Sayfa 2/11 İlkİlk 1234 ... SonSon
Arama sonucu : 83 madde; 9 - 16 arası.

Konu: Kanserle Mücadele..

  1. #9
    Duhul
    Sep 2004
    İkamet
    İstanbul
    Yaş
    48
    Gönderi
    480

    Smile Kanser artık eskisi kadar çok can almıyor..

    İngiltere’de yapılan bir araştırma, Avrupa’da kanserden ölüm oranlarının düştüğünü gösterdi. Yeni tedavi yöntemleri, erken teşhis ve kamuoyunun bilinçlenmesi sayesinde son 30 yılda Avrupa’da kanserli hastaların hayatta kalma süreleri iki kat uzadı.

    Kanserlilerin hayatta kalma süresi 30 yılda iki kat arttı.

    İSTANBUL - İnsanoğlunun en büyük korkularından biri olan kanser, artık eskisi kadar çabuk ölümle sonuçlanmıyor, hastaların hayatta kalma süreleri de uzuyor. İngiltere’de yapılan son araştırma da bunu doğrular nitelikte.

    Birleşik Krallık Kanser Araştırmaları adlı yardım kuruluşunun desteklediği bir araştırmaya göre, Avrupa ülkelerinde son 30 yılda kanser yüzünden ölümler büyük oranda düştü. Bu süre zarfında, hastaların hayatta kalma süreleri ikiye katlandı. Bunda erken teşhis, özel cerrahinin büyük oranda kullanılması, izleme programlarının yanı sıra kemoterapi ve radyoterapideki gelişmelerin etkisi büyük. Öyle ki pek çok kanser hastası, kanserle yaşamayı öğrendi. Ayrıca, immunoterapi ve gen terapisi gibi yeni gelişen tedavi teknikleri de kanser hastalarının daha uzun süre hayatta kalma umutlarını artırıyor.

    Araştırmaya göre, hayatta kalma süreleri kanser tipine göre değişiyor. Buna rağmen, kanser teşhisi konulan ortalama bir hastanın 10 yıl daha yaşama şansı yüzde 46,2. Bu oran, 30 yıl önce sadece yüzde 23,6 idi. Bütün kanserlilerin 1971’de yüzde 28 olan 5 yıl yaşama şansı ise 2001’de yüzde 49,6’ya çıktı.

    Pankreas kanseri hala en ölümcül tip olarak dikkat çekiyor

    Ancak uzmanlar değişik kanser türlerine göre hayatta kalma sürelerinin değişebileceğini hatırlatıyor. Araştırmayı yapan Londra Hijyen ve Tropik Tıp Fakültesindeki ekibin başkanı Prof. Michel Coleman, “pankreas ve akciğer kanserlerinde hayatta kalma süresinin diğer türlere göre hala düşük olduğunu ve çok az arttığını” söyledi. 5 yıl hayatta kalma ihtimali, pankreas kanserinde sadece yüzde 2,5’ken, testis kanserinde yüzde 95 düzeyinde.

    Meme kanserinde hayatta kalma süresi yüzde 50’den yüzde 80’e yükseldi

    Meme kanserindeki gelişmelerse sevindirici. Zira meme kanseriyle 5 yıldan uzun yaşama şansı yüzde 50’lerden yüzde 80’e kadar yükseldi.

    Coleman, “Öte yandan meme kanserinde hayatta kalma süresi dikkate değer ölçüde arttı” dedi ve yeni meme kanseri teşhisi konulmuş kadınların neredeyse üçte ikisinin, şimdi en az 20 yıl daha yaşama şansları bulunduğunu belirtti.

    http://www.ntvmsnbc.com/news/408124.asp

  2. #10
    Duhul
    Oct 2007
    İkamet
    İzmir/Karşıyaka
    Gönderi
    7,491

    Esas



    Katkı sağlayan herkese buradan teşekkür etmek istiyorum..iyi şeylerde oluyor

  3. #11
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Göz göre göre kanser oluyoruz! "


    Gerçekleri açıklarsam Türkiye sarsılır" diyen Prof. Erkan Topuz'un anlattıkları tüylerinizi ürpertecek!


    01 Nisan 2008



    Esra Ceyhan'ın Kanal D'deki programına konuk olan İ.Ü. Onkoloji Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz, yine herkesi ekran başına kilitleyen açıklamalarda bulundu.

    Topuz, kanserle mücadelenin anne karnında başladığına dikkat çekerek hamile kadınların ve bebek sahibi insanların evde dikkat etmeleri gereken noktaları anlattı.

    Bulaşık deterjanlarından, halıların temizliğine kadar çok önemli ayrıntılar...

    "Benim mücadelem bu yaştan sonra halkımızı kanserden korumaktır. Kanser tedavisi sonra geliyor. Bir korunma bin tedaviden evladır. Bunları ilk defa duyuyorsunuz ama gerçek bunlar. Ben bunları kendimi bu işe adadığım için anlatıyorum. Bu anlattıklarımı Türkiye ilk defa duyuyor. Belki dünyada da çok az duyan vardır" diyen Prof. Dr. Erkan Topuz, herkesi şaşırtan açıklamalar yaptı.

    İŞTE SARISICI AÇIKLAMALAR

    -Evde, sokakta giydiğimiz ayakkabılarla dolaşılmamalı
    Eğer evde ayakkabı ile geziyorsak dışarıdan geldiğimiz ayakkabıları çıkartıp başka bir ayakkabı giymeliler.
    Çünkü dışarıdan giydiğimiz ayakkabı ile eve soktuğumuz pestisitler kanserin en önemli sebeplerinden bir tanesidir. (Pestisit: Tarım ürünleri, kimyasallar, egzozdan çıkan gazlar vs)

    -En tehlikeli yer: Halı
    Halı bütün pestisitleri tutar. Bu nedenle alıların temizliğine dikkat ediniz. Kesinlikle deterjanla temizlemeyin. Sirkeli su ile silin.

    -Deterjan kullanınca muhakkak eldiven giyilmeli
    Plastik eldiven kullanmayın, içine izci eldiveni giyin. Çünkü deterjanlar alerjiktir ve ufak dozlarda alındığı takdirde kronik olarak kanserojendir. (İzci eldiveni: Pamuk eldiven)

    -Bulaşık makinasında kullandığınız deterjan da petrol ürünü, yani kanserojen!
    Ne kadar yıkarsa yıkansın kalıntılar kalabilir. Eğer sağlığınızı düşünüyorsanız çıkardığınız bulaşıkları sirkeli suyla ya da limonlu suyla silin.

    -Her türlü deterjandan kaçının!
    Devamlı olarak zeytinyağı ve defne sabununu seçiniz. Ellerinizi, vücudunuzu hakiki zeytinyağ, defne veya fıstık yağından yapılan hakiki sabunlar da seçilebilir. Bunları örnek olarak söylüyorum. Deterjandan kaçıyoruz ve çok aşırı miktarda suyla duruluyoruz.

    -Beyaz olan her türlü iç çamaşırı, yeni aldığında en az 2 kere kaynatılmalı!
    Çünkü bunlar beyazlatılmak için kanserojen maddelerle yıkanıyor.

    -Kanserle mücadele anne karnında başlar

    Anne adayları aşırı miktarda vitamin almaktan kaçınsınlar. Çünkü bilinçsizce alınınca vitaminin içindeki kobalt, bazı aşırı miktarda minareller... Doktor bir tane yut diyordur ama çocuk gelişsin diye bir kaç tane yutuyorlar. Bu çocukta birikime sebep olabilir ve kansere neden olabilir.

    -Gökkuşağının 7 rengini, ne buluyorlarsa, günde en azından 3-5 tane yenmeli!
    Her bir renkte bir şeyler var.

    -Gebeler, haftada 2 kez kırmızı et yemeli!
    Özellikle balıkla beslensinler. Sağlıklı bir insanın kansere yakalanmaması için, bebeğin daha anne rahmindeyken
    vücudunun direncinin artması ve zehirleri alarak bağışıklık sisteminin bozulmaması lazım.

    -Oda spreyleri doğrudan doğruya petrol menşeli
    Zehiri soluyorsunuz. Akciğerinize geçiyor ve dolaylı olarak bağışıklık sisteminizi bozuyor.

    -Sebzeler, mevsiminde dondurulup saklanmalı!
    Yalnız bir kez çözülünce onu muhakkak pişirin. Mikro dalgada bir kere ısıtın. Ateşte ısıttıklarımızda ise bir kere ısıtınız. Çünkü bir dahaki sefere değeri ölür. DNA'yı bozar. DNA kırılması da kanserojene yol açar.

    -Radyasyon; kronik olarak kansere en çok yaklaştıran faktörlerden biri!
    Televizyondan çok uzak duralım.

    -Çocuklara haftada 2 kez balık çorbası Ama içine zerdeçal koymak suretiyle...
    Soğan, sarımsak ve o mevsimin sebzesiyle yapmalısız. Çocuk anne karnındayken bu terbiyeyi almaya başlamalı.

    -Gebeler haftada 1 kilo balık tüketmeli
    Bu miktarın üzerinde balık tüketilmesine karşıyız. Çünkü en steril balıkta bile az civarda civa vardır. Bu balıklar dip balıkları olmamalı. Somon veya yüzey balığı, Akdeniz, Ege balığı olmalı. Marmara'nın dip balıklarını lütfen tüketmeyiniz.

    -Kızartma için en uygun yağ; kanola yağı
    Onun dışında birinci seçeneğimiz zeytinyağdır. Memleketimizin iftihar edebileceği yağdır. Fındıkyağı da tercih edilebilir.

    -Çocuklar, fast food türü yiyecekleri 15 günde bir yemeli
    Ama haftada 3 kez yedikleri takdirde beyin tümörlerinde, lenfomalarda ve lösemilerde 3 kat artış gözükecektir. Çocuklarımıza arada bir verebiliriz. Ama dışarıdaki yiyeceklerin nasıl kızartıldığını bilmiyorsunuz. Ona göre hareket edin.

    -Çocuklar meyve ve yoğurdu bol tüketmeli
    Ancak yoğurdu prebiyotik ve ev yoğurdu olarak kullanalım. Yoğurdunuzu evde yapın. Peynir ve çökelek fazla miktarda yiyin. Keçi peyniri çok faydalıdır.

    -Çocukları, üç beyazdan; un, şeker ve tuzdan uzak tutmalı
    -Belki tuzcular üzülecekler ama Konya'ya akan kanalizasyonlar ve kirletici sularla, Türkiye'nin en büyük tuzunu karşılayan Tuz Gölü'müz maalesef torbaların içinde çok iyi steril edilmedikleri takdirde bize kanseri ufak ufak taşıyorlar. Bu nedenle kaya tuzunu tercih edin. Yani turşu kurduğunuz tuzu çekin ve çok az miktarda kullanın.
    Çünkü tuz da kanserojendir.

    -Amerika'daki çocukların tombul olmasının sebebi her şeye şeker katmalarıdırUcuz beslenmedir.

    -En faydalı gıdalardan birisi ceviz
    Daha sonra fındık ve bademdir. Ayçiçeği açık alın. İşlemden geçmemiş olacak, kavurup yiyebilirsiniz. Ama fındık, ceviz gibi yiyecekleri kabuklu alın. Çünkü içine böceklenmesin diye ilaç sıkılmaktadır. Sonsuz faydaları olan yiyeceklerdir. Günde bir avuç muhakkak tüketiniz.

    -Elma mutlaka yenilmeli!

    -Plastik, bakır, alüminyum kap kullanılmamalıPorselen, cam ve çelik kullanın. Meyveleri de bu tür kaplarda yıkayın. Bunların içine litresine göre 9-10 çorba kaşığı elma sirkesi atın. Aşağı yukarı yarım saat bekletin. Sonra tekrar yıkamayın. Tekrar mikrop alır.

    -Dikkat; meyvelerin üzerine parlak görünmesi için mum sürülüyor!
    Bunları hakiki zeytinyağlı sabundan geçirdikten sonra elma sirkeli sudan geçirin. Ya da elma sirkesi ile ovun. Meyveyi kabuğuyla tüketin eğer sterilse.

    -Lahana, marul gibi yiyeceklerin ilk dört kabuğu çöpe atılmalı
    İstediğiniz kadar yıkayın bunların üzerindeki pestisitleri temizleyemezsiniz. Çaresi yok.

    -3 ayda bir su değiştirilmeli
    Çok muhteşem sularımız var ama ne olursa olsun tabiatı rezil ediyoruz. Satın aldığımız sularda az miktarda da olsa kanserojen dozlar karışabilir. Bunlar kontrollü sular ama 3 ayda bir değiştirmek gerekiyor.

    -Plastik her yerde zehir. Plastik bardaklar, kaplar, plastik herhangi bir şey...
    Ben ona girmiyorum bu lafı söylersem yer yerinden oynar. Bu plastikler ev yapımına girdiler. Doğrudan doğruya inşaat malzemesi olarak kullanıyorlar. Çok bilinçli olun, çok iyi markalar kullanın. Bunları söylemem demek
    Türk ekonomisiyle oynamam demek. Ben insanlara kendimi adadım, onun için kimseden korkmuyorum açık açık söylüyorum.

    -Meyve suyu, posasıyla tüketilmeli
    Biz kanserli hastalara suyunu veriyoruz. Meyve suyuna geçmeyen çok madde posada kalıyor. Bu şekilde kolon ve miğde kanserinden korunmuş oluyorsunuz.

    -Bakır, özellikle beyin tümörlerinde ön plana çıkıyor

    Çok iyi kalaylı olursa bu etki azalıyor. Ama kulağınıza bakır küpe bile takmayın.

    -Çocuklar, yeşil plastik sahalarda oynamamalı Plastik çimenler sentetiktir ve kanserojen madde alabilirler.

    -Havuzlar iyi temizlenmeli Ozonla temizlemek en fazladır. Aşırı klorluysa yine spor yerine kansere hazırlık yapıyorsunuz...

    -Bütün beyazlatıcılardan kaçınılmalı Çocuklarımızın kullandığı o pırıl pırıl bembeyaz defterler klorla temizleniyorlar. Bunlarla temizlenmemiş defter kullansınlar. Kullandıkları boyalarda da kanserojen etkisi vardır.


    KANSER DALGA DALGA GELİYOR
    Prof. Dr. Erkan Topuz'un verdiği şu çarpıcı bilgi, kanserin boyutlarını açıkça ortaya koydu:

    "Kanser dalga dalga geliyor. 2020 yılında 20 milyon insan kansere yakalanacak. Ama eğer bunları yaparsak belki bunu 15 milyona indirebiliriz. O yüzden gözümüzü açalım. Bu iş çocukluktan başlıyor. Çocuklarımıza bu terbiyeyi vermek zorundayız. Ailedeki çocuk annesini taklit eder. Anne ne yiyorsa çocuk da onu yer."

    Topuz, yaptığı açıklamalar nedeniyle bir takım sektörleri zor duruma soktuğu eleştirileri için ise, "Benim için insan sağlığı birinci plandadır. Ekonomi ikinci plandadır. Bir insanın kanser olması durumunda devlete ve millete verdiği zarar milyarlarca dolardır. O yüzden dikkatli olduğunuz takdirde ekonomiye de katkınız olur. Aslında ben bunları anlatarak Türkiye'nin ekonomisini de kurtarıyorum farkında değiller" diye konuştu.

  4. #12

    Esas

    GATA'DAN TEDAVİDE DEVRİM

    Anjiyo yöntemiyle verilen ilaçla karaciğerdeki kanserli hücreler neşter kullanmadan yok edildi.

    Türkiye, dünyada “Radyoembolizasyon” metodunu gerçekleştiren 12’nci ülke oldu. Uygulamada anjiyo yöntemi ile verilen ilaç, karaciğerdeki kanserli hücreleri yok ediyor.

    GÖĞSÜMÜZÜ KABARTTILAR

    Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA), Türkiye’de bir ilke imza atarak Uzman Çavuş Ekrem Zincir’e karaciğer kanserinin tedavisi için “Radyoembolizasyon” yöntemini uyguladı. Türkiye, dünyada bu metodu uygulayan 12’nci ülke oldu. Zincir’e uygulanan tedaviye katılan GATA ekibi, yöntemi ve duydukları heyecanı Türkiye Gazetesi ile paylaştı.

    GATA Dekanı Tümgeneral Mehmet Zeki Bayraktar, karaciğer kanserine yeni tedavi yöntemini uygulayan ekipte yer alan Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Tabip Tuğamiral Turgut Tufan, Radyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Tabip Tuğgeneral İbrahim Somuncu, Nükleer Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Tabip Deniz Albay Mehmet Ali Özgüven, Radyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Doç. Tabip Albay Bahri Üstünsöz ve Nükleer Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Tabip Yarbay Nuri Arslan’ı tebrik etti. Tümgeneral Bayraktar, “GATA 1898’de kurulmasından itibaren hep yeniyi arayan bilim adamlarını yetiştirmiştir. Arkadaşlarımız, karaciğer kanserinin tedavisi için uyguladıkları Radyoembolizasyon yöntemi ile geçmişteki atalarına layık olmuşlardır” dedi.

    HASTALAR SIRA BEKLİYOR

    Ekrem Zincir’in hastalığının 2007 yılında geçirdiği trafik kazası sonrasında yapılan taramalarda tesadüfen belirlendiğini dile getiren Tuğamiral Tufan, hastada tiroid ve ona bağlı olarak karaciğer kanseri teşhisi konmasından sonra, önce tiroidin tedavi edildiğini söyledi. Tufan, şu bilgileri verdi: “Daha sonra karaciğer tedavisine başlandı. Ancak hasta bilinen cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi tedavilerine cevap vermeyince, yaptığımız araştırmalar sonucu dünyada 2002 yılından beri bu tür vakalarda uygulanan ‘Yttrium-90 işaretli mikroküllerle Radyoembolizasyon yöntemi’ni uygulamaya karar verdik. Hastaya da durumu anlatıldı. Tedavi, karaciğerin kendisinden kaynaklanan (primer) veya cerrahi olarak çıkartılamayan ve mevcut tedavi yöntemleri ile sonuç alınamayan karaciğer metastazlarının (vücudun başka yerinde başlamış daha sonra karaciğere sıçramış) kanserlerin tedavisinde uygulanan selektif internal radyoterapi yöntemidir. Karaciğerdeki kanserli hücrelere Avustralya ve Kanada’da üretilen ‘SIR-Spheres Yttrium 90’ adlı radyolojik ilaç anjiyo yöntemi ile verildi.” Tufan, GATA’da benzer durumdaki 10 hastanın daha tedavi için sırada beklediğini de sözlerine ekledi.

    KANSER YOK OLACAK!

    Tuğgeneral Somuncu da vücuda sıvı halde verilen radyasyon muhtevalı ilacın kanser hücreleri dışında başka bölgelere yayılarak zarar vermediğini ve tedavi öncesi uygulanan testin bu tür bir sıkıntıyı gidermek üzere yapıldığını söyledi. Somuncu, “Tedavi sonucu 2.5-3 ay sonra alınacak” dedi.

    Albay Özgüven de geçtiğimiz pazartesi günü test edilen ve çarşamba günü ise hastaya uygulanan tedavi yönteminden beklentilerinin, “Karaciğerdeki hastalığın kontrol altına alınması, ağrı şikayetinin giderilmesi, kanserin küçülmesi ya da kaybolması ve hastanın yaşama süresinin uzaması” olduğunu ifade etti.

    Albay Üstünsöz de yöntemin uygulanma sürecinin hazırlık ve bitiş olarak yaklaşık 1.5 saat sürdüğünü, ilacın karaciğere verilmesinin ise 20 dakikada tamamlandığını kaydetti. Yarbay Arslan ise, “Bu tedavi sadece mevcut cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi yöntemlerine cevap vermeyen, yani tedavi sürecinin tıkandığı durumlarda uygulanıyor. Yani her kanser hastası için uygulanmıyor” vurgusunu yaptı.

    BAKANLIK DEVREDE

    Yurt dışında 100 bin dolar civarında gerçekleştirilen ameliyatın, Türkiye’de 15 bin dolara yapılacağı kaydedildi. Sağlık Bakanlığı’nın tedaviyi karşılaması için Nükleer Tıp Derneği’nin bakanlığa başvurduğu kaydedildi. Yine GATA’dan sonra Hacettepe Üniversitesi’nin de bu yöntemi önümüzdeki günlerde uygulayacağı öğrenildi.

    DÜNYA İLE YARIŞIYORUZ

    GATA’daki yeni uygulamada; Avustralya ve Kanada’da üretilen “SIR-Spheres Yttrium 90” adlı ilaç anjiyo yöntemi ile karaciğerdeki kanserli hücrelere veriliyor.

  5. #13

    Esas

    Dün gece ARENA'daki kanser uzmanı profösörün söylediklerinden aklımda kalanlar:
    -Sabah kahvaltılarında bol bol tuzsuz sele zeytin tüketin..
    -Gece yatarken ve sabah kalkınca 1-2 bardak iyi su alın..
    -Sabahları böğürtlen yaprağı+ısırgan yaprağı veya kökü+limon kabuğundan oluşan bitkisel çay için..
    -Balık çorbası ideal gıdalardandır..Çorbaya ZERDEÇAL atın..
    Prostat kanserine karşı çinko içeren gıdalardan kaçının..
    -Ananas kansere karşı koruyucudur..
    -Lahana ve kırmızı turpu su buharında haşlayarak sık sık tüketin..
    -Selenyum içeren (semizotu gibi) gıdalar alın..
    -Özellikle yazın doğal domateslerden elde edilen bol LİKOPEN içeren sebze suyu tüketin..
    -Kilo vermek;özellikle ayda 1.5-2 kilo vermeye uğraşmak kansere davetiye çıkarmaktır..
    -Yumurta beyazı iyi koruyucudur..
    -Protein ihtiyacını tavuk,hindi veya mercimek,fasulye,nohut gibi kuru gıdalardan sağlayın..

    Sağlıklı günler dilerim..

  6. #14
    Duhul
    Sep 2004
    İkamet
    istanbul
    Yaş
    45
    Gönderi
    544

    Esas

    Annemde yapılan test ve patoloji sonuçları neticesiyle tiroit bezi kanseri teşhisi konuldu. Pazartesi hemen ameliyat olacak ve tiroit bezinin tamamı alınacak.Bu kanser türü diğer kanser türleri içerisinde en iyisi olanıymış.Hatta doktorlar bir hasta kansere yakalanıyorsa bu tiroit bezi kanseri olsun derlermiş.Tedavi sürecine uyulduğu takdirde hastanın yaşama şansı %100 müş.Hayırlısı artık....
    Aynı zamanda babamda mesane tümörü teşhisiyle 2004 yılında ameliyat olmuştu ve 3 ayda bir sürekli sistoskopi olmakta.Halen kontrollere devam ediyoruz.
    Sıra bende; bakalım ilerleyen yaşlarda hangi kanser türüne yakalanacağım.

  7. Esas Kansere karşı cebinizde bir elma bulundurun



    İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Erkan Topuz, Türkiye’de “kanser” denince, ilk akla gelen isimlerden...

    Gelişen tedavi yöntemleriyle, yakın gelecekte genetik kökenli kanserlerde riski yok etmenin mümkün olacağını söyleyen Prof. Dr. Topuz, kanserle mücadelede en önemli unsurun sağlıklı besleme olduğunu vurguluyor.

    Bir araştırmada Ekvator’da yaşayan “Laron” cücelerinin kansere karşı bağışıklı olduğu ortaya çıktı. Gelecekte bu kişilerdeki gen araştırılarak kanserin tamamen ortadan silineceği iddia edildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
    Buradaki olay, bu kişilerde büyüme faktörlerinin olmamasıdır. Büyüme faktörlerinin genellikle kanserojen bir etkiye sahip olduğunu biliyoruz. Büyüme faktörlerini gelişigüzel kullanmaktayız. Mesela, büyüme faktörleri hayvanlara verilerek süt oranları artırılıyor, yağlanmaları ve irileşmeleri sağlanıyor. Bunlar da dolaylı olarak insan vücuduna geçmektedir. “Growth” faktör (büyüme faktörü), aynı zamanda insülinle beraber kan şekerinde de oynama yapıyor. İnsülinle birlikte büyük oranda şekerin düşüp yükselmesinin de kanserde önemli rol oynadığını görüyoruz. Beyaz şeker, en önemli kanserojen maddelerden bir tanesi. Diyabetiklerde genellikle bu şeker oynamalarında riskin daha fazla olduğunu biliyoruz.


    Laron’lardaki “gen”in keşfedilmesi ile bütün kanser türlerinin yenilebileceği doğru mu?
    Bu çok ileriki çalışmalarda “teorik” olarak düşünülebilecek şeylerdir. Genlerdeki oynamalarla belki ileride bir ümit ışığı doğabilir. Ama bizim yapacağımız genelde diyetlerde ve beslenme alışkanlıklarıyla kanseri uzaklaştırmaktır.


    10-20 sene sonra, genetik oynamalarla, kanser türlerinin yenilebileceği açıklamasını makul görüyor musunuz?
    Meme kanseri, kolon kanseri, “over kanseri” (kadın yumurtalık kanseri), prostat kanseri, en başta gelen genetik kanserlerdir. Tabii bunlarda erken tedbirlerle, gen faktörünün ortaya çıkaracağı riski yok etmek mümkün olabilir. Veya bu risk en aza indirilebilir. Bunlar da diyetle başlar. Eğer ailede bir “kolon, prostat, meme kanseri” veya “over kanseri” varsa, çocukluktan itibaren özel bir beslenme diyeti uygulamak gerekir. Gökkuşağının yedi rengini tüketmemiz lazım. Kırmızı etten, tuzlanmış gıdadan ve beyaz undan kaçmalıyız. Ayrıca trans olan margarinden de uzak durmalı. Muntazam hayat yaşamamız lazım.


    Muntazam hayattan kastınız nedir?
    Gece hayatı ve büyük yorgunluklar, büyük stresler vücudun bağışıklık sistemini yıkan olaylardır ve kansere zemin hazırlar. Sık sık grip geçirmek de kanser riskini artırır. Bu nedenle bünyemiz güçlü ve tehlikelere karşı vücudun bağışıklığı sağlam olmalıdır. Bu da ancak doğru beslenme ve muntazam bir hayatla olur. Aşırı alkol ve sigara tüketmek en büyük tehlike...



    Gece çalışanlar en az 7 saat uyumalı, 3-4 öğün yemeli

    Hangi meslek grubunda çalışanlarda kanser riski daha yüksek?
    Toksit, boya, kimyasal madde üreten fabrikalarda çalışanlar, evleri otobana 500 metre ile daha yakında bulunanlar ve saatte 20 bin aracın geçtiği otoban kenarında oturanlarla yapılan yeni bir çalışmada, bu kişilerde kanser riskinin 3 kat daha fazla olduğu ortaya çıkmış. Çünkü mazotlu araçların toksidesi doğrudan kanser riskini artırıyor. Çocuklarin tişörtlerine yazılan boyalı yazılar bile kanser riski içeriyor.


    Meslekleri gereği gece çalışanlar ne yapmalı?
    Bir kere sonrasında en az 7 saat uyumalılar. Beslenmelerine çok önem vermeliler, günde 3-4 öğün yemek yemeliler. Sebze ve meyveleri düzenli olarak tüketmeliler. Cebinizde bile elma taşımalısınız. Hafif sporlar, doğa gezileri, yürüyüşler ve yüzme en faydalı sporlardandır. Sabah kahvaltısı yapmadan asla dışarı çıkmayın. Domatesinizi, peynirinizi, zeytininizi, yeşil biberinizi ve yumurtanızı yiyin. Belli aralıklarda, fast-food’tan kaçarak sebze ağırlıklı ve beyaz ete, balığa yönelik bir gıda rejimi takip edin. Bu sizin genetik bozukluğunuzu bile zaman içerisinde düzeltebilir. Günde en az yarım kilo ev yoğurdu yemeliyiz. En uzun yaşayan insanlar “yoğurt yiyen” insanlardır.


    Sentetik madde içeren yastık, yorgan ve yataklar riski artırıyor

    Evimizde kullandığımız maddelerin hangileri kanser riski içeriyor?
    Mutfak eşyalarında da kanser riski yüksek. Mesela, elektronik radyo çalar bile bir yerde kanserojen. Özellikle, sentetik halılar. Deterjanla silindiğinden kanserojen nitelik kazanıyorlar. Sirke ile silmemiz gerekir. Bunun dışında duş jeli de tehlikelidir. Koltuk altı deodorantları ve rujlar. Rujlar, kadınlarda kömür katranı ihtiva ediyor. Allık ise asbest içeriyor. Kuru temizleme, elbise ve leke çıkarıcılara çok dikkat etmeliyiz. Teflon tavaların çizilmişleri ve eskimişleri kanserojen. Hatta yumurtayı bile bu tavalarda aşırı kızartmak ve ekmeğin az miktarda yanması bile kanserojen. ,


    Peki içtiklerimiz...
    Musluk suyuna çok dikkat edilmeli. Çünkü klorlu. Yattığımız yorganlar, yastıklar, sentetik yatakların hepsinin içerisinde sentetik maddeler var. Bu yüzden, atalarımızdan kalan pamuklulara dönmemiz gerekiyor. Çünkü leke tutmayan yastıklar, doğrudan doğruya kimyasal koruyucularla parlatılıyor. Diş parlatıcıları, tırnak cilaları da kanserojen madde bulundurur.


    Okul çantaları keten, termoslar ise çelikten olmalı

    Okul dönemi yeniden başladı. Çocuklarımız için nelere dikkat etmeliyiz?
    Çocuklarımızın okula giderken yemek götürdüğü sefer tasları, termoslar muhakkak çelik olmalı. İçine taze sıkılmış meyve suları konmalı. Okul çantaları kesinlikle keten alınmalı. Çocuklarımızın ayakkabıları PVC ihtiva etmemeli. Keten ve pamuk giysiler tercih edilmeli.


    Okul çağındaki bir çocuk için kanser tehlikesi yaratan faktörler nelerdir?
    Çocuğun yanına et koyuyorsak, en az 5 kap da sebze veya meyve koymalıyız. Ayrıca yanına yoğurt da eklemeliyiz. Dışarıda patates kızartması yenilmesi yasaklanmalı, ancak ara sıra evde yapılabilir. Çocuklarımıza balık, tavuk ve hindi etleri yedirmeliyiz. Çamaşırlarını yıkarken genellikle zeytinyağlı deterjanları tercih edelim. Vücudunu da bebek ve zeytinyağlı şampuanlarla yıkayalım. ABD’de büyük firmalar plastik oyuncak üretimini durdurdular. Artık Amerika’da çocuklar PVC’li ayakkabı giymiyorlar.



    Keneden korunalım derken çocuklarımız kanser olacak

    Yaz aylarında sık rastladığımız sinek ilaçlama araçlarından çıkan gazların kanser riski nedir?
    Doğrudan doğruya kanserojendir. ABD’de bütün böcek ilaçları ile yeşil sahaları ilaçlamışlar. Bu ilaçlanan alanlarda görülmüş ki, çevrede oynayan çocuklarda kanser oranı daha yüksek. Mesela, golf sahaları aşırı miktarda ilaçlanıyor. Bizde de son zamanlarda keneden dolayı bilinçsizce bütün çocuk bahçeleri aşırı miktarda ilaçlandı. Bu ilaçların birçoğu keneleri öldürücü etkiye bile sahip değil. Ama biz gelişi güzel olarak bütün çocuk bahçelerini ve bütün çayırları ilaçladık. Biz burada “keneyi yok edelim” derken, tabiat dengesini koruyan bazı faktörleri de yok etmiş olduk. Ve buralarda oynayan çocuklarımızı da böyle bir kanser riski içine atmış olduk
    .

    VATAN
    07.09.2008

  8. Esas

    Kanser gerçekten çağımızın en kötü hastalığı.
    Allah kanser hastalığına yakalananlara acil şifalar versin diyorum.

Sayfa 2/11 İlkİlk 1234 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •