Arama sonucu : 5 madde; 1 - 5 arası.

Konu: Son 40 yılda 3 Van Gölü kaybettik

  1. #1
    Duhul
    Jul 2005
    Gönderi
    12,182
    Blog Yazıları
    8

    Esas Son 40 yılda 3 Van Gölü kaybettik

    Son 40 yılda Van Gölü'nün 3 katı büyüklüğünde sulak alanını kurutma, doldurma ve su rejimine yapılan müdahaleler sonucu kaybeden Türkiye, önlem alınmadığı takdirde gelecek yıllarda ciddi bir su sıkıntısıyla karşı karşıya kalabilecek.

    Doğal Hayatı Koruma Vakfı-Türkiye (WWF-Türkiye) Su Kaynakları Program Müdürü Buket Bahar Dıvrak, Türkiye'deki toplam 2.5 milyon hektarlık sulak alanın, 1 milyon 300 bin hektarının son 40 yılda kaybedildiğini söyledi.

    Kaybedilen alanın Van Gölü'nün üç katı kadar olduğunu belirten Dıvrak, bu alanların kurutma, doldurma ve su rejimine yapılan müdahaleler sonucunda ekolojik özelliklerini yitirdiklerini vurguladı.

    Dıvrak, sulak alanların hayati işlevlerini şöyle sıraladı:

    * İçme suyu sağlama
    * Taşkın kontrolü
    * Yeraltı sularının beslenmesi
    * Besin depolama
    * İklim değişikliğinin kontrolü,
    * Doğal arıtım
    * Balıkçılık
    * Saz kesimi
    * Turizm ve rekreasyon olanakları sağlamak

    Dıvrık, Türkiye'nin bugüne kadar Amik ve Avlan gölleri, Kestel, Gavur, Yarma, Aynaz, Hotamış, Eşmekaya sazlıkları gibi sulak alanlarını kaybettiğini ifade etti.

    Dünyada iklim dengelerinin giderek değiştiğini, bunun sonucu Türkiye'de de son derece kurak bir kış mevsimi yaşandığına işeret eden Dıvrak, gerekli önlemler alınmazsa gelecek yıllarda sulak alanların yanı sıra özellikle Ege, Akdeniz ve Orta Anadolu'daki yağışlarda önemli ölçüde azalma ve buna bağlı kuraklık yaşanacağını kaydetti.

    Dıvrak, Türkiye'nin her bölgesinin iklim değişikliğinden aynı şekilde etkilenmeyeceğini dile getirerek, ''İklim değişikliği gibi bir sorun olmasa bile su yönetimi ve suya olan bakışı değiştirmezsek Türkiye 2030'lu yıllarda ciddi bir su kriziyle karşı karşıya kalacak'' dedi.

    Türkiye'nin sulak alanlarının durumu

    Konya Havzası Eşmekaya Sazlıkları: Eşmekaya Barajı yapılırken tamamen kuruyan, şu an ne baraj ne de sazlık bulunan bölge 2005 yılında doğal sit statüsünü kaybetti.

    Hotamış Sazlıkları: Yine Konya Havzası'nda bulunan ve 1985 yılında yaklaşık 16 bin hektar olan alan, 1990 yılında 8 bin hektara düştü, bugün ise tamamen kurumuş durumda.

    Ereğli Sazlıkları: Alanı besleyen kaynaklar üzerine yapılan barajlar, tahliye kanalları ve yeraltı sularının tarımsal sulama amacıyla aşırı derecede çekilmesiyle çok büyük ölçüde kurudu. Yaz aylarında tamamen kuruyan alanın tek su kaynağı ise Ereğli ilçesinin kanalizasyon kanalı.

    Tuz Gölü: Türkiye'nin ikinci büyük gölü ve en büyük Özel Çevre Koruma Bölgesi olan Tuz Gölü, şu an olması gereken büyüklüğün yarısı kadar. Konya ve Aksaray şehirleriyle Kulu-Şereflikoçhisar-Cihanbeyli-Eskil ilçelerinin evsel ve endüstriyel atıkları ve ayrıca binlerce ton tarımsal atık, herhangi bir arıtıma tabi olmadan yıllardır Tuz Gölü'ne akıtılıyor.

    Beyşehir Gölü: Türkiye'nin en büyük tatlısu gölü ve milli park alanı olan göl, tarımsal sulama amacıyla su çekilmesi nedeniyle giderek küçülüyor ve sığlaşıyor. Küçülmenin yanı sıra kirlilik de Beyşehir için önemli bir sorun olarak kabul ediliyor.

    Suğla Gölü: Doğal göl olma özelliğini kaybederek önemli ölçüde kurudu. Şimdi su depolama alanı olarak kullanılıyor.

    Meke Gölü: Konya Havzası'nın diğer sulak alanları gibi kuruma sürecinde ve parçalara ayrılmış durumda. Gölün küçülmesinde azalan yağışlardan daha çok havza bazında sürekli düşen yer altı su seviyesinin etkili olduğu bildiriliyor.

    Sultansazlığı: Sazlığı besleyen su kaynaklarının tarımsal amaçlı kullanımı için kesilmesi nedeniyle yüzde 90 oranında küçülmüş durumda.

    Bafa Gölü: Gölü besleyen Büyük Menderes Nehri ile göl arasına yapılan setler, barajlar ve Söke sulamasına verilen su gibi nedenlerle göl susuz ve oksijensiz kalmakta, küçülmekte ve toplu balık ölümleri yaşanmakta.

    Manyas Gölü: Sığırcı Deresi ile kuzeyden, yani Bandırma tarafından gelen kirlilik baskısı devam ediyor. Kuşların önemli barınma, kışlama ve üreme alanı olan bu deltada, geçmişte DSİ'nin gölün güney bölümüne etki eden baraj çalışması sonucu su seviyesi yükselmiş ve Avrupa Konseyi tarafından iyi korunan milli parklara verilen 'A' sınıfı diploması geri alınmıştı.

    Manyas Gölü, alana yapılan su müdahalelerinin geri dönülmesi çok zor, pahalı ya da imkansız sorunlara yol açabildiğini gösteriyor.

    Doğu Karadeniz Havzası: Sahip olduğu bitki, kuş, memeli ve sürüngen türleri ile bu havza da taş ocakları, kirlilik, plansız altyapı, kontrolsüz turizm, yasadışı avlanma, toprak kayması gibi sorunlarla boğuşuyor.

  2. #2
    Duhul
    Nov 2006
    İkamet
    Kobe/Japan
    Yaş
    63
    Gönderi
    4,679
    Blog Yazıları
    23

    Esas

     Alıntı Originally Posted by Red Kit Yazıyı Oku
    Son 40 yılda Van Gölü'nün 3 katı büyüklüğünde sulak alanını kurutma, doldurma ve su rejimine yapılan müdahaleler sonucu kaybeden Türkiye, önlem alınmadığı takdirde gelecek yıllarda ciddi bir su sıkıntısıyla karşı karşıya kalabilecek.

    Doğal Hayatı Koruma Vakfı-Türkiye (WWF-Türkiye) Su Kaynakları Program Müdürü Buket Bahar Dıvrak, Türkiye'deki toplam 2.5 milyon hektarlık sulak alanın, 1 milyon 300 bin hektarının son 40 yılda kaybedildiğini söyledi.

    Kaybedilen alanın Van Gölü'nün üç katı kadar olduğunu belirten Dıvrak, bu alanların kurutma, doldurma ve su rejimine yapılan müdahaleler sonucunda ekolojik özelliklerini yitirdiklerini vurguladı.

    Dıvrak, sulak alanların hayati işlevlerini şöyle sıraladı:

    * İçme suyu sağlama
    * Taşkın kontrolü
    * Yeraltı sularının beslenmesi
    * Besin depolama
    * İklim değişikliğinin kontrolü,
    * Doğal arıtım
    * Balıkçılık
    * Saz kesimi
    * Turizm ve rekreasyon olanakları sağlamak

    Dıvrık, Türkiye'nin bugüne kadar Amik ve Avlan gölleri, Kestel, Gavur, Yarma, Aynaz, Hotamış, Eşmekaya sazlıkları gibi sulak alanlarını kaybettiğini ifade etti.

    Dünyada iklim dengelerinin giderek değiştiğini, bunun sonucu Türkiye'de de son derece kurak bir kış mevsimi yaşandığına işeret eden Dıvrak, gerekli önlemler alınmazsa gelecek yıllarda sulak alanların yanı sıra özellikle Ege, Akdeniz ve Orta Anadolu'daki yağışlarda önemli ölçüde azalma ve buna bağlı kuraklık yaşanacağını kaydetti.

    Dıvrak, Türkiye'nin her bölgesinin iklim değişikliğinden aynı şekilde etkilenmeyeceğini dile getirerek, ''İklim değişikliği gibi bir sorun olmasa bile su yönetimi ve suya olan bakışı değiştirmezsek Türkiye 2030'lu yıllarda ciddi bir su kriziyle karşı karşıya kalacak'' dedi.

    Türkiye'nin sulak alanlarının durumu

    Konya Havzası Eşmekaya Sazlıkları: Eşmekaya Barajı yapılırken tamamen kuruyan, şu an ne baraj ne de sazlık bulunan bölge 2005 yılında doğal sit statüsünü kaybetti.

    Hotamış Sazlıkları: Yine Konya Havzası'nda bulunan ve 1985 yılında yaklaşık 16 bin hektar olan alan, 1990 yılında 8 bin hektara düştü, bugün ise tamamen kurumuş durumda.

    Ereğli Sazlıkları: Alanı besleyen kaynaklar üzerine yapılan barajlar, tahliye kanalları ve yeraltı sularının tarımsal sulama amacıyla aşırı derecede çekilmesiyle çok büyük ölçüde kurudu. Yaz aylarında tamamen kuruyan alanın tek su kaynağı ise Ereğli ilçesinin kanalizasyon kanalı.

    Tuz Gölü: Türkiye'nin ikinci büyük gölü ve en büyük Özel Çevre Koruma Bölgesi olan Tuz Gölü, şu an olması gereken büyüklüğün yarısı kadar. Konya ve Aksaray şehirleriyle Kulu-Şereflikoçhisar-Cihanbeyli-Eskil ilçelerinin evsel ve endüstriyel atıkları ve ayrıca binlerce ton tarımsal atık, herhangi bir arıtıma tabi olmadan yıllardır Tuz Gölü'ne akıtılıyor.

    Beyşehir Gölü: Türkiye'nin en büyük tatlısu gölü ve milli park alanı olan göl, tarımsal sulama amacıyla su çekilmesi nedeniyle giderek küçülüyor ve sığlaşıyor. Küçülmenin yanı sıra kirlilik de Beyşehir için önemli bir sorun olarak kabul ediliyor.

    Suğla Gölü: Doğal göl olma özelliğini kaybederek önemli ölçüde kurudu. Şimdi su depolama alanı olarak kullanılıyor.

    Meke Gölü: Konya Havzası'nın diğer sulak alanları gibi kuruma sürecinde ve parçalara ayrılmış durumda. Gölün küçülmesinde azalan yağışlardan daha çok havza bazında sürekli düşen yer altı su seviyesinin etkili olduğu bildiriliyor.

    Sultansazlığı: Sazlığı besleyen su kaynaklarının tarımsal amaçlı kullanımı için kesilmesi nedeniyle yüzde 90 oranında küçülmüş durumda.

    Bafa Gölü: Gölü besleyen Büyük Menderes Nehri ile göl arasına yapılan setler, barajlar ve Söke sulamasına verilen su gibi nedenlerle göl susuz ve oksijensiz kalmakta, küçülmekte ve toplu balık ölümleri yaşanmakta.

    Manyas Gölü: Sığırcı Deresi ile kuzeyden, yani Bandırma tarafından gelen kirlilik baskısı devam ediyor. Kuşların önemli barınma, kışlama ve üreme alanı olan bu deltada, geçmişte DSİ'nin gölün güney bölümüne etki eden baraj çalışması sonucu su seviyesi yükselmiş ve Avrupa Konseyi tarafından iyi korunan milli parklara verilen 'A' sınıfı diploması geri alınmıştı.

    Manyas Gölü, alana yapılan su müdahalelerinin geri dönülmesi çok zor, pahalı ya da imkansız sorunlara yol açabildiğini gösteriyor.

    Doğu Karadeniz Havzası: Sahip olduğu bitki, kuş, memeli ve sürüngen türleri ile bu havza da taş ocakları, kirlilik, plansız altyapı, kontrolsüz turizm, yasadışı avlanma, toprak kayması gibi sorunlarla boğuşuyor.

    Simdi anlasildi neden kaybettigimiz.. Ilgisizlik, umursamazlik!

  3. #3
    Duhul
    Feb 2004
    İkamet
    gölcük/kocaeli
    Gönderi
    791
    Blog Yazıları
    1

    Esas

     Alıntı Originally Posted by BUSHIDO Yazıyı Oku
    Simdi anlasildi neden kaybettigimiz.. Ilgisizlik, umursamazlik!
    Meclisde hukukcular ordusu bulunduğu sürece bir arpa boyu yol alamayız. Yok verilen hak geri alınmazmış, yok dedesinden kalmış, yok 15 yıldan beri kullanıyormuş, yok emilsiyon kriterlerine yasal sınırlar içinde uyuyormuş, yok kirlettiğini görmüşler mi gibisinden gerekçelerle işi götürüyorlar.
    örnek; sabanca gölünü kirletmek ve suyunu almak konusunda kaç mahkeme açılmış, kaç hukukcu çevreyi kaspetmek için yasal kılıf uydurmuş ve kaç hukukçu milletvekili bu iş için uğraşmıştır.
    Sami selçük' e kalsa meclisi bu kafadaki hukukçularla doldurup çevreyi katledecekler.( edis hun' a kafayı takmış)

    Artık Türkiye' de bir yeşiler partisine ihtiyaç var. Hele küresel ısınma, zehirli atıklar ve su sıkıntısı nedeniyle kamu oyunun doldurulduğu bir dönemde, mhp,anap ve dyp gibi partilerden bile daha fazla oy alacağı kesin.

  4. #4
    Duhul
    Nov 2006
    İkamet
    Kobe/Japan
    Yaş
    63
    Gönderi
    4,679
    Blog Yazıları
    23

    Esas

     Alıntı Originally Posted by radiolaria Yazıyı Oku
    Meclisde hukukcular ordusu bulunduğu sürece bir arpa boyu yol alamayız. Yok verilen hak geri alınmazmış, yok dedesinden kalmış, yok 15 yıldan beri kullanıyormuş, yok emilsiyon kriterlerine yasal sınırlar içinde uyuyormuş, yok kirlettiğini görmüşler mi gibisinden gerekçelerle işi götürüyorlar.
    örnek; sabanca gölünü kirletmek ve suyunu almak konusunda kaç mahkeme açılmış, kaç hukukcu çevreyi kaspetmek için yasal kılıf uydurmuş ve kaç hukukçu milletvekili bu iş için uğraşmıştır.
    Sami selçük' e kalsa meclisi bu kafadaki hukukçularla doldurup çevreyi katledecekler.( edis hun' a kafayı takmış)

    Artık Türkiye' de bir yeşiler partisine ihtiyaç var. Hele küresel ısınma, zehirli atıklar ve su sıkıntısı nedeniyle kamu oyunun doldurulduğu bir dönemde, mhp,anap ve dyp gibi partilerden bile daha fazla oy alacağı kesin.
    Goruslerinize ve temenninize katiliyorum ama son tahmininize katilamadigimi da belirtmek isterim.

    Bu soylediginizin gerceklesmesi halinde, ulkem ile gercekten gurur duyar ve herseyin daha guzel olacagina gonulden inanirim.

    Ama nerede! Her gecen gun, insanlarimiz daha duyarsiz ve daha ilgisiz olmakta!

  5. #5

    Esas

    gerektiğinde denizden arıtırlar tatlı su yaparlar suda sıkıntı olmaz
    ayrıca bu yaşlı dünyanın insanoğlundan hesap sorması gerektiğini düşünüyorum.bunuda bi şekilde yapacak.nede olsa o hep burdaydı ve olacak insanoğlu nedirki.dinazorların bile fişi çıkmış milyonyıllar sonra

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •