-
Ingiliz filozof ve politik ekonomist John Stuart Mill’in dogum yildonumu (20 Mayis 1806)
“Herhangi bir bireyin edimlerinden topluma karsi sorumlu tutulabilecegi bolum, ayni edimin baskalariyla ilinti olusturan bolumudur. Sadece kendisini ilgilendiren bolumunde, onun bagimsızligi, hak olarak, mutlaktir. Birey kendisi, kendi bedeni, beyni uzerinde, kendi basina buyruktur.Olasilikla soylemeye bile pek gerek yoktur ki bu kuram, yetileri erginlesmiş olanlara uygulanmasi istenen bir kuramdir.”
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/i...jEdmGNLla_4Jwk
“The only part of the conduct of any one, for which he is amenable to society, is that which concerns others. In the part which merely concerns himself, his independence is, of right, absolute. Over himself, over his own body and mind, the individual is sovereign.It is, perhaps, hardly necessary to say that this doctrine is meant to apply only to human beings in the maturity of their faculties.”
-
1878 yilinda yayinlanan Kimsesiz Cocuk (Sans Famille - Senza Famiglia) romaniyla taninan ve 70'den fazla romani olan Fransiz yazar Hector Malot'nun dogum yil donumu (20 Mayis 1830)
"Ben sokakta bulunmus bir cocugum. Sekiz yasima kadar, benim de oteki cocuklar gibi bir annem oldugunu saniyordum. Cunku, agladigim zaman beni bagrina basan ve gozyaslarim dininceye kadar beni sallayan; gece uykum gelip de yatinca, beni operek iyi uykular dileyen bir annem vardi. Kis gelip de kar pencereleri ortunce, ayaklarimi ellerinin arasinda SIKIP isitmaya calisan, sarkilar soyleyen, masallar anlatan bir annem vardi. Inegimizi otlatmaya goturdugum zaman yagmura yakalanacak olsam beni karsilamaya cikar, yun etegini kaldirip kafami ve omuzlarimi orterdi. Arkadaslarimla kavga ettigim zaman, beni onlara karsi koruyan, kabahat bendeyse azarlayan, degilse teselli eden sozlerinde, bana bakisinda, oksamalarinda bir annenin sefkatini bulur ve onun annem oldugunu sanirdim."
https://pbs.twimg.com/media/DAMvcUBV0AEXcxf.jpg
"Sono un trovatello. Ma fino agli otto anni ho creduto di avere anch'io, come gli altri bambini, una mamma. Quando piangevo, una donna mi stringeva al suo petto, cullandomi così dolcemente che le mie lacrime cessavano subito. Non mi coricavo mai nel mio lettuccio senza che lei venisse a darmi un bacio, e nelle gelide giornate di dicembre mi prendeva i piedini tra le mani e cercava di scaldarmeli, cantando una canzone della quale rammento ancor oggi il motivo e qualche parola. Quando andavo a pascolare la nostra mucca lungo gli argini e i sentieri erbosi, se ero sorpreso da un temporale lei mi correva incontro per mettermi al riparo con la testa e le spalle sotto il suo scialle di lana. Per il modo con cui mi parlava, per le sue carezze, per la dolcezza che metteva anche se doveva sgridarmi, io credevo che fosse davvero mia mamma. "
-
Ingiliz sair John Clare’in olum yildonumu (20 Mayis 1864)
https://pbs.twimg.com/media/CQ0nLtgWgAEWkiw.jpg
Yalan soylerler suc ve dusmanlik icinde
Askin olebilecegini tembihleyen gunahlar
Her kim ki soyler iftira dolu nefeslerde
“Bu ask denilen sey aittir gunaha ve olume”.
Oysa meleklerin kanatlarinin uzerinde gelir gokten
Ebedi baharda cicek acmak icin yeryuzunde
Askin olebilecegini tembihleyen gunahlar
Yalan soylerler, yalancilik ve husumetle.
Halbuki bir melegin gogsunde dogmustur
En yumusak ruyalar, en tatli inzivalar
En parlak gunes ve en mavi gokyuzu
Kendi evi ve kubbesidir askin.
Kalbimi neselendiren, asktandir
Ask bu: oylesine ilahi ve tanrisal ki
Gunaha girer, su iftirayi soyleyenler
“Bu ask denilen sey aittir gunaha ve olume”.
Dudaklardan dokulen en tatli ifade
Beyinde uretilen en tatli dusunce
Kalp tarafindan duyulan en tatli histe
Ask nice zeka barındirir bu sevinclerde.
Gul ve tarcin kokusu
Hatirlanan ask gibi degil midir?
Askin olebilecegini tembihleyen gunahlar
Yalan soylerler, yalancilik ve husumetle.
-
1928 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Norvecli roman yazari Sigrid Undset’in dogum yildonumu (20 Mayis 1882)
“Skog'da soyle bir adet vardi: Kiliseden donup avluda atlarimizdan indigimiz zaman kayinpederim Bay Bjorgulf, ogullariyla beni yanaklarimizdan operdi. Biz de onun elini operdik. Sonra evli olanlar opusur, bizimle birlikte kiliseye gitmis usaklarin, hizmetcilerin ellerini sikardik. Babanla Aasmund Amcan babalarindan bir hediye aldiklari zaman onun elini operlerdi. Bay Bjorgulf'la karisi odaya geldikleri zaman ogullari ayaga kalkarlar, kendilerine oturun deninceye kadar oturmazlardi, onceleri bu haller bana tuhaf, acayip gelmisti.” Her Kadın Gibi
https://askbok.no/media/cache/fb_ima...sdatter.33.jpg
“At Skog it was the custom that when we came home from church, after taking the corpus domini, and we got down from our horses in the courtyard, then Sir Bjørgulf would kiss his sons and me on the cheek, while we kissed his hand. Then all the married couples would kiss each other, and we would shake hands with all the servants who had been to the church service and ask that everyone might benefit from the sacrament. They did that often, Lavrans and Aasmund; they would kiss their father on the hand when he gave them gifts and the like.When he or Inga came in, the sons rose always to their feet and stood till they were bidden to sit down. At first these all seemed to me foolish and foreign ways.”
“Her lohusaligindan yine de guzel, daha sakinlesmis olarak kalkmisti. Genc omuzlarına yuklenen sorumluluklar her gun biraz daha artiyordu. Yanaklari biraz zayiflamis, beyaz, genis alninin altindaki gozleri daha ciddilesmis, agzi ise kirmiziligindan kaybedip biraz daha zayiflamisti. Bu gidisle vaktinden once ihtiyarlayip cokecekti.”
http://bloggfiler.no/kristinlavransd...0926226467.jpg
“So far she had recovered from each childbirth looking just as lovely as ever—only a little quieter, with heavier responsibilities on her young shoulders. Her cheeks were thinner, her eyes a little darker and more somber beneath the wide, white forehead, and her lips were a little less red and full. But her beauty would soon be worn away before many more years had passed if things continued in this fashion.”
-
-
Amerikali bilgin ve Yale Hukuk Fakultesi profesoru Charles A. Reich’in 90.dogum yildonumu (20 Mayis 1928)
“Simdi, nasil oldugunu biraz daha iyi anlamaya basliyor musun, Kucuk Adam? ‘Pek degil’ mi diyorsun? Peki, gel bastan alalim: Yasamda ve sevgide mutlu olmanın ‘iktisadi kosullari’ni ‘makinalar’la karistiyorsun; insanlarin kurtulusu, ‘devletin buyuklugu’yle saglanir saniyorsun; milyonlarin ayaklanmasi demek, top arabalarinin gecit toreni yapmadi demek diye dusunuyorsun; sevginin bagimsizliga kavusmasini, Almanya'ya geldiginde elini uzatabilecegin her kadinin irzina gecmekle karistiriyorsun; yoksullugu onlemek icin yoksul, zayif ve caresizleri ortadan kaldirmak gerektigine inaniyorsun-, cocuk bakimila ‘yurtseverler soyu yetiştirme’yi bir tutuyorsun; dogum denetimiyle ‘on cocuklu analara’ madalya vermeyi birbirine karistiriyorsun. Senin kafandan cikan, bu ‘on çocuklu ana’ fikrinin kurbani degil misin sen sanki? Baska ulkelerde de, su talihsiz kucuk sozcuk, ‘diktatörlük’ sozcugu kulaklarinda yankilandi. Oralarda bu sozcuge satafatlı uniformalar giydirdin ve kendi icinden, seni Ucuncu Reich'a ve senin turunden altmis milyon insani mezara goturen kucuk, gucsuz, gizemli ve sadist subayi yarattin. Sonra da kalkmis, durmadan Heil! Heil! Heil! diye bagiriorsun. Iste sen boylesin, Kucuk Adam. Ama kimse sana neye benzedigini soylemeye cesaret edemiyor. Cunku senden korkuyorlar Kucuk Adam, ve senin kucuk olmani istiyorlar.” Dinle Kucuk Adam
https://images-na.ssl-images-amazon....4,203,200_.jpg
“Now are you beginning to understand what you are like, little man? Not yet? All right, let's try again: you confused the "economic conditions" of your welfare in life and love with "machinery"; the Uniforms, marshals, and medals emancipation of man with the "greatness of the state"; willingness to make sacrifices for great purposes with stupid, pigheaded "party discipline"; the awakening of the millions with the parading of armed might; liberated love with indiscriminate rape when you came to Germany; the abolition of poverty with the extermination of the poor, weak, and helpless; child care with the "breeding of patriots"; family planning with medals for the "mothers of ten children." Haven't you yourself been victimized by this "mother of ten children" idea of yours? The "Workers' •Fatherland" isn't the only country where that ill-omened word "dictatorship" resounded in your ears. Elsewhere you dressed it in resplendent uniforms and from your ranks engendered the impotent, mystical, sadistic house painter who led you to the Third Reich and sixty million of your kind to the grave. And you went right on shouting: Hurrah! Hurrah! Hurrah! That's the way you are, little man. But nobody dares to tell you. Because they're afraid of you; they want you to be little.”
“Kadinimi, sevdigim icin kucaklarim ben, elimde evlilik cuzdanim oldugu icin veya cinsel acligimi bastirmak icin degil. / Ich umarme meine Frau, weil ich sie liebe und begehre und nicht weil ich zufällig ein e Heiratsurkunde besitze oder weil ich sexuell ausgehungert bin. / I embrace my wife because I love her and desire her and not because I happen to have a marriage certificate or because I am sexually starved.”
https://www.fischerverlage.de/media/...96-26777-4.jpg
-
Uruguay eski Devlet Baskani ve siyasetci José Alberto Mujica Cordano’nun dogum yildonumu (20 Mayis 1935)
''Gereksiz ihtiyaclardan olusan koca bir dag yarattik. Bir seyler satin alip sonra cope atiyoruz. Aslinda bosa harcadigimiz sey hayatlarimiz. Bir sey satin aldigimda ve ya siz aldiginizda odemeyi parayla yapmiyoruz. Odemeyi yasamimizdan, para kazanmak icin harcadigimiz zamanla yapiyoruz. Aradaki fark ise su; hayati satin alamazsiniz. Hayat gecip gider. Ve hayatınizi bosa harcayip ozgurlugunuzu kaybetmek korkunc bir seydir.''
https://www.occupy.com/sites/default...?itok=g89ip7Yr
“Abbiamo inventato una montagna di bisogni superflui. Buttiamo via, compriamo, buttiamo via e... Ma è la nostra vita che stiamo sperperando. Perché quando compro qualcosa, o tu compri qualcosa, non lo compriamo con i soldi. Lo compriamo con il tempo della nostra vita che abbiamo speso per guadagnare quei soldi. Con l'unica differenza che l'unica cosa che non si può comprare è la vita. La vita si esaurisce. Ed è terribile sprecare la propria vita per perdere la libertà.”
http://www.thebubble.com/wp-content/.../09/mujica.jpg
“We have invented a mountain of superfluous needs. Shopping for new, discarding the old... That's a waste of our lives! When I buy something, when you buy something, you're not paying money for it. You're paying with the hours of your life you had to spend earning that money. The difference is that life is one thing money can't buy. Life only gets shorter. And it is pitiful to waste one's life and freedom that way.”
-
1916 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan Isvecli sair ve yazar Verner von Heidenstam’in olum yildonumu (20 Mayis 1940)
Dunyanin yarisinda aradim
en guzel adi verebilecegim o yeri.
Hepsinden daha guzel olsun
olmasin ondan guzeli.
Her seyi benden al ki, benim olsun onlar
fakat o muhtesem duyarliligimi esirgeme benden
sevinc duyabilecegim ve soz verebilecegim
bir baska duyarsiz gecip giderken!
https://uploads2.wikiart.org/00175/i....jpg!Large.jpg
I’ve searched half the world over everywhere
For a place that I fairest might call.
So lovely, though, were they all
That none could well be most fair.
Take all that is mine or mine can be,
But leave me my one best gift!
That scenes may delight me, uplift,
Which another scarcely would see!