Sayfa 1/18 12311 ... SonSon
Arama sonucu : 141 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Eğitim ve öğretmenler

  1. #1
    Duhul
    May 2007
    İkamet
    KASTAMONU
    Yaş
    43
    Gönderi
    3,150

    Esas Eğitim ve öğretmenler

    bir gün Aristo çıkıp Büyük İskender’i, Yollug Tigin çıkıp Bilge Kül Kadir Han’ı, Nizamülmülk çıkıp Melikşah’ı, Molla Gürani çıkıp Fatih’i eğitecek ve tarih tekrar normal seyrinde akacaktır."


    Eğitim Bir Sen İstanbul 4 Nolu Şubeye Bağlı Tuzla Yöneticisi Metin ÇANGIR'dan değerlendirme yazısı;


    ALDANMIYORUZ, BİLİNSİN!!


    Rakamlarla konuşanlara hatırlatmak gayesiyle mütaalama 2002 ve 2012 yılında bazı memur maaş rakamlarını vererek başlıyorum.


    Bu rakamlar verilirken diğer meslek mensuplarının aldıklarını kıskanmak veya çok görmek değil aksine diğer ülkelerle kıyasladığımızda diğer kamu çalışanları da hak ettiklerini alamadıkları görülecektir.


    .............................. ............. 2002 .............................. 2012

    1)En düşük memur maaşı.........293milyon TL...................1.775 TL
    2)Hemşire lise mezunu.............340 milyon TL ................. 1.993 TL
    3) Öğretmen...................... .....562 milyon TL ...................1.865 TL
    4)Polis....................... .............591 milyon TL.....................2.434 TL
    5)Uzman doktor.......................8 10 milyon TL.....................3.493 TL
    6)Avukat...................... ...........780 milyon TL ......................3.457 TL

    NOT: Yukarıdaki ifadede tüm memur maaşları en düşük derecede, evli, eşi çalışmayan ve iki çocuk esası dikkate alınarak yazılmıştır.

    Sadece yukarıdaki ifadelerle binlerce sayfa yazı yazılabilir. Ancak rakamların dili daha etkili kanaatimce. Mamafih biz de anlamayanlara bazı açıklayıcı ifadelerde bulunalım.

    2002’de öğretmen maaşı en düşük devlet memur maaşından yaklaşık % 100 fazla iken bugün ancak % 7-8 fazladır.

    2002’de öğretmen maaşı lise mezunu hemşirenin maaşından %75 fazla iken bugün % 7 daha az . Evet % 7 daha az.

    2002’de öğretmen maaşı uzman doktor maaşından % 43 az iken bugün %95’den daha az. Tabi doktorların ek ödemeleri ve öğretmen ek dersleri katıldığında bu fark % 200’ü geçmektedir.

    2002’de öğretmenler, avukatlardan %34 az alırken bugün % 92 daha az maaş almaktadır.

    2002’de öğretmenler, polislerden % 4 daha az maaş alıyorken bugün % 22 daha az maaş almakta.

    Rakamlardan çok sıkılanlara şöyle açıklayayım. Üniversite mezunu öğretmen bugün ancak ilkokul mezunu en düşük derecede bir memur kadar maaş alabilmekte. Lise mezunu hemşireden 128 TL az maaş almaktadır. Ek ders diyenlere döner sermaye ödeneğiyle mukabele ediyorum.

    Tek derdimiz dünyalık değil elbette. Aldanmıyoruz, bilinsin istedik. Her ne kadar da son yıllarda öğretmenin itibarsız kılınması çalışmaları zirve yapsa da bu itibarsızlaştırma faaliyetlerinin sanayi devrimi sonrasında mütemadiyen devam ettiği bilinmektedir. Tabi şunu da vurgulamak isterim ki kapitalizmin kadim anlayışı itibarı maddi kazançla nitelendirmektedir.

    Vahşi kapitalist anlayış ve tüm büyük aktörleri şu hususu gayet iyi bilirler. Kanaat telkin etmeleri vechiyle öğretmenler ve din adamları öcü gibidirler. Aşırı tüketimin önündeki en büyük engeldirler. Eğitimde etkin itibarlı bir öğretmenin olduğu toplumlarda israf ve gereksiz tüketim mutlak azalacaktır. Ve tabi ki kendilerince, kapitalistlere fatura kesen (reçete yazan) ve kapitalizmin mülkiyetini koruyan, hak talep edenleri hukuk devleti ilkelerine göre yargılayanlar(!) daha itibarlı olacaklardır.

    Öğretmenler anlamaz sananlar, öğretmenlerin itibarlarını aldıkları ücrette görenler, iyi bilmelidir ki yanılmaktadırlar. Mütalamızın başında verdiğimiz basit rakamları anlamayan çocukları dahi, öğretmenler sınıf geçirmezler.

    Pax-Hazarica’nın, Pax- Romana’nın, Pax –Ottomana’nın, Pax-Britanica’nın sırrını çok iyi bilir öğretmenler. Bu medeniyetler dönemlerinde dünyanın süper güçleriydiler. Bileği bükülemez medeniyetlerdi. Güçlerini kendi dönemlerinde dünyanın en üstün zekalı insanlarını kendi hizmetlerinde çalıştırmalarından alırlar. Tüm bu medeniyetlerde bu durum (devşirme usulü) ortak husustur. Maalesef bugün öğretmenlerin karşısında da bu kadim güç durmaktadır. Tüm üstün zekalı devşirmeler şu ya da bu sebeple dünyada müesses, çok uluslu şirketler dediğimiz kapitalistlerin hizmetlerinde çalışmaktadırlar. Öğretmen yetersiz şeklinde ifadelerde bulunanların kulaklarına bu fısıltı bunlarca söylenmektedir.

    Özellikle belirtmeliyim ki bu yenilmez gücün adaletin hizmetinde kullanıldığı dönemlerde (Osmanlı döneminde olduğu gibi) harikuladelikler ortaya çıkarabilmektedir. Bu gücün dizgini de bir yönüyle öğretmenin elindedir. Evet öğretmen bu gücün adalet yönünde devşirilmesinde mutlak muvafık olacaktır.

    Ve bir gün Aristo çıkıp Büyük İskender’i, Yollug Tigin çıkıp Bilge Kül Kadir Han’ı, Nizamülmülk çıkıp Melikşah’ı, Molla Gürani çıkıp Fatih’i eğitecek ve tarih tekrar normal seyrinde akacaktır. İbni Haldun bir kere daha haklı çıkacaktır. Medreseden mezun olanlardan idadiye atananlar kadılardan daha fazla ücret alacaktır ya da vekiller hocalarından daha az maaşı kendilerine layık göreceklerdir.

    Nihayetinde öğretmenlerin itibarsızlaştırılması sürecinde rol alanları yetiştirmedeki eksikliğimizin sorumluluğunu da kabul ediyoruz ve hatırlatıyoruz. Pehlivan hocanın pehlivan öğrencisine öğretmediği bir numarasının mutlaka olabileceği hatırdan çıkarılmamalıdır.

    Mahatma Gandhi İngilizlerin hileli diplomasilerini nasıl bedihi olarak anladı ise biz de bize oynananları anlıyoruz. Erdemi cemiyete öğretenler olarak, aldatmayız. Aldanmıyoruz ve de aldanmıyoruz. Ve dahi aldanmıyoruz, bilinsin.

    METİN İFADELERİ SAHİPLENEN TÜM ÖĞRETMENLERCE YAZILMIŞTIR.

    Metin ÇANGIR
    Eğitimci/Eğitim Bir Sen Tuzla Temsilcisi

    HaberKamu.com



    12 YILLIK ZORUNLU EĞİTİM NE ALIR NE GÖTÜRÜR?

  2. #2
    Duhul
    Apr 2006
    İkamet
    TÜRKİYE CUMHURİYETİ-İZMİR
    Yaş
    47
    Gönderi
    596

    Esas

    Sevgili Doğa11 aslında bu gibi tartışmalara hiç girmek istememişimdir ancak insanlar bazı konuları öğrensin diye yazmak istedim.
    8 yıllık zorunlu eğitim harika bir olaydı biz öğretmenler için ancak amacından uzaklaştı.Öğrencilerin her halükarda sınıflarını geçebilmeleri kaliteyi çok düşürdü.Ben 12yıllık bir lise matematik öğretmeni olarak, geçen her senede lise1 e gelen öğrencilerin bilgilerinin azaldığını ve önemli davranış bozukluklarıyla geldiklerini gözlemliyorum.Derslerimizde çözülen örneklerden sonra en çok sorulan soru "hocam! bunun daha kolay,daha kısa bir yolu yok mu? " oluyor.Düşünmek, yorum yapmak külfet haline geldi öğrencilerimiz için.Bunda sınav sisteminin de payı çok büyük, öğrencilerimizin okula olan ilgisi azalmış dershanelere olan ilgisi artmış durumda.Bilgiyi okulda düşünerek,yorumlayarak değil de dershanede hap şeklinde öğreneceklerini sanıyorlar.Halbuki dershanelerdeki arkadaşlarımız da her zaman konuyu okulda öğrenin burada sınav tekniğinizi geliştirin diyorlar açıkça, konuyu okulda öğrenemeyen dershanede de öğrenemiyor ve başarı istenen düzeyde olmuyor çoğu zaman.Velilerimiz de bu kadar ekonomik yükün altında eziliyor ve öğretmenlere saldırmakta bir sakınca görmüyorlar.Durum bundan ibarettir.
    Burada eğitimin kalitesi tartışılacaksa öğretmenin kalitesinden değil yönetimin kalitesinden başlanmalı.Benim ve benimle beraber 5 öğretmenin geçemez dediği öğrenciye defalarca ek sınav hakkı verip ille de geçireceksin diyen yönetimin kalitesinden başlanmalı.Burada ne istediğimizi ortaya koyalım, gerçekten kaliteli eğitim-öğretim mi istiyorsunuz?
    Son düzenleme : bileks; 17-01-2012 saat: 16:00.

  3. #3
    Duhul
    Feb 2009
    İkamet
    istanbul
    Gönderi
    2,687
    Blog Yazıları
    3

    Esas

    dostum topik için tsk ler
    yer güzel olmuş ; baska topiklerde yazılması anlamsız dı zaten
    davulun sesini uzaktan duyanlarda gelsin burada konuşsun bundan sonra

  4. #4
    Duhul
    Jan 2010
    İkamet
    FBC Başkent
    Gönderi
    7,352

    Esas

    Topiğiniz hayırlı olsun, saygıdeğer eğitimci forumdaşlarım. Maalesef ülkemizde, eğitimden, öğretmenden söz açıldığında mangalda kül bırakmayan siyasiler; yaptıklarıyla zaman zaman da düşünmeksizin ortaya attıkları söylemlerle sizleri nasıl üzüyor çok iyi biliyorum. Yukarıda sayın doga11'in yazdığı maaşlar, hakikaten iç burkan ve sinir bozan bir görüntü oluşturuyor. Vasıfsız, bir memurun maaşıyla bir öğretmen maaşı son 10 yılda adaletin A'sından nasibini alamamış bir partinin iktidarı döneminde eşitlenmiş. Lise mezunu bir hemşire, bir polis öğretmenden fazla kazanır hale getirilmiş. Atatürk'ün TBBM'nin ilk açıldığı günlerde vekil maaşları öğretmen maaşlarını geçmesin dediği ülkemde ne iş yaptığı tam olarak bilinmeyen bir vekil tam 10 öğretmenin kazandığını cukkalar olmuş. Günde onlarca, belki yüzlerce öğrencinin karşısına çıkan, model olan, yol gösteren, dert dinleyen, sorun çözen, annesinin avutamayıp babasının büyütemediğini koruyup kollayan, ders veren öğretmen hem maaşı, hem sosyal konumu itibarıyla aşağılandıkça aşağılanmış. Büyük atam, kurduğun cumhuriyette iktidara sahip olanların siyasi ve ailevi emelleri uğruna ülkeyi, eğitimi ve insanlarımızı ne hale getirdiklerini, adaleti nasıl tesis ettiklerini bir gör.
    Bu insanların hafta içi evlerine aldıkları bir çocuk bakıcısına ödedikleri maaştan daha azını, liseye giden çocuklarına verdikleri harrçlıklardan daha azını öğretmenlere nasıl reva gördüklerini bir gör.
    Yazılacak çok şey var ama siyasiler gibi söyleyip geçmek sıkıntıları çözmüyor maalesef. Elden de bir şey gelmiyor. Bu anlayışla ülkeyi ve eğitimi bu hale getirenleri kınamaktan başka.
    Son olarak asıl mesleği fizik öğretmenliği olan bir milletvekiline Ankara'da Ömer Seyfettin lisesinde ders verme talebinde bulunduğunda izin vermeyen meclis başkanının, Hakan Şükü'ün hem de özel bir tv kanalında yorumculuğuna izin vermesinin nasıl bir adalet anlayışının yansıması olduğunu da iyi okuyanların cevaplaması gereken bir soru olduğunu düşünüyorum.

  5. #5
    Duhul
    Jan 2011
    İkamet
    New York, New York, United States
    Gönderi
    3,326

    Esas

    hayirli olsun yeni topik...

    yillik sanal hissenet portfoy yarismasina tahminciler araniyor
    tahminler pazar aksami son bulacaktir.
    linki assagida..
    secin 3 ayri hisse yarisalim butun yil..
    tahmin yapmayan kalmasin
    http://www.hisse.net/forum/showthrea...00#post6881000

  6. #6
    Duhul
    Jul 2008
    İkamet
    ANTALYA- TÜRKİYE
    Yaş
    50
    Gönderi
    12,360
    Blog Yazıları
    117

    Esas

    Hayırlı olsun..Elimden gelen katkıyı yapmaya hazırım...

  7. #7
    Duhul
    May 2007
    İkamet
    KASTAMONU
    Yaş
    43
    Gönderi
    3,150

    Esas

     Alıntı Originally Posted by bileks Yazıyı Oku
    Sevgili Doğa11 aslında bu gibi tartışmalara hiç girmek istememişimdir ancak insanlar bazı konuları öğrensin diye yazmak istedim.
    8 yıllık zorunlu eğitim harika bir olaydı biz öğretmenler için ancak amacından uzaklaştı.Öğrencilerin her halükarda sınıflarını geçebilmeleri kaliteyi çok düşürdü.Ben 12yıllık bir lise matematik öğretmeni olarak, geçen her senede lise1 e gelen öğrencilerin bilgilerinin azaldığını ve önemli davranış bozukluklarıyla geldiklerini gözlemliyorum.Derslerimizde çözülen örneklerden sonra en çok sorulan soru "hocam! bunun daha kolay,daha kısa bir yolu yok mu? " oluyor.Düşünmek, yorum yapmak külfet haline geldi öğrencilerimiz için.Bunda sınav sisteminin de payı çok büyük, öğrencilerimizin okula olan ilgisi azalmış dershanelere olan ilgisi artmış durumda.Bilgiyi okulda düşünerek,yorumlayarak değil de dershanede hap şeklinde öğreneceklerini sanıyorlar.Halbuki dershanelerdeki arkadaşlarımız da her zaman konuyu okulda öğrenin burada sınav tekniğinizi geliştirin diyorlar açıkça, konuyu okulda öğrenemeyen dershanede de öğrenemiyor ve başarı istenen düzeyde olmuyor çoğu zaman.Velilerimiz de bu kadar ekonomik yükün altında eziliyor ve öğretmenlere saldırmakta bir sakınca görmüyorlar.Durum bundan ibarettir.
    Burada eğitimin kalitesi tartışılacaksa öğretmenin kalitesinden değil yönetimin kalitesinden başlanmalı.Benim ve benimle beraber 5 öğretmenin geçemez dediği öğrenciye defalarca ek sınav hakkı verip ille de geçireceksin diyen yönetimin kalitesinden başlanmalı.Burada ne istediğimizi ortaya koyalım, gerçekten kaliteli eğitim-öğretim mi istiyorsunuz?

    Aynen katılıyorum. Bende muhasebe öğretmeniyim. öğrenci 11. sınıfa gelmiş. çarpım tablosunu bilmiyor. Bölme işlemini yapamıyor.
    Burda suç sizin değil. 8 yıllık eğitimi zorunlu kılanlarındır. Hiç ama hiç abartmıyorum. bir öğrenciyi okuma yazma bilmediği halde LİSEDEN MEZUN ETMEK ZORUNDA kaldık. Adamlar resmen geçirin diyorlar. Sınava girecek, soruları hazırlayacaksınzı ama ücretini almayacaksınzı diyorlar. Yine mi kaldı. Yeni bir sınav. Sen geçirinceye kadar sınav.

    olması gereken ne onu tartışmak lazım.

    Size 5 sayfalık bir örnek.
    tüm eğitim sendikalarına ve yaklaşık 50 milletvekili hariç tüm milletvekillerine, bimer e yazdığım yazı aşağıda.

    LÜTFEN DİKKAT!
    Biliyorum ki mailimin tamamını okumayacak veya okusanız bile hiç dikkate almayacaksınız. Ama olsun bu ülkenin bir bireyi olarak rahatsızlığımı sunduğum zaman hem vicdani olarak rahatlayacağım hem de psikolojik olarak. Bugünlerde eğitim-öğretimde olanları yediremiyorum. Yediremeyeceğim.
    Bir çok yerde mail atılıyor sizlere. Hep suskunluk gösteriliyor. Asıl sorunumuz başka öğrenciye bir şeyler öğretebilmek için yaptırıma ihtiyacımız var. Öğretmenim işin içindeyim problemleri biliyorum. Çözüm yollarını biliyorum ama uygulanmaz bunu da biliyorum. Ülkemizin öğretmenlerindeyim. Her öğretmen gibi tutup ille de maaş ille de zam demeyeceğim. O konuya da değineceğim ama asıl sorun o değil. Eğitim 12 yıla çıkarılıyor. Orta öğretimde çalışan bir öğretmenim. Çalışmalar var biliyoruz. Ancak; problemleri sizlere aktarayım istedim.
    Öğrenciye ödev veririm yapmaz
    Ailesini çağırırım gelmez.
    Sınav yaparım zayıf alır.
    Dersten kalma derdi olmadığı için (Çoğunlukla) sınava çalışmaz.
    Dersimde konuşur. Beni ve ders dinleyen öğrencilerimi rahatsız eder.
    Bana küfreder, bıçak çeker
    Üstü kapalı tehdit eder.
    Ailesi bir gün olsun okula uğramaz.
    Maddi durumu zayıf öğrenci görürüm cebimde param yok yardım edemem.
    Eroin, kokain, alkol, sigara, küfür her türlü kötü alışkanlık var
    Saygısız öğrenciler saygılı ve iyi öğrencilerimin yanında bizleri küçük düşürür.
    Disiplin kuruluna veririz. Hiç atılmaz.
    Bana bir yol gösterin ben yukarıda yazdıklarıma bakarak kime neyi nasıl öğreteceğim. Benim yaptırımım ne olacak. Böyle bir durumda eğitim olamaz. Öğrencilerin çocuk olduğunu düşünüp bir çok kusurunu zaten görmezlikten geliyoruz. Benim için en önemlisi yukarıdaki davranışların iki üç tanesi birleşince, kazanma ihtimalim olduğu öğrencimi bile kaybediyorum. Moral bozucu, can sıkıcı, insanı mesleğinden soğutur hale geliyor. Çalışma şevkim kalmıyor. Şu derse girmesem diye diye gidip gelmeye başlıyorum her gün. Ne olur bizleri mesleğimize soğutmayın. 12 yıl zorunlu hale gelince daha mı iyi öğrencilerimiz olacak yoksa daha mı kötü olacak durum bunu düşünmek lazım. Çocukları suçtan uzak tutmaksa amaç 14-15 yaşlarına kadar bazı ahlaki değerleri alan birey almıştır. O saatten sonra ahlak üzerine, terbiye üzerine hiç bir şey koyamayız. Ama en azından geleceğini kurtarabiliriz bazı öğrencilerin. 12 yıl zorunlu olmasıyla onları da kurtaramayacağız.

    Orta öğretimde zorunlu hale gelince bunlar çoğalacak. Şimdi bir sınıfta 3-4 öğrenci var. Bu şekilde zorunlu hale gelince ne olacak? Öğretmenin toplum ve öğrenci önündeki saygınlığını liseleri zorunlu hale getirerek nasıl sağlayacaksınız. Lütfen yardımcı olun. Eğitim öğretim 12 yıla çıkarmakla artmaz. Yaptırımlarla artar. Veliye bir yaptırım uygulansın. V Öğrencisi için çağırdığımızda ya da veli toplantısına çağırdığımızda gelmiyorsa yaptırım uygulansın. Uyardığımız halde çocuğu düzelmiyorsa yaptırım olsun. Sınıfta kalmanın kalkması eğitime kurşun sıkar. Çok severek yaptığım mesleğimden bu ve aşağıdaki nedenlerle soğuyoruz. Çalışmayan öğretmenler yok mu var. Ne yaparsanız yapın çalışmazlar. Ancak işini severek yapanları küstürmek ülke geleceğine atılan neşterdir. Eğitim en önemli unsurdur. Öğretmen bıçaklandı. Öğretmen tartaklandı. Öğretmen dövüldü. Yılar önce yaşandı 12 dersten zayıf almış bir öğrenci sınıfını geçti. Disiplin olayları arttı. Bizleri hiç dinlemez oldu nasıl olsa geçiyorum diye. Diğerlerine zararı olmasa yine razıydım. Ama diğerlerine zararı oldu. Sonuç olarak kazanmak istediğim ahlaklı öğrenciyi bile kazanamadım. Ders çalışmasını sağlayamadım. Bu haberleri duymak istemiyorsanız yapmayın izin vermeyin. Lütfen izin vermeyin. Öğretmen işini yapmaya çalışıyor. Öğrenci ve/veya velinin işine gelmediği için tartaklanıyor. Bunu 2006 yıllarında bire bir yaşadım. Öğretmeni küçük düşürecek olaylara imza atmayın. Allah rızası için diyorum.
    Öğretmeni yüceltmeyen milletler çökmüş bugüne kadar. Öğretmeni yücelten öğretmene yaptırım veren ülkeler ise her zaman gelişme göstermiş. Japonya gibi gelişmiş bir ülkede zorunlu eğitim 15 yaşa kadar. Liselerde yine sınıfta kalma var. 12 yıl zorunlu eğitim yaptıran ülkeler var ancak onların kültürü, yaşam tarzı, insan kalitesi bizim gibi değil. En azından veli ilgilenir. Yabancı filmlerde lise öğrencilerini görürüz. Haberlerde okuruz. Öyle davranıştaki bir insana ben ne vereyim. Nasıl vereyim. Aklıma geldikçe psikolojim bozuluyor.
    Öğretmenin önündeki prosedürlerin acilen kaldırılması gerekiyor. Öğretmene okullardan fazlası ile görev veriliyor sonuçta yönetmelik istiyor. Zümreler, yıllık planlar, şube öğretmenler kurulu, kantin denetim formları, sınıf panoları, kulüp saati , rehberlik dersi raporları vs. yapmak zorundayız. Oysa öğretmen sadece dersiyle ilgilenmeli ki motivasyonu bozulmasın. Oysa bir öğretmenin başarısını gösteren tek şey başarıdır. Hazırladığı onlarca belge öğretmenin iş yaptığını göstermez. Göstermelik kağıt üzerinde değil. Merkezi sistemle lise de bir üst sınıfa sınavları yapılmalı hangi okul kendi branşında Türkiye ortalamasının altında kaldıysa habersiz bir şekilde müfettiş gönderilip öğretmenlerin öğretim yolları araştırılmalı. Neden merkezi sistemle çünkü üzerine düşeni yapmayan öğretmenler var bu yetmiyormuş gibi sınavlarında soruların cevaplarını söyleyen öğretmenler bulunuyor, bu da yetmezmiş gibi derse girmeyen öğretmenler var 10 tane soru verip sadece bu on soruyu soran öğretmenler var. Ders anlatmayan öğretmenler var ve her zaman var olacaktır. Zaten öğretmenler üzerine düşeni yapsa sistemimiz bu halde olmazdı. 12 yıla çıkmasıyla işini yapmaya çalışan öğretmenlerde mesleğe küstürülecek. Benim kaygım bu. Çalışan öğretmen bari küstürülmesin. Mesleğinden soğuyan öğretmenlerinde tekrar mesleğine ısındırılması için çalışma yapılması daha yerinde olacaktır.
    Yukarıda yazdıklarım aşağıda yazdıklarımdan çok çok daha önemli.
    Orta okul mezunu milli eğitim de okulda çalışan hademe 1.500 TL maaş alıyor. Öğretmen maaşı ortalama 1.800 TL
    Lise mezunu bir güvenlik görevlisi 900 TL maaş + Fazla çalışma + yılda iki defa güvenlik elbisesi + Öğle yemeği ücreti + Çalıştığı kurumdan kar payı aldığı zaman bile öğretmen maaşına denk geliyor.
    Lise veya ön lisans mezunu bir hemşire, ebe, sağlık teknisyeni, bir makam şoförü, eğitim fakültesi mezunundan çok alıyor. Hemşirelerin döner sermaye ve maaş olarak ne kadar kazandığı bilinmiyor sanırım. Sadece maaşı bizim kadar ve en az maaşının yarısı kadar döner sermaye alıyorlar. Ben ki dirsek çürüttüm onlar gezerken, ben ki toplumun geleceğini hazırlamaya çalışıyorum.
    En çok koyanda bir çok işletmede santral görevlisi benim kadar maaş alıyor lise mezunu bile değil. Üstüne de üç ayda bir ikramiye alıyor. Yaptığı iş telefona bakmak. Benim öğretmen olarak ona göre yaptığım iş daha mı az! Daha mı önemsiz! Ben bu toplum için daha mı verimsizim ve değersizim.
    Ben ki öğretmenim kutsalım. Devletin bana verdiği değer bu mu? Buysa eğer sizlere göre vatandaşı olmaktan gurur duyduğum topluma ve devletime hakkımı helal etmemi beklemeyin.
    Öğretmen okulda öğrencilerin, velilerin kahrını çekiyor, öğretmeye çalışıyor. HZ. Ali demiyor mu? Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diye. Hademe ne yapıyor sadece temizlik ve elinden geldiği kadar tamirat. İnsanla uğraşmak insanı insan yapacak değerleri vermek veya vermeye çalışmak işi hademenin yaptığı işle aynı değerde mi ki aralarında küçük bir fark var. Öğrenciyle bir problem olduğu zaman öğrenciyi alıyoruz bize ısınması için okul kantininde çay gibi bir şeyler ısmarlayıp öğrenciyle konuşup problemini anlamaya çalışıyoruz. Hiçbir hademe bunu yapar mı? Hiçbir hademe çocuğun ailesini kendi cebinden aramaz. Ama biz yapıyoruz. Hiçbir hademe çocukları havalar bozuk olduğunda evine kadar götürmez biz götürüyoruz. Çocuk rahatsız olduğunda okuldan alıp ailesine teslim ediyoruz. Bunu başka hangi meslek yapıyor. Bizim aldığımız ücret çok görülüyor.
    Okulumdaki hademe benden fazla maaş alıyor. Öğretmen evindeki memur görevli öğretmenden fazla maaş alıyor. Öğretmen olamayan polis oluyor, öğretmenden fazla maaş alıyor. Lise veya ön lisans memuru öğretmenden fazla maaş alıyor. Lise mezunu uzman çavuş öğretmenden fazla maaş alıyor. Lise mezunu astsubay öğretmenden fazla alıyor. Neden hep öğretmenlerin aldığı maaş göze batıyor. Her yıl asgari ücrete % oran olarak öğretmenden fazla zam geliyor. Enflasyon oranında ezilmeye başladık. 8 yıl önce maaşım çok iyi bana yeterken yetmez hale geldi. Sadece şunu söyleyebilirim.
    Bazı okullarda öğretmenler toplu taşıma araçlarını kullanırken öğrenci tutup son model arabayla geliyor. Öğretmen eğer kutsal ise bu öğretmene dokunmaz mı sanıyorsunuz. Eski sayılabilecek araba alırken bile kırk kere düşünüyorum. Sonra öğrenciye bakıyorum son model araba, dokunuyor bana bu. Son model arabada gözüm yok. Orta halli bir araba dahi alamıyor öğretmen.

    ÖĞRETMENLİĞİ KİM BU HALE GETİRDİ ?
    Bakanımız öğretmenler 3 ay tatil yapıyor dedi ya vurulmuşa döndüm. En baba öğretmen 2,5 ay tatil yapıyor. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu öyle görüldüğü gibi tatilde yatmıyor. Yatan elbet var ama mesleğinde kendini geliştirmeye çalışıyor. En azından şahsım adına ben öyleyim. Daha iyi nasıl öğretirim diye proje geliştirmeye çalışıyorum kendimce tatillerde.
    Kendi bakanının sahip çıkmadığı , meslek grubuna kim sahip çıkar değil mi? Özellikle son yıllarda Bakanlığımızı yapanlar kendi personellerini eleştirmekten başka hiçbir şey yapmamışlardır.. Oysa Beşir Atalay İçişleri Bakanlığı döneminde Polislik mesleğini hem maddi hem manevi anlamda yukarı taşımıştır. Personelinin tüm isteklerini dikkate almış tüm kolaylıkları sağlamıştır. Yine Sağlık Bakanlığı döneminde Doktor, Sağlık Memuru ,Ebe ve Hemşireleri döner sermaye ile birçok meslek grubunun ciddi anlamda önüne taşımıştır. Ancak Bakanlarımız , Sendikalarımız yıllardır öğretmenlere yapılan bu haksızlıklara hep susarak ,sessiz kalarak destek vermişler, hep birlikte öğretmenlik mesleğini ayaklar altına almışlardır. Öğretmen için Nurettin Canikli’nin ‘’gidip-gelmekten başka ne iş yapıyorlar , beğenmeyen bıraksın ‘’ sözü ile Bülent Arınç Bakanımız için sanki öğretmenler kişiliksizmiş gibi ‘’Öğretmenlere kişilik kazandırmaya çalışıyor’’ demesi camiamızda büyük tepki görmesine rağmen sendikalarımızca ve bakanımızca sadece izlenmiştir.. Milli Eğitim Bakanlarımız ise sadece söz vermiştir. Verilen sözler tutulmuş mudur ? Hayır… Öğretmenin nereden nereye geldiğini kısaca özetleyelim isterseniz.
    YIL 1923…ÖĞRETMEN , MİLLETVEKİLİ MAAŞI EŞİT
    Dönemin Maliye Bakanı Hasan Fehmi Ataç , TBBM’de Mustafa Kemal Atatürk’e sorar.
    -"Paşam; vekil maaşlarını düzenleyeceğiz, ne kadar verelim?"Mustafa Kemal Atatürk’ün cevabı şu an öğretmenlerin sıkıntılarını anlamak istemeyen bir çok insana tokat gibidir…
    -" Öğretmen maaşlarını geçmesin."
    İşte belki de en güzel örnek bu. Günümüzde ise yeni göreve başlamış bir öğretmenin maaşı 1530 TL civarında iken milletvekili şoförü ve sekreteri bile 3000-3500 TL maaş almaktadır.
    Şimdi ise 8 de biri. Her şeyde vatan, millet Sakarya diyenler nerede
    YIL 1980-1990 … ÖĞRETMEN , SUBAY , DOKTOR MAAŞI EŞİT
    Günümüzde ise askeri personellerin en alt kademesindeki lise mezunu Uzman Çavuşun maaşı 2500-3000 TL , Sağlık Bakanlığının yardımcı hizmetindeki lise mezunu Ebe , Hemşire ,Sağlık Memurunun maaşı döner sermaye ile 3500 TL’yken öğretmen maaşı ek dersle birlikte en fazla 1880 TL’ dir.
    YIL 2004-2005… POLİS , İMAM , ÖĞRETMEN MAAŞI EŞİT
    Lise mezunu polisler belki de en büyük haklara kavuştukları dönemi yaşadılar.2004 sonrası öğretmenden 400-600 TL fark kazandıkları gibi , askerlikten muaflık , ücretsiz şehir içi toplu ulaşım , %70 ‘ ine lojman hakkı gibi bir çok hak elde etmiştir. İmamlar da yine ek ders , bayramlarda mesai ücreti en az %85 ‘ine lojman gibi haklar kazanarak maddi anlamda öğretmenlere karşı yine fark yaratmışlardır. En komik olanda adam öğretmen olamayıp polis oluyor ve öğretmenden daha yüksek maaş alıyor. Adalet kavramı tersten mi işliyor.
    YIL 2011 (ARALIK) EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET TARİFESİ
    ÖĞRETMEN MAAŞI ,MEMUR- HİZMETLİ MAAŞINDAN DÜŞÜK
    Yeni göreve başlamış bir öğretmen 1650 TL alırken , eş ve 2 çocuk yardımı alan bir okul memurunun maaşı 1.894 TL, kadrolu bir hizmetlinin maaşı ise 1.824 TL olarak belirlenmiş. Öğretmene muadil bulunamadığı için hiçbir iyileştirme yapılmamıştır. Sağlık Bakanlığında asıl işi yapan Doktor , Diğer Bakanlıklarda Mühendisler , Askerlerde Teğmen… Haydi eşitleyin maaşımızı doktorlarla , teğmenlerle ,mühendislerle. Ya da Mustafa Kemal Atatürk söylediği gibi yapın eşitleyin milletvekili maaşı ile öğretmen maaşını…
    Sözün özü bu aslında... Öğretmene verilmek istenen mesaj bu. Eğitime en büyük bütçeyi ayırdıkları söyleyenlerin gerçekliği bu. Onlara kalsa OECD ülkelerinde en büyük maaş zammını alan öğretmenler ve öğretmenler fazla maaş alıyor. Bakalım gerçekten öyle miymiş…
    OECD ÜLKELERİ İLE TÜRKİYE’DEKİ ÖĞRETMEN MAAŞI KARŞILAŞTIRMASI
    OECD tarafından hazırlanan “Bir Bakışta Eğitim 2011” raporunda, öğretmenlerin ülkelere ve satın alma gücü paritesine göre dolar cinsinden 2009’daki yıllık toplam maaşlarına yer verilmiştir. Buna göre 15 yıllık bir öğretmen, OECD ortalamasında 41.700 dolar alırken, OECD ülkelerinden Lüksemburg’da 111 bin 800, Almanya’da 62 bin 900, Fransa’da 35 bin 800, Polonya’da 17 bin 732, İsrail’de 27 bin 100, Krizde olan Yunanistan’da 34 bin 200, İspanya’da 52 bin 600, İngiltere’de 47 bin dolar almaktadır. 2011 yılında Türkiye’de deneyimli bir öğretmen ise 12 bin dolar ile14 bin 725 dolar (ek ders ücreti dahil) arasındadır. Türkiye’deki öğretmen maaşının krizdeki Yunanistan 2 , Lüksemburg 8 katı maaş vermektedir.
    OECD Ülkelerinden birçoğu ile ülkemizdeki milletvekili maaşlarının hemen hemen eşit olduğu düşünüldüğünde Eğitime çok önem verdiklerini söyleyenler şimdi ne cevap verecek , dikkatle bekliyoruz.
    Yukarıda yazdıklarım belki bize söylediği gibi acıtasyon, belki bir dram sizlere göre ama şunu unutmayın bu ülkenin geleceği öğretmenden sorumludur. Öğretmeni rahat ettiren ülkelerin geleceği parlak oluyor. İnanın bana durumun böyle olması bana bir fert olarak koyuyor. Üzülüyorum ülkemin geleceğinin karanlık olmasından. Karartmayın ülkemin geleceğini. Ve unutmayın.

    HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR.
    Saygılarımla arz ederim.


  8. #8
    Duhul
    May 2007
    İkamet
    KASTAMONU
    Yaş
    43
    Gönderi
    3,150

    Esas

    Şu da akime (ak parti iletişim merkezine) yazdığım yazı


    1- Sayın......................................., AKİM'e yaptığınız müracaat (110917-0239) numarasıyla kaydedilmiştir. Kaydınız, sonuçlandırılmak üzere ilgili merciye bildirilecek ve size geri dönülecektir. AKİM'e gösterdiğiniz ilgi ve destek için teşekkür ederiz. 0312 444 25 44

    2- sayın .................................., AKİM'e yaptığınız müracaat (111115-0562) numarasıyla kaydedilmiştir. Kaydınız, sonuçlandırılmak üzere ilgili merciye bildirilecek ve size geri dönülecektir. AKİM'e gösterdiğiniz ilgi ve destek için teşekkür ederiz. 0312 444 25 44

    EĞİTİM İLE İLGİLİ OLANLAR
    Ülkemizin öğretmenlerinden biriyim. Bazı sıkıntılarımızı aktarmak istiyorum. İyi niyetinden hiçbir zaman şüphe etmediğim Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN için yazıyorum. Umarım elinize bu yazım ulaşır. Çok isterim çünkü iyi niyetinizden hiç bir zaman şüphe etmedim. Bu ülkeyi çok seven biri olarak yazıyorum. Öğretmenliği severek yapmaya çalışan biri olarak yazıyorum.

    Milli Eğitimde köklü değişiklikler yapılmaya çalışılıyor. Öğretmenlerin bazıları gerçek anlamda aldığı maaşın yarısını bile hak etmiyor. Ancak çalışan çalışmak isteyen öğretmenlerin de şevkinin kırılmaması için yazıyorum. Sonuçta ben de bir öğretmenim ve severek görevimi yapmaya çalışıyorum. Ancak öyle şeyler yapılıyor ki artık mesleğime duyduğum sevginin ve şevkin yavaş yavaş azaldığını hissediyorum. Yıllardan bu yana hiç durmadan eğitim sistemi amaçsızca değiştirilmekte. Atamaların tek sefere indirilmesi gayet güzel bir uygulama umarım bu uygulama sadece temmuz ve eylül'ün 1. haftasını kapsar. Eğitim öğretim yılı başladıktan sonra yapılan atamalar olunca her şey yapboz tahtasına dönüyordu. İdarecilerimiz dahil olmak üzere bir çok sıkıntı oluyor. Bizlerin 3 ay tatil yaptığı söyleniyor. Aslı araştırılsa hiçte öyle olmadığı görülecektir. Diğer memurlarla oranlayınca elbet fazla ama diğer memurlarla öğretmenler bir tutulamaz. Öğretmenlik okulda başlayıp okulda biten bir meslek değil. Öğretmenlerin hafta sonu da okula getirilmesi, yaz tatillerinin kısaltılması gibi bir durum söz konusu. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu eğitim öğretim yılında haddinden fazla yoruluyor. Ne olacağı belli olmayan öğrencilerle uğraşıyoruz. Öğretemedikçe çıldırıyoruz. Ciddi anlamda sıkıntı yaşatan öğrenciler var. Disiplin kurulunda öğrencileri gerçek anlamda cezalandıramıyoruz. Okulda sorun çıkaran bir öğrenci olduğunda okuldan atmak istediğimizde ilçe milli eğitim müdürlüklerinden dönebiliyor (çoğunlukla). Disipline vermediğimizde öğrenci tepemize çıkabiliyor. Verdiğimizde ise atılmıyor atılsa bile geri dönebiliyor. Müfettişler sürekli disipline vermeyin diyorlar. İlçe Milli Eğitimde verin diyor. Disipline verince de öğrenci yönetmeliğe göre atılacak bir davranışı yapsa bile bu kez de ya İlçe Milli Eğitimden geri dönüyor ya da il milli eğitimden. Orda çalışanlar öğrenciyi bizlerden daha mı iyi tanıyor. Hele hele Milli eğitimde birini tanıyorsa öğrenci ahlaksızlık dahi yapsa öğretmenine el kaldırmış dahi olsa geri gönderiyorlar. Sadece çalıştığım yerde değil her yerde bu şekilde. Oysa böyle bir durum olduğunda okulda çalışan öğretmenlerin kapalı oylaması yapılmalı. Öğretmenlerin %80’i öğrencinin atılması gerektiğini belirtmişse öğrenci atılmalı. Birkaç öğretmenin öğrenciyle kişisel sorunlar yaşamış olabilir ama okulun %80’i ile problem yaşamışsa öğretmende değil öğrencidedir sorun. Öğrencilikle alakası olmayan gençlerimiz var. Öğrenci atmaya hiç kimse niyetli değildir. Hiç kimse bir gencin hayatını karartmak istemez. Ama sizde bilirsiniz ki öğrencilikle alakası dahi olmayan, öğrenmek için çaba dahi sarf etmeyen bunun yanında iyi olmak için dahi hiç bir şey yapmayan öğrenciler var. Öğrencilerin ailelerinin bile ilgilenmediği çocuklarımızda böyle problemler oluyor. Çocuğun annesi babası çocuğuna gerçek ilgiyi şevkati göstermiyorsa bizler hangi amaçla gösterelim. Lisede 4 yıl boyunca veli toplantısına gelmeyen veliler var. Çağırdığımızda dahi gelmiyorlar. Ne zaman ki disiplinlik bir durum olsa anca o zaman okula geliyor. Bu kez de resmen atmayın diye yalvarıyor. İşine gelince bizim yanımızda oluyor veli. Ama onun haricinde okula dahi uğramıyor. İşine gelmeyince sen ne yaptın hoca diye çıkışıyor. Öğretmenliğin saygınlığı tamamen bitmek üzere. İkinci sınıf vatandaş olarak görenler bile var. Sonuçta üniversite okumuş insanlarız. Kimsenin hayatını yok yere yakmak istemeyiz. Ya da ufak tefek sorunlardan dolayı kimsenin hayatını karartmayız, kimsede karartmaz. Zaten sorunsuz öğrenciler 1 kere olsun disiplin kuruluna gelmiyorlar.
    Tatillerimiz 3 ay değil. Milli Eğitim Bakanımız bile 3 ay tatil yaptığımızı söylüyor. Yıl sonlarında Sorumluluk sınavları ile uğraşıyoruz. Elbet öğrencinin sınıfını iyi bir şekilde geçmesini isteriz. Derslerimizden kalsa bile yeterli çabayı ve saygıyı gördüğümüz zaman sözlü notları ile zaten geçiriyoruz. Sorumluluk sınav hakkı verilir ama öğrenciye 9 defa sorumluluk sınavı hakkı verilmesinin gayesini anlaşım değilim. Öğrenciye 3 kere sorumluluk sınav hakkından başka hak verilmemesi gerekiyor. Artık o hale geliyor ki öğrenciyi geçirmek için sınavlarda 3+2=? gibi sorular sormaya başlıyoruz. Liseden mezun olacak öğrenciye böyle bir soru sormak bile ağrıma gidiyor. Eğitim öğretim yılı sonlarında, başlarında ve yarı yıl tatilinden dönüşte sorumluluk ve ortalama yükseltme sınavları yapılmakta. Öğretmenlere güven yokmuş gibi çok fazla prosedür bulunuyor. Bir öğrencinin içinde yoksa zaten geçemiyor. Eğer geçememişse merkezi sistemde yapılacak açık lise sınavlarına girmeli. Bu sınavlarda bir çok yanlışlıklar yapılıyor. Sırf devlete yük olmasın diye içinde yoksa bile öğrencinin devlete yük olmasın diye öğrenciler geçiriliyor. Ayrıca bir öğretmene bu sınavlarda 12 ayırtmanlık 12 gözcü görevi veriliyor. Bu sınırlandırmanın anlamı yok. Öğretmen 15 sınava giriyor ama ücretini alamıyor. Sonuçta o öğretmen çalıştı. O sınav sorularını hazırladı. Karşılığı mutlaka verilmeli.

    Yaz tatilinin kısaltılması verimi düşürür. Cumartesi pazar tatilinin kalkması verimi düşürür.
    Zaten öğretmenlerin maddi durumları çok iyi değil. Öğretmenler olarak fakir bir öğrenci gördüğümüzde dayanamayıp boğazımızdan kısıp yardım ediyoruz. Nereye gidilmesi gerekiyorsa kendi arabamızla devlet için gidiyoruz. Bir çok kesime göre maaşımız iyi ama şu da bir gerçek; bir öğrenci lüks arabasıyla okula gelirken, öğretmen belediye otobüsü ile gelebiliyor. Öğretmenin maddi probleminin olmaması demek, dersinde verimli olması anlamına geliyor. Yaptığım araştırmalarda, yurt dışında en fazla ücret alan 4-5 kesim arasında öğretmenler var. Imf'nin Öğretmen maaşları hakkında ki raporları yalan yanlış. Ülkemizi çökertmek için yapılan birer düzmecedir. Bir ülkeyi yıkmak için eğitim sistemini yıkmak yeterlidir. Haftalık ders saatlerinin kısaltılması olumlu oldu (Ek dersimiz gitse de). Öğrencileri daha çok çalışmaya sevk edecek önlemlere ihtiyaç var. Proje dersinin olması ve öğrencinin kendi alanında proje hazırlaması gerekiyor. Kendilerini geliştirmeleri için buna ihtiyaç var. Gerçek anlamda uygulanmasına ihtiyaç var. İlk öğretimlerde bulunan bu derste verilen ödevlerin neredeyse hepsini veliler kendisi yapıyor ya da öğrenciler başkasına buldurup öğretmenin önüne sürüyor bunu. Çocuk o yaşta bile tembelliğe alışıyor. Liseye geldiğinde de o şekilde devam ediyor. 12. Sınıfta daha çarpım tablosunu bilmeyen. Bölme işlemini yapamayan öğrencilerimiz var. Bu işlemleri dahi ilköğretimde öğrenmeden geliyorlar.

    Okulda prosedürlerle uğraşmaktan öğrencilere okulu sevdirecek proje geliştiremiyoruz. Okul gazetesi çıkartmak istediğimizde dahi prosedürler Edebiyat Öğretmenlerinin bu şevkinden vazgeçmesine neden oluyor. Öğrencileri bilinçlendirmek için Çanakkale gezisi düzenlemeye çalışsak bile prosedürler yüzünden vazgeçiyoruz. Zorlama ile yapınca da öğretmen asıl işine konsantre olamıyor.


    Sosyal Kulüp saatleri tamamen gereksiz hale gelmiş durumda, Bunların etkin olabilmesi için; Tiyatro Kulübü, Tarih Kulübü, Futbol Kulübü, Satranç Kulübü, Basketbol Kulübü, Üniversite Hazırlık Kulübü, Bilim Kulübü gibi kulüpler olmalı. Öğrenci istediği kulübe gidebilmelidir. Bunların planları serbest bırakılmalı. Bu kulüpler için peş peşe gelmek üzere haftada 2 gün ve öğleden sonra son iki saat olmak üzere zaman verilmeli. En güzel günlerde Salı ve Perşembe günleridir. Futbol seçen öğrenci futbol saatinde futbol oynasın, satrançı seçen öğrenci satranç oynasın. Zorunlu kulüplerden dolayı bu şekilde aktivite yapılabilecek kulüp dahi açamıyoruz. Bu kulüplerdeki çalışmalarda mutlaka karnelere not olarak yansımalıdır ki öğrenci en azından yapmaya çalışsın. Öğrenciler hafta içi bile okulda rahat durmuyorlar. Duyduğumuza göre hafta sonları bile okul açık olacakmış. Öğretmeni mesleğine küstürmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bir öğretmen hem rehberlik sınıfı aldığında hemde kulüp aldığında aynı ücreti alıyor. İkisi içinde ayrı ayrı ücret almalı. Yaptığı iş karşılığında para kazandığını bilmeli ve ona göre işler yapabilmeli.

    MEB yönetmeliklerinde çelişkili maddeler var. İstenilen noktaya çekilebiliyor. Mutlaka yeni yep yeni bir yönetmelik hazırlanması ve bu yönetmeliklerin tüm öğretmenlere aynı şekilde uygulanması gerekiyor. Öğretmenlerin sıkıntılarını giderebilmek için bu şart. Bunun yapılabilmesi için 5-10 yıldır çalışan öğretmenlerden oluşan bir kurulun (İçinde idarecilerde olmalı) toplanıp aylarca sürecek bir çalışma yapması gerekmekte. Yönetmeliklerin sık sık değişmesi, eğitim öğretim programının sık sık değişmesi hem öğretmenleri hem idarecileri yoruyor. Bir sistemin faydası ya da zararı görülmeden hemen yenisi yapılıyor. Oturmuş yerli yerinde bir sistem gerekiyor. Bizim kültürümüz ile Avrupa’nın kültürü bir değil. Eğitim sisteminin de mutlaka millileştirilmesi gerekmekte. Hiç kimsenin kafası karışmadan rahatlıkla herkesin anlayabileceği düzeyde yönetmelikler gerekiyor. Staja giden öğrencileri kontrole gittiğimizde biz 8 saat ek ders alıyoruz. 16 saat alanlar var 5 saat alanlar var. Ben 17 öğrenciye gidiyorum. Başka şehirde öğretmen 5 öğrenciyi kontrole gidiyor o 16 saat alıyor ben ise 8 saat. Yönetmeliklerin açık olmadığı buradan bile belli oluyor. Mutlaka yönetmelikleri işin içinde olan öğretmen ve yöneticilerden oluşan bir ekibin çalışması ile baştan yazılması gerekiyor.

    Bu devlet öğretmenlerine sahip çıksın. Öğretmenlik en kutsal meslek ise bunu her alanda kutsallaştırmak sizlerin elinde. Öğretmenler arasında fırsat verilse çok güzel işler çıkarabilecek gerçekten saygın öğretmenler var. Atatürk zamanında vekillere ne kadar zam yapalım diye sorulduğunda Atatürk vekil maaşlarından az olmasın diyerek bile öğretmenin önemini söylemiş. Ama şimdi bakıyorum lise mezunları bile öğretmenlerden daha çok ücret alıyor. Üniversite mezunları arasında en az maaş alanlar arasına artık öğretmenler yer alıyor. Lise mezunu polis bizden çok maaş alıyor. Alsınlar haklarıdır. Ama bizimde hakkımız. Bu ülkede iyi bir şey olacaksa bu polis ve öğretmenin elindedir.


    Polislere mutlaka daha çok yetki verilmeli. Amerika da bir polis kaçan birini vurunca insan haklarına aykırı olmuyor. Ama bizim ülkemizde polise Molotof kokteyli fırlatıp polise tokat atan biri vurulsa İnsan haklarına aykırı oluyor. Kabullenemiyorum bu durumu. Polise biri şiddet gösteriyorsa en azından polis o kişiyi plastik mermi ile ayağından vurabilmeli.

    Geri kalan ilçelerin ve illerin geliştirilmesi için mutlaka devlet eliyle yatırımlar fabrikalar yapılmalı. İnsanlar kendileri çalışmayı sevmiyor ama asgari ücretle bir fabrika olsa koşup gidiyor. Nüfusu 25.000’in altında ki şehir merkezinden uzaktaki ilçelere ve nufüsü 150.000’in altındaki şehir merkezlerine mutlaka ve mutlaka belediyeler eliyle fabrikalar kurulmalı. İnsanlara iş verilmeli. Belediyelerin kuruluş giderleri karşılanmalı ve zararın %50’sini (zarar elde ederse) devlet tarafından karşılanmalı bu sayede göç önlenebilir. Elbet yatırım çabaları var. Ama sert şartlar olduğu için cesaret edemeyenler var. Geri kalan ilçeler iller gelişebilir. Özel sektör ve insanlarda yatırım fikri ya da cesaret olmadığı için böyle işlere girilemiyor. En azından belediyelere böyle bir imkan sağlanabilmeli.

    Başbakanımız imalı bir şekilde Abdullah Öcalan dediğinde yer yerinden oynadı. Ama başkaları içten Biji Apo dediklerinde neden bir şey yapılmıyor. Bu kadar mı güçsüz bu ülke. Teröristlere kol kanat geren siyasiler için neden bir şey yapılmıyor. Diyarbakır’ın kullandığı elektriğin %60 dan fazlası kaçak olduğu halde. Kaçıranlar için bir şey yapılmayıp. Niye kanunlara uymaya çalışanların sırtından çıkarılmaya çalışıyor orada ki kayıp.

    Vergide adaletin kesinlikle sağlanması gerekiyor. Sigara toplumun gerçeği ÖTV yüzünden çoğu insan kaçak sigaraya yöneliyor. Oysa vergi yükü azaltılsa en azından kaçağa kimse tenezzül etmez. Bu sayede daha çok vergi toplanabilir. Aynı şekilde şirketler işletmeler vergi oranlarının yüksekliği ve cezaların caydırıcı olmaması nedeniyle bir çok şeyi kayda almıyor ve vergi kaçırıyorlar. Vergi oranları düşürülüp mutlaka denetim sisteminin daha etkin çalışması gerekiyor.
    Öğretmenim daha önceden söylediğim gibi şuanda seminerdeyiz. Eğitim öğretim yılı açıldığında öğretmenlerin seminerde olmasının bir mantığı yok. Öğrencilerin derslerden kalması önemli değil mi? Yarı yıl tatilinde ya da yaz tatilin başlarında bu şekilde seminerler olmalı. Eğitim öğretim yılı içinde seminer yapılmaması gerekiyor. Seminerde öğretmenlere sorulması gereken şey okullarınızdaki sorunlar, yönetmeliklerde ki sorunlar sorulması gerekirken ve bunlar not alınıp bakanlığa iletilmeliyken bize zaten bildiğimiz şeyler anlatılıyor. Bakanlıkta bu sorunlara çözüm bulmak için öğretmenlerin görüşlerini dikkate alarak istenilen yönde değişiklik yapılmalıdır.
    Daha yazacak yüzlerce gözlemlediğim sorun var. Onlarca düşüncem var. Eğitim ve adalet tam sağlandığı sürece bu ülkeye Allah’ın izniyle hiç bir şey olmaz.
    Bu ülkeyi seven biri olarak umarım derdimi anlatabilmişimdir. Bilgilerinize arz ederim.

Sayfa 1/18 12311 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •