Sayfa 1/5 123 ... SonSon
Arama sonucu : 38 madde; 1 - 8 arası.

Konu: EĞİTİM ŞART: Peki Çocuklarımızın Durumu Nasıl ?. Her Şey Yolundamı?

  1. #1
    Duhul
    Nov 2008
    İkamet
    ISTANBUL
    Yaş
    51
    Gönderi
    1,018

    Esas EĞİTİM ŞART: Peki Çocuklarımızın Durumu Nasıl ?. Her Şey Yolundamı?

    Tavsiye ve ricamız üzerine forumda eğitim ve öğretim konuları üzerine özel bir sayfayı hizmetimize sunan bütün saygın hisse.net yöneticilerine bizde teşekkür ve saygılarımızı sunarız.


    Bir çok tarihi büyük şahsiyetlerin dile getirdiği gibi, bir Anne-babanın çocuklarına miras olarak bırakabileceği en büyük servet iyi bir eğitim ve terbiyedir sözlerine ilave edilmeyi gerektirmeyecek kadar yerinde ve doğru tespitlerdir.

    Forumun bu sayfasında eğitim, öğretim, ana okul seviyesinden üniversitelere kadar çeşitli okul tavsiyeleri, ailelerin çocuklarına uyguladıkları yaşanmış olumlu-olumsuz eğitim ve terbiye metotları, devlet ve özel eğitimi, yurt dışı eğitimi, master ve doktora eğitimi, dershaneler ve çeşitli sınavlar vs. gibi konular hakkında bilgi ve tecrübelerimizi paylaşmakta büyük yarar görüyorum. Emeği geçecek değerli forum üyelerine şimdiden teşekkür ve saygılarımı iletiyorum..

  2. #2
    Duhul
    Jan 2009
    İkamet
    Sokaklarda!!!
    Gönderi
    4,316
    Blog Yazıları
    2

    Esas

    Daha Orta Anadolu'da Fen laboratuvarı olmayıp,basit bir 'turnusol kağıdını' bulamayan okullar var...İlçe ve okul ismi zikretmek istemiyorum ama benim çalıştığım okulda böyle...Okulda taşımalı da var.Öğle arasında ,sınıfta ne şekilde yemek dağıtımı yapıldığından hiç bahsetmeyim.Ama elimizden geleni yapıyoruz,orası ayrı.....

  3. #3
    Duhul
    Nov 2008
    İkamet
    ISTANBUL
    Yaş
    51
    Gönderi
    1,018

    Esas

    Milli eğitim sistemimizde geçmişe nazaran yada en azından bizim ilk okul yıllarımız olan 80’li yılların başlarına göre gerek ders müfredatlarında gerekse bina, malzeme ve ekipman yönünde her ne kadar bir çok sorun ve yokluklar sürmekle beraber gözle görülür bir mesafe kat etmiştir.

    Son yıllarda devlet ders müfredatlarında ezber ve ödev anlayışında kaçınma, gereksiz detaylarla dolu kitap ve yazılı kaynaklar yerine, öz ve az bilgi içeren, görsel yönü kuvvetli yazılı kitaplara yönlendirme, korku ve şiddete dayalı eğitim otoritesini terk etme gibi bir sürü değişimler gerçekleştirmiştir.

    Bu hızlı müfredat değişikliği esnasında hem öğretim kadrolarında hemde öğrenciler arsında bir bocalama ve şaşkınlık yaratmakla beraber zamanla geçeceğine benziyor.

    Fakat bu değişim adımlarından bir tanesi yanlış ve hazırlıksız atıldığı için eğitime büyük zarar verdiğine inaniyorum. Bu adım okul yönetiminin öğencilere yönelik şiddeti ortadan kaldırmak gayesiyle okulların otorite ve disiplinine ağır darbe indiren adımlardır…Şu anda orta dereceli devlet okulların çoğunda hızlı bir disiplin kaybı yaşanmaktadır.
    Başarılı ve verimli bir eğitim için akademik disiplin en vazgeçilmez şartlardan bir tanesidir. Ama akademik bir disiplinde ancak okul otoritesinin var olması ile mümkündür.

    Ben elbette bizim ilk okul yıllarımızdaki gibi katı ve dayakçı bir eğitim disiplinini savunmuyorum. O zamanlarda öğretmenlerimiz en sert ve karlı kış aylarında bile soğuktan nar gibi kızarıp moraran ellerimize yaş kavak ağacı sopaları ile sıra dayağı çekmekten tereddüt etmek nedir bilmezlerdi. Ancak o olumsuz şartlarda bile o zamanki öğencilerin öğretmenlere olan saygı ve sevgileri şu anki öğretmen-öğrenci ilişkilerine göre bayağı daha iyi idi.

    Ş u anda öğretmen-öğrenci ilişkilerinde bir bağlılık kaybı ve çözülme, çoğu okullardada başı bozukluk süreci yaşanmaktadır. Bunun ana nedeni devletin kendi eli ile dayak ve şiddete dayalı eğitim otoritesinden vazgeçeceğim deyip okul otoritesini iyice zayıflatmasıdır. Niyet ve amaç iyi. Yani dayak ve şiddeti kaldırmak güzel. Ama bunu yaparken yerine eğitim otoritesinin devamını sağlamaya yönelik yeni yasal dayanaklar koymakta gerekirdi.
    Çünkü en kötü otorite bile başıbozukluktan daha iyidir.

    Son yıllarda öğretmenlere yönelik öğrenci ve veliler tarafından yapılan saldırı ve şiddet artarak devam ediyor. Öğretmenlere yönelik bu tür saldırılara karşı açılan davalarda mahkemeler kişisel kavgalarda haksız olan tarafa verdiği basit cezalar vermektedir. Oysa bu tür suçlara karşı devletin saldırganlar hakkında ağır bir kamu davasıda açılması lazımdı.

    Öğrencilerin gözü önünde dövülen öğretmenlerin kendi okullarında otoriteye dayalı akademik bir disiplini kurmaları çok zodurr…

  4. #4
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

     Alıntı Originally Posted by abartin Yazıyı Oku

    Ben elbette bizim ilk okul yıllarımızdaki gibi katı ve dayakçı bir eğitim disiplinini savunmuyorum. O zamanlarda öğretmenlerimiz en sert ve karlı kış aylarında bile soğuktan nar gibi kızarıp moraran ellerimize yaş kavak ağacı sopaları ile sıra dayağı çekmekten tereddüt etmek nedir bilmezlerdi. Ancak o olumsuz şartlarda bile o zamanki öğencilerin öğretmenlere olan saygı ve sevgileri şu anki öğretmen-öğrenci ilişkilerine göre bayağı daha iyi idi.

    Ş u anda öğretmen-öğrenci ilişkilerinde bir bağlılık kaybı ve çözülme, çoğu okullardada başı bozukluk süreci yaşanmaktadır. Bunun ana nedeni devletin kendi eli ile dayak ve şiddete dayalı eğitim otoritesinden vazgeçeceğim deyip okul otoritesini iyice zayıflatmasıdır. Niyet ve amaç iyi. Yani dayak ve şiddeti kaldırmak güzel. Ama bunu yaparken yerine eğitim otoritesinin devamını sağlamaya yönelik yeni yasal dayanaklar koymakta gerekirdi.
    Çünkü en kötü otorite bile başıbozukluktan daha iyidir.

    Son yıllarda öğretmenlere yönelik öğrenci ve veliler tarafından yapılan saldırı ve şiddet artarak devam ediyor. Öğretmenlere yönelik bu tür saldırılara karşı açılan davalarda mahkemeler kişisel kavgalarda haksız olan tarafa verdiği basit cezalar vermektedir. Oysa bu tür suçlara karşı devletin saldırganlar hakkında ağır bir kamu davasıda açılması lazımdı.

    Öğrencilerin gözü önünde dövülen öğretmenlerin kendi okullarında otoriteye dayalı akademik bir disiplini kurmaları çok zodurr…

    *Ben elbette bizim ilk okul yıllarımızdaki gibi katı ve dayakçı bir eğitim disiplinini savunmuyorum." diyorsunuz ama yazınızın özü ve genel havası"dayak cennetten çıkmadır" atasözünü hatırlatıyor..

    *"O zamanlarda öğretmenlerimiz en sert ve karlı kış aylarında bile soğuktan nar gibi kızarıp moraran ellerimize yaş kavak ağacı sopaları ile sıra dayağı çekmekten tereddüt etmek nedir bilmezlerdi."

    Nostaljik yaklaşımınız o günleri özlediğiniz kanısını uyandırıyor en azından bende.

    *"Ş u anda öğretmen-öğrenci ilişkilerinde bir bağlılık kaybı ve çözülme, çoğu okullardada başı bozukluk süreci yaşanmaktadır. Bunun ana nedeni devletin kendi eli ile dayak ve şiddete dayalı eğitim otoritesinden vazgeçeceğim deyip okul otoritesini iyice zayıflatmasıdır."

    Hocam dayak ve şiddeti neredeyse savunuyorsunuz..

    *"Yani dayak ve şiddeti kaldırmak güzel. Ama bunu yaparken yerine eğitim otoritesinin devamını sağlamaya yönelik yeni yasal dayanaklar koymakta gerekirdi."

    Hocam eğitimde dayağın ve şiddetin yerine otoriteyi sağlamaya yönelik yasal düzenleme istiyorsunuz. Yasal düzenleme ile otorite nasıl sağlanırı bir anlatsanız. Öğretmenler ve idareciler eğitim öğretim ihtisası almıyorlar mı? Kişilikleri var, not korkuları var, ihtisasları var. Kendilerinden en az bir kuşak genç bir nesille diyalog kuramıyorlar mı?

    * "Son yıllarda öğretmenlere yönelik öğrenci ve veliler tarafından yapılan saldırı ve şiddet artarak devam ediyor."

    Bunda sizin savunduğunuz dayakçı sistemin etkisi yok mu?

    Yani bu kişiler sizin rahleyi tedrisinizden geçmiş kişiler olmasın.

    Toplumumuzda çocuk evde dayak yer, okulda dayak yer, karakola uğrarsa orada dayak yer. Askerde dayak yer. Sosyalleşirse, siyasallaşırsa polisten dayak yer. Gözünün önünde annesi babasından dayak yer. Ablası herkesten dayak yer.

    Böyle yetişen bir genç büyüyünce ne yapacak sanıyorsunuz?


    Not: İki çocuk büyüttüm. Fiske vurmak bir yana sevmeye doyamadım. İkisinin de insanlıkları tam. Dayağın, bırakın eğitimde bir araç olarak kullanılmasını, insanlık suçu olduğunu düşünüyorum. Hele hele sistematik dayak bir işkencedir.
    Son düzenleme : BORA YAŞAR; 12-01-2010 saat: 02:24.

  5. #5
    Duhul
    Nov 2008
    İkamet
    ISTANBUL
    Yaş
    51
    Gönderi
    1,018

    Esas

     Alıntı Originally Posted by BORA YAŞAR Yazıyı Oku
    *Ben elbette bizim ilk okul yıllarımızdaki gibi katı ve dayakçı bir eğitim disiplinini savunmuyorum." diyorsunuz ama yazınızın özü ve genel havası"dayak cennetten çıkmadır" atasözünü hatırlatıyor..

    *"O zamanlarda öğretmenlerimiz en sert ve karlı kış aylarında bile soğuktan nar gibi kızarıp moraran ellerimize yaş kavak ağacı sopaları ile sıra dayağı çekmekten tereddüt etmek nedir bilmezlerdi."

    Nostaljik yaklaşımınız o günleri özlediğiniz kanısını uyandırıyor en azından bende.

    *"Ş u anda öğretmen-öğrenci ilişkilerinde bir bağlılık kaybı ve çözülme, çoğu okullardada başı bozukluk süreci yaşanmaktadır. Bunun ana nedeni devletin kendi eli ile dayak ve şiddete dayalı eğitim otoritesinden vazgeçeceğim deyip okul otoritesini iyice zayıflatmasıdır."

    Hocam dayak ve şiddeti neredeyse savunuyorsunuz..
    .

    Üstadım, sanırım benim okulda öğetmen şiddetini savunmuş olarak algılamaya sebep olan şey otorite kelimesini sık sık yazılmamdan kaynaklandı. Aslında korku ve şiddete dayalı otoriteye karşı oldugumu ve bu şiddetin kurbanı olan nesillerden olduğumu belirttim. Buna rağmen o zamanki öğretmenlerimize olan sevgi ve saygımızı yitirmediğimizi söylemem herhalde şiddeti savunduğumu anlamına gelmiş olabilir. Her ne ise…

    Eğer bu tabir eğitimde yanlış algılamalara neden oluyorsa o zaman biz buna otorite değilde akademik disiplinde diyebiliriz. Şu anda ülkemizde orta dereceli düz devlet okulları genelinde ve bir çok özel okullarda dahil olmak üzere bir akademik disiplin sorunu yaşanmaktadır. Bu konu, son yıllarda artan kültürel dejenerasyonuda ilave ettiğimizde eğitimde ciddi hatta acil bir sorun haline gelmiş durumdadır.

    Benim tıkandığım husus şu, biz şayet eğitimde otoriteyi gereksiz farzedersek okullarda ideal akademik bir disiplini nasıl sağlayabilirizr?. Çünkü disiplin olmadan kaliteli bir eğitimi sürdürmenin imkansız olarak görüyorum. İnsan tabiatı gereği örgütlü yada kurumsal bir alanda faaliyet yürütürken disiplin ve otoriteye ihtiyaç duymaktadır. En basitinde bir aile kurumunu ele alırsak, bir anne-baba otoritesi olmadan kendi istek ve hevesi ile kaçımızın çocuğu yıllarca her gün okula gider gelir yada düzgün ders çalışabilirler?

    Ayrıca genel anlamda, insanların müspet bir otoriteye korkunun yanı sıra içlerinde bir saygı, sevgi ve sadakat ta beslediğine inaniyorum. Çünkü insan psikolojisinde otorite aynı zamanda bir koruyucu ve sahiplenme olarakta algılaniyor.. Müspet bir aile otoritesi buna örnek olarak verilebilir.

    Benim biri 2. sınıf devlet okuluna diğer 8.sınıf özel bir koleje giden iki oğlum var. Ayrıca düzenli aylık eğitim yardımları yaptığım birkaç tane öğrencim var.
    8.sınıf koleje gidenle başım epey dertte. Daha da çok sıkıntı yaşayacağımı saniyorum. En son psikolojik rehber öğretmeni bana Şişli de yazıhanesi olan tanınan bir profesörün adresini gösterdiler….

    Şunuda gördümkü, devletin düz orta dereceli okullarında her ne kadar bir karmaşa mevcut ise de devletin Anadolu liseleri ve Fen liseleri, özel kolejlerin eğitim standart ortalamasının üzerinde iyi bir eğitim veriyorlar. Öğretmen-öğrenci ilişkileri iyi durumda sayılır. Sorunlar minimum düzeyde. Özel kolejlerin kulakları çınlasın…

  6. #6
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Efendim benim itirazım sadece dayağa..

    Disipline nasıl itiraz edebilirim? Disiplin, toplumun sadece eğitimde değil, hemen herşeyde gereksinim duyduğu temel konudur kanaatımca.

    Evde, işte, eğitimde vs..

    Ama dayak?

    Dayak, demokratik düzen için yetiştirmeye çalıştığımız insan protipine tümüyle zarar veren bir şey..

    Dayakla yetişmiş bir insandan, demokrasi dediğimiz bu sistemde, rolüne uygun bir yapı beklemek olası mı?

    Disipline sonuna kadar evet..

    Dayağa hayır olarak anlaştığımıza göre, mesele dayak atmadan disiplin nasıl sağlanır sorusuna cevap bulmakta.

    Bu da eğitimcilerin uzmanlık konusu..

    Bunun için eğitim alıp yetiştiriliyorlar.

  7. #7
    Duhul
    Jan 2009
    İkamet
    İzmir
    Yaş
    51
    Gönderi
    19,321
    Blog Yazıları
    45

    Esas

    Eğitimde dayağın yeri yok ama üstadlar laf dinletmek için ve huzuru sağlamak için de biraz tatlı-sert olmak lazım. Yani gerekirse lafla döğmek lazım. Yoksa günümüz gençliğine söz geçirmek çok zor. Biraz ciddiyet ve disiplin gerekiyor.

  8. #8
    Duhul
    Jun 2008
    İkamet
    Papatyanın hışırdamadığı, hapşurmadığı, kokmadığı
    Gönderi
    9,983
    Blog Yazıları
    7

    Esas

    Personelden biri açık lise sınavına girmiş ingilizce sorularından biri aşağıda, cevap ne dersiniz ?

    Asagidaki ifade Ataturk ilkelerinden hangisini aciklamaktadir?
    "Our regime is against class previleges and class distinctions and recognizes
    no individual, no family, no class and no organization as being above others."
    A) Populism (halkçılık)
    B) Statism (devletçilik)
    C) Nationalism (milliyetçilik)
    D) Reformism (devrimcilik)

    A oluyor

    Buldum sanırım
    ...
    kemalist halkçılık, "ayrıcalıksız, sınıfsız" bir toplum öngörüyordu. fakat bu, toplumsal sınıflan kaldırmayı amaçlayan marksist anlayışı yansıtmıyordu. kurtuluş savaşı türkiyesinde marksist anlamda bir "egemen sınıf" ve işçi sınıfı bulunmadığı varsayımından hareket etmekteydi. öyleyse var olmayan bir sınıf çatışması ve ayrıcalıklı toplum kesimleri yaratılmamalıydı. ekonomik gelişmeyi sağlamak için toplumdaki tüm olanaklar değerlendirilmeye çalışılırken bu beklentiye ters düşen bir durumun doğması, kemalizmin, suna kili'nin vurgulamaya özen gösterdiği bir temel özelliğinin gözden kaçmasına neden olmamalıdır: "atatürkçülük, herhangi bir sınıfın egemenliğini reddeden, ılımlı toplumculuğu öngören, her türlü sömürüye karşı bir dünya görüşüdür. atatürkçü halkçılık, yönetimde, siyasada, kalkınmada, gelirlerin dağılımında, devlet ve ulus olanaklarının kullanılmasında halk yararının gözetilmesini amaçlar."

    "peki halk nedir?" sorusunun yanıtını ise biz verelim: halk, ayrıcalıklara sahip bulunmayan toplum kesimlerinin toplamıdır!"

    ahmet taner kışlalı - siyasal sistemler- siyasal uzlaşma ve çatışma adlı kitaptan alıntıdır
    ~ O.K.U. ~
    Forum Kuralları

    Hayat bazen çok cimridir.
    İnsanın yeni bir duygu tatmaksızın günler, haftalar, aylar hatta yıllar geçirdiği olur.



Sayfa 1/5 123 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •