Sayfa 2/2 İlkİlk 12
Arama sonucu : 14 madde; 9 - 14 arası.

Konu: Türk Dilinden Haberler

  1. #9
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Dil Kurumu Türkçesi; neyin kafası?!

    TDK'nın hazırladığı İlaç ve Eczacılık Terimleri Sözlüğü’nü bianet’ten Yüce Yöney’e değerlendiren dilbilimci Necmiye Alpay, çalışmanın gayriciddiliğinden yakındı: Bu terimler kendilerine bağlı kurumların yayınlarında bile kullanılmıyor
    .


    Dilbilimci ve yazar Necmiye Alpay Türk Dil Kurumu'nun (TDK) hazırladığı İlaç ve Eczacılık Terimleri Sözlüğü'nü değerlendirirken bu tip alan sözlüklerinde genellikle bir gayriciddiliğin hüküm sürdüğünü belirtti, hazırlayanların en temel ilkelerden habersiz göründüğünü söyledi: “Masabaşına oturup uydurmak düzeyinde devam ettikleri görülüyor."

    bianet.org editörlerinden Yüce Yöney, dilbilimci-yazar Necmiye Alpay ile Türk Dil Kurumu'nun yeni sözlüğünü ve Türkçe anlayışını konuştu.

    Hayatta karşılığı olmayacağı bilinen kelimeleri niye öneriyorlar? Tıraş bıçağının karşılığı olarak “kılkeser” deniyor. Oysa biz hiçbir zaman “bir kılkeser verir misin” veya “sargacımın (korse) kopçası koptu” demeyeceğiz...
    TDK’ya o kadar çok Arapçacılık, Osmanlıcacılık, Türk-İslam sentezi suçlamaları yöneltildi ki ve son derece haklıydı başlangıçta, giderek daha öztürkçeci olmak gereğini duydular. Eski TDK’nın da bu tür komiklikleri olmuştu. Onun konumunu tekrar ediyorlar.

    Dostlar alışverişte görsün, biz önermiş olalım da bizden günah gitsin havalarında yapıyorlar bunu. Hiçbir başarılarını da görmüyorum.

    Kendi yayınladıkları, Talim Terbiye’nin elinden geçmiş kitaplarda da göremezsiniz kılkeserleri. Düşünün ki kendilerine bağlı kurumların yayınlarında bile kullanmadıkları terimler bunlar.

    Sözlükte biseksüel için “erdişi” diye bir karşılık yazıyor...

    Halbuki “çiftcinsel” var, çoktandır pek çok hekim kullanıyor. Ama ille de Türkçesini kullanacağım diyen bir eğilim var. Bir karşılık uzun süre çile çekilip yerleştiriyor, sonra TDK böyle kendilerini komik duruma düşürerek iyi olmayan karşılıklar öneriyor.

    Eczacılık sözlüğünde neden biseksüelin karşılığı var; biseksüaliteyi hastalık olarak gören bir anlayış mı var?

    Olabilir. Ben eczacı olmadığım için alana girip girmemesi gerektiğini bilemem ama ilk bakışta soru işareti uyandırıyor tabii ki.

    Alan sözlükleri nasıl yapılıyor?

    Genel yapılış yöntemleri bütün dillerde iki meseleyle uğraşmayı gerektiriyor. Ortak kültür sözlüğü diye bir şey var. Başlangıçta hangi kültürden alınmış ona yaslanılıyor. Cebir kelimesi Arapçadan gelmedir, çünkü cebirin bulucusu Araplar. Bunun gibi hangi dilde başladıysa kavram o kullanılıyor, hiç kimse cebir yerine başka kelime koysam diye uğraşmıyor.

    Kimse demeyelim, bizim gibi bu konularda şoven olanlar da var. Ben buna dilsel şovenizm diyorum. Temiz kan olsun der gibi ille de temiz Türkçe olsun... Bildiğim kadarıyla biraz da Norveçlilerde var bu. Eskiden Fransızlarda çok vardı, şimdi bakıyorum onlar ipin ucunu bırakmışlar.

    Ortak kültür fikri epey yerleşmiş durumda dünyada. Bu terim türetmenin evrensel ilkelerinden biri.

    Diğeri?

    İkincisi biraz daha tabii dilcilerin, toplumun seçimiyle ilgili. Özellikle Türkçe gibi geriden gelen diller için... Şimdi mesela Kürtleri izliyorum çok benziyorlar Türkçenin sorunlarıyla uğraşanlara. Kendi köklerinden türetme ilkesini güden bir kanal var. Bu bence de bir dile duyulabilecek saygının gereğidir. Ben ona dilin köklerini yeşil tutmak diyorum.

    Bu iki ilke arasında gidip gelerek yeni terimler ve kavramlar türetebilirsiniz. Tabii gündelik hayatın sıkıştırmasıyla mesela gazeteciler daha çok birinciye yakın. Diyelim, fonoloji diye bir terime rastladıysa onun Türkçe okunuşunu yazarak sorunu çözmüş sayıyor kendini. Halbuki kökleri yeşil tutmak isteyen birisi sesbilim diyor ve onu yerleştirmeye çalışıyor.

    Bu alan sözlüklerini kimler yapıyor?
    Dilbilimciler ve o alanın uzmanları yapar tabii. Herkes kendi açısından bakarak çeşitli öneriler ve kullanımlar arasında neyin uygun olup olmayacağını seçmeye çalışır. Ama tabii çok uzun, ciddi ve genellikle bir ekip çalışması olarak yapılır.

    O arada alan araştırması yapılmalı, insanlar pek çok öneride bulunmuş, kullanmış oluyor. Metinler taranmalı, alanın uzmanlarına danışılmalı, başka diller ne yapmış bakılmalı, vs...

    Türkiye bu konuda nerede?

    Türkiye’de sözlükbilim en geri disiplinlerden bir tanesi. Eski TDK’nın epeyce alan sözlükleri var. Ama epey ilkel ve masabaşı ürünler. Ancak şu var ki eski TDK yazarlar ve bilimciler, okuryazarlar arasında daha saygı gören bir kurumdu. Tek kurumdu, tek otoriteydi. Bir de tek tek yazarlar vardı tabii...

    Dolayısıyla onların çalışması biraz daha ciddiye alınır olabiliyordu.

    Şimdiki TDK’ya resmen itaat etmek zorunlu. Bu olmasa şimdiye kadar ayakta kalması imkansızdı. Bir ara kadro açısından da zavallı bir durumdaydı, şimdi biraz daha kaynak verilmiş görülüyor.

    Ya saygınlığı?
    MEB’e bağlı olmayan kurumlar siyasi ya da dini eğilimlerinden bağımsız olarak uyumlu davranmıyorlar bu kuruma, çünkü belirli bir saygı duymuyorlar. Bu sırf siyasi bir şey değil, bir düzey meselesi.

    Alan sözlüklerinde genellikle bir gayriciddilik hüküm sürüyor. Şu anlattığım en temel ilkelerden habersiz görünüyorlar. Masa başına oturup uydurmak düzeyinde devam ettikleri görülüyor.

    Yeni karşılıklardan bir seçki
    "Biseksüel: Erdişi, Anksiyete: Kaygı, Aerosol: Püskürtü, Andropoz: Yaş Dönümü, Antidot: Ağugideren, Antienflamatuvar: Yangıgiderir, Atrofi: Körelme, Dejenerasyon: Yozlaşma, Depresyon: Çökkünlük, Deterjan: Kirgideren, Deodorant: Kokugideren, Diyaforetik: Terletici, Endoskop: İçgöreç, Fistül: Akarca, Filobotomi: Hacamat, Greft: Yama, Parfümeri: Itriyat, Migren: Yarım Baş Ağrısı, Nüks: Depreşme, Refleks: Tepke, Sendrom: Belirge, Halusinasyon: Varsanım, Uğunma: Katılma Nöbeti, Akut: İvegen, Kronik: Süregen, Benign: İyicil, Malign: Kötücül, Pürülan: İrinli, Radyoaktif: Işınetkin, Nazal: Burundan, Ürtiker: Dobaz, Makyöz: Düzgüncü-Yüzyapan, Grip: Paçavra Hastalığı, Ülser: Karha, Kürtaj: Kazıma, Dışkı: Kazurat, Epilasyon: Kılsızlaştırma, Tıraş Bıçağı: Kılkeser, Prospektüs: Tanıtmalık, Mazoşist: Özezer, Kabızlık: Peklik, Diş taşı: Kefeki, Korse: Sargaç, Diyare: Sürgün-Amel, Anestezi: Uyuşturum, Enjeksiyon: Şırıngalama, Radyasyon: Işıma, Prematüre: Yarımca, Agresif: Yayılgan, Astım: Yelpik, Epilepsi: Tutarık, Lokal Anestezi: Yerel Duyum Yitimi."



    http://kitap.radikal.com.tr/makale/h...-kafasi-402012

  2. #10
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Yanlış bildiğimiz atasözü ve deyimlere örnekler

    1. "Güzele bakmak sevaptır" değil, "Güzel bakmak sevaptır" biçimindedir.
    2. "Azimle sıçan duvarı deler" değil, "Azimli sıçan duvarı deler" bçimindedir.
    3. "Göz var nizam var" değil, "Göz var izan var." biçimindedir. (izan: anlayış, anlama yeteneği. nizam: düzen, kural)
    4. "Eşek hoşaftan ne anlar" değil, "Eşek hoş laftan ne anlar" biçimindedir.
    5. "Aptala malum olurmuş" değil, "Abdala malum olurmuş" biçimindedir. (aptal: alık. abdal: derviş)
    6. "Kısa kes aydın havası olsun" değil, "Kısa kes aydın abası olsun" biçimindedir. (aba bir giysidir ve Aydın efesinin abası kısa ve dizleri açıktır.)
    7. "Su uyur düşman uyumaz" değil, "Sü uyur düşman uyumaz" biçmindedir. (sü: asker)
    8. "Saatler olsun" değil, "Sıhhatler olsun" biçimindedir. (sıhhat: sağlık)
    9. "Su küçüğün söz büyüğün" değil, "Sus küçüğün söz büyüğün" biçimindedir.
    10. "Elinin körü" değil, "ölünün kûru" biçimindedir. (kûr: mezar, gömüt)
    11. "Sıfırı tüketmek" dğeil, "zafiri tuketmek" biçimindedir. (zafir: soluk)
    12. "Eni konu" değil, "önü sonu" biçimindedir.


    Türkçenin Diriliş Hareketi

    (Facebook'tan alınmıştır)

    Bir tek itirazım var.

    "Eşek hoşaftan ne anlar" değil, "Eşek hoş laftan ne anlar" mış doğrusu.

    İyi de. O deyimin bir de devamı var bildiğim kadarı ile.

    Eşek hoşaftan ne anlar, suyunu içer tanesini kor.


    Bu durumda (yani devamı doğru ise) "eşek hoşaftan ne anlar" deyimi yanlış değil gibi.

  3. #11
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Türk Dil Kurumu'nun skandal tanımlamalarına bir yenisi daha eklendi. Kirli kelimesinin tanımına 'Aybaşı durumunda bulunan (kadın)' diyen TDK'ya tepkiler çığ gibi büyüyor.

    Daha önce skandal tanımlamalarıyla gündemden inmeyen TDK ‘müsait’ kelimesini ‘Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen kadın’ kadın tanımlamasından sonra tepki çeken tanımlamalarına bir yenisi daha eklendi. TDK sözlükte “kirli” kelimesinin sözlük anlamında “Aybaşı durumunda bulunan (kadın)” ifadelerini kullandı. Sozcu.com.tr’nin gündeme getirdiği skandalın ardından Türkiye ayağa kalktı. İşin uzmanlarından, gazetecilere, milletvekillerinden psikologlara kadar her kesimden tepkiler çığ gibi büyüyor. Sosyal medyada da bir çok kişi TDK’nın yaptığı bu tanımın yanlış olduğunu belirterek, kaldırılması için kampanya başlattı.

    http://www.sozcu.com.tr/hayatim/yasa...-gibi-buyuyor/

    Bu kadroların kadınla sorunları olduğu açık.

    Kadını "dun" (aşağı) gören, kadının, Ademin kaburga kemiğinden yaratıldığı düşüncesinden yola çıkarak kadının erkekten "dun" (aşağı) olduğunu içselleştirmiş insanlar bunlar.

    Öyle "cennet ananın ayaklarının altındadır" güzellemesinden yola çıkarak zaman zaman oluşan tepkileri dindirme gayretlerine bakmayın.

    Kadını kapatmakla başlıyor herşey.

    Sonra eğitimine engel olmakla devam ediyor.

    Kadını eve kilitleyip "çocuklarımızın sevgili anneleri" payesi vermekle yol alıyor.

    Kadını geri kalmış bir tek ileri toplum gösteremezsiniz...

  4. #12
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Türk dili, fedakar, vefakar ve titiz bir evladını, HAKKI DEVRİMİ kaybetti...

    Yerini dolduracak yüzbinlercesini arkasında bırakarak...

    Işıklar içinde uyusun.


  5. #13
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Türk demek TÜRKÇE demektir..
    26 Eylül Türk Dil Bayramı Kutlu olsun ...



    "Türkçem benim ses bayrağım..."

  6. #14
    Duhul
    Jun 2008
    İkamet
    Papatyanın hışırdamadığı, hapşurmadığı, kokmadığı
    Gönderi
    9,983
    Blog Yazıları
    7

    Esas

    Türkçe'nin en uzun kelimesi


    "Konsolosluğumuzdan arkadaşlar burada görev yapıyorlar, Türkçenin zenginliğini ön plana çıkartan açıklamalar yapıyorlar, standımızda broşürlerimizde mevcut, burada bulunan diğer ülkelerde dillerini tanıtıyorlar. Mesela 70 harfli en uzun kelimemizi,(muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebilecekleri mizdenmişsinizcesine) yabancılara okutmaya çalışmışlar henüz başaran olmamış ve bu misafirlerin çok ilgisini çekmiş.
    ~ O.K.U. ~
    Forum Kuralları

    Hayat bazen çok cimridir.
    İnsanın yeni bir duygu tatmaksızın günler, haftalar, aylar hatta yıllar geçirdiği olur.



Sayfa 2/2 İlkİlk 12

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •