Olurya birgün bensizlik yakarsa gönlünü.
Kanatirsa yüregini bensizligin hasreti.
Sende beni hatirlar bana aglarsin.

derindeniz
14-09-2004, 23:45
Yasamin güzelliklerini tatmadim hic
Neyi sevdiysem neyi yasamak istediysem
Ya gec kaldim yada gec birakildim
Yollarima kuyular kazildi, yüregime hüzünler ekildi
Yetim bir cocugun gözyaslarinda dudak büzüslerinde yasadim
Iste bu yüzdendir ki hic bir seyi sevemedim
Hatta hayati bile sevmeye özenip soyunmadim
Ne kimsenin ugruna ölerek sevip yasadim
Nede onsuz yasayamam korkusu icime dogdu
Karanlik bir mezar gibi yasadim hayati
Ne karanliklardan nede ölümden korktum
Ne kimseye nefretle baktim nede kin kustum
Kimseye ayni siddetle cevap vermedim
Hep boyun büktüm hep sustum sustum
Yasadim demiyorum gönül rahatligiyla
Yasamak istedim, denedim, olmadi, olmuyor

derindeniz
14-09-2004, 23:46
Seni yazmak istedim,siirler dilsiz
Sozcukler degersiz, türküler sagir
Parmaklar morardi,yürekler yoruldu,
Söylermisin sen gökkusagimisin...

Ne zaman caresiz kalsam hep sana kosuyorum,
Ne zaman yüregim kanasa seni ariyorum
Ne zaman hüzünlensem basimi omuzuna yaslayip
Aglamak istiyorum,
Sen gökkusagimisin...

Ne zaman dünyam kararsa,
Mehtap olup doguyorsun zindandaki yüregime
Ne zaman bir lalenin dudak kivrminda aglasam,
Tebessüm oluveriyorsun yanaklarima
Söylermisin nesin?Sen gökkusagimisin...

Ne zaman hickiriklar bogazima dügümlense,
Hickiran nefesim,titreyen dudagim oluyorsun
Ne zaman boyun büksem,saclarimi oksuyorsun
Yalnizligimda hele,rengarenk kalabaligim oluyorsun
Söylermisin sen gökkusagimisin...

Ne zaman dallarim kirilsa,yarami saranim oluyorsun
Filizlenip yeniden cicek olup aciyorsun
Kelebek olup ciceklerime konuyorsun
Bülbül olup dallarimda ötüyorsun
Sen; sen gökkusagimisin...

Ne zaman yüregim kanasa sevgi ilacim oluyorsun
Ne zaman üsüyüp titresem,kollarinla sariyorsun
Ne zaman icimi cekip,dudak büksem
Gül olup aciyorsun
Söylesene sen gökkusagimisin...

Ne zaman rüyalarima kabuslar dolsa
Gelip rüyalarimi süslüyorsun
Ne zaman umutsuz kalsam,gönlüme dolan mutlulugum oluyorsun
Siginacak bir kucak arasam,limanim oluyorsun
Sen yagmurdan sonra cikan gökkusagimisin...

Ne zaman yarim hissetsem,beni tamamliyorsun
Ne zaman bir yudum suya hasret kalsam
Dudaklarimdan öpüp susuzlugumu gideriyorsun,
Sevgilerin en yücesini anlatilmazini buldugum
Nesin sen söylermisin? Sen gökkusagimisin..

Rüzgar senin kokunu getirmistir diye,
Bir soluk çektim esen matem yelinden
Hüzünler çöktü yine bu gece yarisi üstüme,
Söylesene sen nerelerdeydin gökkusagim......

mclark
15-09-2004, 14:11
Evvel benem ahir benem canlara can olan benem
Azıp yolda kalmışlara hazır medet iren (veren) benem

Halk içinde dirlik düzen dört kitabı doğru yazan
Ak üstüne kara düzen ol yazdığı kur'an benem

Dost ile birliğe yeten buyruğu nre ise tutan
Mülk bezeyip dünya düzen ol bahçıvan hemen benem

.....
Bakan benem gören benem alan benem veren benem
Ne Cebrail ne Mikail İsrafillik kılan benem

Emriyle bulut oynatan yerde bereket kaynatan
Elimde kudret şiniği halka rızkın veren benem

Benim Hakkın kudret eli benem beli aşk bülbülü
Söyleyip hertürlü dili halka haber veren benem

.....
Kabe vü büt iman benem çarh urban dönen benem
Bulut olup göğe ağan yağmur olup yağan benem

Yıldırm olup şakıyan şakıyıp nefsin dokuyan
Yer karasında börkiyen şol ağulu yılan benem

.....
Bir niceye verdim emir devlet ile sürdü ömür
Yanan kömür kızan demir örse çekiç salan benem

Yunus EMRE

yunus
16-09-2004, 14:08
YUNUS EMRE
Kaç mevsim bekleyim daha kapında
Ayağımda zincir,boynumda kement.
Beni de piştiğin bela kabında,
O kadar kaynat ki ,buhara benzet.

Bekletme Yunus' um bozuldu bağlar
Düşüyor yapraklar,geçiyor çağlar,
Veriyor,ayrılık dolu semalar,
İçimi bayıltan,acı bir lezzet.

Rüzgara bir koku ver ki hırkandan
Geleyim,izine doğru arkandan,
Bırakmam tutmuşum artık yakandan,
Medet ey dervişim,Yunus'um medet!...

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Hülasa
18-09-2004, 23:06
Ey Hayat


ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın
aslında yokum ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın

yaşam bir ıstaka
gelir vurur ömrümün çoşkusuna
hani tutulur dilin
konuşamazsın

tırmandıkça yücelir dağlar

sen mahlupsun sen ıssız
ve kalbinde kuşların gömütlüğü
tutunamazsın...

eloğlu sevdalardan dem tutar
aşk büyütür yıldızlardan
yasak senin düşlerin
dokunamazsın

birini sevmişsindir geçen yıllarda
açık gibi bir yara gibidir hala
hala çok özlersin onu
ağlayamazsın

yolunda köprüler çürür
sesin, sessizlik sanki bir uğultuda
savurur hayat kül eyler seni
doğrulamazsın!

yapayanlız bir ünlemsin
dünyayı ıslatan şu yağmurlarda
herşey çeker ve iter
anlatamazsın

yaşam bir ıstaka
gelir vurur işte ömrünün çoşkusuna
sesinde çığlıklar boğulur ama
bağıramazsın...

sonra vakit erişir, toprak gülümser sana
upuzun bir ömrün ortasında
ne hayata ne ölüme
yakışamazsın!

yazdırmalısın mezar taşına:
ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın
aslında hiç olmadım ben bu oyunda
ömrüm beni yok saysın...

Yılmaz Odabaşı

mclark
20-09-2004, 13:10
Geçmiş günü beyhude yere yâd etme,
Bir gelmemiş an için de feryat etme ,
Geçmiş gelecek masal bunlar hep
Eğlenmene bak ömrünü berbat etme.

Niceleri geldi, neler istediler,
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.

Dünyada ne var, kendine dert eyleyecek,
Bir gün gelecek ki can bedenden gidecek,
Zümrüt çayır üstünde, sefa sür iki gün...
Zira senin üstünde de otlar bitecek

Ömer Hayyam

bıcırık
20-09-2004, 14:29
Seni Yagmurdan Sonra Sevecegim
.
Simdi git..
Say ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik.. Say ki, gece mektuplarini, en güzel ask siirlerini beraber ezberlemedik..
Say ki, sevda trenini kaçirdigim durakta bir süre beraber beklemedik..
Sen git..
Ben gelemem bu yürekle..
Ya da kal..
Eylül yagmurlarini bekle..

Seni yagmurdan sonra sevecegim..
Saçlarima ak düsmemis halimle..
Sen yaslardayken..
Onsekizimde, yirmimde..
Seni yagmurdan sonra sevecegim..
Kaldirimlarin islak ve temiz haliyle..
Yasli yüzüm delikanli yüregimle..
Seni yagmurdan sonra sevecegim..
Asksiz geçen onca yili yakacagim..
Sevda alevinde kendi ellerimle...

Simdi git..
Say ki, seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik..
Say ki, oturup konustugun yasli ve yabanci bir adamdi..
Ve sevdadan hiç söz etmedik..
Say ki, hiç gülmedik..
Ayni seyleri sevmedik..
Ve yagmurdan sonra beraber yürümedik..
Seni yagmurdan sonra sevecegim..
Kimse bilmeyecek, herkesten gizleyecegim..
Yagmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada..
Seninle gökkusaginin altindan geçecegim..
Seni yagmurdan sonra sevecegim..
Ve seni sevdigimi kimseye söylemeyecegim..
Belki bu dünya gözüyle gördügüm son yagmur olacak..
Islak kaldirimlarda sirilsiklam yürüyecegim..
Ben seni yagmurdan sonra sevecegim..
Ve bir gün ölürsem yesil gözlerinde ölecegim.....
.
Ugur Arslan

uzunvadeci
22-09-2004, 12:12
BİR İNTİHARIN TOPLUMSAL DİYALEKTİĞİ

Bir kanunlar titreşirdi gözkapaklarınızda
Bir ağlardınız yalım yalım
Kış geceleri bırakırdı siyah küpelerini
Anlardınız terkederdi bilekleriniz sizi

Kuruntularınıza hükm'ederdiniz sonra
Men'edildikçe yapay cennetlerinizden
(Zenneye çıkıyor şimdi bütün sevgililer
Karşılıklı değişerek kadıncıl seslerini)
Sanki yıkıntılardan açardılar
İlk ve umut kaçkını bütün sözleri
İrkilirdiniz,irkilip tükendikçe irkilerdiniz
Çelikten zelveler!asılırdı boynunuza yeminleriniz
Ne zıpkınlar değerdi batıl yitimlere
Barınaklarınızı severdiniz,kızdıkça demir güneşte.

Ellerinizde kayardı attığınız o düşsel çengeller
Ve yumuşakçalardan hep tiksinmiştiniz
(Çanları kırıyor şimdi,o yanık elleriyle
Ücretleri ibadete bağlanmış zangoçlar
Yani sizi,sizi anlatmakta kiliseler
Sizse camilere söverdiniz yıkıldıkça)

Zar atılırdı yürekleriniz üzre,üşürdünüz
Bir yürük semai iniltilerle çekilirdi develer
Bütün yüklerinizi siz,kendiniz götürmüştünüz
Artakalmış acılara bırakıp duygularınızı
Ve peşkeş çekildikçe büyülenirdi ehramlarınız
İlk o zaman ayırmıştınız kanı,gözyaşlarınızdan
Sürgünlere,sürgünlere bile giderdiniz!

Avesta ve Pirosfer!yadsındıkça anımsanan
Anımsandıkça yadsınan o güzel kimlikler!
Bir çağrıdır cehennem,
Bir çağrı ki,içinizden gülümser!

REMZİ ÖZMEN

uzunvadeci
23-09-2004, 17:03
ŞİMDİ HAYAT
Donanma-y-ı Hümayun'dan nasıl kurtulunmuş,mercanlar parıldar köz karası
yumuşak gözlerinde,küçük ve osmanlı,en bıçkın tarafından.edalı hayretlerle gelmiştir çünkü,bu çocuklar bu günlere.değirmenleri kim aldı elimizden?inkar ediyoruzdur elbet Don Quijote'luğumuzu.kimse yalnızlığını atamazdı,çünkü ağlaşırdı buselik-hisarbuselik-şarkılarla unutulmuş masallarda kırık gramofon nağmeleri.ve dağlar yalnız çocuklara çekiciydi.(tanrım!ne fazla çocuklardı onlar,ne fazla tenleri vardı.)saçma sapan vaad dolu çiçekleriyle.uzun upuzun saz benizli çöl geceleri,(çölle kafiyeli ve sıtmalı pekala)keten esvaplarını-hayli kostak ve dar-soykalanıp saklardı o ma'lum uzuvlarını.mahrem kızlar geçerdi neden yazılarak,ürküyle kuruttuğumuz gizli ve isterik terlere.

Şehr-ayin vakitleri kimse kaçamaz mehtabın hükmünden.kimse etek silkemez böylesi kaçkınlıklara.ki tarihler yer ayırmıştır etek öpmeler:şafakla da olsa kimse giremez Sancho Panza'sız hiçbir zaman,hiçbir yerde,hiçbir biçimle ve hiçbir nedenle sırası gelmemişken devreye.

Şiirler vardır hani,terkedildikçe terkedilmiş atlayıp terkisine imge denen atların,çekip gider beyinlerimizin en hassas haram üslerine:bir köle ve bir özgür silinir kayıtlardan.gargara yapar mısınız,baylar bayanlar!lütfen...kayıtlara geçmemiştir ki zaten hiçbir kuşku,betimlenmedikçe anılar dışında

Dışarıda-anımsayın haydi!-kediler bile ölüvermiş bir sabah,mahmurluğunuzu almadan,alamadan çıktığınız gencecik gençlik sokaklarınızın çatlak damlarında.anımsadınız işte:gece!süreğen kuşkular boğuşuyor çatlaklarda.çember daralıyor.uykular yarı ölüm kokuyor,hayat tetikte ve bir kuzgunu andırıyor.kızlar birden bayağılaşıyor bütün sevişmelerde.oğlanlar çıkarıp muskalarını öylesine giriyorlar bir yanlış-hayata;ırz aldıkça/verdikçe!zaten herkes-"herkes ölümdür biraz"-razıdır herkesten,heyat su koyvermese.

Mataram parçalandı işte!zührevi hastalıklardan kaçındıkça apışaraları terli çocuklar,açlık yepyeni bir sorun olarak geçiyor azrailler defterine.her nev'i bileşmeler ve üleşmeler daire içre hayır!,denilmiştir eprimiş elyazmalarında;o türbanlar,o yazmalar,o serpuşlar titreşirken püskülü ibrişim kandil uçlarında...

Varsa şayet,hayatın kılçığıdır bütün eflatuni imgeler.ahh!kaçıp da sevgililere kurtulunamaz ki kalyonlardan
--yen'oyunlarkeşf'etmeliyizef'enim!

REMZİ ÖZMEN

uzunvadeci
23-09-2004, 17:09
DUA

Tanrım,suçlama beni yalvarırım
Yalvarırım ilençlenme.
Bu mezar karanlığını dünyanın
Ve tutkularını seviyorum diye.
Senin dokunaklı sözlerin
Çok seyrek işliyor diye ruhuma;
Ve aklım o başıboş gezgin
Dolaşmakta diye senden uzakta.
Bağrımda esin alevleri
Lav gibi kaynıyor diye
Ve yabanıl tutkular gözlerimi
Karartıyor diye böylesine.
Bana dar geliyor diye dünya
Ve sana sokulamadığım için korkumdan,
Ve sık sık,günahkar şarkılarımla
Yakardığım sen olmadığından...

Ama söndür şu mucizevi alevi
Bu ateşi,her şeyi tutuşturan.
Taşa döndür yüreğimi
Ve dondur bakışlarımı,tutkudan yanan.
Bu korkunç şarkı söyleme susuzluğunun
Tanrım kurtar beni pençesinden,
O zaman,dar yoluna kurtuluşun
Girip,döneceğim sana yeniden

M.Y.LERMONTOV

uzunvadeci
24-09-2004, 18:12
HAYAT VE AŞK ÜZERİNE SORULAR
I
alınyazımızı reddederek kapıldık hayata
ah!nasıl da kahrediyor kimbilir
bizden öncekilerin kavramlaşan izleri
düşlerimizin kumsallarını tarayan
o hiç ama hiç durmayan/akmayan
varlığımıza cesurca biçtiğimiz anlam
II
elbet anımsayacağım sevdiğimi
kutsal kitaplar gibi de saklayacağım
anılardan sarkan o kadim suretini
bir de,nazarlıkları yarıda bırakan
kırbaçlanmış aşklar gibi takındığım
o,an ve an lanetlenmiş adımı
başka türlü yaşanır mı?
III
ne taşıdıksa çocukluğumuzdan
ne kurtardıksa hışmından öcülerin
-başka neyimiz kalır zaten
utançla anımsanan ve anlatılamayan?-
uyarlayıp bir masala uydurup çok eski bir masaldan
ve gülücüklerle ansıyıp geçmişi
belki bundan,varolmamızın o meçhul zevki
acılar anılardan başka nedir ki?
IV
günbegün kutsanmakta kefenlerimiz
ne kadar uzaklaştırsak da düşlerimizden
başından belli hayatlarımız
her an soytarı suratlarımıza vuran
ama hiçbir zaman bizim olmayan
ne olabilir hep saklı kalan?

V
elbet her aşk yalanını da getirir
kim bilir?ya bir öykü ya bir destan
küçükburjuva kızların o kırılgan
reddiyelerini anlamlı kılmaktır neden
aşklar niye ürkütür zaten
VI
işte kurduk sonunda yeni bir yazgı
cönkler,divanlar,kitaplar ve diğerleri
artık o güzel tutkusuyla varırız masalların
bir vestiyere bırakıp da nedenimizi
korkularımızla girmiş gibiyiz
başkalarını taşıyacağımız bu dünyaya
aşk,solup solduran eksik hayatların
inkara sarılıp yüreğine direnmesidir
sevdiklerimiz suretler midir?

REMZİ ÖZMEN

uzunvadeci
26-09-2004, 08:47
QUID EST VERITAS?
"yenilik,asırlarca süren
dağınık tecrübelerin zaferidir"
A.H.Tanpınar

I
Bir gravürde şimdi,saklanıyor yüzüm
aşina bakışlarla uğruyor derviş
çocukluğumun saklambaç yerlerine
elinde telaşın buğulu iksiri
ağıyor uyluklarıma dergah kuruyor
eski kitaplardan dualar mırıldanan
o kromanyon adam
kurulup roma arabalarına hayatımızın
döl mukayesesiyle körpe çocuk seçiyor
bağırarak bakırımsı sesiyle:
-taslaksız çalışamam!
Elinde mumyalanmış bir figür
denenmiş bir sırat-oğlanı
destur koparabiliyor loncalardan
biraz mağdur ama oldukça tez
ben diyor,divanlardan kalmışım
o güzel beyitli kasidelerden
hanımannem esaslı kadın,biraz da çerkes
kandırmışlar ve kaldırmışlar bir vakit
allahın emri ve nikah şekeriylen
II
Harika istekleri var bu sakilerin
zira taşındıkça sarhoş ediyor meyler
birisi de,hep kahkahalarıyla varıyor meclise
bir uda yatırmıştır bütün duyarlıklarını
menzilsiz at koşturmuş bir geçmişin
yadsınamaz gerçeğinden iddialar savuran
masum ve mağrur bir kadın-
kendini Nigar Sultan biliyor
Uyandırmak kötüdür belki ol uykular için
belki her halimize mahremdir cinselliği
hem aynalar da gizleyemiyor artık
kaşarlanmış o insanal gerçeği:
-orospuluk,bir işlevin en eski zamiridir
Usulca bastırıyor kösnül yanlarıyla gece
çok şükür yarabbim!
kanıtlanıyor her devletlu mevkii-
gözleri dışa uğramışlığın yabanıl teorisi
Ol kimse ki kendi aksine bile bakamıyor
lakin bütün uykulara töresince varıyor

III
Bütün bıyıklar hemcinslerine burulur
serbest bir rekabetsizliğin rağmına
susmak deyince Thebai ayaklanır
geçilir sonra uslu,suskun denizleri
erkekçe bir mirasın Poseidon'a bıraktığı-
aşkın aslı acıdır,Hermes'in oğul acısı
yani,kendi dölünü bırakırken bir voyör
ister yine bir voyör olmak elbet-
bağışlanabilir alışkanlıkların yansıması
Bayram vakitleri bırakılabilir haremlikte
ayaları burulmuş erkek müsveddeleri
Daphnis kendi acısıyla meşgul
altın şehielerinde Tevrat'ın
kendi haline dargın ağlaşır-
pazularla anlatımaktadır döl gücü
Ve aşikar kalsa da tarihe bir kardeşçe fuhuş
gizlice toplanır yine müsveddeler-
bir mel'un soydur bu,aşk-ı memnu'dan olmuş
IV
Kimse kimsenin ezasına zorunlu değildir
kimse de aramamalı annesini akşamüstleri-
babalar bir sünnetin ifasındadır
"...Çünkü yazılmıştır:Ey doğurmayan kısır,sevin;Ey
doğurma ağrısı bilmeyen,sürur ile nida' et:Çünkü
bırakılmış kadının oğulları,kocası olanın oğulla-
rından çoktur."
"...Fakat kitap ne diyor?
Cariyeyi ve onun oğlunu dışarı at;çünkü cariyenin
oğlu,hür kadının oğlu ile beraber miras almıyacak-
tır-Bunun için ey kardeşler,cariyenin değil,fakat
hür kadının oğullarıyız."
Azl'edilmiş çocuklar gündemdedir hala
bilinir ki Mesih'i karmakla meşgul tanrı
dikkat gerektir isyana ve acıyana
V
Her cinayette biraz kendimizi bulmuşuzdur
katilin yerine geçirip bütün cesaretimizi
suçlu çıkmıyoruz nedense
dizginlenmiş düşlerini o katilde bulan
jüri üyeleri gibi
oysa,dedemle başladı
bir levazımatçıyı bir palyaçoyla karıştırmam
cinayetti,cinayet!- gördüm
ağabeyinin aczini gizlice kutlarken büyükamcam
Elinde kaburga kemiklerim
gergin kasıklarda denge kurarken azrail
cenin kılığında yerleşip rahimlere
ve bütün kitabelerimizi hatm'ederken şeytan
eskiyazı bir şadırvanda konaklıyor cenaze-
bir firaridir cima sabahları sundurmalık
Her ziyaretçide ol fedakarlığın gururu
biraz daha kesin şimdi yerimiz,cennet'mekan-
fikrimizce bir tabut çünkü
yerbilimleri stajına giden bir öğrencidir en fazla
VI
Aşıboyası duvarlar içre bundur gayrı
büyükanne sedirinde hükümran minderine:
kuzum,'sınıf'dedikleri ne menem şeydir?hem
seferberlik gördük biz,deden erkek irisiyken
konsolun üstünden ciğerparem,sevdiceğim
vesikalık suretiyle meyl'eder gecelerime
ahh, ol vakitler tez temaşayla dolardı
seyranımıza çengiler çalgılar susardı
Söyleşen sanki köhne bir bazuka kalıntısı
fakat annelerden kalma sorular yine de
gençkızların durmaksızın nakışladığı:
baht kapılarını aralamak mıdır kızların,
dul kadınların koğuya yatkınlığı?

(aşıboyası duvarlar eksiktir,tabutun ardına
düştüğünden beri sundurmalık)
Sedir dönüşür ansızın,usulca oluşur bir ka'la
ve mırıldanır,çok aristokrat bir/az burjuva:
zımnen ve zılyeden müstakil bir kadınım ben
ki,bekaretim saklıdır hala
sahtiyanlaşmış o ilahi arzularda
VII
Mahyasını kırmış bir lamba süsü var insanlarda
eski makamlardan dem vursalar da ikindileri
yalana ve aşka sürüklüyor
sınır ilişkileri ve süren o mahdum çaresizliği
rota değiştirmek mümkün,fakat
bir minyatürdeyiz,bulamıyoruz ki yerimizi
REMZİ ÖZMEN

uzunvadeci
27-09-2004, 13:52
YAKINDA GELECEĞİM
Ben bu dizeleri
Yazarken sana
Kimbilir sen
Nerelere
Koşturuyorsun

Belli ki işlerin
Çok yoğun
Sen yazmasan da bunu bana
Mektubunun gecikmesinden anlıyorum
Hiç sırası değildi
Biliyorsun
Okadar çok işimiz vardı ki yapacak
Neyse...dışardaki yüreğim benim
Yokluğumu belli etme
Görevlerim görevin olsun
Gözlerin dalıp gitmesin
Sesimi duymak istersen
Şiirlerimi oku ezberinden
Sen benim kara gözlü
Sen benim gözükara yarim
Artık türkümüzü
İçeride söyleyeceğim
Çok geç değil geç değil
Yakında geleceğim

NAİM KANDEMİR

uzunvadeci
29-09-2004, 23:23
O ADAMLAR
O adamları yolda görseniz
Dönüp dönüp bakarsınız
Dikkat ettiyseniz eğer
Yanınızdan geçerken hep
Başları ya öne eğiktir
Ya da yana bükük
Bilirsiniz kalabalık içinde
Yalnız kalmanın zorunluluğunu
<<Çok havalarda>> demezsiniz
Bir selam bile <<esirgediği>>için sizden
O adamların gözlerinde okudum
Onlar der ki:
<<Eski dostlar bari
Acır gözlerle bakmasınlar bize>>
İşte o zaman yaramız
Daha bir kanar
Ve o adamlar
Şöyle devam eder:
<<Varsayın ki bizler
Uzunca bir yolculuğa çıktık
Tek dileğimiz sizden
Ayrıldığımız yerde kucaklaşmak>>

NAİM KANDEMİR

yunus
30-09-2004, 23:54
OLDU MU BU


Bir elimizde Kur'an,bir elimizde şarap tası
Bir yanımız helal,bir yanımız haram.
Şu ham gökkubbe altında biz neyiz?
Ne tam gavur ne de tam müslüman.

ÖMER HAYYAM

bıcırık
01-10-2004, 12:22
1 Ekim 1945
.
Dagin üstünde:
aksam günesiyle yüklü olan bir bulut var dagin üstünde.
Bugün de:
sensiz, yani yari yariya dünyasiz geçti bugün de.
Birazdan açar
kirmizi kirmizi:
gecesefalari birazdan açar kirmizi kirmizi.
Tasir havamizda sessiz, cesur kanatlar

Vatandan ayriliga benzeyen ayriligimizi..
.
Nazim Hikmet Ran
.

uzunvadeci
01-10-2004, 21:53
GÖRÜŞEMEDİK
Şimdilerde derin derin kazıdı
Bazı sözcükler dilimize kendilerini
Düşmez oldu dilimizden
Çıkmaz oldu şiirlerimizden
Belki de umudu
En iyi anlatan sözcüktü 'görüşmek'
Tekrar görebilmek dostları
Bir nimetti bugünlerde
Çünkü her ayrılık bir vedaydı artık
Selamlar aldık direnenlerden
Selamlar ki
Ulaştığında bize
Yollayanları yaşamıyan
Birer narin çocuk olduk şimdi biz
Ağlasak inananımız olmaz
Nerde olursak olalım
Sorarsınız
'Acının uzmanı' diye gösterirler
Gözlerimiz dolar dolar
Ne kirpikler ne mendiller ıslanır
Artık gözlerden anılar boşalır

NAİM KANDEMİR

yunus
03-10-2004, 01:31
EFENİN NASİHATI

Fani enginlere atıp ruhunu
Bir nura yürüyen ölüleriz biz
Mukaddestir bizim son harabemiz
Çekil yolcu! Çekil çiğneme onu!

Beyninde ademin şimşeği çaksın
Bu yerler tarihi kanla yenmiştir
Her taşı ölümle sihirlenmiştir
Yolcu!Gafil yolcu! Çarpılacaksın!

NAZIM HİKMET

tungata
04-10-2004, 01:10
SÜreklİ MeŞguldÜm O Kadar Sene
Senİnle Doyasiya Oynayamadim
Sen Benİ ÇaĞirdin Gel Oyna Dİye
Ben Bİr TÜrlÜ Zaman Ayiramadim

Gİydİrdİm ,doyurdum ,senİ Kolladim
Sadece Bunlari Yeterlİ Sandim
Bana OyuncaĞini GetİrdİĞİnde
Ben Senİ ÇoĞu Kez
BaŞimdan Savdim

YataĞa Yatirir Senİ
OkŞardim
Sen Uyur Uyumaz Hemen Çikardim
Şİmdİ O GÜnlerİ Çok ÖzlÜyorum
KeŞke Bİr Dakİka Fazla Kalsaydim

Hayat Ne Kadar Kisa ,yillar Ne Çabuk
Ne Zaman BÜyÜdÜ Bu KÜÇÜk Çocuk
Ona Dokunmak İÇİn UzandiĞimda
Ellerİm BoŞ Kalir YÜreĞİm Buruk

Artik Ne Resİmler ,ne De Oyunlar
Ne “İyİ Geceler” Ne Sarilmalar
Hepsİ Çok Gerİde ,ulaŞmak Çok Zor
YaŞanmadi Sankİ O GÜzel Yillar

Artik HİÇ İŞİm Yok ,yapayalnizim
GÜnlerİm Çok Uzun, Üstelİk BomboŞ
KeŞke İsteklerİnİ Bİrbİr Yapsaydim
KÜÇÜk İsteklerİn Şİmdİ Çok Şİrİn, Çok HoŞ

Alice Chase

uzunvadeci
08-10-2004, 22:34
KARŞILAŞIRSAK YILLAR SONRA
Karşılaşırsak yıllar sonra
(Bilirim bu karşılaşma
umulmadık şehirde ve
zamanda olacaktır)
Tek isteğim bulabilmektir yüzünde
O yürek yeşerten gülüşünü
Unuttum sanma
Bir de gözlerini isterim
Eskisi gibi derin
Günlerin mirası
Alnımdaki çizgiler
Çoğalmış olacaktır karşılaştığımızda
Bacaklarım bildiğin gibi
Eski çevikliğinde
Bıyık bırakmış olursam şaşırma
Hiç bıyıklı görmedin beni
Varsa yeni şiirlerim
Çıkarıp koynumdan veririm sana
İleride 'nerdedir şimdi' diye merak edersen
Nerde olduğumu
Söyler şiirlerim sessizce
Gelince ayrılma zamanı
Birbirimizi gözlerimizde bırakıp
Kavuşturmasa da karşılaştıran
Yeni şehirlere yürürüz
Yürürüm ayrılıklara yalnızlığımla
Yürürüm dudağımda yanağının tadı
Ve yüzün gözlerime çakılı
NAİM KANDEMİR

YAŞAMAK
Geldiysek dünyaya yaşayalım demeyeceksin
Öyle bir yaşayacaksın ki
Çıkacak 'yaşamak 'sözcüğü
Yedi harfli bir sözcük olmaktan
Yaşam sözcüğünü sözcüklerde arama
Yaşamı yaşayarak öğrenmeli insan
Çevreni sarsa da kokuşmuşluk
Solumalısın yeni doğan yavrunun
Kokusundaki diriliği
Çıkmazlarda değil
Çiçeklerin önünde eğilmeli insan
Asıl hüner
Çiçekleri koparmadan koklamaktır
Yeri geldimi de
İkirciksiz parmak olunmalı tetikte
Doğarken dünyaya
Rahme verilen acılar unutulmadan
Katledilmelidir acılar
Acılar içindeyken kendin
Görürsen bir çiçeği
Susuzluktan boynu bükük
Cömertçe sula onu ve gör
Yaşamak kadar
Yaşatmanın da güzelliğini
NAİM KANDEMİR

bıcırık
09-10-2004, 15:18
Parmak uçlarında yaşadım hep aşkı
Hiç yükselemedim gökyüzüne
Ha uçtu, ha uçacak
Ha oldu, ha olacak
Oysa dilerdim kaybolabilmek
Bulutların üstünde
Engin maviliklerde
Hep uçabilmek istedim özgürce
Cebimdeki soru işaretleri


Ağırdı / uçamadım...



Namlu ucunda yaşadım hep aşkı
Hiç sevemedim delicesine
Ha bitti, ha bitecek
Ha gitti, ha gidecek
Oysa dilerdim hissedebilmek
Bakışlarıyla yok
Dokunuşlarıyla var olmak
Hep sevebilmek istedim gönlümce
Kalbimdeki yaralar


Ağırdı / sevemedim


Diken ucunda yaşadım hep aşkı
Hiç tutamadım kadifemsi yapraklarını gülün
Ha döküldü, ha dökülecek
Ha kurudu, ha kuruyacak
Oysa dilerdim koklayabilmek
İçime çekmek mis kokusunu
Hep avuçlamak istedim
Hissetmek güllerin kırmızısını
Çiy düştü yapraklarıma

Ağırdı / taşıyamadım



Dudak ucunda yaşadım hep aşkı
Hiç söyleyemedim içimden geçenleri
Ha bildi, ha bilecek
Ha anladı, ha anlayacak
Oysa dilerdim anlatabilmek
Yüreğimdeki fırtınaları
Hep yaşayabilmek istedim
Aşkın baş döndüren buğusunu
Korkular girdi yüreğime


Ağırdı / yaşayamadım


( Adını ya da şairini bilmiyorum... )

zargana
09-10-2004, 18:26
Öyle


Öyle bir şey söyleki,
Dudakların o an sessizliği bozmakla kalmasın,
Öyle bir bak ki,
Dudaklarından çıkan sözlere gerek kalmasın,

Senin benim dışımda fazla insan bilmesin ,
Yaşananlar, yaşanacaklar,
Anlamını yitirmeden zamana direnenler,
Sen hep perikızı gibi bir varsın yanımda bir yoksun,

Benim gibi acı çekiyorsun, çektirdiğin gibi,
Sende benim gibi seviyorsun, koktuğun halde,
Şimdi gün ağırır mı yatağımda çıplak bedenime,
Bir tutam saç bırakmışsın yerine,
Ağlayım mı söveyim mi ben bu kaderime,

Zargana

zargana
09-10-2004, 18:27
Bu gece


Akar mı hiç göz yaşları sebebsiz yere o köşede,
Çıplak ayak ne gezersin kapı önlerinde,
Üstündekiler yapışmış, sağanak yağmur eşliğinde bedenine,
Belli ki dar gelmiş ruhun bedenine,

Bir yanar bir söner sokak lambaları gibi, belirsiz bu gece,
Aklın senin şimdi nerelerde,
Yak bir sigara inadına,
Ne dumanını çek içine, ne kor ateşine,
İnadına yap herşeyi bu gece,

Çoktan karışmış gibisin gece sakinlerine,
Yaşayan efsane olmaz ölmelisin bu gece,
Sonsuza karışmasada, anılmasada dudaklarda adın,
Sen seven adamsın, bırak anlamasın,

Zargana

uzunvadeci
10-10-2004, 11:14
BİR SEN VARSIN

Hırçın birer çocuktuk ki
Hep kanattık bir yerlerimizi
Bunca yıkımlardan sonra
Bir sen varsın beni ayakta tutan
Yaralarımı isyanınla sar

Baharı yaşamak isterdim her mevsimde
Şimdi her yanım kış kıyamet
Alem ter döker de şu yaz günlerinde
Ben üşürüm üşürüm
Hasretimi soluğunla ısıt

Tut gözlerimi kaçmasın gözlerinden
Bak içine içine
Korkularımı kov
Yüreğim yeşile dursun

Al git beni buralardan al git
Silsinler adımı defterlerinden
Bir suretim kalsın ki
Yalanlatmasın beni sahte ağızlara

NAİM KANDEMİR

turkishwarrior
10-10-2004, 12:28
özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir
özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir

suya giden adam meselâ omuzunu eğri tutsa
güneş su ve adamın omzundaki eğrilik senindir

ayağa kalkarsın, adına uygunsun ve haklısın
kararan dünya bildiğin gibi sık sık senindir

kararan dünya, yeni bir güle bir ateş parçasıdır
bir ateş parçasından arta kalan soylu karanlık senindir

bir deneyli geçmişi aldın geldin yeniyi güzel boyadın
ben bilirim sen de bil ilk aydınlık senindir

çünkü bir silah gibi tutarsın tuttuğun her şeyi
her yeri bir uyarma diye tutan ıslık senindir

senindir ey sonsuz veren ne varsa hayat gibi
tutma soluğunu, genişle, öz ve kabuk senindir

ey en güzel görüntüsü çiçeklere dökülen bir çavlanın
aşkım, sonsuzum, bu dünyada ne var ne yok senindir

turkishwarrior
11-10-2004, 01:54
Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını...

uzunvadeci
11-10-2004, 11:09
ŞİMDİ GİTMELİYİM SEVGİLİM

Tutup seni bir güzel öpebilirim dudaklarından
Sonra yaslatıp başını dizime
Gözlerinin siperi kirpiklerini sayabilirim
Usanmadan yeniden yeniden

Görür gibiyim bu ufak odadan arkadaşımı
Oturmuş masaya beni bekliyor
Geçen her dakikanın tedirginliğiyle sıkkın
Gözleri hep kapıdan girenlerde
Daha fazla tutma beni sevgilim
Ayaklarım çekiyor
Buluşmalara ayarlı ayaklarım
Şimdi gitmeliyim sevgilim

Tüketecekse her geçen gün kendini bu aşk
Ve hayatın cenderesinde birer posa olacaksak
-yarına kalan-

Aramızda aşılmaz uçurumlar doğsa da
Gitmeliyiz sevgilim kendi ormanlarımıza

Yaşam ufak odamızdan daha büyük daha aydınlık
Ve kavga bir dudaktan daha sıcak
Ben gidiyorum,görüşemeyiz bir daha
Darısı başına sevgilim
Darısı başına

NAİM KANDEMİR

uzunvadeci
12-10-2004, 12:03
YALNIZLIK OLSUN TERKEDİLEN

Sıcaklığı ölçülmeden yaşanan yazlar
Ardından sökün eden kış
Dayanmaz kışın arsızca bereketine
Tek mevsimi yaz olan yürekler

Yüksek ateşli bir dul gibi
Alır yürekleri soğuyan koynuna yalnızlık
Nasıl ki vücutların verdiği sıcaklık bir gecelikse
Biter yalnız sürer yalnızlık

Sadık sevgilimiz olduğunu itiraf ettiyse de yalnızlık
Kaldır başını gülümseyen güneşi gör
Varsın sürsün kış yazı beklemek niye?
Tut elimden yalnızlık olsun da terkedilen
Özlediğimiz şehirlere gidelim

NAİM KANDEMİR

minnosh
12-10-2004, 16:45
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.

Nazım Hikmet

uzunvadeci
13-10-2004, 12:31
ÇİÇEKLER KURUTURUM
-Bir çiçek kurutucusuna-
Çiçekler kuruturum
Kitap aralarında
Burkulur yüreğim
Koparıp getirdiğim için kırlardan
Onları kendi küçük dünyama

Çiçekler kuruturum
Renkleri gözlerime işleyen
Çiçekler kuruturum
Kokuları ciğerlerime sinen

Altlarını çize çize
Hoyratça okuduğum
Kitaplarım,yasak dostlarım
Değişmiştir kapaklarınız

Artık sizleri
İçinizde kuruttuğum çiçeklerden tanırım

Yitiklerle geçti bu yaralı ömrüm
Hep çoğul yaşadım yaşam güzeldi
Sonunda ıslığımla başbaşa kaldım
Dostlarımı özlemek düştü payıma
Artık sevdiklerimi yitirmek istemiyorum
Renk renk gelincik menekşe kurutuyorum

Sorarım hep kendime
Dostlarım gittiyse teker teker
Ve ben kaldıysam ıslığımla başbaşa
Sürdürebilir miyim hala o şarkıyı
Tek başıma?

NAİM KANDEMİR

turkishwarrior
13-10-2004, 18:33
Şu sıcak yaz sabahlarında,
İstanbul’da ben...
Taze badem kokusu, hasreti soluyorum,
Vurup gül yapraklarındaki çiğ taneleri üzerine,
Gözyaşımı döküyorum...

Bir gemi geçiyor boğazdan,
Olanca heybetiyle,
Başında kara bulutlar savurup üzerime..
Nefesin sanıyor,
Kokluyorum..
Bir tren sirkeci garında,
Avaz avaz siren sesleri
Çağırıyor beni,
Gel hadi diyor
Sevdiğine gidiyorum...

Bir güvercin Eminönü’nde
Bir değil binlercesi..
Büyük cami avlusunda..
Homurdanarak kanat çırpınışları arasından
Senin haberini veriyorlar bana..
İyi diyorlar, mutlu diyorlar,
Sen üzülme diyorlar..
Sanki seni anlatıyor hepsi bir müziğim notalarında..
Yaklaşıyorum, yaklaşmıyorlar..
Ve öğlen..
Ve ezan sesleri..
Yedi tepeli İstanbul’un,
Kasvetli havasını dağıtan...
Hepsi aynı anda, aynı tonda..
Büyük sevdamın duasını okuyorlar..

Yaramaz bir kedi var,
Bacaklarım arasında dolaşıyor..
Sen kedileri sever misin ki..?
Gözlerini dikmiş,
Bir parça simit peşinde...

Yürüyorum şimdi,
Ve yürürken seni anlatıyorum
Tahtakale sokaklarına, mercan yokuşu, kapalı çarşıya..
Sahilde balık ekmek satanlara..
Hepsi tanıyor seni artık bilesin,
Her bastığım kaldırım taşına,
Her döndüğüm köşe başına,
Senin adını verdim..
Katık ediyorum sevdanı,
İstanbul aşkıma...

zltcla
13-10-2004, 20:18
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...

Ahmed Arif

uzunvadeci
14-10-2004, 14:31
OLUNAMAYAN

Gelince köşebaşlarına yavaşlanır
Düşüncelerdir o yavaşlamada hızlanan
Köşebaşları da olmasa
Hiç düşünmeyeceksiniz
İşte budur sizi kızdıran

Önce beyinde tek tek soru imleri
Bir de bakmışsınız alaylı bir resmi geçit
Nerdedir bu hayat hesabının açığı
Yine sırıtmaktadır
Yanıtsız soru imleri

Sorularım aykırıdır belki size
Öyleyse sorumu yanıtlamayın
Dilimi tutamam da yine sorarım:
-Sizde siz bulunur mu?
Sussanız da yanıtınızı duyarım

Sanki herşey sanki herkes
Hep aynı soruyu sormaktadır artık
-Siz ne kadar sizsiniz?

NAİM KANDEMİR

uzunvadeci
15-10-2004, 09:30
DEĞİŞİM

-Bir müflis oturmuş çukuruna
Şimdiki hayatından
Geçmişini ayıklar-
I-
Dişleyebilmek beraberce elmayı
Bir yudum suyla giderebilmek susuzluğumuzu,güzeldi
Ve sanki istesek tutuşturabilirdik
Bakışlarımızla gökyüzünü
Tüm korkuları yaşamış
Cesur insanlardık ki
Çoğul uykuları uyur
Aynı sabahlara uyanırdık
II-
Zulüm doğurmuştur piçini
İhaneti nüfuslarına geçirmeye
Gönüllüdür iktidarlar
III-
Çocukluğa paydos (Bir rüzgardı geçti)
Kılpayı kurtardık çok şükür
Tanrı bile affetmez böyle hataları
Hep okuduk 'Ne Yapmalı'yı
Oturup yazmalıyım artık 'Ne Yapmamalı'yı
IV-
Yenilgi peryodunun
Tortusudur şimdi konuşan
Konuşur,ki yer ve zaman uygundur
Güller ise solgun ve suskundur
NAİM KANDEMİR

uzunvadeci
16-10-2004, 10:50
BİR ADAMIN SÖYLEDİKLERİ

-Suskun birer diken olduk-

Eylül rüzgarları sürükledi beni oralara
Kapısını çaldım tanımadığım hayatların
Sonra bir apansız kaçtım ki çaldığım kapılardan
Yetişene aşkolsun
Ölü hayatlara giremedim

Bir meltem oldu esen rüzgar
Tüm şehvetiyle okşadı kalbimi ve
Serdi önüme tüm nimetlerini
Bir an yitirmedim değil pusulayı
Yine de tez buldum kendimi

Sen misin çarmıhı reddeden 'haylaz çocuk'
Rüzgarlar meltem değil boraydı artık
Tek başıma kaldım da düştüm kalktım
Böylece rüzgarlara karşı da yürümesini öğrendim

Kaçtım geçmişin meze yapıldığı masalardan
Kanatsız bir melekken eskiden
Şimdi bir 'iblis' oldum taşlandım
Atılan taşlar dünyanın yörüngesindedir artık
Tamamlayınca dünya dönüşünü
Eminim taşlar bulacaktır yerini

Benim pipom ve çenemi çevreleyen sakalım
Olmadı hiç
İsimleri değişik değişik de
Soyadları hep ÇELEBİ(!) olan
Devrim müteahhidleri gördüm
Serçe parmakları hep kalkık
Kadeh kaldırırken salonlarda
Düşündüm arkadaşımın kopan parmaklarını
Olsaydı o da kaldırır mıydı serçe parmağını?
Ve yazdım başucuma dizelerini Rilke'nin:
<<Bütün tedirginliklere karşı sizi
Sıradan işler değil mi koruyanlar?>>

Hep patikalarda
Hep bozuk yollarda yürüdüm de
Kayamadım yağ gibi şoselerde
Küstürdüm ihaneti
Küstürdüm uzlaşmayı
Geldim de yirmi küsur yaşıma
Sevemedim dingin yürekleri
Sevdim Milena'yı
Sevdim Leyla Kasım'ı
Ve Elsa'yı

NAİM KANDEMİR

minnosh
16-10-2004, 17:30
Acılara Tutunmak

Acı çekmek özgürlükse
Özgürdük ikimiz de
O, yuvasız çalıkuşu
Bense kafeste kanarya
O, dolaşmış daldan dala
Savurmuş yüreğini
Ben bölmüşüm yüreğimi
Başkaldıran dizelere
Kavuşmak özgürlükse
özgürdük ikimiz de
elleri çığlık çığlık
yanyana iki dünya
ikimiz iki dağdan
iki hırçın su gibi
akıp gelmiştik
buluşmuştuk bir kavşakta
unutmuştuk ayrılığı
yok saymıştık özlemeyi
şarkımıza dalmıştık
mutluluk mavi çocuk
oynardı bahçemizde
aramakmış oysa sevmek
özlemekmiş oysa sevmek
bulup bulup yitirmekmiş
düşsel bir oyuncağı
yalanmış hepsi yalan
sevmek diye bir şey vardı
sevmek diye bir şey yokmuş
Acı çektim günlerce
Acı çektim susarak
Şu kısacık konutlukta
Deprem kargaşasında
Yaşadım bir kaç bin yıl
Acılara tutunarak
Acı çekmek özgürlükse
Özgürüz ikimizde
acılardan artakalan
işte o bakışlarmış
kuğu diye gözlerimde
gün batımı bulutlarmış
yalanmış hepsi yalan
savrulup gitmek varmış
ayrı yörüngelerde...

Hasan Hüseyin Korkmazgil

uzunvadeci
17-10-2004, 09:21
GURBET

Çağıran neydi bizi gurbetlere
Çıkmamışken henüz doğulan kentten
Neydi ki bize gurbet türkileri söyleten
Hani başlayınca söylemeye
Boğaz kuruyup da hep yutkunulan

Kıpraşınca damarlarda kan
Ve gözler uzayınca yalnızlığa
Birde bakmışız bir-iki adres
Gurbet esmeri sevgilinin resmi ve
Bir ıslıktır bize kalan

Gurbet ki şimdi gözleri Kerbela bir anadır
Kurumaz göğsünden hırçın oğullar emzirir
Ve balayıdır sevda çocuklarının yaşadıkları gurbet değil

Ayrı düşülmüşse kardeşlerden
O yürek hep gurbeti yaşayacaktır

NAİM KANDEMİR

maral
17-10-2004, 13:49
Şeyh Bedrettin.............Nazım

Yağmur çiseliyor, yağmur çiseliyor
Serezin esnaf çarşında
Yağmur çiseliyor.

Yağmur çiseliyor
Korkarak yavaş sesle
Bir ihanet konuşması gibi
Yağmur çiseliyor
Beyaz ve çıplak
Mürtet ayaklarının
Islak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
Yağmur çiseliyor
Serezin esnaf çarsında
Bir bakırcı dükkanın karşında
Bedrettin’ im bir ağaca asılı
Yağmur çiseliyor
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir
Ve yağmurdan ıslanan
Yapraksız bir dalda sallanan
Şeyhimin çırılçıplak etidir
Yağmur çiseliyor
Serez çarşısı dilsiz
Serez çarşısı kör
Havada konuşmamanın görmemenin
Kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü
Yağmur çiseliyor.

maral
17-10-2004, 14:01
Vasiyet ...............Nazım

Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu'da bi köy mezarlığına gömün beni,

Hasan beyin vurdurduğu
ırgat Osman yatsın bir yanımda
ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.

Traktörle türküler geçsin alt başından mezarlığın
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar ortamalı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu.
Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
toprağın altında yatar upuzun
çürür kara dallar gibi ölüler,
toprağın altında sağır, kör, dilsiz.
Ama bu türküleri söylemişim ben,
daha onlar düzülmeden
duymuşum yanık benzin kokusunu
traktörlerin resmi bile çizilmeden.

Komşulara gelince,
şehit Ayşe'yle ırgat Osman,
çektiler büyük hasreti sağlıklarında
belki farkında bile olmadan.

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
öyle gibi de görünüyor
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani.

uzunvadeci
18-10-2004, 09:24
YENİLGİ

Kendi söyler kendi dinler
Susmak bilmez bir bülbül
Hep şakırken o tek nakarat şarkıyı
Geldin,ne şarkı kaldı ne bülbül
Ey bülbül! öğrendiysen yeni şarkıları
Gel beraber söyleyelim de
Dinleyenler de katılsın bize

Ey yenilgi!bize güçsüzlüğümüzü
Bize gücümüzü öğretensin
Şimdi geçtik de karşına
Dökülmesine aldırmadan
Tarıyoruz saçımızı

Sen saklamazken kendini gözlerden
Birilerinin elinde niye hep incir yaprağı?
Yenilgi sevdim seni;acı söyledin,dostumsun!
Sevdik seni ey yenilgi!öldüresiye öldüresiye.

NAİM KANDEMİR

maral
18-10-2004, 09:50
Diyarbekir Kalesi’nden notlar ve Adiloş Bebe............Ahmed Arif

1.
Varamaz elim
Ayvasına, narına can dayanamazken,
Kırar boynumu yürürüm.
Kurdun, kuşun bileceği hal değil,
Sormayın hiç
Laaaaal...
Kara ferman çıkadursun yollara,
Yarin bahçesi tarumar,
Kan eder perçem

Olancası bir tutam can,
Kadasına, belasına sunduğum,
Ben öleydim loooy...
Elim boş,
Ayağım pusu.
Bir ben bileceğim oysa
Ne afat sevdim.
Bir de ağzı var dili yok
Diyarbekir Kalesi...

2.
Açar,
Kan kırmızı yediverenler
Ve kar yağar bir yandan,
Savrulur Karacadağ,
Savrulur zozan...
Bak, bıyığım buz tuttu,
Üşüyorum da
Zemheri de uzadıkça uzadı,
Seni, baharmışın gibi düşünüyorum,
Seni, Diyarbekir gibi,
Nelere, nelere baskın gelmez ki
Seni düşünmenin tadı...

3.
Hamravat suyu dondu,
Diclede dört parmak buz,
Biz kuyudan işliyoruz kaba - kacağa,
Çayı kardan demliyoruz.
Anam sır gibi saklar siyatiğini,
"Yel" der, "Baharın geçer".
Bacım, ikicanlı, ağır,
Güzel kızdır, bilirsin.
İlki bu, bir yandan saklı utanır
Ve bir yandan korkar
Ölürüm deyi.
Bir can daha çoğalacağız bu kış.
Bebeğim, neremde saklayım seni?
Hoş gelir,
Safa gelir,
Ahmed Arif'in yeğeni...

4.
Doğdun,
Üç gün aç tuttuk
Üç gün meme vermedik sana
Adiloş Bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır şimdi memeye,
Saldır da büyü...

Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü...

Bu, namustur
Künyemize kazınmış,
Bu da sabır,
Ağulardan süzülmüş.
Sarıl bunlara
Sarıl da büyü.

uzunvadeci
19-10-2004, 09:28
SÜRGÜN SEVGİLİM

Bunca sevdalardan sonra
Oturup da ağlanır mı bir kızın ardından
Aşklar gördüm ki gözyaşı oldu da
peşlerinden dökülen
Yeşereni olmadı

Aşklar biterken neye yarar
Sevgiliye söylenecek sözler aramak
Kurumuş çiçekler de konuşur
Bir yürek nadasındaysa kendinin
Nerden başlansa bitecekti o aşk

Bir labirent yürek ki
Ne içinde dolaşanları bilir
ulaşılacak olanı

Ne de taşıyanı
Delice kamçılar yorgun arzuları
Kurtulmak için kendilerinden
Ve sunulur kimlikler sevgilinin onayına

Mahzunluğum ve kederim aşktan değil
Senden ayrı kalmışlığımdandır
ey sürgün sevgilim

Şimdi yüzümü yalayan saçlarından
ulaşmalıyım o cömert göğsüne
Beni bir emzir bir emzir ki
Diri kalayım hep kışlarda

NAİM KANDEMİR

uzunvadeci
20-10-2004, 09:11
FIRTINALAR....SEVDALAR....

Çöllere uçurumlara düştün de
Sen ki içinde fırtınalar büyüten çocuk
Savruldun hiç bilmediğin görmediğin yerlere
Fırtınalar içinde kendini tanıdın

Bir yere vardın ki fırtına senin için şenlikti artık
Çok söz söylerler fırtına için ki duymazsın
Örtüştürmeye çalıştıkları boyunduruğudur uzlaşmanın

Fırtınalarla savrulan çocuk
Her fırtınadan hüzünlü ve yüreğin buruk
Başın hep dik çıktın
Ve şimdi fırtınalardan kalan bir yığın anıdır sana

Ey sevdaların yorulmayan çocuğu!
Sen ki kalbinde bir kavuşulmazı büyüttün
Göremeyince sevgilinin gözünde yaşamın diriliğini
Mumyalaşmış kalpleri müzelerine terkettin
Ve şimdi ayrılıklardan kalan bir yığın anıdır sana

Fırtınalarla sevdalarla doğan çocuk
Anıların bir yere götürmez seni
Alıp anılarının sönmeyen korunu
Yeni ateşler yakmalısın

NAİM KANDEMİR

uzunvadeci
20-10-2004, 18:05
VARSIN YALNIZLIK OLSUN ARDAKALAN


‘Sen iyi bir insansın’
Ne hatırlatıyor bu sözcükler sana
Emin değilsem de iyi bir insan olduğuma
Ne yalan söylüyorsun diyebilirm sana
Ne de iddia edebilirim yanlış olduğunu söylediklerinin
Biliyorsun
Ve bu yüzden de
Daha baştan mahkumum ya kaybetmeye
Bilmez misin bunu ki,
Bilirsin ve bildiğin için söylersin zaten
Tercümesi söylediklerinin
Sen zaten kaybedenlerdensin
Acı duyarsın hep yüreğinde
Sızıdır hep sana miras kalan kalacak olan
Ben de acı vereceğim sana
Beni hep bıraktığım sızıyla hatırla


Yanağında yakamoz yaratan gamze
Göz dibindeki deniz feneri misali göz kırpan ben
Sesindeki bezginlik,bıkkınlık
Beyninde oluşmuş intihar takıntısıyla
Bahtiyar eden beni ‘ruhum senindir’ deyişinle
Kırık hıçkırığınla aynı zamanda
Hatırlayacağım seni inan
Ve de geberinceye dek yaşayacağım o ince sızıyla


Sen git git git ki,
Haykırabileyim tüm gücümle
Ve de sesseizce
Varsın,yalnızlık olsun ardakalan

maral
20-10-2004, 22:14
Hasretinden Prangalar Eskittim.............Ahmed Arif

Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara.
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun,
Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

uzunvadeci
21-10-2004, 09:28
YENİDEN BAŞLAR GİBİ

Üzerinde koşup koşup da
Sanki hiç koşmamışız gibi
Yeniden gelip durmuşuz bu yolun ağzında
Tam başlayacakken yeni bir yolculuğa
Durup düşünmeliyim yarım kalan yolculukları
Aksayan neydi bitmeyen ne?
Ve neydi şimdi kanıyan cömertçe kanayan
Yanıtlamalıyım kaçarsız bu soruları

Ne kulaklarım dinlemek istiyor
Notaları kırılmış eski şarkıları
Ne de görmek istiyor artık gözlerim
Yanlışların canlar pahasına yeşertildiği çoraklıkları
Yanlışlar ki besleyip büyütmüştür yenilgiyi
Hiçbir alıntı ve aforizmanın şefaati
Artık yetmemeli bilimin ışığından korumaya yanlışları
Eğer yeşerecekse zafer ellerimizde kardeşler
Yenilgiyi menapoza sokmalı

Bu yolculukta
Acıları yüreğimi nakışlayan kardeşlerime
Ne akıtacak gözyaşlarım var
Ne de süreçleri bir-iki sözcükle halledecek dilim
Bir çocuk yüreğim var ki hiç yaşlanmayan
Bir de yaşamın aynası beynim

NAİM KANDEMİR

kumralada
21-10-2004, 17:28
BURSADA ZAMAN

Bursa'da eski bir cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakırdayan su.
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinden gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilahisi.

Bir zafer müjdesi burda her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hala bu taşlarda gülen rüyanın
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası,
Muradiye, sabrın acı meyvası,
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camileri eski bahçeler,
Şanlı hikayesi binlerce erin
Sesi nabzım olmuş hengamelerin
Nakleder yadını gelen geçene.

Bu hayalde uyur Bursa her gece,
Her şafak onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billur bir avize Bursa'da zaman,

Yeşil Türbesini gezdik dün akşam,
Duyduk Bir musikî gibi zamandan
Çinilere sinmiş Kur'an sesini.
Fetih günlerinin saf neşesini
Aydınlanmış buldum tebessümünle.

İsterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayal içinde... ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevi ahenk.
Bir ilah uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette
Belki de rüyası büyük cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.

AHMET HAMDİ TANPINAR

kumralada
21-10-2004, 17:36
NE İÇİNDEYİM ZAMANIN

Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında,
Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sukutu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
Içim muradıma ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;

Koku bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim

AHMET HAMDİ TANPINAR

kumralada
21-10-2004, 17:43
EYLÜL SONU

Günler kısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.

Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa...
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa...

İçtik bu nadir içki'yi yıllarca kanmadık...
Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık!

Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;
Lakin vatandan ayrılışın ıztırabı zor.

Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile,
Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile.

YAHYA KEMAL BEYATLI

kumralada
21-10-2004, 17:51
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

ATAOL BEHRAMOĞLU

uzunvadeci
22-10-2004, 09:31
GELECEK O ÇOCUKLAR

Fırtına dindi,artıyor omuzlardaki soğukluk
Baslasa yeniden fırtına gelir mi o savrulanlar
Gelir mi o çocuklar bir şafak vakti
Boyunlarında inancın ipek ilmiğiyle
Gelirler mi düşmüşken bir pusuya
Çıkarıp vermek için kurşunları bize göğüslerinden

O zamanlar birileri vardı konuşurlardı hep
Bu duvarlar yıkılmalı tuz-buz olmalı derlerdi
Şimdi görüyorum onları
İki kişilik mabedler örüyorlar canla-başla
Ve hep yalnızlığın kutsamasına muhtaç

Aşkın saltanatı başlamış fırtınadan sonra buralarda
Yüreği sönenlerin birbirlerine iltifatı olmuş kulluk-kölelik
Lekelenmiş o Büyük Aşk iki kişilik aşklar uğruna
Git sevgilim git senin kalbinde yeşeremem ben

Aşklar küçülmüş yalnızlık duvarları örülmüş
Bir kokudur başlamış buralarda dayanılır gibi değil
Kimileri için kurtuluş olmuş intihar
Gözlerim gözlerim! daha neler göreceksiniz
Gidip Yesenin'in dizelerine mi sığınmalı yoksa?
Hayır hayır!sevinme ölüm
Yaşamı teslim etmem sana

Kimlikleri alınlarına kazılı çocuklar dolaşır
Bu viran şehrin sokaklarında
Onlar hep yaralı ve alışkındırlar yitirmeye
Gelecek çocuklar o çocuklar gelecek
Savrulacak fırtınalarla ölü toprağı
Bu şehir dirilecek

NAİM KANDEMİR

kumralada
22-10-2004, 16:09
MERDİVEN

Ağır, ağır çıkacaksin bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...

Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mi yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...


Ahmet Haşim

kumralada
22-10-2004, 16:29
DESTİNA


Dün gece sen uyurken

İsmini fısıldadım

Ve hayvanların korkunç

Öykülerini anlattım



Dün gece sen uyurken

Çiçeklere su verdim

Ve insanların korkunç

Öykülerini anlattım onlara



Dün gece sen uyurken

Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana

İşte bu yüzden sırf bu yüzden

Yeni bir isim verdim sana



DESTİNA



Sen öyle umarsız uyusan da bir köşede

İşte bu yüzden sırf bu yüzden

Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için

Seni bu denli yıktıkları için DESTİNA

Yaşamımın gizini vereceğim sana


LALE MÜLDÜR

kumralada
22-10-2004, 16:50
UZUN YAĞMURLARDAN SONRA

Sen yağmurlu günlere yakışırsın
Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler
Islanan yapraklar gibi yüzün ışır
Işırsa beni unutma

Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün
Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün
Bir yer sızlar yanar içinde büsbütün
Her şeye rağmen ellerin üşür
Üşürse beni unutma

Yeni dostlar yeni rüzgarlar gelir geçer
Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuturlar
Kahredersin başın önüne düşer
Düşerse beni unutma

Gülten Akın

uzunvadeci
23-10-2004, 22:42
KASR İÇREDİR
-daha sahici ... için-
Esin’e

Kimin sesiyiz şimdi
Dile gelen kimin yalnızlığı
Hangi mecnun’un yansızlığı
Kimin gölgesiydik ki ey çocuk
İsyanımız kasr içre kalmıştır

Bir,namedir zakkumlu tarihlerden
Bir,nağmedir tutkulu göçlerden
Hangi yoldur geçer kendinden
Rivayetini sözlerken her göçebe
Lisanımız kasr içre kanmıştır

Kim kimin kimsesizliğidir hem?
Hem kimin sensizliğidir kim?
Hangi Leyla’dır sunar kendini?
Kemliğiyle yıkılırken bir hac’ana
Aşkımız kasr içre yanmıştır

Ey bir yalnızlığın söze dönmesi
Ey bir eksikliğin usta söylencesi
Hangi hayattır özler kendini
Rüştümüz taşınırken dile gelmeye
Dayanamamış,kasr’ımız yıkılmıştır

REMZİ ÖZMEN

uzunvadeci
24-10-2004, 16:32
KENDİNE SAKLANMAK
Hafifmeşrep ya da öyle olmaya alışkın
Oldum olası sabahları yıkanmıyor çocuklar-
Akşamın alacasında bir ala geyik
Bir kıpırtıya nice duygular bağlamış
Gibi,düşlerinde sahipler yaratarak
Varlığını yumuşak kucaklardan çalmaktadır

Geceleri hayat yarıştıranlar vardır
Tarih-öncesinin güzlerinde yalınkılıç-
Bir vakit şarkısız varılan kadınlar
Bir kalkana rakiptir şimdilerde
Kumadır müşkül kızlar
Uykumuz bölünmek istenmektedir

Kilit midir?anahtar mıdır,o sözler?
Sorulur:kim ki,giriftar olup varır sabaha
Külden ve yosun renkli bir asayla?
Bilinmiyor mudur hem,
Gözlerle doyurulan bir yanıt en büyük iflastır
Kendi yatağında kıvrılıp meğer
Derinleşe kendime korkularım

(künyem şöyle de kazınabilir tarafımdan)
sorumsuzluğum devr’alınan ve kullanılan bir Ben
korkumsa tanımlanabilir bir kimliktedir
kabul,suçluyum bu aşklardan
mintanlığım ve militanlığım yalnızca kendimedir

REMZİ ÖZMEN

hakkinen
24-10-2004, 17:27
TÜRK EDEBİYATINDA
Unutulmayan

Aşk
Şiirleri

Antolojisi

uzunvadeci
25-10-2004, 12:42
ÇEŞİTLEMELER
1.Hangi sırra anahtar tekbirim
Kulağımda hala o tanıdık çınlama
Bir miras elbet aşındığım
Uzaklığıyla babamlardan kalma

2.İmge durur eksik betimlere
dile düşüp hoş rivayetim
aşinalıksa hatırımda her vakit
ah,güle/yazdığım bütün şairliğim

3.At bin,in ovaya ey öfke
her kılıçta bir telkin yarası
her telkin bir sevda ağrısı
yakın gel,vur mührünü ey kin
dağıtıp oracıkta ol mirası

4.Devşirme bir çocuk yüzü müdür ne
yazdıkça daha mekansız şairler
doludizgin bir at salınık vahalara
iktidarlarınıza talip yayılır
5.O çocuklar amma da müsaittir ha
aşk/olunur mu ki kız-anne
hadisler,kitaplar ve tefsirler
illaki kanun mu gereklidir hep
cennette de,cehennemde de

6.Eski darphaneli soyundan babam
değişir kendim bileli para gibi
şair durur çoğaltırım acıları
soğura soğura,soğrula soğrula
düzlükte bir ceylan ama yaralı

7.Siz kendi kaçkınlığınızda
Şairlerse zamanın tortusunda

REMZİ ÖZMEN

minnosh
25-10-2004, 18:32
Anne

Kan ter içinde gece
Kan ter içinde her yanım
Her yanım bu gece vurgun içinde
Kurşun yemişim, sürgün yemişim
Bu sana ilk gelişim
Vur emriyle düşmüşüm kapına
Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana

Yok elimde bir demet menekşe
Yok elimde sevdiğin gül şekeri
Yok işte sana bir şey
Bilmem ki ne demeli
Bir tek ağır yaralı özlemim
Ve birtek gözlerine sürdüğün gözlerim
Anne benim, aç kapıyı
Oğulcuğun, küçük tavşanın, körolmayasıcağın
Ölmeyesin, bitmeyesin
Yürekyarısı gitmeyesin dediğin
Anne benim, aç kapıyı
İşte geldim, işte bu sana ilk gelişim

Hep senin için gökyüzünde bir evimiz olsun isterdim
Hep senin için bulutları isterdim
Ellerimi açtırıp dua ettirirken
O küçük evimizde sokulurken göğsüne her gece
Hani her gece sorduğumda
Anne babam nerde
Nerde kuşların dilinden anlayan adam
Ve menekşelerle konuşan adam
Nerde anne
Ve sen bastırıp bağrının kızılca kıyametine acını
Gelecek oğul, sen uyu şimdi
Baban gelecek bir yağmur gibi yağmurla
Rahmete boğacak yoksulluğumuzu derken
Ben uyur, düşümde
Senin için bir ev görürdüm gökyüzünde
Sen, babam, ben ve melekler
Ve melekler anne
Anne melekler
Önce babam sonra onlar terkettiler gecelerimizi
Ben de çekip gittiğimde
Yani oğulcuğun yani yürek yarın
İçinden geçen şarkın gittiğinde
Sen nasıl yaşadın anne

Kan ter içinde gece
Kan ter içinde her yanım
Her yanım bu gece vurgun içinde
Kurşun yemişim, sürgün yemişim
Bu sana ilk gelişim
Vur emriyle düşmüşüm kapına
Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana

Vakit yok artık
İstersen kalayım böylece
Ama bir kere öpseydim elinden
Ama bir kere sürseydim gözlerimi gözlerine yeniden
Yok elimde bir demet menekşe
Yok elimde sevdiğin gül şekeri
Yok işte sana bir şey
Bilmem ki ne demeli
Bir tek ağır yaralı özlemim
Ve birtek gözlerine sürdüğün gözlerim
Anne benim, aç kapıyı
Oğulcuğun, küçük tavşanın, körolmayasıcağın
Ölmeyesin, bitmeyesin
Yürekyarısı gitmeyesin dediğin
Anne benim, aç kapıyı
İşte geldim, işte bu sana son gelişim

Üzülme, kapanıyor diye gözlerim
İşte gidiyorum vakit doldu
İşte kapanıyor gözlerim kapının önünde
Öğrettiğin gibi ellerimi kaldırıp gökyüzüne
Ve eğip başımı önüme dua ediyorum
Üzülme anne, vakit doldu
İşte şimdi bir oğlun oldu
Bir oğlun oldu anne

Kan ter içinde gece
Kan ter içinde heryanım

İbrahim Sadri

kumralada
25-10-2004, 22:00
DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ


"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün
çiçeklerini buraya getirin!"
Köy öğretmeni Şefik Sınığ'ın son sözleri.


Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin getirin...ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,
Geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,
Hepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın.
Aman Isparta güllerini de unutmayın
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kopdağına göçen,
Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen.
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencilerimi istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum.
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarümar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.






Ceyhun Atuf KANSU

derindeniz
26-10-2004, 00:00
Sana olan sevgim;
Dünyanın bütün kuşlarını kıskandırır,
Taşlar çatlar hasedinden,
Dünyanın tüm düzlüklerini kıvrandırır
Sana olan sevgim...

Sana olan sevgim;
Mavzer kurşunlarının fiyakasını bozar,
Ölümün haysiyetini ayaklar altına alır,
Ve bütün âsiler sana olan sevgimden yana oy kullanır.
Ve isyan yeniden yeşerir,
Sana olan sevgimin gözyaşlarıyla.
Ta ki sana olan sevgimle büyüyen yüreğim,
Zulmün önüne kale olur da,
Her gülüşünde bir kat daha,
Güçlenir böylece kalbim,
Ve umut olur mazlumların ufkunda.

Sebep;
Sana olan sevgim bütün bu yaşananlara...

Sana olan sevgim;
Anne şefkatinin yalanlığını ispatlar,
Sana duyduğum şefkatin nazarında.
Ve yalandır acısı, doğuran ananın,
Düşünce üzre yaşanan şu savaşın,
Aşkının ıstırabının yanında.

Sebep;
Sana olan sevgim bütün bu yaşananlara...

Sana olan sevgim;
Bir kez daha söyletir bana:
Sevgi, Rahmân'ın lügatinden bir izdüşüm kalbime.
Yaşamak, binlerce kere daha manidardır,
Sana olan sevgim nedeniyle.
Ve isyan; seninle bir kez daha kutsaldır.
Sonsuzluk; aşkının ırmağında yıkanmaktır.
Gözlerin, yitirdiğim güneşin aynasıysa...

Sebep;
Sana olan sevgim bütün bu yaşananlara...

Sana olan sevgim;
Dünyanın bütün ırmaklarından daha coşkun,
Dünyanın bütün yollarından daha uzun,
Dünyanın bütün fakir umutlarından daha engin,
Ve bütün şiirlerinden daha derin,
Sana olan sevgim.

Sana olan sevgim;
Lügatimde YAŞAMAKsa...

Sebep;
Sana olan sevgim bütün bu yaşananlara...

Süleyman Demirel

uzunvadeci
26-10-2004, 10:46
AKŞAMLARLA AKIP GİDEN

Dağınık elyazmalarından kovulmuş bir vücut
Kameriyelerde açılıp da okunamaz mektuplar
O tereddütlere anlam veren gerginlik kısa
Fakat istek eskil ve kudüm bir çağrıdır-
Karşı komşulara da görünerek

bir bismillah
bir ah,min’el aşk!
Kufi yazılarla hazırlanır duygular
Ağlatır geçiş merasimlerini törelerimizin-
Tövbe ve istiğfar dualarıyla da karışık

Varlığımızın mizanıdır artık yatakodalarımız
Fakat istek eskil ve kudüm bir çağrıdır
Babadan kalma tecrübeler zira
Devr’alınmış zaferleri her gün kotarır
Bir veled yekinen develerle görür düşünü
Adam mıdır?adamcı mı?adamcıl mı?
Nedir akşamların unutturduğu,sorulur
Bir bahçeden öbür bahçeye geçer gözler
Okunacak mektuptur O;hıçkırıklarla da olur!

REMZİ ÖZMEN

derindeniz
27-10-2004, 01:13
YAĞDIR MEVLAM SU

Çatlayan dudaklara sararan yapraklara
Kuruyan topraklara yağdır mevlam su - 4

Alev saracak kadar yandım yanacak kadar
Suya kanacak kadar yağdır mevlam su - 2

Toz duman savrulurken gül çimen kavrulurken
Can tenden ayrılırken yağdır mevlam su - 4

Suya hasret güllere sana açık ellere
Tutuşan gönüllere yağdır mevlam su - 2

bıcırık
27-10-2004, 10:31
.
Bütün Mesele Hazir Olmakta
.
Serçenin ölmesinde bile bir bildigi vardir kaderin.Simdi olacaksa bir sey yarina kalmaz, yarina kalacaksa bugün olmaz.Bütün mesele hazir olmakta.Madem hiçbir insan birakip gidecegi seyin gerçekten sahibi olmamis, erken birakmis ne çikar, ne olacaksa olsun!

Hamlet'ten
.
William Shakespeare

bıcırık
27-10-2004, 10:41
.
Suskunum Sana
.
Hangi siire baslasam suskunum sana
Dag gögsünde bir kaya diliyle suskun
Güneste kavrulan bir kum tanesi
Çatlayan dudaklarim oluyor her gece
Yagmura suskun yasamaya suskun
Haykirabilsem
Belki bir nehir köpürebilir sesimde
Silinebilir kurakligin bütün izleri
Upuzun çöller vadilesebilir içimde

Hangi güzelligi özlesem suskunum sana
Yürek boslugunda bir of kadar suskun
Özlüyorum seni masmavi
Kosuyorum sana bembeyaz
Ve kahroluyorum bir anda kapkara
Ah oluyorum
Of oluyorum
Ve susuyorum
Oysa haykirabilsem
Isik yumagi bir pinar olur solugum

Hangi türküye uzansam suskunum sana
Agit agit, özlem özlem suskun
Tut ki vurulmusum
Asktan ve kandan bir damla olmusum
Bir saçlarinin rüzgarina
Bir de agzinin kiyilarina konmusum
Hangi dalga silebilir beni senden
Hangi kasirga koparabilir
Ben saç tellerinde bir ezgi olmusum
Coskularin her sahlanisinda
Sana deprem deprem susmusum
Ve sana susmaktan inan ki yorulmusum

Yeter olsun gözlerinde isik firtinasi
Sözlerinde baski yasasi yeter
Hangi kavgayi özlesem suskunum sana
Zafer sabahlarinda gece kadar
Bayram sabahlarinda yas kadar suskun
Böyle güzelliklere de
Böyle suskunluklara da lanet olsun
Al bu suskunlugumu al artik
Al ki
Bütün gürültüler kahrolsun
.
Adnan Yücel

uzunvadeci
27-10-2004, 23:49
BELALI

Bir benim olmadın,bir benim
Bakkal ali,Arabacı Settar,Kör Hafız
Dünyanın dilindesin

İSKENDER FİKRET AKDORA

turkishwarrior
28-10-2004, 00:29
Güllerin Ağladığı Saat

Güllerin ağladığı bir saat vardır hani
Büyür o saatte yalnızlığı bahçelerin
Düşer korkusu kalbe yaklaşan gecelerin
Bir dev uzatır gökten o çirkin ellerini
Güllerin ağladığı bir saat vardır hani

Her şey o saatlerde merhametsiz ve soğuk
Gitgide uzaklaşır batan güneşle sesin
Bir bakarım ki benden en uzak çizgidesin
Başlar geceye doğru upuzun bir yolculuk
Her şey o saatlerde merhametsiz ve soğuk

Yüzünü hatırlatır gökyüzünde ne varsa
Gözlerin bu saatte kopkoyu elemlidir
Dudakların kimbilir şimdi nasıl nemlidir
Ellerin öyle yanar ufuk nasıl yanarsa
Yüzünü hatırlatır gökyüzünde ne varsa

Bir çıngırak sesidir uzaklarda kaybolan
Umulmadık bir anda bitiverir şarkılar
Kapanır yüzümüze o mermer kapılar
Özlemler ateş şimdi anılar duman duman
Bir çıngırak sesidir uzaklarda kaybolan

Ak köpükler kararır deniz görünmez olur
Çağırır yaşamaya bizi tek-tük ışıklar
Böylece üstümüze çöker de karanlıklar
Camlar, bir bir kapanır, odalar, evler uyur
Ak köpükler kararır deniz görünmez olur

Güllerin ağladığı bir saat vardır hani
Cıvıl cıvıl bahçelerden el-ayak çekilir
Yapraklar düşünceli, dallar hüzün kesilir
Her akşam uzaklara alır götürür seni
Güllerin ağladığı bir saat vardır hani.

kumralada
28-10-2004, 11:34
MAVİ GÖZLÜ DEV, MİNNACIK KADIN
VE HANIMELLERİ

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.

Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiiii
hanımeli
açan ev..




NAZIM HİKMET RAN

turkishwarrior
29-10-2004, 23:11
Aşkım İsyandır Benim

Yanarım; öyle bakma yüzüme yağmur gibi
Dağıt kalbini saran hasret bulutlarını
Damlasın gözlerine sonsuzluk usaresi
Dalgınlık evlerinin en güzel melikesi
Sevemem; tozlu raflar arasına girmeden
Çöllerim kandır benim
Sevemem; karanlığı bir daha devirmeden
Aşkım isyandır benim

bikmisbroker
30-10-2004, 01:00
Geçmiş günü beyhude yere yad etme

Bir gelmemiş an için feryad etme

Geçmiş, gelecek masal bunlar hep

Eğlenmene bak ömrünü berbat etme.


Niceleri geldi, neler istediler

Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.

Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?

O gidenler de hep senin gibiydiler!


Dünyada ne var, kendine dert eyleyecek,

Bir gün gelecek ki can bedenden gidecek.

Zümrüt çayır üstünde, sefa sür iki gün...

Zira senin üstünde de otlar bitecek.

Ömer Hayyam

kumralada
30-10-2004, 09:03
GÜNLERDEN ÖYLE BİR GÜN


Günlerden öyle bir gündü;
Üstüne tarih düştüğüm.
Gözümün önüne geldi birden
Balkıyan güzel yüzün.

Ve yüreğim yandı söndü,
Ter bastı avuçlarımı.
Bir işlek kovan uğultusu
Kapladı kulaklarımı.

Uzandım usulca cigarama;
Yavan ömrüme katık.
Ben o gün öldüm gülüm,
Bir daha ölmem artık.




Metin ALTIOK

fiora
30-10-2004, 15:56
Ağla


Felâket yağmış Türk'ün iline
Ağla gözlerim viran haline
Yaban el koymuş Türkmeneli'ne
Ağla gözlerim talan haline

http://smileys.smileycentral.com/cat/4/4_9_8.gif

Yan öksüz Türk'üm, kaderine yan
Yok yeryüzünde Türk'ü koruyan
Kıbrıs, Tebriz, Kerkük bak hep üryan
Ağla gözlerim duman haline

http://smileys.smileycentral.com/cat/4/4_9_3.gif

Hak hukuk görmez kanlıdır Bağdat
Dağlat sineni, gönlünü dağlat
Karaları giy, başını bağlat
Ağla gözlerim yanan haline

http://smileys.smileycentral.com/cat/4/4_9_7.gif

Türkiye'n göçüyor Avrupa'ya
Kimi dörtnala kimi de yaya
Sonu hep hüsran, sonu angarya
Ağla gözlerim yalan haline

http://smileys.smileycentral.com/cat/4/4_12_11.gif

Ellerim, parmaklarım hep nasır
Yaşanır mi hiç, bu çağ, bu asır
Asır yüz mü? sanki kaç yüz küsur
Ağla gözlerim uman haline

http://smileys.smileycentral.com/cat/4/4_12_7.gif

Ne hâlâm kaldı ne amca, peder
Hasret içinde öldü birader
Bayraktarı sardı gam, kahır, keder
Ağla gözlerim yaman haline

http://smileys.smileycentral.com/cat/4/4_13_3.gif

Solmadan bir dert taze dert biter
Böyle yazmış Mevlâ'm böyle gider
Ancak ölürsen bu azap biter
Ağla gözlerim solan haline

Cengiz Bayraktar-Gündoğdu- İzmit

turkishwarrior
30-10-2004, 16:43
Pişmanlık Ve Çileler

Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür
Bir odun parçası aydınlatır ocağı
Annesi ateşin önünde perişan
Annesi ateşin içinde hür
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür

Yağmurlar sırtıyla sırtım arasındadır
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın
Kalbimi bin parçaya böldü divane sır
Sesi geliyor sesi, günahkar çocuklarım
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın arasındadır

Benim boyum ufak onun da ufaktı
Kıvırcık saçlarından öpmediğim için onu
Onun bu ocakta yanan toprağı
Her gece rüyamda avuçlarımı yaktı
Benim boyum ufak onun da ufaktı
Benim gözlerim yeşildir onun kara
Ben günah kadar beyazım, o tevbe kadar kara

Annesinin başı elleri arasında
Parmağında aydınlık günlerden kalma yüzük
Bir fotoğraf asılıdır duvarda
Aynaya, geceye, maziye dönük
Annesinin başı elleri arasında

Bir tüfeğin burnu havadadır
Ateş almak üzeredir mermisiz
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım
Siz beni ne anlarsınız... siz...
Bir tüfek ateş almak üzeredir mermisiz

Bir saman çöpüne tutunmuş kızların
Eteğini ben çektim
Neyleyim göğsümü Karacadağ'ın sert rüzgarı doldurmuş
Annemden ben ilk sütü Geyve'de içtim
Ankara'ya Çataldağ'a bir zindandan gül vurmuş
Az kalsın ben ölecektim
Bir saman çöpüne tutunmuş kızların

Kediler halıları parçalıyor
Kırmızı bir ışık düşüyor yere
Annemin dizinde derman yok
Hükmedemiyor insan ruhuna ateş
Rüzgar hükmedemiyor incecik perdelere
Kediler halıları parçalıyor
Ateşte sarı gül açan saksılar
Kızarmış bir ekmek gibi duruyor

Kulağıma garip sesler geliyor
Kuş yumurtasından çıkan insanlar
Ahırda bir ata eyer oluyor
Kulağıma garip sesler geliyor

Ben bir şarkı bir türküyüm
Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm
Beni bir azizin nefesi uçurur
Kalbimde Allah'ın elleri durur
Cici ayaklarım ilikli bağlı
Ben onun sılası kendimin gurbetindeyim

Ben azizin hasreti
Ben Meryem'in yanağındakı tüyüm
Benim gözlerim yeşildir, onun gözleri kara
Ben günah kadar beyazım, o tevbe kadar kara

Ocak sönüyor ateş kül oluyor
Annesinin saçları beyaz
Annesi saçlarını yoluyor
Ateşin içinde gül açılmış
Servi büyür, ardıç büyür, çocuk büyür
Annesi ruhunda ruhuma eğilir

Sineklerin kanadını ısıtan
Bir güneş toprağı yarıp çıkacak
Kadınlar sansa da yaşadığını
Şarkısız kaldıkça yaşayamayacak
Kadınları sarkılır, akrepler aydınlatır
Kadınları sarkılır, zahirlar aydınlatır

Artık ben gideceğim ata eyer vuruyorlar
Hatıralarımı birer birer yakacağım
Entarimi parça parça edip
Zehirli kirpilere bırakacağım
Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp
Göğsüme siyah bir gül takacağım
Batan güneşe doğru kurşunlar sıkıp
Kendimi boşluğa bırakacağım

Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz
Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım
Siz beni ne anlarsınız... siz...
Artık ben gideceğim atım kişniyor
Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor

Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz bir deniz
Beni onun gözleri çağırıyor duramam, duramam
Benim gözlerim yeşildir ah... onun gözleri kara
Ben günah kadar beyazım, o tevbe kadar kara

turkishwarrior
30-10-2004, 22:26
İyi akşamlar

Bir suredır siteyi cok sık gırıp okuyamıyorum.Buna karşılık bazı arkadaşlarımın doğum günümü unutmayıp özelime ve hısse net olarak maılıme yolladıkları kutlama mesajlarına cok teşekkur ederım.

Sanırım en guzel seyde ansızın gelen selamlar vede boyle guzel hatırlanmalardır.Hepınıze teşekkur ederım.Guzel dıleklerınız en degerlı armagandır.


Doğum Günü

Niceleri geçti bu yürekten,
Adını dost koyduğumuz, kaderi paylaştığımız,
Niceleriyle nice mutluluklar yaşadığımız.

Niceleri geçti bu yürekten,
Adını kardeş koyduğumuz, aşımızı paylaştığımız,
Niceleriyle nice kardeşlikler yaşadığımız.

Niceleri geçti bu yürekten,
Ne onlar senin gibiydiler, ne de sen onlar gibi,
Nicesiyle yaşadığım herşeyi, seninle yaşadığım;
Sırdaşım, dostum, kardeşim, herşeyim.
Nice mutlu yıllara arkadaşım,
Doğum günün kutlu olsun...

asli28
30-10-2004, 22:31
turkishwarrior

guzel aktarımınız ıcın tesekurler sagolun.

turkishwarrior
01-11-2004, 01:42
Yalnızsın

Bir akşam ışıkların dağlara güldüğünü
Bir akşam bulutların seyre döküldüğünü

Görürsün hasretiyle sabah ezgilerinin
Bir akşam gözlerin ufka dalar pek derin

Kuşlar öter, uçuşur yeşil dallara konar
Umutlar yaprak yaprak alevlenir de yanar

Son mutluluk sesleri dökülür dudaklardan
İnsanlar gölge gibi çekilir sokaklardan

Rüzgar okşamaktayken anne gibi tenini
Gecenin kolları sessizce yakalar seni

Anlarsın gözlerinin dolup boşaldığını
Anlarsın yalnızlığı ve yalnız kaldığını...

kumralada
01-11-2004, 14:44
DENİZ TÜRKÜSÜ

Deniz dediğin bir tarladır
Gülü gül, dikeni diken, tohumu tohum
Toprak gibi verimli, toprak gibi cömert
Betine bereketine kurban olduğum

Deniz dediğin bir tarladır
Uçsuz bucaksız bir tarla
Göbeği insanlarla kesilmiş
Çilesi insanlarla

Deniz dediğin bir tarladır
Sözü pek, eli ağır
Dost gibi güldürür insanı
Dost gibi ağlatır.

Deniz dediğin bir tarladır
Anadır, babadır, kardeştir
İnsan eline hasret
İnsan eli değer değmez ürperir
Binbir yerinden çatlar sevincinden
Nesi var, nesi yok çıkarır verir,
İnsan eli değmemiş denizlere bir damla alınteri
Bulutlar dolusu rahmetten mübarektir.

Deniz dediğin bir tarladır
Bulutlar, güneşler dibindedir
Gecelere gündüzler dibindedir
Yıldızlar mevsimler dibindedir

Zifiri karanlık güller açılır dibinde
Bağlar, bahçeler kat kat, katmer katmer, deste deste
Bağlar, bahçeler zifir karanlık güller
İnsan eline hasret beklemekte.

Deniz dediğin bir tarladır
Kapılar açılır içinde kapılar
Bitip tükenmeyen bereket kapıları
Balıklar akıp gider bölük bölük tabur tabur
Alı al moru mor sarısı sarı.

...
Deniz dediğin bir tarladır
Üstünde başı boş rüzgâr
Gönlünce at oynatır
Üstünde bir avuç tuzlu köpük
İçinde milyonlarca yürek
Milyonlarca öpücük
Bir insan eli arar konacak
Bir insan eli muhkem, sıcak

Hey benim
Boydan boya cömert denizlerle çevrili
Güzel memleketim
Bu yaz tenha denizlerinde yıkandım
İnsan eli değmemiş ormanlar gibi vahşi
Dağ başında unutulmuş küçük kundaklar gibi yetim.



Bedri Rahmi EYUBOĞLU

uzunvadeci
01-11-2004, 18:36
DÖNÜŞÜM

Kim kimin sermayesidir şimdi
Kimi kim kullanır
Sesi uzaklarda kalan bir cüce
Haykırır da haykırır
Düzen ve disiplindir her şeyden önce gelen
Eş cüce kabullenir sessizce

Kim kimin sesidir ki
Kim haykırır neyi
Nedir haykırılan cücece
Düzen ve disiplinin esiri
Ve eseri

Nedir uzaklardan gelen bu ses
Sur mudur üflenen
Borusu mu İsrafil’in
Bir imdat çığlığı mı yoksa
Boşlukta bulan kendini yazgı
Kadınlık ve kadınsılığına dikkat mi çekmektedir
Yoksa,şehveti midir haykırdığı


Yazgı dönüşür coşkuya
Coşku denize
Doyurulmamış olanca kadınsılığı ve kadınlığıyla

buena vista
01-11-2004, 22:34
Seni görüyorum yine Istanbul
Gözlerimle kucaklari gibi uzaktan
Minare minare,ev ev,
Yol ,meydan

Geliyor Bogazici`nden dogru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz Kizkulesi.

Ziya Osman Saba

kumralada
03-11-2004, 16:37
RAHATI KAÇAN AĞAÇ


Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın.

Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgarı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.

Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.



Melih Cevdet ANDAY

buena vista
04-11-2004, 23:09
ÖLÜME EGILMEK

Uyumaya degil
Rüyalarima gidiyorum
Orada yasayacagim istegimce
Uyanikken hic yasayamadigim
Hepsi de gencti,güzeldi
Sevdim,sevildim diye aldanarak
Son gördügüm onlar olacak
Bunca yildir sevgiye dayanamadigim
Ölüme degil
Sonsuzluga gidiyorum
Orda dinlenecegim gönlümce
Yasarken hic mi hic dinlenemedigim
Kalemim yine elimde
Kagitlarim da önümde
Son uykusunda düsecek basim
Sagligimda hic egmedigim..

Aziz Nesin

derindeniz
05-11-2004, 20:32
.....Biz derin sevdalarin adamiyiz.Üc kulacda kiyisina ulasilan denizler gibi degil,okyanuslar gibi olmali,kolay sonuna varilmamali,cünkü sig asklar bizi bozar.Imkansiz asklarin pesinden kosmayi severiz.Kibrit gibi degil bizim atesimiz,bir rüzgarda sönmez,cehennem misali yanarizda gönül gözü olmayan göremez.Biz rüyalarin mecnunu,keremi, ferhati gibiyiz.Ulasilmaz olmalidir askimiz,ugrunda yanip küle dönmeli,gerektiginde ask icin tek söze ölmeliyiz.Bundan gayrisi bizim ici hevestir,ask dedigin nefes gibi olmalidir.Cekmezsen cigerlerine yasamin son bulmalidir.Neden böyle sevdalarin adamiyiz hic düsündünmü.Askin baska bir tarifi mümkün mü?

Ates yakar, yakar da aski bulursa birgün ateste yanar...................derindeniz

ulusoy35
05-11-2004, 20:35
maviye maviye calar gozlerın
yangın mavisine
ruzgarda asi körsem
senden gayrısına yoksam
bozuksam .......ay karanlık

surcu lısan ettım galıba affola....

Akresi
05-11-2004, 21:49
maviye maviye calar gozlerın
yangın mavisine
ruzgarda asi körsem
senden gayrısına yoksam
bozuksam .......ay karanlık

surcu lısan ettım galıba affola....



Aslını yazalım hocam, Ahmed Arif'imiz bir tanedir.



Ay Karanlık

Maviye
Maviye çalar gözlerin,
Yangın mavisine
Rüzgarda asi,
Körsem,
Senden gayrısına yoksam,
Bozuksam,
Can benim, düş benim,
Ellere nesi?
Hadi gel,
Ay karanlık...

İtten aç,
Yılandan çıplak,
Vurgun ve bela
Gelip durmuşsam kapına
Var mı ki doymazlığım?
İlle de ille
Sevmelerim,
Sevmelerim gibisi?
Oturmuş yazıcılar
Fermanım yazar
N'olur gel,
Ay karanlık...

Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cıgaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hayın, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...

Ahmet Arif

Akresi
05-11-2004, 22:43
Dedikodu

Kim söylemiş beni
Süheyla' ya vurulmuşum diye?
Kim görmüs, ama kim,
Eleni'yi öptüğümü,
Yüksek kaldırımda, güpe gündüz?
Melahat'i almışım da sonra
Alemdar'a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galata ya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o, Mualla'yı sandala atıp,
Ruhumda hicranın'ı söyletme hikayesi?

Orhan Veli Kanık

kumralada
07-11-2004, 08:40
KALDIRIMLAR
I

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

II

Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.

İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.

Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...

III

Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.

Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.

Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...



Necip Fazıl KISAKÜREK

kumralada
09-11-2004, 09:48
ÖNDEYİŞ

Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar...

Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.

Orda kaldı yanağımın yarısı,
Kendini boşlukla tamamlar.

Omuzumda bir kesik el,
Ki durmadan kanar.

Ah kavaklar, kavaklar...
Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.






Metin ALTIOK

maral
09-11-2004, 10:30
SEVDAN BENİ - AHMED ARİF

Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...

maral
09-11-2004, 10:35
HABERİN VAR MI TAŞ DUVAR? - AHMED ARİF

Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin..

kumralada
11-11-2004, 01:02
SONDEYİŞ

Dolaştım yıllardır şurda burda,
Ucuz otellerde kaldım.

İğne iplik taşıdım yanımda,
Bir düzen tutturamadım.

Kadınlar da oldu elbet yaşamımda,
Biri hariç hepsini bağışladım.

Sınadım kendimi karşılıklı acıyla,
Ben hep ölüme ve aşka inandım.

Bir şey var dokunur bana;
Yüzüme uymayan iğreti adım.

Metin ALTIOK

turkishwarrior
11-11-2004, 01:41
Gözlerini Al Git

Bahari devşirip getirdim
Sana verdigim gün işigimi
Güneşi, topragi ve sevgiyi
Ve gözyaşini güzel çocuk.

Senin için yüklüdür tohum
Gökyüzü senin sevincinde.
Selam, güleryüzüne selam,
Selam yeni dogmuşluguna.

Gözbebeginde bir noktacik
Hüzün biraktim aglayasin
Ve bir sevgili düşündüm
Ölesiye sevesin diye.

Birgün biliyorum gideceksin
Büyük,karanlik şehirlere.
N'olur, gözlerini al git,
N'olur güneşi de götür!

maral
11-11-2004, 23:45
Martı - MARAL

Uç güzel kuşum uç....
Gündoğumundan günbatımına ,
tüm zamanlar senin.
Koyver kendini kollarına,
rüzgarlar senin.
Güneş senin.
Durgun sular, dalgalı denizler senin.
Uç güzel kuşum uç....
Tutsaklıklar ülkesinde hür ufuklar senin.

maral
11-11-2004, 23:53
Salkım Söğüt - NAZIM HİKMET

Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
Birdenbire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından!Bağırmadı,gidenleri geri çağırmadı,baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!
Ah ne yazık!
Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!
Nal sesleri sönüyor perde perde,atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!
Atlılar atlılar kızıl atlılar,atları rüzgâr kanatlılar!
Atları rüzgâr kanat...
Atları rüzgâr...
Atları...
At...
Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!
Akar suyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendirenler silindi.
Siyah örtüler indi mavi gözlerine,sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine!
Ağlama salkımsöğüt ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!el bağlama!ağlama!

gebzeli
12-11-2004, 16:35
Mona Lisa için

tamamlanmamış

bir şiir...



Kimi;

kendimi

bir evvel zaman denizcisi sayıyorum.

Patlatırcasına yelkenleri dolduran rüzgar,

saçlarımda Mona'nın elleri oluyor.



Işte; o zaman farkına varıyorum:

Aklım, kuru gölde bir balık;

özgürlüğüm, zincirli forsalık...



...

Ne mutlu ki bana;

kendimle çelişiyorum

yesavas
12-11-2004, 16:37
Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir,
Mubtela-yı gama sor kim geceler kaç saat.

yesavas
12-11-2004, 16:45
ne hasta bekler sabahı
ne de şeytan bir günahı
ne taze ölüyü mezar
seni beklediğim kadar

geçti istemem gelmeni
yokluğunda buldum seni
vehminde bırak gölgeni
gelme artık neye yarar

yesavas
12-11-2004, 21:34
ne hasta bekler sabahı
ne de şeytan bir günahı
ne taze ölüyü mezar
seni beklediğim kadar

geçti istemem gelmeni
yokluğunda buldum seni
vehminde bırak gölgeni
gelme artık neye yarar
arkadaşlar yazmayı unutmuşum şair;
NECİP FAZIL KISAKÜREK

uzunvadeci
12-11-2004, 23:02
NAFTALİN

Naftalin kokar kadın
Çıkarır da tenini bedeninden
Gömer çeyiz sandığına
Unutmak için dişiliğini
Amma ne mümkün
Doğasında var cinselliğim
Uzanmak ölümsüzlüğe
Savurmak genlerini sonsuzluğa

Naftalin kokan kadın
Yanağındaki gamzesiyle
Kalçasındaki ile de
Ve de göz pınarındaki
Deniz feneri ile
Döner gelir
Tenini çıkarır da çeyiz sandığından
Sarınır tekrar
Adı değişir
Naftalin kokar kadın naftalin

selçuk efendi
12-11-2004, 23:27
Yalnız Bir Opera / Murathan Mungan

ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki
gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin


Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parça
yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.


Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yüzündeki küskün kedere, gür kirpiklerinin altından
kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
çerçevesine sığmayan
munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu


Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti
Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de
ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı,
değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve
aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00
diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.

Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran
Zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını


Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik
kalmıştı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.

Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.


Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz

kış başlıyor sevgilim
hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
oysa yapacak ne çok şey vardı
ve ne kadar az zaman
kış başlıyor sevgilim
iyi bak kendine
gözlerindeki usul şefkati
teslim etme kimseye, hiçbir şeye
upuzun bir kış başlıyor sevgilim
ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.


Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu
gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...

Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun
para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar
gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
çağrışımlarla ödeşemezsiniz
dışarıda hayat düşmandır size
içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
Bir ayrılığın ilk günleridir daha
Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkla

Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
kulak verdiğiniz saatin tiktakları
kaplar tekin olmayan göğünüzü
geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
bakınıp dururken duvarlara
boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar
gibi
yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafik
kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata
alınmaya
kendimizi hazırlar gibi
yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
ve kazanmış görünürken derinliğimizi
Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar


denemeseniz de, bilirsiniz
hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar


Bana Zamandan söz ediyorlar
Gelip size Zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden
karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek,
uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.
Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden
bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları
önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini
kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Herşeye iyi gelen Zaman sizi kanatır


ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
günlerin dökümünü yap
benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
kim bilebilir ikimizden başka?
sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren
kendiliğindenliği
yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi
bir düşün
emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada
ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir ise yaramadıysa
Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda


Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden
ikindi yağmurlarını bekleyen
yaz sonu hüzünlerinden
gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
geçti her çağın bitki örtüsünden
oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
bakarken dünyaya
yangınlarda bayındır kentler gibiyim:
çiçek adlarını ezberlemekten geldim
eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
unuttuklarını hatırlamaktan
uzak uzak yolları tarif etmekten
haydutluktan ve melankoliden
giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocuklarla geçti
gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
yaram vardı. bir de sözcükler
sonra vaat edilmiş topraklar gibi
sayfalar ve günler
ışık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
daha şiir bitmeden. Karardı dizeler.
Aşk... Bitti. Soldu şiir.
Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden


Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Aşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece
uyudum, hiç uyanmadım.
barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
eksiliyorduk
mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
her otelde biraz eksilip, biraz artarak
yani çoğalarak
tahvil ve senetlerini intiharla değiştirenlerin
birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
ağır ve acı tanıklıklardan
geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
ve açık hayatları seviyordu.
Buraya gelirken
uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
panayır yerleri... panayır yerleri...
ölü kelebekler... ölü kelebekler...
sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
Adım onların adının yanına yazılmasın diye
acı çekecek yerlerimi yok etmeden
acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

ipek yollarında kuzey yıldızı
aşkın kuzey yıldızı
sanırsın durduğun yerde
ya da yol üstündedir
oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı

AŞKIN BİR YOLU VARDIR
HER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇİLEN
AŞKIN BİR YOLU VARDIR
HER YAŞTA BİRAZ GECİKİLEN
gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
gözlerim
aşkın kuzey yıldızıdır bu
yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
ilerlerim
zamanla anlarsın bu bir yanılsama
ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
yeniden yollara düşerler
düşerim
bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
yaşamsa yerli yerinde
yerli yerinde her şey

şimdi her şey doludizgin ve çoğul
şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
şimdi her şey yeniden
yüreğim, o eski aşk kalesi
yepyeni bir mazi yarattı sözüklerin gücünden


Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren

selçuk efendi
12-11-2004, 23:50
AŞK / CEMAL SÜREYYA

Simdi sen kalkip gidiyorsun. Git.
Gozlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gozlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugun iyi uyanmistik
Sevgiyeydi ilk acilisi gozlerimizin, sirf onaydi
Bir kuş konmuş parmaklarima uzun uzun otmüştü
Bir sevismek gelmis bir daha gitmemisti
Yoktu dunlerde, evvelsi gunlerdeki yoksullugumuz
Sanki hic olmamisti

Oysa kalbim iste suracikta carpiyordu
Surda senin gozlerindeki bakimsiz mavi, guzel lafli Istanbullar
Surda da etin cogaliyordu dokundukca laflarin dunyalarin
Oyle duzeltici oyle yerine getiriciydi ki sevmek
Ki Karakoy koprusune yagmur yagarken
Biraksalar gokyuzu kendini ikiye bolecekti
Cunku iki kisiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saclarini islatmaya
Bir dilim ekmegin bir iki zeytinin basinaydi doymamiz
Seni bir kere opsem ikinin hatiri kaliyordu
Iki kere opeyim desem üçün boynu bukuk
Yuzunun bitip vucudunun basladigi yerde
Memelerin vardi memelerin kahramandi sonra
Sonrasi iyilik guzellik. :)

yesavas
13-11-2004, 16:17
biz gelmedik kavga için
bizler geldik sevgi için
dostun evi gönüllerdir
gönüller yapmaya geldik
YUNUS EMRE

gebzeli
14-11-2004, 21:11
seni sevdiğimi anla artık
büyüdün bebek
masal değilki bu aşk
öğrenmen gerek
gitmesi kolay olur
zor olan sevmek
çok seviyorum bu satırlarıı.

Satırlar, mükemmel,
hatta ötesi

engindeniz
14-11-2004, 23:44
Hazmetmeyi , sevgiyi , öğrenmeyi istedim
İnsanlığı , görebilmeyi , sevebilmeyi söyledim
Sabır etmeyi , düşünmeyi , hak etmeyi bekledim
Sabahı bekledim , yoruldum geceyi hiç istemedim
.
Nefis güzel bir beraberliğe , mutluluğa ulaştım
Eğlenceye , hep beraber yaşamaya çabuk alıştım
Tüm güzellikleri ortaklaşa paylaşmayı sevgiyle aştım
'
İtiraf etmeyi , saygı duymayı , hoşgörüyü gördüm

Sazan gibi dalana , şakayı öğretecek duygusunu
Eşinden , ailesinden kaçarak burada çile sorgusunu
Vuslata yaprak dalından düşerken hazandan korkusunu
İmzasını attığı yazının arkasında düşüncesinin dev duruşunu
Yollara düşenin aklını bıraktığı çağrıya hasretle tavır koyuşunu
Olgun bir meyveyi dalından düşürmemeye çalışarak dostu oluşunu
Rüzgarın hafif esmesine raşeli dalgaların kayalara çarpışan vuruşunu
Umutlarını kaybedenlere , beynine inen pembe coşkuyla hızla doğuşunu
Mekanik çalışan azim ile yürüten sabırla sürdüren HİSSE.NET ' i sev ve koru.

engindeniz
14-11-2004, 23:45
Hazmetmeyi , sevgiyi , öğrenmeyi istedim
İnsanlığı , görebilmeyi , sevebilmeyi söyledim
Sabretmeyi , düşünmeyi , haketmeyi bekledim
Sabahı bekledim yoruldum geceyi hiç istemedim
.
Nefis güzel bir beraberliğe , mutluluğa ulaştım
Eğlenceye , hep beraber yaşamaya çabuk alıştım
Tüm güzellikleri ortaklaşa paylaşmayı sevgiyle aştım
'
İtiraf etmeyi , saygı duymayı , hoşgörüyü gördüm

Sazan gibi dalana , şakayı öğretecek duygusunu
Eşinden , ailesinden kaçarak burada çile sorgusunu
Vuslata yaprak dalından düşerken hazandan korkusunu
İmzasını attığı yazının arkasında düşüncesinin dev duruşunu
Yollara düşüpte aklını bıraktığı çağrıya hasretle tavır koyuşunu
Olgun bir meyveyi dalından düşürmemeye çalışarak dostu oluşunu
Rüzgarın hafif esmesine raşeli dalgaların kayalara çarpışan vuruşunu
Umutlarını kaybedenlere , beynine inen pembe coşkuyla hızla doğuşunu
Mekanik çalışan azim ile yürüten sabırla sürdüren HİSSE.NET ' i sev ve koru.

bıcırık
15-11-2004, 01:27
...
Hadi bana çelik mavisi bir gece getir
Hadi dostluklari tek tek koparip getir
Alnimdan öp beni e mi, yitik sicakligimi getir
Gençligimi çilginligimi deli günlerimi getir
Ne o sariyildiz sen de mi agliyorsun
...
Hasan Hüseyin Korkmazgil

bıcırık
15-11-2004, 14:17
SUÇ VE YARGI

tutkulasir sevgi
yogunlasir
agirlasir
ve bir agaç yitirilir yaprakta
bir okyanus
bir mavi
bir coskudur yiten damlada

artik anlam pesinde anliklar yorgun
yorgunluksa yanilgandir
sirça yürekler çatlamaya hazir
kiskançligin dehseti parmaklara bulasir

suç
esriklige yenik dokunuslar
yargi
kalabalikta yalnizliktir

ask'i tasimak
rastlamak kadar kolay midir...

Mete Tugluk

turkishwarrior
15-11-2004, 19:07
Mehmed’im

Sen ki kurt kuş uyurken
Yüce bir sevdaya vurgun,
Gencecik bahar içinde
Asırlık çınar gibi olgun.

Gece gündüz nöbet tutar
Hep hazır bekler Mehmed’im.
İsterse dağları yutar
Hep hazır bekler Mehmed’im.

Yıldızdan parlak
Sulardan berrak
Kem gözden ırak
Mehmed’im Mehmed’im

Sen ki en gür ses
Her lahza her nefes
Düşman ki korkak sürüsü
Yine serhatlerde es...

Düşmalar bir gele görsün
Akla gelmez tuzak kursun,
Siper kazsın, ağlar örsün
Hep hazır bekler Mehmed’im.

Keskin bıçak
Gökte uçak
Şaşmayan hak
Mehmed’im Mehmed’im

Sanki bir mihenk taşı
Gibi sen; nöbet başında,
Her nefesin namusu sen
Barışında savaşında...

turkishwarrior
16-11-2004, 02:19
Ölüm ve Çerçeveler

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Gece kar yağacak sabaha kadar
Toprakta et, kemik çatırtıları...
Yarı ölüleri bir korku tutar,
Değince bir taşa kafa tasları,
- Ölüler ki yalnız tırnakları var,
Ve yalnız burkulmuş diz kapakları...

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı,
Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları,
Sızıyor bir kapı aralığından,
Lambalar yanıyor hafif ve sarı

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Açıyor elini göğe bir kadın
Uzuyor, uzuyor altın saçları
Uğrunda ölünen güzel kızların

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Çocuklara açar mağaraları
Güngörmemiş kuşlar ve örümcekler
İlân-ı aşktan dil balıkları
Aşina suları çabuk terkeder.

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bakıyor ateşe, küle böcekler.
Köpekler parçalar kanaryaları
Mektupları bir boz ağaç kurdu yer
Baykuşlar ötüyor harabelerde
Yanıyor lambalar hafif ve sarı.

Bir kaza kurşunudur her yerde
Süvarisiz şaha kalkan atları
Bir ruhun ışığı vardır göklerde
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Ötüyor baykuşlar harabelerde.

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer
Bekledi arzuyla karanlıkları
Anneler, babalar, erkek kardeşler:
Tâ içinden duyar ani bir ağrı
Bir hüzün şarkısı tutturur gider
Anneler, babalar, erkek kardeşler...

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş
Bir neşe şarkısı tutturur gider
Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş
Kurşunlar sıkılır göklere doğru
Serçe yavruları havada titrer
Lambalar yanıyor hafif ve sarı...
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
İnce yelkenleri alıyor yeller
Titretir kalpleri ve bayrakları
Gemiden toprağa uzanan eller...

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gizli hazineler, su yılanları...
İnce yelkenleri alıyor yeller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Beyaz pelerinli hür tayfaları
Kendine bağlar siyah kediler
Titriyor gönüller ve kara bayrak
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gemiden toprağa uzanan eller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...

bıcırık
16-11-2004, 20:27
75. SONE

Bir an sevinç duyarken, korkuyorum sonra hemen,
Haydut yillar çalar götürür diye hazinemi;
Bir an, basbasa kalmaktan öte bir sey istemezken,
Sonra diyorum ki, alem niye görmesin sevincimi?
Bazen, sana baka baka kendime çektigim ziyafetle,
Doydum sanirken, bir bakisin açligiyla ölüyorum sonra,
Senin bana verdigin ya da verebileceginden öte,
Ne bir seyden zevk aliyorum, ne de çabaliyorum almaya.
Iste böyle, her gün hem açliktan ölüyor, hem tikaniyorum;
Ya oburca her seyi yiyorum, ya da hiçbir seye dokunmuyorum.

William Shakespeare

kumralada
17-11-2004, 17:40
GÜN OLUR

Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
Hele martılar, hele martılar,
Her bir tüylerinde ayrı telaş!...
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi...


Orhan VELİ

uzunvadeci
18-11-2004, 16:01
BİR ŞAİR DEĞİLİM BEN

Ne sen Milena’sın,ne de Elsa
Ne bir feylesof var karşında ne de bir şair
Ulaştıramam seni sonsuzluğa
Yazdıklarım yazacaklarım ancak
Yitip gidenlere yönelik bir ağıttır
Çürüyen beynim ve eriyen bedenime
Varsın,yalnızlık olsun ardakalan

alanyafatihi
18-11-2004, 16:07
İlaçlar çoğaldı, hastalıklar arttı
Dünya Barışı deriz, silahlanırız.
Mallarımız arttı, keyfimiz azaldı.
Vitrinler doldu, gönüller boşaldı.
Çabalar arttı ama, mutluluklar azaldı.
Gelirimizi arttı, karakterimiz zayıfladı.
Tanıdıklar çoğaldı ama, dostlar azaldı.
Havayı temizledik ama, ruhları kirlettik.
Konforumuz arttı ama. zamanımız daraldı
Uzmanlıklar arttı ama, meseleler çoğaldı.
Az kitap okuyor çok televizyon seyrediyoruz.
Varlığımızı arttırdık ama, değerlerimizi kaybettik
Acele Etmeyi öğrendik ama, sabırlı olmayı asla.
Eve çift maaş girer. arkasından boşanma gelir.
Daha çok plan yapıyor ama, daha az sonuç alıyoruz.
Daha büyük evlerdeyiz ama, daha küçük ailelerle yaşıyoruz.
Para kazanmayı öğrendik ama, yuva kurmayı beceremedik.

turkishwarrior
19-11-2004, 01:33
İnci Dakikaları

Sen bana yeni yılsın her dakika
Her dakika bir yaşıma daha giriyorum

Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni
Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın
Ben bin parçaya bölündüm her parçasında
Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın
Çalkantısız Üniversitenin yalnızlığın ve ağlamanın
Erkek ağlar mı diyeceksin
Hayberin kapısı ağlar mı erkek ağlar mı
Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum
Bir dakika ağlar yılbaşı dakikasında
Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden
Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey
Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya
Çürük ve havada asılı tahtalar üstünde
Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya
Sen benim ağlamamı erkeklığıme
Uyanan ölmeyen yenilenen
Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan
Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekliğime say

Bütün bir yıl bütün bir yaşama boyu
Gizli heybelere binbir gece eşyası doldurduğuma say

Ben otomobilleri böylesine yankısız sağır komam
Öyle bir isyan şiiri var ki ben onu yakalayacağım
Bu yunan şehrinin düzenini öper ve yalvarırım
Şehrin ölümünü yanlış anlama
Gözleri kör oldu doğrudur ama o kadar
Ve şehrin gözlerini geri verme dakikalarıdır bu yılgın çanlar

Senin odan günışığı en güzel müzik bana
Farklılıklar odası
Giden tren buharları içinde örümcek ağı
Sen güzel örümcek ağı yaşamakla yaşamamak
Doğduğumuz şüpheyle öldüğümüz şüphe arasına gerilmiş
Garip bulut farklı müzik güzel örümcek ağı

Ben bir yabancı buğunun kokusunu alıyorum
Bu kokuyu alıyorsam onulmaz kıskançlık yaramdandır
Benim garipliğime bakma benim kıskançlığıma bakma benim
İncilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum
Bu inciler denizlerin en karanlık noktalarında bile yoktur
Benim ak ve kara kayalar içinde bulduğum inciler
Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur
Oldukları yerde bile

bıcırık
19-11-2004, 21:19
Kalbim,
Neden hep olmazlarda?
Neden hep çıkmaz sokaklarda?

Kalbim kalbim kalbim
Dayanmak artık kolay değil
Bırakacak gibisin yarı yolda kalbim

Sevdin olmadı.
Bir dünya istedin kardeşçe, olamadı

Kalbim kalbim kalbim
Dayanmak artık kolay değil.
Bırakacak gibisin yarı yolda kalbim

Fikret Kızılok

kumralada
20-11-2004, 08:29
ÜÇ DİL

En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
En azından üç dil
Birisi ana dilin
Elin ayağın kadar senin
Ana sütü gibi tatlı
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba
Ötekiler yedi kat yabancı
Her kelime arslan ağzında
Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
Her kelimede bir kat daha artacaksın

En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Canımın içi demesini
Kırmızı gülün alı var demesini
Nerden ince ise ordan kopsun demesini
Atın ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
İnsanın insanı sömürmesi
Rezilliğin dik alası demesini
Ne demesi be
Gümbür gümbür gümbür demesini becereceksin

En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernus
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.

Bedri Rahmi EYUBOĞLU

Forever
20-11-2004, 10:11
NEYİ YAŞAMAK İSTİYORSAN ONU YAŞA

Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum, okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım , hem güldüm halime.
Sonra dedim ki "söz ver kendine"
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım.
Öyle çok değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladım.

Nietzsche

edvin
20-11-2004, 15:32
Ey bana iyi deyen
Yunus Emre

Ey bana iyi deyen adımı sufi koyan
Aceb sufi mi olur hırka ile taç giyen

Başıma taç urundum halka sufi göründüm
Dışıma hırka giydim içim bir kuru kova

Bu dilim zikir söyler gönlüm fesat fikreyler
Git böyle mi zikreyler Hakk'ı aşk ile seven

Gözüm yolun gözetmez kulak işidir tutmaz
Dilim yerinde yatmaz da'viler kılar yalan

Yunus gumansız bilir yalancı yolda kalır
Bir gün maksadın bulur gerçeklik ile gelen

edvin
20-11-2004, 15:35
Bir Kez Gönül Yıktın İse
Yunus Emre

Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil

Yol oldur ki doğru vara
Göz oldur ki Hakk'ı göre
Er oldur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil

Doğru yola gittin ise
Er eteğin tuttun ise
Bir hayır da ettin ise
Birine bindir az değil

Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka metâları satar
Yükü gevherdir tuz değil

uzunvadeci
20-11-2004, 22:24
ZAMAN

Bak nasıl seyirtmekte peşinden
Çürüyen zaman
Benzetmek için kendine
Senin bedenini de

Bir çürümedir zaman
Bir yokoluş
Uzanan hiçliğe

Çare benim
Çare sensin
Çare biz
Ama bu halimizle
Kırılmış kabuğundan
Dışarıya göz bile atamayan
Sefil birer salyangozuz ikimiz

Zaman sensin
Zaman benim
Zaman biz
Sahip olduğumuz bu göksel kudretle
Yaratabiliriz tekrardan
Kendimizi
Başka bedenlerde
Başka kimliklerde
Sonsuza dek kalarak yaşamda
Var mı ki zaten
Başka bir çaremiz

maral
21-11-2004, 13:37
....................Nazım Hikmet

Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum...

b.a.b.a.l
21-11-2004, 23:56
Her Şey Sende Gizli

yerin seni çektiği kadar ağırsın
kanatların çırpındığı kadar hafif..
kalbinin attığı kadar canlısın
gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
sevdiklerin kadar iyisin
nefret ettiklerin kadar kötü..
ne renk olursa olsun kaşın gözün
karşındakinin gördüğüdür rengin..
yaşadıklarını kar sayma:
yaşadığın kadar yakınsın sonuna,ne kadar yaşarsan
yaşa,
sevdiğin kadardır ömrün..
gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
sakın bitti sanma her şeyi,sevdiğin kadar
sevileceksin.
güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
bir gün yalan söyleyeceksen eğer
bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
ay ışığındadır sevgiliye hasret
ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..işte budur
hayat!

işte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
kuşlar ötebildiği kadar sevimli
bebek ağladığı kadar bebektir
ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

maral
22-11-2004, 10:47
Başka türlü bir şey...............Can Yücel

başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer,
ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..

maral
22-11-2004, 10:56
Resmin boyutlarını sınırlandırmak için 256 renk yapmak zorunda kaldım.

alanyafatihi
22-11-2004, 16:25
HARAB MABEDLER
Vardım eşiğine yüzümü sürdüm,
Etrafını bütün dikenler almış,
Yüksek mihrabında yazılar gördüm,
Kim bilir ne mutlu zamandan kalmış.
Batan güneşlerin dalgın nigahı,
Karartıya bırakmış o kıblegahı,
Mazlum bir ümmet mi bathı siyahı,
Viran kubbesine gölgeler salmış.
İslam'ın bahtiyar bir zamanında,
Ab-ı hayat varmış şadırvanında,
Şimdi harap olan sayebanında,
Dem çeken kuşların ömrü azalmış.
Bir âyât-ı hikmet var kitabesinde,
Bir dersi ibret var hitabesinde,
Bağ-ı cennet olan harabesinde,
Tekbir sedaları artık bunalmış,
Hey! Rıza secdeye baş koyda dinle,
Taşlar dile gelsin senin derdinle,
Efsane söyleyim ağla hem dinle,
O şerefli mazi meğer masalmış.
Rıza Tevfik Bölükbaşı

gebzeli
22-11-2004, 16:32
İŞKENCECİ, YARGICA YALVARIYOR...

Doğrudur;

işkenceciyim, Hakim Bey!

Ama başkaları da var.

Hele bir dinleyin diyeceklerimi;

o zaman verin karar.

...

Ben işkenceciyim

Olur olmaz zamanda

haberli habersiz

şundan bundan

havadan sudan

elektriği keserim.

Isıtıcılar çalışmaz,

Kalorifer susar;

balıklarım donar

(Hayvanları severim)

Çocuklar üşür.

Herbiri soğuktan ağlaşır;

ağlamasınlar diye

onları döverim.

...

Karım, pantolonumu yine ütülememiştir.

Kızarak sorarım:

"-Kadın, ne ettin,

Yine TV'de dizi mi seyrettin?

(Ben mi?! Hastasıyım Gece Keyfi'nin.)

Karım ağlaşır:

"Dizi saatinde elektrik mi vardı ki...

Neyi seyredeyim,

Ütüyü nasıl edeyim?"

Elektrik kesik diye karımı döverim.



Ben işkenceciyim.

Duraktaki yolcuyu beğenmezsem almam.

(Acelesi varmış, ne gam!..)

Tanıdığımı,

nerde olursa,

almamak gibi "yamuk" yapmam.

Laf aramızda "Hızlı"dır adım;

yavaşa hiç gelemem.

Ağırı, sağırı sevmem;

Uçar gibi giderim vesselam!



Ben işkenceciyim.

Öğrencinin yaramazını,

tembelini aymazını

gözünden tanırım.

Verdiğim ezberi

su gibi etmeyenin

ölçüsünü alırım.

Tarih, fizik ya da din-ahlak dersi

Benim için farketmez ki!..

Esas olan, hazırolda durmak;

haylaz düşünceye zaman ayırmamaktır.



Ben işkenceciyim.

Üniformam da üzerimde ne güzel durur.

Dört yolun ağzına durdum mu,

keyfime diyecek yoktur.

Aslında işimiz kolaydır ve şudur:

sağdan gelenlere "geç, geç"

soldan gelenlere "dur, dur".

Şoförün biri etti mi dırdır:

"-Ehliyetle ruhsatını ver lan!";

Hanımsa eğer şoför, eğilip kırılıp:

"-Lütfen, hamfendi.

Şuradan buradan... falan filan"



Ben İşkenceciyim.

Elimde etiket makinası;

işim, fiyatlara yetişmektir.

Yazarım karışık yazanını sevmem.

Feminizm, demokrasi, ekoloji falan filan...

Bence iyi kitap, parlak kaplı olmalıdır.

Kitabın yasak olanı, yakılmamalı;

iki misli karla satılmalıdır.



Ben işkenceciyim.

Hastaneye gelen hastayı sevmem.

Muayenehaneye gelen ise canımdır, bir tanem.

Kimi zaman yanılırım:

apandisit yerine mide aldığım olur.

Aman, canım!

Bu kadarı kadı kızında da olur.



Ben işkenceciyim.

Parayı savurmaktansa

azotu atıyorum suya.

Hem bu kadarcık atığı

olur muymuş arıtma!

Ben kirletiyorum ama

havayı, suyu, toprağı;

bu kadar işçi aç kalmaz mı

kapatırsam fabrikayı?



...

Evet; ben işkenceciyim, Hakim Bey!

Lakin

üç beş kişinin

kırdım diye kafasını kolunu;

yok ettimse (tabi ki vatan, millet adına)

bir kaç potansiyel suçluyu.

Bunca ceza bana mı?

Ötekiler suçsuz;

bana iki yıl ceza reva mı?!..

Gürcan Banger

"Böyle şiir olur mu?" diyen okura cevap: Doğru; böyle şiir olmaz. Ama böyle mahkeme de olmaz. böyle yargıç da olmaz. ama böyle işkence o kadar çok ki!.. ***

gebzeli
22-11-2004, 16:33
DERTLENiRiM.
GELiR Mi DERSiN O BEKLEDiGiM ?
BU KIŞ, BU BAHAR YA DA BiR GÜN...
NE SEN BiLiRSİN EY TAHAYYÜL,
NE DE BEN.
BiLSE BiLSE iLAH BiLiR.
O DA BANA SÖYLEMEZ.

maral
22-11-2004, 20:48
Alçakta yüksekte ...............Pir Sultan Abdal

Alçakta yüksekte yatan erenler
Yetişin imdada aldı dert beni
Başımı alıp hangi yere gideyim
Gittiğim yerlerde buldu dert beni

Oturup benimle ibadet kıldı
Yalan söyledi de yüzüme güldü
Yalın kılıç olup üstüme geldi
Çaldı bölük bölük böldü dert beni

Üstümüzden gelen boran kış gibi
Yavru şahin pençesinde kuş gibi
Seher çağı bir korkulu düş gibi
Çağırta çağırta aldı dert beni

Abdal Pir Sultan'ım gönlüm hastadır
Kimseye diyemem gönlüm yastadır
Bilmem deli oldu bilmem ustadır
Şöyle bir sevdaya saldı dert beni

maral
22-11-2004, 20:52
Yiğidim Aslanım..........Bedri Rahmi Eyüboğlu

Şu Sılanın Ufak Tefek Yolları
Ağrıdan Sızıdan Tutmaz Elleri
Tepeden Tırnağa Şiir Dilleri
Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor

Bugün Efkarlıyım Açmasın Güller
Yiğidimden Kara Haber Verdiler
Demirden Döşeği Taştan Sedirler
Yiğidim Aslanım Bumda Yatıyor

Ne Bir Haram Yedi Ne Cana Kıydı
Ekmek Kadar Temiz Su Gibi Aydın
Hiç Kimse Duymadan Hükümler Giydin
Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor

Mezar Arasında Harman Olur Mu
On Üç Yıl Mahpusta Derman Kalır Mı
Azrail'e Sorsam Canım Alır Mı
Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor

chaotic
22-11-2004, 21:48
Cevapsız sevdalar vardır,
Anlaşılamayanlar oynar başrolde.
Nere gitseler dünya dardır,
Sanki tüm hayat geçer ufacık köyde.
En son bakışta sonlanmalıdır,
Lakin sönmez hiç, köz kalır külde...

Istanbul, 2004

turkishwarrior
22-11-2004, 23:02
Öpülürdü Alnımız

Korkmazdık geceden, silah sesinden,
Sular kirlenmezdi avucumuzda
Uçardık göklerin penceresinden
Yıldız ülkesine, mavi sonsuzda

Gönlümüze henüz gelmemişti güz,
Sevgi sürülürdü ekmeğimize,
Neşeyle evcilik oynardık gündüz
Bereket dolardı evlerimize

Ölümü bilmezdik öldürmeyi de
Yaprak dökmemişti umutlarımız
Gözünü kırpardı gece, aydede
Mehtabı süslerdi bulutlarımız

Toprağın gözleri millenmemişti
Babamız oyuncak derdi mermiler...
Denizler tutuşup küllenmemişti
Balıklara arkadaştı gemiler...

Kurşunlanmaz öpülürdü alnımız
Çiçekler sevginin işaretiydi,
Geçip gitti o mutluluk çağımız,
Ruhumuz kederden elbise giydi...

gebzeli
23-11-2004, 17:16
62 Tavsani


Denize dusen
bir oyuncaktir Kız Kulesi
soruyorum berber koltugundan
iki ayna arasinda
akip giden goruntume
sair olaniniz hangisi

Pencere tullerine
gelinlik diye sarilan
o kucuk kiz nerede simdi
gemim coktan batti
denize inen tum filikalarıma
erkekler bindi

Duvardaki yangin dugmesini
orten cam parcasiyim
kurtulusun olacaksa
hic dusunme
ayakkabinin topuguyla
kir beni

İnanıyorum uzaylilara
duymaliyim birilerinden
yildizlardan nasil
gorunurdu diye
mahallemizdeki yazlik
sinema

Ogrendim saat kulelerini
kibrit kutularından
bagisla beni
iki dunya savasinin
yasanildigi yuzyilda
nufus cuzdanimdaki 62'den
yaptigim tavsan

Sunay Akın

kumralada
23-11-2004, 17:39
HÜRRİYETE DOĞRU

Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikce
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin,
Şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar,
Donanmalar mı?
Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize:
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, Her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere...


Orhan Veli KANIK

maral
23-11-2004, 23:48
CEVİZ AĞACI...........NAZIM HİKMET

Başım köpük köpük bulut,
içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril.
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil
Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var,
Yüz bin elle dokunurum sana, Istanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir.Şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, Istanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında