Sayfa 3/25 İlkİlk 1234513 ... SonSon
Arama sonucu : 197 madde; 17 - 24 arası.

Konu: ISKUR - İş Bankası Kurucu Senetleri

  1. #17
    Duhul
    Jan 2013
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    1,883

    Esas

    T.C.
    YARGITAY
    HUKUK GENEL KURULU
    E. 1995/11-1044
    K. 1996/159
    T. 13.3.1996

    DAVA ve KARAR :
    Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.11.1991 gün ve 1988/1102 E-1991/1027 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
    Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17.9.1993 gün ve 1993/3979- 5589 sayılı ilanı;
    ( ... Davacı vekili müvekkilinin, davalı bankanın kurucu hisselerinden bir kısmının sahibi olduğunu, davalının 20.3.1987 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında 1986 yılı karının ana sözleşmeye aykırı olarak dağıtılmamasına tekrar verildiğini ve müteakip genel kurulda bir kısmının sermayeye ilavesinin kararlaştırıldığı, böylelikle kurucu hisse senedi sahiplerine ödenmesi gereken kar payının dolayısıyla davalı diğer hissedarlara dağıtıldığını, Yasa uyarınca kuruculara esas sözleşmede belirtilen şekilde kar verilmesi gerektiğini ileri sürerek 1986 yılı karından müvekkili hissesine düşen 148.402.700 liranın faiziyle tahsilini talep etmiştir.
    Mahkeme'ce, genel kurulca alınan kararlarla kurucu hisse sahiplerine şirkete karşı taleplerini ihlal edilemeyeceği, ancak bu hususîler ilk kuruluş esas sermayesi ile sınırlı olarak pay alabilecekleri gerekçesiyle davacının 8.930 lira olacağı olduğundan bu miktarın faiziyle tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilin temyizi üzerine karar dairemizce oyçukluğu ile onanmıştır.
    Davacı vekili karar düzeltilmesi isteminde bulunmuştur.
    Davacı Türk Eğitim Vakfı, davalı bankanın bağış suretiyle 47 adet kurucu paylarına sahip olduklarını, 20.3.1987 günlü genel kurulda alınan kararla 1986 yılı karının dağıtılmamasına karar verildiğini, ihtiyari fevkalade yedek akçe olarak ayrılan 14.055.070 TL.dan kurucu pay sahiplerine 1.168.981.696 lira kar payı dağıtılması gerektiğini, sahip oldukları 47 pay karşılığında kendilerine 148.492.270 lira ödenmesi gerektiğini, keza 11.9.1987 günü yapılan olağan üstü genel kurulda da ihtiyati fevkalade yedek akçeden 11.500.000.000 liranın sermaye ye ilavesi kararlaştırılarak böylece kurucu paydaşlara ödenmesi gereken payın hissedarlara intikal ettirildiğini bu tutumun Yasa ve anasözleşmeye aykırı olduğunu belirterek taleplerinin hüküm altına alınmasını istemişlerdir.
    Davalı bankanın Ana sözleşmenin kar'ın taksimi başlığını taşıyan 45. maddesinde belirtilen oranlarda kanuni ve fevkalade yedek akçeler, muhtemel zarar karşılığı, ilk temettü pay sahiplerinin kar'ı ayrıldıktan sonra idare meclisi azalarına ve banka müdür ve personelden verilecek kar oranları meyanında; % 10'unun da kurucu senetlerine tevzi edileceği öngörülmüştür. Davacı Bankaca çeşitli tarihlerde sermaye artırımına gidilmesine rağmen ana sözleşmenin değinilen maddesinde bir değişiklik yapılmadığı gibi; ilk sermaye ile sınırlı kalmaksızın artırılan sermaye miktarı üzerinde kurucu senet sahiplerine kar payı ödemeye devam edilmiştir.
    Davalı T. Garanti Bankası A.Ş. ayrılan 14.055.070.484 lira yedek akçenin 11.500.000.000 lirasının ortaklığın sermaye artırımında kullanıldığı ve sermaye artırımının bu şekilde finanse edildiği anlaşılmıştır. Böylece ayrılan yedek akçenin sermaye artırımında kullanılan miktarı kadar kar payından yoksun kaldıkları halde yeni pay senetlerinin sadece ortaklara verilmesi kurucu pay senetlerinin dolaylı bir şekilde kardan pay almalarını olumsuz bir şekilde etkilemiştir. Uyuzmazlığa ilişkin kar payı için 20.3.1987 günlü genel kurulda kurucu paylarının kar payının sınırlandırılması yolunda alınmış bir karar da bulunmaktadır. Bu durumda kurucu payların kar payının sınırlandırıldığı yolundaki savunmasına değer verilmez.
    Dairemizin 1992/7645 Esas 1993/2018 sayılı kararında da değinldiği gibi; ilke olarak kurucu pay sahiplerinin kar payları ilk kuruluş sermayesi miktarına göre ve bununla sınırlı olarak ödenmesi gerekliyse de; Davalı şirket, anılan ilkeyi uygulamayarak, ana sözleşme hükmünü kurucu paylar lehine yorumlamış ve en son sermaye artırımına kadar artırılan sermaye miktarına göre elde edilecek kardan kurucu kar payı ödemekle bu uygulama bakımından taraflar arasında akti bir bağ oluşmuştur. Mahkeme'ce uygulamayı ve oluşan zımni anlaşmayı dikkate almadan kurucu paylara dağıtılacak kar payının tesbitinde sermaye olarak ilk kuruluş sermayesi miktarı olan 2.500.000 lira ile oranlandırılarak 8.930 T.sına hükmedilmesi yerinde görülmemiştir.
    Yukarıda değinildiği gibi mahkeme'ce yapılacak iş; en son sermaye artırma kadar artırılan sermaye miktarına göre elde edilen kardan kurucu pay ödemesi yapıldığından ve sınırlandırılması yoluda da bir karar alınmadığından, talep edilen döneme ilişkin bilanço nazara alınarak ana sözleşmenin 45. maddesine göre davacı kurucu paya isabet edecek kar payına hükmetmekten ibarettir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkeme'ce önceki kararda direnilmiştir.
    YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI :
    Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutmak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.

  2. #18
    Duhul
    Jan 2013
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    1,883

    Esas

    T.C.
    YARGITAY
    HUKUK GENEL KURULU
    E. 1980/11-1720
    K. 1983/631
    T. 8.6.1983
    • İMTİYAZLI HİSSE SENEDİ SAHİPLERİNİN HAKLARINI İHLAL EDEN GENEL KURUL KARARLARI ( Uygulanabilmesi Şartları )
    • GENEL KURUL KARARININ UYGULANABİLME KOŞULLARI ( İmtiyazlı Hisse Senedi Sahiplerinin Haklarını İhlal Eden )
    • PAY SAHİPLERİNİN ONAMASI ŞARTI ( İmtiyazlı Hisse Senedi Sahiplerinin Haklarını İhlal Eden Genel Kurul Kararlarının Uygulanabilme Koşulu )
    6762/m.389
    ÖZET : İmtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını ihlal eden genel kurul kararları, bu pay sahiplerinin özel bir toplantı ile verecekleri diğer bir kararla onanmadıkça uygulanamaz.

    DAVA : Taraflar arasındaki "karar iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Eskişehir İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi`nce davanın kabulüne dair verilen 14.12.1978 gün ve 255-689 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi`nin 19.4.1979 gün ve 1504-2134 sayılı ilamıyla; ( ...Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin kurucularından ve 200.000 liralık 1. tertip ( A ) grubu nama yazılı hisse senedi sahibi bulunduğunu, yönetim kurulunun çağrısı üzerine, ana sözleşmedeki bazı değişiklikler ile tahvil çıkarılması konularında olağanüstü genel kurulun 4.1.1978 gününde toplandığını, toplantıda alınan ana sözleşmenin bazı maddelerinin değiştirilmesine ilişkin kararların yasa, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, müvekkilinin kazanılmış haklarını kabyettiğini, karar gereğince kurucu hisse senetlerinin geriye istendiğini, tahvil çıkarma yetkisinin de yönetim kuruluna bırakılamayacağını belirterek söz konusu toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

    Davalı vekili savunmasında, davacının gene kurul toplantısına katılmadığını, kararlara karşı muhalefetini zapta geçirtmediğini, bu nedenle dava hakkı bulunmadığını, yönetim kuruluna tahvil çıkartmak için araştırma yetkisi verildiğini, ayrıca alınan diğer kararların da yasa ve ana sözleşmeye uygun olduğunu, ortaklar arasında eşitlik sağlandığını, teminat yatırılması gerektiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.

    Mahkemece, iddia, savunam ve belgelere göre, davacının davalı şirketin kurucu üyesi bulunduğu, ana sözleşme gereğince 200.000 liralık 1. tertip ( A ) grubu namına yazılı hisse senedi maliki olduğu, toplantıya katılmamasının dava açmasını engellemeyeceği, ana sözleşmenin 28. maddesindeki kuruculara tanınan % 10 kar payı dağıtımına ve 22. maddedeki her hisse için 3 oy hakkına ilişkin kazanılmış hakların değiştirilmesinin TTK.nun 385. maddesi ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle genel kurulda alınan ve bu maddeleri kapsıyan değişiklik kararlarının iptaline karar verilmiştir.

    Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.

    1 - Davacının, TTK.nun 385. maddesindeki kazanılmış haklarının ihlal edildiğinden söz ederek, genel kurul kararının iptalini dava etmesinde TTK.nun 381. maddesi hükmü gereğince genel kurul toplantısına katılarak karara muhalif kalması ve keyfiyeti tutanağa geçirtmesine gerek bulunmadığından davalının bu yöne ilişen ve aşağıdaki bent dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

    2 - Davacı, imtiyazlı pay sahibi olarak genel kurulca alınan kar payının ve oy hakkının azaltılması yolundaki kararın iptalini dava etmiştir. TTK.nun 385/1. maddesi hükmü gereğince münferit pay sahiplerinin bu sıfatla haiz oldukları müktesep haklardan rızaları olmaksızın hiçbir şekilde değişiklik yapılamaz. Müktesep hakların nelerden ibaret olduğu da aynı maddenin ikinci fıkrasında gösterilmiştir. Dava konusu haklar da bu müktesep haklardan maduttur. Ancak, TTK.nun 389. maddesinde genel kurulca alınan ana sözleşmenin değiştirilmesine dair kararların imtiyazlı pay senedi sahiplerinin haklarını ihlal edecek mahiyette olması halinde bu kararların adı geçen pay sahiplerinin yapacakları özel bir toplantıda verecekleri diğer bir kararla tasdik olunmadıkça infaz edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

    Davada, herne kadar imtiyazlı pay senedi sahiplerinin TTK.nun 389. maddesindeki özel toplantıyı yaptıkları anlaşılmakta ise de, şirket ana sözleşmesinde kurucuların 10 kişi olduğu halde, özel toplantıya katılanların 5 kişi olduğu toplantı tutanağından anlaşıldığı cihetle bu kararın geçerli olması için TTK.nun 389. maddesi göndermesiyle, toplantıdaki müzakere yeter sayısı ve karar verme tarzı 388. maddenin 3-4 ve 5. fıkraları hükümlerine tabi bulunduğundan bu hususun mahkemece araştırılması ve eğer müzakere ve karar yeter sayısı olmadan alınmış bir karar varsa bunun geçerli olamıyacağı gözönünde bulundurularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken böyle bir araştırma yapılmaksızın yazılı olduğu şekilde davanın kabulü isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    Temyiz eden: Davalı vekili.

    Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

    KARAR : Davada uyuşmazlık, ana sözleşmenin 22. maddesinin kurucu pay sahiplerine ( A ) grubu hissedarlarına üç oy hakkı tanıyan hükmünün, her türlü hissenin sahiplerine bir oy hakkı vereceği şeklinde ve 29. maddesinin kar tevzi edilmeden kuruculara % 10 kar verileceği hükmünün kaldırılması şeklindeki değişikliklere ilişkin ve bunlarla sınırlı olarak devam etmektedir. Mahkeme oyda ve paydaki bu ayrıcalığın kurucu hisse senedi sahipleri için birer müktesep hak olduğu görüşünü benimsiyerek sonuca varmış, özel daire bozma kararında ise bunların imtiyaz olduğu ve TTK.nun 389. maddesindeki koşullar içinde bu konulara ilişkin ana sözleşme hükümlerinin değiştirilebileceği kabul edilmiştir. Herne kadar özel daire kararında maddi bir yanlışlık olarak "müktesep hak" tabiri de kullanılmış ise de; maddi yanlışlıkların usuli kazanılmış hak doğuramayacağı yerleşmiş Yargıtay İçtihatları gereği olduğu gibi, daire bozma kararının iki numaralı bendinin birinci paragrafının baş ve sonuç kısmında ve ikinci paragrafında dava konusu payların imtiyazlı paylar olduğu açıkca belirtilmiş ve TTK.nun 389. maddedeki koşulların varlığı halinde ancak değişikliğe ilişkin genel kurul kararlarının infazının mümkün olacağı açıklanmış ve anılan maddede koşullarının varlığının araştırılması gerektiği nedeniyle hüküm bozulmuş olmakla, dairenin, davacıların paylarını imtiyazlı paylar olarak kabul ettiği belirgin bir biçimde ortaya çıkmış bulunmaktadır.

    Gerçekten, sahiplerine gerek ( oy ) da gerekse ( kar ) da bazı üstünlükler tanıyan hisse senetlerinin, karda imtiyazlı hisse senetleri veya oyda imtiyazlı hisse senetlerini oluşturdukları gerek öğretide, gerekse uygulamada bilinmekte ve kabul edilmektedir ( Poray Tekinalp - Çamoğlu, Ortaklıklar ve Koopertaif Hukuku - 1982, Sayfa 413 vd., 415 vd. ), ( Oğuz İmergün - Anonim Ortaklıklar - 1974, sayfa 266 vd. ), ( Türk Hukuk Lügatı - 1944 - sayfa 129 ). TTK.nun 401. maddesi de bu hususu açık bir şekilde belirterek ( kar payında veya, vesair hususlarda ) demek suretiyle de, oy kullanmada bazı hisse senetlerine tanınan üstünlüklerin birer imtiyaz olduğunu göstermiş bulunmaktadır.

    Bu durumda davacının sahip olduğu hisse senetlerinin hem ( oy ) da, hem ( kar ) da sahiplerine imtiyaz tanıyan hisse senetleri olduğu anlaşılmaktadır. Bu hisse senetlerinin sahiplerine verdiği imtiyazların değiştirilmesine ilişkin genel kurul kararları ise, hisse senedi sahiplerinin haklarını ihlal ediyorsa TTK.nun 389. maddesinde gösterildiği biçimde, bu pay sahiplerinin yapacakları özel bir toplantıda verecekleri diğer bir kararla tasdik edilmedikçe infaz edilemezler. Mahkeme ise, davacının müktesep hakkının ihlal edildiğini benimsediği cihetle, bu nokta üzerinde durmamış ve özel dairenin bozma kararının iki numaralı bendinin ikinci paragrafında gösterilen incelemeyi yapmamıştır. Oysa yukarıda belirtildiği üzere, dava konusu hisse senetleri imtiyazlı hisse senetleri olduğu cihetle bu incelemenin yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirdi.

    O halde bu nedenlerle Genel Kurulca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki karada direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 8.6.1983 gününde yapılan ikinci görüşmede oybirliği ile karar verildi.

  3. #19
    Duhul
    Jan 2013
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    1,883

    Esas

    T.C.
    YARGITAY
    11. HUKUK DAİRESİ
    E. 2008/4676
    K. 2010/1315
    T. 5.2.2010
    • KAR PAYI DAĞITIMI ( Şirketin Kar Payı Dağıtmayarak İhtiyatlara Ayırmasının Ekonomik Gerekliliğinin Bulunup Bulunmadığı Uzman Bilirkişiler Aracılığı İle İncelettirilerek Karar Verilmesi Gerektiği - A.Ş. Kurucu Pay Senedi Sahipleri Kar Payı İsteyebilecekleri )
    • FEVKALADE İHTİYATLARA AYIRMA KARARI ( Dağıtılmamasına Karar Verilen Kardan Ana Sözleşme Uyarınca Kendisine Verilmesi Gereken Tutarın Tahsili İstemi - A.Ş. Kurucu Pay Senedi Sahipleri Kararının İptali Yoluna Gitmeden Kar Payı İsteyebilecekleri )
    • ANONİM ŞİRKET KAR PAYI DAĞITIMI ( Şirketin Kar Payı Dağıtmayarak İhtiyatlara Ayırmasının Ekonomik Gerekliliğinin Bulunup Bulunmadığı Uzman Bilirkişiler Aracılığı İle İncelettirilerek Karar Verilmesi Gerektiği - A.Ş. Kurucu Pay Senedi Sahipleri Kar Payı İsteyebilecekleri )
    • İHTİYATLARA AYRILMASINA KARAR VERİLEN KAR PAYI ( A.Ş. Kurucu Pay Senedi Sahipleri Kar Payı İle İlgili Genel Kurul Kararının İptali Yoluna Gitmeden Kar Payından Hissesine Düşeni İsteyebilecekleri )
    • KURUCU PAY SENEDİ SAHİPLERİ ( Davacının İştirak Hissesi ve Emisyon Primi İle İlgili Talebi Olmadığından Kar Payı İle İlgili Genel Kurul Kararının İptali Yoluna Gitmeden Kar Payından Hissesine Düşeni İsteyebilecekleri )
    6762/m.298,466
    ÖZET : Davacı, davalı şirketin genel kurul toplantısında kar dağıtmayarak fevkalade ihtiyatlara ayrılmasına karar verildiğini ileri sürerek, dağıtılmamasına karar verilen kardan ana sözleşme uyarınca kendisine verilmesi gereken tutarın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacının iştirak hissesi ve emisyon primi ile ilgili talebi yoktur. Kurucu pay senedi sahipleri kar payı ile ilgili olarak genel kurul kararının iptali yoluna gitmeden kar payından hissesine düşeni isteyebilir. Şirketin kar payı dağıtmayarak ihtiyatlara ayırmasının ekonomik gerekliliğinin bulunup bulunmadığı uzman bilirkişiler aracılığı ile incelettirilerek karar verilmelidir.

    DAVA : Taraflar arasında görülen davada Adana Asliye 2.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 08.05.2002 tarih ve 1998/2328 - 2002/472 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 26.01.2010 gününde davacı avukatı S.B. ile davalı avukatı N.K.Ş. gelip, temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi D.D.B. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

    KARAR : Davacı, davalı şirketin ana sözleşmesinin 12. ve 36. maddelerine istinaden kuruluşunda kurucu ortaklarına dağıtılabilir karlardan % 10'nu vermek üzere 2000 adet kurucu hissesi çıkardığını, kendisinin de 10 adet kurucu hisse sahibi olduğunu, davalının 1998 yılı içinde sahibi bulunduğu gayrimenkulü satarak safı 4.705.490.000.000.-TL kar sağladığını, şirket ana sözleşmesinin 36. maddesinin 2. bendinin ( b )fıkrası uyarınca kurucu hisse senetlerine verilmesi gereken kar payını ayırmadan karın tamamının 20.11.1998 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında aldığı karar ile sermayesine ilave etmek suretiyle dolaylı olarak sermaye sahibi ortaklara dağıttığını, oysa kardan önce kurucu hisse payını ayırıp, kalanını sermaye sahibi ortaklara dağıtması veya fevkalede ihtiyatlara alması gerektiğini, davalı şirketin 1991 yılı sonuna kadar kurucu hisseler payının dağıtıldığını, 1991 yılından 1997 yılına kadar 7 yıl süre ile karını ihtiyatlara aldığını, sonra ihtiyatların sermayesine ilave suretiyle dolaylı olarak ortaklara dağıtıldığını, kuruculara hiç kardan pay verilmediğini, kurucu pay sahiplerinin alacaklı üçüncü kişi olduklarından genel kurul kararına da ihtiyaç bulunmadığını ileri sürerek, davalı şirketin 1998 yılında şirket bilançosu aktifinde bulunan gayrimenkul satışından doğan kardan sahibi bulunduğu 10 adet kurucu hisse senedine ödenmesi gereken 2.352.475.000.-TL kar payı ve işleyecek faizin reeskont faizi ile davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

    İşbu dava dosyası ile birleşen Adana Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 1999/661-2002/45 sayılı dava dosyasında ise, davalı şirketin 1998 karından hissesine düşen 2.797.956.250.-TL kar payı ve işleyen faizinin faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

    Davalı vekili, 20.11.1998 tarihli genel kurulun iptali için açılan davanın derdest olduğunu, kar dağıtımına genel kurulun karar vermesi gerektiğini, esasen şirketin 1972 yılında kurulmuş olup aradan 26 yıl geçtiğini, kurucu paylara süresiz kar payı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kuruculara ilk kuruluş esas sermayesi ile sınırlı olarak kar payının verilebileceğini, davacının müvekkili şirketin 1972 tarihinden 1998 yılına kadar görevli ve sorumlu murakıbı ve mali konularda baş danışmanı olduğunu, şirketin 1997 yılı genel kuruluna katılıp olumlu oy verdiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

    Mahkemece, davacının davalı şirketin karın dağıtılmamasına dair 24.03.1998 tarihli genel kurul kararının iptalini talep etmediği, davalı şirketin emisyon priminin TTK'nun 466. maddesi gereği kanuni yedeklere ayrılacağı, iç kaynaklardan sermaye artırımına yol açan iştirak hisselerinin satışından elde edilen kazancın ticari kar anlamında kabul edilemeyeceği ve TTK'nun 298. maddesinde öngörülen kazanç kavramına dahil olmadığı, genel kurulun karın dağıtılmaması kararının iptali söz konusu edilmediği ve genel kurul kararının kesinleşmiş olması sebebiyle davacının sahibi bulunduğu kurucu senetlerin kar payını talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

    1- Davacı taraf asıl davada davalı şirketin 20.11.1998 tarihinde yaptığı olağanüstü genel kurul toplantısında 1998 yılı içinde sattığı gayrimenkul satışından elde ettiği safı 4.705.490.000.000.-TL karın sermayeye ilave suretiyle dolaylı olarak sermaye sahibi ortaklara kar dağıttığını, bu tutarın % 10' unun kurucu pay senedi sahiplerine ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, ( 2.352.475.000 ).-TL'nin tahsili talebinde bulunmuştur.

    Mahkemece ise, yukarıda belirtildiği üzere davaya konu edilen emisyon primi ve iştirak hisselerinin satışından doğan kazancın TTK'nun 298'inci maddesi kapsamında kazanç kavramına girmediği ve karın dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararının iptali hususunda dava açılmadığı şeklindeki hususları hem asıl hem de birleşen davanın reddine gerekçe yapmıştır.

    Asıl davaya konu edilen tutarın emisyon primi ve iştirak hisselerinin satışı ile ilgili olmayıp, şirkete ait taşınmazın satışı ile ilgili olması ve dairemizin emsal nitelikte kararlarında ( 06.04.2001 T., 2001/431 E., 2001/2884 K. )belirtildiği üzere sözleşmesel hak sahibi kurucu pay senedi sahiplerinin genel kurul kararı iptal edilmeden sözleşmeden kaynaklanan haklarını istemelerinin mümkün bulunması ve ayrıca iptal davası açmakta hukuki yararlarının bulunmaması nedeniyle mahkemenin asıl davayı ret gerekçeleri yerinde değil ise de, asıl davada istenen tutarın davalı şirketin ticari etkinliği neticesi oluşan kazanç olmayıp, şirkete ait taşınmazın satışından elde edilen tutar olması sebebiyle mahkemece asıl davanın reddine ilişkin karar sonucu itibariyle doğru bulunduğundan davacı vekilinin asıl davaya ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

    2- Birleşen dava yönünden yapılan incelemeye gelince; dava dilekçesinde de açıkça belirtildiği üzere davacı taraf davalı şirketin 06.04.1999 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında 1998 yılı karının dağıtılmayarak fevkalade ihtiyatlara ayrılmasına karar verildiğini ileri sürerek, dağıtılmamasına karar verilen kardan ana sözleşme uyarınca kendisine verilmesi gereken tutarın tahsilini dava etmiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere davacı tarafın iştirak hissesi ve emisyon primi ile ilgili bir talebi söz konusu değildir.

    Bu itibarla, mahkemece yukarıda ( 1 )nolu bentte açıklandığı üzere kurucu pay senedi sahibi davacının 1998 yılı kar payı ile ilgili olarak genel kurul iptal davası açmaya gerek olmadan koşulları oluştuğunda ana sözleşme uyarınca ödenmesi gereken kar payından hissesine düşen tutarı isteyebileceği nazara alınarak, şirketin karı dağıtmayarak fevkalade ihtiyatlara ayırmasının ekonomik gerekliğinin bulunup bulunmadığı uzman bilirkişiler aracılığı ile incelettirilerek neticesine göre bir karar vermek gerekirken, anılan hususlar nazara alınmadan ve yerinde bulunmayan gerekçelerle birleşen davanın da reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

    SONUÇ : Yukarıda ( 1 )nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddiyle asıl davaya ilişkin kararın değiştirilen gerekçeye göre ONANMASINA, ( 2 )nolu bentte açıklanan nedenlerle birleşen dava ile ilgili kararın davacı yararına BOZULMASINA, 750,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 05.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

  4. #20
    Duhul
    Jan 2013
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    1,883

    Esas

    Kurucu İntifa Senedi Sahiplerine Tanınan Haklar

    TTK m. 503, intifa senetleri sahiplerine pay sahipliği haklarının verilemeyeceğini, ancak bu kişilere net kara, tasfiye sonucunda kalan tutara katılma veya yeni çıkarılacak payları alma hakkı tanınabileceğini düzenler. Madde, eTTK m. 403'ün tekrarıdır. Gerekçe de maddenin aynen tekrar edildiğini belirtir. Bu nedenle, eTTK döneminde, "net kar"dan veya "tasfiye sonucu kalan tutar"dan ne anlaşılması gerektiğine ilişkin tartışmalar TTK döneminde de geçerliliğini korur.

    TTK m. 348/3 ile kurucu intifa senetleri sahibine bir ayrıcalık tanınır ve şirkette dağıtabilecek kârın mevcut olduğu durumlarda şirket kârın dağıtılmamasını kararlaştırmış olsa dahi kurucu intifa sahiplerinin esas sözleşmede öngörülen kâr paylarını alacağı öngörülür.

  5. #21
    Duhul
    Jan 2013
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    1,883

  6. #22
    Duhul
    Jan 2013
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    1,883

    Esas

    Asliye Ticaret e dava açmışlar takipsizlik verilmiş herhalde...

    Doğru mahkeme midir Asliye Ticaret ?

  7. #23
    Duhul
    Jan 2013
    İkamet
    İstanbul
    Gönderi
    1,883

    Esas

    Birde sanırsam bunlar kaydi sistemdeki Kurucu hisseler değillerdi , yani şu anda piyasada işlem gören kuruculardan değiller

  8. #24

    Esas

     Alıntı Originally Posted by dad113 Yazıyı Oku
    Birde sanırsam bunlar kaydi sistemdeki Kurucu hisseler değillerdi , yani şu anda piyasada işlem gören kuruculardan değiller
    Hangisiydı bilinmez ama bilinen o ki kağıt %20 düşmüş sanki İŞKUR mahkemede müebbet yemiş

Sayfa 3/25 İlkİlk 1234513 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •