Sayfa 1/11 123 ... SonSon
Arama sonucu : 83 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Kanserle Mücadele..

  1. #1
    Duhul
    Sep 2004
    İkamet
    İstanbul
    Yaş
    48
    Gönderi
    480

    Esas Kanserle Mücadele..

    Yaş, cinsiyet, eğitim, sosyal konum dinlemeyen ve herkesin başına bir gün gelebilecek, yüzyılın hastalığı kanserle ilgili her türlü bilgi ve deneyimi bu başlık altında paylaşabiliriz..

    Bu konuda zaman buldukça kendi deneyimlerimizi ve bildiklerimizi buraya yazalım, medyada çıkan önemsediğimiz yazıları da alıntılayalım..

    Söylenecek çok şey var tabii. Ancak öncelikle genel hatlarıyla konuyu ikiye ayıralım. İlki kanserden korunmak için yapılması gerekenler, ikincisi ise kanser sonrası yapılması gerekenler..

    Eski bir kanser hastası olarak hemen aklıma gelenleri bir kaç madde ile sıralayarak başlayayım..

    Birinci durumda;

    1- Ailede, akrabalarda herhangi bir kanser vakasının olup olmadığının araştırılması, eğer varsa buna göre önlem alınması, gerekli tetkiklerin, kontrollerin düzenli olarak yaptırılması

    Kanserde her ne kadar çevresel faktörler etkili olsa da kalıtım, yani genler ana nedendir. Eğer ailede kanser hikayesi olanlar varsa siz de tehlikedesiniz demektir. Bu konuda bilinçli olmak çok önemli. Örneğin annesi ya da teyzesi meme kanseri olan bir bayanın da aynı tehlikeyi taşıdığını bilmesi, buna göre tetkiklerini düzenli yaptırması gerekir.

    Bu konuda bilginiz yoksa dahi duruma göre bir akciğer grafisi ya da mamografi çektirmek o kadar da zor değil..

    2- Sağlıklı beslenme ve spor

    Son yıllarda medyada bu konuda bilgilendirici çok fazla yazı ve yorum bulunuyor. Aslen bunları yapmak kanserden korunmak için de yeterli. Ana hatlarıyla kanserojen maddelerden uzak durmak, sebze ve meyve ağırlıklı beslenmek, düzenli yürüyüş ve spor yapmak..


    İkinci durumda;

    1- Durumu kabullenmek ve gerekli tedaviyi her türlü yan etkisine rağmen bir an önce başlatmak

    Neden ben ? sorusunu sanırım bu hastalığa yakalanan herkes mutlaka kendine sorar. Bu sıkıntılı durum hem sizin hem de aileniz ve dostlarınız için büyük bir yıkım gibi görünebilir. Aslında öyledir de. Uçurumun kıyısına geldiğiniz noktada aldığınız ağır tedavi sebebiyle sürekli yorgun ve bitkin hissedersiniz, saçlarınız, kaşlarınız dökülür, ağzınızda yaralar çıkar yemek yiyemezsiniz, mideniz devamlı bulanır en sevdiğiniz yemekleri görmek bile istemezsiniz vs.. Ama zaman moral bozup işi daha da zorlaştırmak zamanı değildir. Bir an önce kendinizi toparlamanız ve bu yeni duruma kendinizi hazırlamanız gerekmektedir. Tedavi bitiminda saçlar nasılsa yeniden çıkar, en sevdiğiniz yemeği daha başka bir iştahla yersiniz. Dolayısıyla bunun, hayatta karşılaşılan bir çeşit sınav olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Bu sınavı geçerseniz eğer size verilecek ödül, bundan sonra yaşayacağınız daha anlamlı, bambaşka bir hayattır.

    2- Tedavi vücut direncini azalttığı için enfeksiyon riskine karşı steril ortamlarda bulunmak

    Bağışıklık sistemi iyice zayıfladığından, tedavi boyunca hijyenik olmayan ortamlarda bulunmamanız gerekir. Kapalı ve havasız ortamlar ile alışveriş merkezleri gibi kalabalık yerlerde bulunmamalı, bol oksijenli ortamlarda bulunmaya özen gösterilmeli. Tabii tedavi sürecinde ziyaretçilerden de mümkün olduğunca uzak durulmalı, yakın temastan kaçınılmalı. Onlar için sorun olmayan ufak bir soğuk algınlığı ya da hijyenik olmayan bir durum sizin için büyük sorun olabilir. Sizi seven akrabalarınız ya da arkadaşlarınız telefonla da size destek verebilir, bu konuda anlayış göstermeliler.

    3- Sağlıklı beslenme

    Kanser sırasında ve sonrasında da bilinçli beslenme çok önemli. Bağışıklık sistemini güçlü tutmanın ne kadar önemli olduğunu ben bu süreç sırasında anlamıştım.

    4- Yüksek moral

    Bu hastalığı yeneceğinize inanmanız ve moralinizi hep yüksek seviyede tutmanız esasında bu savaşta en büyük güçtür. Dolayısıyla sabırla, inançla tedavi sürecini tamamlamanız gerekir. Kendinizi kısıtlamayın ve geçmiş dönemde yaptıklarınızı -kitap okumak, müzik dinlemek, film izlemek vs..- yapmaya devam edin. Hatta resim yapmak gibi sizi yormayacak ve moral verecek yeni uğraşlar edinmeniz de yararlı olacaktır.

    Not: Bu arada aileye ve yakın dostlara da çok önemli görevler düşüyor. En çok ihtiyacı olduğu bu savaşta kanserli hastaya destek olunmalı, moral verilmeli ve her konuda ona anlayışla yaklaşılmalı..

  2. Esas

    Kanserden korunmak mümkün mü?

    Yazarlar / Dr. Murat Kınıkoğlu
    alinti ; aksam
    [email protected]

    Once olumsuz tarafından başlayalım. Bir zamanlar heyecanla izlediğimiz “Gorevimiz Tehlike” dizisini hatırlarsınız. Ajanlara vazifeleri bir kaset ile verilip “bu bant üc dakika içinde kendi kendini imha edecektir” mesajından sonra teyp birden yanıp kül olurdu. Tanrı, aynı bu bant gibi insanın icine de bir “kendi kendini imha sifresi” koymustur. Eğer Türkiye’de yasayan birisi olarak, kaldırımda otobüs beklerken üzerinize bir araba cıkmaz veya camdan dısarı bakarken maganda kursununa denk gelmezseniz, en sonunda Tanrı’nın size verdiği genetik sifreyle obür tarafa gidersiniz. Bu günesli pazar sabahı moraliniz yeteri kadar bozuldu ise simdi bir de isin iyi tarafına bakalım...

    Tüm hastalıkların genetik yapımızla alakalı olmadığını biliyoruz. Bir diğer deyimle hepimiz Tanrı’nın bize verdiği sifre ile olmüyor, çoğumuz kendi hastalığımızı kendimiz yaratıyoruz. (Orneğin, kanser hastalarının sadece %30 unda genetik gecis sorumlu tutuluyor.) Basta sigara ve alkol olmak üzere alıskanlıklarımız, soluduğumuz egzoz, ictiğimiz su gibi çevresel faktorler, isimiz, eşimiz, psikolojik durumumuz gibi pek cok etmen olması gerektiğinden daha once rahatsızlanmamıza veya şifremizin dışında hastalıklardan olmemize neden olur. Bu faktorlere dikkat ederek bazı kanser türlerinden korunabilir, en azından daha ileri yaşlarda ortaya çıkmasını sağlayabiliriz...

    Kanserden korunmak için onerilerim:

    1-Ulkemizde erkeklerde en sık, kadınlarda ikinci sıklıkta gorülen kanser türü akciğer kanseridir. Akciğer kanseri olanların %85’i sigara tiryakisidir. Batı ülkelerinde akciğer kanseri oranı azalmakta iken bizde artmasının sebebi sigara tüketimimizin artmasıdır. Akciğer kanseri geç yakalanan ve tedavisi oldukça güç olan bir kanserdir. Bu nedenle, bile bile lades yapmayın: Bugünden tezi yok SİGARAYI BIRAKIN. Bitmedi... Pasif içiciciliğin akciğer kanserine neden olduğu kesin olarak gosterilmiştir. Evde sigara içerek kendinizle birlikte eşinizi ve çocuklarınızı da riske attığınızı unutmayın. İş yerinizde sigara içenlerle mücadele edin, kıl adam damgası yemeyi goze alıp yasaların uygulanmasını sağlayın. (Eğer hâlâ sigara içmeye devam edecekseniz yazının devamını okumayın.)

    2-Güneşin ve D vitamininin başta kolon kanseri olmak üzere kanserden koruyucu rolü vardır. Kendisini güneşe göstermeyen uzun pardösülü, türbanlı bayan sayımız artıkça kemik erimesi ve kanserde de artış olacak. Eğer ailenizde cilt kanseri “malign melanoma” hikayesi yoksa ve vücudunuz benlerle dolu değilse her gün 10 dakika güneşlenin. Dikkat edin! Kızarın, yanın demiyorum, 10 dakika güneşlenin diyorum. Kışın bile bu alışkanlığınızı devam ettirmeye çalışın. Güneşlenmenin, kanser onleyici etkisinin yanında Alzheimer, demans ve depresyona da iyi geldiği gosterilmiştir...

    3-Rahim ağzı kanserine, seksüel yolla geçen HPV virüs suşlarının neden olduğunu biliyoruz. Tek eşli bir yaşamı tercih edin. Capkınlık yapıyorsanız secici olun ve tüm onlemleri alın. Prezervatif kullanımının kansere neden olan HPV virüs suslarını tam olarak engellemediğini unutmayın, gerekirse ası olun. (Kimler ası olmalı sorusunun cevabı için www.doktormurat.com’a bakabilirsiniz.)

    4-Nevşehir, Konya, Eskişehir, Diyarbakır, Hatay veya Yozgat’ta yaşıyorsanız şehrinizdeki bazı koylerin topraklarında kansere neden olan maddeler olduğunu biliyorsunuzdur. O bolgelerden ve o bolgede üretilen patates ve tahıl ürünlerinden uzak durun.

    5-Hepatit B ve Hepatit C, karaciğer kanserine neden olabilir. Her ikisi de daha çok kan yoluyla ve seksüel temasla geçerler. Hepatit B ülkemizde yaygın gorülüyor. Bu yüzden büyük küçük herkesin Hepatit B aşısı olmasını oneriyorum. Hepatit C taşıyorsanız tedavi olmanızda fayda var.

    6-Kilo almayın. Fazla kilolu olanların zayıflara kıyasla kanser riskleri artıyor (Orneğin bobrek kanseri)

    7-Büyük baş hayvanlarda kullanılan “estrogen”hormonunun kanser yapıcı rolü olduğu gosterilmiştir. Bu yüzden yiyeceklerinizin hormonsuz ve katkısız olmasına dikkat edin. (Ankara Veteriner Hekimler Başkanı Ankara’daki bütün ahırlarda büyükbaş hayvanlara hormon verildiğini soyledi -12 Şubat 2007.)

    8-Uluslararası Kanser Enstitüsü’nün (IARC), 10 farklı ülkede yürüttüğü bir çalışmada, günde iki porsiyondan fazla kırmızı et yiyenlerin kanser risklerinin, haftada bir porsiyon kırmızı et yiyenlere gore % 30 arttığı gosterildi. Buradan, et yemeyin sonucu çıkarmayın ama “her gün” de et yemeyin.

    9-Ailesinde mide kanseri olanların bir büyük abdest numunesi vererek “Helicobacter pilori antijeni” baktırmasında ve pozitif çıkması halinde tedavi olmasında fayda var.

    10
    -Aşırı alkol kullanımı kanser oranını artırıyor. Düzenli alkol alanların haftada birkaç gün ara vermelerini ve her seferinde 2 dubleyi geçmemelerini oneririm.
    Son düzenleme : kemal.erdem; 07-05-2007 saat: 01:43.

  3. #3
    Duhul
    Mar 2006
    İkamet
    İsRANTbul / 34,5
    Gönderi
    16,810

    Esas

    Sevgili golfer bu güzel ve anlamlı topiği açtığınız için size çok teşekkürler ederim,ben bu zalim hastalığa babamı kurban verdiğimden bununla mücadeleyi en iyi bilenlerdenim Allahım kimseye böyle bir hastalık vermesin...

  4. #4

    Esas

    kanserle ilgili bir topik açtığı için sn golferi kutluyorum.

  5. #5
    Duhul
    Sep 2004
    İkamet
    İstanbul
    Yaş
    48
    Gönderi
    480

    Esas

     Alıntı Originally Posted by PARK Yazıyı Oku
    Sevgili golfer bu güzel ve anlamlı topiği açtığınız için size çok teşekkürler ederim,ben bu zalim hastalığa babamı kurban verdiğimden bununla mücadeleyi en iyi bilenlerdenim Allahım kimseye böyle bir hastalık vermesin...
    Başınız sağolsun sevgili PARK..

    Kanseri en tehlikeli yapan özelliği ilk safhalarında hiçbir semptom vermemesi malesef. Yani ya tesadüfi bir şekilde, yapılan bir check-up sırasında yakalayacaksınız -şanslıysanız tabii-, ya da iyice ilerledikten sonra bir şikayetiniz olacak ve öylece öğrenmiş olacaksınız acı gerçeği..

    Dolayısıyla bu konuda bilinçlenmek ve ona göre davranmak en önemlisi..

    Her işin başı sağlık..

  6. #6
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Elinize sağlık sevgili Golfer.
    Bu topiğin çok yararlı olacağına inanıyorum.

  7. Esas

    Rahim ağzı kanseri aşısı

    alinti ; aksam, Dr. Murat Kınıkoğlu
    [email protected]


    Yalnız bizim ülkenin değil bütün dünyanın sağlık politikasını medikal firmalar belirliyor. Ne zaman hasta olacağımıza, hangi hastalığa yakalanacağımıza, hangisinden korunup hangisinden öleceğimize onlar karar veriyorlar. Grip asısı olun diyorlar oluyoruz, kolesterolünüzü ölctürün diyorlar tamam diyoruz, hepatit C diyorlar hemen laboratuvara koşuyoruz. Şimdi sıra geldi rahim ağzı kanseri asısına. Duyduk duymadık demeyin bütün bayanlar (9 yas üstü kız çocuklar dahil) ası olacak...

    2005 yılında sadece Istanbulda 6 bin yeni verem vakası tespit edildi (Resmi kayıtlara geçen sayı.) Ülkemizin en büyük sağlık sorunlarından birisi olmasına rağmen kimse veremden bahsetmiyor cünkü verem fukara hastalığı, cünkü ilac firmaları verem ilaçlarından para kazanamıyorlar. 750-1000 YTL olan rahim kanseri asısı ise firmalara milyar dolarlar kazandıracak. Bu yüzden isteseniz de istemesenizde, önümüzdeki birkaç yıl içinde şimdiye kadar hic duymadığınız bu hastalığı tanıyıp, ne kadar büyük bir risk altında olduğunuzu öğreneceksiniz! Hele kampanyalar bir başlasın, ellerinizi göğe açıp “Allahım her belaya razıyım yeter ki rahim kanseri olmayayım...” demezseniz sasarım. İste buraya yazıyorum çok yakında fedakâr bir meslektaşımız çıkıp “Rahim ağzı kanserini önleme derneği” kurarak sizleri korumak için cansiperane çalışmaya başlayacak! Tabii eczanelerden yapılan kücük captaki satıclar firmaları kesmeyecektir. Hedef, acının sosyal güvenlik kapsamına alınıp devlet tarafından ödenmesi. Sağlık Bakanlığı şimdilik hayır diyor ama bizim lobicileri yamana atmayın, Amerikalı abilerini gecmek üzereler...

    Rahim ağzı kanserine neden olan HPV, sadece cinsel yolla bulasan bir virüstür. Aynı grip virüsü gibi yüzü aşkın türü olup cinsel organda minik siğiller oluştururlar. Virüsü alanların nerdeyse %90’ında hastalığa karsı direnc gelişirken %10 vakada rahim ağzındaki kronik değişiklikler zamanla kansere dönüsebilir. Sadece tasıyıcı olan hastalar kendileri hicbir belirti göstermedikleri halde virüsü partnerlerine bulaştırabilirler...

    ASI KESİN CÖZÜM MÜ?

    Ası, HPV virüsünün sadece 6, 11,16 ve 18 tiplerine karsı koruma sağlıyor. Nasıl ki grip aşısı olup gene de gribe yakalanabiliyorsanız aşıdan sonra HPV virüsüne yakalanabilirsiniz. Yani asının koruyuculuğu yüksek ama söylendiği gibi yüzde yüz değil.

    KİMLER ASI OLMALI?

    1.Capkın bayanlar (ve baylar) aşı olmalı.

    Firmalar “Aktif seks yaşamı olan bayanlar ası olmalı” cümlesini bilerek kullanıyorlar. Taktik aynı, kolesterol ilaçlarında olduğu gibi sadece risk grubunda olanlara değil “herkese” satmak, pazarı büyütmek istiyorlar. Halbuki sadece esiyle seks yapan bir bayanın da “aktif bir seks yaşamı” olabilir ama ası olmasına gerek yoktur. Tek esli insanların bu hastalığa yakalanma sansları yok denecek kadar az iken seks hayatı sürprizlere açık olan bayanların HPV virüsü ile tanısma olasılığı cok yüksektir.

    2.Esi çapkınlık yapan bayanlar ası olmalı.

    “İyi de doktor bunu nasıl anlayacağız?” dediğinizi duyar gibiyim. “Kocacığım HPV asısı olacağım 1000 YTL verir misin?” sorusunu sorarak arastırmaya baslayabilirsiniz. Esinizin yüzündeki ifadeye dikkat edin ve sezgilerinize güvenin.

    3.Çocuklar ası olmalı mı?

    Kız çocuklarına ası yapılmasına iki nedenle karsıyım. Birincisi, yeni cıkan her türlü ilacı ve asıyı, tesirleri tam olarak belli olana kadar bir süre izlemekten yanayım. İkinici nedene gelince; araştırmalar Batı ülkelerinde kız çocuklarının seksle tanısma yasının oldukça düsük olduğunu gösteriyor. Örneğin İngilterede ilk cinsel ilişki yası 16.5. Bu yüzden o ülkelerde çocukların as kapsamına alınması normal karsılanabilir. Türkiye’de ise erkekler için bile cinsel ilişkiye baslama yası 18.5. Dolayısı ile kız çocuklarımızın 18 yaşına geldiklerinde ası için kendilerinin karar verebileceğini düsünüyorum. Buna karsın, hayata bakıs asınız ve kızınızın arkadas cevresini göz önüne alarak “Kızımın küçük yasta cinsel iliski deneyimi olabilir” diye düşünüyorsanız asıyı yaptırın. Kız çocuklarının bu aşıyı nasıl karsılayacaklarını doğrusu ben de merak ediyorum. Bana kalırsa faydasından çok zararı olabilir. On iki yaşında bir kız cocuğu “Ailem bana ası yaptırtırdığına göre erken yasta cinsel iliskiyi hos karsılıyorlar” diye düsünebilir. “Nasıl olsa asım var...” düsüncesi seksle daha erken yasta tanısmasına neden olabilir...

  8. Esas

    Rahim ağzı kanseri aşısı

    alinti ; aksam, Dr. Murat Kınıkoğlu
    [email protected]


    Yalnız bizim ülkenin değil bütün dünyanın sağlık politikasını medikal firmalar belirliyor. Ne zaman hasta olacağımıza, hangi hastalığa yakalanacağımıza, hangisinden korunup hangisinden öleceğimize onlar karar veriyorlar. Grip asısı olun diyorlar oluyoruz, kolesterolünüzü ölctürün diyorlar tamam diyoruz, hepatit C diyorlar hemen laboratuvara koşuyoruz. Şimdi sıra geldi rahim ağzı kanseri asısına. Duyduk duymadık demeyin bütün bayanlar (9 yas üstü kız çocuklar dahil) ası olacak...

    2005 yılında sadece Istanbulda 6 bin yeni verem vakası tespit edildi (Resmi kayıtlara geçen sayı.) Ülkemizin en büyük sağlık sorunlarından birisi olmasına rağmen kimse veremden bahsetmiyor cünkü verem fukara hastalığı, cünkü ilac firmaları verem ilaçlarından para kazanamıyorlar. 750-1000 YTL olan rahim kanseri asısı ise firmalara milyar dolarlar kazandıracak. Bu yüzden isteseniz de istemesenizde, önümüzdeki birkaç yıl içinde şimdiye kadar hic duymadığınız bu hastalığı tanıyıp, ne kadar büyük bir risk altında olduğunuzu öğreneceksiniz! Hele kampanyalar bir başlasın, ellerinizi göğe açıp “Allahım her belaya razıyım yeter ki rahim kanseri olmayayım...” demezseniz sasarım. İste buraya yazıyorum çok yakında fedakâr bir meslektaşımız çıkıp “Rahim ağzı kanserini önleme derneği” kurarak sizleri korumak için cansiperane çalışmaya başlayacak! Tabii eczanelerden yapılan kücük captaki satıclar firmaları kesmeyecektir. Hedef, acının sosyal güvenlik kapsamına alınıp devlet tarafından ödenmesi. Sağlık Bakanlığı şimdilik hayır diyor ama bizim lobicileri yamana atmayın, Amerikalı abilerini gecmek üzereler...

    Rahim ağzı kanserine neden olan HPV, sadece cinsel yolla bulasan bir virüstür. Aynı grip virüsü gibi yüzü aşkın türü olup cinsel organda minik siğiller oluştururlar. Virüsü alanların nerdeyse %90’ında hastalığa karsı direnc gelişirken %10 vakada rahim ağzındaki kronik değişiklikler zamanla kansere dönüsebilir. Sadece tasıyıcı olan hastalar kendileri hicbir belirti göstermedikleri halde virüsü partnerlerine bulaştırabilirler...

    ASI KESİN CÖZÜM MÜ?

    Ası, HPV virüsünün sadece 6, 11,16 ve 18 tiplerine karsı koruma sağlıyor. Nasıl ki grip aşısı olup gene de gribe yakalanabiliyorsanız aşıdan sonra HPV virüsüne yakalanabilirsiniz. Yani asının koruyuculuğu yüksek ama söylendiği gibi yüzde yüz değil.

    KİMLER ASI OLMALI?

    1.Capkın bayanlar (ve baylar) aşı olmalı.

    Firmalar “Aktif seks yaşamı olan bayanlar ası olmalı” cümlesini bilerek kullanıyorlar. Taktik aynı, kolesterol ilaçlarında olduğu gibi sadece risk grubunda olanlara değil “herkese” satmak, pazarı büyütmek istiyorlar. Halbuki sadece esiyle seks yapan bir bayanın da “aktif bir seks yaşamı” olabilir ama ası olmasına gerek yoktur. Tek esli insanların bu hastalığa yakalanma sansları yok denecek kadar az iken seks hayatı sürprizlere açık olan bayanların HPV virüsü ile tanısma olasılığı cok yüksektir.

    2.Esi çapkınlık yapan bayanlar ası olmalı.

    “İyi de doktor bunu nasıl anlayacağız?” dediğinizi duyar gibiyim. “Kocacığım HPV asısı olacağım 1000 YTL verir misin?” sorusunu sorarak arastırmaya baslayabilirsiniz. Esinizin yüzündeki ifadeye dikkat edin ve sezgilerinize güvenin.

    3.Çocuklar ası olmalı mı?

    Kız çocuklarına ası yapılmasına iki nedenle karsıyım. Birincisi, yeni cıkan her türlü ilacı ve asıyı, tesirleri tam olarak belli olana kadar bir süre izlemekten yanayım. İkinici nedene gelince; araştırmalar Batı ülkelerinde kız çocuklarının seksle tanısma yasının oldukça düsük olduğunu gösteriyor. Örneğin İngilterede ilk cinsel ilişki yası 16.5. Bu yüzden o ülkelerde çocukların as kapsamına alınması normal karsılanabilir. Türkiye’de ise erkekler için bile cinsel ilişkiye baslama yası 18.5. Dolayısı ile kız çocuklarımızın 18 yaşına geldiklerinde ası için kendilerinin karar verebileceğini düsünüyorum. Buna karsın, hayata bakıs asınız ve kızınızın arkadas cevresini göz önüne alarak “Kızımın küçük yasta cinsel iliski deneyimi olabilir” diye düşünüyorsanız asıyı yaptırın. Kız çocuklarının bu aşıyı nasıl karsılayacaklarını doğrusu ben de merak ediyorum. Bana kalırsa faydasından çok zararı olabilir. On iki yaşında bir kız cocuğu “Ailem bana ası yaptırtırdığına göre erken yasta cinsel iliskiyi hos karsılıyorlar” diye düsünebilir. “Nasıl olsa asım var...” düsüncesi seksle daha erken yasta tanısmasına neden olabilir...

Sayfa 1/11 123 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •