Sayfa 3/273 İlkİlk 123451353103 ... SonSon
Arama sonucu : 2179 madde; 17 - 24 arası.

Konu: yüreğimizden geçenler

  1. #17
    Duhul
    Dec 2007
    İkamet
    ÇANAKKALE
    Gönderi
    3,279

    Esas

    Ölülerimiz...

    Sesleri dünyamız kadar bilge.
    Birazdan kalkacaklarmış gibi
    uzanıp bir sipere
    koyulaşan...
    Ölülerimiz...
    Bakışları
    uçmaya hazırlanan bir kartal kadar çevik,
    vurgunum
    gizleyemem.

    Sen bağrımı amansızca zorlayan siyahlık
    unutma
    öldürmekten daha kuvvetlidir ölebilmek


    nihat behram

  2. #18
    Duhul
    Dec 2007
    İkamet
    ÇANAKKALE
    Gönderi
    3,279

    Esas

    YİNE DE GÜLÜMSEYEREK

    Ne sağnaklar görmüşüz, yarılan gökyüzünden alnımız
    yıldırımlarla ağmış,
    ne rüzgarlar çınlamış bağrımızda, coşkusundan kırılmış
    kaburgamız,
    dişlenip kayaları ne ateşler yakmışız, aşmışız ne zifir
    uçurumlar,
    yine de ürkütmeden öpmüşüz bir ceylanı gözlerinin
    yaşından
    incitmeden tutmuşuz ağzımızda yorulan kelebeği;
    şimdi asmalardan korukların tadı silinmiş,
    sesimizde sendeleyen bir keder,
    uykusuzluk serin serin sızıyor acıyan tenimizden;
    ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzde aşkın yeri çok derin.

    Ne azgın canavarlar üstüne yürümüşüz bir demet
    çiçek için,
    neyimiz var neyimiz yok vermişiz bir narin dilek için,
    yıllarını taş duvara örmüşüz ömrümüzün bir hırçın
    yürek için;
    şimdi çevremizde yosunlaşmış sessizlik,
    yabanıyız gittiğimiz her şehrin, çiğdemsiz, kükremesiz,
    kimsecikler sezmiyor boynumuzdan didişen örümceğin
    zehrini;
    ziyanı yok, nasıl olsa nabzımızda durulanır yaşamanın
    iksiri.
    Ne güzel sevmişiz, ağzımızda mavi bir tat kekremiş,
    ne sızılar sarmışız yumuşacık öpüşlerin çığlığını kuşanıp,
    şafaklar tutuşkunu şarkılar yuvalanıp ne mintanlar yırtmışız,
    şimdi usulcacık ürpersek kara gece uykumuz kaçacak
    kadar delik
    üstümüz çimensiz tepeler gibi bereketsiz, örtüsüz, serin;
    ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzün çayırları ipekten,
    bakışımız lekesiz.

    Ne masalar düzmüşüz kıvrımları gümüş, kakmaları sedeften,
    ne milyonlar yanından başeğmeden geçmişiz, huyumuz
    değişmemiş,
    hayatımız günbegün çarpışarak yaşanılan sırların ürünüdür;
    şimdi kar altında avcumuz, avurdumuz ilaçsız,
    ıssızlaşmış sabahlar, yoksunluk arsızlaşmış,
    kaçışır yolumuzdan gölgesini de alıp o şaklabanlar
    inildesek açlıktan;
    ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzün dağı taşı altından.

    Ne devlerle dalaşmış kanımızı göstermeden silmişiz.
    ne kudurgan günlerde elimizi dost eline titremeden vermişiz,
    bir ömür seğirtmişiz bir nefes beklemeden;
    şimdi nice anışların dudağı üşüyen bir çocuk kadar uçuk,
    nicesi elsıkışların sahtekar çıkmış.

    - Bizi eşkiyalar soymamış abi
    muhabbet yıkmış!


    n.b

  3. #19
    Duhul
    Dec 2007
    İkamet
    ÇANAKKALE
    Gönderi
    3,279

    Esas

    DOĞDUM BAĞLANDIM SANA

    Bütün düşlerde olduğu gibi
    anamın yaslı çehresinde olduğu gibi
    içimde bir şeyler birikiyor

    Savaşarak pişirilen toprağı
    kıvır kıvır işleyen güneş
    yitip gitti sanılan
    bir sesi iletiyor

    (...eriklere, ardıçlara, dallarını
    yosunların bürüdüğü selvilere,
    koruda kaybolan tavşanla, kaynağa
    biriken pervanelere,
    uçsuz bucaksız maviliğine denizlerin,
    bulutu evcilleşmeyen dağların görkemine,
    serin çığ taneleriyle ağırlaşan hasat rüzgarına,
    yaylaların büyüsü keskin ayaza...)

    Memleketim
    4
    Kınından sıyrılıp
    ışıldamak için sabırsızlanan bıçak

    Habersiz duruyor
    terkedilmiş çocuklar gibi
    gözlerinde kıvılcım güzelliğinden

    n.b

  4. #20
    Duhul
    Dec 2007
    İkamet
    ÇANAKKALE
    Gönderi
    3,279

    Esas

    ÜÇ DAĞA AĞIT

    Açlığın
    çıplaklığın acısı mı genişliyor
    dalları
    meyvaya çağıran rüzgâr mı

    Dalgın bir kuşun ötüşünden
    sevdiğinin kalbine düşen âşık mı
    yağmuru emen toprak mı derinleşiyor

    Yas mı tutmalıyım onurlu ölüme
    halkın gözlerini dolduran çizgilere
    umudu mu çağırmalıyım

    Ah gidiyor işte gidiyor göz göre göre
    sıcak titreyişi varlığını hayata adamışların
    gidiyor
    öfkenin haykırışları
    yasalarıyla gidiyor kahredişin
    zulmün ve iğrençliğin buyruklarıyla gidiyor
    toprağa düşen bakımsız yapraklar gibi değil
    azarlanmış çocukların kederiyle değil
    doğuşun ve sevmenin feryadıyla gidiyor
    ölümü donatan arkadaşlarım

    Ah gidiyor işte gidiyor göz göre göre
    durutarak gündüzleri geceleri
    durutarak adanmışlığı, mertliği, yüceliği
    damıtıp sevdalarına
    neferi toprağa aşılamaya gidiyor arkadaşlarım

    Bulutlar da hafif mi kar taneleri kadar
    özgürlüğün borcu mu ödeniyor
    yaralar mı açılıyor yoksulluğa
    ezilmişliğin isyanı mı sesleniyor

    Ah gidiyor işte gidiyor göz göre göre
    birer rüzgâr uğultusu bırakarak yanan ateşe


    Nihat BEHRAM

  5. #21
    Duhul
    Dec 2007
    İkamet
    ÇANAKKALE
    Gönderi
    3,279

    Esas

    SUDA YİTEN AYIŞIĞI

    Kırk sevginin baygınıyım - belki de yüzkırk -
    yine de yalnızlık yalazlanır kırık kalbimde

    Otların tutuklusu
    haylazı ağzım
    şimdi tutlusu kara suların.

    Her şeye yeniden başlayabilseydim eğer
    aşkımı acıyla anmazdım artık.

    Ben ki delisiyim suların, oysa bu sular
    çöl rüzgarı kadar bulanık.

    Akar gibi geçiyorum dünyadan, ısınıp bakınmadan,
    sarhoş
    sıkılgan
    sırılsıklam...

    Kırk diyarda kırkbin öpüşün bitkiniyim
    dudağında kırkbin kekik tadı kamaşır
    yine de kalbim ısırgan mı ısırgan
    .

    Eşini çağlayana kaptırmış balığıyım bu nehrin;
    aydır, geceden beri dişlenmiş kelebeğin
    her sabah ağzımda ölümüyle buluşan.

    n.b

  6. #22
    Duhul
    Dec 2007
    İkamet
    ÇANAKKALE
    Gönderi
    3,279

    Esas

    Sessizlik Saati


    öylece yaşıyoruz işte
    bir dalgınlık boylamında
    günlerden pazartesi
    aylarsan ekim
    saatlerden onbire çeyrek kala zamandışılık
    renklerden gri bir aşınma

    resimleri karşı duvara almalı nitekim
    orda karanlıkta kalıyorlar
    susarak işimize karışıyorlar
    daha çok bir tanıklığa çağrılmışlar gibi
    öylece bakıyorlar
    öylece bakıyorlar
    öylece bakmak!

    hadi bizi gözetliyorlar diyelim
    açığa çıkarıyorlar bizi
    gördükleri her şeyin arkasına saklanarak
    bir gün gizli bütün yanlarımızla çekip gidecekler
    çırılçıplak kalacağız
    çırılçıplak kalacağız
    çırılçıplak!

    biz de unuttukça anımsıyorduk onları
    bunun için bir neden bırakacaklar
    hiç değilse ödeşeceğiz, biz de saklanalım
    çiçeklere su verir bir sessizliğe bürünsün her şey
    yazı tahtası dolaplar duvar saati harita
    büsbütün susalım!
    hem az sonra gazeteler gelecek
    saat onbiri vuracak
    bir kapı aralanacak ardınca
    neşeyle çalıyor komşu ilkokulun zili
    tepemizden kuşlar geçiyor, duyuyor musunuz
    çocuklar tenefüse çıkacak.



    mecit ünal

  7. #23
    Duhul
    Dec 2007
    İkamet
    ÇANAKKALE
    Gönderi
    3,279

    Esas

    Gelişin Yanardağların Patlamasıydı

    Dallara akşamın alacası konmuş
    Sabahın duruluğu çökmüş göz içlerine
    yeryüzüne dünyamız çizilmiş
    Süzülüp kirpiklerinden sevi
    Hançer işler gibi canevime

    - Giden gitti dönmez geri
    gelenler hep başkaları
    Kimse tutmaz yerini

    Duyuyorum hâlâ sıcaklığını
    yüreğimde yüreğini

    Müslim Çelik

    1952'de Erzincan'ın Oğulcuk köyünde doğdu

  8. #24
    Duhul
    Dec 2007
    İkamet
    ÇANAKKALE
    Gönderi
    3,279

    Esas

    İhbarlı Gül

    Gecenin en derin yerinde geldin
    dilinde lokmançiçeği
    Yaşamamı bu yüzden verseydim sana
    kanatsız kuş içeriği

    Gün doğuşunda emeklendin uçtun
    sevimize gözünün belermesi değdi
    sen ki ilgi alanıma
    gül kaçgunu olarak kaldın

    Gecenin tuncu ışığa gebe
    Bir, şey olan hiçbir şey yalan değil
    sular akar armağan besteye
    yüründükçe imge kanıyor ışık

    Terleyebilirim açıver gözlerini
    arılar sevgiyi örmekte içi yaz
    esneyen gökağız nerede
    seni gördüm kendine
    kamburu güzellik olan
    Ah, gidinin gülfem H.

    Kapkaranlığın uzlaşmaz yerinde
    öptüm elde ettiğimi ilkindi
    sulak çöl ateşli denizin tarla içi
    ve istiridye... Gözlerine yansıyan senin alttan
    canım, ilkyaz patlaması

    Her sokağın başına bir gül bırakırdın
    -ömrümü-bu yüzden verseydim sana

Sayfa 3/273 İlkİlk 123451353103 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •