PDA

View Full Version : Göbeklitepe - Dünyanın ilk tapınağı



pinky
19-02-2012, 20:40
Millatan önce 9600 yılında yapılmış. Yaşı 11.600

http://www.dunyaninilktapinagi.com/_index.html

pinky
22-02-2012, 13:15
Göbeklitepe’deki kazılarda bulunduktan bir gün sonra çalınan 11 bin yıllık heykel başı ile ilgili tartışmalar sürüyor. Bulunduktan hemen sonra fotoğrafının çekildiği ortaya çıkan heykelin çalındığı kazı alanına önlem olarak güvenlik kameraları yerleştirildi, üç bekçi görevlendirildi.

ŞANLIURFA’da, bulunan Neolitik döneme ait 11 bin 500 yıllık geçmişe sahip olan ve dünyanın en eski tapınağı olarak bilinen Göbeklitepe’de, bulunduktan bir gün sonra çalınan heykel, aradan geçen 17 aya rağmen bulunamadı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile güvenlik güçlerince yürütülen çalışmalarda şu ana kadar sonuca ulaşılamazken, Göbeklitepe hırsızlık olaylarına karşı 3 güvenlik kamerası ve köylülerden oluşan 3 bekçi ile önlem alındı.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/19972107.asp?top=1

pinky
23-02-2012, 15:56
Şanlıurfa'da bulunan ve 12 bin yıl önceye ait ilk yerleşim yeri olan Göbeklitepe kazılarını yürüten Alman arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt'in bu kazıdan alınabileceği iddia edildi.

İddiaya göre Şanlıurfa'da 17 yıldır Göbeklitepe kazısını sürdüren Alman Arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt'in başkanlığındaki kazı ekibinin geçen yıl bir heykelin kaybolması ile ilgili olarak alınması gündeme geldi.
sanlıurfa.com

pinky
26-02-2012, 13:53
http://urfa.tv/o-sabri-dislinin-gobeklitepe-belgeseli-1-bolum-3269.html

SİRİUS
26-02-2012, 14:09
İzliyorum Sayın Pinky harika.
Tarihin yeniden yazılması gerekiyor!..
Ama kimlerin neden işine gelmiyor?
Emek ve çabaların için teşekkürler.

pinky
26-02-2012, 15:25
Dünya bu Haberle çalkalanıyor.

İnsanlık tarihi değişiyor.

Bizim medyada çıt yok.

merlin
26-02-2012, 16:00
Dünya bu Haberle çalkalanıyor.

İnsanlık tarihi değişiyor.

Bizim medyada çıt yok.
Antroplojiyle epeyce yakından ilgili olduğumdan biliyorum. 11000 yaşındaki bir heykel sahiden de bildiğimiz anlamda tarihi yerle bir etmeye yeterli.

Bildiğimiz anlamda tarihi yerle bir eden iki gelişme var son 150 senede.
İlki Mısır Uygarlığının keşfedilmesi. İngilizlerce ve peşinden Fransızlarca işgal edildiğinde şu anki pramitler bolgesi kum altındaymış. Bulunduğunda kıyamet kopmuş.
İkinci gelişme ise nispeten daha yakın geçmişte Sümer uygarlığının keşfi.

Bu iki keşif klasik ''ilk medeniyet Yunanlılar. '' tezini çöpe yolladı.
Uygarlık MÖ 3000 lü yıllarda Hindistan'ın kuzeyinden göcen göçebe -çoban bir kavmin Mezopotamya'daki tarımla uğraşan toplumları fethedip onların arasında yaşamaya başlayıp kaynasmasıyla doğmustu.
Onlardan az çok etkilenen Mısır aracılığıyla da Ege sahillerindeki insan toplulukları arasında yayılmıştı.



Ancak 110000 senelik bir heykel , bir tanrı heykeli tahminlerden de eski. Normalde MÖ 5000 den eskiye dair bir iz, ibare olmamalı. Hele hele bir tanrı heykeli. Dinler tarihi ve klasik antroplojik sınıflandırmaya tamamen aykırı bir durum bu. Öyle ki ilk yerleşik kentin MÖ 6000 den daha eski olmaması gerek.

Neolitik Çağ sakinlerinin bildiğimizden daha gelişmiş olabileceği akla geliyor hemen.

merlin
26-02-2012, 16:06
Elbette biz bu kalıntıların üzerinde 1000 sene yaşadık. Ama ha koyun otlamış ha biz yaşamışız. Çok da farketmedi. Bizden önce kimler yaşamış , neler olmuş araştırma zahmetine dahi girilmemiş.
Ta ki genç cumhuriyete dek.
Fakir, 3 beyaz denen şeker, un dısında bir üretimi olmayan bu yoksul ülke , yurtdışına eğitim için onlarca arkeoloji öğrencisi yolladı. Aralarında yabancı ülkelerin en seçkin madalyalarıyla ödüllendirilen dev arkeologlar yetişti.
Bu ülke Sümeroloji,Anropoloji,Ön Asya tarihi gibi bölümler kurdu üniversitelerde. Öyle ki mühendislik eğitimi kadar eskidir bizde arkeoloji eğitimi. Hititoloji,Smüeroloji gibi konularda eğitim verildi.
Ve ilk çağ tarihine benzersiz katkılar sundu bu bilimciler. Bir tanesini 97 yaşındayken mahkemede yargılamak gibi bir ayıp da yine bize hastır. Dünyanın en önemli Sümerologlarından Muazzez İlmiye Çığ , Sümer tanrıları ve tapınak fahişeleri hakkında yazdığı bir makale nedeniyle yargılandı.

pinky
29-02-2012, 15:31
12 bin yıllık geçmişi ile dünyanın ilgi odağında olan Göbeklitepe ve çevresinde çalışma başlatıldı. Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in desteği ile Şanlıurfa İl Özel İdaresi tarafından Göbeklitepe'nin çehresi değiştirilmeye hazırlanıyor

http://www.kanalurfa.com/haberler-gobeklitepe-sevdasi-3445.html

yeşilsıpa
04-03-2012, 16:57
Sevgili pinky nin gönderdiği son haberle konu aydınlığa kavuşmuş gibi :)

yeter
05-03-2012, 00:32
http://ngm.nationalgeographic.com/2011/06/gobekli-tepe/mann-text

http://ngm.nationalgeographic.com/2011/06/gobekli-tepe/musi-photography

öbeklitepeye ait video


http://ngm.nationalgeographic.com/2011/06/gobekli-tepe/modeling-gobekli-video

pinky
05-03-2012, 10:05
http://www.youtube.com/watch?v=_Jk3VrZ9Qss

Halil64
10-03-2012, 13:08
Topraklarımızın üstü kadar altı da nice zenginliklerle dolu ama araştırıp gün ışığına çıkarana tabi...

Teşekkürler Pinky abi.

pinky
10-03-2012, 15:39
Yrd.Doç.Dr.A.Cihat KÜRKÇÜOĞLU
[email protected]

1995 yılından bu yana her yıl düzenli olarak arkeolojik kazılar yapılan ve sürpriz buluntularla Arkeoloji dünyasında bilinen bir çok bilgiyi alt üst eden Göbekli Tepe, en çok yazılı ve görsel yayını yapılan kazı olma unvanını da taşıyor.
Yazılı yayınların başında kitap, takvim ve dünyanın en ünlü dergilerinde yayınlanan bilimsel ve aktüel makaleler geliyor.
Dünyanın bir çok televizyon kanalı tarafından hazırlanarak yayınlanan Göbekli Tepe belgeselleri internette en çok ziyaret edilen belgeseller arasında yer alıyor.
Bu yayınlar dışında, yurtiçi ve yurtdışındaki bir çok kentte açılan sergiler Göbekli Tepe’nin tanıtılmasına büyük katkı sağlıyor.
Tüm bu yayınlar ve sergiler kazı başkanı Prof.Dr.Klaus Schmidt tarafından; arkeolog eşi, Göbekli Tepe kazı ekibi üyesi Çiğdem Köksal Schmidt’in de desteğiyle Alman Arkeoloji Enstitüsünün kazıya ayırdığı bütçeden karşılanıyor.
Bu yıl Göbekli Tepe’nin muhteşem fotograflarının yer aldığı büyük boyda takvim bastırarak yılbaşı kartı yerine dünyanın dört bir tarafına gönderen Prof.Dr.Schimdt, önümüzdeki Nisan ayı başlarında Almanya’nın Cottbuss şehrinde açacağı Göbekli Tepe fotograf sergisinin hazırlıklarını sürdürüyor.

pinky
10-03-2012, 16:03
Aşağıdaki liste, Sayın Schmidt’in Göbekli Tepe ile ilgili Türkçe, Almanca, Lehçe, İtalyanca, Rusça dillerinde yayınladığı kitapları kapsıyor.

1. Almanca: Sie bauten die ersten Tempel. Das rätselhafte Heiligtum der Steinzeitjäger. Die archäologische Entdeckung am Göbekli Tepe, C.H. Beck, München (2006), geliştirilmiş ikinci baskı (2006), geliştirilmiş üçüncü baskı (2007). (Ayni kitap karton kapaklı, dtv, München (2008).

2. Türkçe: Taş Çağı Avcılarının Gizemli Kutsal Alanı Göbekli Tepe. En Eski Tapınağıa Yapanlar, Arkeoloji ve Sanat Yayınlar2 ,İ stanbul (2007),Çeviri: Rüstem Aslan. (Ciltli ve karton kapaklı).

3. Almanca: Erste Tempel – frühe Siedlungen. 12000 Jahre Kunst und Kultur. Ausgrabungen und Forschungen zwischen Donau und Euphrat. Herausgegeben für Archae Nova e.V., Isensee Verlag, Oldenburg (2009).

4. Lehçe: Budowniczowie pierwszych wi ty , Pa stwowy Instytut Wydawniczy, Warszawa
(2010), Çeviri: Bogden Baran. ( Ciltli).

5. İtalyanca: Costruironoi primi templi, OLTRE Edizioni 2011, çeviri Umberto Tecchiati,
(Ciltli)

6. Rusca : (Ciltli)..

7. Türkçe-İngilizce, Almanca: Göbeklitepe Dünyanın İlk Tapınağı, Karacadağ Kalkınma Ajansı yayını, Kurtuluş Matbaası, Şanlıurfa, 2012.

http://www.urfahaber.net/yazar/gobekli-tepe-kitaplari-416.html

pinky
22-03-2012, 16:59
GÖBEKLİTEPE UNECO LİSTESİNE GİRİYOR

Bir toplantı için Şanlıurfa’da bulunan AB Türkiye Delegasyonu Bölgesel Projeler Bölümü Başkanı Javier Menendez Bonilla, Belediye Başkanı Fakıbaba ile şehri gezdi.

Göbeklitepe’de incelemelerde bulunan Javier Menendez Bonilla, Göbeklitepe’nin çok önemli bir yer olduğunu söyledi. Konuşmalarına Fakıbaba’nın tercümanlık ettiği gezide Göbeklitepe’ye hayran kalan Javier Menendez Bonilla” Urfa’da ve bu önemli yerde bulunduğum için çok mutluyum. İki yıl önce Şanlıurfa’ya gelmiştim ama Göbeklitepe’ye gelmek nasip olmamıştı. Ama şuan burada bir dünya harikasıyla karşılaştım. Muhteşem bir yer. İleride Göbeklitepe dünya için çok daha iyi bir olacağına inanıyorum.”dedi

UNECO temsilcilerinin geçtiğimiz günlerde kendisiyle görüşüp şehirle alakalı bilgi aldığını hatırlatan Fakıbaba ise yaptıkları görüşmelerden edindiği izlenime göre 2014 yada 2015 yılında Göbeklitepe’nin UNECO’nun listesine gireceğinden umutlu olduğunu belirtti.

Fakıbaba konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bugün misafirlerimiz AB Delegasyonundan ancak dün yine UNECO üyeleri Urfa’ya gelmişlerdi. Urfa ile ilgi benden bilgi aldılar. Bana şunu söylediler; Şanlıurfa inşallah 2014 veya 2015 yılında UNECO listesine girecek. O zaman da Göbeklitepe’yi ziyaret edenlerin sayısı artacak. Şuanda ortalama Göbeklitepe’yi ve Şanlıurfa’yı günde ziyaret eden misafirlerimizin sayısı 300. Öyle tahmin ediyorum Göbeklitepe UNECO listesine girdiğinde bu rakam günde 3 bine ulaşacak. Görüşme esnasında UNECO temsilcileri bana UNECO Listesine girmeye hazırımsınız dediler. Ben onlara Şanlıurfa’nın her geçen ay ve her geçen yıl alt yapısının ve üst yapısının çok geliştiğini onlara söyledim. Onlarda bunu zaten gördüler ve çok mutlu oldular. Tabi şuan AB Delegasyonun temsilcilerinin kentimize gelmesi ve şehrimizi gezip buraya hayran kalması bizi çok mutlu ediyor. İnşallah hem Avrupa Birliği ile Hem halkımızla hem hükümetimizle ben inanıyorum ki belediyemizle kentimizde çok çalışmalarımız olacak. Urfa halkımız da zaten bunu hak ediyor”

http://www.urfagundem.com/haberdetay/8265/gobeklitepe-uneco-listesine-giriyor/20-03-2012.html

pinky
22-03-2012, 18:08
http://www.youtube.com/watch?v=40mvM1HgTsQ

pinky
26-03-2012, 09:24
Kapadokya ve Van Gölü'nün izi bulundu

Dünyanın en eski tapınağı olarak kabul edilen Şanlıurfa, Göbekli Tepe’deki 11 bin yıllık kalıntıların, eski dünyada hacıların toplandığı bir kozmopolit merkez olabileceği öne sürüldü. Arkeologlar, antik tapınaktaki volkanik el aletlerinde, Kapadokya’nın ve Van Gölü’nün izlerini buldu.

Arkeologlar, kazı alanında bulunan ve volkanik kayalardan yapıldığı belirtilen 130 bıçak ve el aletine dayanarak, Göbekli Tepe’deki antik tapınağın, birçok farklı noktadan gelen insanlar için bir toplanma yeri özelliği taşıdığını iddia etti. El aletlerinin, lavlar hızla soğuduğunda elde edilen ve volkan camı olarak bilinen obsidiyenden yapıldığı ifade edildi.

VOKANİK DELİLLER
Kanada’nın McMaster Üniversitesi’nden Tristan Carter ve ekibi, obsidiyen aletlerin kimyasal bileşenleri çözerek hangi yanardağlardan gelmiş olabileceklerini anlamaya çalıştı. LiveScience’a konuşan Carter, “Çalışmamızda çok spesifik sonuçlar elde edebiliyoruz. Obsidiyen maddesinin hangi yanardağdan, hatta yanardağın hangi yakasından geldiğini bile anlayabiliyoruz” dedi.

Analizlerin sonuçlarına göre, Göbekli Tepe’de bulunan en az üç obsidiyen materyalinin kaynağı, 500 km ötedeki Kapadokya’dan geliyor. Diğer üç kaynakta, 250 km ötedeki Van Gölü’ne işaret ediyor. Obsidiyenin geldiği bir diğer coğrafya ise 500 km ötesine, kuzeydoğu Anadolu’ya işaret ediyor.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25331904/

SİRİUS
30-03-2012, 13:57
Köylülerin farkettiği höyükten bir tarih gün ışığına çıktı




Kütahya’da, yaklaşık 3 yıl önce köylüler tarafından fark edilen 5 bin yıllık höyükteki kurtarma kazısında, Roma döneminden kalma sabun taşı ve metalden objelerle çocuk iskeletleri bulundu.


Kütahya Müze Müdürü ve Çiledir Höyüğü Kazısı Başkanı Metin Türktüzün, AA muhabirine yaptığı açıklamada, il merkezine 28 kilometre uzaklıktaki Arslanlı köyü yakınında vatandaşların fark edip bildirmesinin ardından ortaya çıkarılan Seyitömer Linyit İşletmesi (SLİ) Müessesesi arazisindeki höyüğü kazmaya, 2009 yılının eylül ayında başladıklarını bildirdi.

Çiledir Deresi mevkisinde bulunmasından dolayı bu alanı ”Çiledir Höyüğü” diye adlandırdıklarını belirten Türktüzün, höyüğün altındaki kömürün çıkarılabilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izni, Kütahya Valiliği’nin onayıyla kurtarma kazısı yaptıklarını söyledi.

Geçen yıl 6 Haziran-4 Aralık’ta yürüttükleri kazının, bu yıl yaz mevsiminde devam edeceği bilgisini veren Türktüzün, ”Geçen yılki çalışmalara müze uzmanları, öğrenciler ve SLİ Müessesesi işçileri olmak üzere yaklaşık 100 kişilik ekip katıldı. Kazının finansmanı SLİ Müessesesi tarafından karşılandı. Kazı çalışmalarına, Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü ve Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi katkı sağladı” dedi.

-Höyüğün geçmişi 5 bin yıl öncesine kadar uzanıyor-

Türktüzün, höyüğün Roma dönemi tabakalarının bir bölümünün kaldırıldığını ve Eski Tunç Çağı tabakasında çalışma yapıldığını anlattı.

Kazıda şimdiye kadar önemli bulgular ele geçtiğine dikkati çeken Türktüzün, şöyle devam etti: ”Höyüğün tespit edilen en eski evresi, MÖ 3000-2000 yıllarına tarihlenen Eski Tunç Çağı evresidir. Çiledir Höyüğü’ndeki Erken Tunç Çağı mimarisi incelendiğinde birbirini takip eden ve birbirini destekler konumda yapılmış, 3-4 metre yüksekliklere kadar korunmuş sur teras duvarları bulunuyor. Sur teras duvarları, ortada bulunan bir yapının etrafını yay şeklinde sarıyor. Parçalar halinde inşa edilen duvarların temel taşları arasında kot farkı var. Sur teras duvarlarının kısmen çevrelediği yapının tüm duvarları, güçlendirmek veya bilmediğimiz farklı bir nedenden dolayı birbiri ardına örülmüş duvarlarla çevrelenmiş. Ayrıca bu mekanın batı kesiminde mekana bitişik inşa edilmiş bir oda yer alıyor.”

-”Burada Euelpis yatıyor” yazılı kitabe çıkarıldı-

Türktüzün, kazılarda Erken Tunç Çağı’na ait çok sayıda seramik parçası ve dönemin özelliklerini yansıtan ana tanrıça figürleri bulunduğunu belirtti.

Höyükte sabun taşı işçiliği yapıldığını belirlediklerini söyleyen Türktüzün, şunları kaydetti: ”Sabun taşı ve metalden boncuk, piramidal şekilli objeler ve mühürler açığa çıkarıldı. Roma dönemine ait ve ikincil kullanım görmüş mimari yapılara da rastlandı. Bu yapılar incelendiğinde, birbirine bağlı odalardan oluşan bir mimari kompleks olduğu düşünüldü. Odaların genel olarak taş döşeli olduğu görüldü. Taş döşemelerin altında ise atık su giderleri inşa edildiği ve bu sistemin farklı yapılar için yapılmış atık su sistemleriyle birleştiği saptandı. Üzerinde kazıma yazı bulunan pişmiş toprak iki kiremit parçası ele geçti. Bunlardan birinin üzerinde, Erken Hristiyanlık dönemine ait ’Burada Euelpis yatıyor’ yazan kitabe var.” Türktüzün, höyükteki mezarlarda, 9-15 yaşlarında 4 çocuğa ait iskeletlerin yanı sıra domuz kafatası, köpek iskeleti, at, domuz, kemirgen hayvan ve keçi iskelet parçaları bulunduğunu sözlerine ekledi.



MİLLİYET GAZETESİ

30/03/2012

pinky
31-03-2012, 12:42
Medeniyetin Anlatılmamış Tarihi Göbeklitepe

Göbeklitepe’yi önemli kılan en önemli sebep kuşkusuz insanlık tarihi adına şimdiye kadar bildiğimiz tüm bilgileri tek tek gözden geçirmemize neden oluşu. Dünyanın orijinal haliyle günümüze kalan en eski tapınağı olan Göbeklitepe 12 bin yıl önce inşa edilmiş.

Göbeklitepe, bugünün insanları ile o devrin insanlarının aynı düşünce ve davranış modeline sahip olduğunu ortaya koyuyor. Keşifler göçebelikten yerleşik hayata geçerken, kentlerden önce tapınakların inşa edildiğini gösteriyor.

Bilgiyi değiştiren yer
Göbeklitepe yapılışının ardından bin yıl kadar sonra tonlarca ton toprak ve çakmaktaşları ile tamamıyla gömüldü. Tapınağın ne amaçla gömüldüğü de araştırma konuları arasında. Tarihi M.Ö. 10 bin yıllarına uzanan, tapınma amaçlı törensel alanlara ait mimari kalıntılar, dikili taşlar ve üzerinde kabartmalı yabani hayvan ve bitki figürlerinin bulunduğu taşlar göz kamaştırıyor. Bölgenin dikkat çeken bir özelliği de gün yüzüne çıkarılan en büyük tapınma alanını barındırması.

Yerleşim amaçlı değil
Arkeolojik olarak Çanak Çömlek Öncesi Neolitik A Dönemi’ne (M.Ö 9.600 – 7.300) ait olan Göbeklitepe’de, bir tepe üzerine inşa edilmiş çok sayıda yuvarlak biçimli yapı bulundu. 1995 yılında başlayan kazılar sonucu elde edilen bulgulara göre bu yapılar yerleşim amaçlı bir kullanıma sahip değiller. Göbeklitepe’de bulunan yapıların henüz tamamı gün ışığına çıkarılmadı. Toplam yirmi adet olduğu belirlenen bu üzeri açık yapıların dini amaçlı yapıldığı kesin.

T biçimli dikilitaşlar
Daha net ve açık bir dille denilebilir ki, bu yapılar dünyanın yapıldığı hali ile bugüne ulaşabilen ilk tapınakları. Taş devrinden kalma bu tapınakların yapılış biçiminde ortak bir özellik göze çarpıyor. T biçiminde dikilitaşlar ile çevrilmiş bu tapınakların merkezinde de iki T biçiminde dikilitaş karşılıklı olarak yer alıyor.

Stilize insan tasvirleri
Prof. Dr. Schmidt ve ekibi boyları üç ilâ altı metre arasında değişen bu T biçimindeki dikilitaşların stilize edilmiş insan tasvirleri olduğunu düşünüyor. Bunun sebebi T biçimindeki dikilitaşların kenarlarında kol ve el tasvirlerinin bulunması. Bu dikilitaşların ilgi çekmesinin diğer bir nedeni ise üzerine işlenmiş hayvan tasvirlerinin ve soyut sembollerin varlığı. Bu betimlemeler insanoğlunun yaşayışı hakkında küçük gibi görünen ancak yaşam biçimlerini, inanış ve korkularını anlatan en önemli veriler arasında.

Farklı betimlemeler
Taşlar üzerine kazılan hayvan tasvirlerinin yanında üç boyutlu kabartma şeklinde yapılan başka betimlemeler de bulundu. Bunlardan en önemlisi T biçimindeki dikilitaşın yan tarafından aşağı doğru iner biçimde tasvir edilen aslan kabartmaları. Bulunmuş olan bu stilize insanları tasvir eden T biçimindeki dikilitaşların ağırlıkları ortalama 40 ila 60 ton arasında değişiyor.

Bu insanlar kimdi?
Göbeklitepe’deki tapınakları tasarlayanlar ve inşa edenlerin kim oldukları hâlâ kesin olarak bilinmiyor. İnsanoğlunun avcı toplayıcı olduğu dönemde, yerleşim ve tarım kavramlarından çok uzak olduğu 12 bin yıl öncesinde bu yapıların nasıl tasarlandığı da çözülebilmiş değil. Bazı arkeologlar avcı toplayıcı olan bu topluluğun şamanî bir düzende organize olduklarını tahmin ediyorlar; yani tüm bu düzenin ardında şaman bir din lideri var. Ancak diğer bir görüş şaman liderlerin daha çok Antik Mısır’dan bildiğimiz özel bir rahip sınıfına dönüşmüş olduğu yönünde. Bu görüş bugüne kadar bilinen bilimsel verilerden çok daha önce toplumsallaşmanın gerçekleştiğini, insanların hiyerarşik düzende belirli sınıflara göre organize olduklarını ortaya koyuyor. Göbeklitepe, arkeoloji dünyasının en büyük keşiflerinden biri. Henüz şehir hayatına geçmemiş olduğu düşünülen avcı-toplayıcı toplumların tapınak inşa etmiş olduğunu gösteren ilk örnek. Bu da şehirleşme yani medeniyet tarihinde devrim niteliğinde bir buluş. Hatta bu buluşu dolayısıyla kazıyı yapan Dr. Klaus Schmidt, “Önce tapınak geldi, şehir sonradan geldi” diyerek erken medeniyet tarihine yeni bir açılım getirdi. Kim bilir tüm bu sorulara yanıtlar bulunduğu takdirde belki de insanlık tarihi yeniden yazılmaya başlanacak.

Göbeklitepe’ye arkeoloji dünyasının en büyük keşiflerinden biri olarak bakılıyor. Henüz kent yaşamına geçmemiş olduğu düşünülen insan topluluklarının mabed inşa ettiğini kanıtlayan Göbeklitepe uygarlık tarihi araştırmalarında bir dönüm noktası.

Göbeklitepe Şanlıurfa’ya 20 kilometre mesafede Örencik Köyü yakınlarında. Alanda kazı çalışmaları ilkin1995 yılında Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü’nün işbirliğiyle başlatıldı. Heyet başkanlığını Alman arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt’in yürüttüğü kazılar, her yıl eylül ve ekim aylarında on haftalık bir süre içinde yapılıyor.

Yapılan kazılarda kelaynak kuşu betimlemesi de bulundu. Önceki kazılarda da çeşitli hayvanlara ait kabartma tasvirlerin bulunduğu Göbeklitepe birçok yönüyle dünyada başka benzeri olmayan bir yer.


Dünyanın en eski 10 tapınağı

1. Göbeklitepe, M.Ö. 12.000-10.000.
2. Hypogeum Tapınağı; Malta, M.Ö. 3.600.
3. Ggantija Tapınağı; Malta, M.Ö. 3.600.
4. Hagar Qim Tapınağı; Malta, M.Ö. 3.200.
5. Stonehenge İngiltere, M.Ö. 2.500.
6. Knossos Saray Tapınağı; Girit, M.Ö. 1.700.
7. Amada Tapınağı; Mısır, M.Ö. 1.500.
8. Haşepsut Tapınağı; Mısır, M.Ö. 1.479.
9. Luksor Tapınağı; Mısır, M.Ö. 1.400.
10. I.Seti Tapınağı; Mısır, M.Ö. 1.279.

Şanlıurfa inanç turizmi yönünden çok zengin. Balıklı Göl ve çevresi kentin sembollerinden.

Şanlıurfa mutfağı destansı lezzetler sunar. Sıra gecelerinde yöresel ezgiler eşliğinde yenen kebap, çiğköfte ve diğer tatlar mutlaka denenmeli.

Halfeti’deki Rumkale ve diğer kültürel zenginlikler ziyaretçileri geçmişin görkemine doğru yoluculuğa çıkarıyor.

Tarih ve uygarlık beşiği Harran’da geleneksel mimariyi yansıtan konik evler büyük ilgi görüyor.

Halfeti’deki Rumkale ve diğer kültürel zenginlikler ziyaretçileri geçmişin görkemine doğru yoluculuğa çıkarıyor.

Antik Mısır kaynaklarında da rastlanılan kelaynak kuşları Şanlıurfa’nın doğal zenginliklerinden ve koruma altında.

Hz. Eyüb peygamberin makamı, Şanlıurfa’ya peygamberler şehri denmesini sağlayan bir kültür ve inanç mekânı.

Harran, Birecik, Halfeti, Ceylanpınar ve kent merkezindeki irili ufaklı onlarca tarihi mekân Şanlıurfa’da görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.

T Biçimli Dikilitaşlar

Prof. Klaus Schmidt
Bölgedeki kazı çalışmalarının her yıl eylül ayında başladığını ve yaklaşık 10 hafta sürdüğünü belirten Prof. Klaus Schmidt şunları belirtti: “Göbeklitepe’deki kazılarda elde ettiğimiz bulgularla, dünyanın bilinen en eski tapınma merkezlerinden birinin bu bölgede olduğunu ortaya çıkarmıştık. Ancak, son kazı çalışmalarıyla tapınma merkezinin dünyanın en büyük tapınma merkezi olduğunu tespit ettik. Ayrıca, dikili taşların (stel) üzerindeki resimler ve kabartmalar o dönemde yaşamış olan insanların sanatları hakkında bizlere fikir veriyor. Buradaki tapınak, dünyanın bilinen en büyük tapınağı olma özelliğini taşıyor.”

Göbeklitepe’de şimdiye kadar altı tapınak alanı ortaya çıkarıldı. Yörede yirmi kadar tapınak olduğu tahmin ediliyor.

Göbeklitepe’nin günümüze kadar son derece iyi biçimde korunaklı şekilde kalması arkeoloji ve sanat tarihi açısından akademisyenlere büyük bir fırsat sunuyor.

Sanatçı ve heykeltıraş Erdinç Bakla’nın 20 Mart’ta açılan “Göbeklitepe Rüzgarı’’ heykel sergisi 14 Nisan 2012 tarihine kadar İstanbul Nişantaşı’ndaki Galeri Işık’ta ziyaret edilebilir.

Yapılan kazılarda boğa, yaban domuzu, tilki, turna, kelaynak ve yaban ördekleri en sık görülen hayvan tasvirleri. Taşların üzerine işlenen bu hayvan tasvirlerinin yanında üç boyutlu kabartma şeklinde yapılan başka figürlerle de karşılaşıldı.

http://www.turkishairlines.com/tr-tr/skylife/2012/nisan/makaleler/medeniyetin-anlatilmamis-tarihi-gobeklitepe.aspx

SİRİUS
04-04-2012, 09:03
Göbektepe heykeline benden 200 bin!


04 Nisan 2012 Çarşamba

19 Şubat'ta bu köşede 'Göbeklitepe kazısına dikkat' başlığıyla yazdığımız yazıda arkeoloji dünyasının merakla izlediği bu kazı alanının Kültür Bakanlığımızca sıkı bir şekilde koruma altına alınması gerektiğini belirtmiştik. Uyarımızın kaale alınma oranıyla ilgili fazla iyimser değildik. Ancak bu kadarını da düşünmemiştik...
Kazı alanının güvenliğinden kim sorumluymuş, biliyor musunuz? Alman kazı ekibi!.. Bunu nereden anladık? Biliyorsunuz, tam 11.600 yaşındaki bir heykel başı çalınmıştı. Kim suçluymuş peki?.. Kim olacak, tabii ki Almanlar... Heykeli korumadıkları gerekçesiyle, Alman ekibin kazı başkanı Doç. Dr. Klaus Schmidt'e 150 bin liralık ceza kesilmiş...
***
Mantık şahane ama değil mi?
Muhteşem Anadolu'nun o akılalmaz mekanında 'av toplayıcı insan' diye bilinen 12 bin yıl önceki atalarımızın dünyanın şaşkın bakışları arasında, kalıcı ibadet yerleri inşa ettiğini ortaya çıkararak arkeoloji dünyasını beşik gibi sallayan Alman arkeologlar, kendilerini en azından duygu anlamında 'mülk sahibi' hissetmeye başlarsa, başta Sayın Kültür Bakanımız olmak üzere kimse şaşırmasın.
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın Göbeklitepe'den çalınan heykele dair verdiği soru önergesine Sayın Ertuğrul Günay'ın verdiği yanıtı sabırla ve dikkatle okumanızı rica edebilir miyim?
'Göbeklitepe kazı çalışmalarında, kazı yeri ve kazı yerindeki sabit tesislerle, bunlar içindeki her türlü malzemelerin korunması kazı başkanlığına verilmiştir. Mevcut güvenlik görevlileri yanında, alanın kapalı devre kamera sistemiyle de güvenliğinin sağlanmasına başlanmıştır. Buna ilaveten, bahse konu esere yönelik olarak takdir edilen bedelin sorumlular tarafından ödenmesi de sağlanmıştır. En erken tapınak örneklerinden olan Göbeklitepe'nin insanlık tarihi ve arkeoloji literatürü açısından çok önemli bir yere sahip olduğu bilinmektedir. Bu kapsamda UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine aday olan ve 1'inci Derece Arkeolojik Sit alanı içerisinde kalan Göbeklitepe'ye yönelik projelerin gerçekleştirilmesine çalışılmaktadır.'
Evet, lamı cimi yok; çalınan heykelin bedeli 'takdir' edilmiş...
150 bin lira...
***
Dinlerin başlangıcı...
Dünyanın en eski ibadet mekanı...
Taşdevri başyapıtı...
Doğru... Bunlar bilinmesi gerekenler.
Yapılan nedir? 11.600 yaşında olan ve çalınan heykel başına 150 bin Türk Lirası bedel biçilip, çalışma sahalarını koruyamayanlara ceza olarak ödettirilmiştir. Bakanlık yetkilileri, verilen cezanın tarihi değerinin karşılamanın mümkün olmadığını, sigorta bedeli üzerinden belirledikleri bu bedeli idari bir ceza olarak ödettirdiklerini söylemişler.
Bilim ve kültürün hazinesine sahipsiniz; 150 bin TL ceza kestim, diyerek Meclis'te soru önergesi yanıtlamak, hangi iletişim 'becerisi' ve 'kuralı' içine girer?...
Ayrıca, oralara yolu düşenler arasında 'Bir iki parça da ben götürsem nasıl olur acaba?' diye düşünenlerin sayısında artış var mıdır acaba? Mesele ben talibim bu işe. Eşi dostu harekete geçirip üçü beşi bir araya getirip mesela 200 bin falan verebiliriz iyi parça için. Ne dersiniz Herr Doktor Schmidt?




Akşam
Ali SaydaM

işçi74
04-04-2012, 09:06
sn sirius bende siz verdiniz sandıydım 200 bini:)

SİRİUS
04-04-2012, 09:06
Göbeklitepe Kazısı'na dikkat!



Urfa'daki Göbeklitepe Kazıları'nın 'değerini' tam anlamıyla idrak edişim, 'Medeniyetlerin anlatılmamış hikayesi'ni anlattığı yolundaki vaadiyle dikkatlerimizi çeken o müthiş belgesel sayesindedir: 'Batı'ya Doğru Akan Nehir.' Göbeklitepe Kazıları'nda 12 bin yıl önceki insanımıza dair ortaya çıkarılan 'gerçeklik'lere geçen yıl bu sütunlarda işaret etmeye çalışmıştım. Hani o 'Avcı, toplayıcı insan' diye tanımlanan atalarımızın, kalıcı ibadet yerleri inşa ettiklerini ve 'dünyanın bilinen ilk anıtı'nı dikerek, ağızsız, burunsuz, suratı olmayan varlıkların toplandığı bir kutsal mekanda buluştuklarını ortaya çıkaran büyük kazı çalışması... Dün Fatih Çekirge'nin 'Dinlerin başlangıcında onlar kazar, biz bakarız' başlıklı yazısında bu kazıdan bir heykelin çalınmış olduğunu okuduğumda içim cız etti.
Vah ki vah!
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'a seslenelim: Göbeklitepe'yi bir an önce adam gibi koruma altına alın lütfen!


Akşam
Ali Saydam


NOT:Bu yazı yazar,ın 19 Şubat,taki yazısından bir bölümdür.

SİRİUS
04-04-2012, 09:14
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19945804.asp


Fatih ÇEKİRGE,nin

18 Şubat,taki güzel bir yazısı.
Göbeklitepe.

SİRİUS
04-04-2012, 13:56
sn sirius bende siz verdiniz sandıydım 200 bini:)


Öyle bir eserin öncelikle insanlığın mirası olduğuna inanırım.
Tabiki kıymetini ve değerini bilenlere.
Yoksa malum yaklaşım belli(çanak çömlek,içine tükürürüm vs.vs)
Ha bir parçası müzayedelik olsa bile bence değer biçilemez.:aww:
Nerde biz alalım:he: yeterki görelim,anlayalım ve gelecek kuşaklara bırakılabilsin.:cool:

pinky
23-04-2012, 12:29
Önce Almanların, sonra Amerikalıların meşhur ettiği Göbeklitepe'yi görmek isteyen turistler Pazar günü Şanlıurfa'ya akın etti. Ziyaretçiler araçlarını park edecek yer bulamadı.

Şanlıurfa'da 12 bin yıl önceki tapınak kalıntılarının bulunduğu Göbeklitepe'yi görmek isteyen turistler dün Pazar olmasını fırsat bilerek Şanlıurfa'ya geldi. Merkeze 16 kilometre uzaklıktaki Örencik köyü yakınlarında bulunan Göbeklitepe'ye özel araçlarıyla gelen yerli ve yabancı turistler otomobillerini park edecek yer bulamadı. Araçlarını 1 kilometre uzaklıkta yol kenarına park ederek yürümek zorunda kalan ziyaretçiler park yeri yapılmasını istedi. Otobüslerle ve özel araçlarıyla Şanlıurfa'ya gelen turistlerin yanısıra Şanlıurfa'dan Göbeklitepe'ye tur olmadığından yakınan bazı ziyaretçiler özel taksi tutarak Göbeklitepe'yi görmeye geldi.

Klaus Gönüllü Rehber

Her yıl Nisan ve Eylül ayında Göbeklitepe'de kazı yapan Alman Arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt bu yıl bugüne kadar kazı izni çıkmamasına rağmen Göbeklitepe'deydi. Gelen ziyaretçilere İngilizce ve Almanca Göbeklitepe'yi anlatan Prof. Dr. Klaus Schmidt kazı izninin önümüzdeki günlerde çıkacağını beklediklerini dile getirdi.

Geçtiğimiz yıl Göbeklitepe'de bir heykelin çalınmasından sonra sıkıntı yaşayan Prof. Dr. Schmidt için kazı izni Bakanlar Kurulu kararı ile veriliyordu. 15 yıldır kazı çalışmalarını yürüten Schmidt ve ekibi Göbeklitepe'de %10'luk bir kazı gerçekleştirdi. Kazı izninin geçtiğimiz aylarda Hürriyet Gazetesinde gündeme gelen haberler nedeniyle geciktiği iddia edildi.

Fırsat Bu Fırsat Kermesi

1 kilometre uzaklıktaki Örencik Köyü Bakır Kaçar İlköğretim Okulu öğretmen ve öğrenciler kendi yaptıkları yemek ve ayranları ziyaretçilere ikram etti. Okul yararına kermes düzenleyen İlköğretim öğretmenleri "Buraya çok fazla turist gelmesine rağmen konaklama tesisi olmaması bizim için bir fırsat oldu. Hem Okula destek hemde turistlere hizmet için böyle bir kermes düzenledik. Köy ayranı ikram ediyoruz, Urfa'nın yöresel elbiselerini satıyoruz." diye konuştu.

Göbeklitepe THY SKYLIFE Dergisinde

Bu ay THY yolcu uçaklarında bulunan Skylife dergisinin kapak konusu olan Göbeklitepe 12 bin yıl önce ilk tapınak olarak anlatılıyor. 6 sayfayı Şanlıurfa'ya ayıran THY dergisinde Göbeklitepe'nin yanısıra Şanlıurfa ile ilgili bilgilerde veriyor.

Şanlıurfa'da geçen hafta oteller yer bulunmazken, önümüzdeki haftalarda da otellerin tamamı doldu. Şanlıurfa Valiliği turistler için Polisevi, Öğretmenevi ve DSİ Konukevini hizmete açtı.

Bazı turistler ise günü birlik Şanlıurfa'ya gelerek Gaziantep'te konaklıyor.

http://www.sanliurfa.com/haber58429-gobeklitepe-doldu-tasti.htm

pinky
29-04-2012, 12:51
Göbeklitepe'de Kazılar başlıyor


Şanlıurfa'da 12 bin yıllık Göbeklitepe'de kazılar Mayıs ayında başlıyor. Klaus Schmidt ve ekibi Şanlıurfa'da...

Göbekli Tepe kazı başkanı Prof.Dr. Klaus Schmidt ekibi ile birlikte 2012 yılı ilk dönem kazılarına 13 Mayıs’ ta başlıyor. Son günlerde ön hazırlıklar için Urfa ‘ da bulunan Klaus Schmidt aslında 17 Nisan da başlamak istediklerini ama kazı izni yetişmediği için programda değişiklik yaptıklarını ve 13 Mayıs ta ilk dönemi gerçekleştireceklerini belirtti.

Schmidt "Mayıs ayında özellikle kış ayları için alınan koruma önlemlerinin kaldırılarak kazı alanının temizleneceğini, asıl kazı dönemi olan Eylül-Ekim-Kasım ayları için hazırlık yapılacağını" belirtti.

pinky
01-05-2012, 17:27
'Ölülerini güneşe gömüyorlardı'

Göbeklitepe'de yapılan kazılarda, 12 bin yıl öncesinde mezar geleneğinin bulunmadığı, açıkta bırakılan ölülerin yırtıcı kuşlar tarafından yendiği, böylece ölünün ruhunun göğe erdiğine inanıldığı ortaya çıktı

Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi ve Göbeklitepe Kazıları İkinci Başkanı Yrd. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu, kazı çalışmalarına 1995 yılında başlanan bölgenin, Neolitik çağın tapınak merkezi olduğunu söyledi.

http://www.aksam.com.tr/olulerini-gunese-gomuyorlardi--113677h.html

pinky
09-05-2012, 00:41
Amerika’dan Göbeklitepe’ye Tam Not

Amerika’nın en önemli seyahat acentesi Newport International Travel acentesi Göbeklitepe’de keşif yaptı. Acente yetkilileri Şanlıurfa’ya turist getirme planları yapıyor.

Newport International Travel seyahat acentesi Travel tur operatörleri Esat Kadaster ve Engin Kadaster’in davetlisi olarak Türkiye’ye 6 günlük tur düzenledi.Profesyonel turist rehberi Özcan Kaçar eşliğinde Doğu Anadolu bölgesini gezen 11 kişilik grup Şanlıurfa’da 3 gün boyunca seyahat ettiler. Gezi kapsamında birçok ili gezen acente yetkilileri Şanlıurfa’ya hayran kalarak turist getirmenin planlarını yapmaya başladı.

İLK DURAKLARI MÜZE OLDU
Kültür ve Turizm Bakanlığı Şanlıurfa Müze Müdürü Müslüm Ercan tarafından kaldıkları otelde karşılanan grup ilk olarak Şanlıurfa Müzesine gittiler. Müze’de yaklaşık 2 buçuk saat gezen grup üyeleri müzede bulunan tarihi eserler ve dökümanlar hakkında bilgi aldılar.

GÖBEKLİTEPE’YE İNANAMADILAR
2 buçuk saat süren müze gezisinin ardından grup tarihin sıfır noktası olarak nitelendirilen Göbeklitepe’ye geçti. Dünyanın bilinen en eski tapınağı olma özelliğine sahip olan Göbeklitepe’de gezen grup hayranlıklarını ve şaşkınlıklarını gizleyemedi. Burada bulunan eserleri inceleyen grup üyeleri yapılan kazılar hakkında da bilgi aldılar. Göbeklitepe ziyaretinin ardından Harran’ı ve Balıklıgöl’ü gezen grup üyeleri Şanlıurfa’nın doğasına ve tarihine adeta hayran kaldı. Gezdikleri iller arsında Şanlıurfa’ya Özellikle de Göbeklitepe’ye hayran kalan acente yetkilileri yaptıkları incelemelerin ardından önümüzdeki turizm döneminde Şanlıurfa’ya Dünya’nın birçok yerinden tur düzenlemeyi planladıklarını belirttiler.

ŞANLIURFA’NIN TANITIMI İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
Newport International Travel seyahat acentesinin Türkiye gezisini değerlendiren turist rehberi Özcan Kaçar gezinin öneminin altını çizdi. Kaçar, gezinin özellikle Şanlıurfa’nın tanıtımı açısından çok önemli olduğunu, acente yetkililerinin Göbeklitepe’ye turist getireceklerini belirtti.

http://www.sanliurfa.com

pinky
11-05-2012, 15:26
Göbeklitepe'de kazılara devam

Dünyanın en eski tapınak merkezi olarak kabul edilen ve bu yönüyle ''Tarihin sıfır noktası'' olarak da nitelendirilen Göbeklitepe'de bu dönemki kazı çalışmaları kısa süre sonra başlayacak.

Göbeklitepe Kazıları Başkanı Prof. Dr. Klaus Schmidt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, her yıl olduğu gibi bu sene de 2 kazı kampanyası planladıklarını belirtti.

İlkbahar döneminin çalışmalarına kısa süre sonra başlanacağını, bu arada kış aylarındaki iklim koşulları nedeniyle uyguladıkları koruma önlemlerini kaldırıp, alanı temizleyeceklerini ifade eden Prof. Dr. Schmidt, böylece ziyaretçiler için görsel bir ortam oluşturacaklarını söyledi.
Bu dönemdeki çalışmalarda ağırlıklı olarak tarihi eserlerin bulunduğu yerde ''koruma çatısı yapımı''na yönelik çalışmalar yürüteceklerini belirten Prof. Dr. Schmidt, şunları kaydetti:

''Çalışmalarımızın ağırlık noktalarından birisini yapılacak koruma çatısına yönelik kazılar oluşturacak. Çünkü bu çatının yer alacağı, dayanacağı ayakların yerinin arkeolojik olarak araştırılması gerekiyor. Yeni kazı alanında da bilimsel çalışmalar devam edecek ama dediğimiz gibi ağırlık noktasını eski kazı alanındaki çatının yapılmasına vereceğiz. Geçen yıllarda olduğu gibi 25 kişilik bilimsel ekip gelecek. 50 kadar da işçi Örencik köyünden çalışmalarımıza destek verecek.''


''BİLİM İNSANLARI VE ARKEOLOGLAR ŞANLIURFA'YA GELECEK''

Klaus Schmidt, geçen dönem yapılan kazı çalışmalarında gün yüzüne çıkarılan ''T'' biçimli yeni dikili taş üzerinde 50'ye yakın hayvan figürü bulunan karmaşık bir motifin yer aldığını söyledi.

Şimdiye kadar bu yoğunlukta motife sahip bir taş bulunmadığını bildiren Schmidt, şöyle devam etti:
''Aynı dikili taş üzerinde motifler arasında yılanı yakalayan bir kartal görüyoruz, bu da figürlerin bize çok gelişkin hikayeler aktardığını gösteriyor. Göbeklitepe'deki eserler üzerinde yer alan sembolleri incelemek ve çözebilmek için değişik ülkelerden bilim insanları ve arkeologların içerisinde bulunduğu bir çalışma yapacağız.

Bu sembolik dünyayı çözebilmek ve anlayabilmek için de uluslar arası düzeyde bazı çalışma grupları oluşturuyoruz. Ekim ayında bu konuya yönelik ilk çalışma grubu Şanlıurfa'da bir araya gelecek. Göbeklitepe kazı ekibiyle birlikte küçük bir sempozyum yapılacak.''

GÖBEKLİTEPE

Neolitik döneme ait yerleşim yeri Göbeklitepe, Şanlıurfa'nın 18 kilometre kuzeydoğusundaki Örencik köyü yakınlarında bulunuyor.
İlk kez 1963 yılında İstanbul ve Chicago üniversitelerinden görevlilerinin yüzey araştırmaları sırasında fark edilen Göbeklitepe'deki kazı çalışmalarını, 1995 yılından bu yana Şanlıurfa Müzesi ve Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü ortaklaşa yürütüyor.

Kazı çalışmalarında şimdiye kadar Neolitik döneme ait yabani hayvan figürlü ''T'' biçimli dikili taşlar, 8-30 metre çapında dairesel ve dikdörtgen şekilli dünyanın en eski tapınak kalıntıları, çok sayıda yabani hayvan figürü, insan heykeli, dikili taşlar ve yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait olduğu belirtilen 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli gibi tarihi eserler bulunmuştu.

Dünyanın en eski ''tapınak merkezi'' olduğu belirtilen Göbeklitepe, bir süre önce UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştı.
Sabah

SİRİUS
13-05-2012, 12:01
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20543988.asp


Köşe yazısında Göbeklitepe ile ilgili bir kaç küçük not var.
İlgilenenlere.

Halil64
14-05-2012, 14:41
Pinky abi, Göbekli Tepe haberi değil ama bölgeye ait bir kazı haberi olduğu için bloğumdan başka buraya da yapıştırayım dedim müsadenizle.

Tarih öncesi kaybolmuş bir kültür, medeniyetin daha izlerine ulaşmak güzel.



Türkiye'de 2,500 yıldır saklı dil bulundu

Diyarbakır il sınırları içinde bulunan Ziyaret Tepe arkeolojik kazı alanından iki yıl önce çıkarılan kil tabletteki yazının 2,500 yıl önceye dayanan unutulmuş bir dil olduğu bulundu.

http://666kb.com/i/c3s92jky020f0c8yi.jpg


Ziyaret Tepe höyüğündeki kazı çalışmaları sırasında çıkarılan kil tablet üzerindeki çalışmalar iki yıldır devam ediyordu.

Tabletin üzerinde Assurca çivi yazısı ile yazılmış 60 kadın ismi var.

Şimdiye kadar bilinmeyen bu dilin ve tabletin üzerindeki yazının sırrını kazı çalışmalarından sorumlu arkeologlardan biri olan Cambridge Universitesi’nden Dr. John Macginnis BBC Türkçe’ye anlattı.

Tabletteki Sır Ziyaret Tepe’de yerleşim geç Neolitik dönemden İslamiyet dönemine kadar uzanıyor.

Uzun bir süre köy yerleşimlerinin hakim olduğu Ziyaret Tepe, Orta ve Geç Assur dönemlerinde (M.Ö. 1300-600) çok önemli bölgesel bir kent.

Dolayısıyla imparatorluğun yönetimine dair önemli ipuçları barındırıyor.



Ziyaret Tepe’de yapılan kazılar sırasında birçok kil tablet çıkarılmış ancak bir tanesi hem tarihsel olarak hem de dilbilim açısından çok önemli bir yer teşkil ediyor.

Tablet, kazının yapıldığı höyükte bulunan sarayın alt kısmından çıkarılmış.

Macginnis, tablette ismi geçen 60 kadının Assur İmparatorluğu, Zağros dağları etrafındaki bölgeyi istila ettiğinde oradan getirilen ve sarayda çalıştırılan kadınlar olduğunu düşünüyor.

Tablet iki yıl önce çıkarılmasına rağmen şifresinin çözülmesi zaman almış.

Assurca çivi yazısının şifresinin yüzyıldan fazla bir süre önce çözüldüğünü dolayısıyla tabletin üzerindeki yazıların okunabildiğini belirten Macginnis, kadın adlarının bir iki tanesi dışında geri kalanının bölgede bilinen dillerle hiçbir benzerlik taşımadığını ve bilinmeyen bir dil olduğunu söylüyor.

Macginnis'e göre, iki yıl boyunca üzerinde çalıştıkları bu dil, hakkında herhangi bir bilginin mevcut olmadığı Assur İmparatorluğu'nun doğu bölgesine ait olabilir.

Çalışmalar bu dilin 2,500 yıl öncesine ait unutulmuş bir dil olduğunu gösteriyor.

Tabletin bulunmuş olması ise bir felaketin bize hediyesi.

Macginnis, sarayın bu kısmında yangın çıktığını ve bu nedenle kil tabletin yanarak daha dayanıklı bir hale geldiğini söylüyor. Kil tabletler her ne kadar günümüze kadar kalabilseler de zaman içinde zarar görüyorlar. Ancak piştikleri zaman daha dayanıklı oluyorlar.

Tuşhan'dan Ziyaret Tepe'ye uzanan yol Ziyaret Tepe, bölgedeki en büyük kazı alanlarından biri.

Geç Assur döneminin en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Ziyaret Tepe’nin bu dönemdeki adı Tuşhan.

Bu bölgede, 1997’den bu yana, Ilısu baraj gölünün bölgenin büyük bir kısmını sular altında bırakacak olması nedeniyle kurtarma kazı çalışmaları yapılıyor.

Kültür Bakanlığı’nın desteklediği proje, Dr. Macginnis dışında, Akron Üniversitesi'nden Doç. Dr. Timothy Matney, Marmara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kemalettin Köroğlu ve Mainz Üniversitesi’nden Dr. Dirk Wicke tarafından yürütülüyor.

Uzun bir süredir devam eden kazılar, Ziyaret Tepe’nin yerleşim şemasını ortaya çıkarmak ve buradaki yapıların işlevlerini anlamak amacıyla sürdürülüyor.

İnsanlık tarihi için yeni bir kapı Assur İmparatorluğu, dünyadaki en büyük çok uluslu imparatorluklardan biri. Assurlular, Suriye ve Irak’ın tamamı ve diğer komşu ülkelerin bir kısmını da kaplayacak şekilde ortadoğunun büyük bir bölgesini yönetiyordu.

İmparatorluğun merkezi olan Suriye ve kuzey Irak arasındaki bölgede Assurca dili konuşulurken çeperlerinde ise daha farklı diller konuşuluyordu.

O dönemde daha fazla dil olduğunu söyleyen Macginnis, daha sonra dillerin sayısında bir azalma olduğunu belirtiyor.

Macginnis, imparatorluğun bazı bölgeleri ile ilgili bilginin mevcut olduğunu, ancak İran’ın batısındaki bölge ile ilgili hiçbir bilginin olmadığını söylüyor.

Bu anlamda Ziyaret Tepe’den çıkarılan bu tablet tarihsel olarak büyük bir öneme sahip.

Bu bulgu dilbilimi açısından da büyük bir gelişme. Dünya dilleri çok hızlı bir şekilde yok oluyor. Dolayısıyla dillerin gelişimi ile ilgili bilgimizi ve anlayışımızı derinleştirecek her türlü bilgi çok önemli.

Daha önceki kazılarda da geç Assur dönemine ait (yaklaşık M.Ö. 614 – 611) çivi yazılı tabletler bulunmuş. Bu tabletler, Assur imparatorluğunun başkenti Ninova’nın düştüğü, imparatorluğun yıkılış dönemine ait.

Ziyaret Tepe Ilısu barajı tehdidi altında Macginnis, kazı çalışmalarının devam ettiği bu bölgenin alt taraflarının Ilısu barajının tamamlanmasının ardından sular altında kalacağını söylüyor.

Türkiye’nin bu bölgede kazı yapmalarına izin verdiğini ve bunun çok mühim bir adım olduğunu belirten Macginnis, yıllardır sürdürdükleri çalışmada alanın büyük bir kısmını incelediklerini ama hala incelenecek çok şey olduğunu söylüyor.

Her ne kadar modern bilimsel teknikler kullanılsa da bu oldukça sınırlı ve muhtemelen alanın sadece yüzde biri kazılmış.

Macginnis'e göre Ziyaret Tepe büyük bir imparatorluğun önemli bir kenti; buradan başka tabletlerin çıkma olasılığı da oldukça yüksek.

Ilısu Barajı, binlerce insanı yerinden etmenin yanısıra bölgedeki tarihi kalıntıları yok edecek ve ekolojik dengeyi ciddi bir hasara uğratacak olması nedeniyle tepki görüyor.

2009 yılında Almanya, İsviçre ve Avusturya Ilısu barajının toplumsal ve çevresel sonuçları nedeniyle projeyi finanse etmeyi bırakacaklarını açıklamışlardı. Ancak baraj yapımı, yerel kredilerle sürdürülmeye devam ediliyor.

Ilısu Barajına karşı kampanya yapan gruplar, Hasankeyf ve Dicle Vadisini’nin UNESCO tarafından belirlenmiş 10 kriterin 9’unu doldurduğunu ve UNESCO Doğal ve Kültürel Miras listesine dâhil edilmesini talep ediyor.

http://dunya.milliyet.com.tr/turkiye-de-2-500-yildir-sakli-dil-bulundu/dunya/dunyadetay/14.05.2012/1540095/default.htm

pinky
17-05-2012, 13:04
Dünyanın ilk mimari yapısı: Göbekli Tepe

Aktüel Arkeoloji dergisinin 27. sayısında, dünyanın bilinen ilk mimari yapısı ve ilk tapınağının bulunduğu Göbekli Tepe anlatılıyor...

Anadolu’nun kültürel mirası, arkeolojik zenginliği ve insanlık tarihi üzerine araştırma yapan, ezber bozan keşifleri toplumun her kesimine ulaştırmayı hedefleyen Aktüel Arkeoloji’nin yeni sayısı yayımlandı. Derginin 27. sayısında, 10 yıl önce insanlık tarihi adına yapılan büyük bir keşfe değinilerek, dünyanın en eski anıtının ve insanlığın ilk tapınağının bulunduğu Göbekli Tepe kazısı arkeoloji ve tarih meraklılarıyla buluşturuluyor.

İnsanlık ve dinler tarihi açısından önemli bir kavşak noktası olan Şanlıurfa’da, Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgede açığa çıkarılan Göbekli Tepe’nin, dünyada bilinen ilk mimari yapı olduğu belirtiliyor. Anadolu’nun tarihini yeniden yazan Göbekli Tepe’de, 12-13 bin yıl önce gizemli bir şekilde inşa edilen, T biçiminde anıtsal dikilitaşların yuvarlak bir yapı oluşturduğu tapınağı kimlerin yaptığı, neden inşa ettikleri, teknik olarak bu beceriye nasıl ulaştıkları gibi sorulara cevap aranıyor. Uzmanlar bu bulgular ışığında, insanlık tarihi üzerine araştırma yapanların, yazdıklarını sil baştan ele alması gerektiğini vurguluyor.

Dergide, Neolitik dönemle oluşan ve yayılan insanlığın ortak bilincini anlamamızı sağlayacak kazılara da yer veriliyor. Tam yerleşik topluluğa geçişin ilk görüldüğü Nevalı Çori, yerleşik yaşamın başlangıcı olarak kabul edilen Hallan Çemi, avcı – toplayıcı toplulukların ilk yerleşim bölgelerinden Çayönü gibi coğrafi bölgelerde yapılan kazılar, derginin sayfalarında ukuyucuyla buluşuyor. Göbekli Tepe ile desteklenen bulgular, modern yaşamın şifrelerini oluşturan bilgileri günümüze aktarıyor.

Dergi, okuyucularına ilettiği bilgileri desteklemek için Göbekli Tepe’ye düzenlediği günübirlik gezilerle; arkeoloji meraklılarını, 12 bin yıl öncesinde bir yolculuğa çıkarıyor.

www.aktuelarkeoloji.com.tr

PARK
17-05-2012, 13:35
Dünyanın ilk mimari yapısı: Göbekli Tepe

Aktüel Arkeoloji dergisinin 27. sayısında, dünyanın bilinen ilk mimari yapısı ve ilk tapınağının bulunduğu Göbekli Tepe anlatılıyor...

Anadolu’nun kültürel mirası, arkeolojik zenginliği ve insanlık tarihi üzerine araştırma yapan, ezber bozan keşifleri toplumun her kesimine ulaştırmayı hedefleyen Aktüel Arkeoloji’nin yeni sayısı yayımlandı. Derginin 27. sayısında, 10 yıl önce insanlık tarihi adına yapılan büyük bir keşfe değinilerek, dünyanın en eski anıtının ve insanlığın ilk tapınağının bulunduğu Göbekli Tepe kazısı arkeoloji ve tarih meraklılarıyla buluşturuluyor.

İnsanlık ve dinler tarihi açısından önemli bir kavşak noktası olan Şanlıurfa’da, Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgede açığa çıkarılan Göbekli Tepe’nin, dünyada bilinen ilk mimari yapı olduğu belirtiliyor. Anadolu’nun tarihini yeniden yazan Göbekli Tepe’de, 12-13 bin yıl önce gizemli bir şekilde inşa edilen, T biçiminde anıtsal dikilitaşların yuvarlak bir yapı oluşturduğu tapınağı kimlerin yaptığı, neden inşa ettikleri, teknik olarak bu beceriye nasıl ulaştıkları gibi sorulara cevap aranıyor. Uzmanlar bu bulgular ışığında, insanlık tarihi üzerine araştırma yapanların, yazdıklarını sil baştan ele alması gerektiğini vurguluyor.

Dergide, Neolitik dönemle oluşan ve yayılan insanlığın ortak bilincini anlamamızı sağlayacak kazılara da yer veriliyor. Tam yerleşik topluluğa geçişin ilk görüldüğü Nevalı Çori, yerleşik yaşamın başlangıcı olarak kabul edilen Hallan Çemi, avcı – toplayıcı toplulukların ilk yerleşim bölgelerinden Çayönü gibi coğrafi bölgelerde yapılan kazılar, derginin sayfalarında ukuyucuyla buluşuyor. Göbekli Tepe ile desteklenen bulgular, modern yaşamın şifrelerini oluşturan bilgileri günümüze aktarıyor.

Dergi, okuyucularına ilettiği bilgileri desteklemek için Göbekli Tepe’ye düzenlediği günübirlik gezilerle; arkeoloji meraklılarını, 12 bin yıl öncesinde bir yolculuğa çıkarıyor.

www.aktuelarkeoloji.com.tr



Sevgili pinky ağabey;

Şunu bir kere daha anladım ki bu topraklara eski yunan'da boşuna "ANATOLİ yani "Güneşin doğduğu yer" dememişler...

İşte o güneşde "MEDENİYET GÜNEŞİDİR"....

Paylaşım ve bilgilendirme içinde ayrıca teşekkür ederim...

SİRİUS
07-08-2012, 11:27
Göbeklitepe UNESCO listesinde
İdil Çeliker

e-mail: [email protected]



3 yıl önce Şanlıurfa Manici Kasrı'nın açılış davetine icabet ettiğimizde, Alman Profesör Klaus Schmidt'in Göbekli Tepe'de yaptığı kazıyı aktarmıştım. Az buz değil, tam 17 yıldır süren emeğin sonucunda, dünyada bilinen en eski tapınak kalıntıları bulunmuştu.
Schmidt'e göre, Adem ile Havva da Mezopotamya'nın bu sınırından çıkacak...
Böyle yazıp, çizerek, fotoğraflara bakarak tarihin derin izlerinde şaşkınlıkla kaybolmak pek mümkün değil. Gerçek etkisi, o alanda bulunduğunuzda çıkıyor ortaya. inanamayacağınız yükseklikte bir enerji hakim bölgede. Mesela ben kazı alanına ilk girdiğimde burnuma kan kokusu geldi.
Sonradan öğrendim ki, Neolitik Çağ'da yani Cilalı Taş Devri'nde, ölenleri bu bölgeye getirip, yırtıcı kuşların onları parcalamasıyla, ruhlarının kuşlarla birlikte göğe yükseleceği inancındalarmış.
İşin ilginç yanı, 17 yıl önce kazı başlayana kadar, yerli halk Şanlıurfa'nın 20 kilometre uzağındaki bu köyün kıraç tepeciğinde kesiyormuş kurbanlarını bilmeden. Enerjisinin çekim gücünü varın siz düşünün...
Bölge henüz bizim vatandaşlarımızın ilgisine mazhar olamasa da, dünyanın diğer ülkelerinden ziyaretçiler Göbekli Tepe'yi büyük bir merakla takip ediyor. Hatta bölgede tarih turizminde ciddi bir patlama olduğu da söylenebilir. UNESCO Göbekli Tepe 'yi Dünya Mirası Geçici listesine aldı bile. Geçmişe dair en eski bulgulara eminim çok daha fazlası katılacak Göbekli Tepe'den, merakla bekliyorum doğrusu. Amerikalıların bile koşarak ziyarete geldiği bu bölgede ne çıkarsa bizim ilgi alanımıza girer?




GÜNEŞ GAZETESİ

Halil64
24-08-2012, 15:30
Göbeklitepe değil Pinky abi ama o bölgeye yakın tarihi bir yazı:




Esrarengiz tabletlerin sırrı çözülmeye çalışılıyor

Diyarbakır Müzesi başkanlığında yürütülen Ziyarettepe kazısında bulunan bilinmeyen bir dile ait tableti ilk kez görüntüledi.

24 Ağustos 2012 Cuma - 15:05


''Ilısu Baraj Gölü Altında Kalacak Kültür Varlıklarının Kurtarılması'' projesi kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve DSİ'nin işbirliğiyle, Diyarbakır Müze Müdürlüğü başkanlığında, 2000 yılından bu yana Bismil ilçesinde devam eden kurtarma kazıları, Anadolu'nun zengin kültürel birikimini gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor. Ziyarettepe'de milattan önce 8. yüzyıla tarihlenen ve bilinmeyen bir dilin varlığını ortaya çıkaran tablet bilim dünyasında heyecan yaratmıştı.

ABD Akron Üniversitesi'nden Prof. Dr. Timothy Matney'in bilimsel danışmanlığında, Almanya Mainz Üniversitesi'nden Dr. Dirk Wicke, İngiltere Cambridge'den Dr. John MacGinnis ile Marmara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Kemalettin Köroğlu denetimindeki uluslararası ekip tarafından yürütülen kazılarda daha önce bulunan, ancak çözümlemesi yeni yapılan tableti Diyarbakır Müze Müdürlüğü'nde ilk kez AA ekibi görüntüledi.

Müze Müdürü Nevin Soyukaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2000 yılından itibaren Ilısu Barajı HES Projesi kapsamında kurtarma kazılarının yürütüldüğünü anımsattı.

Ilısu Barajı göl alanın Diyarbakır'ın Bismil ilçesine kadar uzandığını Diyarbakır Müzesi Başkanlığında ilçe sınırları içerisinde çalışmaların devam ettiğini belirten Soyukaya, Ziyarettepe kazılarının da Ilısu Barajı Kurtarma Kazıları kapsamında Akron Üniversitesi'nden Prof. Dr. Timothy Matney'in bilimsel danışmanlığında yürütüldüğünü söyledi.

Ziyarettepe kazısının başladığından bugüne kadar çok önemli bilgileri gün ışığına çıkardığını ifade eden Soyukaya, ''Bölgede çalışma yapan bilim insanlarının da söylediği gibi her kazı sezonu sonrasında insanlık tarihi adeta yeniden yazılıyor. Bölge böylesine önemli bilgiler veriyor ve bu önemli bulguları Diyarbakır Müzesi'ne kazandırıyor. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Ziyarettepe'de bulunan tablet çok önemli. Tablet ile ilgili ilk tespitler, çevirisinin yapıldığı İngiltere'de kısa bir şekilde yapılmıştı. Ancak ilk kez Türkiye'de, ilk açıklamalar müzemizde yapılıyor. Ve böylesine önemli buluntuyu AA aracılığıyla kamuoyu ile paylaşıyoruz'' dedi.

-''Asur eyalet merkezi Tuşhan''

Prof. Dr. Matney ise Ziyarettepe'nin Dicle Nehri kıyısında, yaklaşık 32 hektar genişliğinde önemli bir eski kent yerleşimi olduğunu ifade ederek, buradaki yerleşmenin milattan önce 3. bin yılda başladığını, milattan önce 7. yüzyıla kadar kesintisiz devam ettiğini söyledi.

Ziyarettepe'nin bu uzun tarihi dönemde genel olarak küçük bir yerleşme olduğunu ancak Asur döneminde oldukça büyük bir yerleşme haline geldiğini, 32 hektarlık alanın tümünün bu dönemde iskan edildiğini anlatan Matney, ''Burası Asurlular için önemli bir merkezdi. Asur ordusunun konaklama ve eyalet merkezlerinden biriydi. Dolayısıyla burada höyüğün üzerinde eyalet yöneticisinin oturduğu büyük bir saray vardı. Bunu açığa çıkardık. Tablet ise Asur eyalet merkezi Tuşhan'daki saraydaki taht odasında yanmış bir taban üzerinde bulundu'' dedi.

-Bilinmeyen dile ait 2 olasılık-

Tabletin çevirisini yapan Dr. MacGinnis de İngiltere'de çalıştığı sırada telefonla tabletin bulunduğu haberini aldığını, müthiş heyecanlandığını belirterek, bulduğu ilk uçakla Türkiye'ye geldiğini söyledi.

Tabletin bulunmasının bütün arkeologlar, tarihçiler için çok önemli olduğunu anlatan MacGinnis, tabletin Asur çivi yazısıyla yazıldığını bildirdi.

MacGinnis, Anadolu'nun kültürel mirası açısından buluntunun önemli olduğunu, Türkiye'de geniş bir Hitit arşivi olmasına rağmen az sayıda Asur arşivi bilindiğini söz konusu tabletin de bu sürece katkı olarak değerlendirilebileceğini belirtti.

Tabletin çevirisinin oldukça uzun zaman aldığını anlatan MacGinnis şöyle konuştu:

''En sonunda bunun bir kadın isimlerinin listesi olduğu anladık. Bunlar büyük olasılıkla Tuşhan'da çalışan görevlendirilmiş kadınların isimleri. Bizim için büyük sürpriz olan konu; bu tablette geçen isimlerin Asurca olmamasıydı. Tabii bunu anlamak için bir çok uzman arkadaşımızla görüştük ve Ortadoğu'daki bir çok dille karşılaştırdık. Ama bunlar bizim dillerden değil dediler. Örneğin eski Persçe, Elam, Mısır, Arapça, İbranice veya Aramice değil. Bir veya ikisi Asurca, Luwice ve Hurrice gibi dönemin diğer bilinen dillerine ait iken büyük çoğunluğu bilinmeyen bir dile aittir. Bütün bu sürecin sonunda fark ettik ki bu çok önemli tablet, bize hiç bilinmeyen bir dile ait isimleri veriyor. Bu isimlerin Diyarbakır bölgesine gelmiş olmasıyla ilgili 2 olasılık var.

Birinci olasılık, bu isimlerin ''Şubriyalılara'' ait olabileceği. Şubriya; Asurlular gelmeden önce, bu bölgenin isimlerinden bir tanesi idi. Diğer olasılık ise bu kadınların Irak-İran sınır bölgesinde Zagros Dağları'ndan tehcir yoluyla buraya getirilmiş olabileceğidir. Tablet çok önemli. Çünkü yeni bir dil bulduk. Tablet üzerinde yer alan 'Impane, Ninuaya, Sasimi, Bisunume, Malinayasi ve Pinda' gibi kadın isimleri günümüze kadar bilinmeyen bir dilde yazılmıştır. Bölgedeki çalışmalarımız bu konuda yeni veriler sağlayacaktır. Bütün bu buluntular Ziyarettepe'nin eski Tuşhan adıyla bilinen eyalet merkezinin dönemine işaret etmektedir. Biz biliyoruz ki Asurlular tehcir uygulamasını çok sık kullandılar ve bu tür tehcirleri gerçekleştirdiler. Bu aşama ve tabletin bu şekilde çözümlenmesi bizi, meslektaşlarımızı heyecanlandırdı. Ziyarettepe'de daha büyük keşifler yapacağımıza inanıyoruz. 2008 yılında taht odasının tabanında ilk parçası bulunan 2009'da tamamlanan tablet, milattan önce 8. yüzyılın ortalarına tarihleniyor.''

-3 milyonun üzerinde insan başka yere nakledildi-

Prof. Dr. Köroğlu da tablette otaya çıkan isimlerin, büyük olasılıkla Zagros'lardan veya Asurlular gelmeden önce ''Şubriyalılar'' olarak bilinen topluma ait olabileceğinin tahmin edildiğini söyledi.

Şubriyalıların dilinin net olarak bilinmediğini, yazıya geçirilmediğini, dolayısıyla tehcir yoluyla bu bölgeye gelen insanlara ait bir grup kadının Asur sarayında çalıştırıldığını düşündüklerini belirten Köroğlu, bu uygulamanın milattan önce 9 yüzyıldan itibaren genişleyen imparatorluğu yöneten kralların başvurduğu standart uygulamalardan biri olduğunu söyledi.

Asurluların 300 yılda milattan önce 10. yüzyıldan 7. yüzyılın sonuna kadar Yakındoğu'da yaklaşık 3 milyonun üzerinde insanı tehcir yoluyla bir başka yere naklettikleri bilgisini veren Köroğlu, şunları kaydetti:

''Devletin güçlü varlığını bu programla yürüttüler. Yukarı Dicle kısmında yani Ziyarettepe'nin bulunduğu bölgede de bu programı yaptıklarını anlıyoruz. Asur sarayında kadınlar çalışıyordu, onların diğer aile bireyleri de saray için çalışıyordu. Söz konusu kadınların böyle büyük bir programın parçası olduğu ortaya çıktı. Bu türde genel olarak rastlanmayan özel ayrıntılar içeren metinler çok az bulunuyor. Burada karşımıza çıkan 60 tane kadın adı bunların Asur sarayı için çalışıyor olması başka bir yerden tehcir yoluyla nakledilmiş olabilecekleri ve hiç bilinmeyen bir dilde isimlerinin olması özellikleri nedeniyle bilim dünyasında gerçekten önemli bir ilgi uyandırdı.''

http://www.timeturk.com/tr/2012/08/24/esrarengiz-tabletlerin-sirri-cozulmeye-calisiliyor.html

pinky
11-11-2012, 12:06
http://www.youtube.com/watch?v=GUvkON1DKQA

Batıya Doğru Akan Nehir 1. Bolum: İki Nehrin Arasında

Verimli Mezopotamya ve Anadolu topraklarında başlayan insanlığın uzun medeniyet yolculuğu yaklaşık oniki bin yıl öncesine uzanıyor.Dünya kamuoyunun dikkatini uygarlığın gerçek doğum yerine, yani Orta Doğu'daki iki nehrin arasına, Mezopotamya'ya çevirmeyi amaçlayan "Batı'ya Doğru Akan Nehir" Bahçeşehir Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MEDAM) tarafından,
Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin katkılarıyla hazırlandı.Çekimlerine iki yıl önce başlanan "Batı'ya Doğru Akan Nehir Medeniyet Belgeseli" için 16 ülkede çekim yapıldı, 200 civarında düşünür,sanatçı, bilimadamı ve politikacıdan görüşler alındı ve en gelişmiş bilgisayar grafikleri bir araya getirilerek eski çağların şehirleri ve eserleri dramalar ile tekrar canlandırıldı. Her biri 45 dakikalık 20 bölümden oluşan belgeselin uzun ve kısa olmak üzere iki versiyonu bulunuyor.

Uluslararası fikir önderleri tarafından 'medeniyet üzerine çekilmiş en kapsamlı belgesel' olarak nitelendirilen proje, 11 Eylül saldırılarından sonra dünyaya yayılan Doğu ve İslam muhalefetine karşı, insanlığı daha dengeli bir bakış açısıyla buluşturmak için hayata geçirildi. "Batı'ya Doğru Akan Nehir" bir barış belgeseli olmayı amaçlıyor.
Başbakanlık Türk Tanıtma Fonu'nun destek verdiği ve İngiltere'nin en büyük yapım şirketlerinden Lion TV'nin yapımını üstlendiği bu belgesel Eylül ayındaTRT'de, ilerleyen aylarda da uluslararası TV kanallarında izleyiciyle buluşacak.

pinky
21-11-2012, 13:50
Tarihin sıfır noktasında merdiven izleri

Eşber Ayaydın - Dünyanın en eski tapınak merkezi olarak kabul edilen ve bu yönüyle ''Tarihin sıfır noktası'' şeklinde nitelendirilen Göbeklitepe'deki kazı çalışmalarında merdiven izlerine rastlandı

Göbeklitepe Kazıları Başkanı Prof. Dr. Klaus Schmidt, bu yılki 2. dönem kazıları sonucu gün yüzüne çıkarılan eserler hakkında AA muhabirine açıklamada bulundu.
Mayıs ayında başladıkları yılın ilk kazılarında ağırlıklı olarak tarihi eserlerin bulunduğu yerde ''koruma çatısı yapımı''na yönelik çalışmalarda bulunduklarını belirten Prof. Dr. Schmidt, sonbahardaki çalışmalarda da temel koruma olarak yapılacak çatının ön çalışmalarını gerçekleştirdiklerini belirtti.
O nedenle sondaj çalışmaları yapıldığını ve ana kayaya ulaşılmaya çalışıldığını aktaran Prof. Dr. Schmidt, gelecek sezonda yine çalışmaları bu konuda yoğunlaştıracaklarını ifade etti. İlk önce geçici bir çatı yapmayı düşündüklerini anlatan Prof. Dr. Schmidt, ''Bunun için çalışmalar devam edecek. Koruma çatısı yapıldıktan sonra bunun altında tabi arkeolojik kazılara da devam edebileceğiz. Özellikle A, B, C, ve D. yapılarında şu anda yağmur yüzünden bazı çalışmaları yapamamaktayız. Çatıyla beraber bu tip çalışmaları da gerçekleştirme imkanı bulacağız, önümüzdeki sene içinde planımız bu'' dedi.

-Yeni bulgulara rastlandı

Koruma çatısının ayağının yerleştirilmesi için yapılan sondaj çalışmalarında yeni dikili taş ve bazı heykel parçaları bulduklarını bildiren Prof. Dr. Klaus Schmidt, şunları kaydetti:
''Çalışmalar sırasında heykel parçacıklarına ulaştık. Bunlar bizim daha önce kazıda bulduğumuz benzer heykellerdi. Esas bize sürpriz olan çalışmalarımız sırasında A ve B yapılarında yeni dikili taşlarının ortaya çıkmasıydı. A yapısında bir, B yapısında 2 yeni dikili taş bulduk. Yeni sondajlarla birlikte bizi heyecanlandıran başka bir unsur da çıkan yeni buluntularla ilgili. Bunlar öncekilerden biraz farklılık gösteriyor. Hiç beklemediğimiz şekilde bir mimari kalıntıya rastladık, merdiven açıkça bizi kapı deliği taşına götürüyor, fakat merdivenin genel olarak kompleksini tam olarak bulmuş ve anlayabilmiş değiliz.''
Prof. Dr. Klaus Schmidt, yeni dönemde bu alanda daha fazla çalışacaklarını belirtti.
Kazı alanının güvenliğinin kameralar ve bekçiler tarafından sağlandığını hatırlatan Prof. Dr. Schmidt, bunun yanı sırada 6 kilometrelik alanın büyük bir çitle çevrileceğini ve alanın kamerayla donatılacağını anlattı.

-Göbeklitepe

Neolitik döneme ait yerleşim yeri Göbeklitepe, Şanlıurfa'nın 18 kilometre kuzeydoğusundaki Örencik köyü yakınlarında bulunuyor.
İlk kez 1963 yılında İstanbul ve Chicago üniversitelerinden görevlilerinin yüzey araştırmaları sırasında fark edilen Göbeklitepe'deki kazı çalışmalarını, 1995 yılından bu yana Şanlıurfa Müzesi ve Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü ortaklaşa yürütüyor.
Kazı çalışmalarında şimdiye kadar Neolitik döneme ait yabani hayvan figürlü ''T'' biçimli dikili taşlar, 8-30 metre çapında dairesel ve dikdörtgen şekilli dünyanın en eski tapınak kalıntıları, çok sayıda yabani hayvan figürü, insan heykeli, dikili taşlar ve yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait olduğu belirtilen 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli gibi tarihi eserler bulunmuştu.
Dünyanın en eski ''tapınak merkezi'' olduğu belirtilen Göbeklitepe, bir süre önce UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştı.
HABERDAR

bintor
21-11-2012, 23:35
teşekkürler dostum!!!!!!!

Geçenlerde SKYTÜRK 360 da MUHABİR programında izledim GÖBEKLİTEPE TAPINAĞINI .

MUHTEŞEMDİ.Çok etkilendim.Adamlar kumla,toprakla örtmüşler tapınak zarar görmesin diye.9500 YILLIKMIŞ.

Dünyanın yazılı tarihini değiştirecekmiş......İnşallah birgün gezme fırsatım olur!!!

-Aspendos,Efes,Side ,Aydın APOLLO TAPINAĞI ve selçuk u gezmiştim.

-GÖBEKLİTEPE ise çok çok eski imiş.Nasip.........

pinky
29-11-2012, 12:40
'Göbeklitepe'de ölüler güneşe gömülüyordu'

Dünyanın en eski tapınak kalıntılarına ev sahipliği yapan Göbeklitepe'de yapılan kazılarda, 12 bin yıl öncesinde mezar geleneğinin bulunmadığı, açıkta bırakılan ölülerin yırtıcı kuşlar tarafından yendiği, böylece ölünün ruhunun göğe erdiğine inanıldığı ortaya çıktı.

11 bin yıllık antik tapınak
Arkeologlar, Göbekli Tepe'de Kapadokya ve Van Gölü'nün izlerini keşfetti.
AA


ŞANLIURFA - Dünyanın en eski tapınak kalıntılarına ev sahipliği yapan Göbeklitepe'de 12 bin yıl öncesinde 'güneşe gömme' geleneğinin olduğu ortaya çıktı.

Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Görevlisi ve Göbeklitepe Kazıları İkinci Başkanı Yrd. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu, kazı çalışmalarına 1995 yılında başlanan bölgenin, Neolitik çağın tapınak merkezi olduğunu söyledi.

Yılda iki dönem halinde kazı çalışmalarının yapıldığı Göbeklitepe'nin arkeoloji bilimini yakından ilgilendirdiğini vurgulayan Kürkçüoğlu, 17 yıldan bu yana kazıya başkanlık eden Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden Prof. Dr. Klaus Schmidt'in bu yılki çalışmalar için de Kültür ve Turizm Bakanlığı'na müracaat ettiğini belirtti.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25344943

pinky
23-12-2012, 17:09
Guardian gazetesinin Pazar günkü gezi eki Şanlıurfa’yı ana sayfadan manşetine taşıdı.

Kevin Rushby imzasıyla yayımlanan yazıda kent merkezine 20 km. mesafedeki Göbeklitepe Höyüğü tanıtıldı.

Rusbey yazısında ayrıca tarihi Urfa Çarşısı’yla Balıklıgöl’den de bahsetti.

Höyükle ilgili hayranlığını belirten Rusbey yazısında Göbeklitepe’nin yaklaşık 11 bin yıl yaşında olduğunu, ilk kazılara 1995 yılında başlandığını, buranın tarihte çiftçiliğin ilk başladığı yerlerden biri olduğunu belirtiyor.

İleride Mısır piramidleri gibi ilgi çekecek

Yazıda Göbekli Tepe’nin ileride Mısır’daki piramidler gibi önemli gezi rotalarından biri olacağı belirtiliyor.

http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2012/12/121223_urfa_guardian.shtml

brokerüstad
24-04-2013, 20:20
Göbeklitepe Höyüğü, Şanlıurfa'da bir tepe üzerine kurulu Cilalı Taş Devrinden kalma, dünyanın bilinen en eski dini yapılar topluluğu.

1963'te fark edilen dokuz hektarlık kazı bölgesinin önemi yaklaşık 10 yıl kadar önce tarlasını karasabanla sürerken bulduğu oymalı taşı müzeye götüren Mahmut Kılıç sayesinde anlaşılabilmiştir.

Şanlıurfa'ya 20 km'lik bir mesafede, Örencik Köyü yakınlarındadır. 1995 yılında ilk kez Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü'nün işbirliğiyle kazı çalışmalarına başlandı. Kazılar Alman arkeolog Doç. Dr. Klaus Schmidt’in başkanlığında yürütülmekte olup, her yıl eylül ve ekim aylarında 10 haftalık bir süreç içinde yapılmaktadır.

Günümüze kadar yapılan kazılar sonucunda bir Cilalı Taş Devri yerleşimi olduğu anlaşıldı. Tarihi MÖ 11 binyıllarına uzanan, tapınma amaçlı törensel alanlara ait mimari kalıntılar, dikili taşlar ve üzerinde kabartmalı yabani hayvan ve bitki figürlerinin bulunduğu taşlar günyüzüne çıkartıldı. Bölgenin önemi ise günyüzüne çıkarılan en büyük tapınma alanını barındırmasıdır.

Günümüze kadar yapılan kazılarda elde edilen bulgular çerçevesinde uzmanlar Cilalı Taş Devri insanının henüz çevresindeki hayvanları evcilleştiremediğini düşünmektedir.

Bölgedeki kazı çalışmalarının her yıl Eylül ayında başladığını ve yaklaşık 10 hafta sürdüğünü anımsatan Doç. Dr. Klaus Schmidt şunları belirtti:

‘Göbeklitepe'deki kazılarda elde ettiğimiz bulgularla, dünyanın bilinen en eski tapınma merkezlerinden birinin bu bölgede olduğunu ortaya çıkarmıştık. Ancak, son kazı çalışmalarıyla tapınma merkezinin dünyanın en büyük tapınma merkezi olduğunu tespit ettik. Yaptığımız araştırmalarda, Cilalı Taş Devrinde yaşamış insanların, yabani sığır, akrep, tilki, yılan, aslan, yaban eşeği, yaban ördeği ve yabani bitki kabartmalarını incelediğimizde hayvanlarını evcilleştiremedikleri sonucuna ulaştık. Ayrıca, dikili taşların (Stel) üzerindeki resimler ve kabartmalar o dönemde yaşamış olan insanların sanatları hakkında bizlere fikir veriyor. Buradaki tapınak, dünyanın bilinen en büyük tapınağı olma özelliğini taşıyor' diye konuştu.[kaynak belirtilmeli]

Göbeklitepe, arkeoloji dünyasının en büyük keşiflerinden biridir. Çünkü daha şehir hayatına geçmemiş olduğu düşünülen avcı-toplayıcı toplumların tapınak inşa etmiş olduğunu gösteren ilk örnektir ve bu da şehirleşme yani medeniyet tarihinde devrim niteliğinde bir buluştur. Hatta bu buluşu sebeple kazıyı yapan Dr. Klaus Schmidt, "Önce tapınak geldi, şehir sonradan geldi" demiş ve bu sözüyle erken medeniyet tarihine yeni bir açılım getirmiştir.

Göbeklitepe'nin bir diğer önemi ise BBC tarafından yayınlanan ''How Art Made The World 2'' belgeselinde belirtildiği üzere insanlık tarihinin yabani buğdayı ilk kez kullanarak tarihin bilinen ilk buğday ekiminin ve ilk çiftçiliğin başladığı yer olmasıdır.

Vikipedi

http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6beklitepe

brokerüstad
24-04-2013, 20:21
http://www.youtube.com/watch?v=uFgcmXRHcLU

brokerüstad
24-04-2013, 20:22
http://video.nationalgeographic.com/video/the-magazine/the-magazine-latest/ngm-gobekli-tepe-artwork/

brokerüstad
24-04-2013, 20:23
http://www.google.com.tr/search?q=g%C3%B6beklitepe+kaz%C4%B1lar%C4%B1&sa=X&hl=tr&tbm=isch&tbo=u&source=univ&ei=8RR4UZvQNYuVswbrlIDADA&ved=0CDYQsAQ&biw=1366&bih=587

brokerüstad
24-04-2013, 20:27
http://www.nerelerigezmeli.biz/2013/02/gobekli-tepe-sanlurfa.html

bunuel
17-11-2013, 20:46
gönüllü rehberiniz burada efendim...

eyluldogan
27-11-2013, 11:43
Mükemmel bir yer göbeklitepe. insan formlarına göre düzenlenmiş tapınak. gerçekten çok güzel.

brokerüstad
02-05-2014, 20:14
Dünyanın en eski tapınak merkezi olarak kabul edilen Göbeklitepe'ye ahşap travers yolla daha kolay ulaşılabilecek.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ‘ören yeri’ statüsüne alınan Şanlıurfa’daki Göbeklitepe kazı alanının olduğu bölgeye yeni sosyal donatı alanları inşa ediliyor. Sit alanı olarak kabul edilmesi nedeniyle alt yapı çalışmalarında kısıtlamalara gidilen bölgede çevreye zarar vermeyen çalışmalar hayata geçiriliyor.

Kısa süre önce ahşap çatı yapılan kazı alanına yaklaşık 800 metre uzunluğunda ahşap travers yol yapılıyor. 4 ay sonra bitirilmesi planlanan güzergah Göbeklitepe'ye farklı bir görünüm kazandıracak.

Göbeklitepe

Neolitik döneme ait yerleşim yeri Göbeklitepe, Şanlıurfa'ya 18 kilometre mesafede Örencik köyü yakınlarında bulunuyor. İlk kez 1963'de İstanbul ve Chicago üniversiteleri görevlilerinin yüzey araştırmaları sırasında fark edilen Göbeklitepe'deki kazı çalışmalarını, 1995'ten bu yana Şanlıurfa Müzesi ve Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü ortaklaşa yürütüyor.

Şimdiye kadar bölgede Neolitik döneme ait yabani hayvan figürlü ‘T’ biçimli dikili taşlar, 8-30 metre çapında dairesel ve dikdörtgen şekilli dünyanın en eski tapınak kalıntıları, çok sayıda yabani hayvan figürü, insan heykeli, dikili taşlar ve yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait olduğu belirtilen 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli gibi tarihi eserler bulundu.

Dünyanın en eski ‘tapınak merkezi’ olduğu belirtilen Göbeklitepe, bir süre önce UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştı.

http://www.buyuyenturkiye.com/haber/sifir-noktasina-kolay-ulasim

brokerüstad
25-05-2014, 13:04
‘Tarihin sıfır noktası’ olarak nitelendirilen Göbeklitepe'deki kazı çalışmalarında kanal izlerine rastlandı.

Dünyanın en eski tapınak merkezi olarak kabul edilen ve bu yönüyle ‘Tarihin sıfır noktası’ şeklinde nitelendirilen Şanlıurfa Göbeklitepe'de 15 Nisan'da başlayan kazı çalışmaları bu ayın sonuna kadar sürecek. Kazının ikinci etabına ise sonbaharda devam edilecek. Kazı alanı üzerine iki büyük koruma çatısı da yapılacak.

Çatı ayağı için oluşturulan sondajda ana kayaya ulaşıldı. Burada kireç taşı kaya platosuna üzerine insan eliyle işlenmiş kanala benzer bir oluşum belirlendi. Koruma çatısı direk bu kayanın üzerine konularak beton gibi yabancı maddelerden kaçınılacak. Ana kaya üzerinde işlenmiş bu noktalarının işlevinin anlaşılması için etrafındaki kazı alanının genişletilmesi gerekiyor.

Çalışmalarda 20 kişilik bilimsel ekibin yanı sınra Örencik köyünden 30 işçi yer alıyor.

Göbeklitepe

Neolitik döneme ait yerleşim yeri Göbeklitepe, Şanlıurfa'ya 18 kilometre mesafede Örencik köyü yakınlarında bulunuyor. İlk kez 1963'de İstanbul ve Chicago üniversiteleri görevlilerinin yüzey araştırmaları sırasında fark edilen Göbeklitepe'deki kazı çalışmalarını, 1995'ten bu yana Şanlıurfa Müzesi ve Berlin Alman Arkeoloji Enstitüsü ortaklaşa yürütüyor.

Şimdiye kadar bölgede Neolitik döneme ait yabani hayvan figürlü ‘T’ biçimli dikili taşlar, 8-30 metre çapında dairesel ve dikdörtgen şekilli dünyanın en eski tapınak kalıntıları, çok sayıda yabani hayvan figürü, insan heykeli, dikili taşlar ve yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait olduğu belirtilen 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli gibi tarihi eserler bulundu.

Dünyanın en eski ‘tapınak merkezi’ olduğu belirtilen Göbeklitepe, bir süre önce UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştı.

http://www.buyuyenturkiye.com/haber/gobeklitepede-kanal-izi