Sayfa 14/14 İlkİlk ... 4121314
Arama sonucu : 111 madde; 105 - 111 arası.

Konu: Merlin'in kazanı

  1. #105

    Esas

    Başkanlık, Yarı Başkanlık, Parlementer Sistemler Üzerine...

    Son günlerde iyice popüler olan bir konu başkanlık sistemi.
    Esasen son 10 senede hakim tek partili parlementer sistem yaşayan ülkemizde önerinin muhalefetten değil iktidardan gelmesi çeşitli bakımlardan ilginç.
    Bir kere muhalefet bu sisteme karşı, bu karşı çıkış sol muhalefetin parlementer sistemde iktidar olma olasılığından değil sanırım ebedi muhalefetten hoşnut olmalarından kaynaklanıyor. 1980 lere dek anayasal düzlemde ülkenin önünü açan ana muhalefet partisi artık bu kavramlara hayli yabancı.
    Öte yandan önerinin zaten ezici çoklukla iktidarda olan partiden gelmesinin nedenini de ''hakim tek partinin '' --tek bir hakiminin -- olmasında aramak gerekir. Bir dönem ya da iki dönem daha başbakanlık yapmak yerine iktidarı tümüyle elinde tutabileceği devlet başkanlığını arzuluyor muhtemelen. Ve ayrıca mevcut yetkisiz cumhurbaşkanlığı makamının da belediye başkanlığını da dahil edersek icracı olarak 20 sene yaklaşan politik hayata alışan bu tek adamı tatmin etmesi hayli zor.



    ****
    Başkanlık sistemini diğer sistemlerden ayıran hususlara geçmeden önce esasen parlementer sistemi de tartışmak gerekir.
    Kısaca bakarsak ;

    Yasama-Yürütme-Yargı modern devletin üç erki sayılır.
    Yasamanın seçilmiş meclis, yargının da bağımsız mahkemeler eliyle yürütülmesi tartışmasız bir husus.
    Ancak çeşitli nedenlerle yürütme , yargı ve yasamanın aksine tek değil genelde dualisttir.
    Genellikle yetki, meclisten çıkan hükümet ve devlet başkanı (kral, cumhurbaşkanı , devlet başkanı olabilir) arasında bölüşülür. İşte bu bölünmüşlük sert olabilir, yumuşak olabilir. Devlet başkanı sembolik, yetkili, aşırı yetkili olabilir. Devlet başkanının sembolik olduğu sisteme en güzel örnek İngiliz parlementerizmidir. Yetkisiz kral ve tam yetkili hükümet. Yetkisizlik elbette sorumsuzluğu da beraberinde getirir. Devlet başkanı sorumsuzdur, daha doğrusu sorumluluk hükümete aittir. Nitekim ''kral birini öldürürse başbakan sorumlu olur, başbakan birini öldürürse kimse sorumlu olmaz'' şeklindeki özdeyiş abartılı bir örnek olmakla birlikte doğruluk payı da içerir mutlaka.
    Yarı Başkanlık sistemi ise esasen rasyonelleştirilmiş parlementerizmden başka bir şey değildir. Mucit ülke Fransa'dır. 2.dünya savaşı sonrası ekonomik darboğazı ve ülkedeki kargaşayı aşamayan ülke , siyasal istikrarsızlıktan çıkışı 2.dünya savaşında kahraman olmuş bir generale sistemi teslim etmekte bulur. Devlet başkanı seçimle gelmektedir ve yetkileri alışılmamış derecede çoktur. Devlet başkanı ekonomi, siyaset, savunma gibi genellikle devlet başkanının ilgi ve görev alanına girmeyen konularda yetki sahibidir. Ancak devlet başkanının kanun teklifi vermek yetkisi ise bulunmamaktadır.


    Yasama ve yürütme ise sanılanın aksine günümüzde yasama-yargı, yürütme-yargı ayrımı kadar sert ve keskin değildir. Öyle ya, yürütme zaten yasamanın içinden çıkmaktadır. Ve genellikle yasama ve yürütme iç içe geçmiş bir yapıdır.

    Bunun istisnası ise başkanlık sistemidir.
    Başkanlık sistemi dolaylı bir seçimle ama sonuçta seçimle belirlenen bir devlet başkanı ve onun seçtiği 7-8 bakandan oluşan bir yürütme organına sahiptir. Bakanlar ve devlet başkanı yalnızca genel siyasetle ilgilidirler.

    Sisteme kabaca bakarsak ;
    Amerika için...
    *Genel seçim.
    *Eyalet seçimleri.
    *Her eyalet = 1 senator. Ve ayrıca bir de genel oydan gelen bir meclisi.
    Yani senato + meclis + devlet başkanı + 7 bakan
    Başkan ise sanılanın aksine genel oydan gelmez, temsilciler meclisinde seçilir.
    Başka bir nokta iki meclisin seçim tarihleri farklıdır. Bunun nedeni ise ülkede dönemsel olarak güçlenebilen siyasi akımların her iki mecliste de ezici çoğunluğa sahip olmasının engellenmesidir. Türkiye örneğiyle bakarsak ; 1986 yılında seçim olsa Özal her iki seçimi de kazanırdı. Ama yalnızca 2 sene sonra mutlak çoğunluğu kaybetme sınırına gelebilmişti. Sonuçta sistem bir fikrin ezici hakimiyetini engellemeyi amaçlıyor.
    Sistemin parlementer sistemden en önemli farklarından birisi ise devlet başkanının kanun teklifi verebilmesi.


    Kabaca bakarsak sistemin özelliklerine ;
    *Başkanlık sistemi çift meclis gerektirir. Genel oyla başkan değil kral seçilir. Denebilir ki şu an kral mı seçiyoruz ? Hayır , seçmiyoruz çünkü parlementer sistemde kral seçmenin önüne geçilmeyi amaçlayan pek çok emniyet sübabı vardır. Parlementer sistem prensip olarak istikrar değil temsilde adaleti amaçlar. Yani meclisteki 2, 3 hatta 20 parti demokrasinin gereği sayılır.
    *Çift meclis ise eyalet sistemini gerektirir. Bu durum en azından Amerika için böyledir. Meclisin birisi genel oyla ülke genelinde yapılan seçimle, diğeri ise her bir eyaletin(yani devletin) temsilcisinden oluşur.
    *Başkanlık sistemi saıldığı kadar güçlü idare anlamına gelmeyebilir. Zira yalnızca bir başkan ve iki elin parmağı kadar bakandan oluşan yürütme kanadı vardır. Amerikan örneğinde ülke zaten içerde bağımsız 49 devletten oluşur. Yani kabine memur zammı, ormanlaştırma, yol yapımı gibi görevlere sahip değildir. Grev ve yetkisi geneldir.
    Sonuçta başkan ve bürokrasi vardır ve başkanı bürokrasiyi engellemesi pek de olası değildir.
    *Sistemde özellikle ordu ve gizli istihbarat teşkilatı ve elbette polis karanlık işler çevirebilir amiyane tabirle. Çünkü yürütme organı tüm devlet mekanizmasına asla hakim değildir.



    Bir an eyalet sistemine geçmeden başkanın nasıl seçilebileceğini düşünüyorum ülkemizde.
    Sanırım cumhurbaşkanlığı makamı tasfiye edilecek.
    Genel oyla bir başkan seçilecek.
    Çift meclis olmadığından başkan ve meclis aynı seçimle gelecek.
    Başkan frensiz bir araç gibi olacak, onu sınırlayan yargı dışında bir makanizma olmayacak. Dokunulmaz olduğu düşünüldüğünde yargının da onu sınırlaması pek olası olmayacak.

    Elbette bu bir felaket tablosudur. Ve başkanlık sisteminin çok kolay biçimde ''başkancı'' sisteme dönüşmesi olasıdır. Güney Amerika tarihi bu tip başkanlarla doludur.


    Başka bir olasılık her ilin bir temsilciye sahip olması. Bu temsilcilerin bir meclis olması.
    Genel oydan farklı tarihteki bir seçimle ikinci bir meclisin çıkması.
    İki meclisten birinin başkanı seçmesi.
    Bu durumda da devlet başkanının (Tayyip Erdoğan) istediği erke sahip olması zor. Zira bürokrasi koca bir kaledir. Yandaş da olsa öyledir zira bürokrat siyasetçiden hoşlanmaz, hoşlanıyormuş gibi yapar. Bürokratk kendisini devletin sahibi olarak görür.


    Bana başkanlık sistemi tartışması hayli güç bir iş gibi geliyor açıkçası.
    Altyapımız buna müsait değil. Yargı erkinimiz Amerika kadar yetkin değil. Eyalet sistemi ise yok. Yani Türkiye'yi 7 bakan ve bir başkanın idare etmesi imkansız.
    Eh ne yapalım yani 1 başkan ve 32 bakan olsun denirse onun ismi başkanlık sistemi olmaz bu sefer. O başka bir şey olur.

    ***
    Ben iktidar partisi için başkanlık sistemi için başbakanın kişisel hırsından başkaca neden görmüyorum.
    Muhalefet içinse ''bizden başkan çıkmaz'' bahanesi var sanki.



    Ancak ne yazık ki şahsen ülkemizin parlementer demokrasi karnesinin pek de güçlü olduğunu söyleyemem. Hatta parlementer sistemin 1960, 1971, 1980 darbeleriyle 28 şubat gibi muhtıraların nedenlerinden olduğunu söylemek mümkün.
    Ve bu sistemin , bu haliyle er geç bir ''tek adam'' yaratacağı 50 sene önce de söylenmiş . Öyle de oldu.

    Peki ne yapmalı ?
    O da başka bir yazının konusu.

  2. #106
    Duhul
    Jan 2009
    İkamet
    İzmir
    Yaş
    51
    Gönderi
    19,321
    Blog Yazıları
    45

    Esas

     Alıntı Originally Posted by merlin Yazıyı Oku
    Başkanlık, Yarı Başkanlık, Parlementer Sistemler Üzerine...

    Son günlerde iyice popüler olan bir konu başkanlık sistemi.
    ........
    Merlin üstadım, başkanlık sistemi önümüzdeki günlerde daha sık gündeme gelecek gibi.

  3. #107

    Esas

     Alıntı Originally Posted by Halil64 Yazıyı Oku
    Merlin üstadım, başkanlık sistemi önümüzdeki günlerde daha sık gündeme gelecek gibi.
    Sistem ihtiyacı değil de sanki birisine yeni bir koltuk için yeni bir sistem icadı yapılmakta...

  4. #108
    Duhul
    Jan 2009
    İkamet
    İzmir
    Yaş
    51
    Gönderi
    19,321
    Blog Yazıları
    45

    Esas

     Alıntı Originally Posted by merlin Yazıyı Oku
    Sistem ihtiyacı değil de sanki birisine yeni bir koltuk için yeni bir sistem icadı yapılmakta...

  5. #109
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Yazar, yazmak fiilinden geliyor.

    İyi de her yazan, yazar mıdır?

    Yazmak bir tavırdır, bir ilandır.

    Roman gibi uzun anlatılarda yazar kendisini gizlese de, her yazar aslında kendisini anlatır. Bildiğini, gördüğünü, düşündüğünü, düşlediğini, başından geçeni.

    Okuyucu, sadece yazılana değil, yazana da bakar. Onu kendi gözünde değerlendirir bildiği kadarı ile.

    Demem o ki, yazar sadece yazdıkları ile değil, kendi karakteri, duruşu, dünyaya bakışı ve davranışları ile de sevilir ya da sevilmez.

    Eğer yazarı tanıyor ve biliyorsak, artık kişiliği de yazıları kadar etmendir bizim değerlendirmelerimizde.

    Orhan Pamuk'u iyi bir yazar olarak görmeyenlerin onun kişiliğinden etkilenmediklerini söylemek mümkün müdür?

    Edebi eserlerde durum böyle olmakla beraber köşe yazarlarının beğenilmesindeki faktörler tümüyle yazarın fikirlerinin bize yakınlığıdır.



    Merlin'i okurken, onun forumdan ayrılmasının, yazmamasının ne kadar büyük bir kayıp olduğunu bir kez daha anlıyorum.

    Moderasyon görevi yapılırken, şekli eşitlikten daha çok, yıldızların korunmasının daha fazla hayrımıza olduğunu düşünüyorum.

  6. #110
    Duhul
    Jan 2004
    İkamet
    Istanbul ve Kanada
    Yaş
    68
    Gönderi
    11,394
    Blog Yazıları
    6

    Esas

    Sayin Merlinin artik yazmamasina uzuldum.
    Kacirdigim 1-2 yazisi olmus, onlari da bu vesile ile simdi okudum.

    Merlin, ustad burayi okursan hisse net'e gir, sana puan vererek kisa bir mesaj attim.
    Okursan ve bana donersen sevinirim.

    Selam & sevgiler.

  7. #111
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Her nerede isen mutlu olmanı dilerim Merlin...

    Kulakların çınlasın.

    Başlığı edebi sohbet ya da okuduğumuz kitaplardan bilgi vermek için kullanabiliriz.

    Eminim sevgili merlin'in de çok hoşuna giderdi bu.




    Bendeniz son bir kaç aydır kitap okuma hakkımı Paul Auster'e tahsis etmiş durumdayım...

    Okuduğum kitapları şöyle:

    - Ay Sarayı

    -Newyork Üçlemesi (3 ayrı kitap)

    -Laviathan

    -Timbuktu (pek sevmeyerek yarıda bıraktım)

    - Son Şeyler Ülkesinde (Pek hazzetmedim bitiremedim)

    -Şans Müziği

    -Cebi Delik


    Şu anda elimde otobiyografik kitabı (aslında hemen her kitabı kendi hayatından bir kesit) İç Dünyamdan Notlar kitabı var.

    Bu kitabındaki anlatım metodundan da hoşlanmadım. Kendisinden ve hayatından bir başkası bahsediyor. Sen o gün böyle yaptın gibi.

    Bana pek sevimli gelmedi.

    Ama Auster'i bitireceğim. Ne olursa olsun.

    Daha elimde 12 kitabı daha var...

Sayfa 14/14 İlkİlk ... 4121314

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •