Sayfa 1/142 1231151101 ... SonSon
Arama sonucu : 1129 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Arka Bahçeni Yetiştirmek... [ Tarımsal Yatırım Fikirleri ]

  1. #1

    Esas Arka Bahçeni Yetiştirmek... [ Tarımsal Yatırım Fikirleri ]

    ........

    Ayıydı boğaydı der iken ; Kafama takıldı bu aralar ; Şöyle uygun bi yerden 20 dönüm tarla alıp meyve bahçesi mi kursam acaba ?? Ama mutlaka su olmalı tarlada.. Tarlada Su yoksa sonuç hüsran olur.. demek ki ; SU en önemli faktör..

    Konunun yerimidir değilmidir bilmem..

    Lakin masabaşında oturup uçacak kaçacak kağıt tavsiyeleri yapan değerli forumdaşların çalışmalarına ilave olarak, Yurdumuzun değişik yerlerini gezerek görmüş ve edindiği görsel tecrübe ve bilgi birikimlerini buradan meraklılarına aktarabilecek arkadaşlarında bir mekanı olsun istedim.. Bilmem doğru mu ettim ??.. bu sorunun cevabını topiğe yansıyacak sinerji ve etkileşim sonuçları gösterecek ilerleyen zamanda..

    tamam burası borsa forumu.. kabul ediyorum.. ama buraya gelen paraların geldiğibir adres ve burdan kazanılan paraların gittiği başka bir adres te olmalı..

    Kimi Ev alır kazandığı ile, kimisi araba.. ve ya kimisi evini kaybeder, kimiside arabasını..

    Ben kazanan tarafta olduğunuzu ya da buraya bulaşmadığınız için kaybetmediğinizi farzederek sorayım o halde.. Kazandığınız ya da zaten kaybetmediğiniz para ile Tarıma yatırım yaparmıydınız ?? Yoksa aptallık mı olur bu düşünce ?? ( " burdan tatlı tatlı komisyon yemek varken kim uğraşır bağ bahçe ile ??" diyenlerdenmisiniz ?? )

    Ben giriş konuşmasını yapayım.. konunun devamı ve MALİYET - TAHMİNİ KAZANÇ HESAPLARI YAPILMIŞ KARLI TARIMSAL İŞ PROJELERİ'de sizlerden gelir umarım.. Tecrübelerinden yararlanmamıza fırsat verecek değerli tüm katılımcılara şimdiden teşekkürler..


    Afrika' daki Açlık Türkiye' ye Nasıl Göz Kırpıyor?

    Afrika...

    Şu anki en son bilgilerimize göre insanlığın ilk kez ortaya çıktığı ve dünyaya oradan yayıldığı Homo Saphiens' in doğum evi...

    Afrika'daki Sorunlar Sarmalının Oluşum Süreci

    Kölelik


    Afrika, medeni dünya sakini insanlar için uzun süre "bilinmez, egzotik, vahşi, barbar, ilkel" olarak kaldı. Belki hala daha öyle... Ancak burası medeni dünya insanları için kullanılması gereken bir kaynaktı. İlk olarak Afrika' nın zengin insan kaynağı, temelde pamuk işçisi olarak kullanılmak üzere köle olarak Amerika' ya götürüldü. Çünkü pamuk üretimi, sıcağa dayanıklılık gerektiren ve haklarını savunabilecek medeni insanların çalıştırılması zor, yoğun işgücüne muhtaç bir tarımsal üretim şekli idi. Tekstil sektörünü besleyecek pamuk için ucuz insan gücü şarttı ve Afrika bunun için harika bir kaynaktı. Yüz binlerce Afrikalı, pamuk (ve şeker) üretiminde çalıştırılmak üzere köle olarak medeni insanların hizmetine sunuldu.

    Kaynak Sömürüsü

    Afrika halklarını bir miktarı köle olarak kullandıktan sonra meraklı ve keşifçi medeni insan, Afrika' nın diğer kaynaklarına da göz dikti. Çeşitli madenler, fildişi ve bunun gibi çeşitli ürünler yine oradaki insanları köleleştirilerek medeni dünyaya sunuldu. Ancak bu süreçte büyük zorluklar ortaya çıkıyordu. Efendilerin de Afrika' da olması gerekiyordu. Gelin görün ki kıta, medeni insanlar için çok fazla hastalık barındırıyordu. Bu aşamada modern tıp, önce efendilerin orada yaşamasını sağladı. Ancak ithal tıbbın nimetleri artık sadece efendilere değil, yerlilere de hizmet sunmak zorunda kalmaya başladı. Çünkü 20. yüzyıla doğru ilerlenirken hem köleler bazı hakları olduğunu söyleyebilecek kadar medeniyet ile kaynaşmış, hem de medeni insan en azından türdeş olduğu canlıların eşit haklara sahip olması gerektiğine ikna olmaya başlamıştı. Ayrıca üretilen ürünleri satın almak isteyen canlılara ihtiyacı vardı büyüyen endüstrilerin. Ve bilim destekli mantık gelişip toplumları besledikçe modern insan, diğer canlıların bile bazı hakları olabileceğini ayrıt etmek zorunda kalıyordu. Evet bırakın insanı, diğer canlıların da hakları olabilirdi, çünkü insana benziyorlardı. Kraliçe Viktorya, Londra Hayvanat Bahçesi' nde orangutan Jeni ile tanıştıktan sonra belki de kendini tutamayarak şöyle demişti: "Ürkütücü, ızdırap verici ve can sıkıcı derecede insan."

    Modern Tıp ve Endüstriyel Tarım

    Böylece tıp sektörü Afrika' ya el attı ve özellikle çocuk ölümleri azaldı. Nüfus arttı. Nüfus artıp doğal kaynaklar modern toplumlarca tüketildikçe ve de işgücü modern insan ihtiyaçları için kullanılmaya zorlandıkça yerel insanların avcılık, toplayıcılık, gıda saklama gibi kendine yeterlik sağlayan bilgi ve yetenekleri hem kullanılamadı, hem de bu yolla mevcut nüfusu beslemek mümkün olamadı. Bu sebeple mecburen endüstriyel tarım da sahneye çıktı ve insan nüfusu daha da arttı, arttı, arttı...

    Şiddet ve Mülkiyet İlişkisi

    Böylece yeni bir içinden çıkılmaz bela baş vermeye başladı. Endüstriyel tarım genelde "nasıl dağıtılacağı?" ciddi sorun olan artı değer yaratır. Üretimi belli bir masraf gerektirdiği ve asıl amaç kar olduğu için endüstriyel tarım ürünleri avcı, toplayıcı ya da hatta geleneksel tarımcı toplumlarda olduğu gibi paylaşılamaz. Ünlü düşünür Rousseau "Şiddet, mülkiyetle başlamıştır." diye bir tespitte bulunmuştur. Afrika insanları nüfusları arttıkça bağımsız kabile yerleşimlerini terk edip şehirler kurmak; bunları uygun yönetebilmek için çeşitli modern kitle-devlet yönetim sistemlerini uygulamak zorunda kaldı. Böylece belki eskiden de olan, ancak mülkiyetin sınırlı olmasından dolayı sınırlı kalan şiddet, nüfusun ve sahip olunabilecek mülkün artması ile doğru orantılı olarak arttı.

    Güvenlik ve Gıda Temini İlişkisi

    Ve yine ilginç bir noktadır ki endüstriyel tarım, sürdürülebilir olamamasının yanı sıra büyük oranda güvenliğe ihtiyaç duyar. Bir hayvan sürüsünden, koca bir mısır tarlasından, bir meyve bahçesinden o bölgede yeterli güvenlik olmadan verim-ürün alamazsınız. Savaşın olduğu yerde tarım olmaz. Böyle bir ortamda gıda, uzaklardan ithal edilmek zorundadır.

    Küresel İklim Değişiminin Gıda Üretimine Etkileri

    Ve yine ayrıca endüstriyel tarım, mutlaka istatistik temelli batı bilimi destekli olarak yapılmak zorundadır. Bu sebeple de bu şekilde tarımın yapılacağı bölgede küresel iklim değişimi kaynaklı tahmin edilemeyen doğa olayları olması (beklenmeyen kuraklık, sel, fırtınalar, aşırı sıcak veya soğuklar) üreticileri strese sokar. Üreticiler riskleri azaltmak için özellikle su kaynaklarını garanti altına almaya ve bulunca da sınırsızca kullanmaya çalışırlar. Elbette ki endüstriyel tarımsal üretim aşırı su tüketir (insanlığın mevcut tatlı su tüketiminin yaklaşık % 70' ini) ve su kaynakları tükenir.

    Yukarıda anlatmaya çalıştığım devasa bir yok oluşun kısa, yazıyı uzun tutmamak için aralarda birçok detayı atlamak zorunda kaldığım öyküsü. Bu öyküyü daha da özetleyip kronolojik olarak süreci maddelerle belirtmek gerekirse:

    Afrika' nın başına gelenler:

    1- İlk temaslar sırasında yerliler katledildiler.

    2- Köleleştirilip, başka kıtalara gönderildiler.

    3- Köleleştirildiler ve kıtanın doğal kaynakları modern toplumların zenginleşmesi için kullanıldı.

    4- Nüfus azaldı, korku hakim oldu. Yerel kültürler ve hayatta kalma pratikleri çökmeye başladı. Çözüm olarak gelişmiş toplumlar ilaç ve tedavi desteği verdi.

    5- Nüfus yeniden arttı. Açlığı önlemek için endüstriyel tarım ortaya çıktı.

    6- Nüfus daha da arttı. İnsanlar şehirlere doldu ve dünyanın diğer bölgelerinde uygulanan çeşitli yönetim modelleri ile yönetilmek zorunda kaldılar. Bu yönetim sistemlerine hem yönetenler hem de yönetilenler uyum sağlayamadı. Tarım ve yoğun nüfusun oluşturduğu atıl artı değer, toplu şiddeti/savaşları doğurdu.

    7- Modern dünyada nispeten azalan savaşlar sebebi ile satışları düşen silah sektörü (ki devletler gelir elde edebilmek, siyasi partiler seçilebilmek için bu sektöre muhtaçtır), kıtaya bol bol silah sattı. Mülkü ele geçirmek isteyen yöneticiler halka zulmederek gitgide kısıtlı hale gelen kaynakları modern insanlığa akıtmaya devam etti.

    8- Süreğen şiddet hali, küresel iklim değişikliğinin etkileri ve kıtanın doğal kaynaklarının sürdürülemez sömürüsü tarımsal üretimi de sürdürülemez kıldı. Sonuç: AÇLIK VE SEFALET

    Şu anda tüm Türkiye bir seferberlik ruhu ile Somali' ye yardım ediyor. Yardım eden insanlar vicdanını rahatlatırken yönetimdeki siyasi parti prim yapıyor ve Türkiye dış siyasette adını duyuruyor. Bunlar kısa dönem için doğru işler gibi görünmekle beraber asla gerçek çözüm değiller. Bu sorunlar karmaşası için olası tek gerçek çözüm, oraya uzman grupları göndererek yerel insanların kendi kendine yeterliliğini kazanabileceği pratikleri kazandırmaya; eski kültür ve ekolojik döngülerinin yeniden sağlıklı işleyeceği bir hale getirmeye çalışmakla bir dereceye kadar mümkün olabilir. Ancak günümüzün kurtlar sofrası dünyasında hiçbir devlet, gerçek anlamda çıkarsız bir şey yapmaz, yapamaz. Muhtemelen yıllar içinde bu gruplar yine sömürü amaçlı kullanılmaya çalışılabilir. Yine de bence bu çözüm, kötünün iyisi.


    Türkiye ve Açlık

    Belki asıl daha hazin olan, aynı sorunun bizim de kapımızı çalıyor olduğu. İnsanımız endüstri ve kapitalizm sebebi ile kendi kendine yeterlilik ile ilgili tüm bilgisini kaybediyor. Köylerde yerel kültürleri yeni kuşaklara aktaracak çocuklar, modern hayatın cazibesine kapılarak şehir meslekleri (hemşire, öğretmen, mühendis) edinerek şehre göçüyorlar. Endüstri ve kapitalizm yapısı gereği, doğal kaynakları sömürüyor ve küresel iklim değişikliğinin etkileri gitgide kendini daha fazla gösteriyor. Domates üreticisi artık salçayı süpermarketten alıyor. İnsanlarının kendi gıdalarını üretip saklama pratiklerini kaybettiği bir toplumda küçük bir gıda krizi, fırınlar kapalı iken ekmek üretemeyen; süpermarketler çalışmaz iken tarhana yapamayan; yolda gördüğü ebegümecini tanımayan-tanısa da nasıl tüketileceğini bilemeyen; zaten hazır gıdaya da fazlası ile alışmış bir halkın üzerine kabus gibi çökecektir. Ülke olarak endüstriyi baltaladığı gerekçesi ile köy enstitülerini, ev ekonomisi bölümlerini kapattık. Daha verimli olduğunu sanarak endüstriyel tarımı ve sonucunda üretilen ürünlerin uzaklara gönderilmesini destekledik. Topraklar, bu gidişle asla önü alınamayacak bir erozyon tehdidi altında günden güne yok oluyor. Oluşturulan yapay ormanlar bile maalesef aslında tek tip ağaçlardan oluşan büyük endüstriyel işletmeler... Toprak, üzerinde yaşayanı beslemiyor, desteklemiyor. Her yer, yoğun rekabet içinde ayakta kalabilen için kar amaçlı bir işletme. Oysa toprak, gıda ve gıda edinme bilgisi/kültürü, kar hırsı için vazgeçilemeyecek kadar değerli.

    Fazla söze gerek yok, Somali' ye iyi bakalım. Çünkü geleceğimiz oradan bize göz kırpıyor olabilir.


    Son söz


    Voltaire' in Kandid (Candide) adında bir romanı vardır. Özetle romanın baş kahramanı Kandid evinden ayrılır. Felaketler, zorluklar, yenilgiler ve zaferlerle dolu bir çok macera yaşar. En sonunda Anadolu' da yaşlı bir adamın evine misafir olur. Yaşlı adam sakin bir hayat yaşamakta ve evinin arkasındaki bahçe ile ilgilenmektedir. Kandid yaşlı adama hayatın anlamını sorduğunda yaşlı adam "Hayat, arka bahçeni yetiştirmektir" der.

    Bu kitaptan benim anladığım, bir insan yaşadığı yere en yakın toprak ile ilgilenmeli ve bunun sayesinde kendine yeterli olabilmelidir. Bir aile, bir halk ve tüm dünya için de durum böyledir.

    Kısaca "Hayat, arka bahçeni yetiştirmektir"

    Saygı ve sevgilerimle
    Hakan Ozan Erzincanlı
    22.08.2011

  2. Esas

    Hayırlı olsun Sn. SOYDAN.......

    Arkadaşlar birisi meyve bahçesi dedi.......duydunuz mu....... ben duydum koştum geldim.......bu benim son 5 yıllık ihtisas alanıma girmektedir.........bu konuda HİÇ AĞAÇ DİKTİNİZ Mİ topiğinde yazılarım mevcuttur......çok güzel tamamen doğal meyve ağaçları yetiştirdim...resimlerini ekleyip milletin ağzını sulandırdım........fakaaat....o kadar kolay bir iş olmadığını söylemek isterim......geri kalan zorlukları söyleyip te kuracakların önüne engel olmak istemem.......ağaç dikmek yetiştirip meyvesini yemek o kadar güzel ki.........ticareti mi ben yapamadım.......en iyisi borsa ve 5-6 ağaçlı güccük bir bahçe......bende mi....ne var.... ilgilenmem gereken 350 ye yakın ağaç-fidan var ve tek başımayım.....bunun 200 ü çam ve bakıma çok ihtiyaçları yok...geri kalan 150 beni müthiş zorluyor.....anlatacaklarıma daha sonra devam ederim....isteyen de sorabilir yazarım.......bu arada beni çiftçi -işçi gibi tasavvur ederseniz alakası bile yok derim.....

    Sn.Cetvel in bu konudaki bilgileri size yardımcı olacaktır.....ne de olsa bu konuda uzman........

    http://www.hisse.net/forum/showthrea...22#post5996222
    Son düzenleme : t.axaray; 08-11-2011 saat: 17:43.

  3. Esas

    ....bu da benim bahçemden bizzat tek tek kendi diktiğim 100 meyve ve 200 çam ağacımdan görüntüler ve 50 kadar da üzüm var....
    .... tadına bakmak isteyen veya yolu düşen gelebilir......sadece ve sadece hayvan gübresi kullanıyorum.....tamamen doğal.....kesinlikle suni olan hiçbirşey girmiyor......
     Alıntı Originally Posted by axaray Yazıyı Oku






  4. #5
    Duhul
    Jan 2004
    İkamet
    Istanbul ve Kanada
    Yaş
    68
    Gönderi
    11,394
    Blog Yazıları
    6

    Esas

    Tebrik ederim sizi sayin axaray.
    Resimlere bakmaktan kendimi alamadim.

    Aksaray'a 9.5 km mesafede bahceniz onu da not aldim.
    Kismet olurmu oralardan gecermiyim bilemiyorum ama bulunsun bir kenarda.

  5. #6

    Esas

    Sayın Soydan , Bence çok güzel bir topik açmışsınız tarım benim ve ailemin şu anda hem üretim bazında hem tarım makinaları imalatı yapan firma olarak iştigal ettiğimiz bir alan,ihtiyaç duyacağınız bilgi paylaşımına, yardıma hazırız .Ben emekli öğretmenim aslında ama bir köyde yaşamamış 3-5 dönüm toprağı olmamış dalından ve kökünden bir sebze meyve kopartıp tüketmemiş insanlar için hayatlarını eksik yaşamış olarak düşünüyorum.Size bir örnek vereyim;2009 da bir miktar telekom dan gelen temettü parası vardı,biraz da borçlanıp 45000 tlye bir şeftali bahçesi aldım.2010'da 22000 tl sini şeftali satarak bu yıl da 25000 tl ye satarak 47000 tl sini çıkardım . Bahçe şimdi bana bedavaya kaldı. TOPRAK TOPRAKTIR .TOPRAK ALAN ASLA ALDANMAZ .Dünyanın önemli ekonomistlerinden biri şu an- ismi aklıma gelmedi -ama bundan sonra en önemli yatırım aracının toprak olacağını söylüyor. Onun için ben sizin görüşünüze sonuna kadar katılıyorum .

  6. Esas

     Alıntı Originally Posted by bikmisbroker Yazıyı Oku
    Tebrik ederim sizi sayin axaray.
    Resimlere bakmaktan kendimi alamadim.

    Aksaray'a 9.5 km mesafede bahceniz onu da not aldim.
    Kismet olurmu oralardan gecermiyim bilemiyorum ama bulunsun bir kenarda.
    sn. bikmişbroker...böyle bir yazı yazmışsınız....bunun da bir çözümü var doğal yollardan ve teşekkür ederim....ve tüm dostları beklerim....
    (Cok guzel bir baslik. 8 donum bahcemizde 300 e yakin meyve agacimiz var. Ama su boceklerden illallah demistik. )

    burada.........http://www.hisse.net/forum/showthrea...87#post5997887

    Azadirachta indica -Neem Ağacı (Yalancı tespih ağacı)
    Neem Ağacı

    HİNDİSTAN'da halk neem ağacını “köy eczanesi” olarak adlandırırlar. Asırlar boyunca bu ülkede yaşayan insanlar neem ağacını acı, ateş ve enfeksiyonlara karşı bir çözüm yolu olarak kullandılar. Neem'in kanlarını temizlediğine inanarak, pekçok hindu yıla birkaç neem yaprağı yiyerek başlar. İnsanlar aynı zamanda neem filizleriyle dişlerini temizler, neem yaprağı suyunu cilt problemlerine karşı kullanır ve bir tonik olarak da neem çayını içerler.. Çok eskilerden beri, hintliler neem ağacına bir mucize gözüyle baktılar. Şimdi, tüm dünyadan bilimadamları aynı fikri paylaşmaktadırlar..

    Muhteşem Ağaç
    Neem ağacı tropikal bölgelerde bulunup, mahoganik ağaç ailesindendir. 30 metreye dek büyür ve 2.5 metre kadar da bir çapa sahiptir. Seyrek yapraklı oluşundan ötürü, yıl boyunca gölge sağlar. Çok çabuk büyür, az bir bakım ister ve fakir toprakta yetişebilir.

    Sıcak iklimlerde yıl boyunca gölge sağlamasına ek olarak neem yakacak odun olarak da kullanılabilir. Ayrıca, termitlere karşı dayanıklı oluşundan ötürü, neem odunu inşaatlarda ve marangozlukta çok faydalıdır. Böylece, sadece bir ağaç olarak işe yararlığını temel aldığımız incelemede neem'in çok iyi oldu?unu gördük. Fakat bu sadece bir başlangıç.

    Böceklerin Nefret Ettiği Ağaç
    Çok uzun zamandır neem yapraklarının zararlı böcekleri uzaklaştırdığını bilen Hintliler, yataklaryna, kitaplaryna, çöp kutularına ve tuvaletlerine ondan yerleştirirler. 1959 yılında Sudan'daki toplu çekirge istilasına tanık olan bir Alman bitki bilimcisi ve öğrencileri milyarlarca çekirgenin her ağaca saldırdığını fakat neem ağacına dokunmadığını gördüler.

    O zamandan sonra bilimadamları neem'in karmaşık kimyasal silahının akarlar, nematodlar, mantar, bakteri ve birkaç virüs dahil olmak üzere 200 den fazla böcek çeşidi üzerinde etkili olduğunu öğrendiler. Bir deneyde, araştırmacılar soya fasülyesi yapraklarını japon böcekleri ile beraber bir kaba koydular. Herbir yaprağın yarısı neem özütleri ile ilaçlandı. Böcekler her yaprağın ilaçlanmamış yarısını yediler fakat ilaçlanmamış yarısına dokunmadılar. Aslında, ilaçlanmış kısımlardan küçük parçalar yemek yerine açlıktan öldüler..

    Bu gibi deneyler bazı sentetik haşere ilaçlarına karşı, kolay hazırlanan, ucuz ve zehirsiz bir alternatifin mümkün olduğunu gösterir. Örnek olarak, Nikaragua'da çiftçiler, bir litreye 80 gram olarak, dövülmüş neem tohumunu suda karıştırıp 12 saat bu karışımı bekletip tohumları ayıklarlar. Sonra bu karışımı mahsüllerinin üzerine püskürtürler.

    Neem ürünleri böceklerin çoğunu anında öldürmez. Neem spreyleri böceğin yaşam döngüsüne etki eder böylece böcek artık ne beslenir ne çoğalır ne de metamorfoza girer. Fakat neem ürünleri böceklere karşı etkili olmasına rağmen kuşlar, sıcak kanlı hayvanlar ve insanlar üzerinde hiçbir zararı yoktur.

    Neem'in özellikle ilgi çeken bir uygulaması da onun 'yumuşak' bir böcek ilacı olarak kullanılmasıdır, bu sayede mahsüller faydalı şekilde korunur. Neem ağacı haşere-kovucu özelliklere sahip bazı bileşikler - Azadirachtin A...L, Salannin, Nimbin, Nimbidin ve Meliantriol vb.. dahil- içerir.

    Bu zehirsiz içeriklerden doğal haşere ilaçları geliştirilebilir böylelikle çevresel zararlar ve kalıntılar büyük oranda azaltılabilir.

    YAZI VE AĞACIN RESİMLERİ ALINTIDIR.....resimler için aşağıdaki adrese tıklayın lütfen....

    http://agaclar.net/forum/showpost.ph...65&postcount=8

  7. #8

    Esas

    Özel ağaçlandırma kanunundan yararlanıp ceviz yetiştiriciliği yapmak için uzunca bir süre uğraş verdim, süreç hep bir yerlerde tıkandı, sürekli bunu yapmanın ne kadar zor olduğunu söyleyen memurlarla tanıştım bir çoğuna işimiz olsun diye para bayıldım, ama sanırım şans benden yana değildi ve olmadı, oysa ki bütün hesaplamalarımı yapmıştım, bilgim tam ekipmanlarım hazırdı, F/K sı 7 olan bir alana yatırım yapacaktım ama olmadı, içimde uhte kaldı, şu borsadan parayı çektiğimde tek yatırımım bir ceviz bahçesi olacak

Sayfa 1/142 1231151101 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •