RSS olarak izle

Subjective

Trafik Cezaları Ne Kadar Gerçek…

Bu yazıya oy ver
2014 yılı için bütçe'de trafik cezaları geliri 2 milyar TL olarak öngörülüyormuş. Bu açıklama maliye bakanı Mehmet Şimşek tarafından yapıldı. Bu tutar yıllık genel bütçe gelirlerinin 0,48 ini oluşturuyormuş. Ve hasılatın yarısı Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik fonuna aktarılıyormuş.

Ne kadarının nereye aktarıldığı konusu bence muamma. Benim tahminim tamamına yakınının cari açığın finansmanında kullanıldığı şeklindedir.

Trafik ceza gelirleri devlet için muazzam bir gelir kapısıdır. Temiz, zahmetsiz ve adeta “taş attım da kolum mu yoruldu” kıvamında bir gelirdir. Cezanın tebliğinden itibaren 15 gün içinde ödenirse % 25 erken ödeme indirimi gibi “lütufu” da mevcuttur. Araç sahibi inat yapıp ödemezse 1 yıl sonra ceza 2 ye sonrasında 3 e 4 e katlanır. Bu ceza eninde sonunda ödenir. Sistem öyle bir kurulmuş ki “fi” tarihinde kesilmiş olan mesela 80 TL lik ceza 4 sene sonra araç satış işlemlerinde karşınıza 400 TL olarak karşınıza çıkar ve ödemezseniz aracı satamaz devredemezsiniz.

Elbette trafik cezalarına karşı değilim. Seyir halinde hatalı olan, diğer sürücüleri de tehlikeye atacak sürücü yanlışlıklarının elbette cezası olmalı ama bu ceza kesme işlerinin ne kadar da suistimale açık olduğu bir gerçek.

Ben finansçıyım ve işim gereği nakit akış düzenliyorum ve her ay önüme sayısız trafik cezaları gelir şirket araçlarıyla ilgili ve cezaların bir çoğunda suistimal unsuruna rastlıyorum.

Örneğin; açıklamasında “seyir halinde telefon” yazılı bir ceza tutanağı gelmiş. Ama tutanak şoföre teslim edilmemiş posta ile gönderilmiş. Ekinde suça ilişkin ne foto var ne de başka bir doküman.

Normalde bu tarz ekinde belge olmayan tutanakların araç durdurularak ve şoföre imzalatılarak elden teslim edilmesi gerekiyor.

Ben kendimi polis yerine koyarak şöyle bir senaryo üreteyim ; akşam evde eşimle tartıştım moralim bozuk. Sabah çıktım yolla denetim ve kontroldeyim. Sinirimi çıkartmak için tesadüfen seçtiğim plakalara cezayı yazar adrese yollarım. Nede olsa şoföre teslim edip imza almıyorum ne de olsa ekine belge koymuyorum. Kimse geriye dönük hiçbir şey ispat edemez…

Buyurun size istismar…

Hele ki polis kestiği ceza tutanağı başına belirli bir yüzde de komisyon alıyorsa (ki benim bildiğim alıyor) bu istismarın sonu gelmez… düşünebiliyor musunuz hem cezalar kesip akşamki moral bozukluğumu atıyorum (kadınların alışverişte rahatlaması gibi) hem de kestiğim ceza başına komisyon alıyorum. Bundan iyisi Şam’da kayısı değil mi?

Devlet in bence bu istismara bir çözüm bulması gerekiyor. (neden bulsun ki diyesi geliyor insanın. Çok güzel para akıyor çok güzel para kazanılıyor cari açık finanse ediliyor ne güzel işte)

Tüm ceza tutanaklarının arkasında aynen EDS de olduğu gibi foto lu belge olmalı ki adrese gelen ceza araç sahibi itiraz edemesin. Ya da ceza kesiyor ve arkasına destekleyici evrak koyamıyorsa aracı durdurup ve şoföre de imzalatarak tutanağı teslim etmiyorsa bu art niyettir ve vatandaşı yolunacak kaz görmekten başka bir şey değildir bana göre…

Bir örnek daha; hatalı park açıklamalı ceza tutanağı da adrese gönderiliyor ama arkasında destekleyici foto yok. Ceza kesiliyor madem polis foto çekip tutanağa neden iliştirmiyor?

Nereden bakarsanız bakın trafik ceza meselesi (cezanın belgelisi olanlar hariç) baştan sona istismar…

Araç sahipleri de yolunacak kaz…

Ötesi yok…
Etiketler: cezaları, trafik
Kategoriler
Kategori edilmemiş

Yorum