Sayfa 1/20 12311 ... SonSon
Arama sonucu : 159 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Tarım politikaları..Gıda Fiyatları..Kuraklık

  1. #1
    Duhul
    Feb 2006
    İkamet
    Mandalina bahçesinde...
    Gönderi
    3,232
    Blog Yazıları
    2

    Esas Tarım politikaları..Gıda Fiyatları..Kuraklık



    Türkiye’nin en önemli tahıl ambarlarından biri olan Güneydoğu’da buğday ekili alanların yüzde 50’sini şimdiden kuraklık vurdu. İlkbahar mevsimi olmasına rağmen binlerce dönüm buğday ekili alan, yeterli yağışın düşmemesi ve aşırı sıcakların etkisiyle kuruyarak sarıya bürünürken, tarlalarda da derin çatlaklar maydana geldi. Diyarbakır Ziraat Odası Meclis Başkanı Şeyhmus Sarı, 15 yıldır ilk kez böylesine etkileyici bir kuraklık yaşadıklarını belirterek, buğdayda beklediği ürünü alamayacak çiftçilerin perişan olacağını söyledi. Sarı, bu durumunun piyasaya da çok olumsuz yansıyacağına dikkat çekti.


    BAŞAKLAR SARARDI, TOPRAK KURUDU

    Türkiye’de başta pirinç olmak üzere temel gıda maddelerine yapılan zamlar vatandaşların alım gücünü düşürürken, Türkiye’nin en önemli tahıl ambarı olan Güneydoğu’da ekili alanları vuran kuraklık, sıkıntının önümüzdeki günlerde daha da artacağınının işareti oldu. Diyarbakır’da tarıma açık 5.5 milyon dönüm arazinin 4 milyon dönümüne bu yıl ağırlıklı olarak buğday ve mercimek ekimi yapıldı. Büyük emek sarf ederek ekim yapan çiftçiler, kış mevsiminde yeterli kar ve yağmur yağmaması nedeniyle kara kara düşünmeye başladı. Bahar mevsimi gelmesine rağmen halen istenilen yağışın düşmediği buğday ekili alanlarda susuzluk nedeniyle toprak çatladı, yeni filizlenmiş olan buğday başakları sarıya büründü. Ekonomik durumu iyi olan bazı çiftçiler, açtıkları kuyulardan fıskiye yöntemiyle tarlalarını sulamaya çalışırken, ekili alanların yüzde 50’sinin kuraklık yüzünden ürün vermeyeceğini belirten Diyarbakır Ziraat Odası Başkanı Bahri Erdem, önümüzdeki hafta da yağış olmaması halinde bu rakamın yüzde 90’a kadar ulaşacağını vurguladı.


    KURAKLIK TÜM GÜNEYDOĞU'DA
    Kuraklık tehlikesinin sadece Diyarbakır’da değil Güneydoğu bölgesinin genelinde yaşandığı kaydeden Diyarbakır Ziraat Odası Başkanı Bahri Erdem, önümüzdeki günlerde bölgedeki bütün Ziraat Odası başkanlarıyla bir araya gelerek durum değerlendirmesi yapacaklarını söyledi. Bahri Erdem, “İmkanı olan bazı çiftçiler açtıkları kuyularla tarlalarını sulamaya çalışsa da bu yeterli gelmiyor. Çiftçiler ne yapacağını şaşırmış durumda. Çünkü su kaynakları da kuruyor. Dicle Nehri’nden bazı çiftçiler pompalarla arazilerine su çekiyordu, ancak 4 gün önce Dicle ve Kralkızı Barajlarınının kapakları kapatıldığı için Dicle'de de su adeta kalmadı” dedi.


    UN VE EKMEK FİYATLARI ETKİLENECEK

    Diyarbakır Ziraat Odası Meclis Başkanı Şeyhmus Sarı ise, 15 yıldır çiftçiyi böylesine etkileyen bir kuraklık yaşamadıklarını söyledi. Sarı şöyle konuştu:
    “Kış mevsiminde yeterli kar ve yağmur yağmadığı için toprak susuzluktan çatladı. Buğday filizlendi, ancak dibi kuru olduğu için hemen sarardı. Buğday ekili alanlar, susuzluk ve aşırı sıcakların da etkisiyle yanarak adeta sarıya boyandı. Oysa her yıl bu mevsimde buğday tarlaları yemyeşildi. Ekili alanlardaki bu sorun piyasaları da büyük oranda etkiliyor. Geçen yıl buğdayın kilosu 435 Ykr iken bu yıl 750- 800 Ykr’ye çıktı. Durum böyle olunca, un fiyatları ve ardından ekmek fiyatları etkileniyor. Bu yıl çiftçi umudunu kaybetti, ekimden bir beklentisi kalmadı. Ancak hükümetten isteğimiz, başta Ziraat bankası ve diğer özel bankalardan almış olduğumuz çiftçi kredilerini erteletmeleri.”


    ÇİFTÇİ DESTEK BEKLİYOR


    Diyarbakır’ın merkeze bağlı Sarılar köyü sakinlerinden Tahir Sarı ise, susuzluktan çatlayan tarlasındaki toprağı avuçlayarak “7.5 aydır kar ve yağmur yağmadı. Toprak susuzluktan çatladı, büyük umutlarla ektiğimiz buğday ise yandı. Hükümetten bize tohum, gübre yardımı yapmasını ve bizi desteklemesini istiyoruz” dedi.
    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/87...d=233&sz=52168


    Son gunlerin en önemli gundem maddesi gıda fiyatları; belkide gelecekte en önemli konumuz olmaya aday..

    Dunyada piriç fıyatları, buğday fiyatları, mısır fiyatları rekor ustune rekor kırmaya devam ediyor, nerede duracağı belli değil..3'cü dunya ulkerine ciddi bir kaynak aktarılmaması durumunda yuzbinlerce insanın ciddi açlık ve ölum tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı açıklandı..

    Ve Tarım deposu ulkemiz..sadece Konya ovasında buğday uretiminin tam kapasiteye ulaşması durumunda tum Ulkeye yeteceği gibi ihracat yapılabilecek potansiyel taşıyor, cennet topraklarımızın yılda bir kaç kez hasat alabilme potansiyelimiz varken, neden dışarıdan net ithalatçı pozisyonuna düştük??

    Özelleştirme adı altında satılan değerlerimizin yok pahasına satılıp hala cari açık tehlikesinin yaşandığı gunumuzde, yabancı kaynak gelmesini dört gözle beklerken, dunyanın ekonomik krizle bu şekilde boğuşurken, bereketli topraklarımızdan uretilebilecek tarım urunlerimizin ihracatıyla duzluğe çıkma fırsatı yaratıyorken, bunu neden değerlendiremiyoruz..

    Tarım urunleri bu kadar değerlenmişken,bundan sonra da değerli olmaya devam edecekken, bu kaynakları yaratacak çiftçilerimizin borç batağı içerisinde yuzmesini aklım almıyor doğrusu..

    Neler yapılmalı ki bu kriz önlensin ve bu kriz fırsata dönüşturulebilsin?

    Saygılar..

  2. #2
    Duhul
    Feb 2006
    İkamet
    Mandalina bahçesinde...
    Gönderi
    3,232
    Blog Yazıları
    2

    Esas

    Tarım Politikaları ( Tarımsal Ürün Ticareti) Hakkında Görüşler

    Dünya Bankası ve IMF tarafından, tarım sektöründe ürün fiyatlarının belirlenmesinde destekleme alımlarının kaldırılarak, çiftçiye doğrudan bütçeden gelir desteğinin sağlanması sistemine geçilmesi önerilmektedir.

    TZOB halen uygulanmakta olan tarım politikalarından memnun olmadığı gibi, IMF ile stand-by anlaşması imzalayan hükümetin Avrupa Topluluğu “Ortak Tarım Politikaları”nı uygulaması gerektiğini söylerken IMF ve DB’nın baskısıyla gelir desteği uygulamasının destekleme konusunda çelişki oluşturduğunu ifade etmekte ve desteğin üretim yerine doğrudan kişiye yapılmasının üretimi daraltacağını, üretim desteklenmeyeceği için de üretim maliyetlerinin artacağını iddia etmektedir. Sonuçta, yeni düzenlemelere ihtiyaç olduğunu fakat bu düzenlemelerin tarım sektöründeki üreticiler ve diğer kesimlerin haklarının gözetilerek yapılması gerektiğini ifade ediyor.

    İzmir Ticaret Borsası, IMF in önerdiği sistemin tarım sektörünün bugünkü haliyle uygulanamaz olduğunu, Türkiye’de güvenilir bir tarımsal veri tabanı oluşturularak, tarımın tüm boyutları ile kayıt altına alınması gerektiğini, bu gerçekleştiğinde bir çeşit gelir ödemesi olan prim sistemine geçilmesini önermektedir.

    Ege Çiftçiler Derneği, Türkiye’de tutarlı ve uzun vadeli bir tarım politikası uygulanmadığı sürece desteklerin istenen sonucu vermeyeceğini, IMF ve DB tarafından doğrudan gelir desteğinin üretimi azaltacağını zira bu sistemin üretim ile destekleme arasında bir ilişki kurulmadan yapıldığını söylemektedir. Prim sisteminin yaygınlaştırılmasının tarımı yönlendirecek en uygun çözüm olduğunu savunan dernek, üretimi teşvik edilmek istenen ürünlere yüksek prim, üretimi kısıtlanmak istenen ürünlere düşük veya hiç prim verilmeyerek tarımın yönlendirilebileceğini ifade etmektedir.

    7 PROBLEM

    1- Devlet tarımsal piyasalara müdahale etmekte ve serbest piyasa mekanizmalarının (kaliteye göre talep ve fiyat) işlemesini engellemektedir.

    2- Ülkemizin şartlarına uygunluk arayışları sürüp giderken kimse bu şartların neler olduğunu somut bir şekilde ortaya koymamaktadır. Bu şartlar, hiç bir zaman tarımsal sanayinin istediği kalite ve miktarda hammadde üretimi olarak algılanmayıp, tamamen populist anlayışlar olarak tahayyül edilmekte, herkes kararı kendi bölgesinde nasıl suistimal edebileceğinin hesaplarını yaparak oluşturmaya çalışmaktadır. Örneğin, belirli ürünlerin üretiminin ister az prim ödeyerek ister hiç prim ödemeden nasıl kısıtlanacağını kimse söylememektedir. Böyle bir kısıtlamanın fındık üretiminde uygulanabilirliği düşünülebilir mi?

    3- Mevcut tarımsal destekleme politikalarının faydalı olmadığı herkes tarafından bilinmekte, fakat yeni önerilere karşı çıkılırken tarafların haklarının korunmasından bahsedilmektedir. Bu şart gerçekleştiğinde yeni düzenlemeler uygulamaya konulabilecek ise, öncelikle tarafların (tarım kesimindeki üreticiler ve diğer kesimler) haklarının ne olduğu tesbit edilerek yeni düzenlemelerin önü açılmalıdır. Bu haklardan bahsedenler bu tesbiti yapmamakta ısrar ediyorlar.

    4- İster prim sistemi ister başka bir sistem olsun, ülkemiz tarım sektörünü yönlendirenler devletin mutlaka her üretileni alan bir alıcı konumunda kalmasını istemektedirler. Zira prim sisteminde kalite değil miktar ön plandadır.

    5- Devlet, detay çalışmaları başlatmaktan ve yürütmekten kaçındığı gibi bu çalışmaların yokluğunu bahane ederek yeni politikaların uygulamaya sokulmasını engellemektedir. Mevcut politikalarda hiç suistimal olmuyormuşcasına kayıtların yetersizliğinin suistimallere sebep olacağını ileri sürmektedir. Devlet, yeni politikaların uygulanması için hangi hazırlıklar yapılması gerekiyorsa bu çalışmaları yapmaya başlamalıdır.

    6- Tarımsal ürünlerin kayıtlı ekonomi içine alınmasında tarımsal destek politikalarının önemli bir işlevi olduğu yanlış anlayışı bütün kesimler tarafından sürdürülmektedir. Kayıt dışılık sadece tarımsal ürünlerin yaşadığı bir problem olmayıp aynı boyutlarda diğer sektörlerde de yaşanmaktadır. Dolayısıyla kayıt içine alma işlevi tarımsal politikaların değil fakat maliye ve dolayısıyla mali politikaların sorumluluk alanındadır.

    7- Tarım Bakanının açıklamasında seslendirilen TMO’nun piyasayı bozucu rolü, başlı başına bir problemdir. 1999 yılında yapılan 422 trilyon lira değerinde alımların finansman maliyeti olarak 600 trilyon lira görev zararı oluşturmak yerine, borsalar üzerinden (tescil şeklinde değil de satış salonların da fiyat oluşturarak) 100 trilyon lira değerinde ve stratejik stokları sürdürebilecek alım yapılsa ve böylece fiyatların aşırı düşmesini/yükselmesini(satış yaparak) önleyecek market-maker rolüyle TMO kalsa daha iyi olmaz mı? Veya 200 trilyon doğrudan gelir desteği olarak ödense ve görev zararı yazılsa sonuç daha mı kötü olur?

    8- Çiftçilere istikrarlı gelir sağlamak, hem serbest piyasa ekonomisinin kurallarına aykırı (diğer kesimlere sağlanıyor mu?) hem de çiftçilerin kendi fikir ve çalışmalarıyla gelir arttırma kabiliyetlerini görmezlikten gelmektir. Ne kadar müdahale ve zorunlu yönlendirme olursa o kadar verimsizlik ve maliyet oluşacaktır.

    9- Tarımsal destekleme politikaları, kırsal kesimde gelir arttırıcı ve istihdam problemlerini çözücü enstrümanlar olarak düşünülmektedir. Kırsal kesimdeki bu problemlere kendi dinamikleri içinde çözüm aranmalıdır.

    10- Ülkemizde uygulanan tarımsal destekleme politikaları aslında kesimlerin fiyat artışları ile birbirini desteklemesi ve enflasyonist politikalar şekline dönüşmüştür. Üreticilere sağlanan desteklerin 1997 yılında tüketiciler tarafından karşılanan oranı göz önünde tutulursa, kendileri de bir şekilde tüketici olan üreticilerin aslında nasıl destek aldığı bir araştırma konusudur.

    11- Tarım Bakanlığı içe dönük bir kuruluş halindedir. Bakanlığın, yeniden yapılanmanın ilkeleri olarak ortaya koydukları, aslında bakanlığın görev ve sorumluluklarına bazı kurumların görev ve sorumlulukları da eklenerek yazılmış edebi bir cümle şeklindedir. Bakanlık, üreticilerin gelmesini beklemek yerine dışa dönük olarak sürekli araştıran, eğiten, bilgilendiren bir kuruluş haline getirilmelidir.

    12- Rekabet gücü hiç bir zaman müdahaleci politikalarla arttırılamaz. Rekabet gücü (competitiveness), üretici veya müteşebbisin varolma mücadelesinin bir sonucu olarak ortaya çıkar.

    ÇÖZÜM

    1- Devlet, tarım ürünlerinin kayıtlı ekonomi içine alınmasında, tarımsal politikalardan ziyade mali politikaları kullanmalıdır.

    2- Devlet,kötü tohumluk, ürün çeşitliliği, hastalıklarla mücadele vb. problemlerin çözümünü, serbest rekabet ortamında kaliteye göre fiyat oluşumunu ortaya koyarak sağlayacak piyasaların oluşması ve çalışmasına bırakmalıdır.

    3- Tarımsal destekleme alımları yerine, üreticiye belirli bir geliri garanti edecek (toprak büyüklüğüne ve hayat standardına göre ölçülerek
    ödenecek) fakat üreticiyi daha fazla gelir elde etmek yönünde kaliteli ve verimli üretime sevk edecek doğrudan gelir desteği sisteminin
    uygulanması.

    4- Üreticilere, ürettikleri her ürünün devlet tarafından alım garantisinin olmadığının ve ne üretiyorlarsa onun karşılığını serbest piyasa
    koşullarında alacaklarının anlatılması.

    5- Doğrudan gelir desteği üzerine üreticinin maksimum geliri koyabilmesinin kaliteye göre piyasada bulacağı fiyat olacağının anlatılması ve bu
    fiyatları bulabileceği ortam borsalar olduğuna göre borsaların ülke derinliğine sahip etkin kurumlar haline getirilmesi,

    6- Ürün Borsalarının gelişmesi için devletin piyasalardaki rolünün sınırlandırılması, gerekli mevzuatın en kısa zamanda oluşturulması gerekmektedir.

    7- Uygulamaya konulan mevzuatla, üretici birliklerinin, özel ve tüzel kişilerin depolama yapabilmesine, depo makbuzları ile yeni finansal
    enstrümanların geliştirilebilmesine olanak sağlanmalıdır.

    8- Serbest rekabet ortamında kaliteli ürünler daha fazla fiyatlarla alıcı bulacağından, üreticiler daha iyi tohumluk, daha verimli üretim metodları, daha bilimsel üretim vb. konularda daha duyarlı hale gelecekler ve tarım bakanlığının ilke olarak ortaya koyduğu bazı konular kendiliğinden çözümlenecektir.

    9- Borsaların kendilerinden beklenenleri yerine getirebilmeleri, batıdaki muadilleri ile aynı şekilde örgütlenebilmeleri ve faaliyet gösterebilmeleri için gerekli ortamın sağlanması,

    10- DPT ve Polatlı Ticaret Borsasının önerdiği şekilde politikaların uygulanması,

    Tarım kesiminin problemlerinin büyük oranda çözümünü sağlayacaktır.

    Doç.Dr. Sami Demirbilek

  3. #3
    Duhul
    Feb 2006
    İkamet
    Mandalina bahçesinde...
    Gönderi
    3,232
    Blog Yazıları
    2

    Esas

    Dünya Bankası uyardı

    Gıda fiyatları böyle yükselirse 100 milyon insan açlıktan ölür

    Dünya Bankası Başkanı Zoellick, gıda fiyatlarının son 3 yılda ikiye katlanmasının yoksul ülkelerde geliri düşük 100 milyon insanı açlık tehlikesi ile karşı karşıya bıraktığını söyledi. The Food and Agricultural Organization (FAO) araştırmasına göre ise bu yıl 36 ülkede toplam tam 1.1 milyar kişi gıda yardımına muhtaç olacak

    Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, gıda fiyatlarındaki hızlı yükselişin yoksul ülkelerde 100 milyon insanı açlığa mahkum edebileceğini söyledi. Zoellick, hafta sonunda Washington’da Dünya Bankası-IMF bahar toplantıları sırasında yaptığı açıklamada, yoksul ülkelerdeki yardıma muhtaç insanlara gıda sağlamak için daha fazla yardım ve küçük çiftçilere destek çağrısında bulundu. Zoellick, “Taslak analizlere dayanarak, son üç yılda gıda fiyatlarının ikiye katlanmasının geliri düşük ülkelerde 100 milyon insanı açlığa itebileceğini tahmin ediyoruz” diye konuştu.

    Hükümetlerden, BM Dünya Gıda Programı’na (WFP) 1 Mayıs’a kadar ihtiyacı olan 500 milyon dolarlık acil yardım taahhütlerini hızla yerine getirmesini isteyen Zoellick, “Hükümetlerin mümkün olan en kısa sürede verdiği sözlere uyması ve diğerlerinin yeni taahhütlerde bulunmaya başlaması önemli. WFP’nin bu çağrıyı yaptığından beri fiyatlar daha fazla yükseldi, bu yüzden hükümetlerin hızlı hareket etmesi zorunlu” dedi.

    http://w9.gazetevatan.com/haberdetay...6&Categoryid=2

    Aç Spekulatörlerin bu hırsı bakalım nelere mal olacak, ureticinin bir öneminin olmadığı hatta zarar ettiği,uretmekten pişman olduğu; insanların açlık tehlikesıyle karşı karşıya kalmasına rağmen sadece para kazanmanın amaç olduğu dunyamızdaki bu gidişatın sonunu gerçekten merak ediyorum..

  4. #4
    Duhul
    Feb 2006
    İkamet
    Mandalina bahçesinde...
    Gönderi
    3,232
    Blog Yazıları
    2

    Esas

    Biyoyakıtın önü açıldıkça gıda fiyatları çıldıracak


    Pirinçte üretici değil aracılar kazanıyor

    PİRİNÇTEKİ fiyat artışını da değerlendiren TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, "Son 3 ayra yüzde 100’ü aşan artış var. Üreten kazanamazken, aracılar nasıl bu kadar kazanç elde edebiliyor? Çeltik üreten çiftçilerimiz bu durumu şaşkınlıkla izliyor" dedi. Bayraktar, "Henüz sulama imkanı olmayan 3.5 milyon hektar alanın sulamaya açılması ve bu alanların yüzde 5’inin çeltiğe ayrılması halinde, mevcut üretimi 3’e katlamamız mümkün" görüşünü de savundu

    http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/8...d=196&sz=86395

  5. #5
    Duhul
    Feb 2006
    İkamet
    Mandalina bahçesinde...
    Gönderi
    3,232
    Blog Yazıları
    2

    Esas IMF’den ’pahalı gıda savaş çıkarır’ uyarısı

    Bir süre önce, yükselen gıda fiyatları nedeniyle açlık ölümleri olabileceği uyarısında bulunan IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn, bu kez de yükselen gıda fiyatlarının, hükümetlerin yıkılması ve hatta savaşların patlak vermesi gibi korkunç sonuçları olabileceği uyarısında bulundu.

    ULUSLARARASI Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn, dünyada yükselen gıda fiyatlarının, hükümetlerin yıkılması ve hatta savaşların patlak vermesi gibi korkunç sonuçları olabileceği uyarısında bulundu. Strauss-Kahn, Fransız "Europe-1" radyosuna verdiği demeçte, yüksek fiyatların Haiti, Mısır ve başka yerlerde ayaklanmaları ateşlemesinin "ciddi bir sorun" teşkil ettiğini söyleyerek, "Dünya bu sorunu çözmeli" dedi.

    http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/8...d=196&sz=97008

    Bugun ulkemizin tarım da bu noktaya gelmesinde ciddi emekleri ve katkısı olan IMF politikalarını butun içtenliğimle kınıyorum. Bu yazı IMF'ın genel olarak gunah çıkarması gibi olarak kabul ediyorum..

    Dunya'da petrol ve gıda fiyatlarının uretenin değil sadece spekulasyon yapanların elinde her turlu hareketi kukla oynatır gibi yöneten bu gözlerini para hırsı burumuş belki elleri değil, gözleri kanlı spekulatorlere bu oyunu surdurmelerine izin verenleri de saygıyla anmak gerekir, ne tur menfaatleri olduğunu ise zamanla öğreneceğiz mutlaka..

    Ama bazı ulkelerde kırılma noktalarının başladığını görmeleride iyiye gidişin bir işareti olaraka algılıyorum..

    Aslında Dunyayı oyun alanı olarak kabul edecek olursak, hangi gıdadan yıllık olarak ne kadar tuketimin yapıldığı, ne kadar uretimin yapılabileceği ve Dunya tarımının bu şekilde yönlendirilmesinin çok ta zor bir işlem ve plan gerektirdiğini düşünmüyorum. Tabi bu politikaların bilinçli yapılma ihtimalini göz ardı etmemek koşuluyla.

    Bu konuda sadece bir kaç spekulatörun paralarına daha fazla para katmak uuğruna surdurdukleri bu oyun insan hayatını tehdit etmeye başlamışsa bu oyunun sonun kendilerine acı bir şekilde dokunabilme gerçeğini görmeleri gerektiğini, fakat tatlı kazanılan paraların da buna engel teşkil edeceğini göz onunde bulundurulması gerekir.

    Ulkemizde ise IMF dayatmalarının sonucunda kendi kendimize yetemeyen bir ulke konumuna düşmüşken bereketlı topraklarımızın, kaynaklarımızın doğru bir şekilde kullanılmaması bizi hep dışarıya muhtaç etmektedir.

    Ulkemizin geleceğinin ağırlıklı olarak tarımda olduğunu, bununla ilgili gözü kanlı spekulatörlerin oyuncağı olmuş borçlandırılmış çiftçilerimizin, yeni bir tarım hamlesiyle canlandırılması, yönlendirilmesi ve kaynaklarımızı doğru bir şekilde kullanabilmesi konusunda teşvik edilmesi gerekmektedir. Bu hem ulkemizin ucuz gıda ihtiyacını karşılaması ve net ihracatçı konuma gelebilmesi ulkemizin dış açığı için hayati bir önem taşımaktadır..

    Bu tarımdaki oluşturulabilecek hamlede daha önce olduğu gibi sadece Ulkemiz kaynaklarını sömurmek isteyen Çifti kılıklı sülüklerin de temizlenerek en ağır şekilde cezalandırlmalarıda şarttır.

  6. #6
    Duhul
    Feb 2006
    İkamet
    Mandalina bahçesinde...
    Gönderi
    3,232
    Blog Yazıları
    2

    Esas Pamuktan UmduĞunu Bulamayan Üretİcİ Misira YÖneldİ

    Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Durmuş Halis yaptığı açıklamada, 'beyaz altın' olarak nitelendirilen pamuğun yerini mısıra bırakmaya başladığını belirterek, üreticilerin pamuk ekiminden uzaklaştığını açıkladı.

    Çukurova ile özdeşleşen ve katma değeri yüksek olan pamukta artan maliyetler nedeniyle ekim alanlarının giderek daraldığını ve bunun yerine mısır ekiminin yoğunluk kazandığına dikkat çeken Halis şunları kaydetti:
    "Çukurovalı üretici pamuktan kopmuş vaziyette. Pamuk sahaları artık mısıra dönüşüyor.

    Halis, bu sezon pamuk ekiminde yüzde 35-40 oranında bir daralma olduğunu ve pamuk üreticilerinin mısır ekimine yöneldiğini, bu nedenle 350 milyon dolarlık kayıp olduğunu vurguladı.

    Pamuğun önemli bir lif bitkisi olduğunu, lifinin tekstil sanayisinde, tohumunun yağ sanayinde, küspesinin ise yem sanayinde değerlendirildiğini kaydeden Halis, "Pamuktaki gerilemeye çare bulunması gerekiyor. Aksi taktirde pamuk ithalatımız, dolayısıyla yağ açımız, ve tekstildeki dışarıya bağımlılığımız artar. Şu an yüzde 60 olan tekstil sanayisindeki dışa bağımlılığımız yüzde 80'e çıkar" diye konuştu.

    buna karşılık hava şartları iyi olsa bile pamuk ekim alanlarının daralması nedeniyle satışın 1 milyar dolara gerileyeceğini ve kent ekonomisinin 300-350 milyon dolarlık kaybının olacağının altını çizen Halis şöyle devam etti:
    "Ancak, biz de pamuk maliyetler çok yüksek. Bu da haksız rekabete yol açıyor. Türk çiftçisi artan maliyetler nedeniyle rakipleriyle rekabet etmekte güçlük çekiyor. Dolayısıyla çiftçi bugün pamuktan para kazanamıyor. Onun için de hangi üründen para kazanıyorsa ona yöneliyor. Bugün sadece Çukurova'da değil Ege ve GAP'ta da pamuk ekim alanları küçülüyor. GAP'ta yüzde 25-30 oranında pamuk ekiminin azalma göstereceği belirtiliyor."

    Mısırda 1. üründe artış olduğunu ancak 2. ürün mısırda yüzde 50'nin altında düşüş yaşanacağını belirten Halis, "Geçen yıl 2. ürün mısırdan çiftçi kuraklık nedeniyle çok büyük zarar etti. Geçen yıl 747 bin 550 bin dekar alana ekilen 2. mısır ürün bu yıl 500 bin dekar alanında altına düşerek ekim alanları yüzde 50 daralacaktır. Bunun sebebi geçen yıl ikinci üründen kuraklık nedeniyle randıman alınmadı. Ana neden ise bu yıl desteklemenin aşağı çekilmesi. Geçen yıl aşırı derece sıcakların de olması rekolteyi düşürdü. Geçen yıl 6-7 YKR olan destekleme primi bu yıl, 2 YKR'ye kadar düştü. Bu nedenle çiftçi bu yıl ne yapacağını bilmiyor çok endişeli" şeklinde konuştu.

    http://yerel.gazeteoku.gen.tr/82_Adana_haber.html

    Bu yıl sonuda pamuk krizi çıkarsa da şaşırmamak gerekir..

  7. #7
    Duhul
    Feb 2006
    İkamet
    Mandalina bahçesinde...
    Gönderi
    3,232
    Blog Yazıları
    2

    Esas

    Tarım Üst Kurulu’ spekülasyonu önler

    SON günlerde pirinçte yaşanan sıkıntının gerekli önlemler alınmazsa diğer gıda maddelerinde de görüleceği uyarısını yapan Süt ve Et Üreticileri Birliği (SETBİR) Başkanı Erdal Bahçıvan, “Tarım Ürünleri Piyasası Kurulu” kurulmasını istedi. Hükümetlerin gıda ürünlerindeki spekülasyonu önlemesi, gerekli düzenlemeleri yapması gerektiğini söyleyen Erdal Bahçıvan, “Piyasayı doğru şekilde düzenlemek için özel sektörün de içinde olacağı ‘Tarım Ürünleri Piyasası Kurulu’ kurulması gerekiyor. Nasıl Para Politikası Kurulu varsa aynısı tarımda da olmalı” dedi. SETBİR’in olağan genel kurulu öncesi gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bahçıvan, fiyatların aşırı artmasını özel sektörü mutlu etmediğini de söyledi. Sanayicilerin istikrarlı bir piyasa istediğini ifade eden Bahçıvan “Bu çağda insanların açlık yüzünden ayaklanması, ölmesi doğanın değil insanların ayıbı. Toprak, insanları doyurmak yerine araç yakıtı olarak kullanılmasına dur demeye başladı. Liberalizmin ölçüsü kontrol altına alınmalı” dedi.
    ‘Tüketici kral’ dönemi başlamalı

    BAHÇIVAN, hükümetlerin oy nedeniyle köylü politikasını bırakamadığını da ifade ederek şu çağrıyı yaptı: “Küçük üreticilerin sanayiye entegre olması gerekiyor. Köylüye mal dağıtacağınıza ayda 200 YTL işsizlik sigortası bağlayın daha iyi.”

    http://www.gazeteoku.gen.tr/85_Akşam_Gazetesi.html

    Oy için köyluye mal dağıt tembelliğe alıştır mala muhtaç et oyu da garanti altına al..İnsan akılı nelere kadir..

  8. #8
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

     Alıntı Originally Posted by latino1122 Yazıyı Oku
    Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Durmuş Halis yaptığı açıklamada, 'beyaz altın' olarak nitelendirilen pamuğun yerini mısıra bırakmaya başladığını belirterek, üreticilerin pamuk ekiminden uzaklaştığını açıkladı.

    ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
    Halis, bu sezon pamuk ekiminde yüzde 35-40 oranında bir daralma olduğunu ve pamuk üreticilerinin mısır ekimine yöneldiğini, bu nedenle 350 milyon dolarlık kayıp olduğunu vurguladı.


    Mısırda 1. üründe artış olduğunu ancak 2. ürün mısırda yüzde 50'nin altında düşüş yaşanacağını belirten Halis, "Geçen yıl 2. ürün mısırdan çiftçi kuraklık nedeniyle çok büyük zarar etti. Geçen yıl 747 bin 550 bin dekar alana ekilen 2. mısır ürün bu yıl 500 bin dekar alanında altına düşerek ekim alanları yüzde 50 daralacaktır. Bunun sebebi geçen yıl ikinci üründen kuraklık nedeniyle randıman alınmadı. Ana neden ise bu yıl desteklemenin aşağı çekilmesi.
    Bu yıl sonuda pamuk krizi çıkarsa da şaşırmamak gerekir..
    Sevgili Latino; tarım politikaları diye başlık koymuşsunuz.
    Hangi politika?
    Tarım politikamız olsa bu durumlara düşer miydik.
    Olayın çok da önemli boyutları var: Bir defa mısır bitki su tüketimi en yüksek bitkilerden biridir. Dolayısıyla su sıkıntısı olmayan bölgelerde yetiştirilmesi gerekir. Siz kalkıp da kuraklık ve çölleşme açısından dünyanın en kritik yerlerinden biri olan Karaman ve Konya ovalarında bile mısır ve şeker pancarı yetiştirilmesine göz yumarsanız üstelik devlet eliyle teşvik primi verirseniz çok değil birkaç yıl sonra bu sütunlarda Ankara gibi Adana, Antalya, Konya, Karaman ve birçok yerleşim yerimizin içme susuz halinin ne olacağını tartışıyor olacağız.

Sayfa 1/20 12311 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •