Sayfa 3/18 İlkİlk 1234513 ... SonSon
Arama sonucu : 138 madde; 17 - 24 arası.

Konu: Su hayattır!

  1. #17
    Duhul
    Oct 2004
    İkamet
    34147
    Yaş
    93
    Gönderi
    12,883
    Blog Yazıları
    158

    Esas

    Prof. Dr. Beyza Üstün'ün HES lerle ilgili 2010 tarihli konuşması


    http://player.vimeo.com/video/150655...source=message

  2. #18
    Duhul
    Oct 2004
    İkamet
    34147
    Yaş
    93
    Gönderi
    12,883
    Blog Yazıları
    158

    Esas

    "HES uygulamalarını görseniz ağlarsınız" CNN TÜRK Video
    CNN TÜRK'te yayınlanan Eğrisi Doğrusu programında iklim değişikliği
    ve Türkiye 'deki HES uygulamaları konuşuldu. Dile getirilen saptamalar
    yürekleri yakacak ...

    http://video.cnnturk.com/2012/yasam/...niz-aglarsiniz

  3. #19
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Su hayattır, hayat satılıktır!

    Mehmet KUŞÇU

    Nerede bu çevreciler, STÖ’ler? Nerede kaldı, ’Derelerin Kardeşliği Platformu’? Esnaf dernekleri nerede?
    Bakıyorsun, ’halkın katılımı toplantısı’deniyor ama halk katılmıyor, aksine kızgın, öfkeli...
    İş makineleri önüne dikilen kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk yiyor copu. Eylem nazikçe son buluyor! Dağılıyorlar. Geride kalan, kan ve gözyaşı...
    İkizdere’den Uzungöl’e, Loç Vadisi’nden Şeker Kanyonu’na uzanan ortak tepki şu: “Sularımızı ele geçirmeye çalışan uluslararası güçlerin oyunlarına alet olmayacağız. HES’leri istemiyoruz, akarsularımız özgürce akmalıdır. Biz sularımıza, doğamıza sahip çıkmak istiyoruz. Çölleşme olmaması, hayvanlarımızın yaşaması için mücadele edeceğiz...”
    Görüldüğü gibi herkes HES’e karşı tek yürek ama... Bazen de öyle iki kelime yazıp, pankart açmakla olmuyor. Bilinç, protesto, emek, ter, dayanıklılık, zorlu bir çalışma istiyor; hak arama para gerektiriyor. Para da ekilmiyor ki mübarek, biçesin. Zaten ektiklerin beş para etmiyor. Elde, avuçta da olmayınca... Ama için, yüreğin adaletle yanınca... Hem elindekinden oluyorsun, hem de fırçanı yiyorsun...

    ***

    Diyorlar ya, ’dereler üzerinde kanser gibi uzanan...’HES’le savaşan Kazım Delal tek başına, ’tek kişilik STÖ’ gibi mücadele ediyor. Delal, Başbakan Erdoğan’ın hemşehrisi; 67 yaşında. Ama gözüpek, inatçı. En önemlisi dik duruyor. Tıpkı Kurtuluş’un Mehmetçiği gibi. Suyun istiklali için çarpışıyor. Amacı, Küçükçayır’ı kurtarmak. Açmış davayı, bilirkişi raporları için tek ineğini satmış, bir de bankadan kredi almış. Çünkü açtığı dava için 4.500 TL, yatırması gerekiyor.
    Ama yanında ne bir çevreci var ne bir esnaf ne de bir sivil toplum örgütü. Ne dostları, arkadaşları ne de bir köylüsü. Mahkemede derdini anlatmak isterken hakimden azarı yiyor. ’Kısa kes’ diye. Delleniyor tabii Kazım Delal, zaten canı burnunda. Bir de “Kısa kes, hikaye anlatma” sözlerini işitince açıyor ağzını. Haklı da...
    “Bu dava benim davam. Ben açtım bu davayı. Savunma yapamayacaksam, şikayetimi anlatamayacaksam o zaman bu davaya ne gerek var...”
    Evet ne gerek var? Hakim dinlemeyecekse...
    HES’tir git denecekse...

    ***

    Zaman geçmeden STÖ’ler Delal’in yardımına koşmalı.
    Bence... Çarşı, buna da karşı.. olmalı...
    Çünkü bu davanın yürekli başka insanlara ihtiyacı var...

    http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr...hp?haber=22464

  4. #20
    Duhul
    Jan 2011
    İkamet
    Yeşil Bursa
    Gönderi
    1,818

    Esas

     Alıntı Originally Posted by yağmur Yazıyı Oku
    allah bize bu günleri yaşatmasın göstermesin

  5. #21
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas Turfan Karızları (Yer Altı Su Kanalları) (Çin seddinden bile büyük bir eser)

    Günümüzden 2500 yıl önce Doğu Türkistan'da Uygur Türkleri tarafından yerin 110 metre altına inşa edilmiş, 5000 km lik su yolları.
    Yapımındaki sırlara akıl erdirmek mümkün değil.



    Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde 2 bin 300 yıl önce çölün altında yapılan ve uzunluğuyla Çin Seddi’ne eş tutulan Karız Kanalları görenleri hayrete düşürüyor. İşte binlerce yıl öncenin teknik şahaseri Karız kanalları Tanrı Dağı’nın eriyen karları ile yeraltındaki su kaynaklarını birleştirerek yerleşim alanlarına taşımak amacıyla inşa edilen Karız Kanalları, 5 bin kilometre uzunluğuyla 6 bin kilometre olduğu tahmin edilen Çin Seddi’ne adeta meydan okuyor. Sincan’ın üzümleriyle ünlü Turfan’daki Karız Kanalları, Çin Seddi ve doğudaki Büyük Kanal ile birlikte Çin’in 3. harikası olarak adlandırılıyor.


    Turfan Karızları (Yer Altı Su Kanalları)

    “Karız” sözcüğü; kehriz (Bu gün Anadolu’da “keriz” olarak kullanılan bu sözcük, sebil, herkesin kullanımına açık çeşme anlamındadır. Aynı zamanda, argoda da; malını mülkünü herkesin kullanmasında sakınca görmeyen, malını sebil gibi dağıtan kişiler için kullanılmaktadır.) lağım veya yer altından giden su kanalı anlamındadır. Burada kullanılan lağım sözcüğü ilk anda bugün büyük şehirlerde kullanılan atık su yollarını çağrıştırsa da asıl anlamı yer altına açılan tünel, kanaldır. Bilindiği üzere Osmanlı ordusunda, fethedilmek istenen kalelerin etrafı sarıldığında, yer altından tüneller açarak kale duvarı altına ve girişine patlayıcı yerleştirip, kale duvarlarının veya kapısının yıkılmasını sağlayan asker grubuna “lağımcı” denirdi.
    Bugün hala kullanılabilen, ve Asya’da bir uygarlık harikası olan yer altı su kanalları, belli bölgelerde yerin 110 metre altına kadar inmekte ve toplam uzunluğu beş bin kilometreye ulaşmaktadır. Tanrı Dağları’ndan, Turfan şehrine su getirmek amacıyla Uygur Türkleri tarafından yapılmıştır. Bu haliyle, Çin seddinden daha önemli bir yapı olduğu ortadadır.. Bu konuda sayın Dursun Özden’in yapmış olduğu tespitler Türk Tarihi ve medeniyeti açısından çok önemlidir.
    “Orta Asya’da bulunan antik uygarlık harikası olan Karız su kanalları, Tanrı Dağları’ndan ve yeraltı kaynaklarından Turfan’a su getiren, çölün altında 110 metre derinlikte ve toplam 5 bin kilometre uzunluğundaki yeraltı su tüneli, Türklerin yaratıcılığını özetliyor. Karız harikası; Orta Asya’daki yerleşik yaşam, kentleşme kültürü, mimari planlama, haritacılık ve bir teknoloji harikası olarak insan yaratıcılığının doruklarından biri. Şimdiye dek batının, Avrupa merkezli tarihçilerin ve kimi Türkologların yazdıkları; “Asyalılar, hiç bir zaman yerleşik olamadı. At üstünde, çadırlarda ve su başlarında sürekli göçebe toplum biçiminde yaşarlardı…” şeklindeki savları çürüten bir tarihi gerçek olan Karız Su Tüneli, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Uygur Özerk Bölgesi’nde bulunan ve Tanrı Dağları’ndan Turfanşehrine kadar yer altında uzanan ve Çin Seddi’nden sonra dünyanın ikinci uygarlık harikası olarak değerlendiriliyor. Bu gün olduğu gibi, dün de “Avrasya Uygarlığı” hep vardı ve öndeydi.”
    “Karız” sözcüğü; kehriz, lağım ve yeraltı su yolu demektir. Suyun aktığı yeraltı kanalı anlamına gelen “teşme” olarak da söylenmekte. Aslında, bölgede Karız’ın yapımında kullanılan bazı Türkçe kökenli sözcüklerden de anlaşılacağı gibi, bu uygarlık harikasını yapanların Türk olduğu anlaşılmakta. Örneğin: Tuynuk: Kuyu. Kurutka: Sert çamur. Küz: Kaynak. Karizçi: Kuyu kazan kişi. Geltekçi: Hayvan sürücüsü. Yuklima: Kuyu ağzına konulan örtü. Tirek: Direk. Yanlık: Yana konulan tahta. Çukka: Tehlike işareti. Suğuk çüşüş: Soğuk havanın içeri girmesi. Suğukçi: Sucu kişi. Kuduk seviti: Çubuktan örülmüş küçük sepet. Ketmin: Kazma, kazıcı. Çığrık: çamur makinesi (elle). Yağ: Yağ. İlmek: Dut ya da karaağaç çatalından yapılan tarak. Tilma: İlk kuyunun başı…vb”.
    “Karız, deniz seviyesinin altında kalan tarım alanlarına, köylere ve yerleşim merkezlerine suyu taşımaya yarayan yatay ve düşey yeraltı su tünelleri - galerileridir. Bu kanalları yaklaşık 100 metre yeraltında konumlandırmanın amacı, güzergahın geçtiği çölde ortalama +40 derecenin bulunduğu hava koşulları düşünülerek, sızıntı ve buharlaşmadan kaynaklanan su kayıplarını azalmaktır. Bir karız tamamen yer çekimi kuvveti ile işlemektedir. Bu şekilde tasarlanıp, kendi içindeki eğim dikkate alınarak suyun doğal eğimi ve akar kotu, iki karız arasında eğim hesabı ile yapılmış olup, pompa gereksinimini ortadan kaldırmıştır. Örneğin: Turfan’a bağlı Piçan ile Dalankarız ilçeleri arasındaki karız uzunluğu 8 km. olup, 190 adet kuyu bulunmaktadır. Kuyular arasındaki kot farkından anlaşılacağı gibi, karız içinde suyun doğal akar eğimi en az %1’dir…”

    (Dursun Özden. Aydınlık Dergisi. Eylül 2004)

    Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde 2 bin 500 yıl önce çölün altında yapılan ve uzunluğuyla Çin Seddi’ne eş tutulan Karız Kanalları görenleri hayrete düşürüyor. İşte binlerce yıl öncenin teknik şahaseri Karız kanalları Tanrı Dağı’nın eriyen karları ile yeraltındaki su kaynaklarını birleştirerek yerleşim alanlarına taşımak amacıyla inşa edilen Karız Kanalları, 5 bin kilometre uzunluğuyla 6 bin kilometre olduğu tahmin edilen Çin Seddi’ne adeta meydan okuyor. Sincan’ın üzümleriyle ünlü Turfan’daki Karız Kanalları, Çin Seddi ve doğudaki Büyük Kanal ile birlikte Çin’in 3. harikası olarak adlandırılıyor.

    2 bin 500 yıl önce sadece yerçekimi kullanılarak çalışması sağlanan Karız Kanalları, 60 kilometre uzaktaki kurak Turfan bölgesini bereketli vaha haline getirmiş. Kanalları ziyarete gelen turistler rehberlere, o dönemde bu kadar muhteşem bir sistemin nasıl inşa edildiğini soruyor. Hâlâ sorunsuz bir şekilde çalışan Karız kanalları, Turfan vahasına her yıl yaklaşık 200 milyon metreküp su taşıyor. Bundan dolayı kanallar, Turfan için hayat kaynağı olmaya devam ediyor.

    Karız kanallarının her birinde dik kuyular, yeraltı kanalı, yer üstü kanalı ve barajlar bulunuyor. Yeraltı kanalları, bazen birkaç kilometre, bazen de onlarca kilometre uzunluğunda olabiliyor. Yeraltı kanalları inşa edilirken işçiler, havalandırma sağlamak ve kazılan çamurları boşaltmak için 20-30 metre aralıkla dik kuyular açmış. Barajlar ise su miktarını ayarlayan su deposu işlevini yerine getiriyor. Turistler bu muhteşem mimari eseri görmek için şimdilerde Turfan’a akın ediyor. Yerli ve yabancı turistler hem Karız’ları geziyor hem de bal tatlısı üzümüyle ünlü Turfan’ın temiz havasını soluyor. Turistler için Turfan’da Karız Kanalları’nı tanıtan özel bir müze de kurulmuş. Turfan bölgesinde toplam uzunluğu 5 bin kilometreyi geçen binden fazla Karız Kanalı bulunduğu tespit edilmiş.

    Kanallar, sıcaklığın 40 dereceye vardığı Turfan’a kadar kar suyunu buharlaşmadan taşıyabilecek yapıda inşa edilmiş. Tanrı Dağı’nın eteğinden 110 metre derinliğinde başlayan kanallar Turfan’a geldiğinde derinliği 10 metreye kadar düşüyor. O zamanda bu ölçümlün nasıl yapıldığı henüz aydınlatılamadı.

    En çok 1.5 metre yüksekliğinde kazılan tünellerde işçilerin ancak oturarak çalıştığı biliniyor. Bugünlerde bölgeye ziyaret eden turistlere bu çalışma yöntemi orjinaline uygun olarak yapılan mankenlerle gösteriliyor. Turistler buraları gezerken kanalların içinde bol bol hatıra fotoğrafı çektiriyor ve buz gibi temiz olan suya ellerini sokuyor. Turistler burayı gezdikten ve sonra evlerini hem lokanta hem de dinlenme yeri olarak kendilerine açan Uygur aileleri ve diğer yerleri ziyaret ediyor.
    Dursun ÖZDEN

    Araştırmacı-gezgin Dursun Özden; gittiği onlarca ülkede ve Anadolu’da, kaybolan etnik kültürleri araştırıyor.

    Son olarak Çin Halk Cumhuriyeti ve Sinciang-Uygur Özerk Bölgesi’ne yaptığı gezi kapsamında; Orta Asya’da birlikte yaşama kültürünü ve kolektif bir iradenin ürünü olan Uygur uygarlığını araştırdı. Farsça kökenli bir sözcük olan Karız: Yer altı su yolu, iz, lağam” anlamına gelmektedir. 2500 yıl önce Orta Asya’da, Türkler tarafından yapılan ve “Bir Uygarlık Harikası” olarak adlandırılan, Turfan havzasındaki “Karız” yer altı su kanalları sistemini ve “Antik Yarnaz Kenti”ni inceleyen Özden, Asya ve Türk tarihine bir ışık tuttu. Ata yurdu Asya’dan, Ana vatan Anadolu’ya uzanan ve tüm anakaraları kapsayan “Türk Kültürü”nün izlerini sürdü. Tanrı Dağları’ndan başlayıp Turfan havzasına uzanan, Taklamakan Çölü’nün 110 metre altında ve toplam 5100 kilometre uzunluğundaki Karızlar, yer altındaki Çin Seddi olarak tanımlanıyor. Çin’deki ikinci teknoloji harikası olarak vurgulanıyor.

    İnsanlığın yarattığı en eski uygarlık miraslarından biri olan Karızlar; Batı merkezli araştırmacıların ve tarihçilerin, Asya Kültürü üzerine yaptığı standart ve stratejik yalanlarını, saptırmalarını ve küresel tezlerini çürütüyor.

    Bu bulgular Türklerin; kara kıl çadırlarda yaşayan, göçebe, çoban, cengaver, barbar, cahil, geri ve ilkel topluluklar olmadığını gösteriyor. Aksine, daha Batı’da kent devletleri yokken Uygur Türklerinin; yerleşik kent kültüründe, İpek Yolu üzerindeki ticarette, sanatta ve ziraatçılıkta ileri deneyimlere sahip oldukları ortaya çıktı. Rus, Çin, Uygur, Türk ve bazı Barılı bilim adamlarının son dönem çalışmaları sonunda; Asya halklarının tüm farklılıklarına karşın, Batı’dan daha eski ve köklü uygarlıklara sahip oldukları, köklü ve sürekli devlet geleneği, güçlü kolektif irade ve Karız gerçeğinde somutlanan “birlikte yaşama kültürü”nü özümsedikleri belgeleniyor.

    Çin-Sinciang Bölgesi dışında İran, Azerbaycan, Umman, Suriye, Latin Amerika, Kuzey Amerika ve Anadolu (Van, Hasankeyf, Urfa, Kemaliye, Gümüşhane, Bayburt, Tarsus, Niğde, Ulukışla, Konya, Karaman, Erzurum, Tokat, Malatya, Antalya, Bergama ve Tekirdağ) ’da da Karız-Keriz-Kekhizler bulunmaktadır.

    Sinciang-Uygur Özerk Cumhuriyeti topraklarında bulunan Turfan, Kumul, Hami ve Toksun bölgelerindeki tarihi Karız yer altı su kanalları hala çalışıyor. Taklamakan Çölü’nün ortasındaki bu yeşil havzalara Karız su kanalları yaşam veriyor. Binlerce yıldır süren ileri ziraat uygulaması, yerleşik yaşam kaynağı. Karızların yapılış ve bu güne gelişi ise, bir teknoloji harikası. Özellikle o dönemin koşullarında, kazma tekniği ve yer altında yön bulma yöntemleri, bu işin gizemini ve uygarlık harikası özelliğini vurguluyor. Karız sularının getirilmesi, paylaşımı ve korunması, bir özgün üretim ilişkisini, bir kolektif yaşam kültürünü oluşturuyor. Arap harfleriyle yazan ve Uygur Türkçesi’yle anlaşan Müslüman Karızcılar, modern camilerde ibadet yapıyor ve kendi Ata gelenek ve göreneklerini sürdürüyor. Bölgede yaşayan Uygurlar, Kazaklar, Dangxianglar, Kırgızlar, Salalar, Tatarlar, Özbekler, Xibolar, Ruslar ve Çinliler; Müslüman, Budist, Hıristiyan ve öteki inanca mensup komşularıyla gül gibi geçiniyorlar. Bölgede yaşayan tüm halklar düğün, bayram, ölüm, hasat, üretim ve yaşamın her alanında dayanışma içindeler. Bölgede en köklü kültüre sahip olan Uygur Türkleri, 13 milyon nüfusu ile birlikte yaşamın mayası özelliğinde.
    Uygurların kullandıkları sözcük ve deyimlerin çoğu Anadolu Türkçesi olup, anlaşılıyor. Karızcı Uygurlar, kız çocukları doğduğunda isimlerini sonuna “gül” eki koyuyorlar. Badegül, Arzugül, Ayşegül...gibi. Erkek çocuklara ise “can” eki konuyor. Tursuncan, Mehmetcan, Alican...gibi. Uygurlar, haftalık iş ve dost toplantılarına “cem” diyorlar. Cem sonrası, sokak ve caddelerde kurulan açık hava lokantalarındaki sazlı-sözlü eğlence toplantılarında Ejderha dansı, Şaman dansı yapıyor ve Semah dönüyorlar. Anadolu’daki Bektaşi kültürünün kaynağı, Orta Asya mı? Ayrıca, Bayburt ve Gümüşhane Karız-Kehrizlerini inceleyen ünlü İtalyan gezgin Marco Polo, Uygur Karızlarını görünce oldukça etkilenmişti. Uygurların yıllardır yedikleri hamurdan ince ip şeklinde kesilerek yapılan erişteden esinlenip, ülkesine döndüğünde İtalyanların meşhur spagetti makarna yemeğinin kaynağı da burasıdır.

    Asya’nın merkezi de burada. Sinciang Bölgesi’ndeki Yunfinşan kasabasında bulunan bir yerin, Asya’nın coğrafi merkezi olduğu, ve (x,y,z) koordinatlarının (0) olduğu bilinmektedir. Burada, Türkiye başta olmak üzere, tüm Asya ülkelerinin anıtı bulunmaktadır. Ayrıca, Lübnan’da bulunan Lüt Gölü’nden sonra, dünyanın en büyük ve en derin kara parçası olan ve Çin’in en büyük tuz gereksinimini karşılayan Ay Gölü-Ateş Gölü (-154 m) çevresinde, Ağustos ortalarında (+83) sıcaklık olmaktadır. Bir yarımadayı andıran Antik Yarnaz Kenti ise, MÖ 460’da yapılmış olup, Turfan havzasında ve İpek Yolu üzerinde, mimari dokusu ve kentsel yaşam özellikleri bakımından özgün olup, araştırmacılara kaynak teşkil etmektedir. Turfan’da bulunan Süleyman Şah ve Tursun Han Medresesi görülmeye değer tarihi güzellikte olup, Turfan’ın kuzey batısında bulunan Karız Müzesi; üzüm bağları, dut ağaçları, sebze ve meyvelerin arasında tam bir cennet görünümündedir. Geleneksel giysileri içinde “hoş hoş” gülen Karızcı Uygur güzeli badem gözlü Badegül’ün elinden soğuk üzüm suyu, Kazak Türklerinin yaşadığı Altay Dağı’nda beslenen atların sütünden yapılan kımız ya da karız şarabı içmek, unutulmayan bir nostaljiye dönüşür... Adı Ankaracan olan 7 yaşındaki “Son Karızcı” çocuğun sattığı hediyelik eşyalardan da almayı unutmayın...
    Bir yanda 5565 metre yüksekliğindeki karla kaplı Tanrı Dağları, diğer yanda +48 derecede ve çöl koşullarında Karız sularıyla erken-turfanda(Turfan adı buradan gelmektedir) beslenen sebze ve meyvelerin dayanıklılığı, besin değeri, mineral zenginliği, bereketi ve insanlara bir yaşam sunması açısından daha bir önem kazanıyor. Kullanılan Karızların sayısı 1950’de 1800 iken, günümüzde 600’e kadar düşmüştür. Bölgede yaptığım araştırmalar sırasında, her yıl 23 Karız kanalının yok olduğunu vurgulayan uzmanlar ve üreticiler endişelerini dile getirdi. Giderek yok olan Karızları kurtarma ve yaşatma çalışmaları için Çin Merkezi Hükümeti, Turfan Karız Araştırma Enstitüsü’ne 8 milyon dolarlık bir ödenek göndermiş. Oldukça yetersiz. İnsanlığın ortak mirası olan Karızların kurtarılması için, UNESCO’ya bağlı Dünya Miras Şehirleri Organizasyonu (OWHC) ve Avrasya Miras Şehirleri Koordinatörlüğü devreye girmeli ve Turfan Bölgesi Karızlarını kurtarma projelerine destek olmalıdır. Eğer önlem alınmaz ise, 25 yıl sonra Turfan Karızları tarihe gömülecektir.

    Öte yandan, 1991’de başlayıp 2000’de sonuçlanan ve bilim adamlarından Çinli Türkolog Prof. Dr. Zhang Dingjing, araştırmacı David Levis Wiliams, arkeolog Jean Paul Roux ve bazı Rus antropologların araştırmaları neticesinde; Orta Asya’da uygarlık yaratan Türklerin tarihi ve zengin kültürel yaşamı hakkındaki yeni başka belgeler de bulundu. Tanrı Dağları’nın batısında, Kırgızistan topraklarında bulunan Tarkana Vadisi’ndeki Saymalıtaş kaya resimleri bunlardan biri. Deniz seviyesinden 3500 metre yükseklikte, MÖ 5000’de Şaman (Kam) Türkler tarafından yapıldığı belgelenen kaya resimleri, insanlık tarihine ışık tutuyor. Bu resimlerde; Şaman inancına özgün figürler, çift geyik tarafından çekilen tekerlekli araba, Büyük Ayı Takım Yıldızı, Kam dansı yapan şifacı Şaman Ana, Gök Tanrıya yakaran kuyruklu insanlar, yılan başlı gamalı haç, çeşitli hayvan figürleri, cinsel öğeler, uzay haritası, avcılık, hayvancılık ve tarımla uğraşan insanlar ve başka yüzlerce resimden oluşan desenler, bu döneme ışık tutmaktadır. Bu kaynak bulgular; Pekin, Urumçi, Turfan, Kaşgar, Semerkant, Almatı, Bişkek, Aşkabat ve Bakü müzelerinde sergilenen tarihi bulguların yanı sıra; Çin Uygarlık Tarihi, Manas Destanı, Orhun Yazıtları, Dede Korkut Kitabesi ve Göktürk Tarihi gibi kaynaklardaki bilgi ve belgelerle örtüşüyor. Kökü binlerce yıl eskilere dayanan ve tarihi zengin mirasımız olan “Türk Kültürü” doğru algılanmalıdır.

    Aslında olay şudur: “Türk” sözcüğünü; yalnızca bir ulusun, bir ırkın ve bir halkın adı olarak algılamak yerine, MÖ 13 bin yıl eskilere-kökü tarihin derinliklerine dayanan zengin bir kültürün ve yaşam biçiminin adı. Tüm farklılıklara karşın sevgi ve barış içinde birlikte kardeşçe yaşama kültürü, yani “Türk Kültürü” olarak adlandırmak daha nesneldir. “Türk” olan değil yalnızca, “Türküm” diyen ve kendini böyle tanımlayan zenginliktir. Kemal Atatürk’ün şu veciz sözü bu tanımı pekiştirmektedir: “Ne mutlu Türküm diyene! ”

    Çinliler, Türkleri çok seviyor ve Türk tarihine önem veriyor. 35 milyon nüfuslu Uygur Bölgesi’nde en çok satan kitaplardan biri de, emekli bir kurmay albayın yazdığı “Büyük Türk Mustafa Kemal Atatürk” kitabıdır. 1935’de Uzun Yürüyüşü başlatan Mao Ze Tung, kendisini “Çin’in Atatük’ü” olarak tanımlamıştı. 56 etnik kültüre mensup halkın yaşadığı ve 1,3 miyar nüfusu bulanan Çin’de, okullarda 8. ve 9. sınıfların okuduğu “Yakın Çağ Tarihi” adlı ders kitabında; “Atatürk, Kuvayı Milliye Harekatı ve Cumhuriyet Devrimleri” 12 sayfa renkli olarak öğretiliyor.

    Bizim tarihçilerimiz de Türk tarihine Avrupa merkezli bakmaktadırlar. Hele en “Türkçü” olanlar, daha Batı merkezlidir. Olaylara ve tarihi gerçeklere ayrılıkçı, kafatasçı, ırkçı, şöven ya da kökten-dinci bakmaktadırlar. Çünkü onlar Türkçülüğü, Batı’nın tanımladığı, görmek istediği gibi anlamışlardır. Tarih kitaplarında da bu yönde eğitim verilmektedir. “Türkçü”lükleri, daha çok eski Türk kavimlerinin cengaverliğine methiyelerle sınırlıdır. Hatta, o cengaverliğin arkasındaki devlet ve ordu örgütlenmesini, zengin kültürel uygar dokuyu ve ekonomik temeli bile araştırma ve açıklama eğiliminde değillerdir. Bu nedenle cengaverlik Türk’e, uygarlık ise Batı’ya bırakılmıştır. Bu paylaşımın kökeni de aslında Batı’dır.

    Uygurları, “Orta Asya’nın Kürtleri” olarak gören Batı’nın oyunlarına gelmemek gerek. Bu bağlamda, Batı destekli “Doğu Türkistan”ı fethetme(!) eylemleri yerine, “Doğu Türkistan” olarak adlandırılan Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı 35 milyon insanın yaşadığı Sinciang-Uygur Özerk Bölgesi’nde bulunan ve zengin Türk Kültürü ve Uygur Uygarlığına sahip çıkmak, Türk kültürel mirasına hizmet açısından daha bir uygar insan-toplum davranış örneği değil mi?
    Orta Asya’da yaşayan Uygur Türkleri ve öteki halklar; bölgelerinde ve tüm dünyada savaş, terör, kavga, açlık, yoksulluk, doğal felaketler, baskı ve ölüm istemiyor. Tüm farklılıklarına karşın, tarihten gelen binlerce yıllık “birlikte yaşama kültürü” ortak paydasında; sevgi, dayanışma, kardeşlik ve barış içinde yaşamak ve dünyanın nimetlerini adilane paylaşmak istiyorlar...

    Hakları, özgürlükleri ve sorumlulukları olan bir insan, bir yurttaş bilinciyle...

    Uygarlıkların beşliği Avrasya; buradan bakınca doğu, oradan bakınca batı...

    Avrasya kültürü ışığında, Asya tarihi yeniden yazılmalı.

  6. #22
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas Xinjiang'da karız kanallarını kurtarma projesi

    Xinjiang'ın Turfan ve Hami bölgelerinde yoğun olarak bulunan Karız kanalları, Xinjiang'da varlığını bugüne kadar sürdüren en eski sulama tesisidir. 2000 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan ve bir zamanlar toplam uzunluğu 5000 kilometreyi geçen Karız kanalları, Çin Seddi ve Beijing-Hangzhou kanalı ile birlikte Çin tarihindeki üç büyük mimari harikadan biri olarak kabul ediliyor ve aynı zamanda "Yeraltındaki Çin Seddi" olarak da adlandırılıyor. Karız kanalları, Çinliler için yalnızca sulama tesisi değil, Uygurların üstün zekasının değerli bir ürünüdür.
    Dik kuyular, yeraltı ve yerüstü kanalları ile barajlardan oluşan Karız kanalları, Tianshan Dağları'nda eriyen kar suyunu tarlalara ulaştırıyor. Asya kıtasının göbeğinde kurak iklimde yaşayan Xinjianglılar, Karız kanallarıyla getirilen sularla bir dizi vaha yarattılar, dünyaca ünlü üzümü ve kavunları yetiştirdiler. Karız kanalları, aynı zamanda özellikle Turfan bölgesinin önemli turizm kaynaklarından biridir. 2005'te 200 binden fazla yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Karız kanalları, Turfan bölgesine 616 milyon yuanlık turizm geliri kazandırdı. Ancak yöre halkının yaşam kaynağı olarak adlandırılan Karız kanalları, yeraltı su kaynaklarının azalması ile birlikte zamanla kuruma tehlikesiyle karşı karşıya geldi.

    Yapılan istatistikler, 1960'lı yıllardan bu yana her yıl 20 kanalın yok olduğunu, bugün kullanım halindeki Karız kanallarının sayısının 600'e kadar indiğini gösterdi. Bazı uzmanlar, gereken tedbirlerin alınmaması durumunda, Karız kanallarının 20 yıl sonra tümüyle yok olabileceği uyarısında bile bulundular.

    İnsanlık tarihindeki bir mucize olan Karız kanallarını kurtarmak için, Çin hükümeti harekete geçti. Çin merkezi hükümeti ve Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi yönetimi, önümüzdeki 9 yıl içinde toplam 250 milyon yuan harcayarak, Karız kanallarını korumayı ve restore etmeyi kararlaştırdı. Xinjiang Karız Kanalları Araştırma Derneği tarafından verilen bilgilere göre, proje kapsamında, öncelikle korunacak 391 Karız kanalı belirlendi. Bunların 276'sı sağlamlaştırılırken, geri kalan 100'den fazlasına günlük bakım yapılacak.

    Projenin uygulanmasına başlanmadan önce Xinjiang'daki su işleri uzmanları, 4 yıl süren çalışmalar sonucunda Çince, Uygurca ve İngilizce yazılan Xinjiang'daki Karız Kanalları adlı bir eser ortaya koydular. Bu eserde Xinjiang'da bulunan bütün Karız kanallarının yeri, gidişatı, su akışı ve uzunluğuyla ilgili bütün ayrıntılı veriler ve fotoğraflar bulunuyor. Bu eser, yapılacak koruma çalışmalarına değerli referans sundu.

    Bununla birlikte Turfan bölgesindeki her köyde Karız Kanalları Koruma Derneği kuruldu. Bu dernekler için çalışanlar, hala su bulunan Karız kanallarının bakımını üstlendiler. Yerel yönetimlerin tarım alanında aldığı suyu tasarruf eden önlemlerle birlikte sızıntıyı önleme ve damlatma sulama gibi modern sulama teknikleri yaygınlaştırıldı, böylece her yıl 135 milyon metreküplük su tasarrufu sağlandı.

    Alınan bilgilere göre, hükümet tarafından başlatılan koruma projesinin ilk aşamasında korunacak ve restore edilecek Karız kanalları sayesinde yaklaşık 10 bin hektarlık alanın sulanması güvence altına alınacak.
    KARIZ KANALLARI (Hakkındaki Avrupamerkezci Perdeleme ve Türk tarihçileri)



    Karız kanallarındaki Avrupamerkezci

    perdeleme ve Türk tarihçileri




    Günümüzden 2300 yıl önce, Tanrı Dağları eteklerinden itibaren başlayan Turfan’daki çölün 90 metre altında Orta Asya kavimlerinin inşa ettikleri, toplam olarak 5 bin kilometre, Perinçek’in somutlaştırmasıyla belirtirsek, Edirne-Ardahan arası mesafenin üçle çarpılması sonucu bulunacak mesafe kadar uzunlukta yeraltı su kanalları şebekesini yaratan Orta Asya kavimlerinin ekonomik, toplumsal, kültürel, bilimsel ve teknolojik birikimini düşünebiliyor musunuz? Karız kanallarına Çinliler “Yeraltı Çin Seddi” demektedirler. Çünkü Çin Seddi de 5 bin kilometreymiş. Yani Teoman ile Mao-Tun’un (Mete’nin) Hunların başına geçerek Orta Asya boylarını tek bir yönetim altına topladığı koşullarda doğanın akınlarının önüne geçebilmek için yeraltında Çin Seddi’ni inşa etmişler; Tanrı Dağlarından inen kar ve yağmur sularının çölün ateşinde buharlaşmadan çölün altından geçirerek tarım alanlarına akıtmışlar. Sanki toprak altına boru döşer gibi, 23 yüzyıl öncesinin bilim ve teknolojisiyle 90 metre derinlikte ve 5 bin kilometre uzunlukta kanallar açmışlar.

    Bu ne biçim bir iradedir ki, örnek alınması gereken, şimdiye kadar bildiğimiz bilgi birikimi çerçevesinde ilkel göçebe bozkır koşullarında hangi bilimsel ve teknolojik olanaklarla bu devasa işi becerebilmişlerdir? Batılı tarihçiler ve onların ektiğini yemekle yetinen bizim tarihçilerimizin gözünde uygarlık değerleri Mısır’ın piramitleri, Babil’in asma bahçeleri, Roma ve Yunan’ın apollonları mıdır sadece?

    Kaldı ki, son zamanlarda ortaya çıkarılan Ön-Türk teorileri doğrultusunda, Ortadoğu ve Anadolu ile Avrupa’daki birçok değerin Orta Asya kaynaklı olduğu saptanmaktadır. Marko Polo’nun Orta Asya’dan getirdiği eriştenin İtalya’da makarna ve (belki de spagetti) ve Orta Doğu’nun pidesini de pizza yapıverdikleri saptanmıştır. (*)

    Tanzimat’tan bu yana, büyük devrimci Atatürk dönemini çıkarırsak, aşağı yukarı 150 yıldır Batılılaşma (garplılaşma) akımının beyinlerimizde yarattığı kireçlenme ve taşlaşmış önyargılar sonucu, her şeyin en iyisini, en doğrusunu, en mükemmelini Batı ve Avrupa’nın bilebileceği inancı ya da saplantısı gözlerimize, beyinlerimize ve kulaklarımıza birer at gözlüğü, Avrupamerkezci ideoloji ve kulaklık takmıştır. Batı’nın görme dediğini baksak da zinhar görmeyiz. Milliyetçi, Türkçü tarihçilerimiz için söylüyorum bunu. Sormuşlar iri kıyım Türkçü tarihçilerimize Karız kanallarını; genellikle hepsi de haberdar olduklarını belirtmişler. Ancak şimdiye kadar hiçbirinden Karız kanallarıyla ilgili bir dirhem bilgi edinmiş değilim. Hiç duymadım o cephede, bu konuyla ilgili bir heyecan emaresi… Bu nasıl milliyetçiliktir o zaman? Milliyetçilik sadece Orta Asya Türk boylarının cengâverliğine methiyeler düzmek, savaşçılıklarıyla öğünmek midir? O savaşçılığın ardındaki toplumsal, ekonomik ve bilimsel temellerle gözlerine çektiği Avrupamerkezci mil nedeniyle ilgilenemiyorlar! Karız kanalları işte o arka plan olmaktadır.

    Çinlilerin Çin Seddi kadar önemli ve değerli buldukları Karız kanalları bulunmadığından, görülmediğinden, bilinmediğinden değil, Batı’nın ideolojik saçmalıkları çökeceği ve Avrupamerkezci ideolojiyle iğdiş edilmiş (enenmiş) Türk tarihçisinin de 150 yıllık Avrupamerkezci putları yıkılacak diye bilerek, isteyerek gizlenmiştir. Batı’nın en büyük safsatası nedir? Uygarlık Batı’dadır; Avrupa’dadır; Asya’da barbarlık, cengâverlik, savaşçılık vardır! İşte bu ideolojik safsata çökecek… Batı’nın ve bizim neo-Tanzimatçı aydının ve tarihçinin putudur bu…

    Avrupamerkezci tarihçilik, bizlere Mısır piramitlerini, Babil’in Asma Bahçeleri vs. ilkçağda insanlığın uygarlık harikalarını hayranlık uyandıracak derecede, bazen biraz da metafizik tül perdesinin arkasına da gizleyerek dayatır. Oradan edindiğimiz at gözlüklerinin arkasından bakarken tabii ki, Turfan’daki Orta Asyalı atalarımızın çölün 90 metre altına döşedikleri su kanalları şebekesine şaşı bakarız. Ya da dikkatimizden kaçar.

    Dr. Doğu Perinçek de Çin’e 1977 yılında ilk gittiğinde Karız su kanalları şebekesinin tarihsel önemini algılayamamış. Karız kanallarının Türk tarihi açısından önemini ancak 2004 yılında ikinci kez gittiğinde, aradan 27 yıl geçtikten sonra kavrayabildiğini belirtmektedir. Tabii ki, 27 yıllık gelişmiş bilim insanı ve entelektüel olgunluk seviyesi, beyninden ve gözlerinden Avrupamerkezci önyargıları ve perdeleri söküp aldıktan sonra kavrayabilmiştir.

    ÇHC’nin Sincian Uygur Özerk Bölgesi’nde, Turfan ve Hami yörelerinde Orta Asya uygarlığının 23 yüzyıllık, yani günümüzden 2300 yıl öncesine tarihlenen harikaları…

    Karız kanallar şebekesi…

    Tanrı Dağı eteklerinde yerin 90 metre altından başlayan Karız kanal sistemi, Turfan’a doğru ilerlerken gitgide yüze yaklaşarak nihayet Turfan’da 10 metre yüze yaklaşmış olmaktadır.

    Tanrı Dağlarındaki kar sularını ve yer altı sularını çölün al-tından bu Karız kanalları sistemiyle yerleşim yerlerine ve tarım üretimi alanlarına ulaştırıyorlar. İnşasına tam da Teoman’ın Hunların başına geçtiği zamanlara denk düşmektedir; İÖ 200 yılları… Bilindiği gibi Teoman İÖ 220 yılında kağan olmuştur.

    Karız kanalları 5 bin kilometre uzunluğa sahip bir uygarlık harikası. Orta Asya Türklerinin Orta Asya’ya sahip olma, Orta Asya egemenliği iradesini göstermektedir. Çölün altından hem de 90 metre derinlikten yeraltı su kanalları açacak teknoloji, bilim ve irade sahibi olan bir toplum demek ki, tarım üretimi yapmaktadır. Sadece “av avlayıp, kuş kuşlamamaktadır.”

    5 bin kilometre uzunluğundaki Karız kanalları şebekesi “Türkiye ölçülerine vurursak, Edirne-Ardahan yolunun aşağı yukarı üç katı…” 60 kilometreden suyu Turfan’a getirmektedir.

    Karız kanal ağını gidip bizzat görenlerden biri de şair ve araştırmacı yazar Dursun Özden. Onun Son Karızcı adlı yazısından da Karız kanalları ve şimdiki sahipleri hakkında öğrenebiliyoruz.

    Turfan’da Toksun ilçesinde Yılanlı köyünde yaşayan “son karızcılardan” Alimcan Necmeddin’i ziyaretinden ayrılırken Dursun Özden’e sarılıp söyledikleri çok duygulu sözler:

    “Sevgide odaklanmalı… İşte tüm bunlar, binlerce yıldır bu topraklarda barış, dostluk, kardeşlik ve dayanışma içinde birlikte yaşamayı öğrenmiş halkların eseridir. Karız, bu birlikte üretme ve kolektif yaşama biçiminin ürünüdür. Karız, bir kültürdür. Karız, kavrulan çölde sudur. Su hayattır. Su candır. Su uygarlıktır. Karız, Uygurların 2500 yıl öncesinden beri yaşattığı ve insanlığın ortak mirası olan bir uygarlık harikasıdır… Korunmalı ve yaşatılmalıdır… “ (*)

    Kentleşme ve meta ekonomisi ve ticareti konusunda şimdiye kadar duyduklarımızdan farklı bilgiler insanı şaşırtıyor:

    “2500 yıl önce, batıda kurulma aşamasında olan Isparta, Atina, Roma gibi kent devletlerinde ve de Nil, Fırat, Amazon, Po ve Tuna nehirleri tarım havzalarında bulunmayan karız sulama sistemi teknolojisi ve Turfan’da bulunan Antik Kent JiaoheYarnaz; o dönemde kentsel yerleşim, mimari özellik, çevresel doku, sulama ve altyapı sistemi ile İpek Yolu üzerindeki güçlü kültürlerin kabulü ve yaşamasına olanak verecek ticari ve kent kültürüne sahipti.” (*)

    Sadece Anadolu’da mı?

    Öte yandan Adriyatik’ten Pasifik’e bütün halkların Türklerle akrabalıkları olduğu iddiası boş bir böbürlenme değil aslında. Ortadoğu İlkçağı kavimlerinin dilleri de Türkçe gibi bitişgen özellikte.

    Öte yandan Anadolu’da “kerizci” denen bir meslek de vardır. Kuyucu, lağımcı yani… Van, Urfa, Bayburt, Konya, Niğde ve

    Aksaray taraflarında… Karız ile ne kadar benzeşiyor.

    “Eşsiz bir yeraltı sulama sistemi olan karızlar, Uygur Bölgesinin dışında Iran, Brezilya, Şili, Türkiye, Latin Amerika ve Azerbaycan’da da bulunmaktadır. Azerbaycan’da KEHRİZ adı verilen yeraltı sulama sistemindeki karızcılara da KANKAN deniyor. Özellikle Lenkeran, Astara ve Nahçıvan vilayetlerinde halen faydalanılan karızlar mevcut. Azerbaycan kehrizleriyle ilgili detay bilgiler, ayrıca bir yazı konusu olarak ele alınacaktır.” (*)

    Karızın eşsiz özellikleri var:

    “Bir karızla 400 insan can buluyor, yaşıyor. Yeni su getirme, karızlardan üç kat daha masraflı. Karız suyu ile sulanan toprak, kuyu ya da açık ark suyundan 1 hafta daha fazla etkili. Karız suyu ile sulanan toprak daha yumuşak oluyor. Diğerleri ise, kesekleşiyor ve sert oluyor. Karız suyu soğuk, tatlı, yumuşak, mineralli, kireç oranı sıfır ve içimi hoş...” (*)

    Kaynak:
    http://www.kalemlervekiliclar.com/fo...C4%B1#pid57772

    Ayrıca Türkiye'deki kehrizlerle ilgili çok güzlel bir çalışma. Burada Turfan kehrizleri de anlatılmış:
    http://unyezile.com/kehriz.htm

  7. #23
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Uygur karizleri belgeseli:

    http://uyghurkarezesdoc.com/tr/

  8. #24
    Duhul
    Feb 2004
    Yaş
    67
    Gönderi
    10,347
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Turfan su kanalları 2700 yıl önce yapılmış olmasına rağmen günümüz teknolojileriyle bile yapılması da anlaşılması da zor bir yapıya sahiptir.
    Bu kanallar göçebe ve savaşçı denilen atalarımızın yerleşik bir kültüre ve günümüze göre bile çok ileri bir medeniyete sahip olduklarının en büyük delilidir. Buna göre tarih bile yeniden yazılmalıdır.


Sayfa 3/18 İlkİlk 1234513 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •