Sayfa 1/30 12311 ... SonSon
Arama sonucu : 235 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Günün Yazılarından Dikkatimi Çeken Bölümler...

  1. #1
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas Günün Yazılarından Dikkatimi Çeken Bölümler...

    14 kişiyi gözaltına alıyorsunuz, 14’ü de 4 gün sonra serbest bırakılıyor, gelin şu işin adını daha işin başında net koyalım...
    Bu bir siber manyak operasyonu mu yoksa operasyon manyaklığı mı?
    Barış Atay bir paragraflık ifade vermiş, ne bilgisayardan anlarım ne de korsan bir hesabım var demiş.
    Peki niye gözaltına alınmış?
    Sesi Redhack korsanlarına benziyormuş.
    Şaka yapmıyorum, serbest kaldıktan sonra yapabildiği tek izah bu!
    Aslında sorun ne siber operasyonla sınırlı ne de Barış’la.
    Emniyet delilden suçluya gitmek yerine önce suçlu bulup sonra delillendirmeye o kadar alıştı ki boş mu dolu mu bakmıyor.
    Bunu geçmiş birçok davada gördük.
    Yeni olan siber operasyon manyaklığı.
    Bir manyağı bulmak adına memleket operasyon manyağına çevrilebiliyor.
    Nasıl olsa boş ya da dolu atmanın bir farkı yok.
    Madem 14 kişi de serbest kaldı, bu insanları hangi delille gözaltına aldın diyen yok.
    Çünkü manyaklarla uğraşırken operasyon manyaklığına müsaade etmeyen bir hukuk sistemimiz yok!

    http://www.radikal.com.tr/yazarlar/e..._olduk-1163128


    Barış Atay Gezi'ye bizzat katılan dizi oyuncusu...

  2. #2
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Bugün temposu artarak devam eden cemaat ve AK Parti kavgasına bir adım geri çekilip baktığınızda Türkiye’nin çok tanıdık olduğu bir kavga ile karşı karşıya olduğumuzu görüyorsunuz.

    İsterseniz Türkiye’nin dört bir tarafındaki cezaevlerinde bulunan siyasi tutukluların 2013 yılı portresine genel olarak şöyle bir bakalım. Şu aralar cezaevlerini dolduran siyasi suçluların ağırlığını Kürtler çekiyor. Bir kısmı PKK’dan, birçoğu ise KCK davalarında tutuklu olarak yargılanıyor. Cezaevlerinde son dönemin en büyük sürpriz ‘konukları’ şüphesiz askerler. Ergenekon’du, Balyoz’du, 28 Şubat’tı, internet andıcıydı, şuyuydu buyuydu derken, Türkiye’nin yakın tarihinde görmediği kadar subay şu anda cezaevlerinden bu yazıyı okuyor.
    Gazeteciler her zaman devletin gözünde ‘Olağan şüpheliydi’ ama hiçbir zaman cezaevlerindeki sayıları bu kadar çok olmamıştı. Az buz değil, dünya çapında bir hukuksuzluk rekorundan bahsediyoruz.

    Elbette ‘sol örgüt’ tanımı kapsamındaki Türkiye cezaevlerinin olmazsa olmaz konuklarını unutmamalıyız.
    Bir de neden cezaevinde olduğu bilinmeyen Hanefi Avcı’yı bu listeye ekleyebiliriz.

    Önümüzdeki günlerde Gezi olaylarına katılanları cezaevine atmak için 1000 kişilik şüpheli listeleri hazırlandığını duyuyoruz.
    Türkiye’de cezaevlerinde siyasi suçlu hiç eksik olmaz. Hiç olmadı.



    http://www.radikal.com.tr/yazarlar/c...kalmaz-1163130


    Gezi olaylarına katılanlar için cezaevlerinde 1000 kişilik kontenjan.

    TOKİ'ye iş düştü anlaşılan.

  3. #3
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Rakamların karmaşık şeyleri daha kolay anlamamıza yardımcı olduğu söyleniyor. Emin değilim. Hatta aksine kimi zaman her şeyi sıradanlaştırdıklarını bile düşünüyorum. En sık duyduğumuz birkaç örneğe bakalım mesela: Teröre 40 bin kurban!

    Polis ve jandarmanın 1984-2012 arasındaki kayıtlarına göre terör olaylarında 5500 asker ve polis, 1500 sivil ve 21 bin 800 PKK militanı hayatını kaybetmiş. Yani 35 bin 300 kişi. Bir derbi maçının izleyici sayısı adına hafife bile alınabilir.

    Oysa sadece 2012’de Türkiye’de meydana gelen 1 milyon 228 bin trafik kazasında 10 binden fazla vatandaşımız ölmüş. Başka bir deyişle sadece geçen yıl gerçekleşen trafik kazaları 28 yıllık terörün sebep olduğu toplam kaybın üçte biri kadar cana mal olmuş. Lafı bile edilmez elbet. Ama yılda 10 bin kişiyi teröre kurban etseydik herhalde böyle sükûnetle karşılanmazdı. Trafik terörü terimi çok da boşa değil anlayacağınız. Ve ölümün adedine değil, çeşidine bakıyoruz. Ya da derdimiz ölenler değil; başka şeyler.

    Özetle rakamlar hiçbir şeyin dermanı değil. Belki de Rus lider Joseph Stalin’e atfedilen o ünlü sözdeki gibi “bir kişinin ölümü trajedi, 1 milyon kişininki sadece istatistiktir” sahi.


    http://www.radikal.com.tr/yazarlar/m...k_eder-1163127


    İlginç bir yazı..

  4. #4
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Gönül Kendini Yurttaş mı Sanırsın?


    Milliyet’ten Tolga Şardan, 25 Kasım’da, “Güvenlik birimleri, 28 Mayıs’tan eylülün ilk haftasına kadar olan sürede gerçekleştirilen Gezi Parkı eylemlerinin değerlendirmesini ortaya koydu” diyor ve anlatıyordu: Kaç eylem oldu, kaç kişi katıldı, kaç kişi yakalandı, soruşturuldu filan. Sonra da bir ‘örneklem’ grubu üzerinden, bir ‘demografik’ analiz aktarıyordu, güvenlik birimleri yapmış: “Yine şüphelilerin yüzde 78’si Alevi kökenli olup bazı sendikalar/sivil toplum örgütleri, taraftar grupları içinde yer alanlar, ulusalcı, laik kesimler. Yüzde 12’si siyasi partilerle ilişkili, yüzde 6’sı marjinal sol oluşumlar içinde, yüzde 4’ü ise terör örgütleri ve yasal uzantıları içinde yer alıyor.”

    Yazıdan sonra ne Emniyet Genel Müdürlüğü, ne İçişleri Bakanlığı ne hükümet sözcüleri bir açıklama yaptı. Vahim bir şey yok onlara göre. Çünkü yazısız anayasada yurttaş diye bir şey yok, memurlar, suçlular, istatistiki birimler filan var.

    Bunların sorulması suç
    Hiçbir güvenlik birimi, hiçbir soruşturma ya da kovuşturma kapsamında hiç kimseye böyle sorular soramaz. Bir yerde bir suç (daima bir fiil olmalı ama biz aklımızdan geçenlerden, geçmeyenlerden, yazılmamış kitaplardan bile yargılayan bir yargıya sahibiz) varsa, o suçun delilleriyle olası fail ya da failler arasındaki bağları ilgilendiren, hukuka uygun elde edilmiş deliller çerçevesinde soruşturma ya da kovuşturma yürür. Güvenlik ya da adli birimlerin böyle bir yetkileri olmadığı gibi, burada yetki aşılırsa ağır biçimde cezalandırılmaları gerekir. Yani, herhangi bir yurttaşa mezhebini soramayacakları gibi, bunu kayda da geçiremezler, istatistiğe de çeviremezler ve kamuya da sunamazlar. Hepsi suçtur. Burada ‘Alevi kökenli’lerin araştırılması suçunun yanı sıra, ulaşılan ‘yüksek oran’ın açıklanması, suçlular=Alevilik arasında görünür bir bağ kurmaktır. Açık bir mezhebi kriminalizasyon vardır. (Gezi eylemlerine katılmayı ben suç saydığımdan değil, polis ve kamu otoriteleri suç saydığından)

    Anlaşılan, TÜİK’e bol keseden verdikleri yetkileri, hiçbir kanuna yazmadan polise de vermişler. O da ‘analiz’, ‘demografi’ filan gibi kisveler yardımıyla işini görüyor. Anladık polis güvenlik ve yargı kurumlarının primus inter pares’i yazısız anayasamıza göre, artık ama demek ki yetmemiş ki sosyolojinin de âlâsına soyunmuş. Gizliden siyasetçi de olmuş. Felsefeciliği filan da yakındır.

    Gizli mahkeme mi var?

    En son, 14 kişi gözaltına alınıp bırakıldı. Redhack filan gibi oluşumlara karşı siber mücadele filan gibi başlıklarla, bütün hafta sonunu gözaltında geçirdi 14 kişi. Neden?

    Hiçbir açıklama yok. Gerekli mi? Eylemcinin mezhebini, partisini, örgütünü araştıran, istediğini suçlu ilan eden güvenlik bürokrasisi ve onun mülki amirleri varken, “Vatandaş parasız, istenilen bilgiyi verir” diyen yasaları ‘uygundur’ diyen yüksek yargı varken, biz hangi açıklamayı, hangi sıfatla talep edelim ki?


    http://www.radikal.com.tr/yazarlar/a...nirsin-1163132


    Müthiş bir yazı.

    Nasıl cevap verilir ki bu başlığa? Sadettin Kaynak'ın bir şarkı sözü ile vereyim: Ben senin derdini çekemem gönül...

  5. #5
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    ‘Bağımsız Türkiye Komisyonu’ uzun bir aradan sonra, Türkiye’ye temaslar yapmaya geldi. Bu çerçevede Ankara’ya gidip Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile de görüştüler. İstanbul’daki görüşmemizde, aralarından biri yarı hayret-yarı alaycı bir dille, “Hem İran ve hem İsrail, hem Mısır ve hem Suudi Arabistan ve Suriye ile, hepsiyle birlikte kopuk ya da kötü ilişkiler akıl alır bir dış politika değil” dedi. Bunlara Moskova ve Washington’u da eklemek gerekiyor..

    .................


    Chatham House’un ‘Türkiye Projesi’nin başındaki, Filistin kökenli Fadi Hadura’nın CNN’in internet sitesinde ‘Türkiye: Köprü olmaktan Ortadoğu’da bir ada olmaya’ başlığı altında yazdığı değerlendirmeye kulak verelim; zira dış dünyanın etkili merkezlerindeki ‘Türkiye dış politika algısı’nı yansıtıyor:

    “(Mısır kararı) Erdoğan’ın Ortadoğu’da başı çeken bir rol oynama çabalarının ölümüne işaret ediyor. Müslüman Kardeşler’e ideolojik yakınlığı, Türkiye’nin bölgesel itibarını ihya etmek amacıyla Arap dünyasındaki diğer İslamcı partileri etkilemek için bir rampa niteliğindeydi. Bu plan paramparça olma noktasına geldi.

    Mısır’ın yanı sıra Türkiye, şu sırada Körfez’deki Arap ülkelerinin çoğuyla, ayrıca Cezayir, İsrail, Ürdün, Fas ve komşuları İran, Irak ve Suriye ile ters konumda. Rusya tarafından güvenilmez ve ABD tarafından ise by-pass edilen bir durumda. Avrupa, Doğu ile Batı arasında uzanan bu stratejik olarak konumlanmış cumhuriyetin tecridinden hayal kırıklığı içinde.

    Kendi kendisine oluşturduğu bu tecritten çıkmak amacıyla, Türkiye, yeni seçilmiş İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile ve ayrıca Irak Başbakanı Nuri el-Maliki ile ilişkileri düzeltmeye çalıştı...

    Ne var ki, bu ani yön değişikliği, gerilimleri kalıcı bir zeminde tamir edemeyecek. Bölgedeki ülkeler dengeli bir dış politikaya yönelmekten ziyade, Türkiye’nin sadece gelişmelere tepki veriyor olmasından kuşku duyuyorlar.

    Sonuç olarak, Türkiye’nin yakın geçmişteki hızlı dönüşleri –örneğin, Nuri el-Maliki ve Başşar Esad ile dostluktan açık düşmanlığa geçişi- bu tür algıları muhtemelen çok güçlendirecek.

    Dahası, Türkiye’nin böylesine değişken dış görüntüsü, Araplar nezdinde Erdoğan’ın bir dönem sahip olduğu önlenemez cazibeyi de büyük ölçüde azaltacak...”


    http://www.radikal.com.tr/yazarlar/c...yanlis-1163336


    Yazının başlığı "Yalnız, etkisiz çünki yanlış"...

    Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu elinde Türk diplomasisinin geldiği noktayı özetliyor.

    Çevremizde ve dünyada bir tek dostumuz kalmadı.

    Bu kadar kötü ve verimsiz hatta zararlı bir dış politika sadece cahillik ve kötü yönetimle açıklanamaz.

    Sistemsizlik ve dünyaya bakıştaki çarpıklık, dış politikada aynen iç politikada temel alınan kısa vadeli çıkarcı ve tepkisel yaklaşımlar dış ilişkilerimizi içinden çıkılmaz hale getirdi.

    Korkarım pek yakında istenmeyen devlet haline geleceğiz.

  6. #6
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Tek Adam ile Cemaat...

    Başbakan Tayyip Erdoğan ve yakın çevresine, miladı Gezi olayları olan dönemden bu yana egemen olan zihin kalıbını çok güzel yansıtıyor: Olan-biten her şeyi, Tayyip Erdoğan’a yönelik bir ‘komplo projesi’ ile açıklamak.

    Bu, günü geliyor, bizzat Tayyip Erdoğan’ın kendi tespitiyle Gezi olaylarının arkasında ‘faiz lobisi’ni keşfetmek oluyor; kimi zaman Başbakan Yardımcısı’nın gözlemiyle –muhtemelen Başbakan da katılıyordur- ‘Yahudi diyasporası’ veya ‘telekinezi yöntemiyle Başbakan’ın canına kasteden dış dünya’ –ki, bu tezi geliştiren kişi çok geçmeden ‘Başdanışman’ sıfatıyla Başbakan tarafından ödüllendirildi-.



    http://www.radikal.com.tr/yazarlar/c...cemaat-1163530

  7. #7
    Duhul
    Sep 2005
    İkamet
    TÜRKİYE
    Gönderi
    2,278
    Blog Yazıları
    20

    Esas

    “Anadolu Türkleri, şeriat hükmüne, padişah fermanına dayanarak bu şaklabanlara hadlerini yakında bildirecektir Ankara ile uzlaşmak boşuna emektir. Konyalılar (Ankara Hükümeti’ne karşı) ayaklanarak bize en kestirme yolu gösterdi.” (Ali Kemal, 13 Nisan 1920, Peyam-ı Sabah)

    http://www.odatv.com/n.php?n=soner-y...isi-0312131200

    Şeriat, din, iman sultan...

  8. #8
    Duhul
    Sep 2005
    İkamet
    TÜRKİYE
    Gönderi
    2,278
    Blog Yazıları
    20

    Esas

    Şeyhülislam Mustafa Sabri:
    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...sp?yazarid=249

    Osmanlı torunlarının "Türk" ve "Cumhuriyet" düşmanlıklarını anlamak için dedelerini tanımak lazımdı. Yılmaz ÖZDİL tanıtmış.

Sayfa 1/30 12311 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •