Sayfa 18/18 İlkİlk ... 8161718
Arama sonucu : 142 madde; 137 - 142 arası.

Konu: konuşma - yazma hataları

  1. #137

    Esas

    Son zamanlarda yanlış kullanılıp dikkatimi çeken iki kelime var:

    Dramatik: Normalde sahne oyunu ile ilgili, heycan verici ya da acıklı anlamına geliyor. Bunun yanında, İngilizce aslında önemli derecede ya da büyük gibi bir anlama sahip. Son zamanlarda, yanlış çeviriden dolayı dilimize yerleşmiş olan anlam ise ikincisi. Dramatik bir düşüş deniyor mesela. Benim genelde duyduğum şekli, acıklı ya da üzücüdür ama verdiğim örnekte önemli ya da büyük bir düşüş anlamında.

    Açıkçası: Anlam olarak; üstü kapalı olarak söylediğiniz bir şeyin aslını söylemek için kullanılacak bir zarftır ama artık, özellikle televizyon ve radyo programlarında, vakit kazanmak için kullanılan aslında, vallahi, eee, ııı (ingilizce'de kullanılan well ) gibi birşeye dönüştü.

    Örnek: Ben pek sevmiyorum o adamı ya. Açıkçası, ukala herifin teki.

  2. #138

    Esas

    değerli futbol yorumcularımızdan inciler;

    -kaleci timing hatası yaptı.
    -takım demoralize oldu.
    -oyunu iyi domine etti.
    -oyunu forse edemediler.
    -demotivasyona uğradılar.
    -pas verebileceği oyuncuları çek etti.

    Türkçeleri rahatça bulunabilecek kelimelerin ısrarla yabancı kökenli karşılıklarının kullanılmasının sebebini anlamak güç. bence tamamen kendilerini, kendi çaplarında "kültürlü" göstermeye, bir şeyler ispat etmeye çalışıyorlar.
    zaten bu kişilerin yorumlarını okursanız ne kadar kültürlü olduklarını anlarsınız! Allah rızası için bir kişi kontrol etmez mi kardeşim? abuk subuk ingilizce kelimeleri üstelik büyük bir beceriksizlikle kullanmaya kalkmaları bir yana ne dedikleri bile anlaşılmıyor. ben dil uzmanı değilim belki ama afedersiniz .ıçımdan kelime uydurmamaya da özen gösteriyorum

  3. #139

    Esas

    "Nesiller" ve "Millî Dil"
    S.Ahmet Arvasî


    Bir millet, bir kültür müessesesi, hayatiyetini "nesiller" ile devam ettirir. "Nesiller" sözü, çok geniş bir kavramdır. O, bir milletin dününü, bugününü ve yanını birlikte ifade eder. "Nesiller", birbirinden kopuk tanecikler değil, bir teşbih gibi birbirine bağlanmış yapıdadırlar. Bir zincirin halkaları, bir denizin dalgaları gibi, birbirleri ile sarmaş dolaş olmuşlardır. Her yeni nesil ile birlikte, milletler, millî kültür ve medeniyetler, millî müesseseler, kendilerini hem devam ettirirler, hem güçlendirirler, hem de yenilerler.

    "Millî dil" de öyledir. O da nesilden nesle intikal ederken hem kendini korur, hem kendini geliştirir, hem de yeniler. Bir taraftan kendi iç tekâmülü ile, bir taraftan kültür temasları ile, bir taraftan ilim ve sanat kadrolarının gayretleri ile zenginleşen ve güçlenen "millî dil", gerçekten de bir milletin "dünü" ile "yarını" arasında tam bir mânevi köprü vazifesi yapar; "millî" ve "beşerî" tecrübeleri, gelecek asırlara intikal ettirir.

    Millî dil, sadece yaşayan nesillerin dili değildir. O, geçmiş ve geleceği ile bir milleti kucaklar. Onun için, milletler ve devletler, "millî dil politikalarını" sadece yaşayan nesillere göre değil, geçmiş ve geleceklerini düşünerek plânlamak zorundadırlar. Halk, "yaşayan dille" konuşur ve yazar, fakat aydınlar, hiç olmazsa kendi sahalarında "en geniş mânâsı ile millî dilini" anlamak mecburiyetindedirler.

    Bir milletin "sözlüğü" en geniş mânâsı ile "millî dili" yansıtmalıdır. Milli dil de canlı bir organizma gibidir. O da içinde geliştiği zamana, mekâna uyar, o da zaman içinde yeni unsurlar geliştirir ve kazanır, onun da eskiyen, yıpranan ve yenilenen yönleri bulunur. Bütün bunlarla birlikte, millî dil, kendi hususiyetlerini, köklerini, eklerini, gramerini, cümle yapısını, zevk ve estetiğini korur.

    Bunun yanında asla unutmamak gerekir ki, eskiyen, törpülenen ve yıpranan yönü ile de dil, millî bir "kültür hazinesi'dir. Dilimizin, kültürümüzün, medeniyetimizin ve kısaca milletimizin tarih ve coğrafya içindeki macerasını ifade eden belgeler durumundadır. Bir milletin, yaşayan ve konuşulan kelimeleri, o milletin "aktif kelime hazinesini" teşkil ediyorsa, bugün için konuşulmayan, yazılmayan kelimeleri de yine o milletin "pasif kelime hazinesini” temsil etmektedir.

    Birinci kelime hazinesi, konuşmaya ve yazmaya yardımcı ise, ikinci kelime hazinesi anlamaya ve düşünmeye destek olmaktadır. Onun için "aydınlarımız", ister istemez, millî dilimizin "pasif kelime hazinesine” de hiç olmazsa kendi sahalarında sahip olmak zorundadırlar. Bu sebepten, bütün yüksek dereceli okul, akademi ve fakültelerimizde bir "eski metinleri inceleme dersi" bulunmalıdır, diyoruz. Böylece, genç nesiller, kendilerinden önce yaşamış olan atalarının tecrübelerine vâris olabilirler. Bugün, “ecdat kitaplığının” durumu yürekler acısıdır ve genç nesiller, bu kitaplıklardan istifade edememektedirler.

    Millî kitaplıklar “millî dili” besleyen kaynaklardır. Genç nesilleri, ne yapıp yapmalı bu kaynaklarla irtibatlandırmalıdır. Aksi halde rönesansımız gecikir. Nesilleri birbirinden, milleti geçmiş ve geleceğinden koparan bir "dil politikası", maalesef, başarılı olduğu nisbette tehlikeli olmaktadır. Hiçbir kişi, zümre ve "kurum", böyle bir başarı ile öğünmemelidir.
    Asla unutmamak gerekir ki, "millî dilimiz", aynı zamanda millî birliğimizin ve millî bütünlüğümüzün de ana temellerinden biridir. Türkçe'yi kendi tarih ve coğrafyası içinde, bir bütün olarak ele alacak kadrolar nerede?

  4. #140
    Duhul
    Jan 2009
    İkamet
    İzmir
    Yaş
    51
    Gönderi
    19,321
    Blog Yazıları
    45

    Esas

    Günümüzde yazım yanlışlarını maalesef en çok dikkat etmesi gerekenler yapıyor. Topluma örnek olması gereken basın organları, yazılı ve görsel medya halkımızın gözü önünde olduğu için bu konuya özellikle dikkat etmesi gerekir. Fakat gördüğüm kadarıyla bu kurumlarda konuyla ilgili uzman istihdam edilmiyor galiba. Televizyon kanallarında, gazetelerde yazım yanlışlarına sık sık rastlıyoruz. Ayrı yazılması gereken 'de' ve 'ki' ler çoğu zaman birleşik yazılıyor, birleşik yazılması gerekirken de ayrı yazılıyor. Bu durum çoğu zaman toplumumuza yanlış örnek oluyor. Bu birimlerde çalışan elemanlar bilinçlendirilmeli ya da dil uzmanları çalıştırılmalıdır.

  5. #141

    Esas

    Bir yazım hatası değil şimdi bahsedeceğim, internette özellikle forumlarda imza olarak kullanılan bir söz.

    "-kör cehalet çirkefleştirir insanları- (bu kısım pek dahil edilmiyor) suskunluğum asaletimdendir, her lafa verecek bir cevabım var lakin bir lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene bakarım adam mı diye.". Bu sözün Mevlana'ya ait olduğunu sananlar var. Bu söz ona değil, Neyzen Tevfik'e aittir. Zaten Mevlana'yı biraz okumuş olan bunu anlar. Alıntılara ilk cümlenin dahil edilmemesi ve bu sözü Mevlana'nın sanıp bir dakika araştırmamak da tam bir ironi...

  6. #142
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    İzmir/Türkiye
    Gönderi
    18,646
    Blog Yazıları
    199

    Esas

    Kullanım çok yaygın ama iki bağlaç bir arada olmaz.

    "tabii ki de" yanlıştır.

    Doğrusu "tabii ki"dir.

Sayfa 18/18 İlkİlk ... 8161718

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •