Sayfa 3/11 İlkİlk 12345 ... SonSon
Arama sonucu : 84 madde; 17 - 24 arası.

Konu: 150 yıl yaşayabiliriz...

  1. #17
    Duhul
    Oct 2008
    İkamet
    Istanbul
    Gönderi
    4,151
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Originally Posted by xxx
    Aslında yapmamız gereken spor yapmak.Vucut böylece kendini yeniliyor.
    Sen hic 80-90 yasina kadar yasiyan sporcu gordunmu ?
    hani spor faydaliydi niye bu adamlar erken oluyor ?
    Hocam, forumda bir yerde söyle itiraz tipi bir sey okudum.
    Sanirim bir cok insan rekabetci spor ile saglik sporu arasindaki farki sahiden bilmiyor!

    Yani bir tarafda rekabet iceren ve insan organizmasini asiri zedeleyen veya "asindiran" bir profesyonel spor anlayisi, ki buna spor demek icin bin sahit ister! Ayni kafayla eski Romadaki gladyatörlerede sporcu dememiz gerekirdi!
    Diger tarafda ise...organizmamizi yeter derecede kullanabilmek ve koruyabilmek icin düzenli ve minimum bir fiziki aktivite.

    Doktorlar veya fizik terapistleri bu amac icin aktivitelerin ne kadar "zorlu olabilecegine" bile limit koymus! Olay kesinlikle aerobik statüde kalacak!!! Yani metabolizma her zaman yeterli oksiyen ile calisacak. Laktat olusmayacak. Anaerobik faza hic gecilmeyecek.
    Bilmiyorum bu konuda bir kac kaynak verebilirsen, millet bu konuda biraz daha fikir edinebilir belki.

    Ama profesyonel spor yapmis birinin, ortalamada "normal" insanlardan daha uzun yasadigini bile hic sanmiyorum. Ve yasasada...yaslilikda noktasal asinmalardan dolayi bazi konularda cok daha fazla problemler yasadigini bile düsünürüm.
    Hos ciddi sekilde spor yapmak ile zaten pek ilgilenmiyorumda gerci ama...
    Son düzenleme : epikur; 25-08-2011 saat: 03:16.

  2. #18
    Duhul
    Sep 2008
    Yaş
    33
    Gönderi
    4,847
    Blog Yazıları
    37

    Esas

    “İnsanlar kendi bilinçaltları ile uyumu yitirdikleri için hasta olurlar … Hastalar aşırı programlamadan geçmiş insanlardır – dış programlama o kadar fazladır ki kendi benlikleriyle bağlantıları kopmuştur” (Milton Erickson)

  3. #19
    Duhul
    Sep 2008
    Yaş
    33
    Gönderi
    4,847
    Blog Yazıları
    37

    Esas

    VÜCUDUNUZUN SAAT GİBİ ÇALIŞTIĞINI BİLİYOR MUSUNUZ ? Üstelik sizin bunun için çok özel efor sarfetmenizi gerektirmeden...

    06.00 -Kortizon salgılamasıyla organizma uyanıyor. Bu uyanma vücut için kendini yavaşça kalkmaya hazırlama işareti. Metabolizma hareketleniyor, günün işleri için enerji ve protein hizmete hazır oluyor.

    07.00 -Vücut hâlâ zayıf. Spor yapmaktan kaçının. Kalbe ve dolaşıma gereksiz yüklenirsiniz. Spor yerine kahvaltı edin, sindirim bu saatte mükemmel çalışıyor.

    08.00- Vücudunuzun sizin için gün içinde gerekli olacak hormonları daha çok üretme zamanıdır. Bu saatlerde fazla miktarda hormon salgılanıyor.

    09.00- Vücudun dinç, kuvvetli olduğu saat. Herhangi bir hastalık için iğne olacaksanız bu en doğru zaman. İğnenin ateş ve şişme gibi yan etkileri ender olarak görülüyor, vücut röntgen ışınlarına karşı daha dirençli oluyor.

    10.00 -Organizmanın kendine gelme, ‘ben buradayım’ deme saati. Fazla enerjik, vücut en yüksek ısı seviyesinde. Verimliliğimiz de öyle. ‘Kısa süre belleği’ iyi durumda. Bir önemli ayrıntı: 10.00 ile 12.00 arası enfarktüs olaylarına sık rastlanıyor.

    11.00 -Vücudun tam formunda olduğu, verimli olmaya programlı bir saat. Kalp ve dolaşım o kadar zinde ki yapılan muayenelerde kalpteki bir bozukluk gözden kaçabilir. Hazır cevaplık tavan yapar, özellikle hesap işleri, matematik ödevleri rahat ve iyi bir şekilde, zorlanmadan çözülür.

    12.00 -Dinlenme saati. Dikkat azalıyor ve insanı uyku basıyor. Midedeki asit miktarı fazlalaşıp, beyindeki kan akımı azalıyor. Zira kan sindirim organlarını desteklemesi için mide tarafından kullanılıyor. Öğle uykusu uyuyabilen kişilerde istatistiklere göre enfarktüse %30 oranında az rastlanıyor.

    13.00 -Vücut formdan düşüyor. Verimlilik gün ortalamasının %20 aşağısına iniyor. Bütün organlar en alt düzeyde çalışıyor, sadece safra öğle yemeğini hazmetme faaliyeti gösteriyor.

    14.00- Bitkin oluruz. Çünkü tansiyon ve hormon düzeyi düşüyor. Diş doktorundan korkanlar için en uygun randevu saati. Çünkü bu saatte acı az hissediliyor. Lokal anestezi uzun süre devam ediyor (30 dk.)

    15.00 -Enerji geri geliyor, bellek tam formunda. İkinci verimlilik dönemi başlıyor ama sabahkinden az.

    16.00 -Spor için en iyi saat. Tansiyon ve dolaşım çok iyi durumda.

    17.00 -Organların faaliyeti üst düzeye çıkıyor. Kuvvet artıyor, oksijen harcanıyor, böbrekler ve mesane çok çalışıyor. Tırnaklar ve saçın en çabuk uzadığı zaman. Midedeki asit miktarı fazlalaşıyor. 17.00 ‘ye doğru mide kanaması geçirme riski artıyor.

    18.00 -Akşam yemeği için ideal saat. Pankreas bu saatte özellikle aktif.

    19.00- Kan basıncı ve nabız tembelleşiyor. Bu nedenle kan basıncı düşüren ilaçlara dikkat, tehlikeli olabiliyorlar. Antidepresanların tesiri de bu saatte daha fazla.

    20.00 -Karaciğerdeki yağ düzeyi düşüyor ve kirli kan kalbe her zamankinden daha fazla akıyor. Alerjisi olanlar ve astımlılar ilaçlarını bu saatte almalı. Etkisi hemen görülüyor. Antibiyotikler de az dozda alınsa bile etkileri en üst düzeyde oluyor.

    21.00- Sindirim organlarının günlük görevi sona eriyor. Gelen her şey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalıyor ve bu çok tehlikeli. Kalan yemekler bağırsak sahasındaki mukozaya hücum ediyor.

    22.00 -Vücudun polisi akyuvarlar aktif hale geliyor. Bağışıklık sisteminizin vüdunuzu "denetleme" saatidir.

    23.00 -Organizma gün boyunca aktif faaliyet gösteren stres hormonunun salgılamasını durduruyor. Sakinleşip, rahatlıyoruz.

    24.00 -Uyurken deri hücreleri durmadan çalışıyor, gündüz olduğundan daha sık bölünüyor. İlk rüya safhası, yarım saat içinde rüya görmeye başlıyoruz.

    01.00 -Verim en alt düzeyde. Bu saatte çalışanlar hata yapabiliyor, dikkat azalıyor, çünkü vücut kendini uyumaya programlıyor.

    02.00- Araba kullananlar dikkat: Görme zayıflıyor, tepkiler yavaşlıyor, kazalar bu saatte çok oluyor.

    03.00- Bedenin de ruhun da en karanlık safhası. Melatonin hormonunun salgılanması tembel ve kararsız yapıyor. Depresif halde olanların sayısı fazlalaşıyor.

    04.00- Stres hormonundan enerji kazanıyoruz. Enfarktüs krizleri saat 04.00 ile 06.00 arasında çok oluyor; çünkü kan basıncı oldukça yükselip, damarlar geriliyor. Doğum yapma olasılığının en yüksek saati.

    05.00 -Stres hormonu bizi faaliyete geçiriyor ve gündüz değerinin tam 6 katına çıkıyor. Vücudumuz harekete geçiyor kaybolan enerji yeniden geri geliyor. Gelsin, yeni bir gün başlıyor.

  4. #20

    Esas

    150 yıl yaşasam nasıl olurdu........

    150 yıl asgari üçretle ....olurmu olur..

    evim kira ise...150 yıl kira ödüyecegim

    150 yıl faturaları ödeyecegim....

    150 yıl halk ötobüsü ....çekilirmi ya..

    100 yaşından sonra ne gibi asaglık sorunlarım olurdu acaba..

    hele birde zenginsen ...oda ayrı bir dert.......mirascılar deliye döner ölsede .... şu hakkımızı alsak diye....

    birde onca rejim ....onu yeme şunu yapma .........vs..vs...

    ben şimdiden vaz geçtim ..150 yıl yaşamakdan
    benim için normal olanı yeterli


    doya doya .tadını çıkarta çıkarta ...neşeli saglıklı .sevdiklerimle birlikte ... geçirdigim ...60..70..yıl benim çin yeterli


    150 yıl yaşamak isteyen iyice düşünsün derim

  5. #21

    Esas

     Alıntı Originally Posted by epikur Yazıyı Oku
    Hocam, forumda bir yerde söyle itiraz tipi bir sey okudum.
    Sanirim bir cok insan rekabetci spor ile saglik sporu arasindaki farki sahiden bilmiyor!

    Yani bir tarafda rekabet iceren ve insan organizmasini asiri zedeleyen veya "asindiran" bir profesyonel spor anlayisi, ki buna spor demek icin bin sahit ister! Ayni kafayla eski Romadaki gladyatörlerede sporcu dememiz gerekirdi!
    Diger tarafda ise...organizmamizi yeter derecede kullanabilmek ve koruyabilmek icin düzenli ve minimum bir fiziki aktivite.

    Doktorlar veya fizik terapistleri bu amac icin aktivitelerin ne kadar "zorlu olabilecegine" bile limit koymus! Olay kesinlikle aerobik statüde kalacak!!! Yani metabolizma her zaman yeterli oksiyen ile calisacak. Laktat olusmayacak. Anaerobik faza hic gecilmeyecek.
    Bilmiyorum bu konuda bir kac kaynak verebilirsen, millet bu konuda biraz daha fikir edinebilir belki.

    Ama profesyonel spor yapmis birinin, ortalamada "normal" insanlardan daha uzun yasadigini bile hic sanmiyorum. Ve yasasada...yaslilikda noktasal asinmalardan dolayi bazi konularda cok daha fazla problemler yasadigini bile düsünürüm.
    Hos ciddi sekilde spor yapmak ile zaten pek ilgilenmiyorumda gerci ama...
    "insan organizmasini asiri zedeleyen veya asindiran" bunu biraz açabilir miyiz?

    Benim aklıma gelen, performans artışı için sağlığı tehdit eden maddeler kullanılması olabilir. Bu sayılmaz çünkü kişi kendi risk alıyor.

    Konu profesyonel sporsa çoğu kişi 30-35 den sonra bırakıyor. Mesela eski profesyonel sporcu antrenörlerin haline bir bakın. Profesyonel için sporun bir anda bırakması ölümcül tehlikeli... Yıllara yayarak kademe kademe azaltılıp belli bir çizgide ölünceye kadar devam edilmeli. İşte o zaman sıradan insanlarla farkı ortaya çıkar. Aksi takdirde hayatının 30 yılı pro sporcu ol, sonra yan gel yat 30 yaşında ölmekten farksızdır bana göre.

    Burada Bahsettiğim spor bağımlılığıdır. Yaşama sevinci, motivasyon ile mümkündür...

  6. #22
    Duhul
    Oct 2008
    İkamet
    Istanbul
    Gönderi
    4,151
    Blog Yazıları
    9

    Esas

    Konunun basligi ne kadar 150 yil yasayabiliriz olsada...ben olayi daha ziyade...ileri, yani yaslilik yillarinda daha saglikli ve doktora, hastahanelere fazla gerek olmadan, devamli ilacdi, igneydi, receteydi, eczaneydi diye kosusturup "sadece" baskalarini kendi sagligimizdan sorumlu tutmadan, yasama "recetelerinden" söz edildigini anliyorum.
    Fiziki aktivite, saglikli beslenme/yasama ve ruh sagligi gibi basit önlemler ile bile ileri yaslardada daha saglikli yasayabilecegimizi düsünüyorum.
    Bu yüzden sn yagmura mütesekkirim, bu tip düsündürücü bir basligi hayata gecirdigi icin. Bence 150 yil kelimesinede fazla takilmaya gerek yok. Eger 70-75 yaslarina bir türlü ulasir ve halen kendi isimizi görebilecek durumdaysak ve agrisiz, ilacsiz, doktorsuz gün gecirebiliyorsak...kendimizi basarili sayabiliriz.
    100-150 rakamlari falan zaten hikaye...

  7. #23
    Duhul
    Oct 2008
    İkamet
    Istanbul
    Gönderi
    4,151
    Blog Yazıları
    9

    Esas

     Alıntı Originally Posted by cans Yazıyı Oku
    "insan organizmasini asiri zedeleyen veya asindiran" bunu biraz açabilir miyiz?

    Benim aklıma gelen, performans artışı için sağlığı tehdit eden maddeler kullanılması olabilir. Bu sayılmaz çünkü kişi kendi risk alıyor.

    Konu profesyonel sporsa çoğu kişi 30-35 den sonra bırakıyor. Mesela eski profesyonel sporcu antrenörlerin haline bir bakın. Profesyonel için sporun bir anda bırakması ölümcül tehlikeli... Yıllara yayarak kademe kademe azaltılıp belli bir çizgide ölünceye kadar devam edilmeli. İşte o zaman sıradan insanlarla farkı ortaya çıkar. Aksi takdirde hayatının 30 yılı pro sporcu ol, sonra yan gel yat 30 yaşında ölmekten farksızdır bana göre.

    Burada Bahsettiğim spor bağımlılığıdır. Yaşama sevinci, motivasyon ile mümkündür...
    Aslinda tam olarak profesyonel sporcunun aktif zamani bittikden sonra kendini komple "salmasi" ve kilo alip, yag baglamasini bile kastetmemisdim. Bu tabiiki ek bir risk! Ama beni sahsen ilgilendiren bir konuda degil.
    Ve aynen aktif zamaninda doping, hormon bilmem ne gibi sagliga zararli maddeleri almasida belli organlara zarar verme olasiligini ciddi yükseltir. Ama demek istedigim bu da degildi.

    Üzerine basmak istedigim nokta profesyonel spor hayatinin her halükarda... sürekli limitte ve hatta limit üzerinde yapilan "aktivitelerin" insan organizmasini kalici zedeleyici veya asindirici etkiler icermesindendir. Bir cok futbolcu yazdiginiz gibi mesela artik 35 yaslarinda bile profesyonel futbol oynayamaz hale gelir. Sadece performans düsüklügünden degil. Eklemlerde, liflerde, tendonlarda. menisküsda vs. olusan kalici deformasyon veya asinmalardan dolayi. Yani sporcular öyle örnek alinacak saglikli kisiler falan degil. Daha cok acinacak durumdalar!
    Bu yüzden benim bahsettigim (spor demiyelimde- kimseyi yaniltmayalim) fiziki aktivite veya egzersiz türü...daha cok kalp, damar, akciger faaliyetlerine ilac gibi gelen "normal ve saglikli" bir yükde olusan fiziki aktivitelere önem vermek. Yani bünyeyi cok fazla zorlamadan...az cok terleme moduna sokmak.
    Aslinda bu konuda bayagi bir literatür bulunmakda...internette. Ilgilenen her kez sayisiz tavsiyelrir okuyabilir. Önemli olanda tabiiki bunlari düzenli uygulayabilmek.

  8. #24

    Esas

    Hic kilolu olup da uzun yasayan biri gordunuz mu? Demekki vucut bize sinyali coook onceden veriyor da biz alabiliyor muyuz yada kendimizi duzeltiyor muyuz?

Sayfa 3/11 İlkİlk 12345 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •