Sayfa 3/5 İlkİlk 12345 SonSon
Arama sonucu : 40 madde; 17 - 24 arası.

Konu: Kime "Şehit" denir? Şehit Varislerinin Maddi Hakları Nelerdir?

  1. #17
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Yukarda saydığımız tüm ödemelere,yardım ve tazminatlara rağmen dini bakımdan "şehitlik" mertebesinin tüm ihtişamına karşın, evlatlarını yitiren ailelerin zaman zaman olayın özüne inerek, yönetimi tenkit etmelerine tanık oluyoruz..

    Son Afganistan şehitleri olayında muhalefet lideri, Nato üyesi olduğumuzu unutup "Ne işimiz var Afganistan'da?" diye yorgun gönüllere sahip çıkmaya çalıştı..

    Hemen akabinde, Başbakan "butik devlet değil büyük devlet olduğumuzdan" hareketle, bu yolda "şehitler" olmasının doğal olduğunu vurguladı..

    Ve çantayı açıp şehitler olayına "sivil şehit yasası" gibi yeni bir açılım yaparak, yardım paketini iyice genişletti..

    Kendi çocuklarını sakat raporu ile, kısa dönem askerlikle saklayıp koruyan yöneticiler, milletin evlatlarına, bir yandan dini açıdan "şehadet"in ne bulunmaz bir nimet olduğunu haykırırken, diğer yandan yakınlarının yakınmalarını maddi dünyalıklarla giderme yolunu denemekteler..

    Tüm dini kavramlar gibi "şehadet" de siyasilerin elinde anlamını yitirip gitmekte..

  2. #18
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, terör olaylarında ölen sivilleri de şehit kapsamına alan 19 maddelik yasa tasarısının ayrıntılarını dün NTV’de açıkladı.


    Valilik komisyonu çalışmasını tamamladı. Terörle mücadeleden dolayı Uludere’deki vatandaşlarımız sivil şehittir. Ölen kişilerin aileleri bu yasadan faydalanabilecek. İnşallah nisan sonu itibariyle bu yasa çıkacak.

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20193585.asp


    Uludere'de hava harekatında bombalanarak ölen Kürt kökenli vatandaşlar sivil şehit olarak kabul edilecekmiş..

    Terörle mücadeleden dolayı imiş..

    Ne demekse..

    Kaçakçılık yaparken terörist zannıyla bombalanan bu insanlar da şehit kabul edilecekmiş..

    Böyle bir zorlamayla ölenlere "şehit" demek kime ne kazandıracak.

    Ölen bu insanların ailelerine bir yardım yapmak için illa şehit demek gerekir mi?

    Tümüyle dini bir kavram olan "şehitlik" bakın siyasiler elinde ne hale geliyor.

  3. #19
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Kime "şehit" denir diye başlamıştık..

    Şehit, dinî anlamda, Allah rızası için, O'nun yolunda canını feda eden Müslümana verilen isimdir, diye tanımlanıyor..Öncelikli şart müslüman olmaktır.

    Zamanla halk arasında anlam genişletilerek, vatanı ve milletini korumak ve kollamak yolunda ölen kişilere de şehitlik ünvanı uygun görülmüştür.

    Kavram şimdi, tabir cazise, iyice sulandırılarak, "sivil şehit" gibi bir kavram uydurularak, terör mağdurları da şehit kabul edilmeye çalışılmaktadır..

    Dini inancı olan büyük bir kesim için şehitlik ulvi bir mertebe olup, bir çok şehit ailesi evlatları şehit oldu diye kaybına bile üzülmemektedirler..

    Kavramın sulandırılması, şehitliği en yüce makam olarak kabul eden, evlatlarını yitirmiş ama onların şehadetiyle avunan geniş halk yığınlarını mutlaka rahatsız edecektir..

    Şehitlik kavramının bu kadar ayağa düşürülmesine, dindar ve dinci kesim hala neden suskun kalmakta anlamak mümkün değil..

    Hemen her konuda fikrini beyan eden, fetva veren Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda neden susmaktadır?

    Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin gazabından mı korkulmaktadır?

    "Sivil şehitlik yasası"nı bir sol yönetim ortaya atsa, bu ülkedeki dinci kesim gökkubbeyi başlarına yıkmaz mıydı?

  4. #20

    Esas

    Şehitlik; bu amaç uğruna hayatını kaybetmektir:

    -------

    Allah göstermesin, milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır. Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve ferasetleriyle giriştiğimiz bağımsızlık mücadelesinde, birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Şahsi ve hususi hayatları itibariyle de subaylar, fedakârlar sınıflarının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürürler. Onları aşağılar ve hor görürler. Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmamış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, ölümü küçümsemiş bir insan, hayatta iken, düşmanın tasarladığı ve reva gördüğü bu muamelelere katlanamaz. Onun yaşamak için bir çaresi vardır: Şerefini korumak! Hâlbuki düşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına almaktır. Dolayısıyla subay için "ya istiklal, ya ölüm" vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!

    Mustafa Kemal ATATÜRK
    31 Temmuz 1920
    Afyonkarahisar Kolordu Dairesi

    (Atatürk'ün Bütün Eserleri, 9.cilt)

  5. #21
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Şehit Pilot Yüzbaşı Hasan Öztürk'ün öğretmen eşi Hacer Öztürk'ün, henüz dört aylık olan bebeğiyle adliye koridorlarında Milli Eğitim Bakanlığı'na karşı verdiği hukuk mücadelesi zaferle sonuçlandı

    İzmir'de, eğitim uçuşu sırasında evlerin üzerine düşmek üzere olan askeri uçağın yönünü son anda değiştirerek denize çakılan ve muhtemel bir faciayı önleyen şehit Pilot Yüzbaşı Hasan Öztürk'ün öğretmen eşi Hacer Öztürk'ün, henüz dört aylık olan bebeğiyle adliye koridorlarında Milli Eğitim Bakanlığı'na karşı verdiği hukuk mücadelesi zaferle sonuçlandı. Geçen Haziran'da Şanlıurfa'nın Hilvan İlçesindeki yatılı bölge okuluna tayini çıkan, 14 Temmuz'da acı haberi alan öğretmen Hacer Öztürk, memleketi Aydın'ın Nazilli İlçesi'ne tayin istedi. Başvurularına eşinin terör şehidi olmadığı, asaletinin olmadığı yanıtlarını alan Öztürk, istediği tayini mahkeme kararıyla yaptırdı.

    http://www.radikal.com.tr/Radikal.as...&CategoryID=77


    Böyle onlarca dava var..

    Ölen evlatlarının, eşlerinin "şehit" olduğunu ispatlamaya çalışan insanlar..

    Amaç şehit yakınlarına tanınan haklara, tazminatlara kavuşabilmek..

    İşin ulvi ve uhrevi yönü dışında böyle dünyevi bir yönü de var..

  6. #22
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Bakan Şahin: Şehitlik tanımı yapmak haddimiz değil

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, "Şehitlik ve şahadet ulvi bir değerdir. Bu işin tanımlaması bizim haddimiz ve hakkımız da değildir." dedi.

    Şehit yakınları ve gazilerin mağdur ailelerinin talepleri üzerine yasal alt yapının oluşturulduğunu kaydeden Şahin, şöyle devam etti: "Şehitlik ve şahadet ulvi bir değerdir. Bu işin tanımlaması bizim haddimiz ve hakkımız da değildir. Zaten kanuna baktığınız zaman, biz şehit ile ilgili bir tanım yapmıyoruz. Geriye kalanın, mağdurun, ailenin yanında olmak, çocuğunun yanında olmak, kardeşinin, annesinin babasının yanında olmak, onun yaşamını kolaylaştırmak adına bir çalışma yapıyoruz. Asla şehitlik tanımı üzerine, şahadet üzerine yeni bir tanımlama yapmıyoruz. Bu zaten bir fani olarak, bir birey olarak benim görevim de değil. Böyle bir şeye ihtiyaç da hissetmiyoruz. Şehitliğin, şahadetin ne olduğu İslam dininde belli. Onun üzerine bize söz düşmez. Biz geriye kalanların hakkını, hukukunu koruyacak bir düzenleme yapıyoruz. Bu ikisini birbirinden ayırırsak bütün sorunlar çözülecek."

    http://www.zaman.com.tr/haber.do?hab...haddimiz-degil


    Tarzan zor durumda..

    Dine yabancı olmadıklarından, yaptıklarının dinen ne kadar kabul edilmez olduğunun farkındalar..

    Ama kalanlara bir paye ve yardım vermek gerekiyor..

    Bu yüzden "sivil şehitlik" gibi ünvanlar uydurmak durumunda kalıyorlar..

    Kendilerine sorarsanız da "şehitlik tanımı yapmak haddimiz değil" cevabı hazır..

    Ne diyelim.. Hayırlı işler..

  7. #23
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Gazete Başlıkları :

    Hakkari'de Karakol İnşaatına saldırı: Bir Ölü!


    Şehit olmadığına göre demek asker değil diye düşünüyor insan.

    Dağın başında, tüm tehlikelere karşın karakol inşaatında çalışan genç adam, terörrist saldırında ölürse, ölen şehit kabul edilmiyor.

    Editör tarafından.

    Üniformalı işten eve dönerken trafik kazası geçirip ölünce şehit.

    Şehit kavramına, rütbeye, manevi kazanımları yanında bunca maddi hak tanınmışken, esaslı bir tanım getirmek gerekiyor.

    Yoksa bu işin sonu kargaşa, üzüntü, rahatsızlık.

  8. #24
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Danıştay kararıyla şehit

    "İntihar etti" denilen asker için karar


    Danıştay 1. Dairesi 2009 yılında Tunceli'nin Hozat İlçesi'ne bağlı Sarıtaş Jandarma Karakolu'nda askerlik görevini yaparken intihar sonucu yaşamını yitirdiği iddia edilen er Murat Oktay Can'ın ölümüyle ilgili otopsi raporunu düzenleyen görevliler hakkında soruşturma açılmasına karar verdi. Bu karar, baba Oktay Can ile anne Süsember Can'ı mutlu etti. Aile oğullarının şehitliğinin verilmesini istedi.

    Danıştay 1. Dairesi, 5 Eylül 2009 tarihinde askerlik görevini yaptığı Tunceli'nin Hozat İlçesi'ne bağlı Sarıtaş Jandarma Karakolu'nda silahla intihar ettiği ileri sürülen er Murat Oktay Can'ın ölümüyle ilgili otopsi raporunu düzenleyen Fırat Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı'nda görevli 3 doktor ve 1 teknisyen hakkında soruşturma açılmasına karar verdi. 2009 yılında er Murat Oktay Can'ın babası Oktay Can, otopsi raporunu düzenleyen 3 doktor ve 1 teknisyen hakkında 'suç delillerini yok ederek, gizleyerek ve değiştirerek otopsi raporu düzenledikleri, görevlerini kötüye kullandıkları' iddiasıyla Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Başsavcılık dosyayı görevsizlik kararı vererek Fırat Üniversitesi Rektörlüğü'ne gönderdi. Rektörlük ise şüpheliler hakkında soruşturma açılmasına gerek olmadığına karar verdi. Bunun üzerine baba Oktay Can, Danıştay'a başvurdu. Olayla ilgili incelemesini yapan Danıştay 1. Dairesi, şüpheliler hakkında soruşturma açılmasına karar verdi.

    YÜREĞİMİZE SU SERPİLDİ

    Bu karar baba Oktay Can ile anne Süsember Can'ı sevindirdi. Antalya'nın Kepez İlçesi'ne bağlı Esentepe Mahallesi'nde oturan ve geçimlerini Kepez Kaymakamlığı'nın verdiği yardımlarla sağlayan Can ailesi, tek oğulları Murat Oktay Can'ın şehitliğinin verilmesini istedi. Baba Oktay Can, "Danıştay'ın doğru bir karar verdiğine inanıyorum. Çok da teşekkür ediyorum. Çünkü ben 3 yıldır bu savaşı vermekteyim. Askeri inceleme yapan hakim savcı doğru bir karar vermemiştir. Danıştay'ın kararı ile yüreğimize bir parça su serpilmiştir" dedi.

    CUMHURBAŞKANIMIZ OĞLUMUN ŞEHİTLİĞİNİ VERSİN
    İntihar ettiği iddia edilen oğlunun komutanı tarafından vurulduğunu ileri süren baba Oktay Can, "Başkomutanımızdan yani Cumhurbaşkanımızdan derhal çocuğumun şehitliğinin verilmesini istiyoruz. Bir anne baba olarak mağduruz. Emekliliğimiz yok. Bize tek bakacak kişi çocuğumuzdu. Cumhurbaşkanımızın bize şeref madalyası vermesini talep ediyorum" diye konuştu.

    MEZARIN AÇILMASI İÇİN SAVCILIĞA BAŞVURDU
    5 Ekim 2009 tarihinde 20 yaşındayken intihar ettiği iddia edilen oğlu Murat Oktay Can için 7 Ekim 2009 tarihinde şehit töreni düzenlendiğini ve ardından Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne ait Andızlı Kent Mezarlığı'na defnedildiğini aktaran Oktay Can, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak oğlunun mezarının açılmasını talep ettiğini anlattı. Oktay Can ayrıca bu olayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) de taşıdığını ve dava gününü beklediklerini kaydetti.

    OĞLUMUN ŞEHİTLİĞİNİ VERSİNLER
    Oğlunun hasretini odasına astığı resimleriyle geçiştirmeye çalışan anne Süsember Can ise, "Birazcık yüreğimize su serpildi. Biz bu acıyı 3 senedir yaşıyorduk. Biz oğlumuzu oraya gezmeye de pikniğe de göndermedik, vatan görevine gönderdik. Ama vatan benim oğlumun ölüsünü bana getirdi. Oradaki komutanların hepsi suçlu. Ben çocuğumu onlar için büyütmedim. Bir annenin bir evladını kaybetmesi çok zor. Tek erkek evladımdı. 3 yıldır mücadele ettik. Oğlumun şehitliğini vermediler. Benim oğlum Allah huzurunda şehittir. Ama delilleri kararttılar. Işık Koşaner'in 'kendi askerimizi kendi alnından vurduk' dediği asker benim oğlumdur. Ben evladımı kaybettim ama şehitliğini verseler azıcık yüreğimize su serpilir. Ben 3 senedir bu fotoğraflarla konuşuyorum. Sakinleştiricilerle günümü geçiriyorum. Devletten istediğim oğlumun katilinin bulunmasıdır."


    http://www.haberturk.com/gundem/habe...arariyla-sehit


    Bu da "danıştay kararı ile" şehitlik örneği.

    Olur mu demeyin. Şehitlik kavramının bu kadar dejenere edildiği bir yerde herşey olur.

    Şehitlik Allah indinde bir mertebe olarak kalsa idi zaten bu kadar tartışmaya gerek de kalmazdı.

    Ama trafik kazasında ölen üniformalıların şehit kabul edildiği, ona göre merasim yapıldığı, ona göre onlarca maddi karşılık verildiği bir yerde, şehitlik sadece giden için değil, ne yazıkki, bu dünya hali ile kalanlar için daha da önemli hale getirildi.

    Büyükbabam 8 yıl çeşitli cephelerde çarpışmış, inancı yerinde biri idi.

    Hiçbir askerlik, savaş anısını bizlerle paylaşmadan, konuşmadan gitti.

    Tek kızdığı, asker kaçağı olup da sonradan başvurup madalya alanlardı.

    Ölümünden önce kendi komutanının zorlamasına karşın gene de İstiklal madalyası için müracaat etmedi. Oğullarının tüm ricalarına karşın şiddetle reddetti.

    Gönlü kırık kafası karışmış olarak.

    İçinde yaşadığı topluma kızgın ve küs olarak çekti gitti.
    Son düzenleme : BORA YAŞAR; 02-07-2012 saat: 21:44.

Sayfa 3/5 İlkİlk 12345 SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •