PDA

View Full Version : Çernobil Komploydu



ubatu
28-04-2006, 09:24
TAEK eski Başkanı Ahmet Yüksel Özemre:

"Çernobil Komploydu "

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) eski Başkanı Ahmet Yüksel Özemre, ülke genelinde ve Doğu Karadeniz Bölgesi'nde artış gösteren kanser vakalarının Çernobil olayına bağlanmasının yanlış olduğunu belirterek, “Türkiye'de kanser vakası sayısındaki artışın Çernobil kazasından sonra alınan gıdalardaki radyasyondan dolayı olduğu iddiası koskoca bir yalandır” dedi.

26 Nisan 1986 tarihinde Ukrayna'nın Kiev yakınlarındaki Çernobil Kasabası'nda bulunan nükleer santralde meydana gelen kazanın ardından başlayan ve görevinden azledildiği 6 Nisan 1987 tarihine kadar olan süreçte yaşadıklarını belge ve anılarıyla “Çernobil Komplosu” adlı bir kitapta toplayan TAEK eski Başkanı Ahmet Yüksel Özemre, o dönemde Türkiye'de toplumun tüm kesimlerini etkileyen bu olayın arkasında “İngiliz parmağı” olduğunu iddia etti. Özemre, görevden alınışının İngilizler'in ünlü haber kanalı BBC'de flaş haber olarak duyurulduğunu da hatırlattı.

Kitabında, Çernobil Nükleer Santrali'nde meydana gelen kazanın ardından TAEK olarak öncelikle Edirne'de hızlı bir çalışma temposuna geçtiklerini, radyasyon dalgasının etkilediği veya etkilemesinin mümkün olduğu yerlerde çok ciddi, hassas ve sıkı çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirten Ahmet Yüksel Özemre, alınan önlemler sayesinde radyasyondan kimsenin zarar görmediğini, ancak medyanın “dezinformasyon” haberleri sebebiyle toplumun gerildiğini anlattı. Kitapta, o dönemde Avrupa'da yaşanan paniğin Türkiye'de niye yaşanmadığından hayıflanan bir medya bulunduğunu belirten Özemre, “Gazeteciler belki sansasyonel bir beyanat kaparız ümidiyle her kapının ipini çekiyor, olur olmaz kimselerin saçmalıklarını büyük puntolarla veriyorlardı. Pıtrak gibi radyasyon uzmanının bittiği bir ortam oluşmuştu. İlim ahlakına sahip ciddi üniversite hocalarının verdiği bilimsel beyanatlar ise, gazetelerde resminin ve isminin çıkması için yanıp tutuşan cahil engibisyonistlerin, bunların şakşakçısı ve yorumcu gazetecilerin şamatası arasında kaybolup gidiyordu” dedi.

“İngilizlerin radyasyon stratijisi”
Yaptıkları ölçümlerde tehlikeli bir durum olmadığını ve gıda maddelerinin radyasyon sağlığı açısından hiçbir mahzur teşkil etmediğini defalarca açıklamalarına rağmen medyanın “paranoya ve nifak ortamı” oluşturduğunu savunan Özemre, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde fındık ve çayda çok az düzeyde radyasyon tespit edildiğini, ancak bölgede çok tüketilen kara lahana ve mısırda radyasyon gözlenmediğini, elma ve sularda radyasyon bulunmadığını, sütteki radyasyon düzeyinin de çok az olduğunu ortaya çıkardıklarını, vatandaşın sağlığına hiç zarar gelmemesini temin edecek önlemleri de aldıklarını kaydetti. Özemre, “Fındık, tütün ve çayda ölçülen radyasyon seviyeleri ve bunlara dayanılarak yapılan hesaplar, bölgede sağlık açısından endişe edilecek bir durum olmadığını gösteriyordu. Ancak AET (bugünkü AB), topluluk dışındaki ülkelerden ithal ettikleri tüm gıda maddelerinin 600 Bq/kg'den az radyasyon içermesini şart koştu.

Topluluk, kendi içinde yaptığı ithalatta radyasyon üst sınırını ise 1200 Bq/kg olarak belirledi. İhraç edilen fındık partilerinde yapılan spektroskopik ölçümlerde Türk fındığındaki radyasyon düzeyinin 600 Bq/kg'dan az radyasyon ihtiva ettiğinin ortaya çıkmasına rağmen, fındıklar İngiliz gümrüklerinden geri gönderildi. Bizim medya ise bunu adeta büyük bir sevinçle manşetten verdi. Aslında İngiltere'nin fındıklarımızı yüksek radyasyonlu ve sağlığa zararlı diye ilan etmesi, onun daha sonra radyasyon olayını bahane ederek Türkiye'deki çay piyasasını İngiliz çaylarıyla doldurmayı ve Avrupa piyasasını da ebediyen Türk çaylarına kapatmayı hedef alan milli bir stratejinin ilk adımıydı” görüşlerini savundu

bms1
28-04-2006, 10:31
Çernobil in komplo olması olası tehlikeyi ortadan kaldırır mı?

dent
28-04-2006, 12:47
:) karadenizdeki kanser vakalarının son yıllarda artış göstermesini Çernobil dışında nasıl açıklayabiliriz?
tez -antitez olmalıki sentez olabilsin;) :düsün: :hayır:
Çernobil in komplo olması olası tehlikeyi ortadan kaldırır mı?

TÜRKTRADER
28-04-2006, 12:54
Türkiye nükleer enerji alanındaki yatırım ve işletmecilik gibi faaliyetlerde geç kalmıştır.Ülkemizi Nükleer enerjiden mahrum etmek isteyen bir takım güçler vardır ve olacaktır.Bütün gelişmiş ve sanayileşmiş ülkelerde bu enerji kullanılıyor.Dikkatli ve emniyetli olmak suretiyle neden kullanılmasın...Enerjide giderek dışa bağımlı hale geldiğimiz bugünkü noktada bu acilen ve ivedilikle değerlendirilmelidir..

bms1
28-04-2006, 12:59
:) karadenizdeki kanser vakalarının son yıllarda artış göstermesini Çernobil dışında nasıl açıklayabiliriz?
tez -antitez olmalıki sentez olabilsin;) :düsün: :hayır:

Kanser le ilgisi olabilir ama bu çernobbil sadece bizim memlekettekileri mi kanser ediyor?

bms1
28-04-2006, 13:05
Türkiye nükleer enerji alanındaki yatırım ve işletmecilik gibi faaliyetlerde geç kalmıştır.Ülkemizi Nükleer enerjiden mahrum etmek isteyen bir takım güçler vardır ve olacaktır.Bütün gelişmiş ve sanayileşmiş ülkelerde bu enerji kullanılıyor.Dikkatli ve emniyetli olmak suretiyle neden kullanılmasın...Enerjide giderek dışa bağımlı hale geldiğimiz bugünkü noktada bu acilen ve ivedilikle değerlendirilmelidir..


Dışa bağımlılık: Nüklleer enerji ile Dışa Bağımlılığımızın ne kadar artacağını biliyor musunuz?Biz en ufak arızada hem korkudan hem öyle yönlendireleceğimiz için dışarıya bağımlılıktan kurtulamayız.

Dikkat ve Emniyet: Bu en son ki kimyasal varilleri ne çabuk unuttunuz? Biz mi dikkatlli olacaz :( Dikkat olması için bilinç olmalı, eğitim olmalı, dışardan getir kur santralı al işlet yok öyle. O gelişmiş sanayileşmiş ülkeler kendileri kurdular o santralları. Kadir Çöpdemir birkaç gün önce İstanbulumuzun en güzel yerlerinde bir kanalı gösterip neler demişti. İçtiği sigari izmaritini bile yere atan bir toplum neye nasıl dikkat eder.

ÇELEBİOĞLU
28-04-2006, 13:05
Başka hangi ülkenin bakanı ekranlar karşısında nereden geldiği belli olmayan çayı içerek,"işte ben içiyorum,sağlığı tehdit eden bir durum yoktur" dedi.Tabii ki sadece bizim ülkemizde akanser vakaları görülecek.İlkokuda bizlere fındık dağıtılırdı Ordu da zaman zaman.Bu bilinçsizlik hangi ülkede olmuştur ki kanser vakaları görülsün...

rush
28-04-2006, 13:10
Sn.Ahmet Yüksel Özemre'nin ciddiye alınacak bir tarafı yoktur.
Politik baskı altındaydım diyende yine kendisidir :mad:

bms1
28-04-2006, 13:16
Ülkemizin üzerinde ne büyük oyunlar oynanıyor...
Türkün Türkden başka dostu yok diycem ama bizde çiğ süt emmişler ne çok...

Nükleer enerji artık (bizim için olmasa da)+(İran bile yaptığını söylüyor) erişilmez değil, bize teknoliyi satıp, sömürüp bakın biz hidrojenden+bordan+vs. enerji elde edebiliyoruz diycekler. E tabiki yatırımlarının karşılığını alıp artık istedikleri teknolojiyi satmaya hazır olacaklar.

bms1
28-04-2006, 13:18
Sn.Ahmet Yüksel Özemre'nin ciddiye alınacak bir tarafı yoktur.
Politik baskı altındaydım diyende yine kendisidir :mad:
Bravo, ne güzel söylediniz.:tamam:
Ne desin adam yaw TAEK eski başkanı, Nükleer i kötülüycek değil ya, birileri hadi sen şöyle birşeyler yaz demişlerdir belki de? Kimbilir?

kentuf
28-04-2006, 13:59
SEVGİLİ BAŞkan N SEVGİLİ BAŞKAN SEN O OLAY OLDUKTAN SONRA SARP SINIR KAPISINDAN KAÇ KİŞİYİ GERİ GÖNDERDİN OZAMAN ONU ÇIK SÖYLE.Utanmadan kitap yazıyorlar ya .Böyledir işte çıkar show yaparsın yatacak yerin olmaz dünya insanın kahrını alırsın . Bu adamın kitabını alıp okumayın konuşacam da artık internetten te konuşamıyoruz :mad:

.

rush
28-04-2006, 14:07
Bravo, ne güzel söylediniz.:tamam:
Ne desin adam yaw TAEK eski başkanı, Nükleer i kötülüycek değil ya, birileri hadi sen şöyle birşeyler yaz demişlerdir belki de? Kimbilir?

Kimbilir belki eski itibarını (bence hiç bir zaman olmadı) geri alma peşindedir. Yaşlılıkla birlikte katlanarak gelen vicdan azabıda ona bunları yazdırmış olabilir.

Bir bilim adamınında (bir zamanlar üniversitede hoca olmak öğrenciler için ders kitabı yazmış olmak eşit değildir bilim adamı ya ben öyle diyeyim...) verilerle yapmış olduğu araştırmalarla konuşmuş olmasını beklerdim. Yanlış hatırlamıyorsam o yöre için ODTU'den bir grubun böyle bir çalışması vardı.

rush
28-04-2006, 14:36
Bu linkte referansları verilmiş 2 çalışmanın kısa özeti var.

http://www.davistownmuseum.org/cbm/Rad7b4.html#Turkey

Aşağıdaki linkte ise TAEK'nun çernobil hikayesi mevcuttur. Yukardaki linkte verilmiş kısa bilgiler ışığında TAEK'in hikayesinin bence hiç bir inandırıcılığı yok.

http://www.taek.gov.tr/bilgi/bilgi_maddeler/nukleer_kaza_doz.html

bms1
28-04-2006, 15:43
netpano.com dan alıntıdır
İran’ın Nükleer Programı ve Türkiye’nin Konumu

İran’ın nükleer silahlar üretecek kapasiteyi geliştirmesi Türkiye’yi bir çok bakımdan olumsuz etkileyen bir gelişme olacağı kesindir.

1639 tarihli Kasr-ı Şirin Antlaşması’ndan günümüze açık bir savaşa girişmeyen Türkler ve İranlılar arasında zaman zaman çekişme ve rekabet ortamı gelişmiş olsa da ilişkiler genel olarak barışçıl olarak nitelenebilir. Bu durumun sağlanmasında en önemli etkenlerin başında her iki gücün de birbirlerine bir çok bakımlardan denk olmaları ve olası bir çatışmadan net avantaj elde edecek tarafın öngörülmemesidir. Yakın tarihte ve günümüzde de İran ve Türkiye, gerek askeri, gerekse coğrafi ve demografik açılardan birbirlerine denk bir görüntü ortaya koymaktadırlar. Ancak, nükleer silah kapasitesine sahip olması durumunda günümüzdeki denklik İran’ın lehine bozulabilir. İran ile Türkiye arasında gerek İslami ideolojinin yayılması konularında, gerekse Kafkaslar ve Orta Asya’da etkin olma girişimlerinde sorunlar yaşaması olasılığı artar. Çünkü, askeri açıdan belli bir üstünlüğe sahip olduğu düşüncesine kapılabilecek İranlı yöneticiler Türkiye ve Türk dünyasına yönelik tutum ve davranışlarını değiştirebilirler.

İran’ın nükleer silah kapasitesi geliştirmesinin Türkiye açısından bir başka olumsuz etkisi de Türkiye’nin bir dış politika prensibi olarak benimsediği uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi konusunda hemen yanı başında olumsuz bir örneğin yaşanması olacaktır. Nükleer silahların (ve diğer kitle imha silahlarının) yayılmasının önlenmesi rejimlerin güçlendirilmesine destek veren ve bu konuda üzerine düşenleri dikkatle ve özenle yerine getiren Türkiye’nin söz konusu rejimler vasıtasıyla uluslararası barış ve istikrarın korunabileceği konusundaki güveni sarsılabilir. Ülkede bir çok kişi, kurum ve kuruluş uluslararası hukuk ve onun araçlarının bu yönde ne derece etkin oldukları konusunu güçlü bir şekilde tartışmaya açabilirler.


Son dönemde NATO’un sağladığı düşünülen güvenlik şemsiyesinin ne kadar etkin olduğu konusunda, özellikle Irak’ın ABD tarafından işgali öncesinde Kuzey Atlantik Konseyi bünyesinde Türkiye ile ilgili yapılan tartışmalar sebebiyle Türk kamuoyunda ve güvenlikle ilgili çevrelerde endişelerin doğmasına sebep olmuştur. ABD ile Mart 2003’te yaşanan tezkere krizi sebebiyle ilişkilerin kötüleşmesi, ardından Temmuz 2003’te Irak’ın Süleymaniye kentinde Türk askerlerinin ABD’li askerlerce tutuklanması ve bu durumun yarattığı infial duygusu, uluslararası alanda “güç”ün önemini Türk toplumunun hemen her kesiminde bir kez daha gündeme getirmiştir.[1]


Bu gibi gelişmeler ve tartışmalar sonrasında Türkiye’de nükleer silahlara bakış açısı değişme yönünde eğilim gösterebilir. Nükleer silahlara sahip olunması ya da en azında bu yönde bir alt yapının geliştirilmesi gibi görüşlerin belli bir zemin kazanması söz konusu olabilir.[2] Son derece hassas bir konu olan nükleer enerji ve bu enerjiden sivil (ya da askeri) amaçlarla faydalanılması konuları yanlış platformlarda tartışmaya açılabilir. Bu gibi tartışmaların Türkiye’nin ve Türk halkının yüksek çıkarlarına hizmet etmesini sağlamak ve bu süreci yönetmek ciddi zorluklar ve sorunlar içerebilir.[3]


Türkiye’nin İran’ın nükleer kapasite geliştirmesine bakışında etkili olan unsurlar, öncelikle iyi komşuluk ilişkilerini sürdürmek ve bölgenin yeni bir istikrarsızlığa sürüklenmesini önlemek kaygılarıdır demek yanlış olamayacaktır. Türkiye kendisinin de taraf olduğu ve nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanılmasına imkan veren NPT’den doğan haklarını İran’ın kullanması konusunda olumsuz bir tutum içinde bulunması doğal olarak beklenemez. Türkiye’nin de son kırk yıl içinde bir çok kez giriştiği ancak sonuçlanamayan nükleer enerji üretme planları bulunmaktadır.[4] Ancak, İran’ın haklarını kullanmasının yanı sıra sorumluluklarını da tam olarak yerine getirmesi konusunda Türkiye bazı telkinlerde bulunmaktadır. Çünkü bu sağlanamaz ve süreç ABD’nin (İsrail ile birlikte veya tek olarak) askeri bir girişimde bulunmasına yol açarsa bu durumdan en büyük zararı görecek ülkelerden biri Türkiye olacaktır. Hem bölgede istikrarsızlık daha da genişleyecek, hem de olası bir asker harekat konusunda Türkiye, ABD’nin ve buna karşı İran’ın güçlü talepleri ile karşı karşıya kalabilecektir.


Olası bir Amerika-İran çatışmasında Türkiye uzun yıllardır müttefiklik ilişkisi içinde olduğu ABD yanında yer alırsa, her ne seviyede destek verirse versin (hava sahası veya üslerin kullanılması ya da aktif katılım), Türk-İran ilişkilerinin çok uzun yıllar boyunca tamir edilmesi mümkün olamayabilecek yaralar alması kaçınılmaz görünmektedir. Bu durum her iki ülkenin üst makamlarında bulunan kişiler tarafından açık ya da ima yoluyla ifade edilmektedir. Buna karşılık ABD’ye karşı bir tavır takınılır ve hiçbir talebine olumlu yaklaşılmazsa, başta Irak’ın yeniden yapılanması, Büyük Ortadoğu Projesi, Kıbrıs sorunu ve Türkiye’nin Avrupa Birliği ile müzakere süreci gibi konularda ABD’nin Türkiye lehine bazı adımlar atması olasılığı azalabilir. Her ne kadar uluslararası ilişkilerde her konu kendi çerçevesi dahilinde ve ulusal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmeye tabi tutulması esas prensip olsa dahi, 1 Mart 2003 tezkere krizi ile derin yara alan ilişkilerin toparlanmaya çalışıldığı bu dönemde ciddi geri adımlar atılması söz konusu olabilir.[5] Türkiye gerek ekonomik bakımdan gerek siyasi ve askeri bakımlardan ABD ile belli seviyelerde ilişki götürmekte önemli çıkarları olan bir ülkedir. Geniş bir perspektiften ve uzun vadeli olarak konuya yaklaşılması esastır. Türk-Amerikan ilişkilerindeki gelişmelerin Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilere de yansıması beklenebilir. Iraktaki gelişmeler ve özellikle Kürt gruplara İsrail’in vermekte olduğu destek sebebiyle sıkıntılı bir dönem geçiren ilişkilerin, İran konusunda Türkiye’nin alacağı tavıra bağlı olarak bir seyir izleyeceğini söylemek mümkün.[6]


İran’ın nükleer tesislerinin hem sayıca çok fazla olması hem de bir kısmının yerleşim bölgeleri içinde veya çevresinde olması sebebiyle bunlara yönelik bir askeri harekatın nasıl sonuçlar yaratacağını kestirmek oldukça güç. Askeri anlamda bir “başarı” sağlansa bile siyasi alanda ortaya çıkabilecek sonuçlar konuyu bugün olduğundan çok daha sorunlu bir aşamaya taşıyabilir. Irak’ın işgali sonrası yaşananlar sebebiyle tüm dünyada hızla artan ABD karşıtlığın da etkisi ile “mazlum” ve mağdur” bir konumda algılanacak olan İran’ın nükleer silah geliştirme programına dünya kamuoyunda verilecek desteğin bugünkü düzeyle kıyaslanamayacak kadar artması kaçınılmaz olacaktır ve İran’ın bu konudaki kararlılığı da pekişecektir.


Olası bir askeri harekata karşılık vermek zorunda olduğunu hissedecek olan Mollalar ve Ahmedinejad yönetiminin ne yapacağını öngörmek kolay değil. Irak’taki ABD askerlerinin bulunduğu bölgelere füze saldırısı yapması, Irakta bulundurduğu bilinen Bedir Tugaylarını özellikle siyasi ortamı daha da karmaşık hale getirmek için kullanması, kontrolü altında bulunan terör örgütlerini harekete geçirmesi, ve yakın çevre ülkelerdeki ABD unsurlarına karşı örtülü veya açık saldırılar düzenlemesi mümkündür. Türkiye’nin, ABD’nin askeri harekatına destek verip vermeyeceğine bağlı olarak bu karşı saldırılardan etkilenmesi söz konusu olabilir. Böyle bir durumda Ortadoğu bölgesi çok uzun yıllar ciddi bir karmaşa ortamına sürüklenebilir.


Türkiye içinde bulunduğu sıkıntılı karar aşamasında ne sadece İranlı devlet adamlarına “açıklık politikası izlemeleri” ve “Uluslararası işbirliği sergilemeleri” gibi pek etkisi olmayacak ve zafiyet olarak algılanabilecek salt diplomatik bir tavır takınmalı, ne de ABD’nin, içeriği ve kapsamı belli olmayan ve ne derece sağlıklı istihbarata dayanacağı tartışılabilecek askeri operasyonuna koşulsuz destek vermelidir. Türkiye, ABD ve İsrail isteseler veya istemeseler dahi İran’ın nükleer silahlar geliştirmesinden ciddi rahatsızlık duyacağını ve bu gerçekleştiği takdirde ikili ilişkilerin bundan büyük zarar göreceğini, bu duruma seyirci kalmayacağını ve gerekirse buna karşı bazı önlemler alabileceğini her platformda ve her seviyede İran’a açık ve kesin bir dille anlatmalıdır.

bms1
28-04-2006, 15:53
Enerji sıkıntısı, elektrik kesintisi hikaye mi?
Komşu bir ülkenin oluşturduğu iddia edilen nükleer güce karşı çıkabilmek için bir çaba mı?
ABD Irak'a hangi tezle saldırmıştı? Saddam ın ABD nin maşası olduğu konuşulmadı mı?
Ya El Kaide?
Şimdi Ahmedinejat için de aynısı söylenmiyor mu?
Silah tüccarları için yeni pazar oluşturma adına neler yapılıyor?

bms1
25-05-2006, 09:15
Bu sabah ilginç bir şey duydum ama emin olmak için soralım:
Atatürk Hava Limanında yangın sırasında radyoaktif alarm verilmiş doğru mu?
Kargo bölümünde bulunan radyoaktif maddelere sıçramış yangın, biri bunu duyurunca acilen alarm verilmiş...
Buyrun Türkiye ve radyoaktif maddeler...

bms1
25-05-2006, 12:18
Radyoaktif korku...
Bugün, 09:29
Modernliğiyle kıskandıran Atatürk Havalimanı'nda çıkan yangında Kargo Terminali'nin yarısı kül oldu. Radyoaktif madde kargoları, panik yarattı. Ankara’daki Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) alarma geçti. Kurumun, Küçükçekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nden gelen ekipler, yangın alanında sürekli ölçüm yaptı. Polis yetkilileri yaptıkları açıklamada, sabotaj ihtimalinin bulunmadığını belirtti.

bms1
26-05-2006, 09:01
Radyoaktif kaynakları içeren paketler yangın yerinde bulundu.
25.05.2006, 19:42

--------------------------------------------------------------------------------

İstanbul - İstanbul Valiliği, dün Atatürk Havalimanı kargo bölümünde meydana gelen yangında, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'ndan (TAEK) lisans almış ithalatçı firmalar tarafından bildirimde bulunulmuş olan radyoaktif kaynakları içeren paketlerin yangın mahallinde tespit edildiğini açıkladı.

Yapılan yazılı açıklamada, şu ana kadar hava, su ve çevredeki ölçümlerin değerlendirilmesinde radyasyonun zararlı etkilerine sebep olacak herhangi bir bulguya rastlanmadığı, "TAEK Acil Durum Ölçüm ve Müdahale ekiplerinin sahadaki çalışmalarının kesintisiz devam ettiği ifade edildi.

çaycı
05-06-2006, 19:42
çernobilin etkilerini yaşayan insanlardan biri olarak çok üzülüyorum..yıllarca çay bahçelerimize topraklarımıza hayatımıza işleyen bu durum çok insanı canından etmiştir..ama yetkililer turist çekmek için hiç bişiy yok muş gibi davranmaya devam ediyorlar..
Rize'den