Sayfa 3/465 İlkİlk 123451353103 ... SonSon
Arama sonucu : 3714 madde; 17 - 24 arası.

Konu: Hisse.net ŞİİR

  1. #17

    Esas hangı yuzyılın

    Hangi Yüzyılın Sevdası Bu..



    Sevgi... denizlerde kaybolmuş bir yosun parçasıydı. okyanuslar değildi istediğim, can bulacak kadar denizdi... özlem, sevgi, umut, şevkat, destek, hepsi ama hepsini içinde barındıran bir yer olmalıydı...
    bilmediğim yollara çıktım... keskin yol çizgilerine takıldım kimi zaman ama sevmek istiyordum.. umutsuzca sevmek.. bir uçurum kenarından kendimi boşluğa bırakacak kadar sevmek istiyordum. özlemek istedim... gelmeyeceğini bile bile beklemek yollarda... çalan her telefona sen diye açmak ve onun sonrasında yaşadığım sıkıntıyı bile sevmek istedim. kendimi sana gizlemiştim sanki.. sende olmak, sende kaybolmak, sende yaşamak ve tükenmek tüm sancısına rağmen güzeldi... yorgun düştüğüm zamanlarda oldu elbet.. ama senden gidemedim.. buna gücüm yetmedi.. defalarca yazılmış mektuplar, haykırışlar hiçbir zaman hayata geçmedi... hangi satırlar , hangi şiirler anlatırdı ki sana olan sevgimi.. kırgınlığımı... olmadı.

    Hep sana yakın bir yerlerde olmak istedim.. iyi olduğunu bilmek bana yetiyordu... kimi zaman sesini özlerdim, o marur sesini.. gizliden gizliye duymak isterdim... işte oan vücudumun herhücresine kadar titrediğini hissederdim... ellerim buz gibi olurdu... belki ilk defa böyle çaresiz bir sevginin ortasındaydım... yaşadığım heran sen yanımdaydın. içimde bir yerde herkesden uzak bana yakın bir yerde... hep orda kalmanı nasıl da isterdim...
    oysa bilirdim gelmeyeceğini....
    sanki bu çaresiz yanım sana zevk veriyordu, belki haklıydın böylesi sevilmek güzel olmalıydı... hiç düşünmedin çekitiğim o dayanılmaz sancıları, uykusuz geceleri, adına yazılmış şiirleri, denizleri, yosunları... ne kolaydı kimbilir vazgeçmek tüm bunlardan... uzaktan beyaz dağları papatyaya benzetmek gibi olsa gerek...
    benim savaşım devam ediyor sevgili....
    Hangi yüzyılın sevdasıdır bu bilmiyorum ama, seni seviyorum..

    Ayten Erdinç

  2. #18

    Esas Destİna

    Aşklara vurur bülbülüm / yuvalanır gönlümün gülüstanına
    Gülüşün can sıcaklığımdır üşüdüğümde / soluğun ateş
    Yak savur küllerimi çölüme döneyim

    Orman fısıltıları kulağımda/ rüzgar ıslıkları
    Yağmur tutuşmaları / sevgi buluşmaları
    Aşkın düştüğü yer… yangın
    Yalnızca nefesin dindirebilir volkanımı
    Ve rüzgarın merhem olur yarama süründüğüm

    Bilki derin kuyularında hasretimin suyu sensin
    Ve nasılsan öylece gel salınışın rüzgarıyla
    Irmakların sesiyle ay serenatları dökülsün kulağıma
    Dudağıma işlesin meltem meltem seher yağmurları
    Gözlerinin içinde sönmüş bir tutam yıldız gibi kalayım

    Uçurumlara tutsak bir rüzgarım, yağmurlarla yaralı sesim
    Fırtınalarda çırpınan suyum, hıçkıran ışık
    Karlı dağlarda uzak bir ses gibi
    Solgun bir anıyım şimdi bu uzak kentte
    Kuşların göçüp gittiği mevsimlere benziyor yüzüm
    Ömrümün bütün dallarını silkeledi hayat
    Bütün bahçelerinden kovuldum umudun
    Bir acıyı aşmak için, bin acıyı sırtıma vurdum

    Uzak düştüm saçlarıma karanfil eken yıldızlardan
    Sahipsiz mezarlıklar ülkesinde çıplak dolaşıyorum şimdi
    İçinden kırılmış bir gölge
    Başka hangi duvara yaslanabilirki aşktan öte
    Ve nasıl dayanabilirki
    Sevinçler yoksa terkisinde çekilen acıların

    Ah Destina yaralı kızım, utangaç yıldızım
    Yaslı gelinim, anadolum, sarı sızım, sorma beni
    Baktığım her pencerede doğulu ezikliğim
    Yurdundan kovulmuş bir coğrafyasızım
    Çıktığım her yolculukta türküler tutuşur içimde

    Şimdi uzak bir sızıda nar ile közlenip
    Çoğalan yalnızlıklarla yeryüzüne dağılıyor kalbim.
    Kalbimki, zemherinin ortasında kanatları üşümüş yavru bir kuş
    Nereye uçsun, umutlar yoksa kanadında esen yellerin

    Bırak bende başlasın bu ateş sende bitsin
    Aşktan öte ne varsa kalbimde savur gitsin
    Gecelerin uzun kirpiklerine yalnızlığımı iliştirip ağlayayım

    Ey göğsümde nar sıcağı, çığlığıma sinen duman
    İçime soğurmuş küllerini bırak kızıl bir sabahın
    Bırak ki dağılsın ıstırap yüklü bulutlar
    Ateş oflayan ormanında bu ahın

    Gün ışığıyla işlenmiş bir çiçeği
    Koparıp göğsümün üstüne bastırıyorum her akşam
    Dindirsin diye yüreğimdeki sızıyı
    Tam da usumun ortasına düşerken gülbaharülkem

    Ah Destina’m, kara kızım, uzun saçlı hasretim
    Kül rengi kirpiklerinde nehirler yürüyenim
    Gelirsen sevdiğim çiçekleri getir
    Gönlünün güneşli bahçelerinden / nilüferlerin zülüflerinden
    Ve derin kuyularından hasretin, su getir

    Koca İstanbulu getir bana gelirken
    Mis sokağını, karanfil konağı, kitapçı dükkanlarını
    Üç beş dergi, diline dolanan bir şarkıyı, bir çınar altını
    Mor salkımlı düşlerini getir
    İstiklal caddesinde el ele dolaşan yeniyetme sevdalıları

    Düşsüzüm düşlerine al beni / soluksuz sevişmelerine sakla
    Dudaklarınla kapat dudaklarımı / soluduğumda
    Uyuduğumda / alnımdan öperek uyandır beni
    Ki, denizlerin sevgiyle köpürdüğü saatlerde
    Şiirin yedirenk çakılları vursun kıyılarıma
    Aşk bir yanımı alıp götürsün / özlem bir yanımı
    Bir ömür sevgi yağmurunla ıslanayım

    Şimdi ayışığıyla süslenmiş penceremde
    Sen gecegözlü güvercinimsin, özlem yüklü şiir’im
    Bırak güllere vursun gülüşün / harelensin denizlerin yüreğine
    Yanaklarında aşkın solmayan rengi
    Saklayıp gecelere gizini / yıldızlara uzansın mavi düşlerin

    Bense çevire çevire dört duvarımı / bir ömür aşkınla böyle yanar kalayım


    nurı CAN

  3. #19

    Esas hoşgeldiniz

    Sn asli28 ( asliege mi demeliydim )
    ben de güzel paylaşımlarınıza burada ne zaman başlayacaksınız diye merak ediyordum doğrusu...
    devamını bekliyoruz.

    tekrar hoşgeldiniz.

  4. #20

    Esas tesekkurler

    Tesekkurler ıyı gunler melVın

    aslıege de desenız farketmez aslısı varya

    burada da basladım artık

    gorusmek uzere

  5. #21

    Esas YaĞmur YaĞiyordu

    YAĞMUR YAĞIYORDU

    Yağmur yağıyordu Paris kaldırımlarına
    Seni düşünüyordum penceremde
    (Penceremiz olabilirdi!)
    Yağmuru sevmediğin geldi aklıma
    Bulutlarda hatırlamış olacak ki
    Yağmurda üzüldüğünü
    Sağnak durdu birdenbire;
    Güneş açtı.
    Yüzün güldü mü bilmem
    İstanbul daki pencerende

    Cahit SITKI TARANCI

  6. #22

    Esas Diyelim ki balıkmışım ben, sen de bir balıkçı..

    Diyelim ki balıkmışım ben, sen de bir balıkçı..
    İkimiz de biliriz, sineğe bile kıyamazsın.
    Öyle boş oltayı atarsın denize.
    Bilirsin salak olmadığımı,
    Ama aşık olduğumu bilmezsin.
    Ben sana inat yakalanırım.
    Şaşırırsın, nereden çıktı bu diye..
    İstediğin balık değil ki,
    Oturmak iskelede..
    Mecbur çekersin yukarıya,
    Acı çekiyorum ne de olsa.
    Dedim ya kıyamazsın,
    Uzanırım avuçlarına,
    Bilirim senin yanında yaşayamayacağımı,
    Sen de bilirsin,
    Öldürmeye kıyamazsın.
    Bakarsın avuçlarındaki aptal balığa,
    Ben de sana,
    Sonra beni kurtarmayı seçersin,
    Ben avuçlarında ölmeyi seçmiştim oysa..
    Bırakırsın denize,
    Yüzünde kahraman gülümseme,
    Hayat kurtardın ya biraz önce,
    Sessizce boğulurken mavilerde.
    Son kez bakarım iskeleye,
    İskeledeki aptal balıkçıya,
    Sen de kurtadığın balığına.

    Yazar:Bilinmiyor

  7. #23

    Esas Susmak Ve SÖylemek

    Susmak ve söylemek

    Soran olursa söyle...
    Söyleyen olursa sus!..
    .....
    Bu ne demek, biliyor musun?..
    Şu demek:
    Sana gelip, seni bulup, ama besbelli ki öğrenmek için soran olursa söyle ona; çünkü bilmediği için sormuştur.
    *
    Şimdi söyle.
    Çünkü vereceğin cevabı merak edip soran kişi; odasının kapısını sana o an açmıştır, belki bir daha almaz seni içeri!..
    Sadece doğru bildiğini söyle...
    Çünkü bu odanın içinde bulunan ve üzerine bu soru yapıştırılmış olan çekmece; senin şu an vereceğin cevap konduktan sonra kapanacaktır...
    Sadece cevabı söyle...
    Çünkü lafının önünde ve arasında söylediğin uzun ve anlamsız sözlerle belki çekmece dolacak, ve bu soruya cevap olacak olan asıl lüzumlu bilgileri taşıyan kelime ve cümleler sığmayıp belki de dışarıda kalacaktır!..
    .....
    Kimin çekmecesi ve hangi sorunun cevabı için ayrılmış olan çekmece hangi büyüklüktedir, bunu fark edebilmek pek mümkün olmuyor...
    Yıllar sonra yaptığı işlerden veya söylediği sözlerden anlıyoruz o gün bizi anlamadığını veya yanlış anladığını, ama o zaman da çoktaan iş işten geçmiş oluyor!..
    *
    Soran olursa söyle, söyleyen olursa sus, niye dedik?..
    Soran olursa söyle;
    Çünkü bilmediği için sorana doğru bildiğimizi öğretmemiz lazımdır...
    Yanlış söyleyen olursa da, sus ve sabırla bekle onun sana dönmesini, öğrenmek için sormasını...
    Çünkü yanlış söyleyen de, bilmediğinden söylemiştir!.. İnsan bile bile kendi başını yakacak söz söyler mi?..
    *
    Marangoz olsaydın; işin kolaydı odunla, ahşapla uğraştığın için. Ve yanlışın da keyfe kederdi...
    Demirci olsaydın da, işin kolaydı; madenle uğraştığın için. Yanlışını düzeltme imkanın vardı...
    .....
    Evladım;
    Sen, insanla uğraşıyorsun!..
    Her harfin insana çakılıyor; ve her satırın insana mıhlanıyor!..
    Korkmuyor musun?..
    .....
    İşte bu yüzden, önce düşün... Bazı insanların bilmediğini düşün, ve doğru bildiklerini iyi düşün... Soran olursa söyle... Söyleyen olursa sus!
    Ki, bu; erdemdir, fazilettir...
    ...diye yazmış dedem.
    Ama kime yazdığını bulamadım, bilmiyorum...


    MUAMMER ERKUL

  8. #24
    ayhanozgul Guest

    Arrow Hekimoğlu

    Hekimoğlu derler benim aslıma
    Aynalı martin yaptırdım da Narinim kendi neslime
    Hekimoğlu derler ufak bir uşak
    Bir omuzdan bir omuza Narinim on arma fişek
    Konaklar yaptırdım mermer direkli
    Hekimoğlu dediğin de Narinim aslan yürekli
    Konaklar yaptırdım döşeyemedim
    ünye Fatsa bir oldu da Narinim baş edemedim
    ünye Fatsa arası ordu da kuruldu
    Hekimoğlu dediğin Narinim o da vuruldu

Sayfa 3/465 İlkİlk 123451353103 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •