Ekonomimizin 'Efendi'leri
Yiğit Bulut
21/06/2004 (2443 defa okundu)
Geçtiğimiz hafta bu köşede, 'Efendi' tezinden yola çıkmış, kitaptaki
'Osmanlı'nın son günlerini ekonomik anlamda' tasvir eden bölümlerden alıntıları aktarmıştım. Bugün, gelen mesajlar ve yapılan katkılardan hareketle, ekonomik anlamda bir adım daha ileri gitmek istiyorum.
Konuya girmeden, kitabın tezini yeniden kısaca tarif edelim; 'Cumhuriyet kurulurken, bizim bilmediğimi gizli bağlarla bağlı kişiler bu yapının içinde yer aldılar ve sonrasında günümüze kadar süren dayanışmaları sayesinde önemli yerleri işgal ettiler ve ülkenin 'en' tabakası oldular.'
Sevgili dostlar, tezi tartışmıyorum. İnanırsınız, inanmazsınız. Benim 'ekonomik efendiler' başlığı altında ortaya atmak istediğim, bu tezden yola çıkan ve ekonomimizdeki 'en'leri tartışmaya açmayı amaçlayan sadece bir giriş. İmkânımız olursa detaylarını önümüzdeki günlerde tartışmaya devam edeceğiz.
İlk önce tablolarımızı inceleyelim.
Tablo 1: 1994-2004 arasında ekonomik gerçeklerimizin değişimi:
Nüfus artış hızı: Yüzde 17.4;
Milli gelir artış hızı: Yüzde 82;
İç borç artış: Yüzde 589;
Dış borç artış: Yüzde 129;
Kişi başı gelir artış: Yüzde 53;
Kişi başı borç artışı: Yüzde 189
Tablo 2: Yabancı yatırımcıların veya yabancı sandıklarımızın yıllar itibarıyla milyar dolar olarak ilk üç aylık takas bakiyeleri
1999 3.429 5.196 5.554
2000 14.597 13.362 12.734
2001 8.636 5.331 4.009
Grafik 1: Dolar ve borsada görülen hareketlerin son kriz dönemindeki seyri. Bu grafiğin gösterdiği en ilginç nokta ise şu:
22 Şubat 1999 tarihinde 3891 olan endeks değeri 2000 yılında 20 bin 617 seviyesini test ediyor ve 19 Şubat 2001 tarihine, yani dolarda hiç kıpırdama olmayana kadar aynı seviyeye geliyor...
Tablo 3: Türkiye'de mevduat ve borsa bakiyesinin dağılımı ve DİBS gerçeği.
- Mevduatın yüzde 17-20'si yüzde 0.05'in elinde.
- Mevduatın yüzde 20-22'si yüzde 97 kişinin elinde.
- 1 trilyon üstü mevduatı olan sayısı 3-5 bin.
- 3-5 bin kişinin mevduat toplamı 66-70 bin kişinin toplamına eşit.
- Sermaye piyasasında ilk 10 yerli-yabancı tüzel ve gerçek kişinin portföy değeri 1 milyon gerçek yatırımcınınkine eşit.
- Finansmanı için 2004 bütçemizden büyük pay ayrılan tüm gerçek ve tüzelkişilerin toplamı 5 bin.
- İç borcumuzu elinde tutan kişilerin kim olduğunu bilmiyoruz, nedeni de DİBS'lerin şahıs bazında saklanmasına, yarattıkları lobilerle izin vermemeleri.
Tablo 4: Borçlarımıza ait gerçekler.
- İç borcumuz son 10 yıl içinde 20.6 milyar dolardan 142 milyar dolara yükseldi.
- Dış borcumuz aynı tarih aralığında 65.6 milyar dolardan 150 milyar dolara yükseldi.
- Toplam borcumuz son on yılda 86.2 milyar dolardan 292 milyar dolara yükseldi.
- Toplam borç artış hızımız 2000 yılı öncesi yüzde 10'un altında kalırken, IMF ile yapılan stand-by ve yaşanan kriz sonrası yüzde 12-20 aralığına çıktı.
Yaşanan 1: '1978'lerden bu yana Türkiye'de halen de süren hâkim politikaların temeli, 1978'in temmuz ayında, Dünya Bankası'nca hazırlanan Türkiye için kalkınma ve sanayi stratejisine ilişkin raporla atılmıştır. Bu raporun mümzileri (imzalayıcıları) Kemal Derviş ve Sherman Robinson olarak karşımıza çıkmaktadır. 1980'den itibaren uygulamaya konulan bu raporla, Türkiye'nin 1978'e kadar başarıyla süren kalkınmacı, bireysel ve küçük ölçekli sermaye birikimlerine dayalı yapısı, büyük ölçekli çokuluslu sermaye ilişkilerinin kontrolünde serbestleşmeyi savunan bir dinamiğe dönüşmüş, sermaye birikimi tamamlanmadığı için 1980 sonrası ekonomide uygulanan bu yanlış programın izlenmesiyle verilen yüksek faiz, sıcak para girişi gibi ödünler Türkiye'nin varlıklarının yurtdışına kaçmasına yol açmış.
Yaşanan 2: '2001 yılında yukarıdaki hareket sonrası, Türkiye IMF tarafından atanan bir kişiye teslim edildi ve Türkiye dünya üzerinde görülmemiş bir dolar faizini IMF'yi fonlayanlara aktarmaya başlarken, en borçlu üç ülkeden biri haline geldi.
Sevgili dostlar, bu satırları paylaştıktan sonra tartışmayı başlatmak amacıyla ortaya atacağımız teze gelelim; 'Türkiye haftada bir milyar dolar faiz ödüyor. Hesabı kolay, bütçede de yer alan faiz artı ana para bölü 52. İç ve dış kreditörlerine olan borcu on yıl içinde 86 milyar dolardan 292 milyar dolara çıkmış. Ödediğimiz faizler hariç. En önemlisi de alacaklıların sayısı, gerçek-tüzel-IMF-tefecileri' dahil 5 binden az. İnsanın aklına şu soru geliyor; kim bu sırtımızdaki efendiler? Kitapta iddia edildiği gibi önemli yerleri işgal edenlerden farkları ne? Etkileri daha mı az? Yoksa kitapta geçen efendiler ile aynı isimler mi?
Son söz: Dünyanın hiçbir yerinde 70 milyonun ödediği bu faizi bulamazlar. Bu gerçek bir türlü çözemediğim bir noktayı da aydınlatıyor; Kemal Derviş neden uçaktan inince 'sürdürülebilir borç dinamiği' dedi. Ya sürdürmezsek? Her neyse, benimki sadece bir komplo denemesiydi, siz bana uymayın ve lütfen uyumaya devam edin. Çok işiniz var; daha çok borç ödeyeceksiniz.
------------
bu yiğit bulutu ayrı bir topikte tartışma konusu yapmak istiyordum ama bu topik ,bu yazısına cuk oturuyor.
izlemeyenlere şiddetle öneririm.ayağı yere sağlam basan yorumları var ki bu ülkede az bulunan bir özelliktir...