PDA

View Full Version : Kazim Koyuncu'yu Kaybettİk



hakanen
25-06-2005, 20:46
Çok üzgünüm çoook.
Karadeniz'in mükemmel sesi Kazım Koyuncu ,33 yaşında kansere yenik düştü.Hepimizin başı sağolsun... :( :( :(

kentuf
25-06-2005, 20:50
Çok üzgünüm çoook.
Karadeniz'in mükemmel sesi Kazım Koyuncu ,33 yaşında kansere yenik düştü.Hepimizin başı sağolsun... :( :( :(
evet aynı fikirdeyim çok gençti ve yaşama azmi de vardı yazık oldu çok üzüldüm .Çok da seveni varmış ki hastane önü doldu taştı yazık oldu başımız sağolsun .

futbolcu
25-06-2005, 20:56
Bir karadeniz evladı olarak Kazım Koyuncu'ya Allah'tan rahmet sevenlerine sabır diliyorum. (İki tane çıplak bacağa gösterilen ilginin bizim özümüze ait müzik yapan Kazım Koyunculara kat be kat göster ey halkım)

KARAHAN
25-06-2005, 21:02
evvelsi gün borsadan para kazanırsanız topiğine kanser vakfına bagışlarım yazmıştım...bunu boşuna yazmadım...ama kimsenin ilgisini çekmedi düşündürücü ve üzücü...

fantastico
25-06-2005, 21:10
çok yazik oldu :(

zaten bizim oralarda genç yaşta kanser vakaları o kadar yaygın ki....


sebebini düşününce insan iyice sinirleniyor...

varyemez
25-06-2005, 21:12
allahtan rahmet ailesine,sevenlerine sabır dilerim...

cagdast
25-06-2005, 21:12
tüm sevenlerinin başı sağolsun.
Allah yakınlarına sabırlar versin!

ŞahMat
25-06-2005, 21:12
Allah rahmet eylesin.. Genc yasta yazik oldu.. muziklerde yasiyacak artik..

bu kanser iste boyle nalet birsey, sinsice ilerliyor ve gec kalinabiliniyor..
sevdiklerimizden ve bizlerden uzak kalmasi dilegiyle...

egecal
25-06-2005, 21:14
Hepimizin başı sağolsun... :( :( :(

amin

simyacı
25-06-2005, 21:16
hepimizin başı sağolsun. yüce rabbim tüm sevenlerine sabır versin.
kolay yetişmiyor böyle kıymetli müzik adamları.

Augustlobster
25-06-2005, 21:45
ya uyuyodum,kız msj atmıs K.koyuncu ölmüş,o da bişi deil ev misafir dolu insanın acısını bile yasamasına izin vermıyorlar demiş. K.koyuncu demiş.telefonu ters çeviriorum,düz çeviriorum bidaha okuyorum K.koyuncu kim çıkaramadım.o ları ö yaptım,uları ü..yok..bide 2saat geç cvp verdikmi msja....vay başıma gelene:(

creative
25-06-2005, 21:48
Allah rahmet eylesin.....Mekanı cennet olsun.

HaN
25-06-2005, 21:52
Allah rahmet eylesin..
yakınlarını ve sevenlerinin başı sağolsun...mekanı cennet olsun...

DenizFeneri
25-06-2005, 22:21
Allah Rahmet Eylesin............

taho
25-06-2005, 22:35
çok üzüldüm çok .....

gemici
26-06-2005, 00:02
Allah Rahmet Eylesin............gerçi tanımıyordum ama genç birine yazık olmuş................s

camarors
26-06-2005, 00:18
Allah rahmet eylesin

rush
26-06-2005, 00:46
O yasta kanser!!! Cernobil Cernobil!!!!!

Allah Rahmet Eylesin

zyprexa
26-06-2005, 12:00
Üç Silahşörlerden biri artık yok..Gerçek bir müzisyendi;Bir müzik dehasıydı...Başta Karadenizliler olmak üzere Ülkemin ve tüm sevenlerinin başı sağolsun.

turkishwarrior
26-06-2005, 12:08
değerli bir müzisyendi...Allah rahmet eylesin.Böyle genç ölümler insanı bir kat daha fazla üzüyor...

zyprexa
26-06-2005, 12:49
İSTANBUL - Kazım Koyuncu için yarın, 27 Haziran’da yapılması planlanan ve Koyuncu’nun da adının geçtiği ‘Hey Gidi Karadeniz’ konserinin gerçekleştirileceği Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda tören düzenlenecek. 33 yaşındaki Koyuncu’nun cenazesi, daha sonra toprağa verilmek üzere memleketi Hopa’ya götürülecek.
Yakalandığı kanser hastalığı sonucu bugün İstanbul’da vefat eden Karadenizli genç şarkıcı Kazım Koyuncu, Türkiye’nin ilk laz-rock grubunu kurmuştu. Hopa’da 1972 yılında doğan Koyuncu, müziğe ortaokul birinci sınıfta mandolin çalarak başladı.
İstanbul’a üniversite eğitimi için geldikten sonra müzikle yoğun olarak uğraşan Koyuncu, 1992’de profesyonel müzik yaşamına geçti. Türkiye’nin ilk laz-rock grubu olan ‘Zuğaşi Berepe’yi kuran Koyuncu, bu grupla 1995’te ‘Va Mişkunan’ (Bilmiyoruz), 1998’de de ‘İgsaz’ (Gidiyor) isimli albümleri yaptı.
İLK SOLO ALBÜM VİVA
Koyuncu, 1998’in sonunda ‘Zuğaşi Berepe’nin dağılmasının ardından tek başına müziğe devam etti ve ‘Salkım Söğüt’ isimli projelerin ikincisinde 3 şarkıyla yer aldı. Kazım Koyuncu, 2001 yılında ilk solo albümü ‘Viya’yı çıkardı. İkinci solo albümü ‘Hayde’yi Nisan 2004’te çıkaran Koyuncu, yaklaşık 6 aydır kanser hastalığıyla mücadele ediyordu.

KANSERLE MÜCADELESİNİ ANLATMIŞTI
Karadenizli şarkıcı Kazım Koyuncu, vefatından önce tedavi gördüğü VKV Amerikan Hastanesi’nde geçtiğimiz Nisan ayında düzenlenen “Çernobil’in Etkileri ve Hasta Hakları” konulu panelde kanserle mücadelesini anlatmıştı.

Genç şarkıcı Koyuncu, konuşmasında “Duyarlı bir sanatçı olarak dertleri hissediyordum. Kanser de oldum artık. Ben kanserden çok korkan bir insandım. Kanserim ve korkmuyorum. Sadece beni sevenleri ve özgürlüğümü düşünüyorum. Ölüm küçük bir şey, ama hastalık sizin özgürlüğünüzü sınırlıyor” ifadelerine yer vermişti.

Beşinciboyut
26-06-2005, 13:10
Kazım Koyuncu'ya alemlerin Rabbinden rahmet, sevenleri ve akrabalarına sabr-ı cemil niyaz ediyorum.

Selçuk
26-06-2005, 13:14
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun...

zyprexa
26-06-2005, 14:00
Seni dinliyrum şimdi... Boğazımda bir yumru...Yutkun yutkun gitmiyor baş belasu....Hani sevdaluk eyi şeydu ?hani sen daha yeni başlamişudun narinom ?Asiye,Fadime,Gel Avera,Ella,Tsira,Selimine,Gülbeyaz hep beraber arkandan ağlayruk şimdi.....Işıklar içinde uyu yiğidum...Işıklar sarsun seni..

şensobey
26-06-2005, 14:26
Yeryüzündeki canlıların en akıllısı olan bir birey olarak yapmamız gereken yeni ufuklar açmaktır.
Açacağımız ufuklar yeni ufuklara gebedir.
Yeni ufuklar bizlere yeni dünyalar getirecektir.
Bu gün biz, yarın çocuğumuz, öbürgün torunlarımız.
Kalıpların dışına çıkacağız, çıkmamız lazım.

Kazım Koyuncu kalıpları aşıyordu, çıkıyordu kalıptan.......
Allah rahmet eylesin.

bourbon
26-06-2005, 14:34
evvelsi gün borsadan para kazanırsanız topiğine kanser vakfına bagışlarım yazmıştım...bunu boşuna yazmadım...ama kimsenin ilgisini çekmedi düşündürücü ve üzücü...
Hakıkaten Karahan çağın illeti bu.Gencecık ınsanları bıle alıp goturuyor.Bu vakfı burada yazman bence cok ıyı oldu.En azından ben öğrenmiş oldum.Sevgıler.

ŞEN
26-06-2005, 14:36
Başımız sağolsun.
Saygılarımla,

Işılay
26-06-2005, 16:10
Kazım Koyuncu'yu iki sene evveline kadar tanımıyordum,Gülbeyaz dizisiyle tanıdım.Ana tarafımdan Karadenizliyim, Karadeniz müziğinin bilhassa duygulu olanlarını bir başka severim...Bu diziyi de filmi için değil tam uygun yerlerine yerleştirilen tadına doyulmaz söz ve bestelerdeki müzikleri için izliyordum desem yalan olmaz....Her duyduğumda boğazıma düğüm, gözüme nem oturmasına engel olamadığım müzikleri........
Yüce rabbim en verimli yaşında aramızdan ayrılan Kazım Koyuncu kuluna rahmet etsin...Amin.....

adabeyi
26-06-2005, 17:36
allah rahmet eylesin....mekanı cennet olsun

oscardito
26-06-2005, 19:50
hiç mi düşunmedun sen oy sevdi-klerin-ğun boyle ağlar....Mekanın cennet olsun.Allah sevenlerine sabır versin.

Bilge
26-06-2005, 21:59
Allah rahmet eylesin. Yakınlarına ve sevenlerine sabırlar diliyorum.

Işılay
26-06-2005, 22:07
heeyyy gidi karadeniz...
doldi da taşamayii.....
etmiyelum sevdaluk
edenler yaşamayi.......

gulg
26-06-2005, 22:12
Çok üzüldüm. O yaşta kanser. İnsan inamıyor. Çok büyük bir kayıp. Herkesin başı sağolsun. Mekanı cennet olsun.

kentuf
03-07-2005, 09:32
dün gece star tv de çernobilin bağlantısı varmı diyor.Volkan konak adlı sanatçı da haklı olaraktan neden çernobilden sonra artış var neden örtbas edildi neden gereken ler yapılmadı neden halen haklı olduklarını savunuyorlar .
zamanın bakanı cahit aral canlı yayında çay içip kafa yapmıştı milletle ayrıca taek(türkiye atom enerjisi grubu) onayı ile çaylar harman edilip radyosyon oranı düşük hale getirilmesine izin verilmesi için rapor vermiş.
Ne çekiyorsak cahilliğimizden başımıza geliyor .Sonra kafayı vurmak işe yaramıyor . Dönemin taek başkanı şimdi açıklama yapıyor on yıl önce yok bu beş sene önce yok ekilen gübrelerden diyor .şimdi soruyorum ALLAHIN GÜDÜĞÜ PROF DİYE GEÇİNEN ZATA SORUYORUM .NEREDEYDİN YALANCI.Onu prof yapanıda ,bu ülkeye sağlık bakanlığı yapan kişilere soruyorum .SORACAĞIZ .Karadeniz de biri öksürdümü bin kişi çok yaşa der yeterki duysun .Örnekleri var biz her şeyin hesabını sormaya karar verdik soracağızda.

Dönemde cumhuru reis KENAN EVREN ,bAŞBAKAN turgut özal,sanayi bakanı cahit aral,atom enerji başkanı sık.ahmet yüksel özemere ve bu dava için olan başvurulardan sonra soruyorum .
Neden çernobil akabinden sonraki büyüyen insanlarda kanser oranı bu kadar yükseldi .
neden bunun için tarama üniteleri kurulamadı ve halen kurulmuyor.
neden müdahale edilemiyen tespit edilen vakalara devlet ön ayak olup tedavi masraflarını karşılamıyor .**
neden Bu kadar sorumsuzluk.
SEVgili Volkan konağa da göndereceğim bu Topic altında bilgilerimizi paylaşmak tan korkmayın .Çünkü bizler kafaya koyduk bu kadar sorumsuzluğa izin vermeyeceğiz .YAZIKLAR OLSUN .
Volkan konak arkadayız .İnternet te sokak ta hep sizi savunacağım çünkü Haklılığınıza inanıyoruz.Sen karadenizin sesi olcaksın her yönde.
Ve burda hiç bir yerde araştırması yapılmamış kendim yaptığım bir araştırmada size ışık tutacak .arkanızdayız .

zyprexa
03-07-2005, 11:01
30 Haziran Perşembe 2005/27 sayılı PENGUEN dergisinden:
Kazım Koyuncu kanser sürecini şöyle anlatıyordu:
..''Hastalığım aslında testislerde görülen ama bende testislere değil akciğer boşluğu ve akciğerlere yerleşmiş tuhaf bir kanser türü ya da tümör cinsi.''Germ Hücreli Tümör'' diyorlar.Tamamen iyileşme ihtimali %75-80 diyor doktorlar.Tedavi olarak kemoterapi uygulanıyor.Bu arada Yeni Melek konserine perukla ,şapkayla ya da kelimle , hangisiyle çıksam acaba ? ''

zyprexa
03-07-2005, 11:07
''2.Kemoterapi sona erdiğinde kontrol tomografisi çektirdik.Sonuçları ve yorumları aldık .Açıkçası bizler ve doktorumuz hızlı bir iyileşme süreci bekliyorduk ancak tahminlerimiz tutmadı.Tedavi süreci devam ediyor .Ağrı-sızı yok.Canım konser yapmak,koşmak, futbol oynmak istiyor.Üstelik buna enerjim de var ancak yapmamam gerekiyormuş.İşin sinir bozucu taraflarının başında bu geliyor.''

zyprexa
03-07-2005, 11:11
''Çok olumlu ve moralli başlayan başlayan tedavi süreci maalesef olumlu seyretmedi.İlaçlar değişti fakat iyileşme konusunda beklenen etkiyi göstermedi.Şimdi yeni planlar yapıyoruz.Sanırım tedavi için gurbet ellere doğru yola koyulacağız.İşler ne kadar olumsuz da olsa ben sahneye, müziğe , hayata, döneceğime dair hiçbir kuşku duymamaktayım.''

kentuf
03-07-2005, 11:11
Karadenizli adamın damarına basılmıştır .Olaylar ve vurdum duymazlıklar hat safhaya ulaşmıştır .Özelleştirilmeyecekmik ,özelleştirinde herkes kurtulsun yeter milletin kanını emdiğiniz .Sağlık bakanlığıymış pehhh adam lar kendi hastanelerinde mikrop olmuşlar .Araştırmaymış araştırma ünitesinde bir yığın bebek öldü kem küm .özelleşsin her şey bu millet eğitim almadan kendim dahil eğitim seviyemiz yükselmeden afedersiniz hiç bir mok yiyemeyiz.Onun için satın anasını satayim .
OYNAYIN UŞAKLAR OYNAYIN GAYRİ.HORONU İBADET SAYACAKLARDIR.

zyprexa
03-07-2005, 11:13
''ÖLÜM KÜÇÜK BİR ŞEY AMA HASTALIK ÖZGÜRLÜĞÜMÜ ALIYOR.''

zyprexa
03-07-2005, 11:27
Kazım Koyuncu neredeyse tüm yaşıtlarının avrupalı, amerikalı olmak için can attığı ,attırıldığı bir dönemde özüne ,soyuna , kendi köklerine dönmeyi en büyük hayal edinmişti.Üstelik bu konuda sanatıyla mücadele veren ,direnen,asi, onurlu, namuslu,iyi, çalışkan bir müzisyendi.Onun bazen kederli bazen neşeli müziğinde insan olmak ve en önemlisi de kendi olmak onurunu-gururunu hep hissedebilirsiniz.Kısa hayatına sığdırdığı destansı macera hepimize örnek olsun.Hormon yiyip,Radyasyon soluduğumuz şu günlerde Kazım'ın kısa ömrü hepimize rehber olsun.GÜLE GÜLE KAZIM KARDEŞ.KISA SÜREN ÖMRÜN SAYESİNDE DÜNYAMIZ VE ÜLKEMİZ ŞEREFLENDİ.RAHAT UYU.....

zyprexa
03-07-2005, 11:37
Dün geceki programda Volkan Konak da söyledi..''Susuyorsak efendiliğimizdendir sakın yanlış anlaşılmasın'' Laz uşağuni kizdırmaya gelmez bilesunuz.Sakın ola bizumle dalga geçmeye, onurumuzla oynamaya kalkmayasuz zira biz bi kalkarsak o inlerunuzda kaçacak deluk ararsiniz,O sirça saraylarunuzu başiniza yikaruk bunu da eyi belleyun..İşte o gün itin g.tü bile en rahat döşşekden rahatdur size...

kentuf
03-07-2005, 11:47
Dün geceki programda Volkan Konak da söyledi..''Susuyorsak efendiliğimizdendir sakın yanlış anlaşılmasın'' Laz uşağuni kizdırmaya gelmez bilesunuz.Sakın ola bizumle dalga geçmeye, onurumuzla oynamaya kalkmayasuz zira biz bi kalkarsak o inlerunuzda kaçacak deluk ararsiniz,O sirça saraylarunuzu başiniza yikaruk bunu da eyi belleyun..İşte o gün itin g.tü bile en rahat döşşekden rahatdur size...
Volkan konak çok dinlerim ve söylediklerinin hepsinde çok haklı .Yok duygusal yaklaşıyorlarmış falan filan .Bizim tepemiz atarsa neler olcağını trabzon da insanlar görmüştür.Elimizden geleni arkamıza koymamamız lazim .İstanbula acil hasta geldi bundan iki ay önce adam acil müdahale edilmesi lazim sonraki günlere gün veriyorlardı .Giresunlu benim yanında çalışan birinin akrabası adam iki günde öldü .sebeb ne arkasına sığındığınız gübremi .Bu gübre ler 1980 den öncede ekiliyordu ardı ardına bu kadar kişi bu sebebten öldümü.benim çevremde çok kişi yi duyuyorum yazıklar olsun .Az radyasyon iyidir diyenlere dedirtenlere ALLAH BELANIZI versin .

zyprexa
03-07-2005, 12:36
Sağlık Bakanına Kazım Koyuncu nun ölümü ve olaydan bahisle Çernobil in karadenizdeki artan kanser vakaları soruluyor.El cevap: ''Kendisinin sigara içip içmediğini bilmiyorum ama her kim ki cebinde sigara paketi taşıyordur o aslında cebinde çernobil taşıyordur '' ve ağzından baklayı çıkartıyor.'''Türkiyede kanserle ilgili kayıtlar yalnızca son 1.5 yıldır tutuluyor'' A.B.D de en uyduruk olayların bile çok detaylı istatistikleri tutulurken T.C de yıl 2004 kanser kayıtları yeni tutulmaya başlanmış.(Unutmayın çernobil in üzerinden 20 yıl geçti.Daha o günlerde bu olayın sonuçları 20-30 yıl sonra anlaşılabilecek/ortaya çıkacaktır diye bağırdı o zaman bilim adamları ama o bile uyandıramamış bizim güzelleri)Eee kayıdın, bilgin olmazsa istatistiğin de olmaz o vakit de şişine gerile'' çernobil ile kanser vakalarının artması arasında bir bağlantı/ bilgi yok ''dersiniz çıkarsınız işin içinden..
Bre sağlığımın baka(maya)nı tamam Akc. kanserlerinin %90 ının fazlasından sigara sorumlu(Biri belli ki kulağına söylemiş ''Akciğer kanserinden öldü sayın bakanım'' diye) Testisleri(kadınlarda overleri) tutan germ hücreli tümörün akciğerlerde işi ne?(not:Kazımdaki metastaz değildir Primeridir; yani tümörün ilk çıkış yeridir).Testis tümörleri/germ hücreli tm. ler nadir görülen tm .lerdir..Extragonadal yerleşimli(testis-over dışı) germ hücreli tümörler ise bunların yalnızca %2-5 ini teşkil eder..Bu vakaların sitolojik(kromozomal)incelemesinde ise 12 nolu kromozomun kısa kolunda delesyon saptanmıştır...
Bu gonad dışı yerleşimli germ hücreli tümörlerin sebep olduğu kanser vakalarının hemen hepsi uluslararası dergilerde yayın olmuştur..
Bu sefer kan kusup ''Kızılcık şerbeti içtim '' demeyecek bu halk; bu sefer değil !!!!
Haberiniz olsun..

kentuf
03-07-2005, 12:53
İş yerim konumu dolayısıla amerikan hastanesi ile yakın temasdayım.Kadın doğum ve üreme de çalışan doktorlarla konuştum en çok tüp bebek başvurusu karadeniz den geliyor .Ve doğumdan sonra kemoterapiye alınan en çok hasta doğu karadeniz insanlarında var .yeni doğan çoçuğa da akciğer kanseri geçtiği (sigaraya atıf ) dünyada duyulmamış pehhh.Halkı keriz yerine koyamıycaksınız bunun bedelini çok mu çok ağır ödeyecek yetkilir .Sinirler haklı olaraktan gerilmiş vede halen en önemlisi dün gece de söylenen BİZİ APTAL YERİNE KOYUYORSUNUZ.Gelin bakın isteyin hastane kayıtlarını kanser vakalarına bakmayın gelin üreme ünitesinde bir istatistik yapın ,kısırlık konularındaki başvurulara bakın yuhhhhhh olsun artık bir adam haysiyet sahibi olmazmı biz burda hatalıyız diyemezmi .fazla değil beş ay sabredin volkan konak ispatlayacak zaten elinde deliller var sanıyorum.

intexma
03-07-2005, 13:31
2 yıl önceydi...
ordulu olanlar bilir...perşembe den sonra fatsa/bolamana gelmeden ..çamburnu diye bir yer vardı..
denizin üzerinde bir mekan..

bi nedenle memlekete gitmiştim..
eski bir müşterim hadi gel bu akşam bizimle çamburnuna ..hem konuklarımız var dedi..
önce salladım...pek canım çekmedi...ama Volkan konakta var deyince gözlerim ışıldadı..

yıllardır dinlerim volkan konak ı ..severim..
neyse..saat 20.00 gibi vardık oraya ..
Volkan konak tüm heybetiyle masa da konuşuyo..şakalaşıyo..bir şeyler anlatıyo..
yanında da bizim yaşlarda..ince ..yağız bir uşak..
ben tanımıyordum.. dediler ki kazım Koyuncu...
Laz rock yapıyo falan diye takıldılar..
saat:02.00 yi geçerken sanki kazım koyuncuyla yıllardır dostmuşuz gibi anlatıyo...
içten..yakın...sıcak...sorumluluğunun kardaeniz çocuğu...ANADOLU çocuğu olmanın bilinciyle..

neden dir bilmem yıllarcahiç kasetini falan almadım..
2 ay önceydi sanırım tv de bir konser görüntüsü vardı..kanser olmuş..saçları dökülmüş...yaralandım..içimin acıdığını hissettim..
bir yerden bir cd sini istediğim..abi hangisi olsun dedi satıcı..fark etmez dedim ne varsa ver..

ilginçtir..eşim dahil kimse neden aldığımı anlamadı..bende anlamadım yaa...
ve iki aydır arabada her gün onun cd si çalıyordu...

geçende acı haber geldiğinde ..yine onu dinliyordum..rastlantı..
az önce tv de istanbulda ki ve hopa daki görüntüler vardı..
göz yaşlarıma hakim olamadım..

yiğitti...
kardenizliydi...
adam dı adam gibi..
İNSAN dı herşey den önce...

mutlu olsun gittiği yerde.....

:evil:©

intexma
03-07-2005, 13:33
Anilar Dustu Pesime

Seslendiren: Kazım Koyuncu

Anılar düştü peşime uyumaz oldum
Düşlerim vardı yamacına
Varamaz oldum
Rüzgarla yarışırken koşamaz oldum
Düze çıkmaz yollarım inemez oldım

Geçmiş günler düğüm düğüm
Çözemez oldum güzelim
Sevda yüklü bulutlardan geçemez oldum güzelim

intexma
03-07-2005, 13:33
Seslendiren: Kazım Koyuncu

Ağasarın balını gel salını salını
Adam cebinde taşır senin gibi gelini oy Asiye oy

Oy Asiye Asiye tütün koydum kesiye
Baban seni veriyi da bir bağa pırasiye oy Asiye oy

Sis dağının başında yel püfür püfür esiyor
Baban bu yıl kurbanı çifter çifter kesiyor oy Asiye oy

intexma
03-07-2005, 13:34
Seslendiren: Kazım Koyuncu

Oropa ardzo arti varen
Çkim iveri nçari çkvaşa
Miordini miçkutu do
Goytiroku ma si çkvaşa
Miordini miçkutu do
Didou do na ni na

Huriyadas çima ndğasu
Skani mamulyas makipginam
Kankaleşa gamkomile
Vaşilebu taşi rina
Kankaleşa gamkomile
Didou do na ni na

Seri do ndğaşi arti mapu
Skani şaras ginocinepu
Skani dudi midamiğuru
Şkvak kargi mokileku
Skani dudi midamiğuru
Didou do na ni na

Ah orapa si ncgiri ndğaşi
Guri muço domixaşi
Seri iri şeni seriren do
Kukumela naku ndğaşi
Seri iri seriren do
Didou do na ni na

intexma
03-07-2005, 13:35
Seslendiren: Volkan Konak/ Kazım Koyuncu

Dağlarda gezen kartalım
Kırıldı mı kanatların?
Can mı çıktı boğazından
Niye düştün düz tarlaya?

Tut elimden, kalk gidelim
Oy gidelim Ziganaya
Nanina dido, dido anam
Dido babam dido
Dido nanina

Kalk ayağa çık dağlara
Uğrama hiç şehirlere
Bilmezler ne gelmiş başa
Burda ağlamak bile yasak

Tut elimden, kalk gidelim
Oy gidelim Ziganaya
Nanina dido, dido anam
Dido babam dido
Dido nanina

Bu güzel eseri benimle paylaşan sevgili dostum Kazım
Koyuncu'ya çok teşekkür ederim

Söz: Volkan Konak

intexma
03-07-2005, 13:36
eminim...babasından önce kazım koyuncu gitseydi..volkan konak bunu O na adardı..


Herkesin Bir Derdi Var (Cerrahpasa)

Seslendiren: Volkan Konak

Oy gurbet zalim gurbet
Ağlatırsın adamı
Gözümde yaş kalmadı
Bıraksana yakamı

Vay seni Cerrahpaşa içmem suyundan içmem
Bir dahaki seneye yolcu da gelip geçmem

Yaş akar gözüm sızlar ne kalır gerisine
Yaş akar gözüm sızlar ne kalır gerisi
Herkesin bir derdi var durur içerisinde

İnandık doktorlara
Öyle böyle dediler
Ayrılık defterini elimize verdiler

Doktorlar da ne bilir ciğerin acısını
Cerrahpaşa'ya koydum canımın yarısını

Yaş akar gözüm sızlar ne kalır gerisine
Yaş akar gözüm sızlar ne kalır gerisi
Herkesin bir derdi var durur içerisinde

zyprexa
03-07-2005, 13:53
şu an TV 8 DE Yaşamdan Dakikalar..Kazım Koyuncu...Seyredile...

intexma
03-07-2005, 14:17
şu an TV 8 DE Yaşamdan Dakikalar..Kazım Koyuncu...Seyredile...


her zamanki gibi....yaşamın , yaşayanın değeri..yitirildiğinde anlaşılıyor.
çanakçı medya şimdi göklere taşıyacak onu..
sağlığında ..bilmem kimin donuyla..ilgilenen medya baş tacı yapacak..

kentuf
17-07-2005, 11:38
:düsün:

zyprexa
07-09-2005, 00:00
NEREYE????
Artvin ve Bergama'da siyanürle altın arama belası
Akkuyu'da nükleer santral,Gökova'da termik santral
Fırtna vadisinde hidrolik santral...derken şimdi de -ki aslında çok zaman önce başlayan Samsun-Sarp Sahil Yolu Projesi.Bu proje kapsamında yok edilen ve durdurulamazsa tümüyle yok edilecek olan sahillerimiz ve çocukluğumuz ve geleceğimiz ve tarihimiz ve................YAŞAM !

İnsan hayatının hiçe sayıldığı , kendinden olmayanın değersiz görüldüğü , barışın ve kardeşliğin önemsiz sözcükler, insanın en değersiz şey olduğu ülkede yok olan sen, yok olan ben, yok olan sevgi ,yok olan zaman, yok olan insan yok olan..............YAŞAM !

Kazım Koyuncu.

zyprexa
07-04-2006, 00:28
Ekşi sözlük yazarlarının Kazım Koyuncu için yazdıkları....
http://eksisozluk.com/show.asp?t=kazim+koyuncu&kw=&a=&v=&p=1


Çok özledik.

zyprexa
07-04-2006, 00:59
biliyor musun çocukluk ütopyalarımı gerçekleştirdim, müzisyen oldum, devrimci oldum, hep güzel olmasını istedim hayatın ama onlar bile bana yetmedi. o kadar güzelini istiyorum ki sanatçılar bunu yaratabilirler.

bu beni bazen ürkütür, bazen de içimde tertemiz olduğunu düşündüğüm vicdanımla iyi hissederim. sevmenin içine ettik, anlamı bozuldu. ama bizim sahnemizde bu var, hep de oldu. bütün insanları mutlu etmek istiyorum şarkı söylerken. belki bu yüzden hastalandım, belki büyük sevgimden ürken güçler var, durdurmak istiyorlar belki=)) sevgi krallığı istiyorum işte.. şarkı söylerken her şey her şeyi, herkes herkesi tutuyor sanıyorum. bu yüzden sanırım kendimi bırakmıyorum.

***
bir kere masum sempatilerinden bahsetmem lazım. özellikle türkiye de herkes doktorlara sempati duyarlar. ben hala öyleyim. sistemle ilgili konuşursak işler bozuluyor. ya da bilimle ilgili konuşursak. bilim, tıp sistemin bir parçası olursa eğer _ki öyle_ , benim için çok da fazla bir şey ifade etmiyor. yine devrimcilik meselesi umay, bence iyi bir bilim adamının da devrimci olması gerekiyor.

hayatı yönlendiren, etkileyen, değiştiren insanların devrimci olması lazım, sistemin bir parçası değil. bilimin ışığına hep inandım ama tıp bende hayal kırıklığı yarattı. her şeyin sadece bir standart olduğunu görmek dayanılmaz bir şey. bu standartlar içinde hastalığımı beğenmedim.

***
...........bir kanser panelinde şunu söyledim; vicdan ve cesaret bilimde yoksa benim için hiçbir şey ifade etmiyor. sadece bilgi yetmiyor. bilginin vicdanla sınanması gerekiyor artık. dediğim gibi devrimci olmaları, normal algının ötesine geçebilmeliler. bu olmadığı sürece
kimse tıptan fazla medet ummasın. tabi ki önemli tıp, böbreğin ağrıması, diş ağrılarının durdurulması, acısız tedaviler ama özünde başka şeyler de var. hayatı sonsuzlaştırsınlar, tıp ölümü yok etsin demiyorum fakat...

.......hayatı politikacılar yönlendirmiyor ki umay. doktorlar, sanatçılar, mühendisler.., bunlar yönlendiriyor hayatı. aptallar sadece yönetiyor." (kaynak: umay umay ile söyleşisinden)

zyprexa
10-04-2006, 00:34
Kazım Koyuncu’ya anıt mezar
Kanser hastalığı nedeniyle tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi’nde 25 Haziran 2005’te hayatını kaybeden sanatçı Kazım Koyuncu için anıt mezar yapılacak.
ARTVİN - Ankara Mimarlar Odası’ndan heykeltıraş Ali Asgar Çakmakçı ve Erdal Duman ile mimar Mehmet Ali Özgün ve Belgin Durgunanıt, Koyuncu’nun Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Yeşilköy köyündeki mezarının çevresinde inceleme yaptılar.
Heykeltıraş Erdal Duman, Kazım Koyuncu için doğum yeri olan Yeşilköy köyündeki mezarının yakınında bir anıt mezar yapmayı planladıklarını belirtti. Duman, “70 metrekare alanda yapmayı planladığımız anıt mezar için tamamen doğaya ve yöreye uygun desenler ile doğal taşlar kullanacağız” dedi.

Anıtın tüm masraflarının sponsor firmalar tarafından karşılanacağını ifade eden Duman, “Adeta Karadeniz evleri gibi doğayla bütünleşmiş bir görünüm kazanacak. Buraya gelen insanlar anıta baktıklarında hüzünlenip, üzülüp ağlamak yerine sanki Kazım Koyuncu bir konserdeymiş gibi onu görüyor, seyrediyor gibi hissedecek. Biz ekip arkadaşlarımızla buna dikkat ediyoruz. Ayrıca anıt yanına havuz yapacağız. Havuza 450 metreden su getireceğiz. Doğanın içinde, doğayla baş başa bir Kazım Koyuncu kimliği ortaya çıkacak” diye konuştu.

Ekip arkadaşlarıyla incelemelerini yaptıklarını kaydeden Duman, “Hopa’daki mimar arkadaşımız Murat Yılmaz, arazi yapısına göre mezarın şekil ve krokilerini çizmişti. Bizler de buna göre proje hazırladık. Bu anıtı Kazım Koyuncu’nun ölüm yıldönümü olan 25 Haziran’a kadar yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Onun için çok hızlı bir şekilde çalışacağız” dedi.
Kaynak: NTVMSNBC 9 Nisan 2006

zyprexa
20-05-2006, 16:21
www.kazımkoyuncu.tk

_zamazingo_
20-05-2006, 16:32
www.kazımkoyuncu.tk

Sn Zyprexa, verdiğiniz linkde "ı" harfi "i" olsa gerek.

_zamazingo_
24-12-2006, 18:59
ajUsyfr073Q

Tunc
24-12-2006, 21:32
Yerel müziğimizi ulusala, oradan evrensel boyuta taşıyan eşsiz sanatçı Kazım'ı çok ama çok genç yaşta kaybettik. Tüm dünyaya gururla işte müziğimiz diyebileceğimiz müziği üretti ve daha çok şey üretecekken çekti gitti, çok yazık oldu çok. Bu dünya ona çok dar geliyordu ve oda bıraktı belkide daha geniş diyarlara gitti....
Allah rahmet eylesin....

MIHNANA
25-06-2009, 16:09
Kazım Koyuncu anıldı



Hakan AYDIN/HOPA (Artvin), (DHA) 25 Haziran 2009

KARADENİZ rock müziğinin önemli isimlerinden Kazım Koyuncu, ölümünün 4’üncü yıldönümünde sevenleri tarafından Artvin’in Hopa İlçesi'ndeki mezarı başında tulum eşliğinde söylenen türkülerle anıldı.


Yakalandığı kanser hastalığından 25 Haziran 2005’de hayatını kaybeden Karadeniz rock müziğinin öncü isimlerinden Kazım Koyuncu, bugün memleketi Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Yeşilköy’deki mezarı başında anıldı.

aklaşık 200 kişinin katıldığı anma etkinliklerinde Çernobil faciası aleyhine sloganlar atıldı. Hopa Meydan Parkı’nda toplanan Kazım Koyuncu hayranları, ellerinde ‘Nükleer kanser değil Kazım’ın düşlediği dünyada yaşamak istiyoruz’, ‘Karadeniz’in asi çocuğu yüreğimizde yaşıyor’, ‘Kazım’ı unutma unutturma’, ‘Kanser kaderimiz değil’, ‘Kazım dünyada bir yerde’ yazılı döviz ve pankartlarla, şarkılar ve tulum eşliğinde Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüdü.


Kazım Koyuncu’nun mezarının bulunduğu Yeşilköy’de düzenlenen anma törenine ise sanatçının sevenlerinin dışında babası Cavit, annesi Hüsniye, ağabeyi Hüseyin ve kardeşleri Niyazi, Canan ve Oğuz Koyuncu katıldı. Kazım Koyuncu’nun ölüm saati olan 12.58’de saygı duruşu yapıldı. Daha sonra törene katılanlar Kazım’la ilgili anılarını anlattı ve tulum çalındı.


Aile adına konuşma yapan Kazım Koyuncu’nun kardeşi Niyazi Koyuncu, “Bu tür durumlarda fazla konuşacak bir şey yok. Gelen herkese teşekkür ediyorum” dedi.


http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11943608.asp

KARADENIZ
26-06-2009, 13:44
............Ada gibi ADAM'di...

Kisacik bir zaman diliminde bile olsa
O' nu tanimis olmaktan onur duyuyorum...

Nur icinde yatsin.......//





http://i42.tinypic.com/ie2qm0.jpg

srdr061
26-06-2009, 22:15
Mekanın cennet olsun Kazım Koyuncu sesini her duyduğumda ağlamamak için kendimi zor tutuyorum yaktın gittin bizi çoook özledik seni çook...

Asmiltak
26-06-2009, 22:49
Mekanı Cennet olsun, çok değerli bir sanatçıydı, çok erken kaybetti bu ülke onu, özlemi hep içimizde..

özgün
26-06-2009, 23:16
nur içinde yat kazım abi.
:aglayan:


http://www.youtube.com/watch?v=Owpu9cYhAnA






.....

JAN72
27-06-2009, 00:36
dünyanın en renkli mozaiklerinden oluşan güzel ülkemi, tek renk mermere dönüştürme politikası sonucu, can cekişen bir dil ve kültür olan, lazcayı onurluca sahiplenip, diline sahip cıkan ve her kes tarafından sevilen kaç kişi vardır.. kazım koyuncu bunu sihirli bi şekilde, o güzel ruhu yüreğiyle başarmıştı.. o benim için karadenizin,lazların en güzel yüzüdür.. mekanın cennet olsun.. insanlığa kalite katan insanlar o kadar azaldıki..çok erken değilmiydi gidişin güzel insan...

borsasihirbazı
27-06-2009, 02:42
benim içinde önemli ve farklı bir ses bir yorum bir nefesdi rahmetli kazım kalyoncu...

mekanı cennet olsun...

karadenizin içinden çıkıp oranın müziklerine dünyanın dizlerini verebilmiş ender bulunan sanatçılardan biriydi...

ilk ondan duydum dido nana 'yı... ve daha nicelerini

volkan konak , fuat saka gibi sanatçılarla beraber özgün bir yeri vardı...
artık sonsuzluğun içinde bir yer buldu kendine...

NUR içinde yat güzel insan...

carcharias
02-07-2009, 22:38
............Ada gibi ADAM'di...

Kisacik bir zaman diliminde bile olsa
O' nu tanimis olmaktan onur duyuyorum...

Nur icinde yatsin.......//





http://i42.tinypic.com/ie2qm0.jpg



tatilde olduğum için yazamadım birşeyler...gecikmiş de olsam zaten çok birşey yazmaya da gerek yok... bir güzel resmini ekleyeyim dedim,Karadeniz abimizin eklediği resim de çok güzel olmuş.

mevlana demiş ki; "sevenler en sonunda biryerlerde buluşmazlar.onlar en başından beri birbirilerinin içindedirler"

mekanı cennet olsun...

ayhan53
02-07-2009, 22:42
karadenizin asi çocuğunu rahmetle anıyorum

carcharias
04-06-2010, 20:55
kanalları gezdirirken reklamını gördüm "Keşke Olmasaydı" diye program Kazım Koyuncu belgeseli yapmışlar Pazar,20.15'te 24 TV'de.

ayhan53
04-06-2010, 22:16
http://www.izlesene.com/video/muzik-kazim-koyuncu-gidiyorum/34379

ayhan53
04-06-2010, 22:27
Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim. Ve gerçekten doğru bildiğim bir şeyi en azından çok zorlanırsam ortaya koymaktan çekinmem” diyordu bir röportajında Kazım Koyuncu...


Dünyaya o unutulmaz güzel sesini bırakıp veda ettikten bir gün sonra 26 Haziran 2005 günü Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda Kazım'ı İstanbul'dan Hopa'ya uğurlanmaya gelen binlerce kişinin sevgisini kazanmasının sırrı bu sözlere yansıyan duruşu ve kişiliğiydi.

Kazım Koyuncu Karadenizliydi. Artvin'in yaylaların yeşiliyle denizin mavisini buluştuğu Hopa ilçesinin bugünkü adı Yeşilyurt olan P’anç’ol köyünde 7 Kasım 1971'de doğdu. Doğum tarihinin nüfus kağıdına 10 Mayıs 1972 yazılması nedeniyle yılda iki kez doğum günü kutlama mesajlarını gülümseyerek karşılardı Kazım. Çocukluğunda “Kemençeci Yaşar” olarak tanınan Yaşar Turna'nın türkülerini çok dinlediğini her zaman dile getirirdi.

Kazım Koyuncu çocukluk günlerini anlatırken “Kitap okuyan babamdan kaynaklı olarak diğer çocuklardan farklı oldum” diyerek babasının farklılığın kendisine nasıl yansıdığının altını çizer. Hopa’da bakkallık ve berberlik yaparak ailesinin geçimini sağlayan Cavit Koyuncu, 1960’larda Türkiye İşçi Partisi’nin kuruluş dönemlerinde partililerle tanışmış, dükkanı öğrencilerin kitap-gazete okuma yeri haline gelmişti. Cavit Koyuncu’nun Oğuz, Canan, Hüseyin, Orhan ve Kazım’dan küçük Niyazi olmak üzere 6 çocuğu vardı. 12 Eylül'ün ardından Erzurum'da 6 ay hapis yattığı sıralarda Kazım 10 yaşındadır ve aile anne Hüsniye Koyuncu’ nun gayretleriyle ayakta kalır. Baba Cavit Koyuncu’nun aldığı mandolin ve amcasının Almanya’dan getirdiği gitar, Kazım’ın müzik yaşamına ilk adımlarının nedeni olur.

Kazım Koyuncu “17 yaşında köyünden çıkar” ve 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girer. 1993'te okulu bırakır ve sadece müzik yapmaya karar verir. Bu dönemi şu sözlerle anlatıyordu Kazım Koyuncu “Zor dönemler, o okulu bitirip kaymakam falan olacaksın ya da kendi istediğin işi yapacaksın. Ama hep soru işaretleri olacak, sonu nereye varacak? Bu tercihlerden soru işaretli olanını tercih ettim.”

Kazım, 1990 yılında Çağdaş Sanat Atölyesi’nin etkinliklerinde yer aldı. Çağdaş Oyuncular'ın sahneye koyduğu ''Faşizmin Korku ve Sefaleti'' adlı oyunun müziklerini yaptı. 1991 yılında Ali Elver ile birlikte kurduğu ve müziğe başladığını söylediği “Grup Dinmeyen” dönemini de yine bir röportajında şöyle dile getiriyordu: “Özgün müzik denen, protest denen tarzda müzik yapmayı amaç edinen bir grup kurduk ama kısa zamanda elektrik gitarı sokmaya başladık. Dağıldık, toplandık falan çok uzun sürdü. En sonunda Dinmeyen 1996'da Sisler Bulvarı isimli bir albüm çıkardı.”

Grup Dinmeyen tek albümünden sonra dağılırken Zuğaşi Berebe grubu Kazım Koyuncu'nun müzik yaşamında daha etkili bir yer alıyordu. Kazım Koyuncu bu dönemi “Dinmeyen'i kurduktan hemen sonra 1993 yılında Zuğasi Berepe (Denizin Çocukları) isimli yeni bir grup kurduk. Yani hem Dinmeyen devam ederken hem de bu grup devam etti” diye internette Lazuri.com adresli sitede kendi yazdığı yaşam öyküsünde özetlemişti. Zuğaşi Berepe, Kazım'ın müzik yaşamında bir dönemeçti.

Zuğaşi Berepe, Kazım Koyuncu'nun müzik yaşamında olduğu kadar Lazca söyleyen bir rock grubu olarak da Türkiye'de önemli bir adımdır. Aslında Kazım Koyuncu bir gösteride gözaltına alındığında Emniyet'te polisin ağzından laf almak için Lazca konuşmasıyla “Lazlığının” farkına vardığı hikayesini birçok sohbetinde dile getirmişti.

Lazcayı keşfetmek

Kazım Koyuncu'nun bu dönemlerde tanıştığı ve henüz İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenci olan Mehmedali Barış Beşli, bir horon çalışması içindedir ve burada Lazca müzik yapma düşüncesi doğmuştur. Mehmetali Beşli, Lazca müzik düşüncesinden Kazım’a söz eder. Kazım, Mehmedali Barış Beşli, İlhan Karahan (Yabantaş) bir araya gelirler ve daha sonra Metin Kalaç’ ın da aralarına katılmasıyla Zuğaşi Berepe kurulur. Kazım Koyuncu Zuğaşi Berepe'nin önemini bir röportajında şöyle vurguluyordu: “Hiçbir şey düşünmeden Lazcayı keşfetmeye, keşfettiğimiz dille de müziği sonuna kadar özgür bırakmaya başladık. Lazca, rock müziği yapma konusunda çok ciddi bir dayanak oldu. Çok bakir bir dildi ve çok enteresan bölünebiliyordu. Melodileri sözlerle oturtmak için çok çaba sarf etmedik... Yaptıkça büyük bir şey yaptığımızı anladık. Lazlarla karşılaştığımız anlar çok enteresandır. Uzun saçlı, küpeli yırtık pantolonlarımız vardı. 80 doğumlu insanlar hala Zuğaşi Berepe hayranları olarak geliyorlar. Özellikle şimdi Lazca rock müzik yapmaya başlayan gençleri görünce hakikaten bir şeyi başardığımızı düşünüyorum. Bizim bir amacımız vardı. Sadece Lazcayı korumak değil, yaşamaktı, yaşarken de bir şeyleri ifade etmekti. Biz kendi ilkelerimize sadık olduk. Lazca bize çok büyülü bir şey de kattı. 6-7 sene sürdü.”

DOSTLUK BİTMEDİ

Zuğaşi Berepe 1995'te "Va Mişk’unan-Bilmiyoruz”, 1998'de "İgzas- Gidiyor” albümlerini çıkardı. Gruba zamanla bas, perküsyon ve flütü ile Cafer İşleyen, elektrogitarda Gürsoy Tanç, davulcu Zülküfil Murat Dilek ve Uğurcan Sezen katılmıştı. Tulumlara Mahmut Turan nefes veriyordu. Zuğaşi Berepe'nin Brüksel konseri sırasında canlı kayıt edilen parçaları kısıtlı sayıda bastılan Bruxel Live (1998) albümü de rock müzik sevenlerin hala peşinden koştukları efsaneleşmiş bir çalışmadır.

Zuğaşi Berepe'nin 1998'de dağılmasından söz ederken Kazım Koyuncu “Biraz benim yüzümden gibi görüyorum” der. Gruptan ayrılma kararı alır ama arkadaşlarıyla hiçbir zaman ayrılmaz. Solo çalışmalarını yaptığı müzisyen arkadaşlarını çoğu zaten Zuğaşi Berepe grubundan dostlarıydı ve hep yanında kaldılar. “Biz hala en yakın arkadaşlar olarak yaşıyoruz” diyordu.


SALKIM SÖĞÜT

Zuğaşi Berepe'den ayrıldıktan sonra zor dönemler geçirir Kazım. Tuncay Akdoğan’ ın “Serüvenciler” grubunun kuruluş aşamalarına katıldı. Bu çalışmalar sırasında kaydettiği “Darbedar” adlı şarkı, Akdoğan’ın 22 Kasım 2004’te ölümünden sonra arkadaşları tarafından çıkarılan “Veda” adlı albümde yer aldı. Aydoğan’ı kaybetmekten büyük üzüntü duyan Kazım “Ölüm hepimizin hayatında var. Biraz bizim büyümemizi sağlayan şeyler” diyordu.

Kazım, 2000 yılında Beyoğlu Metropol Müzik'in çıkardığı Salkım Söğüt dizisinin ikincisinde daha sonraları kendisiyle neredeyse özdeşleşen Megrelce “Didou Nana” şarkısını, Lazca çok sevilen bir türkü olan “Golas Empua Yulun” ile “Dağlarda Kar Sesi Var” türküsü ile yer aldı. Salkım Söğüt-4’te ise Kazım’ın seslendirdiği en güzel şarkılardan olan ve Viya albümünde de yer alan “Ou Nana” şarkısında İlkay Akkaya ile düet yaptı.

VİYA

Kazım Koyuncu müzik yaşamına tek başına devam etmek istediği zorlu döneminde kendi deyişiyle daha “Karadenizli” bir çalışmaya yöneldi. Beyoğlu Metropol Müzik'in sahibi Faruk Altun' un yapımcılığını üstlendiği Viya albümünün hazırlık sürecini Kazım'ın 2004'teki söyleşisinden aktaralım: “Bugün hala rock'nroll duygularla örülmüş bir insanım. Fakat etnik vurgulardan etnik müziklerden büyük ölçüde beslenen rock'n roll bir adamım. Sadece kişiliğim belki rock'n roll’dan duyguları içeriyor ama yaptığım ve yapacağım şey bundan böyle daha çok etnik müzikler olacaktır diye düşünüyorum.”

Viya albümü Kazım'ın gelecekteki müziğinin şekillendiği, habercisi olduğu bir albüm olarak düşünülebilir. Viya, Kazım için gelecekte yapması gerekenler için işaretti. Kazım “aslında bir geçiş çalışması oldu” diye nitelediği Viya'da Lazca, Gürcüce, Hemşince anonim şarkılar ve Laz sanatçı Hasan Xelimişi'nin eserlerini söyledi.

Söyleşilerinde özellikle K’oçari, Lazca Domivamis, Lazlardan ayrı bir halk olan Hemşin dilindeki Ka Tun Mita Xendasoç' un düzenlemelerine dikkat çekiyordu.

Karadeniz'in kaybolmaya yüz tutmuş dillerine sahin çıkarken “Türkçe'yi ben seviyorum...Lazca başka bir yerde duruyor ama etnik müzik çok tahrik ediyor beni. Özellikle Karadeniz müziği ve Kürt müziğini de severim, ritm altyapısına bayılırım” sözleriyle de tüm Türkiye'yi kucaklamaya gayret ediyordu.

Kazım müzikteki yolunda kendine belirlediği ilkeleri giderek daha belirginleştirdiğini şu sözleriyle anlatıyordu: “Bugün etnik seslerden beslenmeyen bir müzik yapmayacağımı biliyorum. Ne yapacağımdan çok ne yapmayacağımı biliyorum. Melodik kurguları çok standart popüler kurgularıyla aynı şey olmayacak. Etnik müzikten hep besleneceğim. Başka etnik müziklerden ve modern müziklerin birtakım şeylerinden de çekinmeyeceğim. Bazen bateri de elektrik gitarı da, erbaneyi, kavalı da kullanabilirim. Ben kendime bir şeyler yaratmayı düşünüyorum. Bunu istiyorum ama öz itibariyle Karadeniz vurgusunu ortaya koymaya düşünüyorum.”

Modern denemeleri, etnik enstrumanları da kullanarak yapmayı seviyordu ama “Türküleri yorumlamak bir şeydir ama yeni bir şeyler yapmak daha önemli bir şeydir. Bunun peşinde olmak gerektiğini düşünüyorum” diye de bir dipnotu vardı.

Viya albümüyle Karadenizlilerle tam bir bağ kuramasa da üniversite öğrencileri, “muhalif kesimler”le buluşur.

Zaten çekincelerinin altını “ Beni diğerleri gibi tanıma sansları yok. Bunu bilerek benimle tanışmalarını arzu ediyorum. Ben onların alışık oldukları bir Karadenizli şarkıcı olarak onlarla asla buluşamam. Onlar da buna alışa alışa benimle bir gün doğrudüzgün karşılaşabilirlerse sevineceğim” diye çiziyordu.

GÜLBEYAZ

Kazım Koyuncu, yılında Kanal D televizyonunda yayımlanan Gülbeyaz adlı televizyon dizisinin müziklerini yapmaya yönetmen Özer Kızıltan ile dostluğu ve bir Karadeniz dizisine doğru katkılarda bulunabileceğini düşünerek kabul etmişti. Gökhan Birben'in okuduğu “Hey Gidi Karadeniz” şarkısıyla başlayan filmin müzik çalışmalarını şöyle aktarıyordu: “Güzel olduğuna inandığım seyleri yaptım. Piyasanın istediği şeyleri yapmak mutlu olmayacaktık. Akustik enstrumanlar, kemençe tulum kullandım. ”

Kazım'ın Gülbeyaz dizisinin müziklerini yapmaktan alışılmış “komik Karadenizli” tiplemesinden uzakta bir proje olmasının büyük etkisi vardı. “İnsanlar yaşıyorlar ve yaşayan insanların çok fazla konuları var sadece komiklikleri yok. İnsan olarak ve yaşadıkları hikayeleriyle düşünerek algılamadılar sinemacılar, televizyoncular” diye komedi unsuru Karadenizli hikayelerine tepkisini dile getiriyordu.

HAYDE

Kazım Koyuncu ikinci albümde Karadeniz vurgusunu daha öne almayı düşüncesini nisan 2004'te Beyoğlu Metropol Müzik'ten yayımlanan Hayde albümünde gerçekleştirdi. Ama türkülere, otantik tarzı yönelirken kendi deyişiyle “daha çok da Batı'laştı”. Türkçe türkülerin yanı sıra Lazca, Gürcüce, Hemşince, Megrelce şarkılarla Karadeniz'in tüm kültür ve renklerini yansıtmaya çalıştı. Tulum, kemence, kaval gibi otantik çalgıların yanı sıra bas, elektrogitar, davul ve bilgisayar destekli seslerle müziğine tam da anlattığı gibi hem otantik hem modern öğeler kattı. Gülbeyaz dizisinin başrol oyuncusu Şevval Sam bu albümde “Ben Seni Sevduğumi” türküsünü seslendirirken Kazım “Gelevera Deresi” türküsünde Şevval Sam ile düet yapmıştı.

Hayde'yi “Benim sahnedeki edindiğim tecrübeler, film müziklerinden tecrübeler ve arkadaşlarımla paylaşıp, ürettiğim şeylere dayanan bir sound oldu” diye anlatıyordu. Fadime, elektrogitar ve ritmleriyle tam da Kazım'ın anlattıklarını yansıtıyor. Rize'nin Pazar yöresinden bir ezgi olan Hayde'deki vokal denemelerine de işaret ediyordu ve ekliyordu “Hayde'nin arasına yazdığım tulum ve elekrogitar soloları üçyüz yıllık bir melodiymiş gibi duruyor.”

Hayde'yi hazırladığı dönemde Kemal Sahir Gürel ile birlikte Sultan Makamı adlı televizyon dizisinin müziklerini yapıyordu. Filmin jeneriğine “Denizde Kararti var” şarkısının girişinde kullanığı klarnet solosunu taşımıştı.Karadeniz'in tulumu ile klarneti buluşturmasının hikayesinde kendi beslendiği kaynakları da anımsatıyordu: “Ben Hopalıyım,oradan 17 yaşındayken ayrıldım ama o kadar çok değişik müzikler dinledim ki. Rock müzik dinlediğim kadar İç Anadolu da, Doğu da dinledim.İster istemez bütün bunlar beni oluşturmuş oluyor. Benim aklımdaki gerçek müzik olgularını ortaya çıkarıyor. Hal böyle olunca bundan bağımsız bir müzik yapmam da mümkün değil. Sadece bir Karadeniz şarkıcısı olarak hayatta durmadığımdan ötürü bütün bildiklerimi ve hissettiklerimi yansımam gerekiyordu. Bu albümde biraz da bilinçli bir müdahale ile klarneti bizim müziğe adapte etme kararı verdim. Çünkü klarnetle tulum bence çok iyi yan yana geliyordu.”

“Bence Laz müzik tarihindeki en önemli yeniliklerden bir tanesiydi” diye bu enstrumanların buluşmasını anlatırken kendi müzik kaynaklarını irdelemeye devam ediyordu: “Bütün bunlar benim yapacağım müziğin tarzı ne olursa olsun içinde olmalı diye düşünüyorum. Yenilikler yaratmalıyım. sonuç itibariyle ben şarkıların ana melodilerine müdahale etmiyorum, sözlerini de değiştirmiyorum, saçmalamıyorum, ama düzenleme yaparken yeni melodiler katmaya çalışıyorum, ve yeni enstrumanlarla bir şeyler yapmaya çalışıyorum.”


Hayde, Kazım Koyuncu'yu Karadenizlilerde daha sıkı buluşturan bir albüm oldu. Müthiş bir tempoyla hem Karadeniz kentlerinde, hem Türkiye'nin her bölgesinde hem de yurtdışında konserden konsere koştu. “Henüz tam olarak yapmak istediklerimi yapamadım ama biraz bildiğimiz şeyleri bozan, biraz statükoyu parçalayan, biraz ezberlerini bozan işler yapmayı çok istiyorum.Bunun için vargücümüzle arkadaşlarla çalışacağız” diye tutkusunu dile getiriyordu.

Kazım Koyuncu, grubunda Zugaşi Berepe'den bu yana çalıştığı arkadaşları, yeni katılanları önemsiyor, çalışmalarında hep “arkadaşlarım” diyerek ekibine verdiği önemi de belli ediyordu. Metin Kalaç, Cafer İşleyen, Murat Dilek, Gürsoy Tanç, sonradan aralarına katılan kemençe sanatçısı Selim Bölükbaşı, geri vokallerinin yanı sıra ve horonlarıyla izleyiciyi coşturan Harun Topaloğlu, tulumcular Metin Turan ve İsmail Avcı, Kazım ile birlikte o müthiş sahne performanslarını yaratıyorlardı. Hayde, piyasa koşullarının alışılmış yöntemlerini kullanmamasına ve sektörün krizine karşın satış rakamlarıyla müzik dünyasını şaşırtırken geniş dinleyici kitlesi konserlerini dolduruyordu. Bu “popülerliğin” duruşunu nasıl etkileyeceğini daha doğrusu etkilemeyeceğini şöyle anlatıyordu:

“Hayatımda ne paranın ne de başka acayip değerlerin çok fazla bir yeri olmadı.Para güzel bir şey, bazen olduğu zaman kendimi iyi hissediyorum ama parayı hissetmiyorum. Onu hayatımın apayrı bir yerine koyuyorum. İçimdeki müzik yapmak ateşinin hiç sönmemesi için sürekli bir şeyler katmam gerekiyor. Oraya sürekli bir şeyler atmam ve bu yangını büyütmem gerekiyor diye düşünüyorum... Bence bir sanatçının ya da bir şarkıcının çok cesur olması gerekiyor.”


Demokratik kitle örgütlerinin düzenlediği konserlere, dayanışma amaçlı etkinliklere her zaman katılacağını “Açıkhava Tiyatrosu'nda çok güzel bir konser yapabiliriz ama la bella düğün salonunda bir sendikanın etkinliğinde grubumla birlikte çıkmayı istiyorum çünkü bunlar insanı kendisine getiriyor. Bütün bu etkinliklerin tamamına ve o hayatın tamanına eşlik edeceğim. bundan başka şans bulmuyorum kendime” sözleriyle dile getirmişti.

Müzisyenlerle dayanışma

Müzisyen arkadaşlarıyla her zaman dayanışma içinde olan Kazım Koyuncu, Patika grubunun 2005 yılında çıkardığı albümüne destek olmuş “Aşk Beni Büyütmedi” albümünde “Yalnızlık Şarkısı” adlı şarkıyı seslendirmişti. Umay Umay’ın “Ağzı Bozuk Aşk Mektubu” albümünde Megrelce şarkı olan Gyuli Çkimi’nin melodisindeki bir şarkıda düet yaptı. Karadenizli türkücü Hülya Polat’ ın Rino albümünün müzik yönetmenliğini üstlendi. Tunay Bozyiğit’ in “Seyduna Türküleri” dizisinin üçüncüsüne de sesiyle katkıda bulunmuştu.


HASTALIĞA MEYDAN OKUMA

2004 yılının sonlarında aralık ayında Kazım Koyuncu'ya testis kanseri teşhisi konuldu ve kısa bir süre sonra tüm dostları, dinleciyicileri kötü haberi aldı. Kazım Koyuncu,hastalığıyla büyük bir mücadeleye girerken etrafındaki sevgi çemberiyle bu zor zamanların geçeceğine inanıyordu.

Kazım nefesi yettiği kadar sesi çıktığı kadar müziğinden ve direncinden vazgeçmedi ve kemoterapi tedavisi sırasında 4 Şubat 2005'te İstanbul'da Taksim'deki Yeni Melek Gösteri Merkezi'nde izleyicileriyle kucaklaştı. Sevenlerine hastalığına unutturduğu müthis bir konser verdi ve aslında yaşam dersi verdi. Konserlerinden vazgeçemezdi ve belki biraz da sevenlerini üzmek için “ha kanser ha konser” diye esprili yapmaktan geri kalmamıştı. Gördüğü ilaç tedavisinden çok sevdiği saçlarının tamamen dökülmesini beklemeden kendisi kestirmiş ve grubundaki bütün dostları da aynı şekilde saçlarını kestirerek yüreklerinin Kazım ile birlikte olduğunu göstermişti. Bu konserde gruba nefesli sazlarıyla müzisyen dostu Kemal Sahir Gürel de katılmıştı.

Germ hücresi tümör

Kazım, 23 Nisan 2005 günü Trabzon Dernekler Birliği'nin İstanbul Ticaret Odası'nda düzenlediği "Çernobil'in etkileri ve Hasta Hakları" panelinde yaşam, hastalık, bilimi sorguladığı acı ve isyanı bir arada hissettiren bir konuşma yaptı.

Kazım'ın o konuşması da yerleşik düzenin kuralları dışında kalmasına karşın nasıl böyle bir geniş izleyici kitlesini edindiğini açıkça gösteriyordu. Çernobil panelindeki konuşmasından birkaç paragrafı Şehnaz Yeygel’ in bat çözümlerinden alıntı yaparak aktaralım:

“..Bilgi ve bilim kendini yenilemediği müddetçe gerici bir seydir, özellikle bilginin kendisi... Ben germ hücreli tümörleri öğrendim. Benim germ hücreli tümörlerim var. Şu anda herhangi bir kan testiyle ve patoloji sonucuyla bana gelindiği zaman dünyanın herhangi bir germ hücreli tümörünü tedavi edecek profesör kadar size ilaç yazabilirim. Çünkü öyle yazıyor ve yüzde 80 kurtulma ihtimali olduğunu yazıyor. Ama yüzde 20' yi sorduğum zaman doktor bana 'Niye onu soruyorsun ki?' diyor. Çünkü ben yüzde 20' yi merak ediyorum.”

“...Hayatım 33 yasına kadar hep mücadele ile geçti. Hep gıcık işlerle uğraştım. Sahil yolu projesi dediler. Bir albüm yaptım, sanki gazete çıkarmış gibi yazdım oraya "Sahil yolu projesini istemiyoruz. Nükleer santral istemiyorum..."

“..Şimdiye kadar verdiğim bütün mücadele ve rahatsızlık için kimseden özür dilemiyorum ve yaptığım her şeyden de gurur duyuyorum. Bundan sonra da hayatım ve sağlığım nere giderse gitsin daha da gıcık, illet, muhalif, deli bir herif olmaya devam edeceğim.”


Kazım Koyuncu, 30 Nisan 2005 tarihinde Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nin ödülünü almak için Trabzon'a gittiğinde hastalığı ilerlemişti ve ağrılarına karşın ayaktaydı. Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde gençlerle bir kez daha buluştu ve çok sevdiği gibi horonlar tepildi, bir ağızdan şarkılar söylendi. Bu kez zaman zaman oturmak zorunda kaldı, ama vazgeçemediği konserlerine verdiği anlama çok önceleri anlatmıştı zaten: “Bizim sahne ile ilgili yaşadığımız bir hikaye var, bir masal var. zamanla daha büyük yerlere taşıyabileceğimiz, ne olur bilemiyorum ama bu konserlere daha başka şeyleri taşıyabileceğimize dair tuhaf bir şey var inaç var içimde. bu konserler sadece bir konser olarak kalmayacak gibi geliyor. belki bir yürüyüş başlatırız bilemiyorum.”


UĞURLAMA

Kazım Koyuncu 25 Haziran 2005 günü tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdiğinde gerçekten de bir yürüyüş başlatmıştı. Kazım Koyuncu’yu İstanbul’dan uğurlamak üzere Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda bir tören düzenlenmiş ve çok kısa sürede duyurusu da yapılımamıştı ama 26 Haziran 2005 günü binlerce kişi gözyaşları içerisinde gelmişti. Genç yaşlı, işadamı, işçi, öğrenci, sanatçı, toplumun tüm kesimlerinden gelip Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nu dolduranları acılarını isyana dönüştürmüş Çernobil kazasından sonra kayıtsız kalan devlet, hükümet yetkililerinin tutumlarını sorgulamıştı. Binlerce kişi Kazım’ı taşıyan aracın arkasından Taksim’e kadar yürüdü, sloganlarını kesmedi. Aynı akşam Kazım’ı Trabzon Havaalanı’ndan alan Karadenizliler doğduğu Hopa’ya doğru arkasından büyük bir konvoy oluşturdular. Yağmur altında Trabzon’un, Rize’nin ilçelerinden geçerken otoban kenarlarından, balkonlardan, pencerelerden isyankar çocuklarına el salladılar bağırlarına bastılar.

Kazım, 27 Haziran 2005 günü artık adı Sugören olarak değiştirilen 2-3 km uzaklıklıktaki K’ise’deki evinden binlerce seveni tarafından alınıp tulum sesleri arasında Hopa Meydanı’na getirildi. Ailesi, grup arkadaşları, sanatçı dostları, sevenleri, nişanlısı Gönül Bozoğlu duygularını Hopalılarla ve Türkiye’nin dört bir yanından gelenlerle paylaştılar. Kazım’ı doğduğu P’anç’ol’a doğru giderken arkasında binlerce kişi vardı. P’anç’ol’un biraz yukarısında yaylaların karşında, doğduğu topraklara emanet ettiler Kazım’ı.

“Yüz sene daha yaşasam, yapsam, yapsam, yapsam hep yapsam yine eksik gideceğiz. Ne kadar eksik gidersek hayatta yapacak o kadar çok şey bırakırız…”

Kaynak: Hatice Tuncer’in 2003, 2004 ve 2005 yıllarında Cumhuriyet Gazetesinde yayımlanan röportajlarının bant çözümleri.

Dostları Mehmetali Barış Beşli ve Paluri Arzu Kal’dan alınan bilgiler

ayhan53
04-06-2010, 22:29
Kazım Koyuncu, 1972 yılında Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Yeşilköy’de (Pançol’da ) doğdu.Babası Cavit Koyuncu köyün aydın insanlarından biriydi, annesi ise ev hanımı idi. Kazım KOYUNCU altı kardeşten sondan ikincisi idi.Yaş olarak Oğuz, Canan, Hüseyin, Orhan Koyuncu’nın küçüğü , Niyazi Koyuncu’nun büyüğüydü. Çocukluğunu çok sevdiği babaannesinden masallar ve "üstadım" dediği, "Kemençeci Yaşar" lakabı ile tanınan Yaşar Turna'nın yanında türkü dinleyerek geçti..



Yaşlı insanlarla konuşmaya bayılırdı.

Annesi Hüsniye Koyuncu’nun anlattıkları çocukluğunun farklı duruşunu gözler önüne seriyor :” çocukluğunda da adam gibi davranırdı. Halasının eşi ona doktorunun adını verdi. Onun gibi yüksek bir adam olsun diye. O da çok yüksek bir insan oldu. İlkokulda öğretmeni onunla arkadaşlık yapardı. Bir gün babası öğretmenine “Ya sen bacak kadar çocukla neyi konuşuyorsun’ demiş, o da eşime “İşime karışma, Kazım çocuk değil adamdır” diye cevap vermiş. Yaşlı insanlarla konuşmaya bayılırdı. Onlara hep bir şeyler sorardı. Hep öğrenmek isterdi. Bazen öyle sorular sorardı ki insanlar cevap veremezdi, şaşırırdı. Ağaçtan gitar, tenekeden davul yapardı. Babaannesine, “Bana atma türkülerden öğret” derdi. Babaanne ona “atma türki atarum / yüreğuni yakarum / eski çaruklaruni / boğazuna takarum” derdi” Kazım da ona atma türkülerle cevap verirdi. Çocukluğu Pançol’da geçti. Çay toplamada yarış yapardı, bizi geçerdi. Ağabeyi Hüseyin’i geçer ve ona “tembel” diye takılırdı”.

Ortaokul 1. sınıfa geldiğinde babasının kendisine aldığı mandolinle ve babasının kendisinden habersiz onu mandolin kursuna yazdırmasıyla müziğe ilk adımını attı. Daha sonra Almanya’da yaşayan Selahattin amcasının kendisine getirdiği gitarla müzikle daha da bir içli dışlı oldu.

Kazım KOYUNCU lise yıllarında 2 Fransız şairden çok etkilenmişti. O dönemler kitap okumayı çok seviyordu. Şair olamadı ancak sevenlerinin ve kendisinin deyimiyle Şair Ceketli Çocuk oldu…

Kazım KOYUNCU 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde okumaya başladı. İlk yıl düzenli olarak okuluna gitti ancak daha sonra müzik yavaş yavaş bedeni ve ruhuna işlemeye başladı. Kazım Koyuncu kendisi ile yapılan bir söyleşi de bu durumu şöyle anlatıyordu : “'Çocukluğumdan beri müzikle ilgiliydim. Üniversite müzikle ilgilenmem için iyi bir bahaneydi. 'Politikacı ya da kaymakam mı olacağım, zaten yapmazlar!' deyip üniversiteyi son yılında bıraktım ve tamamen müzikle ilgilenmeye başladım. Başarısız olsaydım ki bir külkedisi hikayesi değil bu ve sebepleri de var, ahlayıp vahlanmayacaktım.



“Faşizmin Korku ve Sefaleti” adlı oyununda müziklerini de yaptı.

1990 yılında okulu ayrıldıktan sonra kendisinde Çağdaş Sanat Atölyesi’nde çalışmaya başladı. Burada 1991 yılında Ali ENVER ile birlikte Grup DİNMEYEN adlı bir müzik grubu kurdu.

Bu grup Karadeniz ezgilerinin dışında Türkçe ve Politik müzik yapan bir gruptu. Aynı zamanda Çağdaş Sanat Atölyesi’nin o yıl sahneye koyduğu “Faşizmin Korku ve Sefaleti” adlı oyununda müziklerini de yaptı.
Kazım KOYUNCU ve Ali ENVER’in kurduğu Grup Dinmeyen 1996 yılında ilk ve son albümleri olan “Sisler Bulvarı” adlı albümü çıkardılar. Sadece kaset formatinda yayımlanan albümde 9 eser yer alırken Ali ELVER, Kazım KOYUNCU, Arzu GÖRÜCÜ, Metin KALAÇ, Cafer İŞLEYEN, Serkan TUĞ, Murat DİLEK’ten oluşan DİNMEYEN GRUBU; Kazım KOYUNCU‘nun müziğe başladığı ve solist olarak yer aldığı ilk grup olarak da ayrıca büyük bir önem taşır.Albümde yer alan eserlerin düzenlemeleri Grup Dinmeyen’e aitti.

Lazca müzik yapan bir grup fikrinden bahsettiğimde çölde suya kavuşan biri gibi benimsedi.

Kazım KOYUNCU bir yandan Grup DİNMEYEN ile Türkçe politik müzik yaparken diğer taraftan da 1992 yılları sonunda Zeytinburnu’nda Çağdaş Sanat Atölyesi’nde tanıştığı bir başka müzisyen Mehmedali Barış BEŞLİ ile yeni bir grup kurmaya çalıştı. 1993 yılında Kazım KOYUNCU ve Mehmedali Barış Beşli ile Kadıköy’de Kalkezon adlı bir müzik evinde Dünya’nın ilk ve tek Lazca Rock müzik grubu olan ZUĞAŞİ BEREPE (Denizin Çocukları) ‘yi kurdular. Mehmedali Barış Beşli bakın o günleri nasıl anlatıyor : “Kazım’la 1992 yılında Çağdaş Sanat Atölyesinde tanıştık. O hem devrimci, hem müzisyen, hem Laz, hem de uzun saçlaydı. Bunlar bir araya zor gelecek niteliklerdi. Kazım’a Lazca müzik yapan bir grup fikrinden bahsettiğimde çölde suya kavuşan biri gibi benimsedi. Zuğaşi Berepe İ.Ü Öğrenci Kültür Merkezinde böylece hayata geçti”.

Sahnedekiler sanki gencecik insanlar değil de bu işi yemiş yutmuş koca adamlar

Kazım KOYUNCU Zuğaşi Berepe’nin hem bas gitaristi hem de vokalisti idi. Grubun yaptığı müzik Kazım KOYUNCU’nun hassasiyetini dile getiriyordu. Lazcanın unutulmasına, doğayı kirletenlere, Karadeniz otoyoluna karşı açıkça tavır koydu. Zuğaşi Berepe Karadenizlilerle ilk buluşmasını 1993 yılındaki Rize-Pazar şenliklerinde gerçekleştirdi. Araştırmacı- yazar İsmail Avcı o anlattıkları ile bizi o günler getiriyor : “Sene 1993, Pazar belediye düğün salonundayız. Zuğaşi Berepe’nin Zuğaşi Berepe adını aldığı ilk konser. Benim gözümde sahnedekiler sanki gencecik insanlar değil de bu işi yemiş yutmuş koca adamlar. Lazca şarkı söyleyecekler. Bu benim hayatımda sahneden dinleyeceğim ilk Lazca şarkılar olacak. Konser başlar, bir süre sonra Kazım’ın çaldığı gitarın teli kopar. Ne büyük bir talihsizlik. Tanrının huzurunda, Lazların karşısında yani kamusal alan denilen mekanda ilk kez Lazca şarkılar söyleniyor ve olacak iş mi, gitarın teli kopuyor”...

“Gençlerin bende gördükleri kendilerine yakınlık. Normal, müzisyenliğim dışında yaşam biçimim”

ayhan53
04-06-2010, 22:29
Doğu Karadenizliler yıllarca dinledikleri müziklerden farklı olarak kemençe yerine gitar çalan bu uzun saçlı küpeli adamları ilk anda pek anlamadı.
Ancak Zuğaşi Berepe çok geçmeden İstanbul’da özellikle de üniversite gençliği arasında dinlenen ve dikkat çeken bir grup olmayı başarmıştı. Kazım Koyuncu gençlerin ilgisini şöyle anlatıyordu :” Üniversitelilerin ilgisi herhalde müzikteki dinamizmden kaynaklıdır. Belki bende gördükleri kendilerine yakınlık. Normal, müzisyenliğim dışında yaşam biçimim. Hayattaki varoluşum. Herhalde öyle bir şey çekiyor. Onları da bana çeken bu.... Hayatı ileriye götüren şey hayallerimiz, hayallerimizi gerçekleştiren şeyler de cesaretlerimiz. Gençken insan cesur olabiliyor. Bu anlamda Üniversiteliler, Liseliler hatta çocuklar... Ben onların hayatlarını çok önemsiyorum. Çünkü hayat oradan yeni bir şekil alabilir”.

O şimdi İstanbul’a ulaşan Karadeniz’in hırçın bir dalgasıydı…

Grup zamanla Karadeniz’e özgü Tulum ve Kemençe gibi enstrümanları da müziklerine katmaya başladılar. Zaten artık konserleri de gittikçe kalabalıklaşıyordu. Çok geçmeden Karadenizlilerde bu grubu keşfettiler. Kendi seslerini dinlettiren bu grupla da bir anlamda barıştılar. Grup bir süre sonra 1995 yılında oldukça sert rock motiflerini içeren ve batılı enstrümanlarla icra edilmiş parçalardan oluşan ve müzik çevrelerinden de olumlu not olan “Va Mişkunan” yani “Bilmiyoruz” albümünü çıkardı. Kazım KOYUNCU’nun tüm hırçınlığı ve isyanı bu albümde iyiden iyiye kendini hissettiriyordu. O şimdi İstanbul’a ulaşan Karadeniz’in hırçın bir dalgasıydı… Kazım KOYUNCU, “Va Mişkunan” albümünü şöyle yorumluyordu : ”Kapağında babaannemin fotoğrafının bulunduğu albümdür. Ya biz müziği... Müziği o zaman yapmaya çalışıyoruz. O kadar acemiydik ki biz ne çalmayı ne söylemeyi, bir şey bilmiyorduk. 93 yılında çalışmaya başladık. 95’te albüm yaptık. Dünyanın hiçbir yerinde o albümü o şekilde yaptırmazdı hiçbir yapımcı. Türkiye böyle enteresan bir ülke ama bizler çok pozitif anlamda söylüyorum, hırslı, iddialı çocuklardık. O albümü öyle yaptık. Tabii ki ne kadar berbat bir teknikle yaptığımızı anladığımızda derhal çalışmaya başladık”.

Va Mişkunan" albümündeki teşekkür kısmından bir bölüm :
"hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, arasıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilemesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Çe" Guevara'ya, yollara yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara- herşeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya.

ayhan53
04-06-2010, 22:31
CD’ler o zamanın koşullarında bilgisayardan sıcak sıcak çıkıyordu ve biz fırından sıcak ekmek alan çocuklar gibi seviniyorduk

Zuğaşi BEREPE 1998 yılında bir konser albümü olan “Brüksel Live” ı çıkardı. Ancak bu albümden çoğaltılmamak üzere yalnızca 130 adet basılmıştı. Bu albümün hikayesini yine Kazım Koyuncu’nun yol arkadaşı Mehmedali Bariş Beşli’ den dinleyelim : “Grup, zor günleri hep onun parlak fikirleri sayesinde aştı. Mesela Brüksel Live CD’si konser kayıtlarından elde edildi ve 1997 yılında 130 adet kopyalandı. CD’ler o zamanın koşullarında bilgisayardan sıcak sıcak çıkıyordu ve biz fırından sıcak ekmek alan çocuklar gibi seviniyorduk. Böylece sabahlara kadar süren çalışmayla kopyalanan CD'ler ‘ İgzas' albümünün maddi alt yapısını hazırlar”.

Grup aynı yıl “İGZAS” yani “Yürüyorlar” albümünü çıkarttı. İgzas’da Kazım KOYUNCU Lazca ve Hemşince dillerinin unutulmaması gerektiğini vurguluyordu. Ancak “İgzas” ilk albümleri “Va Mişkunan” kadar başarılı olamadı.

Kazım bir şey dediğinde onu yapardı

Böyle olunca da Kazım Koyuncu kısa bir süre sonra gruptan ayrılmaya karar verdi. Grubun bürokrasisi Kazım Koyuncu’nun üzerinde yoğunlaşınca bu durumdan hiç de hoşnut olamayan Kazım Koyuncu’nun canını sıkmaya başlamıştı, ve bir gün bırakıyorum dedi ve gruptan ayrıldı. sahne gerisi ve grubun bürokrasisinin Kazım'ı çok yoruyordu. Mehmedali Barış Beşli, bunların Kazım'ı çok yorduğunu ifade ediyor. “Kazım bir şey dediğinde onu yapardı, o dediğini yapan bir adamdı” diyor ve ekliyor “ZB'nin bireylerden bağımsız bir özelliği vardı. Devam edeceğiz ama nasıl? Kazımsız olur mu? Kazım’da doğa vergisi
müthiş bir ses vardı. Tartışmalardan yorulduğum bir gün ben de duralım dedim ve ZB durdu

ayhan53
04-06-2010, 22:32
Serüvenciler’in müziğin etrafını örme çabası

Kazım Koyuncu, Zuğaşi Berepe’den ayrıldık sonra bir süre Serüvenciler grubunda çalıştı. Koyuncu o günleri şöyle anlatıyor : ''Tuncay Akdoğan ile tanışmamız 1995 ya da 1996'da, Köln'de ortak bir arkadaşımızın evinde gerçekleşti. Biz Zuğaşi Berepe , onlar da Kızılırmak olarak oradaydık. Hem rock müzik yapıyorduk, hem ona benzeyen adamlardık, devrimciydik... Zuğaşi Berepe dağıldığında o da Kızılırmak'tan ayrılmıştı... Tuncay'la birlikte müzik yapmamız söz konusu oldu ve ben de Serüvenciler'e katılmış oldum... Birbirimizle kavga ede ede, seve seve, sadece müzik değil, o müziğin etrafını örme çabası da vardı... Çok zor zamanlardı, gündelik hayatımız zordu... 'Senin aşkından öldü dünyanın bütün çiçekleri' diye bir şarkı yazmıştı. Onu ben seslendirmiştim.... Birlikte müzik yaratmaya çalıştık, kısa sürdü ama onu yaratırken insanlar çok şey yaşayabiliyorlar... 'Benim albümümde şarkı söyler misin' dedi. 'Seve seve yaparım' dedim

Karadeniz’in hırçın çocuğu Kazım Koyuncu 2003 ‘de Türkiye’nin kültürel ve politik ortamından etkilenmiş gibiydi. Artık dalgalar kıyıya daha yavaş, daha sakin vuruyordu. Kazım Koyuncu’nun deyimiyle “ zaman ilerledikçe teknik olarak içindeki rock müzik ateşi çokta olmasa da birazcık düşmüştü”.

VİYA” sahil yoluna nazik bir tepkidir.

Sanatçı 2000 yılında kolektif bir albüm olan “ SALKIM SÖĞÜT-2” albümünde “Didou Nana” , “Golas Empua Yulun” ve “Dağlarda Kar Sesi Var” isimli 3 şarkısını seslendirdi.
Kazım Koyuncu 2001 yılında solo bir albüm çıkarmaya karar verdi. Daha önce “ SALKIM SÖĞÜT-2” albümünde de seslendirdiği 3 lazca parçayı da albümüne katarak ilk solo albümü olan “VİYA !” yı çıkardı.
“VİYA !” albümündeki teşekkür kısmından bir bölüm :
NEREYE?....

Artvin ve Bergama'da siyanürle altın arama belası, Akkuyu'da nükleer santral, Gökova'da termik santral, Fırtına Vadisi'nde hidrolik santral… derken şimdi de- ki aslında çok zaman önce başlayan - Samsun-Sarp Sahil Yolu Projesi. Bu proje kapsamında yok edilen ve durdu-rulamazsa tümüyle yok edilecek olan sahillerimiz ve çocukluğumuz ve geleceğimiz ve tarihimiz ve ……………………YAŞAM!

İnsan hayatının hiçe sayıldığı, kendinden olmayanın değersiz görüldüğü, barışın ve kardeşliğin önemsiz sözcükler, insanın en değersiz şey olduğu ülkede yok olan sen, yok olan ben, yok olan sevgi, yok olan zaman, yok olan insan, yok olan……..YAŞAM!

Kazım Koyuncu bir söyleşide “VİYA” albümünün isminin viya olmasının sebebi söyle anlatıyordu : “VİYA” sahil yoluna nazik bir tepkidir. Çünkü viya sahillerde yapılan bir nevi aletsiz sörf. Ardeşen’de tahtasız da.. Böyle dalgaya bırakıyorlar kendilerini . Kayalarla kavga ediyor insanlar, çocuklar. Bu çok önemli bir kültürel durumdu aslına bakarsanız. Bir ritüeldi ya da. Fakat eğer biz sahilleri doldurursak böyle bir şey de olmayacak. Sadece küçük şeylerden bir tanesi. Bu bir simgeydi. Küçük bir şey, Onu da albümün içine de koyduk”

Koyuncu her parçada yaşamdan, dağlardan, denizden, insandan ama en çokta aşktan bahsediyordu

Kazım Koyuncu albümünde geleneksel Karadeniz müziği enstrümanları olan kemençe ve tulumu rock müziğin vazgeçilmezleri arasında yer alan bas gitar, elektro gitar ve bateri gibi enstrümanlarla buluşturuyordu. Koyuncu bu albümde laz halk ezgi ve bestelerinin en güzellerini bir araya getirdi. Albüm Doğu Karadeniz’in müzikal bir mozaiği gibiydi… Koyuncu her parçada yaşamdan, dağlardan, denizden, insandan ama en çokta aşktan bahsediyordu. Hüzünlü bir aşk parçası olan “Didou Nana”yi şarkıyı söylüyordu. Kazım’ın sevenleri tarafından ve özellikle de babası “Cavit Koyuncu ” tarafından en çok sevilen parçası da buydu…

ayhan53
04-06-2010, 22:32
Kemal Sahir GÜREL ile birlikte “Sultan Makamı” adlı dizinin müziklerini yapan Koyuncu uzaklaştığı Karadeniz ezgilerine televizyon dizisi “GÜLBEYAZ” ın film müzikleriyle geri döndü. Bir anda ilgi odağı haline geldi. Başta Karadenizliler olmak üzere Türkiye genelinde çok tanınan bir isim oldu.

“Taksim de artık bizim memleket oldu”

Kazım Koyuncu albüm çalışmalarını ve film müziklerini sahibi olduğu Stüdyo Zb ( Zuğaşi Berepe ) de yapıyordu. Stüdyo ZB tarihi Tünel Binası ve Galata Mevlevihanesi hemen yakınında bulunuyordu..



Stüdyonun buluduğu Beyoğlu’nda, İstiklal Caddesi’nde bulunan müzik marketleri hep onun müziğini çalıyordu . Kazım Koyuncu bir söyleşisinde Stüdyo Zb’yı ve , İstiklal Caddesini söyle anlatıyordu :” Taksim de artık bizim memleket oldu. Artık esnaflar, o kadar çok arkadaşımız oldu ki. Mahalle gibi bir şey.. Bir şeyi iyi yapıyorsanız bu sadece halkı ilgilendirmiyor. Fuat Saka’nın yaptığı müzik bence bütün dünyayı ilgilendiriyor. Gerçekten Türkiye’de aydın kesim ve öğrencilerin daha çok dikkatini çekti ve Taksim de biraz bunun yaşandığı bir yer. Sonuçta okumuş yazmış insanların daha çok geldiği bir yer. Öğrencilerin daha çok dikkatini çekti. Taksim’de pop falan çalmaz. Çok azdır Taksim’de pop çaldığını görmek. Genelde çalmaz Taksim’de. Bu anlamda bizlerin albümlerinin çalması gururumuzu okşuyor tabii. İyi bir şey yaptığımızı hissettiriyor açıkçası...Biz stüdyoyu geçen yıl açtık. Tam bir sene oluyor. Açmamızdaki sebep ana sebep şuydu. Biz yıllardır müzik yapıyoruz. Elimize bir ufak para geçtiği zaman ev, araba, arsa, marsa değil de müziği ilgilendiren bir şeyler yapmamız lazımdı. Müziği bir stüdyoda yapmak gerekirse kendi stüdyomuzda olmalıydı. Bu stüdyonun esas amacı kendi müziğimizi yapabilmekti açıkçası ama kendi müziğimizi yaparken de bu stüdyonun ciddi masrafları var vs. Her gelen işe evet demek değil asla yine yakın çevremizin, dostlarımız, arkadaşlarımız çalışmalarına da bir olanak açabilmek. Onların katkılarıyla bu stüdyonun ilerlemesini sağlamak. Bütün amacı buydu. Bu anlamda; Hilmi Yarayıcı bizim arkadaşımız, onun albümü burada yapıldı. Tunay Bozyiğit-Seyduna Türküleri ikinci albüm kayıtları burda yapıldı. Hülya Polat’ın yönetmenliğini ben yaptım. Daha çok bizim arkadaşların çalışmaları. Çok da plan yapmadık, saati şu kadar diye. Bundan sonra yapar mıyız bilmiyorum”.

ayhan53
04-06-2010, 22:33
Ancak Kazım Koyuncu dizi ile gelen bu popülariteden bir parça rahatsızdı. Bu yüzden dizilerde çalınan altı parçasını topladığı albümünü bilerek bir yıl erteledi. Sonunda sevenlerine “HAYDE” adlı albümde bu dizide çalınan altı parçayla seslendi. Koyuncu 2004 yılında 15 şarkıdan oluşan “HAYDE” yi çıkardı. Koyuncu Gelevera Deresi türküsünde Şevval SAM’la da bir düet yaptı. Kazım Koyuncu hemen her albümde olduğu gibi bu albümde de yine Hemşince bir halk şarkısı olan “Ella Ella” yı hareketli bir biçimde yorumladı.

“Benim en büyük fobilerimden biri”

26 Nisan 1986 Karadeniz için kara yazılan bir gündü… Ukrayna yakınlarında ki Çernobil kasabasında bulunan Nükleer santralin 4. reaktörü infilak etmişti. Radyasyon yüklü bulutlar fazla gecikmeden Avrupa ülkelerinin pek çoğunu olduğu gibi Karadenizi de ziyaret ettiler. Radyasyonun kötü etkilerine Karadenizlilerde maruz kaldı.
http://img205.imageshack.us/img205/1667/adsznf.png (http://img205.imageshack.us/i/adsznf.png/)

ayhan53
04-06-2010, 22:33
Çernobil faciasından sonra yetkililer bu olayı o dönem pek ciddiye almamışlardı. Hatta bütün uyarılara rağmen dönemin Sanayi Bakanı Cahit ARAL medyanın önüne geçmiş, birşey olmaz demiş, çay içmiş, Karadenizliler için tehlike olmayacağını iddia etmişti. Oysa tehlike vardı, gün geçtikçe Karadenizde kanser öyküleri çoğalmaya başladı. Kazım Koyuncu, sanatçı arkadaşları ve bir grup Trabzon Dernekler Birliği yöneticileri ve üyeleri ile birlikte olayında duyarsız davranan dönemin yetkilileri için Sultanahmet Adliyesi’nde suç duyurusunda bulundu.

Kazım Koyuncu’da bu çevresel felakete karşı harekete geçen Karadenizlilerden bir tanesiydi. Kanser forumlarına, kampanyalara katıldı. Bu forumlardan bir yıl sonra “Benim en büyük fobilerimden biri” dediği kanser pek çok hemşehrisi gibi onun da kapısını çalmıştı. Düne kadar kanserle mücadele ediyordu, bugün kendi trajedisini yaşamaya başlamıştı. Kazım Koyuncu’nun kanser hastalığına yakalanması sevenlerini yasa boğdu…



Kazım Koyuncu hastalığı sırasında dinleyicileriyle iletişimini resmi internet sitesi aracılığıyla ( www. Kazım Koyuncu .com )aracılığı ile sürdürdü.. Hasta haline aldırmadan Cerrahpaşa Hastanesi Onkoloji Bölümünde tedavi gören çocuklara kimse duymadan konser verdi.
''Konser, kanser arada bir tek harf farki var''

4 Şubat'ta Yeni Melek Gösteri Merkezi'nde hastalığına ve zorlu tedavi sürecine karşın izleyicisiyle buluştu. Bir buçuk saat şarkı söyledi.
Kazım Koyuncu, 30 Nisan 2005 tarihinde Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nin ödülünü almak ve Karadeniz Teknik Üniversitesi'ndeki konseri için Trabzon'daydi. ''Konser, kanser arada bir tek harf farki var'' deyip şubat ayında Salonu öyle bir sevgi bulutu kaplamıştı kimse hüzne izin vermemişti. Konser sonrası memlekete Hopa’ya gitmiş ve yakınları, sevenleriyle kucaklaşmıştı..

“Gücümü toparlayıp memleketime geldim”.

Kazım Koyuncu, KTÜ konseri ve aldığı ödülle ilgili duyguların şöyle dile getiriyordu :”Bir kere buradan, Karadeniz'den ödüllendirilmek çok güzel bir şeydir. Karadenizliler pek kolay kimseyi ödüllendirmezler. İkincisi gazetecilerin böyle bir şeyi yapıyor olması beni daha da fazla mutlu eden bir durum oldu. Açıkçası çok mutlu oldum. Çok ta böyle seyahat yapma zamanları değildir bu zamanlar. Memlekete gelmek iyi olacaktı ama böyle bir şey olmasaydı gelemeyecektim. Biraz gücümü toparlayıp geldim. Benim için çok önemli bir ödül”...

ayhan53
04-06-2010, 22:34
Kazım Koyuncu, Trabzonspor'u sevdi; sahada dik duran Trabzonspor'u. Koyuncu 'Güçlülerin iktidarına karşı hayde Trabzonspor"a dedi...ATATÜRK Olimpiyat Stadı'ndaki Trabzonspor-İstanbulspor maçına hastalığın tüm risklerini göze alarak sırtındaki bordo mavili formayla gelmişti. Trabzonspor aşığı Kazım Koyuncu , maçı izlerken 'tüm güzel şeylerin sebebi' diye tanımladığı hayat arkadaşı Gönül, ona ilaçlarını içiriyordu. O ise hala "Trabzon", "Trabzon" diye bağırmaya çalışıyordu. O gün bağırmaktan sesi kısılmıştı...

O Karadeniz’in hırçın ve duygusal çocuğuydu…

O sanatıyla, duruşuyla Karadeniz’in hırçın ve duygusal çocuğuydu… Karadeniz’in Sesi, İsyanı, Ruhuydu…27 Haziran 2005 günü Pazartesi akşamı Harbiye Cemil Topuz’lu Açık Hava Tiyatrosu’nda gerçekleştirilecek olan “Hey Gidi Karadeniz” konserine programda olmasına karşın sağlık durumu nedeniyle katılmayacağı bildirildi. Ardından hasta yattığı Amerikan Hastanesinden aynı gün ölüm haberi geldi. Kazım Koyuncu 33 yaşında 25 Haziran 2005 günü aramızdan ayrıldı
Türkiye'de yaşayan tüm halklar Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda bir araya geldi

Kanser tedavisi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Kazım Koyuncu için Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda tören düzenlendi. Laz, Hemşin, Gürcü, Ermeni, Kürt ve Türklerden oluşan hayranları ile Koyuncu, kardeş dillerde son yolculuğuna uğurlandı. 25 Haziran 2005 tarihinde aynı mekanda düzenlenecek "Hey Gidi Karadeniz" konserinde sahneye çıkması planlanan Koyuncu, cenaze töreninde son kez sevenleriyle buluştu. Buluşmaya, sevenleri aşırı sıcağa rağmen yoğun ilgi gösterdi. Törene, Koyuncu'nun ailesi, sanatçı dostları, sevenleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve Türkiye'de yaşayan tüm halklardan binlerce kişi katıldı. Gözyaşlarının sel olup aktığı törende, muhabirlerin dahi fotoğraf çekerken ağladığı görüldü. Kazım Koyuncu'nun cenazesi, sanatçı arkadaşlarının omzunda, alkışlar eşliğinde sahnedeki platforma yerleştirildi. Cenazesinin üzerine Hemşin poşusu, Trabzonspor'un renkleri ve her renkten çiçekler yerleştirildi.

'Koyverdin Gittun Beni'

Sahnede üzerinde yaptığı son açıklama olan "Karadeniz dev bir dalgadır, özgür bir sudur" yazılı dev pankart asıldı. Dostları ve sevenleri Koyuncu'ya son sözlerini iletti.

ayhan53
04-06-2010, 22:34
Koyuncu'nun cenazesi ile birlikte kitle, Hyatt Regency Otel önüne kadar yürüdü. Binlerce kişinin uzun bir kuyruk oluşturduğu yürüyüş boyunca, duran araçlarda bulunanlar ve yolda yürüyenler de alkışlarla Koyuncu'yu yalnız bırakmadı. Yürüyüş boyunca “Yaşasın halkların kardeşliği” “Katil Çernobil bu kaçıncı ölüm”, “Kâzım Koyuncu ölümsüzdür” “Katil devlet hesap verecek” sloganlarını atarak Taksim Metropol Müzik’in önüne dek yürüyerek saygı duruşunda bulundu.

Koyuncu'nun cenazesi, uçakla Trabzon'a gönderildi. Trabzon Havaalanı'na getirilen cenazeyi, Koyuncu'nun yakınları, Trabzon Belediye Başkanı Volkan Canalioğlu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özen, Trabzon'un Maçka İlçesi Belediye Başkanı Ertuğrul Genç, Artvin'in Hopa İlçesi Belediye Başkanı Yılmaz Topaloğlu ve sevenleri karşıladı.

Koyuncu'nun cenazesi, bir dakikalık saygı duruşunun ardından karayoluyla memleketi Artvin'in Hopa İlçesi'ne gönderildi.

Kazım Koyuncu'ya Hopa'da veda

Kanser hastalığı nedeniyle tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi'nde hayatını kaybeden Kazım Koyuncu'nun cenazesi, Artvin'in Hopa İlçesi'nde toprağa verildi.

Kazım Koyuncu'nun doğum yeri olan Pançol Köyü'ne getirilen cenazesi, binlerce kişinin omuzlarında Hopa Meydanı'na taşındı. Hopaspor bayrağına sarılı ve üzerindeTrabzonspor forması da bulunan Kazım Koyuncu’nun naaşı yaklaşık 3 km.lik yol boyunca taşındı. Ardından yaklaşık 10 bin kişinin bulunduğu Hopa Meydanı'na getirildi. Burada bir kamyonun kasasına konulan Kazım Koyuncu’nun naaşı üzerine tulum ve gitar bırakıldı. Tabutun başında nişanlısı Gönül Bozoğlu, annesi Hüsniye Koyuncu,babası Cavit Koyuncu, ailesi Koyuncu ailesi, sanatçı arkadaşları ve sevenler gözyaşı dökerken, törende kalabalık içerisinde fenalık geçirenler ve bayılanlar oldu

ayhan53
04-06-2010, 22:35
Törende konuşan Yazar Sunay Akın, Koyuncu için İstanbul'da Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda düzenlenen törene sadece Doğu Karadeniz insanının değil, Türkiye'nin dört bir yanından, her kesimden insan katıldığını belirterek, şunları söyledi: "Kazım bu sevgiye layıktı. Genç yaşta kanser illetine yenildi. Çernobil faciasında bazı kravatlı kişiler televizyona çıkıp çay içtiler. İşte bunun akıbetini şimdi yaşıyoruz. Bölgede acilen kanser taraması yapılması gerekir."

Koyuncu'nun Laz Rock grubunu kurduğu arkadaşlarından Mehmedali Barış Beşli ise, konuşmasına Lazca başladı ve Koyuncu'nun ölümünün hayatın bir komplosu olduğunu belirtti. Beşli, "Bu ölüm hayatın bir komplosudur. Bu komplo Çernobil'dir. Neden bu komployla karşı karşıya kaldı. Çünkü dönemin bakanı karşımıza geçip çay içmişti. Devlet kanserin önünü almalı" diye tepki gösterdi.

Törenin ardından, Koyuncu'nun cenazesi, Orta Hopa Caddesi, Karadeniz Sahil Yolu güzergahında omuzlarda taşınarak Merkez Camii'ne götürüldü.
İkindi namazından sonra kılınan cenaze namazının ardından, Pançol'deki aile mezarlığında toprağa verildi.

Her adımda hüzün vardı...

Türkiye'nin ilk Laz-rock müzik grubu Zuğaşi Berepe'nin kurucusu sanatçı Kazım Koyuncu ölümünün birinci yılında İstanbul, Ankara, Bursa ve memleketi Hopa'da düzenlenen çeşitli törenlerle anıldı. Törenler boyunca Çernobil'e ve Karadeniz'de artan kanser vakalarına dikkat çekildi.

Kazım'ın yolu onurlu bir yoldu.

İstanbul'da 23 Haziran 2005 Cuma günü kısa bir yürüyüş düzenlendi. Taksim İstiklal Caddesi’nde Mis Sokak'ta tulum eşliğinde başlayan yürüyüş, Galatasaray Meydanı'nda yapılan bir dakikalık saygı duruşu ve kısa bir konuşmayla noktalandı. Kazım Koyuncu'nun arkadaşlarınca organize edilen yürüyüşte sanatçının üzerinde “Kazimişi Gzas Vorert” (Kazım'ın yolundayız) yazılı fotoğraflarını taşıyan grup saygı duruşunun ardından sessizce dağıldı. Törende bir konuşma yapan Kazım Koyuncu'nun Zuğaşi Berepe'den solist arkadaşı Mehmedali Barış Beşli, “Şu anda Kazım'ın sağlığında sürekli yürüdüğü yol olan İstiklal Caddesindeyiz. Maddi anlamdaki yolu bu ama diğer anlamıyla onun yolunun ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Kazım'ın yolu onurlu bir yoldu. Bizler onun yolunda yürümeye devam edeceğiz.” dedi..



Mezarına kırmızı karanfiller bırakıldı

Kazım Koyuncu için asıl tören memleketi Hopa'da, doğup büyüdüğü ve toprağa verildiği yer olan Yeşilköy (Panco)'de yapıldı. Sanatçının vefatının yıldönümü olan 25 Haziran Pazar günü Hopa'da Cumhuriyet Meydanı'nda toplanan halk buradan Kazım Koyuncu'nun dev posteri ve çeşitli pankartlar eşliğinde tulum eşliğinde Pançol'e yürüdü. “ Kazım aramızda”, “ Rüzgar Panco'dan eser” sloganlarıyla yaklaşık 7 km.'lik yolu yağmur altında yürüyen bin 500 kişilik kalabalık, saatler 12.58'i gösterirken bir yıl önce bu saatte ölen Kazım Koyuncu anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulundu. Daha sonra yürüyüşe devam eden Kazım Koyuncu sevenleri sanatçının mezarına kırmızı karanfiller bıraktı.
Koyuncu adına gündüz bin 500 kişinin katılımıyla gerçekleşen törenlerin ardından bir de anma gecesi düzenlendi. Akşam festival alanında yapılması düşünülen gece havanın yağmurlu olması dolayısıyla ilçe stadyumuna alındı. Bir dakikalık saygı duruşu ile başlayan buradaki törende Kazım'ın yaşam öyküsü ile beraber sanatçı kişiliği, müzik alanındaki başarısı ve bu alanda verdiği mücadele anlatıldı. Sanatçının Zuğaşi Berepe'den grup arkadaşı Mehmedali Barış Beşli Koyuncu'nun bilinmeyen yönlerini anlatırken duygulu anlar yaşandı. Beşli, “Kazım bir liderdi. Yaptığı müzikle de bunu kanıtladı. Onu sevgiyle, şefkatle ve özlemle anıyorum” dedi.

ayhan53
04-06-2010, 22:46
http://img34.imageshack.us/img34/8649/adszkhc.png (http://img34.imageshack.us/i/adszkhc.png/)

ayhan53
25-06-2010, 10:03
karadenizin güzel insanını rahmetle anıyorum

http://img441.imageshack.us/img441/7059/6611531734496635.jpg

ayhan53
25-06-2010, 10:03
http://www.dailymotion.com/video/x801ip_ben-seni-sevduyumi-yevval-sam-kazym_music

ayhan53
25-06-2010, 21:30
vefa istanbulda bir semtmiş

enigma
25-06-2010, 21:50
Ustayı saygıyla anıyorum...Bende zevkle dınlıyorum...

mitoci
25-06-2010, 22:42
Güzel insan mekanın Cennet olsun.........

guneysu
26-06-2010, 00:01
Nur içinde yat hemşerim...

KARADENIZ
26-06-2010, 01:38
...ADA gibi bir ADAM di....
ADAM gibi bir ADAM...
Nur icinde Yat..................



İşte gidiyorum
Birşey demeden
Arkamı dönmeden
Şikayet etmeden
Hiçbirşey almadan
Birşey vermeden
Yol ayrılmış, görmeden gidiyorum

Ne küslük var ne pişmanlık kalbimde
Yürüyorum sanki senin yanında
Sesin uzaklaşır herbir Adımda
Ayak izim kalmadan gidiyorum

Gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
Gönülkuşu şarkıdan yorulmadı
Bana kimse sen gibi sarılmadı
Işığımız sönmeden gidiyorum

SİRİUS
26-06-2010, 11:11
Güzel insan,a selam olsun.

carcharias
25-06-2011, 11:07
http://i54.tinypic.com/zldjcz.jpg

nazım'ın karısına yazdığı bir şiir vardır; "karıma mektup"
orada ölüm acısının en fazla bir yıl sürdüğünden bahseder.
doğrudur, acılar belki azalıyor ama sevgi, saygı, özlem, geriye bıraktıkları güzel eserler hep aynı.
selam ve sevgiyle kazım...


Bir tanem!
Son mektubunda:
"Başım sızlıyor, yüreğim sersem!" diyorsun.

"Seni asarlarsa, seni kaybedersem" diyorsun; yaşayamam!"

Yaşarsın karıcığım, kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;
yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlarda ölüm acısı.


http://www.dailymotion.com/video/x8bwsd_volkan-konak-karyma-mektup_music

julia.luthor
25-06-2011, 11:57
saygıyla anıyoruz....

işçi74
25-06-2011, 12:01
Nur içinde yatsın,rahmetle anıyoruz...

KARADENIZ
25-06-2011, 12:25
http://youtu.be/U87Yc6ccCgw

deniz güneş
25-06-2011, 13:03
Bazıları hiç yaşlanmazlar,

hep o fotoğraftaki gibidirler.

iyiler onları özlüyor vede özleyecek..

ayhan53
25-06-2011, 14:30
http://www.youtube.com/watch?v=5yYx0k08_q0

KONYALIYIZ
25-06-2011, 14:44
Vefatının 6. Yılında Kazım Koyuncu 'yu saygıyla anıyoruz ,Allah rahmet eylesin
gittigin yerde mutlu oldugundan, rahat uyudugundan süphem hic olmadi... cünkü en cok sen hakettin...

Asmiltak
26-06-2011, 01:05
Şarkılarını dinledikçe, yazdıklarını ve onun için yazılanları okudukça, gözlerim hala dolu dolu..

Kutsal kitapta dermiş ya, ahirette herkes 33 yaşında olacak diye.. Sen hem bu dünyada hem de ahirette hep 33yaşında genç ve taze bir yürek.. Bu dünyadan gelip geçenlere ve geçecek olanlara örnek..

Nur içinde yat güzel insan..

PARK
26-06-2011, 01:08
Anmak........Yaşatmaktır!...

aminoasit
26-06-2011, 01:19
http://i51.tinypic.com/2dihcmh.jpg

resmi dün Kızılay'a işim düşmüştü, orada, Yüksel Caddesi'ne yakın bir büfe üstünde çektim...

sofra'ya göndermeye hazırlık yaparken, yeni gönderilerde buldum "seni"...


adam gibi adam,
iyi ki vardın.

bu memleketin önemli bir rengi oldun;
yalnız müzik değil,
ışık saçtın...

.

KARADENIZ
25-06-2012, 00:26
Bir gun daha gecti... ANISININ UZERINE......

Mekani cennet olsun, her daim....

PARK
25-06-2012, 00:43
Mekanı cennet olsun...

Eksikliği ayan beyan belli oluyor...

Karadeniz yayları ve dereleri onun gibi sistem muhalifi sanatkarlara en çok ihtiyaç duyduğu anları yaşıyor ve "O YOK"...:(

Nereye gittin be çocuk nereye gittin böyle buraları bırakıp...

Asmiltak
25-06-2012, 02:05
Hep gencecik ve duru sesinle kalacaksın bizim ve gelecek onlarca neslin aklında.. Toprağın bol olsun güzel insan..

PARK
25-06-2012, 02:12
Kâzım'ı anarken....

Grup KARMATE (Resul Birben) Kazım'ın yolundan giden bir o kadar yürekli bir çocuk...

NAYİNO

http://www.youtube.com/watch?v=8vZj_vCaS1g

Ne zaman dinlesem Kâzım aklıma gelir ve erken gittiği için ona sinirlenirim..mırıldanırım öylesine...

Diyeceğim o ki bu topraklar KÂZIM dolu...

ayhan53
25-06-2012, 09:27
http://d.resim.im/2012_06_25/8120654-149375_10150787980446290_93565118_n.jpg (http://www.resim.im/)

KARADENIZ
25-06-2012, 11:39
İşte gidiyorum
Birşey demeden
Arkamı dönmeden
Şikayet etmeden
Hiçbirşey almadan
Birşey vermeden
Yol ayrılmış, görmeden gidiyorum

Ne küslük var ne pişmanlık kalbimde
Yürüyorum sanki senin yanında
Sesin uzaklaşır herbir Adımda
Ayak izim kalmadan gidiyorum

Gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
Gönülkuşu şarkıdan yorulmadı
Bana kimse sen gibi sarılmadı
Işığımız sönmeden gidiyorum


Ve dedigi gibi GITTI..... !!!

Asmiltak
25-06-2012, 12:52
Ne doğru bir başlık atmışlar.. "Koyverdin gittin bizi"..

http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=48203&rid=4369&p=1&hid=20837984"



İşte gidiyorum
Birşey demeden
Arkamı dönmeden
Şikayet etmeden
Hiçbirşey almadan
Birşey vermeden
Yol ayrılmış, görmeden gidiyorum

Ne küslük var ne pişmanlık kalbimde
Yürüyorum sanki senin yanında
Sesin uzaklaşır herbir Adımda
Ayak izim kalmadan gidiyorum

Gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
Gönülkuşu şarkıdan yorulmadı
Bana kimse sen gibi sarılmadı
Işığımız sönmeden gidiyorum


Ve dedigi gibi GITTI..... !!!

red07red
25-06-2012, 13:07
Allah rahmet eylesin... Daha yolu uzundu,ansizin çekip gitti... Yakınlarının ve hayranlarinin basisagolsun...

JAN72
26-06-2012, 11:20
KAZIM KOYUNCU gibi bir değer, türkiyedeki bütün kültürlerin korunması gerektiği, ve devletin asimilasyon politikalarının ne kadar yanlış olduğunun en büyük kanıtıdır..
mekanın cennet olsun, güzel yürekli insan...

Kurnalı
03-11-2012, 21:23
hey gidi koyuncu Allah rahmet eylesin

ayhan53
03-11-2012, 22:57
7 kasım doğumgünü galiba

vbora
03-11-2012, 23:34
Allah rahmet eylesin.........

okidoki2006
03-11-2012, 23:40
mekanı cennet olsun yüreği dilinde olan bu güzel insanın

ayhan53
07-11-2012, 11:14
Kazım Koyuncu (http://www.facebook.com/SairCeketliCocukFann?ref=stream)
KAZIM KOYUNCU'NUN 41. YAŞ GÜNÜ KUTLU OLSUN .. İYİ Kİ DOĞDUN ŞAİR CEKETLİ ÇOCUK
http://sphotos-c.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc7/s480x480/602400_10151083258886290_135439089_n.jpg
(http://www.facebook.com/photo.php?fbid=10151083258886290&set=a.229251031289.143619.179298226289&type=1&relevant_count=1&ref=nf)

ayhan53
07-11-2012, 11:18
SENİ ÇOK ÖZLEDİK
http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-ash3/s480x480/533729_10151083302156290_543506712_n.jpg (http://www.facebook.com/photo.php?fbid=10151083302156290&set=a.229251031289.143619.179298226289&type=1&relevant_count=1&ref=nf)

nafiz50
27-11-2012, 09:43
Konak gözyaşlarını tutamadı

http://g1211.hizliresim.com/13/v/gb93y.jpg (http://bit.ly/c25MCx)

Zonguldak'ın Ereğli İlçesi'nde düzenlenen Hamsi Festivali'nde konser veren Volkan Konak, şarkılarıyla hayranlarını coşturdu.

Ereğli Belediyesi'nin bu yıl 11'incisini düzenlediği festivalde Amfi Tiyatro'da sahneye çıkan Volkan Konak, sevilen şarkılarını seslendirdi.

'Cerrahpaşa' adlı şarkısını söylerken gözyaşlarını tutamayan şarkıcıya halk büyük ilgi gösterdi. Festival için çevre il ve ilçelerden gelenler de konseri izledi.

Yaklaşık 2 saat sahnede kalan Volkan Konak, konserin son bölümünde Kazım Koyuncu'yu da andı. Sanatçı, barkavizyonda Kazım Koyuncu'nun klibi eşliğinde 'Dido' adlı şarkıyı seslendirirken, duygusal anlar yaşandı.

Alanı dolduran binlerce kişi, ellerindeki çakmakları ve cep telefonlarının ışıklarıyla şarkıya eşlik etti.

Ereğli Belediye Başkanı CHP'li Halil Posbıyık, konserin sonunda Volkan Konak'a üzerinde sanatçının portresi de bulunan Atatürk tablosu hediye etti.

ayhan53
25-06-2013, 08:27
karadenizin güzel insanını rahmetle anıyorum

http://img441.imageshack.us/img441/7059/6611531734496635.jpg[/QUOTE]




İşte gidiyorum
Birşey demeden
Arkamı dönmeden
Şikayet etmeden
Hiçbirşey almadan
Birşey vermeden
Yol ayrılmış, görmeden gidiyorum

Ne küslük var ne pişmanlık kalbimde
Yürüyorum sanki senin yanında
Sesin uzaklaşır herbir Adımda
Ayak izim kalmadan gidiyorum

Gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
Gönülkuşu şarkıdan yorulmadı
Bana kimse sen gibi sarılmadı
Işığımız sönmeden gidiyorum




http://youtu.be/U87Yc6ccCgw

yağmur
25-06-2013, 08:44
Bütün dünyanın, bütün toprakları hepimizindir.Bütün şarkılar, dünyadaki tüm insanlarındır.Tüm topraklarda memleketimizdir. Kazım Koyuncu

Diyen bi insanı geç tanıdım ama tanıdıktan sonrada çok sevdim saydım...

Foruma ilk geldiğimde Kazım Koyuncunun fotoğrafını avatar olarak kullanan Sayın KARADENIZ'in kendi fotoğrafı sanmıştım kendisi o ben

değilim o Kazım Koyuncu demişti... çok utanmıştım böyle değerli bi insanı tanıyamadığım için...

Kısacık ömüre bu kadar güzel şeyleri sığdırabilmek bu kadar çok sevilebilmek mucize bi şey...

saygı sevgi ile anıyorum...ışıklar içinde uyu...

Cantunç
25-06-2013, 08:52
Yerel müzik serüvenini önce ulusala ve sonrada belkide hiçbir türk müzik adamına nasip olmayacak şekilde kendine özgün bir biçimde evrensel düzeye taşıyan bu asi ruhlu çocuk çok erken gitti. Adam gibi adamdı. Yaşasaydı gezi parkı onun müziğiyle çok daha farklı olurdu. Onun müziğini çok geç tanıdım ve yaşadığım sürece kulaklarımdan hiç gitmeyecek. sevgi ve saygıyla.....

Cantunç
25-06-2013, 09:22
Ayrıca bu sıradışı müzik adamını burada anımsayan dostlarada gönül dolusu teşekkürler.....

kurmay
25-06-2013, 23:42
Ardımda bırakıp gül çağrısını
Ayrılık anı bu sisli şarkıyı
Irmaklar gibi akıp uzun uzun
Terkediyorum bu kenti....


http://www.youtube.com/watch?v=c6_5OFD1r54

ayhan53
06-11-2013, 22:55
yarın doğumgünü

https://fbcdn-sphotos-b-a.akamaihd.net/hphotos-ak-frc1/1452335_10151674326826290_1823799316_n.jpg

ayhan53
06-11-2013, 22:57
Kazım Koyuncu (https://www.facebook.com/SairCeketliCocukFann?ref=stream&hc_location=stream)
Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya
#İyikiDoğdunŞairCeketliÇocuk (https://www.facebook.com/hashtag/iyikido%C4%9Fdun%C5%9Fairceketli%C3%A7ocuk)

ayhan53
07-11-2013, 10:52
https://fbcdn-sphotos-c-a.akamaihd.net/hphotos-ak-frc3/1454833_10151674638326290_1426729502_n.jpg

yağmur
07-11-2013, 16:54
karadenizin güzel insanını rahmetle anıyorum

http://img441.imageshack.us/img441/7059/6611531734496635.jpg




İşte gidiyorum
Birşey demeden
Arkamı dönmeden
Şikayet etmeden
Hiçbirşey almadan
Birşey vermeden
Yol ayrılmış, görmeden gidiyorum

Ne küslük var ne pişmanlık kalbimde
Yürüyorum sanki senin yanında
Sesin uzaklaşır herbir Adımda
Ayak izim kalmadan gidiyorum

Gerdiğin tel kalbimde kırılmadı
Gönülkuşu şarkıdan yorulmadı
Bana kimse sen gibi sarılmadı
Işığımız sönmeden gidiyorum




http://youtu.be/U87Yc6ccCgw

Sevgi ve saygıyla anıyorum değerli insan KAZIM KOYUNCU'yu...
Işıklar içinde uyu...

strabon
09-11-2013, 22:53
Bende bır Karadeniz insanı olarak değerli coğrafyamızın en kıymetli sanatçılarından biri olan Kazım Koyuncu yu rahmet minnetle anıyorum rahat ve huzurlu uyu peşinden gelen nesil senin türkülerini şarkılarını ve gönül verdiğin mavi-yeşil i çok çok seviyor...
Keşke.....demek nekadar fena ...

ayhan53
22-06-2014, 15:49
LX9GaJXvARo

ayhan53
22-06-2014, 15:56
haziranda ölmek zor grup yorumundu
bizim oğlan zoru seçip haziranda ölmüştü
2005-2014 25 haziranda 9 seneyi deviriyoruz.
yıllar su gibi akıp gidiyor.
kazım öldümü
evet bedenen bu dünyayı terk etti ama ruhu şarkılarında yaşıyor.
her sene 25 haziranda hissenette ve bu topiktede yşatılmaya devam edecek.


https://scontent-b-ams.xx.fbcdn.net/hphotos-xfp1/t1.0-9/10441325_10152047481621290_3220670282959667351_n.j pg

ayhan53
22-06-2014, 16:00
her şarkısı ayrı güzel ama bu çok ayrı

K7zt8QNSYVw


Awi şüule goulu daği daği
Bundan böyle dağ dağ dolaşırım

Dido miğun guis derdi meraği
Yüreğim çok yaralı, derdim var

Oüomdğulas si şekeri ma yaği
Karışalım birbirimize sen şeker ben yağ

Domçvi do domxali gyuli çkimi
Yaktın kül ettin sen beni gülüm

Ağre odas perde kogevoüidi
Yeni odaya perde astım

İzmocesti alis dologaüidi

Rüyamda boynuna sarılmıştım

Gomüuwxişi mgarinis yevuüidi
Ağlıyordum uyandığımda

Si domövi do domxali gyuli çkimi
Yaktın kül ettin sen beni gülüm

Bazi bazi gelaiûi noğaşa
Çarşıya inerdiniz bazı bazı

Vixosarûi baba süaniş ûüobaşa
Babandan habersiz gözlerdim seni

Gyuli çkimi si var ida başkaşa
Gülüm sen başkasına gitmeyesin

Çkimire do giçkitas gyuli çkimi
Bilki benimsin e gülüm

ayhan53
22-06-2014, 16:03
Kazım Koyuncunun hayat hikayesi ve biyografisi*


Kazım Koyuncu Pançol’da doğdu, Şair Ceketli Çocuk oldu ve Gönüllerde taht kurdu



*Hazırlayan: Fatih Sultan Kar

Kazım Koyuncu, 1972 yılında Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Yeşilköy’de (Pançol’da ) doğdu.Babası Cavit Koyuncu köyün aydın insanlarından biriydi, annesi ise ev hanımı idi. Kazım KOYUNCU altı kardeşten sondan ikincisi idi.Yaş olarak Oğuz, Canan, Hüseyin, Orhan Koyuncu’nın küçüğü , Niyazi Koyuncu’nun büyüğüydü. Çocukluğunu çok sevdiği babaannesinden masallar ve "üstadım" dediği, "Kemençeci Yaşar" lakabı ile tanınan Yaşar Turna'nın yanında türkü dinleyerek geçti..


http://www.karalahana.com/muzik/f1hi1.jpg

Yaşlı insanlarla konuşmaya bayılırdı.

Annesi Hüsniye Koyuncu’nun anlattıkları çocukluğunun farklı duruşunu gözler önüne seriyor :” çocukluğunda da adam gibi davranırdı. Halasının eşi ona doktorunun adını verdi. Onun gibi yüksek bir adam olsun diye. O da çok yüksek bir insan oldu. İlkokulda öğretmeni onunla arkadaşlık yapardı. Bir gün babası öğretmenine “Ya sen bacak kadar çocukla neyi konuşuyorsun’ demiş, o da eşime “İşime karışma, Kazım çocuk değil adamdır” diye cevap vermiş. Yaşlı insanlarla konuşmaya bayılırdı. Onlara hep bir şeyler sorardı. Hep öğrenmek isterdi. Bazen öyle sorular sorardı ki insanlar cevap veremezdi, şaşırırdı. Ağaçtan gitar, tenekeden davul yapardı. Babaannesine, “Bana atma türkülerden öğret” derdi. Babaanne ona “atma türki atarum / yüreğuni yakarum / eski çaruklaruni / boğazuna takarum” derdi” Kazım da ona atma türkülerle cevap verirdi. Çocukluğu Pançol’da geçti. Çay toplamada yarış yapardı, bizi geçerdi. Ağabeyi Hüseyin’i geçer ve ona “tembel” diye takılırdı”.

Ortaokul 1. sınıfa geldiğinde babasının kendisine aldığı mandolinle ve babasının kendisinden habersiz onu mandolin kursuna yazdırmasıyla müziğe ilk adımını attı. Daha sonra Almanya’da yaşayan Selahattin amcasının kendisine getirdiği gitarla müzikle daha da bir içli dışlı oldu.

Kazım KOYUNCU lise yıllarında 2 Fransız şairden çok etkilenmişti. O dönemler kitap okumayı çok seviyordu. Şair olamadı ancak sevenlerinin ve kendisinin deyimiyle Şair Ceketli Çocuk oldu…

Kazım KOYUNCU 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde okumaya başladı. İlk yıl düzenli olarak okuluna gitti ancak daha sonra müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) yavaş yavaş bedeni ve ruhuna işlemeye başladı. Kazım Koyuncu kendisi ile yapılan bir söyleşi de bu durumu şöyle anlatıyordu : “'Çocukluğumdan beri müzikle ilgiliydim. Üniversite müzikle ilgilenmem için iyi bir bahaneydi. 'Politikacı ya da kaymakam mı olacağım, zaten yapmazlar!' deyip üniversiteyi son yılında bıraktım ve tamamen müzikle ilgilenmeye başladım. Başarısız olsaydım ki bir külkedisi hikayesi değil bu ve sebepleri de var, ahlayıp vahlanmayacaktım.

http://www.karalahana.com/muzik/f2fg2.jpg

“Faşizmin Korku ve Sefaleti” adlı oyununda müziklerini de yaptı.

1990 yılında okulu ayrıldıktan sonra kendisinde Çağdaş Sanat Atölyesi’nde çalışmaya başladı. Burada 1991 yılında Ali ENVER ile birlikte Grup DİNMEYEN adlı bir müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) grubu kurdu.

Bu grup Karadeniz ezgilerinin dışında Türkçe ve Politik müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) yapan bir gruptu. Aynı zamanda Çağdaş Sanat Atölyesi’nin o yıl sahneye koyduğu “Faşizmin Korku ve Sefaleti” adlı oyununda müziklerini de yaptı.
Kazım KOYUNCU ve Ali ENVER’in kurduğu Grup Dinmeyen 1996 yılında ilk ve son albümleri olan “Sisler Bulvarı” adlı albümü çıkardılar. Sadece kaset formatinda yayımlanan albümde 9 eser yer alırken Ali ELVER, Kazım KOYUNCU, Arzu GÖRÜCÜ, Metin KALAÇ, Cafer İŞLEYEN, Serkan TUĞ, Murat DİLEK’ten oluşan DİNMEYEN GRUBU; Kazım KOYUNCU‘nun müziğe başladığı ve solist olarak yer aldığı ilk grup olarak da ayrıca büyük bir önem taşır.Albümde yer alan eserlerin düzenlemeleri Grup Dinmeyen’e aitti.

Lazca müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) yapan bir grup fikrinden bahsettiğimde çölde suya kavuşan biri gibi benimsedi.

Kazım KOYUNCU bir yandan Grup DİNMEYEN ile Türkçe politik müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) yaparken diğer taraftan da 1992 yılları sonunda Zeytinburnu’nda Çağdaş Sanat Atölyesi’nde tanıştığı bir başka müzisyen Mehmedali Barış BEŞLİ ile yeni bir grup kurmaya çalıştı. 1993 yılında Kazım KOYUNCU ve Mehmedali Barış Beşli ile Kadıköy’de Kalkezon adlı bir müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) evinde Dünya’nın ilk ve tek Lazca Rock müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) grubu olan ZUĞAŞİ BEREPE (Denizin Çocukları) ‘yi kurdular. Mehmedali Barış Beşli bakın o günleri nasıl anlatıyor : “Kazım’la 1992 yılında Çağdaş Sanat Atölyesinde tanıştık. O hem devrimci, hem müzisyen, hem Laz, hem de uzun saçlaydı. Bunlar bir araya zor gelecek niteliklerdi. Kazım’a Lazca müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) yapan bir grup fikrinden bahsettiğimde çölde suya kavuşan biri gibi benimsedi. Zuğaşi Berepe İ.Ü Öğrenci Kültür Merkezinde böylece hayata geçti”.

Sahnedekiler sanki gencecik insanlar değil de bu işi yemiş yutmuş koca adamlar

Kazım KOYUNCU Zuğaşi Berepe’nin hem bas gitaristi hem de vokalisti idi. Grubun yaptığı müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) Kazım KOYUNCU’nun hassasiyetini dile getiriyordu. Lazcanın unutulmasına, doğayı kirletenlere, Karadeniz otoyoluna karşı açıkça tavır koydu. Zuğaşi Berepe Karadenizlilerle ilk buluşmasını 1993 yılındaki Rize-Pazar şenliklerinde gerçekleştirdi. Araştırmacı- yazar İsmail Avcı o anlattıkları ile bizi o günler getiriyor : “Sene 1993, Pazar belediye düğün salonundayız. Zuğaşi Berepe’nin Zuğaşi Berepe adını aldığı ilk konser. Benim gözümde sahnedekiler sanki gencecik insanlar değil de bu işi yemiş yutmuş koca adamlar. Lazca şarkı söyleyecekler. Bu benim hayatımda sahneden dinleyeceğim ilk Lazca şarkılar olacak. Konser başlar, bir süre sonra Kazım’ın çaldığı gitarın teli kopar. Ne büyük bir talihsizlik. Tanrının huzurunda, Lazların karşısında yani kamusal alan denilen mekanda ilk kez Lazca şarkılar söyleniyor ve olacak iş mi, gitarın teli kopuyor”...

“Gençlerin bende gördükleri kendilerine yakınlık. Normal, müzisyenliğim dışında yaşam biçimim”

http://www.karalahana.com/muzik/f3jl9.jpg

Doğu Karadenizliler yıllarca dinledikleri müziklerden farklı olarak kemençe yerine gitar çalan bu uzun saçlı küpeli adamları ilk anda pek anlamadı.
Ancak Zuğaşi Berepe çok geçmeden İstanbul’da özellikle de üniversite gençliği arasında dinlenen ve dikkat çeken bir grup olmayı başarmıştı. Kazım Koyuncu gençlerin ilgisini şöyle anlatıyordu :” Üniversitelilerin ilgisi herhalde müzikteki dinamizmden kaynaklıdır. Belki bende gördükleri kendilerine yakınlık. Normal, müzisyenliğim dışında yaşam biçimim. Hayattaki varoluşum. Herhalde öyle bir şey çekiyor. Onları da bana çeken bu.... Hayatı ileriye götüren şey hayallerimiz, hayallerimizi gerçekleştiren şeyler de cesaretlerimiz. Gençken insan cesur olabiliyor. Bu anlamda Üniversiteliler, Liseliler hatta çocuklar... Ben onların hayatlarını çok önemsiyorum. Çünkü hayat oradan yeni bir şekil alabilir”.

O şimdi İstanbul’a ulaşan Karadeniz’in hırçın bir dalgasıydı…

Grup zamanla Karadeniz’e özgü Tulum ve Kemençe gibi enstrümanları da müziklerine katmaya başladılar. Zaten artık konserleri de gittikçe kalabalıklaşıyordu. Çok geçmeden Karadenizlilerde bu grubu keşfettiler. Kendi seslerini dinlettiren bu grupla da bir anlamda barıştılar. Grup bir süre sonra 1995 yılında oldukça sert rock motiflerini içeren ve batılı enstrümanlarla icra edilmiş parçalardan oluşan ve müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) çevrelerinden de olumlu not olan “Va Mişkunan” yani “Bilmiyoruz” albümünü çıkardı. Kazım KOYUNCU’nun tüm hırçınlığı ve isyanı bu albümde iyiden iyiye kendini hissettiriyordu. O şimdi İstanbul’a ulaşan Karadeniz’in hırçın bir dalgasıydı… Kazım KOYUNCU, “Va Mişkunan” albümünü şöyle yorumluyordu : ”Kapağında babaannemin fotoğrafının bulunduğu albümdür. Ya biz müziği... Müziği o zaman yapmaya çalışıyoruz. O kadar acemiydik ki biz ne çalmayı ne söylemeyi, bir şey bilmiyorduk. 93 yılında çalışmaya başladık. 95’te albüm yaptık. Dünyanın hiçbir yerinde o albümü o şekilde yaptırmazdı hiçbir yapımcı. Türkiye böyle enteresan bir ülke ama bizler çok pozitif anlamda söylüyorum, hırslı, iddialı çocuklardık. O albümü öyle yaptık. Tabii ki ne kadar berbat bir teknikle yaptığımızı anladığımızda derhal çalışmaya başladık”.

Va Mişkunan" albümündeki teşekkür kısmından bir bölüm :
"hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, arasıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilemesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Çe" Guevara'ya, yollara yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara- herşeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya.

http://www.karalahana.com/muzik/f4wf4.jpg

CD’ler o zamanın koşullarında bilgisayardan sıcak sıcak çıkıyordu ve biz fırından sıcak ekmek alan çocuklar gibi seviniyorduk

Zuğaşi BEREPE 1998 yılında bir konser albümü olan “Brüksel Live” ı çıkardı. Ancak bu albümden çoğaltılmamak üzere yalnızca 130 adet basılmıştı. Bu albümün hikayesini yine Kazım Koyuncu’nun yol arkadaşı Mehmedali Bariş Beşli’ den dinleyelim : “Grup, zor günleri hep onun parlak fikirleri sayesinde aştı. Mesela Brüksel Live CD’si konser kayıtlarından elde edildi ve 1997 yılında 130 adet kopyalandı. CD’ler o zamanın koşullarında bilgisayardan sıcak sıcak çıkıyordu ve biz fırından sıcak ekmek alan çocuklar gibi seviniyorduk. Böylece sabahlara kadar süren çalışmayla kopyalanan CD'ler ‘ İgzas' albümünün maddi alt yapısını hazırlar”.

Grup aynı yıl “İGZAS” yani “Yürüyorlar” albümünü çıkarttı. İgzas’da Kazım KOYUNCU Lazca ve Hemşince dillerinin unutulmaması gerektiğini vurguluyordu. Ancak “İgzas” ilk albümleri “Va Mişkunan” kadar başarılı olamadı.

Kazım bir şey dediğinde onu yapardı

Böyle olunca da Kazım Koyuncu kısa bir süre sonra gruptan ayrılmaya karar verdi. Grubun bürokrasisi Kazım Koyuncu’nun üzerinde yoğunlaşınca bu durumdan hiç de hoşnut olamayan Kazım Koyuncu’nun canını sıkmaya başlamıştı, ve bir gün bırakıyorum dedi ve gruptan ayrıldı. sahne gerisi ve grubun bürokrasisinin Kazım'ı çok yoruyordu. Mehmedali Barış Beşli, bunların Kazım'ı çok yorduğunu ifade ediyor. “Kazım bir şey dediğinde onu yapardı, o dediğini yapan bir adamdı” diyor ve ekliyor “ZB'nin bireylerden bağımsız bir özelliği vardı. Devam edeceğiz ama nasıl? Kazımsız olur mu? Kazım’da doğa vergisi
müthiş bir ses vardı. Tartışmalardan yorulduğum bir gün ben de duralım dedim ve ZB durdu.”

http://www.karalahana.com/muzik/f5dd4.jpg

Serüvenciler’in müziğin etrafını örme çabası

Kazım Koyuncu, Zuğaşi Berepe’den ayrıldık sonra bir süre Serüvenciler grubunda çalıştı. Koyuncu o günleri şöyle anlatıyor : ''Tuncay Akdoğan ile tanışmamız 1995 ya da 1996'da, Köln'de ortak bir arkadaşımızın evinde gerçekleşti. Biz Zuğaşi Berepe , onlar da Kızılırmak olarak oradaydık. Hem rock müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) yapıyorduk, hem ona benzeyen adamlardık, devrimciydik... Zuğaşi Berepe dağıldığında o da Kızılırmak'tan ayrılmıştı... Tuncay'la birlikte müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) yapmamız söz konusu oldu ve ben de Serüvenciler'e katılmış oldum... Birbirimizle kavga ede ede, seve seve, sadece müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) değil, o müziğin etrafını örme çabası da vardı... Çok zor zamanlardı, gündelik hayatımız zordu... 'Senin aşkından öldü dünyanın bütün çiçekleri' diye bir şarkı yazmıştı. Onu ben seslendirmiştim.... Birlikte müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) yaratmaya çalıştık, kısa sürdü ama onu yaratırken insanlar çok şey yaşayabiliyorlar... 'Benim albümümde şarkı söyler misin' dedi. 'Seve seve yaparım' dedim

Karadeniz’in hırçın çocuğu Kazım Koyuncu 2003 ‘de Türkiye’nin kültürel ve politik ortamından etkilenmiş gibiydi. Artık dalgalar kıyıya daha yavaş, daha sakin vuruyordu. Kazım Koyuncu’nun deyimiyle “ zaman ilerledikçe teknik olarak içindeki rock müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) ateşi çokta olmasa da birazcık düşmüştü”.

VİYA” sahil yoluna nazik bir tepkidir.

Sanatçı 2000 yılında kolektif bir albüm olan “ SALKIM SÖĞÜT-2” albümünde “Didou Nana” , “Golas Empua Yulun” ve “Dağlarda Kar Sesi Var” isimli 3 şarkısını seslendirdi.
Kazım Koyuncu 2001 yılında solo bir albüm çıkarmaya karar verdi. Daha önce “ SALKIM SÖĞÜT-2” albümünde de seslendirdiği 3 lazca parçayı da albümüne katarak ilk solo albümü olan “VİYA !” yı çıkardı.
“VİYA !” albümündeki teşekkür kısmından bir bölüm :
NEREYE?....

Artvin ve Bergama'da siyanürle altın arama belası, Akkuyu'da nükleer santral, Gökova'da termik santral, Fırtına Vadisi'nde hidrolik santral… derken şimdi de- ki aslında çok zaman önce başlayan - Samsun-Sarp Sahil Yolu Projesi. Bu proje kapsamında yok edilen ve durdu-rulamazsa tümüyle yok edilecek olan sahillerimiz ve çocukluğumuz ve geleceğimiz ve tarihimiz ve ……………………YAŞAM!

İnsan hayatının hiçe sayıldığı, kendinden olmayanın değersiz görüldüğü, barışın ve kardeşliğin önemsiz sözcükler, insanın en değersiz şey olduğu ülkede yok olan sen, yok olan ben, yok olan sevgi, yok olan zaman, yok olan insan, yok olan……..YAŞAM!

Kazım Koyuncu bir söyleşide “VİYA” albümünün isminin viya olmasının sebebi söyle anlatıyordu : “VİYA” sahil yoluna nazik bir tepkidir. Çünkü viya sahillerde yapılan bir nevi aletsiz sörf. Ardeşen’de tahtasız da.. Böyle dalgaya bırakıyorlar kendilerini . Kayalarla kavga ediyor insanlar, çocuklar. Bu çok önemli bir kültürel durumdu aslına bakarsanız. Bir ritüeldi ya da. Fakat eğer biz sahilleri doldurursak böyle bir şey de olmayacak. Sadece küçük şeylerden bir tanesi. Bu bir simgeydi. Küçük bir şey, Onu da albümün içine de koyduk”

Koyuncu her parçada yaşamdan, dağlardan, denizden, insandan ama en çokta aşktan bahsediyordu

Kazım Koyuncu albümünde geleneksel Karadeniz müziği enstrümanları olan kemençe ve tulumu rock müziğin vazgeçilmezleri arasında yer alan bas gitar, elektro gitar ve bateri gibi enstrümanlarla buluşturuyordu. Koyuncu bu albümde laz halk ezgi ve bestelerinin en güzellerini bir araya getirdi. Albüm Doğu Karadeniz’in müzikal bir mozaiği gibiydi… Koyuncu her parçada yaşamdan, dağlardan, denizden, insandan ama en çokta aşktan bahsediyordu. Hüzünlü bir aşk parçası olan “Didou Nana”yi şarkıyı söylüyordu. Kazım’ın sevenleri tarafından ve özellikle de babası “Cavit Koyuncu ” tarafından en çok sevilen parçası da buydu…

http://www.karalahana.com/muzik/f6yu5.jpg

Kemal Sahir GÜREL ile birlikte “Sultan Makamı” adlı dizinin müziklerini yapan Koyuncu uzaklaştığı Karadeniz ezgilerine televizyon dizisi “GÜLBEYAZ” ın film müzikleriyle geri döndü. Bir anda ilgi odağı haline geldi. Başta Karadenizliler olmak üzere Türkiye genelinde çok tanınan bir isim oldu.

“Taksim de artık bizim memleket oldu”

Kazım Koyuncu albüm çalışmalarını ve film müziklerini sahibi olduğu Stüdyo Zb ( Zuğaşi Berepe ) de yapıyordu. Stüdyo ZB tarihi Tünel Binası ve Galata Mevlevihanesi hemen yakınında bulunuyordu..

http://www.karalahana.com/muzik/f7tc1.jpg

Stüdyonun buluduğu Beyoğlu’nda, İstiklal Caddesi’nde bulunan müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) marketleri hep onun müziğini çalıyordu . Kazım Koyuncu bir söyleşisinde Stüdyo Zb’yı ve , İstiklal Caddesini söyle anlatıyordu :” Taksim de artık bizim memleket oldu. Artık esnaflar, o kadar çok arkadaşımız oldu ki. Mahalle gibi bir şey.. Bir şeyi iyi yapıyorsanız bu sadece halkı ilgilendirmiyor. Fuat Saka’nın yaptığı müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) bence bütün dünyayı ilgilendiriyor. Gerçekten Türkiye’de aydın kesim ve öğrencilerin daha çok dikkatini çekti ve Taksim de biraz bunun yaşandığı bir yer. Sonuçta okumuş yazmış insanların daha çok geldiği bir yer. Öğrencilerin daha çok dikkatini çekti. Taksim’de pop falan çalmaz. Çok azdır Taksim’de pop çaldığını görmek. Genelde çalmaz Taksim’de. Bu anlamda bizlerin albümlerinin çalması gururumuzu okşuyor tabii. İyi bir şey yaptığımızı hissettiriyor açıkçası...Biz stüdyoyu geçen yıl açtık. Tam bir sene oluyor. Açmamızdaki sebep ana sebep şuydu. Biz yıllardır müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) yapıyoruz. Elimize bir ufak para geçtiği zaman ev, araba, arsa, marsa değil de müziği ilgilendiren bir şeyler yapmamız lazımdı. Müziği bir stüdyoda yapmak gerekirse kendi stüdyomuzda olmalıydı. Bu stüdyonun esas amacı kendi müziğimizi yapabilmekti açıkçası ama kendi müziğimizi yaparken de bu stüdyonun ciddi masrafları var vs. Her gelen işe evet demek değil asla yine yakın çevremizin, dostlarımız, arkadaşlarımız çalışmalarına da bir olanak açabilmek. Onların katkılarıyla bu stüdyonun ilerlemesini sağlamak. Bütün amacı buydu. Bu anlamda; Hilmi Yarayıcı bizim arkadaşımız, onun albümü burada yapıldı. Tunay Bozyiğit-Seyduna Türküleri ikinci albüm kayıtları burda yapıldı. Hülya Polat’ın yönetmenliğini ben yaptım. Daha çok bizim arkadaşların çalışmaları. Çok da plan yapmadık, saati şu kadar diye. Bundan sonra yapar mıyız bilmiyorum”.

http://www.karalahana.com/muzik/f8ww7.jpg

Ancak Kazım Koyuncu dizi ile gelen bu popülariteden bir parça rahatsızdı. Bu yüzden dizilerde çalınan altı parçasını topladığı albümünü bilerek bir yıl erteledi. Sonunda sevenlerine “HAYDE” adlı albümde bu dizide çalınan altı parçayla seslendi. Koyuncu 2004 yılında 15 şarkıdan oluşan “HAYDE” yi çıkardı. Koyuncu Gelevera Deresi türküsünde Şevval SAM’la da bir düet yaptı. Kazım Koyuncu hemen her albümde olduğu gibi bu albümde de yine Hemşince bir halk şarkısı olan “Ella Ella” yı hareketli bir biçimde yorumladı.

“Benim en büyük fobilerimden biri”

26 Nisan 1986 Karadeniz için kara yazılan bir gündü… Ukrayna yakınlarında ki Çernobil kasabasında bulunan Nükleer santralin 4. reaktörü infilak etmişti. Radyasyon yüklü bulutlar fazla gecikmeden Avrupa ülkelerinin pek çoğunu olduğu gibi Karadenizi de ziyaret ettiler. Radyasyonun kötü etkilerine Karadenizlilerde maruz kaldı.

http://www.karalahana.com/muzik/f9xs6.jpg

Çernobil faciasından sonra yetkililer bu olayı o dönem pek ciddiye almamışlardı. Hatta bütün uyarılara rağmen dönemin Sanayi Bakanı Cahit ARAL medyanın önüne geçmiş, birşey olmaz demiş, çay içmiş, Karadenizliler için tehlike olmayacağını iddia etmişti. Oysa tehlike vardı, gün geçtikçe Karadenizde kanser öyküleri çoğalmaya başladı. Kazım Koyuncu, sanatçı arkadaşları ve bir grup Trabzon Dernekler Birliği yöneticileri ve üyeleri ile birlikte olayında duyarsız davranan dönemin yetkilileri için Sultanahmet Adliyesi’nde suç duyurusunda bulundu.

Kazım Koyuncu’da bu çevresel felakete karşı harekete geçen Karadenizlilerden bir tanesiydi. Kanser forumlarına, kampanyalara katıldı. Bu forumlardan bir yıl sonra “Benim en büyük fobilerimden biri” dediği kanser pek çok hemşehrisi gibi onun da kapısını çalmıştı. Düne kadar kanserle mücadele ediyordu, bugün kendi trajedisini yaşamaya başlamıştı. Kazım Koyuncu’nun kanser hastalığına yakalanması sevenlerini yasa boğdu…

http://www.karalahana.com/muzik/f10up1.jpg

Kazım Koyuncu hastalığı sırasında dinleyicileriyle iletişimini resmi internet sitesi aracılığıyla ( www. Kazım Koyuncu .com  )aracılığı ile sürdürdü.. Hasta haline aldırmadan Cerrahpaşa Hastanesi Onkoloji Bölümünde tedavi gören çocuklara kimse duymadan konser verdi.
''Konser, kanser arada bir tek harf farki var''

4 Şubat'ta Yeni Melek Gösteri Merkezi'nde hastalığına ve zorlu tedavi sürecine karşın izleyicisiyle buluştu. Bir buçuk saat şarkı söyledi.
Kazım Koyuncu, 30 Nisan 2005 tarihinde Trabzon Gazeteciler Cemiyeti'nin ödülünü almak ve Karadeniz Teknik Üniversitesi'ndeki konseri için Trabzon'daydi. ''Konser, kanser arada bir tek harf farki var'' deyip şubat ayında Salonu öyle bir sevgi bulutu kaplamıştı kimse hüzne izin vermemişti. Konser sonrası memlekete Hopa’ya gitmiş ve yakınları, sevenleriyle kucaklaşmıştı..

“Gücümü toparlayıp memleketime geldim”.

Kazım Koyuncu, KTÜ konseri ve aldığı ödülle ilgili duyguların şöyle dile getiriyordu :”Bir kere buradan, Karadeniz'den ödüllendirilmek çok güzel bir şeydir. Karadenizliler pek kolay kimseyi ödüllendirmezler. İkincisi gazetecilerin böyle bir şeyi yapıyor olması beni daha da fazla mutlu eden bir durum oldu. Açıkçası çok mutlu oldum. Çok ta böyle seyahat yapma zamanları değildir bu zamanlar. Memlekete gelmek iyi olacaktı ama böyle bir şey olmasaydı gelemeyecektim. Biraz gücümü toparlayıp geldim. Benim için çok önemli bir ödül”...

http://www.karalahana.com/muzik/f11wc8.jpg

Kazım Koyuncu, Trabzonspor'u sevdi; sahada dik duran Trabzonspor'u. Koyuncu 'Güçlülerin iktidarına karşı hayde Trabzonspor"a dedi...ATATÜRK Olimpiyat Stadı'ndaki Trabzonspor-İstanbulspor maçına hastalığın tüm risklerini göze alarak sırtındaki bordo mavili formayla gelmişti. Trabzonspor aşığı Kazım Koyuncu , maçı izlerken 'tüm güzel şeylerin sebebi' diye tanımladığı hayat arkadaşı Gönül, ona ilaçlarını içiriyordu. O ise hala "Trabzon", "Trabzon" diye bağırmaya çalışıyordu. O gün bağırmaktan sesi kısılmıştı...

O Karadeniz’in hırçın ve duygusal çocuğuydu…

O sanatıyla, duruşuyla Karadeniz’in hırçın ve duygusal çocuğuydu… Karadeniz’in Sesi, İsyanı, Ruhuydu…27 Haziran 2005 günü Pazartesi akşamı Harbiye Cemil Topuz’lu Açık Hava Tiyatrosu’nda gerçekleştirilecek olan “Hey Gidi Karadeniz” konserine programda olmasına karşın sağlık durumu nedeniyle katılmayacağı bildirildi. Ardından hasta yattığı Amerikan Hastanesinden aynı gün ölüm haberi geldi. Kazım Koyuncu 33 yaşında 25 Haziran 2005 günü aramızdan ayrıldı
Türkiye'de yaşayan tüm halklar Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda bir araya geldi

Kanser tedavisi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Kazım Koyuncu için Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda tören düzenlendi. Laz, Hemşin, Gürcü, Ermeni, Kürt ve Türklerden oluşan hayranları ile Koyuncu, kardeş dillerde son yolculuğuna uğurlandı. 25 Haziran 2005 tarihinde aynı mekanda düzenlenecek "Hey Gidi Karadeniz" konserinde sahneye çıkması planlanan Koyuncu, cenaze töreninde son kez sevenleriyle buluştu. Buluşmaya, sevenleri aşırı sıcağa rağmen yoğun ilgi gösterdi. Törene, Koyuncu'nun ailesi, sanatçı dostları, sevenleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve Türkiye'de yaşayan tüm halklardan binlerce kişi katıldı. Gözyaşlarının sel olup aktığı törende, muhabirlerin dahi fotoğraf çekerken ağladığı görüldü. Kazım Koyuncu'nun cenazesi, sanatçı arkadaşlarının omzunda, alkışlar eşliğinde sahnedeki platforma yerleştirildi. Cenazesinin üzerine Hemşin poşusu, Trabzonspor'un renkleri ve her renkten çiçekler yerleştirildi.

'Koyverdin Gittun Beni'

Sahnede üzerinde yaptığı son açıklama olan "Karadeniz dev bir dalgadır, özgür bir sudur" yazılı dev pankart asıldı. Dostları ve sevenleri Koyuncu'ya son sözlerini iletti.

http://www.karalahana.com/muzik/f12dk7.jpg

Koyuncu'nun cenazesi ile birlikte kitle, Hyatt Regency Otel önüne kadar yürüdü. Binlerce kişinin uzun bir kuyruk oluşturduğu yürüyüş boyunca, duran araçlarda bulunanlar ve yolda yürüyenler de alkışlarla Koyuncu'yu yalnız bırakmadı. Yürüyüş boyunca “Yaşasın halkların kardeşliği” “Katil Çernobil bu kaçıncı ölüm”, “Kâzım Koyuncu ölümsüzdür” “Katil devlet hesap verecek” sloganlarını atarak Taksim Metropol Müzik’in önüne dek yürüyerek saygı duruşunda bulundu.

Koyuncu'nun cenazesi, uçakla Trabzon'a gönderildi. Trabzon Havaalanı'na getirilen cenazeyi, Koyuncu'nun yakınları, Trabzon Belediye Başkanı Volkan Canalioğlu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özen, Trabzon'un Maçka İlçesi Belediye Başkanı Ertuğrul Genç, Artvin'in Hopa İlçesi Belediye Başkanı Yılmaz Topaloğlu ve sevenleri karşıladı.

Koyuncu'nun cenazesi, bir dakikalık saygı duruşunun ardından karayoluyla memleketi Artvin'in Hopa İlçesi'ne gönderildi.

Kazım Koyuncu'ya Hopa'da veda

Kanser hastalığı nedeniyle tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi'nde hayatını kaybeden Kazım Koyuncu'nun cenazesi, Artvin'in Hopa İlçesi'nde toprağa verildi.

Kazım Koyuncu'nun doğum yeri olan Pançol Köyü'ne getirilen cenazesi, binlerce kişinin omuzlarında Hopa Meydanı'na taşındı. Hopaspor bayrağına sarılı ve üzerindeTrabzonspor forması da bulunan Kazım Koyuncu’nun naaşı yaklaşık 3 km.lik yol boyunca taşındı. Ardından yaklaşık 10 bin kişinin bulunduğu Hopa Meydanı'na getirildi. Burada bir kamyonun kasasına konulan Kazım Koyuncu’nun naaşı üzerine tulum ve gitar bırakıldı. Tabutun başında nişanlısı Gönül Bozoğlu, annesi Hüsniye Koyuncu,babası Cavit Koyuncu, ailesi Koyuncu ailesi, sanatçı arkadaşları ve sevenler gözyaşı dökerken, törende kalabalık içerisinde fenalık geçirenler ve bayılanlar oldu.

http://www.karalahana.com/muzik/f13lr4.jpg

Törende konuşan Yazar Sunay Akın, Koyuncu için İstanbul'da Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda düzenlenen törene sadece Doğu Karadeniz insanının değil, Türkiye'nin dört bir yanından, her kesimden insan katıldığını belirterek, şunları söyledi: "Kazım bu sevgiye layıktı. Genç yaşta kanser illetine yenildi. Çernobil faciasında bazı kravatlı kişiler televizyona çıkıp çay içtiler. İşte bunun akıbetini şimdi yaşıyoruz. Bölgede acilen kanser taraması yapılması gerekir."

Koyuncu'nun Laz Rock grubunu kurduğu arkadaşlarından Mehmedali Barış Beşli ise, konuşmasına Lazca başladı ve Koyuncu'nun ölümünün hayatın bir komplosu olduğunu belirtti. Beşli, "Bu ölüm hayatın bir komplosudur. Bu komplo Çernobil'dir. Neden bu komployla karşı karşıya kaldı. Çünkü dönemin bakanı karşımıza geçip çay içmişti. Devlet kanserin önünü almalı" diye tepki gösterdi.

Törenin ardından, Koyuncu'nun cenazesi, Orta Hopa Caddesi, Karadeniz Sahil Yolu güzergahında omuzlarda taşınarak Merkez Camii'ne götürüldü.
İkindi namazından sonra kılınan cenaze namazının ardından, Pançol'deki aile mezarlığında toprağa verildi.

Her adımda hüzün vardı...

Türkiye'nin ilk Laz-rock müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) grubu Zuğaşi Berepe'nin kurucusu sanatçı Kazım Koyuncu ölümünün birinci yılında İstanbul, Ankara, Bursa ve memleketi Hopa'da düzenlenen çeşitli törenlerle anıldı. Törenler boyunca Çernobil'e ve Karadeniz'de artan kanser vakalarına dikkat çekildi.

Kazım'ın yolu onurlu bir yoldu.

İstanbul'da 23 Haziran 2005 Cuma günü kısa bir yürüyüş düzenlendi. Taksim İstiklal Caddesi’nde Mis Sokak'ta tulum eşliğinde başlayan yürüyüş, Galatasaray Meydanı'nda yapılan bir dakikalık saygı duruşu ve kısa bir konuşmayla noktalandı. Kazım Koyuncu'nun arkadaşlarınca organize edilen yürüyüşte sanatçının üzerinde “Kazimişi Gzas Vorert” (Kazım'ın yolundayız) yazılı fotoğraflarını taşıyan grup saygı duruşunun ardından sessizce dağıldı. Törende bir konuşma yapan Kazım Koyuncu'nun Zuğaşi Berepe'den solist arkadaşı Mehmedali Barış Beşli, “Şu anda Kazım'ın sağlığında sürekli yürüdüğü yol olan İstiklal Caddesindeyiz. Maddi anlamdaki yolu bu ama diğer anlamıyla onun yolunun ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Kazım'ın yolu onurlu bir yoldu. Bizler onun yolunda yürümeye devam edeceğiz.” dedi..

http://www.karalahana.com/muzik/f14vv1.jpg

Mezarına kırmızı karanfiller bırakıldı

Kazım Koyuncu için asıl tören memleketi Hopa'da, doğup büyüdüğü ve toprağa verildiği yer olan Yeşilköy (Panco)'de yapıldı. Sanatçının vefatının yıldönümü olan 25 Haziran Pazar günü Hopa'da Cumhuriyet Meydanı'nda toplanan halk buradan Kazım Koyuncu'nun dev posteri ve çeşitli pankartlar eşliğinde tulum eşliğinde Pançol'e yürüdü. “ Kazım aramızda”, “ Rüzgar Panco'dan eser” sloganlarıyla yaklaşık 7 km.'lik yolu yağmur altında yürüyen bin 500 kişilik kalabalık, saatler 12.58'i gösterirken bir yıl önce bu saatte ölen Kazım Koyuncu anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulundu. Daha sonra yürüyüşe devam eden Kazım Koyuncu sevenleri sanatçının mezarına kırmızı karanfiller bıraktı.
Koyuncu adına gündüz bin 500 kişinin katılımıyla gerçekleşen törenlerin ardından bir de anma gecesi düzenlendi. Akşam festival alanında yapılması düşünülen gece havanın yağmurlu olması dolayısıyla ilçe stadyumuna alındı. Bir dakikalık saygı duruşu ile başlayan buradaki törende Kazım'ın yaşam öyküsü ile beraber sanatçı kişiliği, müzik (http://www.karalahana.com/muzik/index.html) alanındaki başarısı ve bu alanda verdiği mücadele anlatıldı. Sanatçının Zuğaşi Berepe'den grup arkadaşı Mehmedali Barış Beşli Koyuncu'nun bilinmeyen yönlerini anlatırken duygulu anlar yaşandı. Beşli, “Kazım bir liderdi. Yaptığı müzikle de bunu kanıtladı. Onu sevgiyle, şefkatle ve özlemle anıyorum” dedi.

ayhan53
25-06-2014, 11:58
ölüm yıldönümünde rahmetle anıyorum

PARK
25-06-2014, 12:03
Mektup alır, efkarlanırım;
Rakı içer, efkarlanırım;
Yola çıkar, efkarlanırım.
Ne olacak bunun sonu, bilmem.
"Kazım'ın" türküsünü söylerler,
Üsküdar'da;
Efkarlanırım.

Orhan VELİ.





Saygıyla anıyorum..

Asmiltak
25-06-2014, 15:54
Rahmet ve özlemle anıyorum

Asmiltak
13-11-2014, 04:19
https://www.youtube.com/watch?v=NuJhSIKMkgE

ayhan53
26-06-2015, 13:12
https://scontent-ams3-1.xx.fbcdn.net/hphotos-xtf1/v/t1.0-9/11425477_10152818722646290_153781422265215509_n.jp g?oh=79c488828e64ec6ac9e7e05ff6837e54&oe=55E91960
https://fbcdn-sphotos-f-a.akamaihd.net/hphotos-ak-xpt1/v/t1.0-9/11140001_10152831968886290_5545711352579901800_n.j pg?oh=bdbb737f0b3688710f4bbdc4304579c8&oe=56276624&__gda__=1445045549_76a0eb23dec905350a1c7e362507520 7