PDA

View Full Version : yüksek büyüme oranı işsizliği azaltmamış (Bakan Şener).



observer
27-12-2005, 13:38
Ne kadar şaşırtıcı gelmiş hükümete bu durum.
ithalatla büyüdüklerinin farkına varamamışlar demekki.
Bir işveren dışardan 1000 tane x malı getirip satarken 2000 tane getirip satmaya başlasa, ve bu durumun geçici bir durum olacağını bilse, yeni elemanlar alarak ssk vergi vs yükünü sırtlanmayı mı seçer yoksa mevcut elemanlarımı prim ve teşviklerle daha çok çalışmaya ikna edip bu geçici dönemden maksimum fayda sağlamayı mı düşünür ???
Canım Türkiye min canım yöneticileri işte :)

haberin tumu :
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/3704747.asp?gid=52

hexedemical
27-12-2005, 14:26
sıcak para ile ayaktayız (özelleştirme ile gelen paralar)

alkazar
27-12-2005, 16:29
Grafikte gozuktugu gibi 2005 yili itibari ile is gucu yasina girmis yane 2000 yilinda 15-19 yil araligi yas grubuna dair olan grup en genis yas grubu.Bununla birlikte bu sayi gelecek yas gruplarinda giderek dusmekte.Yane bundan benim cikardigim sonuc buyumenin bugune kadar anca artan yeni isgucunu karsilayabildigi bununla beraber ilerki donemlerde azalan yeni isgucunu sonucu issizlik rakamlarininda ilerde dusmeye baslamasinin beklenmesi gerektigi.

34780
34781
34782

observer
27-12-2005, 16:56
grafiklerinizi göremiyorum ben ama teknik bir sorun mudur anlamadim...

deep
27-12-2005, 17:09
Ben de goremedim grafikleri..

alkazar
27-12-2005, 17:09
Ben foruma girdigimde gorebiliyorum.Genede ben ayni grafigin linkini ekliyorum.

http://www.census.gov/cgi-bin/ipc/idbpyrs.pl?cty=TU&out=s&ymax=250

grafiklerinizi göremiyorum ben ama teknik bir sorun mudur anlamadim...

observer
27-12-2005, 17:13
DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) istihdam ve işsizlikle ilgili verilerinin mantıkla bağdaşmadığını savundu ve işsizliğin resmi verilerden "çok daha vahim boyutlarda" olduğunu savundu.
TÜİK dün, Ağustos-Eylül-Ekim 2005 dönemi işsizlik oranı hareketli ortalamasının yüzde 9.7 olduğunu açıkladı. Üçüncü çeyreğe denk gelen Temmuz-Ağustos-Eylül döneminde bu oran yüzde 9.4 olmuştu.
Sezer, yaptığı yazılı açıklamada, verilere göre, aktif nüfusun son bir yılda 994,000 kişi artmasına karşın, işgücünün 46,000 ve istihdam edilenlerin 36,000 kişi azaldığına dikkat çeken Sezer, "Aktif nüfus artarken, işgücü nasıl azalmaktadır?" diye sordu ve bu durumda işsiz sayısında düşüşün olanaksız olduğunu vurguladı.

son_azrail
28-12-2005, 08:32
işsizlik vardı ama çalışan işçi sayısıda hep fazlaydı işyerlerinde....şimdi şimdi ideal rakamlara erişildi...ve önümüzdeki dönemde özelleştirmeden gelecek paralarla yatırım imkanı bulunacak bence...hem seçim yanaşıyor en kötü 2 sene kaldı....istihdamı çözzecek parada var....2007nin başında 2006 yı konuşurken daha iyimser olacaz inşallah.

observer
28-12-2005, 11:12
işsizlik vardı ama çalışan işçi sayısıda hep fazlaydı işyerlerinde....şimdi şimdi ideal rakamlara erişildi...ve önümüzdeki dönemde özelleştirmeden gelecek paralarla yatırım imkanı bulunacak bence...hem seçim yanaşıyor en kötü 2 sene kaldı....istihdamı çözzecek parada var....2007nin başında 2006 yı konuşurken daha iyimser olacaz inşallah.
umarım öyledir kardeşim,
umarım öyle olur...
umut artık direk yabancı yatırıma kaldı gibi. istihdamı çözecek para o şekilde gelir.
Bir de şöyle 92 den bu yana işsizlik rakamlarını grafik olarak koyalım... Bu topiğin misyonu burada bitsin :)
Kaynak :Oecd

akuarist
28-12-2005, 18:21
zaten rakamlar bi garip. hükümet aynı anda hem fiyat istikrarı sağlamaya çalışıyo hemde istihdamı artırmaya çalışıyor.ama bu iktisadın genel kuramına aykırı.
ama işin garip yanıda şu : hükümet verdigi rakamlardan ikisindede basarılı oldugunu söylüyor. enteresan...

youngbroker
28-12-2005, 23:48
:tamam: şöle düşünelim makroekonomide philips eğrisi vardır ve Philips e göre enflasyon ile işsizlik tes orantılıdır...bu da ne demek oluyor enflasyon düşüyor işsizlik artıyor

trusty
29-12-2005, 04:53
Enflasyonu dusurme gayretleri, tum cagdas ekonomilerde sancili olmustur.

Artan issiz sayisi ve sokaklara yansiyan suc oranlarindaki yukselis, bu mucadelenin dogal sonuclarindan bazilari.

Eger yolsuzluk ve rusvet'in onu alinamazsa, sokaktaki, hirsizlik, kapkac, gasp gibi olaylar kontroldan cikabilir.

Korkarim, enflasyondan sonraki, en buyuk problem yolsuzluk olacaktir.

Hukumet basarilimidir.??

Bence degildir.

Aclik sinirinin altinda yasam mucadelesi veren emekliler ve diger dar gelirlileri issizlerle ayni kefede mutala etmezseniz, yanlis sonuclara varirsiniz.

Yeni sosyal guvenlik reformunda, olum yardimi, evlenecek kiz cocuklarina yapilacak yardim gibi, son derece palyatif onermeler bir baska takkiye yontemidir.

Ayni mantik.

Hem Yargi uzerinde baski kuracaksin, hem de bir takim durust sanayiciyi, Yargi'ya mudahele ediyor diye suclayip, mahkemeye sevkedeceksin.

Avrupali kizdi diye, 301'i bakana havale edip, olayi sogutacaksin, Yucel ASKIN'in arkasinda bolucu ermeni ingiliz yok diye Allah yaratti demiyeceksin.

Sonrada,Cumhuriyet Tarihi'nin en amansiz mucadelesi olan Enflasyonla mucadelede, kitlelerden destek bekliyeceksin.

Cok beklersin.

Bu samimiyetsizlik,yolsuzluk, rusvet ve artan suc oranlari, basinizi daha cok agritir.

Bizden soylemesi.

kasved
04-01-2006, 11:35
Cumhuriyet 04.01.2006
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Türkiye 2006: Spekülatif Büyüme ve İstihdam Sorunu
2006'da Türkiye ekonomisinin önünde çözüm bekleyen iki önemli sorunun yattığı görülüyor: Cari işlemler dengesindeki açığın büyüklüğü ve süregelen işsizlik sorunu. Öncelikle birbiriyle ayrı konular gibi gözükse de aslında her iki sorunun birbirine bağlı olduğunu vurgulayalım. Zira bilindiği gibi, cari işlemler dengesi özü itibarıyla reel ekonominin üretim, tüketim, tasarruf ve yatırım faaliyetlerindeki döviz alış-verişlerinin bir yansımasıdır. İşsizlik ise nihai olarak üretim sürecine bağlıdır. Her iki olgunun kaynağında da Türkiye'nin reel ve finansal kesimlerindeki yapısal çarpıklıklar yatmaktadır.

Türkiye ekonomisinin, 2001 krizinin ardında yüksek bir büyüme temposu yakaladığı görülmektedir. Milli gelir 2002 başından bu yana yılda ortalama yüzde 7.5'lik oranda artış içindedir ve 2005'in üçüncü çeyreğinde de yüzde 7.1 büyümüştür. Oysa açık işsizlik oranı 2001 krizi sonrasında yüzde 11.5'e değin yükselmiş, sonrasında da mevsimsel dalgalanmalara bağlı olarak yüzde 9.5 ile 10.5 arasında direnç göstermiştir.

Aşağıdaki grafik bu olguyu açıkça özetlemektedir. Grafikte söz konusu dönemde milli gelir ile istihdamdaki artış oranları yıllık bazda sergilenmektedir. Grafikte çeyrek dönemler itibarıyla verilen artış oranları, bir yıl öncesinin eşdeğer dönemine görece olup mevsimsel etkilerden arındırılmıştır.

Grafik, sorunu tüm çıplaklığıyla sergilemektedir. Türkiye'nin milli geliri 2002 sonrası on beş çeyrek dönemin her birinde pozitif artış sergilemiş; bunların üçünde artış hızı yüzde 10'u aşmış; geri kalanın dokuzunda da büyüme yüzde 5'in üzerinde gerçekleşmiştir. Oysa aynı dönemde istihdamdaki yıllık değişimlerin sadece yedisi pozitif yönlü olmuş; sekiz çeyrek dönemde ise istihdamdaki değişimler bir önceki yılın eşdönemine görece negatif olmuş, yani istihdam daralma içine girmiştir. Dahası, istihdam artışları sadece dört kez yüzde beş düzeyine yaklaşmış, en son veri olan 2005 üçüncü çeyreğinde de tekrar gerileme göstermiştir.

Türkiye ekonomisi yüksek hızlı büyüme konjonktürü içinde olmasına rağmen istihdam yaratamamaktadır. Yani, ''istihdamsız büyüme'' sergilemektedir.

Bazı iktisatçıların ''kalitesiz büyüme'' diye de niteledikleri bu yapısal çarpıklığın özünde Türkiye'nin uluslararası piyasalara sunmakta olduğu yüksek reel faiz sayesinde yüksek oranlarda çekmekte olduğu spekülatif sıcak para girişleri vardır. Yoğun sıcak para finansmanı dövizin fiyatını ucuzlatmakta (TL aşırı değerli olmakta) ve yurtdışından ithalatı özendirmektedir. Bunun sonucunda da cari işlemler açığı genişlemektedir. Bu arada gerçekleşen ihracat ve üretim artışlarının yurtiçinde katma değeri düşük sektörlerde (otomotiv ve dayanıklı tüketim malları gibi) yoğunlaşması neticesinde de istihdam artışları çok sınırlı kalmakta ve işsizlik sorunu derinleşmektedir. Dolayısıyla cari açık ve işsizlik birbirine bağlı sorunlar olarak tezahür etmektedir.

Özetle, yüksek reel faiz-düşük kur kıskacına sıkışmış bir ''yükselen piyasa ekonomisi'' olarak Türkiye, uluslararası işbölümünde bir spekülasyon ve ucuz ithalat/ucuz işgücü cenneti konumuna sürüklenmiş durumdadır.

Daha geniş bir bakış açısıyla irdelersek, bu sürecin aslında Türkiye'ye de özgü olmadığı ve kapitalizmin finansal küreselleşme aşamasında gelişmekte olan ülkelerin ortak karakteristiğini oluşturduğu gözlenmektedir. Uluslararası iktisat yazınında ''spekülatif-yönlü büyüme'' diye anılan bu olgu, istikrarlı büyüme ve istihdam güvencesiye paylaşılmış sosyal adalete dayalı reel kalkınmanın kapitalizm altında ne derece mümkün olabileceği sorularını da gündemimize getirmektedir. (*)

Bu sorular yumağını ise bir başka yazımızda tartışmak üzere.


(*) Örneğin bkz., Grabel, Ilene (1995) ''Speculation-Led Economic Development: A Post-Keynesian Interpretation of Financial Liberalization Programmes in The Third World'' International Review of Applied Economics 9(2): 127-249.

akuarist
27-03-2006, 19:07
İşsizlik oranı yüzde 11’i aştı
TÜİK verilerine göre, Aralık ayında işsizlik oranı yüzde 11.2’ye çıktı. İşsiz sayısı 2.7 milyon kişi olarak belirlendi.
ANKARA - Türkiye’nin en büyük sorunu kabul edilen işsizlik artmaya devam ediyor. Temmuz ayından bu yana artış eğiliminde olan işsizlik oranı yüzde 11 düzeyini de aştı. İşsizlik oranı Kasım-Aralık-Ocak dönemini kapsayan üç aylık hareketli ortalamalara göre, Aralık ayı itibarıyla yüzde 11.2 düzeyine yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, söz konusu dönemde işsiz sayısı 2 milyon 702 bin kişiye yükselirken, toplam istihdam 21 milyon 332 bin düzeyine indi. İşgücüne katılma oranı ise yüzde 46.9 oldu. Kasım ayında işsizlik oranı yüzde 10.6 olmuştu.
kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/news/366731.asp

Türkiyenin en büyük sorunu çözülmek yerine maalesef derinleşiyor...

manana
14-04-2006, 12:45
:tamam: şöle düşünelim makroekonomide philips eğrisi vardır ve Philips e göre enflasyon ile işsizlik tes orantılıdır...bu da ne demek oluyor enflasyon düşüyor işsizlik artıyor
Evet ama o keynesçilere göre....freedman yani parasalcılar işsizlik ile enflasyon arasında bi ilişki kurmuyolar..nedenide makro iktisata aslında geç girmiş olan uyarlayıcı ve/veya rasyonel bekleyişler teorileri yüzünden...:)

Cellux
14-04-2006, 13:25
Yuksek buyume oraninin issizlige merhem olmamasinin temel nedeni paranin yatirimlarla reel ekonomiye dahil olmaktan ziyade tuketim yonunde kullanilmasidir...Turkiye nin hizla buyuyen bir nufusu ve henuz doymamis bir piyasasi var...Yabanci yatirimcilarin ozellikle gelismekte olan piyasalar icin cazip olan sektorlerde birer oyuncu olarak piyasaya entegre olmalari da bu gorusumle uyum icindedir.

Condor
15-04-2006, 20:31
[QUOTE=kasved]Cumhuriyet 04.01.2006


Daha geniş bir bakış açısıyla irdelersek, bu sürecin aslında Türkiye'ye de özgü olmadığı ve kapitalizmin finansal küreselleşme aşamasında gelişmekte olan ülkelerin ortak karakteristiğini oluşturduğu gözlenmektedir. Uluslararası iktisat yazınında ''spekülatif-yönlü büyüme'' diye anılan bu olgu, istikrarlı büyüme ve istihdam güvencesiye paylaşılmış sosyal adalete dayalı reel kalkınmanın kapitalizm altında ne derece mümkün olabileceği sorularını da gündemimize getirmektedir. (*)

Bu kısmı çok önemli. Hepimiz buna alet oluyoruz kimse ekonomik göstergelere inanmıyor ve insanlar haklıdır.Kazanmamız için iç huzurumuzun olması lazım iç ve dış politikalarımız hangi siyasi gelirse gelsin değişmeyecek yapıda olmalı milletin planına bağlı kalınmalıdır. Ülkedeki iç ve dış politikaların yatırımcılara nasıl zor zamanlar yaşattığı evvel yıllardada görüldü. Sağ sol orta politika yapanların zırt pırt planları programları biribirlerini kötülemeleri ülke yararına olmuyor malesef. Kriz anında fırsatçılık yapan ve büyüyenler ve batanlar oldu. Zaman malesef yatırım yapma zamanı değil paradan para kazanma zamanı maliyeti düşük risk çok az grev yok ssk yok maaş artışları yok vb... Sıcak para avrupa abd gelir gelişmekte olan ülkelerin motorunu yağlar yağ bir süre sonra yanar yanınca motorun işi biter. Kendi yağımızı üretemediğimiz sürece motor kucağımızda bakınırız. Bize fabrika gibi işleyecek fve iso standartlarında önce siyasi politikalarımız olmalı ki yatırımcılar yarın kriz beklentisi olmadan argelerini vb.. çalışmalarını yapsın üretsin satsın. Dışardan aldıklarımızdan fazla üretip dışarıya bizim mal satmamız lazım. Büyüme ve kendimizi keşif böyle mümkün olacaktır. Daha önceden olduğu gibi bize şuanda milyonları arkasına alıp yürüyecek lider lazım.

akuarist
15-04-2006, 23:33
Sn. cordon
Dışardan aldıklarımızdan fazla üretip dışarıya bizim mal satmamız lazım.

aslında bu cümleniz klasikleşmiş bir temennidir.Fakat dünyanın ve Türkiyenin içinde bulunduğu sistem olan kapitalist(efendim biraz daha masumane görünen ismi ile neoliberal) sistemde pek bir anlam taşımayan cümleciktir.

çünki iktisatın temel kuramlarından biri şöyle der:
eğer bir malı üretmek onu yurtdışından almaktan daha pahalıya geliyosa zahmet edip o malı üretmek yerine ithal edin...

Condor
16-04-2006, 13:47
Sn. cordon


çünki iktisatın temel kuramlarından biri şöyle der:
eğer bir malı üretmek onu yurtdışından almaktan daha pahalıya geliyosa zahmet edip o malı üretmek yerine ithal edin...

Sn. akuarist

Bu memleketin yarısı iktisatçı yarısı işletmeci üniversite okuyan ve okumuş 5 kişiden 1 böyle durum böyle iken canım ülkemin üzerine kuramlar ile değil yarınları kurtaracak bilim ve mühendislik çalışmalarına ihtiyacı var. Sanat sadece ülkenin reklamını yapar.Bize üretim felsefesi lazım. Bugün 1 yarın 2 sonra 3vb... hedefleri büyütüp pazar liderliğine soyunmak gibi hedefler. Yukarda belirttiğiniz kuram capital rejimlerin süslü sözlerinden sadece biridir. Şu anlama gelir. Örnek : Toprağınız olabilir bağlarınız bahçeleriniz. Fakat biz sizinle şarap konusunda rekabet etmek yada bizim pazar payımızın önüne geçecek marka karmaşası istemiyoruz. Bu toprağı işlemek ürün elde edip maliyet oluşturup kar beklemek yerine. Bizim şarapları kasa kasa taşıyın için içirin. Daha ucuz ve zahmetsiz. Bunun canım ülkemin tüm sektörleri bu şekilde olur ise bu canım ülkem hangi konuda uzmanlaşacak hangi konuda dış piyasalar ile rekabet edecek. Sizin kuramınız bu anlama gelir. Damara yavaş yavaş enjekte edillir ve tüm vücudu eninde sonunda sarar bu sadece zaman meselesidir.

platin
16-04-2006, 13:55
Sn. akuarist

Bu memleketin yarısı iktisatçı yarısı işletmeci üniversite okuyan ve okumuş 5 kişiden 1 böyle durum böyle iken canım ülkemin üzerine kuramlar ile değil yarınları kurtaracak bilim ve mühendislik çalışmalarına ihtiyacı var. Sanat sadece ülkenin reklamını yapar.Bize üretim felsefesi lazım. Bugün 1 yarın 2 sonra 3vb... hedefleri büyütüp pazar liderliğine soyunmak gibi hedefler. Yukarda belirttiğiniz kuram capital rejimlerin süslü sözlerinden sadece biridir. Şu anlama gelir. Örnek : Toprağınız olabilir bağlarınız bahçeleriniz. Fakat biz sizinle şarap konusunda rekabet etmek yada bizim pazar payımızın önüne geçecek marka karmaşası istemiyoruz. Bu toprağı işlemek ürün elde edip maliyet oluşturup kar beklemek yerine. Bizim şarapları kasa kasa taşıyın için içirin. Daha ucuz ve zahmetsiz. Bunun canım ülkemin tüm sektörleri bu şekilde olur ise bu canım ülkem hangi konuda uzmanlaşacak hangi konuda dış piyasalar ile rekabet edecek. Sizin kuramınız bu anlama gelir. Damara yavaş yavaş enjekte edillir ve tüm vücudu eninde sonunda sarar bu sadece zaman meselesidir.
Sen neymişin CONDOR, bravo yani
"Bu ülkede herkes başkasının işini daha iyi bilir, ama bildiği işe eli varmaz..."
Platin

observer
16-04-2006, 16:16
Sn. akuarist

... Bunun canım ülkemin tüm sektörleri bu şekilde olur ise bu canım ülkem hangi konuda uzmanlaşacak hangi konuda dış piyasalar ile rekabet edecek. Sizin kuramınız bu anlama gelir. Damara yavaş yavaş enjekte edillir ve tüm vücudu eninde sonunda sarar bu sadece zaman meselesidir.
sanırım tüketim konusunda uzmanlaşacak... :düsün:

akuarist
16-04-2006, 20:37
Sn. akuarist

Bu memleketin yarısı iktisatçı yarısı işletmeci üniversite okuyan ve okumuş 5 kişiden 1 böyle durum böyle iken canım ülkemin üzerine kuramlar ile değil yarınları kurtaracak bilim ve mühendislik çalışmalarına ihtiyacı var. Sanat sadece ülkenin reklamını yapar.Bize üretim felsefesi lazım. Bugün 1 yarın 2 sonra 3vb... hedefleri büyütüp pazar liderliğine soyunmak gibi hedefler. Yukarda belirttiğiniz kuram capital rejimlerin süslü sözlerinden sadece biridir. Şu anlama gelir. Örnek : Toprağınız olabilir bağlarınız bahçeleriniz. Fakat biz sizinle şarap konusunda rekabet etmek yada bizim pazar payımızın önüne geçecek marka karmaşası istemiyoruz. Bu toprağı işlemek ürün elde edip maliyet oluşturup kar beklemek yerine. Bizim şarapları kasa kasa taşıyın için içirin. Daha ucuz ve zahmetsiz. Bunun canım ülkemin tüm sektörleri bu şekilde olur ise bu canım ülkem hangi konuda uzmanlaşacak hangi konuda dış piyasalar ile rekabet edecek. Sizin kuramınız bu anlama gelir. Damara yavaş yavaş enjekte edillir ve tüm vücudu eninde sonunda sarar bu sadece zaman meselesidir.

Sn condor ;
Aslında eğer iktisat okumadıysanız böyle düşünmeniz gayet doğal hatta normal olanı böyle düşünmeniz.

Fakat ülkede 5 kişiden 1 i işletme okumuş buna rağmen böyleyiz demenize üzüldüm.Şu anda bende işletme öğrencisiyim. ülkenin geldiği bugünki konumdan iktisatçıları veya işletmecileri sorumlu tutmak çok hatalı bir o kadarda umutsuz bir tutum olur.

Fakat bir iktisat profserünün başbakan olarak(malum kendisi ben sizin bacınızım diyerek gönüllerde taht kurmuştur!!!) bu ülkede yaptığı yanlışları redmi edeceğiz? tabiki hayır.

peki ne yapacağız...şunu yapacağız efendim:
bugüne kadar yapılan yanlışları iktisat bilimine yüklemiyeceğiz.zamanında yanlış kişilerin yanlış politikalar uyguladığını kabul edip doğru ekonomik politikaların neler olduğunu kendi kendimize (sayın lord genius un da sıkça dediği gibi : taraflı köşe yazarlarına inanmadan) araştıracağız.

Şu anda yukarda bahsettiğim kuramın aslında doğru olduğunu her iki ülkeninde çıkarına olduğunu ne kadar örnek versemde kabul etmiyeceğinizi ve etmekde istemeyeceğinizi biliyorum.Bu sebeple size bu kuramların aslında saçmalık olmadığını birer gerçeklik olduğunu kendi gözleriniz ve mantığınızla görebilmeniz için nacizane bir kaç kitap tavsiye ediyorum.sakın bu davranışımı kabalık veya ukalalık çok bilmişlik olarak algılamayınız.Aslında ben kendimi öğrenmiş bu işi kapmış biri olarakda görmüyorum.İktisatın araştırması öğrenilmesi sindirilmesi çok zor bir bilim dalı olduğunu bildiğim için bir çömezim desem daha doğru olur.Ancak en azından bir temel teşkil edecek
Zeynel dinler ---- iktisada giriş
Erdal Ünsal ---- makro iktisat
Erdal ünsal ------Mikro iktisat

bu kitapların ; konuları daha değişik açıdan görebilmenizi sağlıyacağını ve bu kuramların doğruluğuna sizi ikna edebileceğini düşünüyorum.
saygılar...

muker17
16-04-2006, 22:51
Büyümede en önemli 4 faktör vardır

İşgücü-Sermaye-Doğal Kaynaklar-Teknoloji

Bunlardan en önemlisi işgücüdürki,şuan giderek istihdamda açıklar meydana gelmekte,buda aslında vahim bir durum

Sermaye,bu konuda ise şuan zaten belkide tek çalışan faktör,özellikle yabancı parayla,genelde özelleştirmeyle gelen paralar

Doğal kaynaklardan ise yararlanmıyoruz,zaten yararlansak,maliyetlerimiz düşer üretimimiz artardı.

teknoloji ise hiç bahsetmeye gerek yok sanırım,çünkü diğer ülkelere göre geriden takip ediyoruz.

İhracat-ithalata bakalım=Cari açık -23 milyar dolar

peki bizim en yüksek ihracatımız hangi sektör?%37 ile tekstil sektörü.Bu sektörün durumu nasıl?malum hiç bir açıklama yapmıyorum.

Peki diyeceksiniz ki bu kadar çok sorun var nasıl hala ekonomi iyi?

Geçen bir açıklama geldi GSMH=5000 ytl diye.peki gsmh büyümenin gerçek değerini verebilirmi.Düşünün asgari ücretle maaş alan biri,koç,sabancıyla aynı kefede

neyse biz rakamlarla ilgilenelim

Gsmh=yatırım+tüketim+kamu harcamaları+(ihracat-ithalat)

kişi başı 5000 ise 5000*70=350 milyar ytl lik toplam gsmh miz mevcut rakamlar formülde yerine koyalım

350=yatırım+tüketim+kamu(-30)>ytl bazdaki cari açık
380=yatırım+tüketim+kamu

Şimdi görüldüğü üzere ekonomi nasıl ayakta kalmış,tamamen özel sektörün ve hanehalklarının yaptıkları harcamalarla.Bunlarda en büyük pay yabancı yatırımlar.

Örneğin;şuan herkesi ogs yada kgs almaya zorladılar ve neden olarak trafiği gösterdiler.Halbuki trafikte hiçbir değişiklik olmadı.Ben aynı çileye her sabah yine çekiyorum.Aslında amaç farklı parayı çevirmeyi sağlamak.Ama halka trafik açılacak diye lanse ediliyor.

Şimdi makro ekonomide en kötü şey toplumdaki insanların ekonomiyi kendilerini etkilemediğini anladıkları zaman,yatırımlarını tasarrufa çevirmeleriyle olur.Yavaş yavaş ekonomi nasıl canlandı tahmin edin?

Şimdi bir formül daha ekonomide en önemli şey Sızıntılar=Enjeksiyonlar nedir bunlar?

tasarruf+vergi+ithalat=yatırım+kamu harcamaları+ihracat

bu formüle baktığımızda zaten cari açık var,vergiler ve kamu harcamalarınıda çıkartırsak olayı bulduk demektir.Yani şuandaki ekonominin canlanmasının nedeni halkın elindeki parayı tasarrufa çevirmekle gerçekleşmiştir.Örnek;şuan herkes çılgın gibi gayrimenkul alıyor yaa:D

Bunada ek olarak yabancı yatırımcılar ülkeye gelince ülkede bir bayram havası oluverdi.Peki hanehalkları ekonomi kötü gidiyor sanki,bu ay fazla kazanamadım hanım,biz en iyisi bu parayı saklaylımda,yeni dükkanı sonra açarız diye düşünmeye başlarsa.Peki yabancı yatırımcılar sonsuza kadarmı yatırım yapacak?Evet ekonomide zaten hiçbir zaman sonsuz değildir,inişleri ve çıkışları vardır.

Bunlar çevrilebilir,hani şu cari açık denen önemli değildir diyen ekonomistler var biliyorum.Ancak nedense her makro iktisat formülünün içindede yer alıyor.İşte bu yüzden üretime önem verilip girişimciyi ithalattan caydırabilirlerse önümüz açılır,yoksa ilerlediğimiz yolda önümüze büyük çukurlar çıkacaktır.Allah muhafaza içine düşmeyelim.

akuarist
09-05-2006, 22:45
İstihdamdaki vergi yükü hafifliyor
Hükümet istihdam üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi için harekete geçti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, makroekonomik dengeleri de koruyarak bu konuda bazı adımlar atılacağını söyledi.
tamamı ; http://www.ntvmsnbc.com/news/372559.asp

tsarican
16-05-2006, 00:52
Cari açık
işsizlik atması
enflasyon hedefinin aşılması

bir ruyanın sonumu geliyor
Sn başbakan bir fırça kaysın Global piyasalara her sorunda birilerine fırça kayıyor ya
:)

akuarist
20-11-2006, 19:36
İşsizlik oranı yüzde 9.1’e indi
İşsizlik oranı Ağustos ayında yüzde 9.1’e geriledi. Türkiye genelindeki işsiz sayısı ise 2.3 milyon düzeyinde bulunuyor.

http://www.ntvmsnbc.com/news/391417.asp

e-recep
20-11-2006, 22:10
İşsizlik oranı yüzde 9.1’e indi
İşsizlik oranı Ağustos ayında yüzde 9.1’e geriledi. Türkiye genelindeki işsiz sayısı ise 2.3 milyon düzeyinde bulunuyor.

http://www.ntvmsnbc.com/news/391417.asp

Muhahaha, bu gidişle Türkiye'de işsiz kalmayacak. :gulen:

Herhalde eski adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü, yeni adı ile TÜİK'in şu
kısa geçmişinde böyle bir rezalet yaşanmamıştır.

Dünyanın neresinde hangi ekonomiste sorarsanız sorun, reel ücretler
geriliyor ve dış ticaret açığı büyüyorsa, o ülkede İŞSİZLİK ARTIYORDUR.

Ancak Başbakanlığa bağlı güzide TÜİK'imiz sağolsun, bizde işsizlik artmıyor,
bilakis azalıyor.

Vallahi ne diyeyim?

Her ülkeye böyle bir TÜİK lazım. Ne gerek var makroekonomi politikalarına?
İşte size işsizlik sorununa kökten çözüm. TÜİK! İşsizliği anında düşürür!

---
Ekonomimiz aslında çok kötü durumda.
Peki neden? Çözümü nedir?
Aklınızdan geçen bir çok sorunun cevabı burada > http://e-recep.blogspot.com

trendfriend
14-09-2010, 20:32
Bugün açıklanan büyüme rakamları ilginç. Bu kadar işsizlikle bu büyüme nasıl oluyor merak ediyorum? Eğer baz etkisi ise bunun öğünülecek tarafı nerede anlayamıyorum. Şayet büyüyorsak bunun vergisi nerede? Neden dolaylı verilere yükleniliyor? Acaba büyüme sanal mı ?