Her yerde kar vardı. Caddeler, arabaların üstü, ağaçlar, çatılar, her yer ama her yer kardı. Bembeyazdı her yer. Gül ne kadar kırmızı ise, gök ne kadar maviyse, ağaçlar ne kadar yeşilse ve papatyalar ne kadar sarı ise şehir o kadar beyazdı. Şehrin soğuk ve beyaz sokaklarında ender görünen insanların kimilerinde kar’ın beyazlığı yüzlerine gelinlik giymiş gelinin gözlerindeki ışıltı ve mutluluk gibi yansırken , aynı karın beyazlığı kimilerinin yüzüne ölümün beyazlığında ki gibi çaresizlik ve tükenmişlik gibi yansıyordu. Halbuki hepsi aynı kar’ın üstünde yürüyor, aynı havanın soğukluğu yüzlerini yakıyordu.
Evet hepsi aynı karın üstünde yürüyor, hepsi aynı havanın soğuyla yüzleri üşüyordu. Öyleyse ne idi onları birbirinden ayıran, ne idi onları bu kadar farklı hissettiren? Ne olabilirdi ki?
***********?
Pek tabi ki kalpleriydi. Kimilerinin kalbi sıcacıktı ve gözlerinde ışıltı içlerinde umut vardı. Ama kimilerinin kalbi soğuktu, aynı ölümün soğukluğu gibi, yine yüzlerinde ölümün çaresizliği ve tükenmişliği vardı bu yüzden.
İşte böyle biri vardı. Kalbi soğuktu çünkü içi boştu. Eşyasız, çoçuksuz, sevinç çığlığı olmayan, mutluluk hıçkırığı duyulmamış, gözyaşı ile ıslanmamış, kahkaha ile duvarları yankılanmamış, kapısı hiç çalınmamış, ve perdelerinden içeri hiç güneş girmemiş bir ev gibi kalbi boş ve buz gibiydi. Bu güne kadar ne birileri kapısını çalma cesaretini gösterebilmişti, nede o evinin perdelerinden dışarı bakmaya cesaret edebilmişti. Bir türlü açamamıştı perdeleri. Çünkü inanıyordu ki dışarısı onun hayal ettiği değildi ve düş kırıklığına uğramayı cesaret edemiyordu. Gerçekliğin acısını yaşamaktansa, kalbini hayallerinin dünyasında tutup, platonik bir mutluluk, sıcaklık yaratmaya çabalıyordu. Ancak bu sıcaklık kalbini hiç mi hiç ısıtmıyordu. Nasıl ki temmuz güneşinin yanında kış güneşi insanı ısıtmaz ise, nasıl ki annenin yüreği, dünyanın en güzel kadınından bile daha sıcak ise, nasıl ki yeni doğmuş bir bebeğin ağlaması en etkileyici müzikten bile daha etkileyici ise....
Bir gün öyle bir güneş doğucak ki bu buz gibi kalbi sımsıcak edicek. İşte o gün güneş bu güne kadar neden bu kalbi ısıtmadığını sonsuza kadar düşünecek. Çünkü bu kalp onu ısıtacak güneşi sonsuza kadar beklemeye ve düşlemeye razı !